Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

Yemen 'de Kuzey ve Ğüney arasında başlayan çatışmalardan sonra, ABD Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu’dan sorumlu yardımcısı Robert PELLETREAU Yemenli yetkilileri silahları bırakarak diyalog kurmaya çağırdı. Herşeyden önemlisi "sorunun çözümü için arabulucu olabileceğini" söyledi.
ABD Emperyalizminin değişik boyutları da olsa, yakın süreçte Filistin'de, Irak Kuveyt hattında, Etyopya'da, Güney Afrika'da, Bosna'da, Somali'de nasıl ve ne anlamda arabuluculuk üstlendiği çok açıktır.
Aynı arabuluculuk mantığının ne olduğunu geçmiş dönemde Kolombiya ve Panama halkları da yakından öğrenme fırsatı bulmuştur.
Önemli olan burada ABD'nin Dünyanın en fakir ülkesinden biri olduğu ilan edilen Kuzey ve Güney olarak adlandırılan Yemen'deki arabuluculuk maskesi altında neyi hedeflediğini iyi tesbit edebilmemizdir.
Bunun için de Yemen’de gözümüze çarpan bazı önemli konuları altalta sıralamaya çalışalım. Yemen;
-Dünyanın en fakirlerinden biri olduğu iddia edilen bir ülkedir.
-Yeryüzünde 13 milyon nüfusuna karşın kişi başına en fazla silah düşen bir ülkedir.
-Her 10 bin kişiye bir polisin, her 100 bin kişiye bir karakolun ve kişi başına 4 ağır silahın düştüğü ender ülkelerden biridir.
-Coğrafi bakımdan çok önemli bir niteliği olan ve Hint Okyanusunu Akdenize bağlayan, Kızıldenizin stratejik anlamda merkezi olan Aden, Güney Yemen toprakları içindedir.
-Güney Yemen'de sadece Massila petrol yatağında günde 150 bin varilin üstünde üretim yapılmaktadır.
-Kuzey ve Güney Yemenin kıyılarını Kızıldeniz oluşturur. Karşı kıyıdan ise Etyopya ve Somali ile komşudur, aralarında sadece bir boğaz vardır. ABD Emperyalizmi o yakada Etyopya ve halen de Somali'de arabuluculuk görevine devam etmektedir.
-Güney Yemen Afrika ülkeleri içinde ciddi anlamda Marksist bir yapı oluşturmaya çalışmış ilk ülkelerden biridir.
Tüm bunlardan çıkardığımız sonuç "bölgenin stratejik anlamda çok önemli bir noktada olması, Emperyalizm tarafından işletilmesi engellenmiş oldukça zengin sayılacak yeraltı kaynakları, Petrol Rafine ve Petrol yataklarının yoğunluğu, zenginleşen Arap monarşilerinin bölgedeki anti-emperyalist çıkışlara karşı işbirlikçi rejimleri destekleyicisi olmaları "arabuluculuk" kavramındaki niyeti açıkça ortaya koymaktadır.
Net olarak bellidir ki, Yemen'in tüm kültürel-ekonomik-siyasi sorunlarının yanı sıra ABD Emperyalizminin bölgedeki pazar politikası Kuzey Güney çatışmasının özünü oluşturmaktadır.
Emperyalizm burada Kuzey Yemen'i maşa olarak kullanmaktadır. Güney Yemen ise gelişen anti-emperyalist çizgi doğrultusunda bu gerici monarşi kalıntılarına karşı mücadele sürdürmeye çalışmaktadır.
Ayrıca, bu çatışmayı körükleyen başka bir unsur da bölgede bulunan diğer Arap Monarşileridir. Kuzey ve her fırsatta da Güney Yemen'e el atmaya çalışan Arap Monarşilerinin amacı, yörede oluşacak Marksist bir yapının önüne geçmek ve atıl halde bulunan Yemen Petrollerinin faaliyetini engellemektir.
