Böyle biri var son günlerde işte... Aramızda dolanıp
duruyor... Kokusuz, renksiz... Kocaman başlıklar atılıyor
onun için, "fazla mesai" yaptığı söyleniyor
örneğin ya da "tur attığı" iddia ediliyor.
Şekli şemali üzerinde henüz tam bir anlaşma sağlanamadı.
Bu konuda rivayet muhtelif! Normal şartlar altında ve
karikatür sanatının şimdiye kadarki tanımlamalarına
göre aslında yakalan kalkık bir siyah pardesüye sahip
olması ve mutlaka koyu renk gözlük kullanması gerekir.
Ama bilinmez ki! Herkes kendi meşrebince tanımlıyor
onu. Sakallı olduğu söyleniyor örneğin, kot pantolonlu
ve parkalı olduğu da iddialar arasında...
Böyle biri işte...
Şekli üzerinde anlaşılamıyor ama buna karşın o çoktan
ulusal kahramanımız oldu bile. Herkesin ağzında artık,
herkes ondan sözediyor. Yani bir yabancı, salt şu son
günlerdeki gazeteleri okuyarak Türkiye üzerine bilgilenmeye
kalksa, kesinlikle ülkemizdeki en güçlü siyasal mihrakın
bu "provokatör" denilen şahıs olduğuna rahatça
inanabilir.
Eskiden, yani bir zamanlar, yalnızca solcular tanırdı
onu. Severlerdi üstelik. Çünkü her bir derdin devası
olurdu bu garip yaratık, olayları çözümleme gibi zor
işleri hafifletirdi biraz. Biraz da "aşırı"
unsurların nitelenmesinde işe yarardı. Bir kısım solcu
milletinin özelliğiydi sanki bu, hele de yaş kemale
erdikçe ve sağ şeride doğru iyice kaydıkça her yerde
daha fazla miktarda "provokatör" ve "aşırı"
görmek bir gelenek gibiydi.
Ama artık durum değişti. Artık herkesin ağzında... Koca
devlet büyüklerinden faşist parti yöneticilerine dek
herkesin ağzı bu lafa iyice alıştı. Böylece bir çok
şey kolaylaşmış oldu. Bir çok şey açıklanabilir hale
geldi.
Ortalıkta biri var! Provokatör! İşleri karıştırıp duruyor...
Ve tabii ki, hiç kuşkunuz olmasın, mutlaka onun da arkasında
"dış güçler" var! Bu konuda yorumlar değişiyor
biraz. Kimilerine göre Yunanistan var örneğin, kimilerine
göre ise Gümrük Birliği'ne girmemizi istemeyen başka
güçler...
Böylece herşeyin üstü örtülmüş oluyor. Koca bir katliam
böylece siyasal açıdan "çözümlenmiş" oluyor.
Katliamın sorumluları da yeni pislikler planlamak için
şimdiden hesaplar yapmaya başlıyorlar.
***
Ama yine de bu "provokatör" masalının asıl
sevdalıları her zaman solculardır. Şu, eski solcular...
Pek severler bu lafı...Otuz yıldır böyledir bu, nerede
bir kıpırdanış olsa, dağarcıklarından arayıp bulurlar
bu kavramı ve sevgiyle sarılırlar hemen.
Devletlerini çok severler aslında. Ona toz konsun istemezler.
Katliamlar olur, onlarca insan ölür. Bir türlü inanamazlar
devlet güçlerinin halkı kurşunlayacağına. Bir devletin
kendi yurttaşlarını katletmesi mümkün değildir ki! Böyle
bir şey olamaz!
Arayış başlar hemen... Kötü niyetli devlet görevlileri
vardır örneğin. Polisimizin tümünü bu işten "tenzih
etmek" gerekir. Partizanca kadrolaşmalar vardır,
kendini bilmezler vardır, yoksa nihayetinde halktan
oluşan bir şey değil midir polis?
Ve provokatörler... Aşırı gruplar... Aşırı grupların
içersine sızmış ajanlar...
En çok da taşrada konuşulur bunlar. Eski solcuların
gittiği "tekaüt kıraathaneleri" vardır, bilirsiniz.
Ne inciler döktürülür orada, ne büyük gerçekler keşfedilir!
Söylentilerin bini bir paradır, her zaman göstericilerin
arasına karışmış birileri vardır örneğin, ateş edip
kıyıya çekilen tiplerdir bunlar. Ateş edip çekilirler
ve karışır ortalık...
Hep tahrik vardır! Sanki polisin tahrik olmaya çok ihtiyacı
varmış gibi! Ama olsun, gereklidir yine de bu tahrik
söylemi; çünkü polisin kendiliğinden böyle bir şey yapmayacağı
inancı kesindir onlar için. Devletin durduk yerde tutup
katliam yapmayacağına inanırlar. Mutlaka birşeyler olmalıdır,
birileri kışkırtmalıdır polisi...
Provokatörler!
Hatta polisin içinde bile provokatörler vardır! Yanlış
duymadınız, orada da vardırlar. Gerçekte polis teşkilatının
çoğunluğu, özellikle de çevik kuvvet polisleri kuş beslemeyi
ve klasik müzik dinlemeyi seven munis aile babalarıdırlar.
Arasıra ağaçta kalmış bir kediyi kurtarmak gibi işler
de olmasa bütün gün can sıkıntısından patlarlar. Yani
öyle ateş etmek, insan öldürmek gibi şeyler akıllarının
ucunda bile yoktur. Zaten yüce ve büyük şefleri silah
kullanmama konusunda "kesin"(!) emirler vermiştir.
