Özelleştirme Konusunda Taraf Olunabilir Mi?
|
Öncelikle sosyalistler özelleştirme konusunda taraf
olamazlar çünkü, sosyalist öğretide, özel mülkiyetin
yerine toplumsal mülkiyetin hakim kılınması hedeflenir.
Yani özelleştirme gibi bir işleyişe değil, özel mülkiyete
karşı olunması gerekir.
Özelleştirme bağımlı ülkeler-de devlet kapitalizminin
bir avuç asalak için yeni cennetler, yeni birikimler
yaratma savaşımıdır. Kapitalistler bütün aç gözlülükleriyle
en kârlı kaynaklara yönelmekte, halkın vergileriyle
yaratılan bu 'BELEŞ' işletmelerin üzerine atlamakta-dırlar.
Basında da belirtildiği gibi zarar ediyor gözüken işletmelere
yönelim söz konusu değil, aksine PTT gibi altın yumurtlayan
tavuklara talep fazladır.
Devletin kamusal faliyetin içinde büyük oranda denetim
ve işletme gücüne sahip olduğu ülkemizde, özgün koşullardan
kaynaklanan (kapitalizmi geliştirecek, ilk birikimin
yaratılamamış olması, kaynak kıtlığı, müteşebbis yokluğu
gibi) sorunlar devlet kapitalizmini yaratmıştır. Kısacası
uygulanan; besleme burjuvazinin halkın parasıyla devletin
kucağında semirtilmesidir. Özelleştirme olarak bugün
önümüze sürülen uluslararası düzeyde sermayenin bütünselleştirilmesinin
bir parçasıdır. Türkiye'deki uygulama yeni dünya düzeninin
sadece bir bileşenidir. Yani politika emperyalist tekellerin
ülkemiz içindeki konumlanışıdır.
Devlet işletmesi, özel işletme gibi bir ikileme düşmemeliyiz.
Devletçilikle özel işletmeler arasında sadece nüans
farkı vardır. Çünkü devletin karakteri burjuvadır. Burjuva
devlet aygıtı kamusal faliyetlerinde devlet işletmeciliğini
savunsa bile, sınıfsal karakteri nedeniyle kendi sınıfının
çıkarları doğrultusunda süreci belirler. Anayasada,
kalkınma planlarında yazılıp çizildiği gibi devletin
kamusal yatırımlarında sosyal faydayı temel aldığı söylemi
sadece boş bir slogandan ibarettir. Bunun böyle olduğunu
kalkınma planlarının hedefleri ile geldiğimiz noktayı
karşılaştırarak kolayca bulabiliriz. Önceden öngörülen
hiç bir hedefe ulaşılamamıştır. Bu nedenler kısaca,
kalkınma düzeyinin yükseltilmesi, gelir dağılımının
adilleştirilmesi, refah düzeyinin yükseltilmesi gibi
hedeflerdir. l. Kalkınma planından 5. Kalkınma planına
kadar yukarıdaki hedefler esas alınmasına rağmen devletin
karakteri sebebi hoş bir kandırmaca olarak kağıt üzerinde
kalmaya mahkum olmuştur.
Hal böyleyken biz sosyalistler, kapitalizmin işine geldiği
zaman kullandığı yönelimleri arasında tercih yapma zorunluluğuyla
karşı karşıya kalmamalıyız. Ülkemizdeki devletçilik,
burjuva devlet aygıtının Kemalizmle bütünleşerek uygulandığı
sistemdir. Halkın çıkarlarına karşı, halka karşı ırkçı
bir sistemdir. Devletçiliği Kemalistler gibi savunamayız.
Devletçilik, yukarılarda da sıkça vurgulandığı gibi
burjuva devlet aygıtının özgün koşullarından kaynaklanan
iktisadi politikası-dır. Yatırımlarda sosyal faydayı
temel aldıklarını belirtseler de kapitalizmin karakteri
itibarıyla bunun yapılması mümkün değildir. Sosyalistlerin
anlayışı yatırımlaRda sosyal faydayı bire bir temel
alan sosyalist ekonomidir. Soyut bir söylemden ibaret
olan devletçilik savunulamaz.
Şimdi konuyu böyle koyduktan sonra, ne yapmalıyız sorunu
gündeme gelecektir. Yapılması gereken özel mülkiyete
karşı olma temelinde işçi sınıfına yapılan saldırıyı,
işsizleştirme operasyonunu devletçiliği yada özelleştirmeyi
savunma pozisyonuna düşmeden sınıfa yöneltilen saldırıyı
var gücümüzle göğüslemektir. Bizim birinci sorunumuz
özel mülkiyetin yerine toplumsal mülkiyetin konulmasıyla
ilgilidir. Bu geliştirilecek tüm eylemliliklerde gözden
kaçırılmaması gereken en önemli noktadır. Sınıfın sokağa
atılmak istenmesi yanıtsız bırakılmamalıdır.
|