II. Paylaşım savaşı öncesi bulunan ve 1950'li yıllardan sonra son derece önem kazanan petrol üretimi sayesinde, genellikle Monarşilerle yönetilen Arap ülkeleri ekonomik olarak oldukça zenginleşmişlerdir. Yalnız bu zenginlik Emperyalizme karşı olan içselleşme ve bağımlılığın önünü kesmeye yetmemiştir. Aksine zenginleşen Arap Monarşilerinin varlık sebebi, Güney Yemendeki gibi toplumsal kalkışmaların önünü kesme çabası ile somutlanmıştır.
Yani, emperyalizmin yanı sıra yöresel Monarşiler etraflarındaki anti-emperyalist çıkışlara karşı emniyet sübapı ve yukarıda da belirttiğimiz gibi işbirlikçi rejimlerin hamisi olmuşlardır.
Şu anda Yemen'de Kuzeylilerin ve Güneylilerin arasındaki savaş olarak lanse edilen ancak aslında Emperyalizmin tezgahlamaya çalıştığı bu çatışma tarihsel temellere dayanmaktadır.
Kuzey ve Güney Yemen 1990 yılına kadar ayrı Cumhuriyetler olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bu zamana kadar Kuzey Yemen "Yemen Arap Cumhuriyeti", Güney Yemen ise "G. Yemen Halk Cumhuriyeti" adı ile anılıyorlardı.
Kuzey Yemen ağırlıklı olarak islami bir kanat oluşturmuş, Güney Yemen ise bunun tam tersi anti-emperyalist mücadele içinde kendisine sosyalist bir öz yakalamaya çalışmıştır.
1990 yılında Kuzey ve Güney Yemen alt yapısı olmayan özellikle zorunluluktan kaynaklanan bir birleşme yaşamışlardır, islamcı bir tavır izleyen Kuzey için birleşmenin amacı, Kızıldenizin girişinde ve kontrol noktalarından biri olan Aden'e ulaşmak, o tarihlerde yeni bulunan G.Yemen petrol kaynaklarını ele geçirmek ve G.Yemen'de boğulması hedeflenen Marksist üretim ilişkileri idi. Oluşum sürecini anti-emperyalist çizgiden sosyalist çizgiye doğru geliştiren G.Yemen için ise birleşme, yaşadığı ekonomik krizin aşılması amacındaydı.
G.Yemen’de izlenen revizyonist parti bürokrasisi, toplumsal sorunları aşmadaki yetersizlikler, ve dağılan SSCB'nin maddi yardımlarını kesmesiyle doğan kriz, birleşme sürecinin hızlanmasına neden olmuştur.
Birleşmeden sonra gerek Kuzey gerekse Güney kendi iç dinamiklerini fazla deforme etmeden bir birliktelik yaşamaya başlamışlardır.
Kuzey ve Güney'in kendilerine ait ordu kurumunu dağıtmamaları bir örnektir.
Kuzey Yemen başkanı Ali Abdullah Salih, Güney Yemenin eski Marksist lideri ve "Yemen Sosyalist Partisi" başkanı Ali Salim el Baid birleşen Yemenleri ortak bir Anayasa ile birlikte idare etme yoluna gittiler.
Ancak bu ikilinin aralarındaki anlaşmazlıklar '93 yılında iyice uzlaşmaz bir noktaya geldi. Yapılan bir anayasa değişikliği ile Güneyli Baid'in yetkileri kısıtlanınca, yönetimle aralarındaki ipleri kopartıp Aden'e çekildi. Bu çekilme sonucunda da Kuzeyin tasfiye çalışmaları, günümüzde Kuzey, Güney savaşının tekrar başlamasına neden oldu.
Konuyla ilgili bir açıklamada Güney'li Baid, "baştan beri bana komplo kurulmuştu. Bunu ne yazık ki çok geç anladık" derken, Emperyalizmin hangi koşullarda kimlerle ittifak halinde ve Yemen için nasıl bir tasfiye süreci başlattığını zamanında anlayamadığını da itiraf etmiş oluyordu.
