Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

Program olgusunun sağlıklı anlaşılması, program anlayışı oluşturulması, daha ötesi, mücadelenin hayata geçirilişinde program ciddiyetine varılması, bir örgütün, partinin ciddiyeti açısından "olmazsa olmaz" koşullu sorunlardan biridir. Bağlantılı olarak programsızlık, programlar üzerindeki eksiklikler, programların zaafları, çarpıklıkları, zamanlama hataları vb. faktörler direkt olarak savaşın yürüme koşullarını oluşturan faktörlerdir.
Programsızlığın alternatifi kendiliğindencilik, program anlayışının olmamasının açılımı ise mücadele ciddiyetsizliği veya amatörlüğüdür ki devrimi amaçlayan bir örgütlenmenin varlığının objektifliği, iradeciliği ve siyasal ciddiyeti ile belirlenir. Aksi halde, savunduğunu iddia ettiği çizgisi üzerindeki ayrılıklar, çalışma tarzının üniteleri arasındaki çelişkiler, siyasal ve sosyal gündeme yönelik bütünlüklü yaklaşımlar ve pratikler geliştirmemesi, temel mücadele tarzının diğer yöntemlerle eklemlenişindeki hatalar, savaşın devlet ve sınıf nezdinde nesnelleşmemesini doğurur.
Çalışma tarzının iç bağlantıları nedeniyle temel metodun uygulama zaafları, savaşı sürdürmekteki tutarlılığın topyekun ihlali anlamına gelir. Çünkü, mücadelede bir odak, bir açılım noktası oluşturma, mevcut siyasal, psikolojik, sosyal, ekonomik... olguların program kapsamındaki hedeflerini somutlaştırma, bu nesnelliklerin alternatifini gösterme şansı daha baştan zaafa uğramıştır.
Bugün geçmişe dönüp baktığımızda, 12 Eylül yenilgisi genel ve özel şartların koparılması mümkün olmayan bağlantıları ve etkileşimleri içinde, irade koymadığımız, gördüğümüz halde karşı durmadığımız bir Kassandra Tragedyası idi adeta. Kassandra, tehlikeleri, gerçekleri gören, görme yeteneği olan ama onlara karşı tavır alamamış, tavır alma, karşı koyma imkanı olmayan, Truva'nın işgal edileceğini söylediği halde kimsenin kılını kıpırdatmadığı ve kendisinin de bir şey yapamadığı bir mitolojik söylemdir. "Bir şeyler yapabilmek", irade koyabilmek ancak programlarla ve elbette doğruyu yapabilmekte doğru programlarla mümkündür. (Burada "programları uygulayacak kadrolar" konusuna, kadroların yetişmesi de nihayet program işi olduğundan dolayı, ayrı bir bağlantı içine girmiyoruz.)
Uluslar arası düzlem üzerinde ülke tahlillerinin oluşturulmasının iç tutarlığı, stratejik çerçevenin ilk ayağı demektir. Akabinde tahliller doğrultusunda çizilen mücadele hattı, mücadele taktikleri, devrim anlayışı, çalışma tarzı bütünselliği, stratejinin diğer ayağını oluşturur. Stratejinin pratik değer kazanması, Marksizmin teori-pratik ruhuyla çakışması, stratejinin gerçek anlamda varolmasının önkoşulu, program işlevselliğidir. Program olgusunu metodolojik kavrayışlarla yorumlamak, anlayışta ve uygulamada mekanizma düşmek, mevcut programları, çalışma tarzına tekabül ettirememek, genel anlayış ve saptamaları örgütün bütününe temerküz ettirmeyi başaramamak, programların başarı şansını ortadan kaldıran /zedeleyen / zaafa uğratan faktörlerdir.
