Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

Gorbaçov'la başlayan açık restorasyon döneminden sonra Moskova sokakları ilk kez bu kadar büyük bir kan banyosuyla yıkandı. Yaşanan parlamento çatışması ve katliam -şu garip "darbe"yi saymazsak- aynı zamanda dünya yüzeyinde son yılların en önemli toplumsal olaylarından biriydi. Yeltsin'in gitgide faşist bir diktatörlüğe kayan politikasını ve fesih kararlarını tanımayan ve ikinci bir iktidar odağı gibi kendi işlerliğini sürdüren parlamento topa tutuldu, yüzlerce insanın katledildiği bir vahşetle muhalefet "şimdilik" bastırılmış oldu.
Böylece belki de -Cengiz Çandar'ın deyimiyle- Rusya'da "anormal" biçimde "olaysız" geçen süreç artık "normal" sonuçlarını veriyordu.
Gerçekten de 70 yıllık bir tarihsel sürecin böylece kolaylıkla farklılaştırılabilmesi "anormal" olurdu. Toplumsal dinamiklerin bu denli körelmiş olması, en azından toplumbilim açısından bile düşünülemezdi.
Reel sosyalizmin iflası, uzun süredir yaşanan bir olgunun yüzeye vuruşu anlamında Gorbaçov'la birlikte netleştiğinde, fırtına oldukça hızlıydı. Bir çok yönden şaibeli olan "darbe" sonrasında bütün ipleri Yeltsin eline geçirdiğinde ise çizgiler artık daha da netti. Ama bütün bunlar sosyalizm-kapitalizm karşılaşmasının son raundunun bittiği anlamına gelmiyordu. Son raund bugün de oynanmış değildir. Savrulmaya kendini kaptıranlar dışında, sosyalizmin bilimini kavramış bütün insanlar "sosyalizmin çöktüğü" masalını hiç yutmadılar. Özellikle eski reel sosyalist ülkelerde hesap henüz kapanmamıştı.
Yani, kadehler çok erken kaldırılıyor, kutlama fişekleri çok erken fırlatılıyordu.
Sonradan Doğu Almanya'dan Polonya'ya dek yaşananlar bir çok şeyi kanıtladı. Büyük fırtınadan bugüne daha şu kadarcık zaman geçtiği halde kavuşulan "kapitalist cennet"in niteliği kavranmaya başlanıyordu. Yüzde bilmem kaçlara varan enflasyon oranları, yoksulluk, işsizlik, evsizlik…
Kapitalizmin armağanları bunlardı ve doğrusu bu armağanlar insanları hiç sevindirmemişti. Üstelik sorun öyle -sık sık ima edildiği gibi- yalnızca yaşlı komünist inatçılar sorunu da değildi. Kapitalist politikalar en çok genç nüfusu eziyor ve savurup atıyordu.
Rusya'daki restorasyoncuların işi kuşkusuz Avrupa'daki diğer "meslektaş"larından daha zordu. Rusya'da daha köklü sosyal temeller sözkonusuydu ve dinamikler daha belirgindi.
Bugün yaşanan kan banyosunun bu sosyal temeller ve toplumsal dinamiklerin ürünü olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