Hatta Der Spiegel dergisinde kendisiyle yapılan bir röportajda "islamcı Kuzey, Güneyli sosyalistleri kadrocu komünist anlayıştan vazgeçmemekle suçluyorlar." Şeklindeki bir soruya verdiği yanıt G.Yemen'de verilen sosyalist mücadelenin nasıl parti bürokrasisi içinde eridiğininde ipuçlarını veriyordu. Baid'in yanıtı; "tam tersine biz Güney'de her türlü siyasi partinin varlığına izin verdik. Özelleştirme planını başarıyla uyguladık. Biz sosyal pazar ekonomisini ve çoğulculuğunu savunuyoruz." olmuştur. Bu yanıtıyla da üretim ilişkilerini nasıl toplumsallaştırılacağını geçmişte uygulanan toprak reformu ve kolektifleştirmenin toprak intifada'ları ve sosyalizm mücadelesinin vb. birçok özü rafa kaldırıldığını ilan etmekteydi.
Bunun neticesi olarak da Yemenlerin tarihi boyunca Kuzeyi destekleyen Suudi Arabistan monarşisi günümüzdeki Kuzey Güney çatışmasında ilk defa ciddi olarak Güneyi desteklemektedir.
Uzun yıllar Osmanlı egemenliği altında yaşayan Yemen yaklaşık 1918'den bu yana 1990 yılına kadar fiilen Kuzey ve Güney sürtüşmesi yaşamıştır. Bu tarihsel süreçte Kuzeyin yegane müttefiki Suudilerdir. Zira G.Yemen mücadelesi başlangıç aşamasında anti-emperyalist bir hat taşıyordu. Peki bugün ne oldu da bu kutsal ittifak değişti? Bu değişimin nedeni neydi? işte Emperyalizmin hedeflerine varırken, hangi ata oynayacağını nasıl iyi hesapladığını, bir çelişkiden istifade edip nasıl diğerine sıçradığını Emperyalist içselleştirme çabalarında nasıl durdurak demeden ilişkiler ürettiğini, son yemen ittifaklarında da çok netçe görmekteyiz.
Bir başka boyutta Körfez Savaşı süresince Yemen yönetimi Irak lideri Saddam Hüseyin'i destekledi. Bu desteği Suudi Arabistan hazmedemedi. S. Arabistan'da çalışan yaklaşık 850 bin Yemenli'yi sınır dışı etti. Ayrıca yaklaşık 16 trilyon 400 Milyonluk Suudi yardımını da kesti. Savaşın getirdiği ekonomik sonuçları da üstüste koyarsak Kuzey-Güney Yemen ekonomisinin nasıl krize girdiği açıktır.
Bu krizin aşılmaması Kuzeyli Salih ile Güneyli Baid'inde çelişkilerinin uzlaşmaz noktaya gelmesine neden olmuştur.
Hele ki islamcı geleneği karekterinde taşıyan Kuzey'in ABD emperyalizminin cezalandırdığı Irak'a Güneyle ortak olarak destek kararı vermesi Suudi monarşisinin geleneksel 75 yıllık ittifakının da son bulmasına yetmişti.
Yeni islamcı radikal Kuzey ve islamcı Suudi monarşisinin ittifağını sağlayan nesnel koşulun 75 yıl boyunca islam olmadığı da net bir şekilde ortaya çıkmıştır.

Evet ittifakı sağlayan islam değil, emperyalizmin ön gördüğü koşullar ve onun o anki taktiksel sürecidir.
Fakat gerek Kuzey gerekse Suudi halklarının birbirini desteklemekteki pompa ve emperyalizm güdümündeki monarşilerin kullandığı aldatmacanın adı islam olmuştur.
