Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

Oligarşik diktatörlüğün "ucuz işgücü cenneti Türkiye" politikası, kendisini en açık biçimde, sendikasızlaştırma ve işten atmalarla yaratılan yedek işsizler ordusunda göstermektedir.
Özellikle son aylarda, değişik iş kollarında birbiri ardından toplu işten çıkarmalar gündemi dolduruyor. Ülkemize baktığımızda görünen tablo, işçi sınıfımıza yönelik saldırıların giderek arttığıdır.
İş Kanununun anti-demokratik 17/2. maddesi gerekçe gösterilerek Sefaköy'de 150 kişi çalıştıran Bab-Deri'de tamamı, ülke genelinde üç binin üzerinde işçi çalıştıran Yurt-İçi kargo servisi A.Ş.'nden altı yüz, İzmit’te Santral Holding bağlı Rabak fabrikasında çalışan 400 işçiden 224, İzmir Kutlutaş İnşaat şirketinde çalışan 2300 işçiden 1600, İzmir Belediye işçilerinden 405, Ceyhan'daki Toros Gübre Fabrikası'ndaki işçilerden 450, Havayolu işçilerinden 850, Star Mod Deri San ve Dış Ticaret Anonim Şirketinden 600 işçi işten atılmışlardır.
İşçi sınıfımıza yönelik, artı değer amacıyla yapılan bu saldırıların yarattığı sonuçlar, açlık sefalet ve direnenlere polis-jandarma copu, gözaltılardır. Ve bu saldırılar toplumumuzun can damarına yönelik olduğundan kamuoyuna duyarlı olmak göreviyle karşı karşıya bırakmaktadır. 1992'nin daha ilk aylarındayız ve işçi kıyımı 200 bini bulmuştur.
İşçiler kendilerine yönelik saldırılara karşı bütün güçleriyle direniyorlar. Zaferi mutlak olanlar ise örgütlü gücün bilincin de olanlardır.
Bütün demokratik kurum ve kuruluşlar bu haklı mücadelelerinde işçilerle omuz omuza olmalıdırlar. Örgütlü gücün bu anlamda çerçevesinin genişletilmesi zaferin yakınlaşmasına hizmet edecektir. Bunun yolu, sorunu kamuoyuna maledilmesinden geçer. Ve şu ana kadar, 1992 yılında, kamuoyuna maledilmiş işçi eylemliliklerinin sayısı pek fazla değildir. Dün İzmir belediye işçileri, bugün Yurt-İçi Kargo.

