Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

12 Eylül darbesi ile beraber Türkiye'nin ana gündem konularından birine dönüşen cezaevleri sorunu, geçen on bir yılın sonunda hala tüm önemini, canlılığını korumaya devam etmektedir. Yine aynı süreçte, cezaevlerindeki onlarca devrimci idam sehpalarında can vermiş, yüzlercesi de işkencelerde yaşamlarını yitirmişlerdir. 12 Eylül darbesinin ilk günlerinde, generaller çetesince dile getirilen "Asmayalım da besleyelim mi?" açıklaması, döneme hakim olan zihniyetin kısa bir özetidir. Askerlerin kışlalara geri dönüş olgusu, beraberinde kaynağını sistemin yapısından alan bu egemen zihniyetin değişimini getirmemiştir. Değişen yalnızca, yapılan baskılara terör ve katliamların "Parlamenter Demokrasi" adı altında yasal görüntüye büründürülmesi oldu. Sivil iktidarlar tarafından peşpeşe çıkartılan yasa ve benzeri yönetmeliklerle, devlet terörünün toplumsal yaşamın tüm alanlarına nüfuz ettirilmesi bunun açıkça göstergesidir.
Yine bu süreçten günümüze kadar, cezaevlerindeki devrimci tutsaklara yönelik uygulanan baskı ve işkenceler daha sistemli hale getirilmiş, günübirlik yayınlanan tüzük ve genelgelerle bu durumun yasallaştırılarak kalıcılaştırılması hedeflenmiştir. Hakim olan zihniyet, bu sefer "Asmıyoruz ama, farklı bir şekilde öldürebiliriz." Yaklaşımıyla tezahür etmiştir. Son olarak, Eskişehir Hücre Tipi Cezaevi'nin uygulamaya açılması bu faşist mantığın bir ürünüdür. Sonuçlarını yaşayarak gördük. Gelişen yoğun toplumsal tepkiler sonucunda, Eskişehir Cezaevi'nin kapısına kilit vurulmak zorunda kalındı.
Eskişehir Cezaevi'nin kapatılması gibi olumlu bir gelişmeye karşın, bugün cezaevlerinde bulunan devrimci tutsaklara yönelik gerçekleştirilen insanlık dışı uygulamalar son bulmuş değildir. Eskişehir Cezaevi'nin kapatılmasıyla birlikte, diğer cezaevlerinde peşpeşe hak gaspına gidilmesi bunu göstermektedir. Diğer cezaevleriyle ortak olan bu sorunlar, bulunduğumuz Amasya Özel Tip Cezaevi'nin özgül yapısından kaynaklanan daha farklı bir niteliğe sahiptir. Temel olarak cezaevi idaresinin niteliğinden doğan sorunlar, siyasi tutsaklara yönelik tezgahlanmak istenen bir provokasyon eşliğinde yapılmaya çalışılıyor.
Yirmi yılı aşkın bir geçmişi olan Amasya Cezaevi, günümüze kadar bir işkence merkezi olarak uygulamalarını sürdürmüştür. Özellikle 12 Eylül darbesi sonrasındaki kısa süreçte, burada bulunan devrimci tutsaklara uygulanan yoğun işkenceler, birçok devrimcinin yaşamını yitirmesine ve yüzlercesinin de sakat kalmasına neden olmuştur. Tam bir zindancı mantığının hakim olduğu bu cezaevinde 1988 yılı içerisinde çeşitli cezaevlerinden yapılan sürgün ve sevk sonucu gelen siyasi tutsakların gerçekleştirdiği direnişlerle kısmen de olsa belirli düzeylerde yaşamsal haklar kazanılmıştır. Ancak; 12 Eylül sürecinde de görev yapmış ŞÜKRÜ ÖZTÜRK'ün birinci müdür