(Bu sayıdaki yazıların fazlalığı nedeniyle KÜLTÜR
ÜZERİNE'nin devamını yayınlayamıyoruz. Yalnızca geçen
sayıdan artan bölümü vermekle yetiniyoruz.)
Değerler arasında unutulmaması gereken birçok kategoriyi
de pratik etkinliğe ilişkin; yararlılık-yararsızlık,
zararsızlık tanımları oluşturur. Bu değerler, teknik
ilerlemenin kültüre yansıyan yönleri olup, reçeteler
diyebileceğimiz özel bir norm kategorisinin temelinde
yer alırlar. Meyve toplamak, balık avlamak, yemek pişirmek,
giyinmek, ev yapmak, toprak ekmek, hastalara bakmak,
vb. hep birer davranış kuralı olan reçetelerle saptanmıştır.
Bunlar belirli roller ve davranış modelleri yaratırlar.
Yani birer normdurlar. Bunlara uymamak, soğuk, açlık,
çaresizlik vb. gibi nesnel başarısızlıktan doğan bir
takım fiili cezalar getirir beraberinde.
O halde kültürün içeriğini üç farklı aşamada saptamak
mümkündür. İlk aşamada rol ve davranış modellerini belirleyen
bir normlar bütünü yer alır. Normlara uymayı sağlamak
üzere bir takım yaptırımlar öngörülmüştür. Bu yaptırımların
varlığı ve uygulanabilirliği ise, normlara saygı göstermeye
atfedilen değerle haklı kılınır. Ancak bu üç aşama her
zaman bir arada bulunmaz. Değerler, kısmen mutlak olarak
uygulanmasının olanak dışı olduğu bilinen bir idealle
örtüşür. Bu yüzden norm ve rollerle değerler arasında
mutlak bir örtüşme olması beklenemez. Öte yandan da
aynı bir değer, birden fazla norm ve role yol açabilir
ve açar çoğu zaman. Ve bunlar arasında bir seçim yapma
olanağı vardır. Görüldüğü gibi iç çekirdeği oluşturan
değer sistemine oranlar gerek normlar gerekse roller
daha esnektir ve daha büyük bir çeşitlilik gösterir.
Diğer taraftan, yaptırımlarla onlara ya dayanaklık eden
ya da onları aklayan değerler arasından genellikle bir
örtüşme bulunmakla birlikte, çatışmalar da çıkabilir
zaman zaman. Bazı yaptırımlar grupça ya da grup üyelerinin
büyük bir kısmı tarafından genel olarak benimsenen değerlere
aykırı düştükleri gerekçesiyle haksız bulunabilir. Örneğin
bir suçluya verilen ceza gereğinden ağır, polisçe girişilen
bir bastırma harekatı aşırı ya da tamamen yersiz, bir
ödül hak edilmeyecek kadar haksız bir davranış olarak
görülebilir. Yasalarla belirlenen ve mahkemenin uyguladığı
pozitif hukukla grupça belirlenen hak anlayışı arasında
ortaya çıkacak bir uyuşmazlık da yine bu temelde ele
anılabilinecek bir biçimdir. Gerçekten pozitif hukuk
esas olarak bir yaptırımlar sistemi iken, grubun hak
anlayışı bir değer sistemi oluşturur.
Burada şunu da açıklamalıyız. Normların, değerler, yaptırımlar,
roller ve davranış modelleri, çağlar boyunca toplumsal
değişimlere koşut olarak yavaş yavaş gelişmişlerdir.
Bir üretim tarzı ve ilişkilerinin değişimi sonucunda
toplumda var olan eski öğeler, yerlerini yeni kültürel
öğelere bırakmışlardır. Ancak bu değişimler, bir takım
zorluklarla karşılaşmadan gerçekleşmezler. Özellikle
alışkanlık nedeniyle köklü bir şekilde benimsenmiş olan
yerleşik değerleri gözden düşürmek oldukça zordur. Halkta
oluşabilecek direnci kırmak için büyük çaba sarfedilmesi
gerekir. Özetle, insanlara yeni değerlerin ve normların,
eski değerlerden daha üstün olduklarının bilinci verilmelidir.
Bu noktaya, yani kültürel değişim ve kültürel aşılmaya
daha ileride geniş olarak değineceğiz. Şimdi içinde
yaşadığımız toplumun (sistemin) kültürel yapısını incelemeye
almanın yeridir.
|