Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

13. Sayı - Eylül/Ekim 1993

İstanbul Büyükşehir Belediyesi görevini bir kez daha yerine getiriyor. Amaç halkın can güvenliğini almak. Doğru, güzel bir mantık. Ama acaba halkın güvenliği ve sağlığı belediyeyi nereye kadar ilgilendiriyor?
Bugün, Tozkoparan Sosyal Meskenlerde içler acısı bir olay yaşanıyor. İnsanların can güvenliğinin almak adına, evler yıkılıyor ve çoluk çocuk, yaşlı genç demeden halk sokağa terk ediliyor. Belediye "can güvenliği açısından bu binada oturmak tehlikeli" levhası bulunan evler için yıkım emri vermiş. İşin garip yanı bu emrin 10 yıl önceye dayanıyor olması. 1983'te can güvenliği bakımından tehlikeli görülen birkaç bina, insanların evlerinden zorla çıkartılmasıyla başlatılıyor. Sözümona yerlerine sağlam binalar dikilecektir. Aradan bir yıl geçiyor ama hiçbir çalışma yapılmıyor. Bunun üzerine kısmen yıkık olan evler güç durumda olan aileler tarafından onarılıp içinde oturulmaya başlanıyor. İşgal şeklinde girilmiş bu evlerde 90 yılına kadar, ne belediyeden nede söylendiği gibi tehlikeli olan binalardan bir çatırdı ya da ses gelmemiştir.
1990'da İstanbul Büyükşehir Belediyesi hatırlamaya başlıyor ve "Aaa, Tozkoparanda birkaç bina yıkmıştık, ne oldu şunlara bir bakayım" diyor ve 83'te yaptığı şeyler bir istem noktasında kalıyor. Çünkü karşısında güç şartlarda bu binalara yerleşmiş aileler vardır. Onlar, kendilerini işgalci olarak görmüyorlar. Bir kişi ancak ilk dokuz ay işgalci olarak nitelendirilebilir diyorlar. Aileler, biz kendi ellerimizle en küçüğümüzden büyüğümüze kadar çalışarak tamir ettik bu evleri diyerekten soluğu Büyükşehir Belediyesi'nin önünde alıyorlar. Ama başkanla görüşme talepleri geri çevriliyor. Ortada kalan aileler, siz bizim canımızı istiyorsunuz, istediğiniz buysa gelin alın diyerekten Belediye önündeki caddede oturma eylemine başlıyorlar. Eylem sonucunda, belediye insanların can güvenliği açısından tehlikeli olan bu binalarda herhangi bir şey olursa sorumluluk kabul edemeyeceklerini, bildiriyor. Binalara ibraz niteliğinde tabelaların takılmasıyla olay kapanıyor. Belediye ikinci bir kez görevini belli şekilde yerine getirmiştir, o, uyarısını bir kez daha yapmış ve bunu da belgelemiştir.
Ne gariptir ki, Belediyenin 83 yılında tehlikeli olarak tespit ettiği, 90'da uyarı (!) levhaları astığı bu binalar şimdiye kadar sayısız miktarda ve derecede deprem geçirmiş olmasına karşın, bunlarda barındırdığı insanlar gibi belediyeye inat dimdik ayakta durmayı başarmıştır.
Yıl 93, Ne yazık ki belediye bir kez daha hatırlıyor.
Hatırlıyor ve beş katlı bir binayı sabahın 9.30'unda içinde insanlar bulunurken yıkmaya başlıyor. 10 hanelik binanı yıkımına 300'e yakın çevik kuvveti, zabıtası, polisi, dozerleri ve vinçleriyle geliyor. Çocuklar o sabah yataklarından deprem oluyormuş korkusuyla kalkıyorlar. Gök gürültüsünden beter sesler havaya yükseliyor. Hava toz duman olmuştur. Adeta, gökyüzünün de yüzü allak bullak olmuştur. Geride insanlar içerde bulunan kırılmış dökülmüş eşyalarına bakıyorlar. Betonların altında kalanlar, eşyaları değil kendileridir. Bir çoğunun dizlerinin bağı çözülmüştür. Gece demeden, gündüz demeden, elleriyle onarıp içine girdikleri evler, kendilerine mezar olmuştur. Bu manzara karşısında dayanamayan birkaç kişide polis tarafından uygun (!) bir şekilde nasibini almıştır. İş bitmiş ve kutsal vazife bir kez daha yerine getirilmiştir. Bir hafta sonra diğer iki bina için geleceklerini söyleyerek çekip giderler.
Yüreklerde artık korkuya yer yoktur onlar öfke ile dolup taşmaktadır artık. Kadınlar, Çiller Hanım'ın Başkan olmasıyla beraber belki sorunların "en azından kadın, kadının derdinden anlar düşüncesinden hareketle" hallolabileceği düşüncelerinde ne kadar da çok yanıldıklarını haykırıyorlar. Başa gelenin sadece bir gölge olduğunu ve kendi çıkarları için geldiklerini verilen sözlerin her zamanki gibi vaatten öteye gitmediğini gidemeyeceğini söylüyorlar. Seçim zamanında kapı kapı dolaşarak iki anahtar sözü verenlerin, değil iki anahtar insanların ellerinde bulunan anahtarıda aldıklarını söylüyorlar. Aileler soruyor nasıl oluyorda insanların evlerinin başlarına yıkılması onların can güvenliğinin alınması anlamına gelir? Kendilerine kalacak bir yer gösterilmeden, bugün kiralık bir eve çıkmanın en az 10 milyondan başladığı bir dönemde, sokağa atılmalarının kendilerinin ne gibi bir biçimde koruduğunu bir türlü anlamış değiller.
Sorular ve sorunlar dizisi arka arkaya geliyor. Bir yandan kalacak yer sorunu, öte yandan yaklaşık 300'e yakın çocuğun okul sorunu. Aileler, öncelikle çocuklarının başlarının sokabilecekleri bir yer sorunuyla uğraşırken bir yandan da, kısmen okutamamanın vermiş olduğu acıyı yaşıyorlar. Son gelişen olaylarla birlikte sokakta kalmalarından ötürü okula gidemeyen çocuklara ise okulların tavrı nettir. Okula gelmeyen öğrencinin kaydı silinecektir.
Yıkılan binanın arkasından bir hafta geçmiş ve belediye diğer binaların boşaltılması gerektiğini söylemiştir.
Aynı kabuslar yeniden başlamıştır. Sabahlar artık bir cehennem olmuştur. Karanlık bastığında içler biraz daha rahatlar ve ertesi sabahın endişesi içten içe duyulmaya başlanır yine. 120 hanelik evlerde yaklaşık 800 civarında yürek bu endişelerle atmaktadır…

 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92