Devrim mücadelesinin seviyesi içinde kendiliğindenciliğin sık sık öne fırlaması ve hatta bazı süreçlere tamamen damgasını vurması, volantirizmin egemen öge haline getirilerek mücadelenin gereken tüm yönlerine egemen olamayışımız; sağlıklı ve işlevsel program anlayışının olmayışının hem nedeni hem de sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu gerçeğin bilincinin oluşmaya başladığı bugünkü sürecimiz ise yeni tehlikeleri gündeme sokmaktadır. Çünkü henüz bu konuda olgunlaşmış bir pratik bilincinden sözetmek olası değildir. Ne var ki çarpık kavrayış veya uygulamaların ortaya çıkaracağı tehlikelerin de bilincinde olmak, bunları belirleyebilmek, niteleyebilmek, program olgusunun mücadelemiz açısından olgunlaşması, bizim için içselleşmesi sürecini, sözkonusu olumsuzlukları olabildiğince bertaraf ederek yaşayabilme imkanları sunar.
Öncelikle stratejinin kendisinin bir program olduğu türündeki ilkel mantıklardan tamamen arınmak zorunludur. Program, genel politik anlamıyla, ideolojik çıkarımlar bütünü olan stratejinin ve onun sabit evreleri olan genel devrim taktiklerinin hayata geçirilişinin anlayış çizelgesi, pratik güncel yorumudur.
Sorunumuz, stratejisini iyi kavramış bir hareketin bu ideolojik hat üzerindeki devrimci yöntemlerini, hem süreç ve zemin değişkenleri temelinde çeşitli vadelerde programlanması, hem de programlama olgusunun her zaman ve her mekanda aksamayan, içselleşmiş bir anlayışlar bütünü haline getirilmesidir.
Tahliller temelinde, stratejinin somutlaşmış bir ifadesi olarak genel bir devrim programı, mücadelenin başından zafere kadar ki süreç için ortaya konulur. Bu, aynı zamanda stratejik taktiklerin açılımı, genel savaş seyrinin çizelgesidir. Bu genel program, devrim-karşı devrim, ülke-uluslar arası ilişkiler, dinamikler, parti-kitleler ilişki ve çelişkileri nezdinde dönem dönem tekrar gözden geçirilir, denetlenir. Gerekiyorsa birikimlerin erişmiş olduğu nitelik seviyesinin ışığı altında yeniden düzenlenir.
İkinci olarak, ülkenin yaşanılmakta olan güncel durumu ve dinamikleri, örgütsel güç ve olanakların o vadedeki özellikleriyle birlikte değerlendirilir. İkincisi birincisine tabi kılınmaya çalışılarak, birinci olgunun gereklerine azami ölçüde uyarlanmaya çalışılarak, konferanslar düzeyinde dönem programlara rağmen politik durumun esasta mutlaka kitlelere açıklanmalıdır. Ve programların daraltılması'nda kesinlikle, uygulanacak politikanın, politik hedeflerin seviyesinin düşürülmesi anlaşılmamalıdır. Burada sözkonusu olan, uygulanacak programların oturtulacağı kadro-kitle çapı, yola koyulurken gözetilecek ilk eldeki mevzilendirme-mevzilenme materyalleridir.
Bu anlayışlarla çıkarılacak dönem (konferans) programlarının birinci dereceden sorumluluğu, yürütme organına verilir. Bu programların hazırlanmasın-da, mücadele içindeki bütün örgütlü güçlerin fikirlerinin, isteklerinin, eğilimlerinin temsil edilmesine, gözetilmesi-ne dikkat edilir. Fakat bu hassas görev, değişik görüşlerin sentezlenmesi ve ortalamasının alınması türünden sakat yaklaşımlarla karıştırılmamalıdır. Kastedilen ve olması gereken, doğru saptamalar bütünlüğünü zedelemeyecek tarzda, bunların özüne aykırı olmayan düşüncelerin (dışlanması gereken nitelikte olmadığı sürece), mücadele içinde uyumun yaratılmasıdır. Konferansların programı aynı zamanda örgütün ve dönemin yürütme ortamının pratiğin genel çizelgesidir. Yürütme organının denetimi izleyen örgütsel sürecin muhasebesi de bu temeller üzerinde yapılır.