Bütün bunların sonucunda Suudilerin bu günkü rotadan çıkmış eski Marksist Güneylileri bugün neden desteklediklerini daha rahat anlayabiliriz.
Hem Irak yönetimin destek veren islamcı dahi olsa Kuzeylilere ders veriliyor, hemde Güney’in toplumsal dokusu bozularak 75 yıldır sağlanamayan hedefe varılıp, emperyalizmin içselleşmesine çanak tutuluyordu.
Tabii çok yakın bir sürede ufak bir darbeyle veya gerek kalmadan eski uşak Kuzeyin tekrar anlaşılır bir müttefik olacağını da emperyalizm çok iyi tahlil etmiştir.
İşte burada Güneye düşen en büyük tarihsel görev 70 yıl önce emperyalizmle göbeğini kesmeyi başardığı toplumsal bilince, ruha yeniden ulaşmayı hedeflemek olmalıdır.
Bu anlamda Suudi desteği ile de olsa Aden ve yöresinde gerilla mücadelesini tekrar başlatan Güney Yemene çok büyük sorumluluklar düşmektedir.
Çözüm, kimsenin arabulucuğunu kabul etmeden, geçmişte sağladığı prestij ve toplumsal motivasyonu sağlanmasındadır.
Çözüm Güney-Yemen tarihininde iyi bildiği anti emperyalist mücadele ruhundadır.
Ama parti bürokrasisi içinde boğulmuş her türlü talihsiz açıklamayı yapan başkan Baid'in bunu nasıl başaracağı çok merak edilmektedir.
Yalnız, kandırıldığını ve birleşme sürecinin başından beri komplo olduğunu söyleyen Baid'in kendiyle barışık bir toplumun değerlerini tekrar yakalamaması için hiçbir neden yoktur.
Bu sonuçları biraz daha sağlam temellere oturtmak için birazda Kuzey ve Güney Yemenin tarihsel sürecine ve toplumsal dokusuna bakalım.
K. Yemen; önceleri Osmanlı egemenliğinde bulunan Yemen'in Kuzey kısmı 1. Paylaşım savaşından sonra İngiltere'nin desteğiyle bağımsızlığını kazandı. Kuzey Yemen Krallığı kuruldu. Güneyin daha stratejik bir öneme sahip olması Kuzey üzerindeki emperyalist iştahın güneye nazaran o dönemlerde daha geri plânda kalmasının sebebi olmuştur.
Ancak güneyin elde tutulmasına veya ele geçirilmesine dayanak ise Kuzeyde var olunmasına bağlıydı. 1960'larda kabaran anti-emperyalist dalga ile K. Yemende gerçekleşen darbe ve darbenin bastırılması sonucunda 1962 yılında anti-demokrat monarşik bir yapı oluşturuldu.
Nüfusunun %80’e yakın kısmı köylü olan K. Yemen feodal kabile şeyhlerinin etkisi altındaydı. Ülke ekonomisi ise Suudi'ler denetimindeydi. 1962-67 yılları arasında başlayan Cumhuriyetçi ve Monarşi çatışmasının destekleyicileri Mısır ve Suudi Arabistandı.
Bu dönemde Cumhuriyetçileri destekleyen Mısır'ın amacı feodal gerici Arap monarşilerine karşı olmaktan çok zengin Suudi ve Yemen petrollerine yakın olma görüntüsündeydi.
Fakat sonuçta 1974 yılında K.Yemende Arabistan'ın denetiminde olan feodal şeyhlerin iktisadi ve siyasal anlamda egemen olduğu bir monarşi yerleşti.
Güney Yemen ise; İngiliz Emperyalizmi tarafından pazar sorununun önem derecesine göre üç bölüme ayrılmıştı. Doğu, Batı ve özellikle üzerine önemle durulan Aden. İngiliz Emperyalizmi bunlardan Doğu ve Batıyı uzun etkili mücadelelere rağmen 1934 yılında siyasal ve iktisadi anlamda serbest bıraktı. Fakat bu serbestliğin arkasında yöredeki kabile şeyhleriyle yapılan bir dizi anlaşma vardı.
