"Yüz-yüzelli militan var ortalıkta. Onlar temizlense..."
Böyle diyordu "sosyal-demokrat" bir Alevi
lideri(!) Vali'yle görüşme sırasında...
Bir başkası ise Cemevi terasına çıkmış kitleye haykırıyordu:
"Gazi'den olmayanlar bizim adımıza karar veremezler..."
Islıklar altında aşağıya inerken, hâlâ devrimcilere
panik yaymaya çalışıyordu: "burada ölecek insanların
sorumlusu sizsiniz!"
Sonra... TV'ler ve "yorum"lar başladı... Laikliğin
güvencesi sayın "dede"ler ve bazı alevi derneklerinin
yöneticileri adeta kanal kanal geziyorlardı. Kanallar
paylaşamıyordu muhterem şahısları!
Ve hep aynı söylem… Saygılı, hoşgörülü Alevi kitlesi
vardı bir yanda. Öte yanda ise bir avuç militan. Bu
"hoşgörülü" Alevi kitlesi garip bir şeydi
onların anlatımlarına bakılırsa, bir yanağına vurulunca
öteki yanağını çeviren acayip bir mahlukattan sözediyorlardı
hep! Kendi halinde insanlardı bunlar, kışkırtıcılar
olmasa bir-iki bağırıp çığırırlar, sonra da yıllardır
hep yaptıkları gibi ölüleriyle kalırlardı. Hep "hoşgörü"den
sözediyorlardı, Zülfikar'dan ise hiç!
İnsanları koyun gibi gütmeye ne kadar alışmışlardı!
Kaderleri buydu sanki Alevilerin... Ölmek... Ölmek...
Ölmek... Ve sonra evlerine çekilmek, yeni cinayetleri
beklemek için...
Çok bozuldu ağalar bu kez! Durumu hiç beğenmediler doğrusu...
Alevilerin koyun gibi boğazlanmayı beklemek yerine sokağı
seçmeleri, üstelik bunu yaparken devrimcilerle omuz
omuza olmaları onları çok kızdırdı. Gerçek Aleviler
olamazdı bunlar.
Provokasyon lafını da bundan dolayı çok sevdiler zaten.
Hemen sarıldılar. "Tabansız"(!) sol örgütler
vardı bölgede ve onlar bir temizlenseydi... O provokatör
dedikleri çocukların Gazi'nin özbeöz gençleri olduğunu
domuz gibi biliyorlardı aslında ama yine de sarıldılar
yalanlara.
Ama yetmedi bütün bunlar... Devrimci güçler, zorlanarak
da olsa, parça parça da olsa ellerinden söküp aldılar
güçlerini. Üçüncü günde artık Cemevi terasında megafon
devrimcilerin komitesindeydi, bilgileri onlar toparlıyor,
kararları halka onlar iletiyordu. Arada bir çıkıp birşeyler
söylemek isteyen muhteremler ise ıslıklar arasında boğuluyordu.
Sonunda... Eksik ya da zayıf... Ama ne olursa olsun
devrimciler yine de istediklerini elde etmeyi başardılar.
Geriye laf yığınları kaldı şimdi... TV kanallarında
sohbetler hâlâ sürüyor.
Ve Alevi dedelerine ne arpalık verilebilir, şimdi o
tartışılıyor. Diyanet tartışmaları başlatıldı yeniden.
Kendi başına bir Alevilik hiç rahatsız etmedi egemen
güçleri şimdiye kadar. Hep böyle kalsın istiyorlar,
devrimci güçlerin zemini olabilecek bir Alevi potansiyel
ise en büyük korkularıdır.
Cumhuriyeti koruyan ve kollayan bir Alevilik... Ve onun
düzen yanlısı temsilcileri...
İkisi de eriyor yavaş yavaş! Bütünüyle erimeleri içinse
kent sokaklarının iyice ısınması kesin bir zorunluluktur...
|