Düşüncelerine rağmen düşüncelerinin gerektirdiği tavrı almayan, dün ortaya koyduğu düşüncelerinin gerekçeleri değişmediği halde, farklılaşmanın nedenleri kendisi tarafından açıkça ortaya konulmadan bugün eski düşüncelerine aykırı tutum alan, durumu bütün yanlarıyla ya da gerçek nedenleriyle ifade etmeksizin tavır ya da sözleriyle ileriyel ya da kişilere yönelik bazı "endişeler" belirten, kişilere ilişkin soru işaretlerine neden olup temellendiremeyen, ertelemeci davranan, örgütün siyasi varlık, yaşam ve gelişmesine dair dayattığı ya da kullandığı 'hak'ları ile yerine getirmesi gereken görevleri bağdaştırılamayan arkadaşların, doğru program fikirleri ortaya koymasını ve programların işlerliğe kavuşturulmasın-da işlevler yüklenmesini beklemek yersizdir. Konu dışında gibi gözükmekle birlikte program olayı gerek anlayış, gerek yaratma, gerekse de hayata geçirme açısından nihayet kadro sorununa gelip dayandığından, sorunu kadro sorunun bağlantıları içinde de değerlendirmek gerekmektedir. Bu bağlamda, yukarıda belirlenen olumsuz fonksiyonları sergilemekte ısrar eden insanlar ilk dönemden itibaren programlama ve uygulamanın esaslarının dışında kalmalıdırlar.
Genel olarak belli vadeler içindeki programların başarı şansı: dönem özelliklerinin iyi kavramış olmasına, çizginin tamamen bilincinde olunmasına, abartma veya küçümsemelere kapılmadan eldeki güçlerin iyi tanınmasına, iyi tahlil edilmesine, iyi mevzilendirilmesine bağlıdır.
Örgütün (partinin) stratejisini tamamen kapsayan genel bir devrim programı vardır. Bu program kapsam ve amacı bakımından her taktik döneme ışık tutacağı, hemen her çalışma alan ve bölgesinin temel materyali olacağı gibi aynı zamanda kitlelere yönelik propaganda ve ajitasyon faaliyetlerinin de temel veriler bütünlüğü olarak ortaya konulur, kullanılır.
İhtiyaç ve zorunlulukların dayattığı düzenlemeler, olağan denetim ve yeniden gözden geçirmelerin dışında her dönemin ve her çalışma alanının, ünitesinin kendi özgün programlarının zeminini teşkil eder. Elbette bütün bunlara rağmen başlangıçta, tamamen yetkin, her türlü soruya ve soruna yanıt verebilecek kapasitede, mücadelenin birikimleri açısından henüz yaşanmamış verileri de içeren boyutta bir program beklemek gerçekçi olmaz. Marksizm-Leninizm'in teori-pratik, gelişme, dönüşüm, devinme devindirme olgularının diyalektik ruhuna aykırı, mükemmeliyetçi mantıklarla yaklaşmak yersizdir. Özel programlar da, genel devrim programı da, mücadelenin giderek zenginleşen pratiğinin, tecrübe ve kazanımlarının verileri ışığında zenginleşir, yetkinleşir, derinleşir. Devrimciler de ancak ve ancak o ana kadarki veriler ışığında nesnel sentezler yapabilirler. Öngörü son tahlilde bir nesnellik değildir. Üstünlüğümüz Marksist-Leninist yöntem klavuzu, tarihin bizden yana dönen çarkları ve (asla kendi tecrübelerimiz, içselleştirmeden işimize yaramayacak olan) dünya devrimci pratiğinin olgularıdır.
Program anlayışımız da tıpkı partileşme süreci, örgütlenme-savaşma kavramlarını anlama ve yorumlayışımızda olduğu gibi düşünce ve işlevi ayrı süreçlerde ele aldığımız anlayışlarla yüklüdür. Dolayısıyla bizim programımız, hayatın ve mücadelenin her alanında varolma savaşımızla özdeş zamanlarda oluşur, gelişir, yetkinleşir. Nasıl mücadeleden kopuk, siyasal amaç ve hedeflerimizi ertelediğimiz bir 'hazırlık süreci' öngörmüyorsak, aynı şekilde, öncelikle yetkin programlar oluşturmak, bu amaçla tartışma süreçleri yaşamak ve akabinde bunların uygulanmasına koyulmak tarzında mantıklarımız da yoktur.