Yurt-İçi Kargo Servisi'nde Durum
Yurt-İçi Kargo Servisi A.Ş. 1982 yılında sahibi İbrahim Arıkan tarafından üç şube dört araçla kuruldu. Beş milyon lira sermayesi ve çok sınırlı olanakları vardı. Bugün 200 milyar sermayeye, 223 şubeye ve yüzlerce araca sahiptir. Aylık kâr yüz milyarlarla ifade edilmektedir. İşçilerin hiçbir iş ve iş güvencesi olmadığı gibi, ücretler ortalama 800 bin lira gibi komik bir düzeydedir. Haftalık iş süresi yasal olarak 45 saat olması gerekirken burada 70-80 saati bulmakta işçilere "mesaiye gönüllü kalıyorum" diye kağıtlar imzalattırılmakta, mesai ödenmemektedir. Zamlar ise bir kaç bin lira ile geçiştirilmiştir.
Yaklaşık bir yıldır Yurt-İçi Kargo işçileri sendika haklarını elde edebilmek için mücadele ediyorlar. Bu mücadele yönetim kademelerin de "eski tüfek demokratların" da bulunduğu patronlar tarafından her türlü araç ve yöntem kullanarak engellenmeye çalışılıyor. Sermayesiz tatlı kâr azgın saldırıların kaynağını oluşturuyor. Birkaç satılmış (demokrat) (!) müdür, işçi kıyımında oynadıkları insanlık dışı role rağmen, oturdukları sıcak koltuklarında, kendileriyle görüşmeye giden işçilere ne kadar demokrat olduklarını gösterebilmek için utanmazca "Marksizmi tartışmayı" önerirken, 15 müdür işçilerin yanında işçilerle direniş çadırlarında direnişi sürdürmektedirler. İhanetle direnişin aynı meydanda çarpıştığı bir mücadele alanıdır...
Sendikalı olma çalışmaları geçtiğimiz aralık ayının ilk haftasına kadar kıyımsız geldi. 1 Aralıkta yapılan sendika toplantısının ardından ertesi gün "sendika çalışması yaptıkları" gerekçesiyle İstanbul'da patronlar 27 işçinin işine son verdiler. 24 Aralık'ta, 400 işçi, atılan arkadaşlarının tekrar işe alınmaları ve işten atmaları protesto amacıyla topluca viziteye çıktılar. Bu eylem patronları daha da saldırganlaştırdı ve 135 işçinin daha işine son verdiler. Böylece, en doğal hak olan direnme hakkının kullanılması kaçınılmazlaştı.
6 Ocak'ta işçiler İstanbul'daki 3 aktarma merkezinin (Topkapı, Levent, Altunizade) önlerinde fiili direniş başlattılar. Kapıların önünde topluca bekleyerek iş yerini terk etmeme kararı ile sürdürdükleri eylemlerinin ilk gününün dolmasının ardından 7 Ocak'ta polis Levent ve Altunizade'deki direnişçi işçilere ve ailelerine cop, dipçik ve taşlarla saldırdı. Direnişçiler bulundukları yerden zorla çıkarıldılar. Hamile kadınlar, çocuklar dövüldü. Polis, yakalayabildiklerini sürükleyerek arabalara doldurdu. 8 Ocak'ta saldırının hedefi Topkapı aktarma merkezinin önündeki direnişçiler oldu. Onlar da aynı uygulamalardan geçirildiler.
Saldırılar direnişi kıramadı.
DİRENDİK, DİRENECEĞİZ, KAZANACAĞIZ şiarı diğer şubelerde de yankı buldu. 7 Ocak'ta Adana'da 8 Ocak'ta Ankara'da Kargo işçileri direnişe geçtiler, İzmir'de 7 Ocak'ta destek amacıyla toplu viziteye çıkan Kargo işçilerinden 70'inin işten atılması üzerine 8 Ocak'ta İzmir işçileri atılmayanların da katılımıyla direnişe geçtiler. Patronlar direnişçileri destekleyen ve birlikte hareket eden müdürlerin de "tayini çıktı" göstererek tazminatsız işten atarak saldırılarını genişlettiler. Ama direnişin yayılmasını önleyemediler. Diyarbakır, İzmit, Sakarya, Bursa ve diğer bölgelerdeki BM işçiler de direnişe katıldılar. Direnen işçi sayısı 1500'e ulaştı. Direnişçiler patronların dışarıdan, MEF Dershanesi adına aldıkları ve SEMAŞ Sürücü Kursu'nda bir haftada eğiterek getirip çalıştırmak istedikleri işçilere, sorunlarını anlatarak çalışmamalarını ve kendilerine katılmalarını öneriyorlar. Direnişin başlamasından itibaren Yurtiçi Kargo Servisi AŞ'nde nakliye işlemleri yüzde 90 oranında durmuştur. Durum böyle olunca saldırının şiddeti daha da artmış her bölgede polis ve jandarma devreye sokularak kitle halinde sokak ortasında dayak atılarak insanlar topluca gözaltına alındılar.
Bu arada Yurt-İçi Kargo patronları boş durmadılar, işçilerin sendikalaşma ve işlerine geri dönme mücadelelerini "TERÖRİSTLİK" olarak damgalamak için elinden geleni yaptı. 9 Ocak'ta polisi İstanbul'daki aktarma merkezlerinin önünde bekleyen insanların üzerine sürerken, 14 Ocak'ta da İzmir'de benzeri bir saldırıyı örgütledi. Bunu 16 Ocak'ta TÜM-TİS (Türkiye Motorlu Taşıt İşçileri Sendikası) Genel Başkanı Sabri Topçu ile Genel Sekreter Yurdaner Şenol'un gözaltına alınmaları izledi.
Giderek nakliye işleri gerileyen ve kâr oranlan düşen patron köşeye sıkışınca burjuva basınına çarşaf çarşaf paralı ilanlar verdi. Bu ilanlar 20 Ocak'ta 4 gazetede (Tercüman, Milliyet, Güneş, Türkiye) birden yayınlandı. İlanlara işçilerin haklı mücadeleleri "Terörist"lik olarak nitelendirilirken (Demokrasi, insan hakları, sendikal faaliyetler, çalışma özgürlüğü, iş özgürlüğü) adına gerçekleştirdikleri insanlık dışı olaylar gibi ibareler kullanıldı. İş ve iş güvencesi mücadelesinin Yurt-içi patronlarının kafasındaki tanımı işte buydu.