Kapitalist üretim ilişkilerinin iyice yoğunlaştığı Aden'in ise durumu daha farklıydı, İngiliz Emperyalizmi desteğiyle oluşan komprador niteliği baskın bir Aden burjuvazisi ve ingiliz sermayesinin yönlendirdiği 80 bini aşkın işçi kitlesiyle Aden pre-kapitalist baskın bir karekter çizmekteydi.
Güney Yemendeki anti-Emperyalist muhalefetin öncüsü, 1920'lerden itibaren zengin Arap ülkelerine giden işçiler ve 1950'lerden sonra oluşmuş Aden proletaryası ve burjuvazisi olmuştur.
Güney Yemen anti-emperyalist hareketinde radikalleşme ivmesine neden olan unsur, Kuzeyin gericileşmesine engel olma ve Kuzey ile birleşme kaygısıdır.
Bu arayışlar 1963 yılında El Cephe, El Kavmiyî El Cenup, El Yemen'in kurulmasıyla sonuçlanmıştır. (Güney Yemen Ulusal Kurtuluş Cephesi-CKCY)
CKCY mandacı yönetimi olduğu kadar feodal kabile şeyhlerinin de otoritesini red ediyordu. Fakat oturmuş bir sosyalist söylemden ziyade soyut bir sosyalist söyleme sahipti.
CKCY'nin askeri ve siyasal örgütlenmesi güçlendiği ve yaygınlaştığı ölçüde ideolojik siyasal niteliğinin de daha fazla belirginleştiği görüldü.
Çin ve Vietnam devrimi tabanda söylem olarak da yaygınlaşmaya başladı. Böylece CKCY Marksizme daha uygun bir ivme kazanmaya başladı.
Bundan açıkça rahatsız olan Nasır yönetimindeki Mısır kendi desteğiyle Yemen'de El Cephe, El Tahrir, El Cenub, El Yemen, El Muhtal'ın kurulmasına açık destek verdi, (işgal altındaki Güney Yemen Kurtuluş Cephesi CTCYM)
Yemenin kurtuluşu için oluşturulan fason yapılanma CTCYM ile CKCY arasında bir ideolojik siyasal mücadele başladı.
İngiliz aleyhtarı feodal şeyhler, Aden burjuvazisi ve Mısır’ın açık desteğine sahip CTCYM'ye karşı Ali ANTAR yönetimindeki askeri önderlikli CKCY'nin gerilla savaşı temelinde başlattığı siyasal mücadele 1967 yılında Güney Yemen’in tümünün gerillanın eline geçmesiyle son buldu. Bu mücadele içersindeki CTCYM'nin kavgayı kaybetmesinin en önemli nedenlerinden biri hamisi Mısır'ın o yıllarda İsrail önünde aldığı yenilgidir.
CTCYM yenilgiyi "Bu bir halk devrimidir." diyerek ilan etmiş ve 7 Kasım 1967'de CKCY'yi açıkça desteklediğini söylemiştir.
1967'li yıllara kadar CTCYM, CKCY'ye ait bir çok solcu gerilla ve önder kadroyu katletmiştir.
CKCY'nin askeri kanadının 22 temmuz 1969'da başlattığı kitlesel bir kalkışla Kasım 1970'de Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti kurulmuştur.
Ali ANTAR'ın Genel Kurmay Başkanlığında ordunun siyasallaşması, ve toprak reformlarının yaygınlaştırılmasına ağırlık verilmiştir. Kapsamlı reformlar yapılmaya çalışılmıştır.
1970-74 yılları arasında Aden ve yöresinde resmi toprak reformlarının dışında köylü intifadaları gelişmiş ve daha geniş fiili kamulaştırmalar gerçekleşmiştir.