1. Bu anlayışımızdan hareketle, örgütlülüğün anti-emperyalist, anti oligarşik kesintisiz devrim sürecinin tamamını içeren bir devrim programı, bütün stratejik ve taktik evreleri kapsayacak tarzda ortaya konulur. Bu, genel devrim programının açılımı bakımından, uzun vadeli ve derinliğine araştırmacı bir çalışmanın ürünü olması gereğinden hareketle yönetim organizasyonunun gündeminde ve çalışmaları, pratiği kapsamında olmakla birlikte konuyu bütün kadrolar da kendi çalışma programlarının odağına koymak sorumluluğunu duymalı ve ilk vadede belli ürünler ortaya koymalıdır. Fakat aynı zamanda bu işin kolaycı yaklaşımlar ve yüzeysel saptamalarla başarılabilecek bir görev olmadığının bilincinde olmalıdırlar.
Bugün tekrar önümüze koyup bir sonraki adımımızın verilerini çıkaracağımız konu başlıkları nelerdir?
a. Geçmişin genel değerlendirmesi, örgütün ortaya çıkış şartlarından bugüne kadarki seyrinin, önemli aşamalarının dökümü, dönemlerin iç bağlantılarının, zemin ve niteliklerinin devrimci yorumu.
b. Yenilgi neden ve sonuçlarının ülke devrimci hareketler ve örgüt özelinde ortaya konulması.
c. Yenilgi sonrası örgütsel sürecin kapsamlı olarak döküm ve değerlendirilmesinin yapılması.
d. Yeni programların zemin koşullarını da açıklayıcı şekilde dönem siyasal şartlarının çözümlenmesi.
e. Örgütsel güçlerin, mücadeleye hemen ve aşamalı olarak kanalize edilebilecek her türlü gücün araştırmacı bir dökümü.
f. Geçmiş dönemlerin kadro ve kadro adaylarının geçmişlerinin, bugünkü durumlarının ve geleceğe ilişkin sundukları verilerin önemle ve detaylıca irdelenmesi, aktif sempatizanların, sempatizanların değerlendirilmesi, taraflarının ve sundukları potansiyelin değerlendirilmesi.
Bu dönemdeki çıkış programımızın, çizgimizin 69'dan bu yana yaşanmış bütün evriminin yükünü omuzlamak zorunluluğunda oluşu dolayısıyla büyük özen istiyor. Üstelik bu kısa vadeli ilk çıkış programının başarısı, izleyecek diğer program ve devrimci çalışmalarımızın, stratejinin sabit taktik evrelerinin yolunu açacak/tıkayacak/güçleştirecek/ yeni engeller koyacak veya aydınlatacaktır.
Bütün bu nedenler ve şu an açılımını koymadığımız soyutlamalar, nesnellikler dolayısıyla kısa vadeli ilk programın örgütsel perspektifine şu yaklaşımı getirmek gerekmektedir.
Çok özel bir süreç olduğu (ve kuşkusuz genel çalışma tarzı anlayışımızla çelişmeyen, ona aykırı düşmeyen ama) bu evredeki gündemimizin, çalışma tarzına ilişkin saptamalarımızın bütün fonksiyonlarına özel yaklaşımlar sunmamız gerekliliği iyi kavranıp, kavratılmalıdır.
Örgütsel açıdan, çalışma tarzının nicel olarak genişletilip nitelik değerinin yükseltilmesi, bütün alan ve görevlerin kucaklanması, kadroların ve ilişkilerin gelişmesi anlamında ayakları yere basan, gerçekçi, uzun vadeli ve birimden bütüne genişlemesi gerekecek sistematik, aceleye getirilemeyecek yaklaşımlar ve anlayışlarla acil olarak dayatan ve başlangıç-çıkış noktası olarak tesbit edilip yolu açıcı, aydınlatıcı olması gereken görevler birbirine karıştırılmamalıdır.
2. Örgütsel yapının sağlam kılınabilmesi, nicel ve nitel olarak objektif gelişiminin yaratılabilmesi ve geçmişteki hatalarımızın tekrarlanmaması, eksik bıraktığımız görevlerimizi kucaklayabilmek, saptanmış anlayışlar ışığında proleter ilke ve çalışmalar yaratabilmek, geliştirebilmek için (bunu yapabilmenin koşullarının ancak mevcut kadro ve olanaklar temelinde varolabileceği gerçeğinden hareketle) dönem, özel yöntemler dayatmaktadır. Bu dönemi her açıdan bir KÖPRÜ SÜRECİ olarak tanımlayabiliriz.