Yurtiçi Kargo Direnişçilerinin Sorunlarını Kamuoyuna Mal Edilmesi Ve Sahiplenilmesi Girişimleri
Patronların yoğunlaşan saldırıları karşısında direnişçiler, demokratik kitle örgütlerinin ve sosyalist basının desteğine sürekli ihtiyaç duydular ama 28 Ocak'a kadar etkin bir biçimde ne demokratik kitle örgütlerini ne de geniş katılımlı sosyalist basını yanlarında bulamadılar. Direniş, ilk gününden itibaren 24 saat geceli gündüzlü aralıksız olarak sürdürüldü. Kötü hava koşullarına (yağmura, çamura, soğuğa) yetersiz beslenme olanaklarına karşın, direnişçiler zafere olan inançlarını ve zafere ulaşma sürecinde karşılaşacakları baskı, zorlukları bilerek kararlı adımlarla yürüdüler. Direnişlerini büyük bir coşku içerisinde halaylarla, türkülerle, sloganlarla sürdürdüler. Karşı karşıya bulundukları bütün zorluklar direnişçilere kazanmanın zorunluluğunu bir kez daha kavratmakla kalmadı, direniş gücünü de arttırdı.
28 Ocak'a kadar bir süredir sosyalist basının Yurt-İçi Kargo işçileri ile ilgili ortak birşeyler yapma çabası hep sonuçsuz kaldı. İşçilerin sorunlarıyla ilgili, aktarma merkezleri ve işçileri ziyaret ederek sorunlarını kendi ağızlarından öğrenip, basın olarak üzerlerine düşen görevi yerine getirmeyi karar altına aldılar.
Bu çerçevede hazırladıkları program gereği 28 Ocak'ta aynı gün 3 aktarma merkezine gitmek için sabah yola çıktılar. Topkapı'daki direnişçiler ziyaret edildi, bildiri okundu, görüşmeler yapıldı, büyük bir coşkuya tanık olundu.
Polis zoru işçilerin haklı direnişini kıramıyor. Direnişçilerde büyük bir coşku var. Kocaman davullarını vura vura yırtmışlar. Saz çalıp türküler söyleyerek halaya duruyorlar. Ve hep bir ağızdan tek bir yumruk halinde, bomba gibi patlayan gür sesleriyle "DİRENDİK, DİRENECEĞİZ, KAZANACAĞIZ" diyorlar. Çadırın içinde duvara yapıştırılan, direnişe ilişkin basın bildirileri, açıklamalar, gazete kupürleri, direniş fotoğrafları yer alıyor...
Sosyalist Basın mensupları o günkü programlarının Topkapı bölümünü tamamladıktan sonra Altunizade'ye geçtiler.
Altunizade aktarma merkezinde durum biraz daha farklı. Direnişçi işçiler, diğer aktarma merkezlerinde olduğu gibi, işyerinin KAPISININ önünde çadır kurmuş, sözlü, sazlı, halaylı direnişlerini 24 saat sürdürüyorlar. Kapıda bir otobüs dolusu çevik kuvvet var. Ve Yurt-İçi Kargo patronları ucuz işgücü toplama merkezleri haline getirdikleri MEF Dershanesi ile SEMAŞ Sürücü Kursu adına topladıkları bir avuç işçiyi korsan çalıştırarak yükleme yapmaya çalışıyorlar.