olarak cezaevine tekrar atanmasıyla birlikte varolan bu sınırlı haklar gaspedilmiştir. Bu durumun ardından siyasi tutsaklar, en sıradan insani talepler için bile bir çok defa günlerce, haftalarca süren açlık grevlerine gitmek zorunda bırakılmıştır. Amasya Cezaevi'nin bu niteliği, idare-polis işbirliği içerisindeki yönetiminin etkisiyle, bugüne kadar kamuoyunun dikkatini gereğince üzerine çekememiştir. Ayrıca Amasya'da görev yapmakta olan bazı basın mensuplarının bilinçli duyarsızlığının da bunda önemli rolü vardır.
Amasya Cezaevi'nde yaşadığımız sorunlar, salt tüzük ya da genelge ile ilgili değildir. Bunlara bir de Şükrü Öztürk'ün kişisel tutumundan kaynaklanan sorunlar eklenmektedir. 12 Eylül'den önce Amasya'da, MHP içinde Ülkü Ocakları'nın aktif militanı olarak çalışan Şükrü Öztürk'ün bizlere karşı geliştirmek istediği bu insanlık dışı uygulamalar yalnızca genelge ve tüzükle açıklanamaz. Diyarbakır Cezaevi için Esat Oktay Yıldıran, Mamak Cezaevi için Raci Tetik, Sağmalcılar Cezaevi için Adnan Özbay…. Neyse Amasya Cezaevi için de Şükrü Öztürk aynı nitelikte birisidir. Buradaki görev süresi içinde, özellikle 12 Eylül dönemi ve geçen yıl 29 Ekim'de somutlanan icraatları bunu kanıtlamaktadır. 12 Eylül süresindeki gerçekleşen "icraatlar"ı sayfalar dolusu anlatımla bitmez. O dönemde işkenceci başı olarak ün salması, sahip olduğu özellikleri açıklamaktadır. Günümüzde ise son olarak 29 Ekim 1990 günü kendisi gibi görev yaptığı cezaevlerinde işkenceci başı olarak nam yapmış ikinci müdür HACI ALİ DURMUŞ ve Amasya'da "Türk Ocakları"nda yetişmiş özel gardiyan ekibi (tümünün isim ve adresleri tespit edilmiştir) ile gerçekleştirdiği provokasyon sonucu, buradaki siyasi tutuklulara günlerce süren çeşitli işkenceler yaptırmıştır. Bu olayla ilgili açılan mahkeme halen sürmektedir. (İkinci duruşma, 27 Şubat 1992 tarihinde Amasya Asliye Ceza Mahkemesi'nde yapılacaktır.)
Şu anda tüm haklarımız gaspedilmiş durumdadır. Kinini tamamen kusamayan ŞÜKRÜ ÖZTÜRK ve ekibi siyasi tutsaklara karşı yeni bir provokasyon hazırlığı içindedirler. Yukarıdaki anlatımlar doğabilecek olası gelişmelerin boyutunu göstermeye yeterlidir. Bu durumu ilgili kurum ve kuruluşlara defalarca yazmamıza karşın şimdiye dek hiçbir yanıt ya da olumlu tepki alamamış olmamız, cezaevi idaresinin daha da pervasızlaşmasına yol açmaktadır. Amasya Özel Tip Cezaevi'nde bulunan tutsaklar olarak bu gelişmeler karşısında sessiz kalmayacağımızı duyuruyor; burada hakim olan zindancı mantığın geliştirmek istediği yeni provokasyonlara ve yaşamsal haklarımızın gaspına karşı devrimci-demokrat kamuoyunun yakın ilgisini bekliyor ve duyarlı olmaya çağırıyoruz.
AMASYA ÖZEL TİP CEZAEVİ'DEN DAVA ARKADAŞLARI ADINA; ÖMER GAZEL, SAİT KORKMAZ, ALİ RIZA SALIKARA, KUTAY MERİÇ, KEMAL TOPRAK, MEHMET ARUZ




 

 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19