Sloganlar
Halkların Kardeşliği İçindi!
|
1 mart 1992 pazar günü HEP İstanbul il yönetimince düzenlenen
" bütün halklar kardeştir, katliamlara son"
mitingi coşku içinde gerçekleşti.
Miting saat 13.00'de HEP İstanbul 11 Başkanı Felremez
Başboğa'nın konuşmasıyla başladı.
"Dostlar, baharda yeni bir yaşam filizlenir. Zorba
kışın kementleri çözülür, bastırılmış özgürlük duyguları
kaplar her yeri. Bugün benim ülkem baharı yaşıyor, kışın
buzları çözülmeye başladı bile. Botan'da, serhat'ta
özgürlük yürüyüşüne binler, onbinler katılıyor."
Kürt halkının özgürlük mücadelesinin egemenlerin yüreğine
korku saldığını belirten Başboğa; "Artık birer
birer değil, onar onar öldürmeye başladılar. Artık tabanca
tüfek yetmiyor. Tanklarla, panzerlerle, uçaklarla, zehirli
gazlarla üzerimize geliyorlar" diyerek konuşmasını
sürdürdü.
Tüm devrim şehitlerinin anısına yapılan bir dakikalık
saygı duruşu sırasında, üzerinde Deniz Gezmiş, Mahir
Cayan, Vedat Aydın, İbrahim Kaypakkaya, Mahsun Korkmaz'ın
bulunduğu dev bir pankart, sloganlarla açıldı.
Konuşma aralarında, Kürtçe ve Türkçe şarkılar söylenip
halaylar çekildi.
3 dergi adına (Özgür Halk, Hedef Ve Barikat) dergimiz
çalışanlarından bir arkadaşımızın yaptığı konuşmada:
Yurtseverler, devrimciler, demokratlar, emekçi halklarımız!
Gelişen devrimci demokrat yurtsever muhalefet karşısında
her geçen gün baskı ve terörünü artıran egemen sınıflar,
uluslararası tekellerin ve kendi çıkarlarının tehlikeye
girdiği kaygısı ile bocalamaktadırlar.
Bir yandan devrimcileri sorgusuz yargısız sokak ortalarında
kurşunlayarak, herkesin gözleri önünde ulu orta kaçırıp
yok ederlerken, diğer yandan da toplu imhalarla, kitleleri
tarayarak katliamlar, yapıyorlar. Ve ardından kendi
yarattıkları kan gölünü kamuoyunun gözünden kaçırabilmek
için en üst kademeden yetkililerin ağzından terör edebiyatı
yapıyorlar.
Cenaze törenlerini, silahsız kitle gösterilerini, tarlada
çalışan masum insanları, milletvekillerini, işçileri
köylüleri öğrencileri otomatik silahlarla bombalarla
öldüren, yaralayan ve ardından kalkıp terör edebiyatı
yapanlara soruyoruz.
Ekim 1989'dan bu yana sokak infazları ve işkencelerde
öldürülen 239 kişinin katillerinin asker, polis, ve
MiT oldukları biliniyor. Bunlar şimdi nerededirler?
Karakolları "şeffaflaştıracağınızı" söylüyordunuz.
Kaçırılarak kayıp edilenlerin akıbetlerini niçin açıklamıyorsunuz?
Sizler ellerinizde son model savaş araç gereçleriniz
ve işkence aletlerinizle terör estirirken terör edebiyatı
yaparak emekçi halkları kandırmayı ve hedef çarpıtmayı
başaramayacaksınız.
Yurtsever, devrimciler, demokratlar, halklarımız! Bugün
kuzey, kuzey batı Kürdistan'da sömürgeciliğe karşı bağımsızlık
şiarının üzerinde yükselen bir halk hareketi sürüyor.
Ve artık, sağır sultan da duydu ki, yeryüzünde kendi
bağımsız devleti olmayan en geniş coğrafi alana ve en
kalabalık nüfusa sahip tek ülke Kürdistan'dır. Tarihin
karanlık devirlerinin ilkel sömürü yöntemleriyle ekonomik,
siyasi kültürel, askeri gelişimi engellenmiş Kürt halkı
son yıllarda yükselttiği kitlesel mücadeleyle artık
kendi dinamiklerine sahip çıkma ve kendi kaderini bağımsız
siyasi devlet kurma hakkı temelinde kendileri tayin
etmek istiyorlar. Bu, kürt halkının ve sömürgeci boyunduruk
altındaki her halkın doğal hakkıdır. Nerede olursa olsun
dünyanın hangi coğrafyasında bulunursa bulunsun ve sömürgeci
ülke halkı, sömürge ülke halkının mücadelesini desteklemek
ve bağımsızlığını kazanması için ona güç vermek göreviyle
karşı karşıyadır.
Bugün, Türkiye egemen sınıfları kürdistan'da katliam
provaları yapıyorlar ve yetkili ağızlardan "katliam
yapacakları" söylemini ortaya alıyorlar. Egemen
sınıflar ne Kürdistan'da ne de başka bir coğrafya'da
katliam yapamazlar! Çünkü, onlar da çok iyi biliyorlar
ki, kalkışacakları herhangi bir katliam Türk ve Kürt
halklarının birbirleriyle daha sıkı kenetlenmelerinin
egemen sınıfların da sonu, Türk ve Kürt işçi sınıflarının
ve emekçi halklarının zaferiyle noktalanacaktır.