Buradaki direniş daha çok direnişçi işçilerin kendi öz güçleriyle yarattıkları olanaklarla sürüyor denilebilir. Beykoz Belediyesi'nin yemek yardımını kendileri defalarca gidip gelmeleri sonucu örgütlemişler. Yakacak, soba, çadır sorunlarını yine kendi girişimleriyle çözümlemişler. Hastalanan direnişçilerin tedavi ve ilaç sorunları belediye işçilerinin yardımlarıyla çözümleniyor. TÜM-TİS geceleri kalmak için tutulan otobüsün parasını ödüyor, birde yüzer bin lira para dağıtmış (diğer aktarma merkezlerindeki direnişçilere de ayrı miktarda para dağıtılmış) işçilerin moralleri yüksek, bütün zorluklara rağmen kazanacaklarına olan inançlarını koruyorlar, direniyorlar! Yurt-İçi Kargo patronlarının direnişi kırmak amacıyla getirdikleri işçilerle direnişçiler konuşarak sorunlarını anlatıyorlar ve çalışmamalarını, haklı mücadelelerinde kendilerini destekleyerek direnişe katılmalarını istiyorlar.
Sosyalist basın mensupları Altunizade’deki görüşmelerini sürdürürken polisin saldırısına uğradılar. Ve aralarında gazetemiz muhabirinin de bulunduğu 7 basın mensubu tam 7 saat gözaltında tutuldular. Bu durum ve Yurt-İçi Kargo ile ilgili herhangi bir şey olduğunda polisin zaman kaybetmeden hemen müdahale etmesi bazı ağızlardan duyduğumuz Yurtiçi patronlarının polise rüşvet vererek bu saldırıları örgütlediği iddialarına canlılık kazandırıyor.
Sosyalist basından sekiz gazete ve derginin bu girişimini demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla daha geniş yeni bir bileşim izledi. Bu bileşim 3 Şubat Pazartesi günü Yurt-İçi Kargo Servisi A.Ş'nin Cağaloğlu'ndaki bürosu önünde yapılan bir basın açıklamasının ardından çok sayıda polis kitleye saldırarak üçü işçi dördü sosyalist basın mensubu, biri İHD Çalışma Yaşamı Komisyonu üyesi, biri de Şişli Halkevi Başkanı olmak üzere dokuz kişiyi fena halde döverek toplam 12 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlara gerek götürüldükleri karakolda, gerekse siyasi şubede işkence yapılmış ve işkence 2 ile 7 gün arasında değişen doktor raporlarıyla tespit edilmiştir. Gazetemizin olayı izlemekle görevliyken gözaltına alınan muhabirin 7 günlük raporu bulunmaktadır.
Yurt-İçi Kargo direnişçilerinin sorunları artık kamuoyunun bilincinde yer eden bir sorun haline gelmiştir. Bu direniş zaferle sonuçlanmalıdır. Yurt-İçi Kargo direnişçileri kazanmalıdır! Bunun için tüm demokratik kişi, kurum ve kuruluşlar ellerinden gelen bütün yardımı zaman geçirmeden yapmalıdırlar. Yurt-İçi, Kargo direnişçilerinin her türlü maddi ve manevi yardıma gereksinmeleri vardır.
Direnenler kazanacaktır!..
Zaferin yolu direniş barikatlarından geçer!..