Zaten sabahtan akşama dek aldıkları "halka sevgi
gösterme" eğitimi de bu emirlerle tam bir uyum
halindedir!
Ama provokatörler! Hemen karışırlar aralarına ve birden
ne olursa olur... Zaten öteki yandaki provokatörler
yeterince kışkırtma yapmışlardır, bu yanda da bir kaç
kendini bilmez polis başlar karşılık vermeye...
Sonuç katliamdır... Olan masumlara olur her zaman
***
İBRAHİM TURHAN
LiSESi'NDE GAZİ ATEŞİ
15 Mart 1995 Çarşamba günü Gazi olaylarını protesto
amacıyla Esenler İbrahim Turhan Lisesi Öğrenci Birliği
tarafından bir eylem düzenlendi. Eylem 60 öğrenci
ve ailelerin katılımıyla başladı. Tüm devrim şehitleri
adına saygı duruşu yapıldı. Daha sonra okulun yan
çıkışına doğru, sloganlar eşliğinde yürüyüş yapıldı.
Sloganlar atılırken sınıflarda olan öğretmen ve
öğrencilerin alkışlı desteği gözlendi. Yürüyüş yan
kapıdan çıkışta dağılırken polis müdahale etti ve
6 öğrenciyi gözaltına aldı. Öğrenciler karakola
götürülüp isim ve adresleri alındıktan sonra okula
tekrar getirilip serbest bırakıldılar.
Bizler, İbrahim Turhan Lisesi öğrencileri olarak
olayın sorumlusunun faşist katiller olduğunu söylüyor
ve bir gün hesabının sorulacağını bildiriyoruz.
ESENLER İBRAHİM TURHAN LİSESİ ÖĞRENCİ BİRLİĞİ |
Yani genel olarak manzara şöyledir: Bir yanda halk
vardır, diğer yanda da polis...
Halk, aklı selim sahibidir, öfkelidirler evet, azıcık
kızgındırlar tabii. Kahveleri taranmıştır birazcık,
birazcık ölenler olmuştur. Tepkileri vardır. Biraz yürümek
ve tepkilerini şöyle bir ortaya koyup evlerine gitmek
istemektedirler. Hava soğuktur zaten, bir önceki günün
maç tartışmaları da henüz sonuçlanmamıştır. Ağır çekimlerde
pozisyonları izleyip hakem hatalarını tespit etmek gereklidir...
Herneyse, durum böyledir işte... Ama, ne olursa o zaman
olur işte. Bu hafif kızgın ama karakola yürümeyi de
pek düşünmeyen kalabalık birden kışkırtılır. Gazi karakolunun
bir işkence ve cinayet yuvası olması ve kahveleri tarayan
katillerin bu işi karakolun özel korumasında yapmış
olmaları yeterli bir kışkırtma değildir çünkü! Gazi
halkı koyundur elbette ve kendiliklerinden öfkelenemezler
onlar, ille de birilerinin ortalığı alevlendirmesi şarttır.
Ve yürüyüş başlar... Gazi halkı onca anti-faşist sloganı
nereden bilsin? Hep o provokatörler vardır, onlar bağırır,
halk da bağırmak zorunda kalır. Pankartları da o provokatörler
hazırlar. Gerçi, pankartların hazırlanması için birden
ortaya çarşaflar filan çıkar ama yine de bunlar halkın
bu işlere karıştığını kanıtlamaz. Daha sonra kurulan
barikatlarda çocukların ve kadınların görev alması da
tabii ki ciddi bir kanıt sayılamaz.
Hem, bellidir bu provokatörler. Resimler yayınlanır
gazetelerde çarşaf çarşaf, yüzü atkılı insanların resimlerinin
altına manşet atılır "KİM BUNLAR?" diye. Resmi
çeken muhabir o çocukların Gazi'nin çocukları olduğunu
aslında domuz gibi bilir. O çocuklarla konuşmuştur çünkü,
resim çekebilmek için köpek gibi yalvarmıştır o çocuklara.
Ama sorar yine de: KİM BUNLAR?
Sorarlar... Gırtlaklarına dek öylesine yalana gömülmüştürlerdir
ki! Barikata girerken üstlerini arayan çocuklara "komiteye
bağlılığını" bildiren televizyoncu, akşam haberlerinde
yine "semt dışından provokatörler"den sözedebilir
rahatça...
***
İşin kötüsü, milyonlarca insana yayılır bu provokatör
masalları... Üstelik tutar da. Afyon'daki, Kırşehir'deki
adam Gazi'yi bilmez çünkü. Hatta Taksim'deki de tanımaz
Gazi'yi, Gazi halkının nasıl bir halk olduğunu bilmez.
Gazi mezarlığının nasıl bir devrimci şehitlik olduğunu
hiç bilmezler. Gazi halkının son yılları ne acılar ve
ne onurlarla yaşadığını bilmezler.
Örneğin, kahvelerin taranmasından yarım saat sonra insanların
birden karakolun önüne yığılması... Mümkün değildir
böyle bir şey! Ve eğer mümkün olabilmişse, mutlaka işin
içinde birşey vardır.
İnsanlar bilmez çünkü bunun Gazi'de çok normal bir durum
olduğunu. Hatta daha kısa sürede ve daha büyük bir kalabalığın
toplanmamış olması gariptir Gazi açısından...
***
Evet, ortalıkta biri var...
Çok ünlü biri: provokatör!
Halk koyundur ve polis zemzemle yıkanmıştır...
Her şey iyidir ve her şey yolundadır.
Yalnızca bir tek kötü var ortalıkta: provokatör!
Bir bilsek kim olduğunu!..
|