Kültür Sorunu Üzerine
MAHİR ÇAYAN
|
Devrimcinin görevi devrim için çarpışmaktır. Hem de
olanakları ile. Büyük ustaların sık sık belirttikleri
gibi "Devrim için savaşmayana sosyalist denmez".
Bu nedenle devrimci kendini devrime hazırlamalı, yeteneklerini
geliştirmeli uzmanlaşmalıdır, bu da teorik ve pratik
çalışma içinde eğitilmekle olur. Yani devrimci teorik
eğitim ve bunu pratikle birleştirmek. Amaç ele geçen
her türlü kitabın okunması ya da entellektüel bilgi
edinilmesi değil, belirli bir sıra içinde eğitim yapmak,
belirli bir düşmanla savaşmak için, iyi biçimde öğrenim
yapmak olmalıdır. Amaç devrimci hareket içinde yeralacak
kadroların yetişmesini sağlamaktır. Her militanın insiyatifini
kullanarak, yenilgi ve başarı alanlarında dürüst kararlar
vererek doğru taktikler ışığında savaşması, genel olarak
devrimci teoriyi kavramasına ve bu teoriyi yaratıcı
düşünce ile pratiğe uygulamasına bağlıdır. Devrimci
hareketin bir öğrencisinin sağlam eğitimden geçmesi,
birbirine bağlı olan ve birbirini bütünleyen iki yolun
gerçekleşmesine bağlıdır. Soyut teoriyi öğrenmek, kafalara
alabildiğince kuru söz sokabilmek, işçi hareketleri
tarihini kavratabilmek, dünya devrimci hareketi tarihini
belletmek, kısacası genel olarak Marksizm-Leninizmi
ve dünya pratiğini kavratmak. Kendi ülkesinin devrimci
hareketinin pratik çalışmasında yer almasını sağlamak
kendi ülkesi koşullarına uyması sonucu, Marksist-Leninist
doğru çizgiyi kavramak bu savaşın pratiğini vermesini
sağlamaktır. Görülüyor ki kadrolaşma hareketinde, kişinin
teorik formasyonu çok önemli rol oynamaktadır. Kadronun,
yığınların önderi olarak doğru çizgide eylem yapması,
bağımsız örgütçü olarak çalışması, bu niteliğine sıkı
sıkıya bağlıdır. Eğitimin temel yükünün, bireylerin
omuzunda olması kaçınılmazdır.
Öğretmenin, öğrenme için etkin bireysel çalışmanın devrimci
bir görev olduğu unutulmamalıdır. Devrimciliğin statik,
mekanik bir iş, genel anlamıyla bir meslek değil, bir
ruh, bir coşku, bir yurtseverlik duygusu olduğu çıkmayacak
bir biçimde kafamıza kazınmalı. Eğitimin bu ruhun, bu
coşkunun bir gereği olarak birinci görev olduğu, benlikte
biçimlenmeli. Ancak o zaman devrimci eğitimin temelini
oluşturan bilimsel çalışmalar aksatılmadan yürütülebilir.
Ancak o zaman kağıt üzerindeki devrimci eğitim, üzerine
aldığımız karalar, bürokratik kararlar olmaktan çıkar,
somut günlük eğitim biçimine döner. "Yürüyen devrim
arabasına ben de omuz vereyim, benim de payım olsun
işte" biçimindeki tutum tümü ile mekanik bir tutumdur.
Bu tutum kişiyi edilgenliğe iter. Zor anlarda ise dönekliğe
götürür. Sorun arabanın itilme eylemine katılma durumu
değil, sorun tüm olanakların seferberliği ve devrim
için sorumluluk yüklenebilme sorunudur. Bu da bir yerde
devrimci coşkuyu, karşı devrimci güçlere karşı zorluğu,
hıncı gerektirir. Uzun devrim günlerinde bizi ayakta
tutan yıkıcı gücün bu devrimci coşku ve hınç olduğunu
bilelim, nasıl silahını yitiren ordu, orduluk niteliğini
yitirirse, yurtseverlik coşkusunu taşımayan devrimci
de devrimcilik niteliğini yitirir. Yurtseverlik devrime
inanış ve sorumluluk alabilme ve sorumluluktan kaçmama,
birbirinden ayrılmaz bir bütündür. İyi bir devrimci
yenilgi sırasında kendi kendine karar verebilen, kendi
kendine sorumluluk yüklenebilen, gevşemeyen kişidir.
Yapabileceği görevleri alma ve sorumluluk duygusu daima
arkasından bir devrimci gibi davranma olgusunu getirmelidir.
Yani sorumluluk duyan kişi, bunu pratiğe derhal uygulamalı,
en azından kendini devrime hazırlamalıdır. Bu da kendi
kendini "tabiiki belirli bir merkeziyetçilik ilkesi
altında" öğretide de eylemde eğitmekle olur. Kendisini
eğitmeyen, devrim öğretisi ile donatmayan, kendisi pratik
çalışmanın içine girmeyen içi boş bir çuvaldan, bayağı
bir lafazandan başka birşey değildir. Eğitimde hareket
noktasının ülke ve dünya işçi sınıfı savaşının ana sorunlarının
(politik, ekonomik, ideolojik olarak) incelenmesini
ve bunu temel alarak Marksist-Leninist teori eğitiminin
yapılması olmalıdır. "Teorinin dogma değil eylem
kılavuzu" (Lenin) olduğunun, ana görevin "parti
ve gençlik birliği üyelerine, genel bir düşmana karşı
mücadeleyi değil, belirli koşullara Marksist-Leninist
yöntemlerin uygulanmasını "belirli bir düşmanla
savaşmayı öğretmek" (Dimitrov) olduğunu bilmek
ve bunu eğitime temel almak gerekir. Bireysel eğitim
yapan kadrolar sık sık TARTIŞMA-ELEŞTİRİ-ÖZELEŞTİRİ
ilkesine başvurmalıdır. Önümüzdeki görevlerden birisi
Marksizim-Leninizmi öğrenmektir. Bu öğrenimi tamamlayabilmek
için belirli bir proğram içinde çalışmaları yürütmek
zorunludur. Bu da devrim savaşçısı olarak yolu şaşırmadan
doğru bir çizgiden yürüyerek kitle çalışması yapacak
olan yiğit savaşçıların oluşmasını gerçekleştirmek bakımından
öneme sahiptir. Devrimci harekette disiplin, örgüt anlayışı
ve sorumluluktan kaçanların arkası karanlık kuyularla
doludur. Bu açıdan konunun önemini kavramalı hareketimizi
bu öneme göre ayarlamalıyız.
|