SOSYALİST DERGİLERİN BASIN AÇIKLAMASI
Değerli işçi kardeşlerimiz,
Türkiye proletaryası zor bir dönemeçten geçiyor. Emperyalist-kapitalist sistemin tarihsel olarak uluslararası proletarya hareketi karşısında en ileri mevzileri kazandığı bir uluslararası konjonktür içinde bulunuyoruz. Ülkemizde asalak ve soyguncu burjuvazi kâr üstüne kâr yapıyor. İşçi sınıfımızın tepesine çöreklenmiş gangster sendikalar, Türkiye proletaryasının, sınıfın yaratıcılığına layık, bilimine ve bilincine uygun, eyleminin hakkını verir sınıf sendikacılığı yapacak devrimci sendikal merkezlerini oluşturma mücadelesine set çekiyorlar. Uluslararası planda emperyalist-kapitalist sistem artık karşısında maddi bir güç bloğu olmadığı için yoksul halklarla ve uluslararası proletarya hareketi ile karşı karşıyadır.
Bugün burjuvazi krizdedir. Dış kredi kaynakları emperyalizmin yeni bir merkezileşmeye girmesi dolayısıyla kısıtlanmıştır. İç finansman ise egemen dengeler gereği hiç becerilememektedir. 50 milyar dolar dış borcu, bir o kadar da iç borçlanması olan düzeni maliyesi emekçi yığınların sömürüsünü azgınlaştırmadan bu borçlardan çıkmayı düşünemez. Bu yüzden Kürdistan halkını zulme uğratırken, batıda emekçi yığınlara ve siyasal temsilcilerine en kanlı devlet terörünü arttırarak uygulamaktadır.
En güçlü göründüğü noktada emperyalizmin temel baş ağrısını tüm ticaret yollarının kesim noktası, dünya petrol rezervlerinin merkezi, Filistin ve ulusal baskı altında tutulan ve sömürülen Kürt halkları gibi iki halkın başında yer aldığı yoğun devrim güçlerinin bulunduğu çelişkiler yumağını Ortadoğu oluşturmaktadır. Ve Türkiye gibi bu bölgenin nicelik ve nitelik itibarıyla en gelişkin işçi sınıfı hareketine sahip olmasıyla bu düğümü çözmenin en birinci adayı durumundadır.
Kriz onlarındır ve kalıcıdır.
Gelecek modern çağın tek çağ açıcı gücü proletaryanındır.
Yurt-İçi Kargo direnişinin işçi sınıfı mücadelesinde özel bir önemi vardır. '80'den bu yana sendikalaşması patronlar tarafından engellenmiş ve henüz sendikal merkezini oluşturmadığı halde ciddi ve onurlu bir direnişi ilk kez hayata geçiren Yurt-İçi Kargo işçileridir. Böylesine dağınık ve kontrolü güç bir işkoluna güçlü bir direnişi örgütleyen sizlersiniz. İçinde yaşadığımız işsizlik ve pahalılık cehenneminde, çağdışı-insanlık dışı çalışma koşullarında ve çok düşük ücretlerle çalışan, polisin saldırısı ve gözaltına, patronun baskısına rağmen başı dik direnen Yurt-İçi Kargo işçileridir. Biz devrimci ve sosyalist basının temsilcileri olarak, bu sıcak kavga günlerinde sizlerleyiz. Yanındayız. Yurt-İçi Kargo direnişinin mutlaka zafere götürülmesi gerektiği bilinciyle, gücümüz oranında maddi ve manevi tüm desteğimizi kavgamızın yanına katmaya geldik.
YAŞASIN İŞÇİLERİN ÖRGÜTLÜ MÜCADELESİ!..
YAŞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALİZMİ!..
YAŞASIN YURT-İÇİ KARGO DİRENİŞİ!..
YAŞASIN SOSYALİZM, YAŞASIN DEVRİM!...

