Abimle tartışıyordum geçenlerde... Kendisi, şeriat düzenini
isteyenlerden olur... "Sigortaya ne gerek var"
dedi birden. Şaşırakaldım! Kimden duyduysa bilmem, şu
sosyal sigorta denen şeye gerek yokmuş, Allah bütün
insanları doğarken sigortalıyormuş çünkü! Aynen böyle
söyledi işte.
ilaç parası da veriyor mu?" dedim, işin şakasıydı
tabii.
Önceden, islami akımların bu kadar geliştirilmesini,
devrim tehlikesini savuşturmak için basit bir yöntem
olarak düşünürdüm.
Bir konfeksiyon işçisinin bu sözleri gözlerimi açtı.
Hayır, bu yapay geliştirme çabasının altında bir başka
çıkar, artı değer sömürüsünün ideolojik gözboyama gibi
bir başka yolla da artırılıp güvenceye alınması yatıyordu.
Artık bir fabrikaya işçi alınırken bir MHP'li, bir de
islamcı olmasına bakılıyor, dedi abim. Söyledikleri
durumu ne kadar güzel açıklıyor değil mi? îşçi müslüman
olursa, sigorta gerekmiyor, işçi hem müslüman hem de
MHP'li olursa sendika filan zaten ortadan kalkmış oluyor.
İşçi müslüman olursa, 2 milyon 700 bin ona yeter. Çünkü
bu dünya zaten üç günlük "imtihan dünyası"
dır. Tanrı sırf sınav olsun diye kullarının bazılarını
yoksul, bazılarını ise zengin yaratmıştır. Dolayısıyla
gerçekten inanmış müslümanların yapabileceği tek şey,
yoksulluğuna şürkretmektir. Bu kullardan zengin olanları
ise "takdiri ilahi"(!) sonucu "mecbur
edildikleri"(!) bu lüks yaşama allah rızası için
katlanırlar!.. Müslüman işçinin görevi kafasını böyle
şeylere takıp verimini düşürmek değil, daha çok öbür
dünyayı düşünerek oraya yatırım yapmaktır. Şu geçici
dünyanın zahmetlerine katlanmaktansa öbür dünyanın bağlar-bahçelerle
dolu, hurilerle donanmış cennetini hayal edip vaziyeti
idare etmek en doğrusudur!..
insanı, kendisinden, kendi iradesinden ve, emeğinden
bu kadar yabancılaştırmanın herhalde en iyi yolu dinsel
akımı desteklemek olmalı!..
Gerçekten, bu, sermaye için bulunmaz hint kumaşı değil
mi?
Refah Partisi'nin son makyaj değişiklikerinden öte esas
işlevi burada duruyor işte. ABD ziyaretlerinin anlamı
da buraya kadar uzanıyor.
Sermaye herşeyi düşünürken çok yönlü düşünüyor vesselam!
Bir yandan gençliği ve işçi sınıfını pasifize edecek
dana yeni, daha modern yöntemler araştırılıp bulunurken,
bir yandan da şu eski-paslı din silahından bir türlü
vazgeçmiyorlar. Bir yandan düzene karşı tepkiler Amerikan
bayraklarının yakıldığı gösteriler vb. yoluyla islami
kanada kaydırılarak komünist cereyanlardan korunuyor,
diğer yandan da sömürünün katmerleştirilmesini kolay
hale getiren bir uyuşukluk ideolojisi yaygın hale getiriliyor.
Ve işte böyle bir ülkede, dünya işlerinden elini ayağını
çekmiş insanların yaygınlaştırıldığı bir ülkede, - Kenan
Evren'in utanmadan söylediği gibi- yeni 12 Eylüllere
gerek duyulmuyor...
F. TUTKUN
|