SUÇ
DUYURUSU!
İsmail Turna
|
Geçtiğimiz günlerde CIA eski Rusya büro şeflerinden
bir kişi, CNN televizyonunda yaptığı bir programda,
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra, CIA'nın Türkiye'ye
ajan yığdığını ve tüm istihbarat örgütlerinin (siz kontra
anlayın) ajandalarının ilk sıralarındaki ülke olan Türkiye'de
yakında büyük karışıklıklar yaşanacağını öne sürmüştü.
Hatta TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu
Başkanı Sadık Avundukoğlu bu konuyla ilgili olarak,
büyük bir pişkinlikle, dünyadaki tüm istihbarat örgütlerinin
Türkiye'de faaliyet gösterdiğini belirterek "Üstelik,
en iyi eğitim görmüş ajanlar Türkiye'ye gönderiliyor"
dedi.
Tabi ki bu konuda "İyi Eğitimli Devlet Soytarısı"
Azimet Köylüoğlu da boş durmayarak 'Türkiye'nin bir
istikrarsızlığa zorlandığını, böyle bir ortamda dış
kaynaklı karıştırıcıların gözardı edilemeyeceğini vurguladı.
Aslında tüm bunlar önceden belirlenmiş bir senaryonun
parçalarıydı. Amaç, burjuva basının söylediği gibi "faili
meçhul cinayetlerin yabancı işi olduğunun ve Türkiye'nin
Güneydoğusunun ajan kaynadığının..." propagandasıydı.
Amaç, MİT'i temiz göstermek ve aslında tüm bu insan
hakları ihlallerinin, gözaltıların, kayıpların "dış
kaynaklı" olduğunu kamuoyuna göstermek gereksinimiydi.
(*)
Eski MİT'çilerden Mahir Kaynak CIA Rusya Bürosu Şefi'nin
CNN televizyonunda dile getirdiği görüşlerle ilgili
olarak "Büyük ihtimalle doğrudur" dedi ve
şu açıklamayı yaptı; "ihtilal Kürt sorunu şeklinde
tezahür ediyor. Burada ABD ile Avrupa çatışıyor. Türkiye'nin
genel politikası ABD istikametinde değil. Türkiye esas
itibariyle İngiliz-İsrail ekseni üzerinde kuruyor politikalarını.
Çiller'in politikası değil bu. O kendini askerlerin
gölgesinde rahat hissettiğinden onlara yöneliyor. Sorun
Ordu-ABD gerginliği. Bu yüzden politik uzlaşma olmadığından
mesele çatışmaya dönüşecektir. Bu yükselen tansiyonun
üzerine bir sürü terörist faaliyetler, huzursuzluklar
oturtulabilir rahatlıkla. Yani bundan böyle en önemli
hareket muhtemelen işçi hareketleri, memur hareketleri
olabilir. Ve şehirlerde, rastgele teröre rastlayabiliriz,
işte herhangi bir köşeye bilmem nereye sa-
botajlar şeklinde hareketler olabilir. Yani bunlar beklenebilir
karışıklıklar olacak."
Kaynak, Onat Kutlar'ın ölümüne yol açan bombalamayı
da bu açıklamalarına örnek göstererek "Burada dikkat
ederseniz bir hedef yoktur. Toplumda paniğe yol açmak
ve güvensizlik duygusu yaratmaya yöneliktir. Bunlar
olabilir. Bunu da PKK'nin yaptığını zannetmek büyük
bir hatadır. Kim ölürse ölsün, önemli değil. O bir tesadüften
ibaret. Böyle rastgele şeyler olacaktır" dedi.
Tüm devrimciler, ilericiler, demokratlar!
Tüm bu yazılanlar aslında bir uyarıdır, ikazdır. Artık
daha dikkatli, daha titiz olunmalıdır.
Tüm bunlar, bu katil sürülerinin zaten kan gölüne donen
topraklarımızı, pervasızca kan deryasına dönüştürmek
için iyice saldırganlaşacağının bir göstergesidir.
Olacakların failleri bellidir.
Ne yazık ki bugüne kadar ki bütün hesaplan tutmuştur.
Özellikle 12 Eylül'le birlikte kimliksizleştirme ve
kişiliksizleştirme çabaları sonuç vermiştir, kitle apolitikleşmiş,
yılgınlık, suskunluk tüm gözeneklere nüfuz etmiş ve
devrimin olabilirliği olasılığı çok gerilere itilmiştir.
Bütün bunların nedeni Türkiye'de bir halk örgütlenmesinin
ve dolayısıyla provokasyona gelmeye çok müsait bir "sürü"
toplumunun varlığıdır.
Ayrıca devrimci yapılanmaların "gündemi" belirlemekte
ne kadar aciz oldukları gerçeği bir kez daha yüzümüze
vurmaktadır.
Bizler böylesi bir olasılığı ortadan kaldırmakla hükümlüyüz.
Örgütlenmek, kitleselleşmek zorundayız. Amaç toplumun
tüm kesimlerinin de içinde olduğu bir parti ile sosyalizm
mücadelesini yükseltmektir.
Kitleselleşemeyen hiçbir siyasi yapı ülkeyi ileriye
götürmez.
Oysa bugüne kadar Türkiye solunda bir örgüt geleneği
oluşturulamamıştır. Örgüt var ama bir gelenek yaratılamamış,
kitleselleşilememiştir.
(*)1986 yılına kadar MİT mensuplarının maaşları
ABD-CIA tarafından ödenmekteydi.
|