BARİKAT GAZETESİ, DEVRİMCÎ MÜCADELE, DENG, DİRENİŞ, HALK DEMOKRASİSİ, HAZİRAN GAZETESİ, KOMÜN, ODAK

BASINA VE KAMUOYUNA
Her yeni günde işsizler ordusuna yeni işsizler katılıyor. Sermaye kitlesel halde işçi kıyımını sürdürüyor. Hemen her gün bir işçi kıyımı haberi duyuyoruz. Yarın daha büyük kıyımlarla yüz yüze kalacağız.
Sermaye işçi sınıfına ve emekçilere saldırıda sınır tanımıyor. Pervasızca saldırılarında 91 yılında 500 bini aşkın işçi sokağa atılırken 1992'nin daha ilk ayında 200 bin işçi kıyıma uğradı. Sermaye ve devlet işçi sınıfının yetersiz örgütlülüğünden, gerçek sınıf sendikacılığının azlığından, burjuva basınından, sendika bürokrasisinden, İş Kanununun 2821-2822 sayılı işçi düşmanı yasalarından cesaret alarak, efendileri emperyalistlere, IMF, Dünya Bankası ve diğer tekellere hizmet sunuyor.
Kitlelerin ve özellikle işçi sınıfının örgütlülüğüne karşı saldırıda sendikasızlaştırma büyük bir hızla sürüyor. Kıyıma uğrayan işçiler sendikalı oldukları için atılıyorlar. "Demokrasi" rüzgarlarının estirildiği, işçi kıyımının önüne geçileceği, işsizlerin sayısının azaltılacağı, tüm çalışanlara özgürce sendikalaşma ve örgütlenme hakkının verileceği, insan hakları ihlallerine son verileceği ve karakolların "pembe" olacağını ilan eden “şeffaf” hükümetin icraatı, işçi kıyımı, zam, zulüm ve polis baskısıdır.
Sendikalaşmak ve sendikalı oldukları için "Yurt-İçi Kargo İzmir Belediye işçileri, Toros Gübre, Kutlutaş, Eczacıbaşı ve Paşabahçe Şişe-Cam, Bab-Deri işçileri" '92 yılının kıyım kurbanlarındandırlar. Yurtiçi Kargo, İzmir-Ankara "Ölüm Yürüyüş işçileri ve Toros Gübre işçileri direniş simgesi haline geldiler.
Yurt-İçi Kargo'dan TÜM-TİS'e üye oldukları için atılan 800 işçi "DİRENDİK, DİRENECEĞİZ, KAZANACAĞIZ" şiarıyla örnek bir direniş başlattılar. İşçilere verilmeyen paralarla boy boy paralı ilanlarla, yasalarla ve polisle bütünleşen "demokrat" işveren ve vekilleri İbrahim ARIKAN, Halil ÜNLÜ, Veysel SELEN, Aslan KUT işçilere saldırıya geçtiler. Polisle göğüs göğüse çatışan işçiler toplumun sesi ve simgesi oldular. Devlet-İşveren-Polis işbirliği ile işçilere saldırılar devam ediyor. Şanlı direnişleri "terörist sendika, terörist işçiler" gibi paralı ilanlarla lanse ederek gölgelemek istiyorlar. Hakları uğruna militanca eyleme geçen Yurt-İçi Kargo işçileri "terörist" olamazlar. İşçilerin hak alma mücadelesinde kararlı ve onurlu direnişlere hiç bir güç engel olamayacaktır. Eninde sonunda kazanan işçiler olacaktır.
Sosyal-Demokrat Belediye Başkanı Yüksel ÇAKMUR tarafından atılan 405 işçi "İzmir-Ankara Ölüm Yürüyüşü"ne başladılar. "İŞİMİZ, EKMEĞİMİZ ve ONURUMUZ İÇİN ANKARA'YA YÜRÜYORUZ." "KAR SOĞUK FIRTINA GELİYORUZ ANKARA" şiarıyla yeni bir Zonguldak başlattılar.
Onurları, işleri ve ekmekleri için Ankara yolunda bütünleşen Yurt-İçi Kargo, İzmir-Ankara "Ölüm Yürüyüş"leri ve Toros Gübre işçileri '92 yılının kavga gündemini belirlediler. İşçi kıyımına karşı mücadeleyi örgütlemeyi ve yükseltmeyi yakıcı bir görev olarak öğretiyorlar.
Biz aşağıda imzası olan taraflar olarak; burjuva basınının, demokratik kurum ve sendikaların duyarsızlığını, işçileri terörist ilan eden işverenleri, işçilerin üzerinde terör estiren hükümeti protesto ediyoruz. Ve diyoruz ki; Yeter artık! Silkinin, üzerinizdeki ölüm ve korku toprağını atın! Yurtiçi Kargo işçilerinin direnişi, "Ölüm Yürüyüşü", Toros Gübre ve diğer işçilerin onuru, ekmeği, sendikası ve işi için yürüttükleri kavgaya duyarlı olun, destek verin.
işten atılmalara karşı çıkmayı insanlık görevi sayıyor ve tüm halkı İzmir Belediye, Yurtiçi Kargo ve diğer direnişçi işçilerle dayanışmaya çağırıyoruz.

İŞÇİ KIYIMINA SON!..
İŞTEN ATILANLAR GERİ ALINSIN!..

Eğit Sen, Tüm-Bel Sen, Tüm-Sağlık Sen, Tarım-Sen, Tüm-Ray Sen, Tüm-Haber Sen, Tüm-Maliye-Sen, Emekçiler Der, Genç Emekçiler Der, İHD-Çalışma Komisyonu, İşsizler Der, Şişli Halkevi, Barikat, Deng, Devrimci Mücadele, Direniş, Emeğin Bayrağı, Haziran, İşçi Bülteni, Komün, Newroz, Odak