G. Yemen'de de yoğun bir şekilde devletleştirme operesyonları başlamış ve feodal güç odakları tasfiye edilmeye çalışılmıştır.
Bu arada Cezayir, SSCB, Çin ve Demokratik Almanya'dan alınan yardımlarla da tarımda modernleşme ve kollektifleşme çabalarına girilmiştir.
Ancak pre-kapialist yapıların baskınlığı toplumsal devrimin imkanlarını kısıtlı kılmıştır. 70'lerin ikinci yarısında CKCY içinde kitlelerin kendiliğindenci insiyatiflerini değerlendirmekten ve rejimle iyi ilişki içinde olan kabile yapılarıyla uyumlu bir ilişkiden yana olan Başkan Salim Ali Rubayyi ile; Doğu Avrupa Halk Demokrasilerine göre merkeziyetçi bir yönetimin kurumlaşmasından yana olan parti genel sekreteri Abdülfettah İsmail arasında ideolojik bir gerilim çıktı.
70'li yılların ortalarında ekonomik yardıma başlayan Suudiler Salim Ali Rubayyi'yi destekleyerek G. Yemenin SSCB ile ilişkilerinide zayıflatmayı hedefliyordu.
77'de Somali’yi terketme durumunda kalan Sovyet Birlikleri Abdülfettah İsmail'inde desteğiyle G. Yemen’e sığınınca Suuidiler yardımı kestiler.
Bu gelişmeler SSCB merkezli bir siyasal perspektife sahip olan Abdülfettah'ında güçlenmesine neden oldu.
Gelişen süreçte Afganistan ve Etyopya'da sıkışan ve zor anlar yaşayan SSCB'nin ekonomik yardımlarının da azalması SSCB'ye fazlaca angaje olmuş G. Yemen yönetimini zor duruma soktu.
Bu krizden çıkamayan G. Yemen yönetimi tepkilerin de önlenmesine yönelik olarak Ali ANTAR önderliğinde politbüro çoğunluğuna dayanarak başkanlığa Ali Nasır'ı getirdi.
Bu gelişmelerden de açık olarak görülmektedir ki SSCB'ye angaje olmuş ve ekonomik açılımlarını sağlayamamış G. Yemen'de bulunan yeni petrol yatakları ve Aden'deki rafineri tesisleri ve stratejik öneme sahip yöreler Kuzeyin de birleşmede önünü açmış ve 90 yılında iç hesaplaşmaları açığa vurulmayan bir birleşme gerçekleşmişti.
Yukarıda belirtilen emperyalizmin koşulladığı şartlar bugün G. Yemenin tekrar silkinip doğru platformlarda anti-emperyalist bilinçle mücadeleyi sürdürme kararını tekrar vermesine neden olmuştur.
Bu konuda yeterli deneyime sahip G. Yemen, parti bürokrasisi ve Emperyalizmin kirli oyunlarını aştığı ölçüde gerekli doğru dinamikleri tekrar yakalama şansına sahiptir.
En azından bunu sağlayacak alt yapı ellerindedir. Bir dönem Sosyalizm söylemli Nasır, bir dönem İngiliz Emperyalizmi, gerici Arap monarşileri, ABD Emperyalizmi taktik ve işgallerine karşı her zaman duyarlı Kuzey ve Güney Yemenlilerin toplumsal dinamiğin doğrularını yakalayacakları muhakkaktır.
Buradaki en büyük kuşku, şu anda Kuzey aracılığıyla onurlu yaşam günlerinin ertelenmesine yönelik Güneylilere karşı uygulanan politikaların hayata geçmesidir.
Geçmişte somut olarak görüldüğü gibi Yemen halkının onurlu anti-emperyalist kavgası kendi dinamiklerini en sağlıklı biçimde hayata geçirecektir.
Bunun önündeki en büyük engellerden biri olan parti bürokrasisi, Yemen halkının mücadele içindeki azmi ile aşılacaktır.

 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19