İkiyüzlülük ve Katliam Kutsayıcıları…
Restorasyonun gerçek planlayıcıları ve sahiplerini görmek için olaylalr sonrasındaki uluslar arası tepkilere bakmak yeterlidir. Katliamı kutsayanlar bellidir. Bütün emperyalist blok bugün koro halinde Yeltsin'e destek mesajları sunmayı sürdürüyor. Seçilmiş parlamentoya yapılan top saldırılarını alkışlayan "batı demokrasi"leri tam bir ikiyüzlülük örneği sunuyorlar. Yeltsin bile istediği şeyin bir "dikta " olduğunu gizlemezken, emperyalist odaklar bunun bir "demokrasi hareketi" olduğu şarlatanlığını sürdürmektedirler. Bizdeki neo-liberaller ise şaşkınlıkla karışık bir utanmazlığı sergilemekteler. Ne yasal bir meclisin kana bulanması, ne de bütün yerel meclislerin feshedilme hazırlığı onların "demokrat" yüzlerini kızartmıyor. "Komünistlerin geri dönüşü"nden duyulan korku öyledir ki, böyle bir olasılığın gerçekleşmemesi için insanlığın yarısının yokedilmesi gerekse, onlar bunu da "demokrasi" adına desteklemeye hazırdırlar.
Pek safça olduğu söylenemeyecek şaşkınlık gösterileri bu ikiyüzlülüğe eşlik ediyor. Örneğin Livaneli, ABD'nin Yeltsin'e sunduğu destek için "garip bir durum" değerlendirmesini yapabiliyor…
Livaneli ve başkaları, akıl almaz bir hafıza kaybını ya da utanmazlığı yaşıyorlar. ABD'nin Yeltsin'i desteklemesinde ne gibi bir "gariplik" olduğu sorusunu sormamayı tercih ediyorlar.
Evren'den Pinochet'e, Kanlı Diem ailesinden Marcos'a kadar her çeşit faşist işbirlikçisini hevesle destekleyen ABD'nin Yeltsin'i desteklemesi niye garip olsun ki? Burada sorun, "demokrasi" ölçütleri sorunu değildir. Sorun düpedüz "üzerine oynanan at" sorunudur. ABD ve bütün emperyalist güçler her şeylerini belli bir ata oynamışlardır ve bu atın jokeyi de Yeltsin'dir. Bu oyunda "Nükleer silahların komünistlerin eline geçmesi" söylemi, daha çok Batı kamuoyunu ürkütmek için kullanılan bir koz gibidir. Asıl sorun, Yeltsin'in üzerine milyarlarca dolarlık bir oyun oynanmış olmasıdır ve bu oyunda, yaklaştığı sezilen tehlikeye karşı her türden önlem mubahtır. Meclisler bombalanır, gazeteler yasaklanır, partiler kapatılır…
Ve bu oyunda, soytarılara düşen görev, manzara ne kadar kanlı olursa olsun kapitalist çıkarları alkışlamaktır.
Kapitalist çıkarlar derken bu kavramdan yalnızca ekonomik çıkarları da anlamamak gerekiyor. Politik hesaplar da bütünüyle bu çıkarlarla örtüşmektedir. Rusya ve bütün diğer eski reel sosyalist ülkeleri bugün "fethedilmiş kaleler" olarak algılayan emperyalist kamp, bu kalelerin içindeki kaynaşmadan ciddi şekilde rahatsızdır. Sosyalizmin toplumsal dinamiklerini belki de en iyi görenler onlardır ve sorunun medya araçlarında gösterdiklerinden daha karmaşık olduğunu bilmektedirler.
Böyle bir noktada emperyalist kampın tam bir blok halinde tehlikeye karşı tavır alması, bu uğurda en kanlı katliamları bile desteklemesi normal sayılmalıdır.

"Geri dönüş"mü? Tarihin Kaçınılmaz Adımları mı?
Çandar gibilerine bakılırsa, bütün bu olan bitenler "dönüşümün normal sancıları"dır. Kızamık gibi atlatılması gereken bir şeydir bütün bu şiddet fırtınası.
Oysa ufakta görünen bütün ipuçları, durumun hiç de böyle olmadığını işaret ediyor. Kuşkusuz, toplumsal-tarihsel olaylarda bugünden yarına çok çabuk sonuçlar beklenemez. Rusya'da da böyle olmayacaktır. Ama daha bugünden, yaşananların geleceğe dönük ciddi ipuçları verdiği rahatça söylenebilir. Rusya'da ve diğer ülkelerde, geçici bir ateş yükselmesi değil, önümüzdeki süreci belirleyecek gelişmeler yaşanmaktadır.
Yeltsin'in zorba zaferi (!) için bugün yeniden kadehlerin kaldırılması emperyalist sistem açısından trajik bir hatadır.
Bu kan denizinin üstünde Yeltsin'in artık "geçiş programı"nı kansız yürütebilmesi mümkün değildir. Moskova'da şiddetin perdesi açılmıştır ve böyle kanlı bir sahnede Yeltsin kim tarafından desteklenirse desteklensin başarılı olamayacaktır. Bu, sonun başlangıcıdır.
Mecliste ve sokaklarda direnen anti-Yeltsin'ci kesimlerin tümünün komünist olmadığı biliniyor. Dahası komünist olduklarını iddia eden güçlerin de politik-ideolojik çizgileri çok çok tartışılabilir.
Ama sorun bu değildir. Bugünkü olaylar, yarın yönünü daha net oturtan kanallara akacak ve şu andaki çerçeveyi kuşkusuz aşacaktır. Kesin olan şey, Yeltsin ve bütün diğer soytarıların geleceğinin karanlık olduğudur.
"Komünistlerin geri dönüşü" denilen şu kehanet mutlaka gerçekleşecektir ve bu özünde bir geri dönüş de olmayacaktır.
Rosa'nın 1918'de Berlin için söyledikleri ne kadar güzel ve öğreticidir… Bugüne uyarlanarak söylenebilir:

"MOSKOVA'DA DÜZEN HÜKÜM SÜRÜYOR!
BUDALA ZAFTİYELER SİZİ
KUM ÜZERİNE KURULU DÜZENİNİZ
VE DAHA YARIN OLMADAN,
ZİNCİR ŞAKIRTILARIYLA
DOĞRULACAKTIR DEVRİM
SESLENECEKTİR;
TRAMPET GÜRÜLTÜLERİ
VE DEHŞET SAÇAN
HAYKIRIŞLARIN ARDINDAN:
VARDIM
VARIM
VAROLACAĞIM!
"


Evet, Moskova'da gerçekten düzen hüküm sürüyor…
Şimdilik!




 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92