BASIN AÇIKLAMASI
Değerli basın mensupları,
Son yıllarda sıkça kullanılan ve 20 Ekim seçim sonuçlarının ardından da her fırsatta yinelenmeye devam edilegelen “demokrasi” sloganı -görünen o ki- sahiplerince ya anlaşılamayan bir slogandır ya da yalnızca bir demagojiden ibarettir.
Son altı ayda gitgide artan sokak infazları, işkencede ölümler ve kaybedilen ilerici demokrat devrimci insanların sayısı artmaktadır. Bununla birlikte sosyalist basına yönelik sözde hukuki ve fiili uygulamalar ise katmerleşmektedir. Sosyalist gazete ve dergilere sürekli toplatma ve soruşturma kararı çıkartılmakla beraber, dağıtım ve teşhiri de devlet tarafından engellenmektedir.
Sosyalist basın temsilcileri her gün dövülmekte, gözaltına alınmakta ve hatta tutuklanmaktadır. Dün (28 Ocak 1992) Yurt-İçi Kargo’da direnişçi işçileri ziyaret etmek ve haber almak amacıyla Altunizade kargo aktarma merkezine giden 7 gazete sahibi ve muhabiri polis tarafından gözaltına alınarak 7 saat gereksiz yere keyfi bir biçimde görevlerinden alıkonulmuşlardır. Gözaltına alınan muhabir ve sahiplerinden dördü ise daha sonra siyasi şubeye götürülerek ikisi sorguya alınmışlardır.
Biz, sosyalist basın temsilcileri olarak, yaşanan bu olayı, basına uygulanan sansür, sosyalist basın üzerindeki tüm anti-demokratik uygulamaları, keyfi gözaltıları, baskıları protesto ediyor, bütün devrimci-demokrat kamuoyunu basın özgürlüğü için el ele, omuz omuza mücadele etmeye, mücadelemizi desteklemeye çağırıyoruz.

HAZİRAN GAZETESİ, BARİKAT GAZETESİ, HALK DEMOKRASİSİ, DEVRİMCİ MÜCADELE, ODAK, KOMÜN, DENG.

BASINA VE KAMOUYUNA
Yurt içi Kargo işçilerinin direnişi birinci ayını doldururken tüm demokratik kurumların da desteği her geçen gün biraz daha artmaktadır. Tabii tüm destekler gerek patronun, gerekse polisin fiili müdahaleleriyle engellenmeye çalışılmaktadır.
Bir hafta önce Yurt-İçi Kargo Altunizade aktarma merkezini ziyaret eden sosyalist basın mensuplarından yedisi 7 saat gözaltına alınmıştı. 3 Şubat 1992 günü buna bir yenisi daha eklendi. 22 kurum tarafından Yurtiçi Kargo Cağaloğlu şubesi önünde düzenlenen basın açıklamasından sonra Hürriyet Gazetesi’ne kadar yürüyen sendika, demokratik kille örgütü ve sosyalist basın temsilcilerine saldıran polis 12 kişiyi gözaltına aldı. Bu 12 kişinin üçü Yurtiçi Kargo'dan atılan İşçi, dördü sosyalist basın mensubu, üçü olayı izleyen vatandaş, biri İHD Çalışma Yaşamı Komisyonu üyesi ve Şişli Halkevi başkanıydı.
Hürriyet gazetesi önünde bu insanlar tartaklanarak ve küfürlerle polis otolarına bindirilmiş ve Eminönü merkez karakoluna götürülmüşlerdir.
Burada da aynı şekilde polisin saldırılarına maruz kalan bizler daha sonra Gayrettepe Siyasi Şube ve 2. Şube'de de polisler tarafından dövüldük. 4 Şubat 1992 günü serbest bırakıldıktan sonra Adli Tıp'ta yapılan muayene sonucu gözaltına alınanlara iki ve yedi gün arasında raporlar verilmiştir.
Biz demokratik kurumlara yapılan bu saldırıları kınıyor, basını ve kamuoyunu bu konuda duyarlı olmaya çağırıyoruz.
Bu arada son günlerde artan sokak infazlarını meşrulaştırıcı temelde polisin "bundan sonra sizi sokaklarda öldüreceğiz" demesi oldukça ilginçtir. Basının ve kamuoyunun bir kat daha duyarlı olmasını beklemekteyiz.
Gözaltına alınan Yurtiçi Kargo işçileri: Yücel Demir, Ferhan Mete, Turan Turgut.
Sosyalist Basın Mensupları: Haziran Gazetesi Muhabiri Hüseyin Mete. Barikat Dergisi Muhabiri Şaban Dayanan, Yeni Ülke Gazetesi Muhabiri Kenan Dölek, İşçilerin Sesi Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Adnan Cansız, İHD Çalışma Yaşamı Komisyonu Üyesi Şaban Taban, Şişli Halkevi Başkanı Orhan Bozkurt.

 

 


 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92