Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

Yer: Ege, Manisa, Karaoğlanlı Köyü... Yerli nüfusun bazı unsurları oturup, karar alıyor: Kürtlere iş yok! Kürtlere tarla satılmayacak! Böyle ciddi ciddi karar alınıyor ve üstelik uymayanlar için müeyyideler var. Genele uymayan ve Kürt bir aileye küçük bir tarla satma gafletinde bulunan bir vatandaş bu davranışının karşılığını görüyor. Bir gece bütün ağaçları kökünden kesiliyor. Daha sonra da çatışmalar geliyor il merkezindeki MÇP tayfası da bir yandan olayı kurcalıyor ve ortam gerildikçe geriliyor.
Yer: Ege, Manisa-Turgutlu ilçesi... MÇP bir bildiri dağıtıyor. Turgutlu, yoğun emek kullanan tuğla-kiremit fabrikalarının merkezi durumunda ve kalabalık bir Kürt nüfusu barındırıyor. Bildiri, yalnızca tuğla-kiremit işverenleri için basılıyor ve onlara dağıtılıyor. "Kürtlerin işe alınmaması, gerektiği, çünkü böylece bölücülüğün yayıldığı "anlatılıyor. Bin kişilik bir newroz kutlaması gerçi karşılık oluyor bu şovenist ikiyüzlülüğe ama öyle anlaşılıyor ki yükselen devrimci mücadele yerel gericiliği telaşa sevketmektedir.
Yer: Yine Ege, bir yerel gazete (YENİ ASIR) birdenbire manşet halinde yaygaraya başlıyor. "Manisa Yunt Dağları'nda PKK gerillalarının dolaşıp eğitim yaptıkları, vatandaşı soydukları" balonu atılıyor ortaya. Gerçekte bir iki sıradan gasp olayının olduğu da söyleniyor, olayın tümüyle hayali olduğu da... Tabii sonradan Asparagas haber geri çekiliyor ama sokaktaki vatandaşın üzerinde gereken izi bıraktıktan sonra!
Yer: istanbul, Beşiktaş... Devrimciler DYP binasını Newroz katiamını protesto için işgal ediyorlar. Polis çevreyi kuşatıyor. Süreç buraya kadar normal. Ama sonra, birden ilginç bir şey oluyor; bina çevresine bir yığın insan toplanıyor ve "halkın infiali"! denilen olay yaşanıyor... Her zaman işi sıkı tutan polis nedense bu kez kordonu gevşetiyor ve kalabalığın devrimcilere saldırmasına izin veriyor. Toplama kalabalık eli kolu bağlı devrimcilere sopalarla saldırıyor. Ve ertesi gün gazetelerde başlıklar çıkıyor: "Cezalarını halk verdi!.."
Yer: Edirne.. Bu kez devrimciler SHP binasını işgal ediyor. Ve İstanbul-Beşiktaş'taki olay çok ilginç bir biçimde aynen tekrarlanıyor. Yine toplama kalabalık, yine polisle danışıklı olarak yapılan saldırı ve gazetelerde aynı manşet...
Yer: Adana, Dağlıoğlu mahallesi... 17-18 mart günlerinde "kimliği meçhul" (!) şahıslar çevre semtlerde bildiri dağıtıyor. Bildirilerde Newroz günü "Kürtlerin Arapları ve Türkleri öldürecekleri, mahallelerden sürüp atacakları" uzun uzun anlatılıyor. Kaygı yayılıyor, ama Newroz günü kimsenin kimseyi boğazlamaya niyeti olmadığını bütün Adana halkı görüyor.
Daha başka örnekler de var ama bu kadarı yeterli. Bu kadarı da belli bir atmosfer ve yaratılmak istenen ortam hakkında fikir veriyor.
Bazıları bir yarayı kaşımayı kendi çıkarları açısından uygun buluyorlar. Gerçi MÇP sözcüleri Cumhuriyetin (sanki onları aklamak ister gibi) yaptığı bir haberde yemin billah edip "PKK'nın devletin işi olduğunu", "kendilerinin bu işe karışmayacaklarını" ilan ediyorlar. Hatta daha ileriye gidip "ülkücü teşkilatlara provokasyona gelmeme genelgesi gönderdiklerin" söylüyorlar ama doğrusu böyle "genelge"ler bize 79'lardaki şu ünlü "genelge"leri anımsatıyor. O zamanlar da ikide birde Türkeş, "teşkilat"a "eylemlere karışmama" emri verir ya da verir gibi yapardı ama diğer yandan faşist kasaplar da işlerine" devam ederlerdi. Dolayısıyla, "biz karışmıyoruz" yollu lafları çok ciddiye almamak gerekiyor. Sivil faşistler ve özellikle polis/kontr gerilla odaklan bir şovenisı kışkırtma projesinin içindedirler. Sivil faşist odak böylece (Azerbaycan olayı ile birlikte) belli bir zemin kazanma, şovenist propagandasını sokaktaki vatandaşın duygusal tepkilerine denk düşürme uğraşındadır.
Esas tehlike de zaten sokaktaki vatandaşın bugünkü psikolojisinin böyle bir kışkırtmaya kısmen uygun olmasında yatıyor. Böyle bir zemin mevcuttur.
Aslında bu zemin öyle sanıldığı gibi "milli birlik ve bütünlük" merakından kaynaklanmıyor. Kuşkusuz sıradan vatandaşın onca yıllık Kemalist eğitim ve davranış biçimi olarak böyle bir kaygısı da vardır. Ama bu kaygı bir yere kadar etkilidir. Çalışan insanların ve yoksul kesimlerin Kürdistan ülkesinde somut çıkarları, korumak zorunda oldukları varlıkları yoktur. Ve zaten onlar çok ciddi olarak bizzat kendi varoluşlarını ve ailelerini koruma derdindedirler, ekonomik kriz tarafından gırtlakları sıkılmaktadır, özellikle PKK'nin Kürt halkı üzerindeki etkinliğinin son yıllarda iyice kanıtlanmasıyla birlikte taşradaki vatandaş bu objektif gerçeği kabullenmeye başlamıştır, kahvelerde, otobüslerde, "kuracaklarsa kursunlar devletlerini" türünden konuşmalar dinlemek artık mümkün olabilmektedir. Asıl dikkati çeken konu, bu konuşmaların çoğu kez "ama buradaki Kürtler de gitsin" sözleriyle tamamlanmasıdır. Önemli ve tehlikeli olan da budur. Ekonomik koşulların ağırlaştığı ve ağırlaşacağı bir süreçte batı insanında, özellikle taşra ilçelerinde göçmen unsurların tutmuş olduğu ekonomik konumlar göze batar olmuştur.
Çok fazla abartmamak gerekir belki ama ciddi olarak da üzerinde düşünmek artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Çünkü, durum devrimcilerin üzerine son derece önemli görevler yüklemektedir. Özellikle taşrada şovenist kışkırtmaya karşı devrimci fren mekanizmaları yaratılmalı, güçlendirilmelidir. Esas sorun devrimci hareketin her boyutta yükseltilmesi kitlesel etkinliğinin artırılmasıdır, şovenizmin uyanışını ancak böyle boğabiliriz.

 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92