Bütün halklar kardeştir. Türkiye egemen sınıfları Türk
ve Kürt halklarının kardeşliği bozma, Türk şovenizmini
yükseltme, Kürt ulusal sınıfsal hareketini boğma mücadelesinde
başarılı olamayacaktır. Türk halkı, egemen sınıfların
hortlattıkları şovenizm dalgasını ezecek ve kardeş Kürt
halkının haklı mücadelesini desteklemeye ve omuz vermeye
devam edecektir.
Bu aynı zamanda Türkiye'de yükselen sınıfsal mücadelenin
zafere ulaşabilmesi ve demokratik koşulların yaratılabilmesi
için Türkiye proletaryasının ve ezilen halklarının zorunlu
bir görevidir, kendi mücadelesidir.
Kürdistan'daki ulusal sınıfsal mücadeleyi kanla boğmaya
çalışan Türk egemen sınıfları uluslararası tekellerin
direktifleri doğrultusunda ülkede, her alanda, tam bir
kıyıma girişmişlerdir.
Özellikle işçi kıyımı ciddi boyutlara ulaşmış 1992'nin
geride bıraktığımız son iki ayında iş kanunu'nun anti
demokratik 13. ve 17. maddeleri gerekçe gösterilerek,
işten atılan işçi sayısı yüzbinlere ulaşmıştır. Direniş
ağları hızla örülmektedir. Direnişçiler, bütün baskılara,
gözaltılara işkencelere rağmen mücadelelerini sürdürmektedirler.
Kazanacaklarına inanıyoruz, ülkenin her köşesindeki
direnişçileri buradan selamlıyor, haklı mücadelelerinde
yanlarında olduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz.
Ve, YÖK cenderesinden kurtarılacağı yönünde vaadler
verilen ancak, hala Doğramacı saltanatının sürdürüldüğü,
bilim yuvası olmaktan çıkarılmış üniversitelerdeki öğrenci
gençliğin üzerinde devam eden polis-idare işbirliği
terörü, gözaltılar, uzaklaştırmalar, özel statülü üniversite
politikaları devam etmektedir.
Ekonomik akademik demokratik saldırılara karşı duran
ve kendi örgütlü özgücünü yaratma mücadelesini yükselten
memurların sendikalaşma çalışmaları sürekli engellenmekte,
ancak uzun süreli zorlu mücadeleler sonucu haklar kazanılabilmektedir.
Ürün taban fiyatları düşük tutulan köylüler giderek
yoksullaşmakta, işten atılan ve işlerini geri isteyen
işçiler joplanmakta,dipçiklenmektedirler.
Kısacası, zenginlik kaynaklarımızın önemli bir bölümünü
özel savaş metodlarını uygulamaya ayıran, böylece emekçilerin
yoksulluğunu daha da artırarak, milyonlarca işsize her
geçen gün yenilerini ekleyen, Kürt halkına her türlü
baskı ve katliamı uygulayan bu iğrenç savaşına Türk
halkını alet etmeye çalışan egemen sınıfların emekçi
halklarımıza sağlayabileceği en küçük bir refah, özgürlük,
barış ve kardeşlik yoktur. Şurası bir gerçektir ki,
egemen sınıflar "böl ve yönet" politikalarıyla
halkları azgın bir sömürü, baskı ve terör altında tutmaktadırlar.
Sözkonusu olan egemen sınıfların Kürt ve Türk toplumlarına
yönelik her alandaki ayrımsız saldırılardır. Egemen
sınıflar Türk, Kürt ayrımı yapmamaktadırlar. Korudukları
tek şey kendi çıkarlarıdır. Emekçi halklar bu gerçeğin
bilinciyle ortak tavırlar alacaklardır. Halkların kardeşliği
oynanmak istenen oyunu bozacak zaferle buluşacaktır.
KAHROLSUN SÖMÜRGECİLİK!
YAŞASIN TÜRK VE KÜRT HALKLARININ KARDEŞLİĞİ!
YAŞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALİZMİ!
TÜRK VE KÜRT EMEKÇİLERİ ELELE, OYUNU BOZALIM!
denildi.
40 kişinin gözaltına alındığı ve pankartlara el konulduğu
mitingde polis terörü yine yaşandı.
Mitingin güzel görüntülerinden biri de, alana her zaman
olduğu gibi rengarenk ulusal giysileri ve zılgıtlarıyla
giren Kürt kadınlarının, kafalarındaki yeşil, kırmızı,
sarı renkli başörtüleri bayraklaştırmasıydı.
"Vur Gerilla Vur, Kürdistan'ı Kur", "Ya
Özgür Vatan, Ya Ölüm, Kurtuluşa Kadar Savaş", "
Kürdistan Faşizme Mezar Olacak" sloganlarının
da atıldığı mitingde Bilgesu Erenus ve Medya Çiçekleri
grubu birer konser verdi.
Evet BÜTÜN HALKLAR KARDEŞTİR.HALKLAR EMPERYALİZMİN
YENİ DÜNYA SENARYOSUNU YENECEKTİR!
|