Bu evrede ilişkiler olağan gelişme ve genel anlayışımızla tamamen örtüşme koşulu aranarak değil, özel dönemin özel koşulları çerçevesinde geçici olarak; geçmişteki durumları, o günkü kapasite ve nitelik fonksiyonları, geleceğe ilişkin sundukları veriler temelinde geçici olarak mevzilendirilir. Aynı şekilde yine geçici olarak görevlendirilmeleri durumu, örgütün illegalite esasına dayalı bir yapılanma olduğu bilinciyle, bir çok gereklilik bir arada düşünerek gerçekleştirilir.
Halkın bugüne dek, (özellikle son 3-4 yıldır) belirginleşen taleplerini ve özel-yerel yaşam koşullarından, istek ve ihtiyaçlarından hareketle ortaya koyduğu tavırları yurt çapında ve özellikle güç tahsis edilebilecek bölgelerde özenle incelenmeli, buralarda legal birimler oluşturmanın şartları araştırılmalı, fayda ve zararları genel olarak değil, her şartın kendi özel verileri çerçevesinde değerlendirilmelidir. Gerekirse salt özel sorunlar temelinde oluşumlara (dernekler vb.) gidilmelidir. Gecekondu sorunlarına, gecekonduluların şartlarına seslenen dernekler, işsizlere seslenen kuruluşlar, pahalılığa karşı kooperatifler, gençlik sorunlarına genel olarak hitap eden çalışmalar gerekmektedir. Küçük üreticilerin talepleri, çeşitli tarım ürünlerinin çevresinde gelişen sorunlar ve topraksız, az topraklı köylünün problemleri eğilinmesi gereken diğer önemli boyutlardır. Ve aynı zamanda örgütlenme faktörleridir.
Dönemimizin tüm güçlüklerine rağmen mücadelemizin ve örgütlenmemizin yeniden yapılandırılmasında çeşitli avantajlara da sahip olduğumuz unutulmamalıdır.
a. Organizasyonun bizatihi elemanlarının arasında (çok az sayıda da olsa) hareketimizin geçmişinden bu yana yaşadığı sorunları bilen-yaşayan kadrolarımız bulunmaktadır.
b. Potansiyelin genel olarak çizgiye sahip çıkıyor oluşu reorganizasyonu; çizgimizin üzerinde, geçmişin yapısal bir evrimleşmesi haline getirmiş, temel faktör olarak bunu öne çıkarmıştır.
c. Yer yer ciddi ideolojik zaaflar görülmüş olsa da şimdiye kadar istisnalar dışında ideolojimize açıktan bir taarruza cesaret edilememiş ve ideolojimiz örgütlenmenin temel potansiyel verisi olarak korunmuştur.
d. Potansiyelimiz içinde ağır basan yan, geçmişin mahkum edilmesi değil, eleştirilmesidir.
e. Zaaflarımıza rağmen düşmana karşı ilkesel ödünler yaşamamış ve çeşitli biçimlerde direniş ve karşı koyuşlar yaşamış olan örgütsel varlığımız ciddi bir moral potansiyeldir.
Bu program ve görevlendirmeler hiçbir yanıyla revizyonist çalışma tarzı anlayışlarıyla karıştırılmamalıdır. İlişkilerde bu tarz algılamalara yol açabileceği veya genel çalışma tarzı anlayışlarımızı zaafa uğratabileceği olasılıklarına karşı dikkatli olunmalıdır. Özel ve geçici bir köprü sürecinin koşulları yaşandığı, mücadelenin reorganizasyonu ile örgütlenmenin reorganizasyonunun gerçek zeminine ulaşılmasının zorunlu bileşke evresi olduğu kavratılmalı, devrimci ve oportünist-revizyonist çalışma tarzı ve program anlayışlarının arasındaki çizgiler net olarak çizilmelidir.

 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92