Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

1. Bir süredir Dersim'de yaşanan olaylar bütün devrimci kamuoyu gibi tarafımızdan da kaygıyla izlenmektedir.
2. Gerekçesi her ne olursa olsun devrimcilik yapan insanların öldürülmesi bizim açımızdan kabul edilemez bir durumdur ve bu noktada olayların nasıl başladığı, kimin kime pusu kurduğu ya da kurmadığı da temel bir sorun değildir. Temel sorun, yoğun olarak silahlı mücadeleye sahne olan ve bu niteliğiyle Ortadoğu ve dünya planında önemli bir yer tutan Kürdistan topraklarında böyle bir çatışmanın yaşanıyor olması ve bu çatışmada devrimci güçlerin kayıplar vermeleridir.
3. Bütün bu konularda çok şey söylenebilir, tek tek olaylar yorumlanıp tartışılabilir. Ancak kanımızca bugünkü duyarlı ortamda yapılması doğru olmayan tek şey, bütün bu sorunların medya aracılığıyla, basın açıklamaları ya da kınamak bildirileri yoluyla tartışılmasıdır. Sağlıklı olan, esas olarak olaylar sırasında karşı karşıya gelen politik örgütlerin (mümkünse merkezi düzeyde) doğrudan görüşmeler yoluyla çözümler aramalarıdır. Bu açıdan, bizler olayları biraz uzaktan yorumlayan ve belki de süreci daha karmaşıklaştırma riski taşıyan bir ki paragraflık ortak kınama metinlerine sıcak bakmadık ve katılmadık. Ayrıca, olayları kendi görüş açısından anlatan bir dizi bildirinin sübjektif sağanağı altında koordinatların kaçırılması riski olduğuna da inanıyoruz.
4. Gerçekten de soruna şu ya da bu olayda kimin nasıl davrandığı çerçevesinden bakılamaz. Olaylar, Kürdistan toprağının bugünkü durumu ve politik gelişmeler zinciri ile yakından ilgilidir.
5. Sorunun kaynağı, esas olarak PKK'nın geçtiğimiz süreçte saptayıp ilan ettiği yeni dönem politikaları ve programlarına dayanmaktadır. Bilindiği gibi PKK önümüzdeki süreci savaşın boyutlandırılması ve Kürdistan'da askeri/politik hakimiyetin pekiştirilmesi süreci olarak saptamıştır. Bu program uyarınca da gerilla sayısının belli bir limiti aşması için genel seferberlik ilan etmiş, halka askerlik çağrısında bulunmuştur.
Aynı şekilde PKK, kendisini Kürdistan ülkesinin meşru gücü olarak ilan etmiş ve buna bağlı olarak TC'nin bütün kurumlarının (ekonomik, ticari, adli, eğitsel vb.) hükümsüz olduğunu bildirmiştir. Halktan da bu çağrılara uyması istenmiştir.
Bütün bu programların doğruluğu ya da somut duruma uygunluğu kuşkusuz sol açısından bir tartışma konusu olabilir. Ama, bu programların meşru olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. PKK'nın Kürdistan ülkesi içindeki konumlanışı ve Kürdistan'ın buna bağlı olarak ortaya çıkan yeni gerçeklik açısından bakılırsa, bu meşrutiyeti görmemek mümkün değildir.
Öte yandan, böyle bir programı önüne koyan gücün, bu programın uygulanmasını silah gücüyle denetleyip fiilen yönlendirmesi haklıdır, meşrudur.Özellikle Eğitim kurumlarında yaşanan bir dizi sorun böyle bir çerçeveden, Ortadoğu ve Kürdistan gerçeğini kavrayan, UKM'nin politik hattını anlamaya çalışan bir perspektiften irdelenmelidir. PKK, bütün yönetsel, yerel işlerle birlikte eğitim işini de kendi üzerine aldığını açıklamış ve TC'nin görevlisi olan bütün öğretmenlere bölgeden çekilme çağrısı yapmıştır. Buna karşılık TC de öğretmenleri zorla bölgede görev yapmaya zorlamaktadır.
Kuşkusuz PKK, Türk halkında uyandırılmaya çalışılan şovenist histeriyi ve ayrıca uluslar arası plandaki kendi prestijini göz önüne almak ve özenli davranmak durumundadır. Bu UKM'nin tarihsel sorumluluğudur. PKK, resmi eğitimi önlerken bütün faktörleri dikkate almalıdır. Ama, özellikle EĞİTİM-İŞ'de yoğunlaşan ve bazen EĞİT-SEN'nin bazı şubelerinin de katıldığı "terörü kınama" kampanyalarının da gevezelikten ibaret olduğu söylenmelidir.
Herhangi bir sorunu tartışmak isteyenler, bunu medya kanallarında TC'den "güvenlik istemleri"nde bulunarak yapamazlar. Dersim ya da herhangi bir yerde herkes çözümlerini bölgenin meşru devrimci gücü ile doğrudan çözmek durumundadır.
Devrimci gücün esnekliği ve politik davranışları ancak böyle bir karşılık bulduğunda anlamlı olacaktır.
6. Öte yandan, Dersim, sözkonusu sorun açısından en hassas ve problemli bölgedir. Eyalet öteden beri politik olarak çok renkli bir bölge olmuştur ve bu renklilik her zaman sürtüşmelere açık bir potansiyel taşımıştır. Sözgelimi Botan'dan farklı olarak yörede daha değişik devrimci örgütler çeşitli düzeylerde silahlı faaliyet sürdürmektedirler.
Yöredeki bu renklilik, 15 Ağustos sonrası süreçte oligarşinin hep kullanmak istediği bir durum olmuştur. Arada sırada dağıtılan sahte PKK ya da sahte TKP/ML bildirileri yoluyla sürekli bir şeyler körüklenmek istenmiştir.
Böyle hassas bir alanda PKK'nın programını uygulamaya geçirmesi sorunların temelini oluşturmuştur. PKK'nın Kürdistan'ın bütünü için tanımladığı politikalar ile yörede başka devrimci örgütlerin varlığını sürdürmesi olguları (belki biraz da gecikmiş olarak) bir çelişki ortaya çıkmıştır. Sözgelimi yerel seçimler ve bugünkü yerel yöneticiler üzerine PKK bir tavır belirler ve uygularken, yöredeki diğer devrimci örgütler aynı kişi-kişiler üzerine farklı tutumlar alabilmektedirler.
Ya da PKK'nın tüm Kürt halkına askerlik çağrısı, diğer devrimci örgütlere sempati duyan köyleri ve aileleri de kapsadığı için bu başka bir problem olabilmektedir.
Sonuçta bütün bu sorunlar, PKK ile yörede faaliyet gösteren gruplar arasında çözülmek zorundadır. Böyle bir çözüm için ise daha başından kana bulanmamalı, onulmaz yaralar açılmamalıdır. Özellikle PKK, kendi programından taviz vermemekte özgür olmakla birlikte, bu noktada oligarşinin provakasyonlar yaratmaya hevesli olduğu bir bölgede çok özenli davranmalıdır. Ama görünen odur ki, PKK böyle davranmamış, yörenin farkını ve çatışma zemini olabilecek duyarlılığını dikkate almamıştır.
7- Ancak bütün bu gelişmelerden kimse anti-PKK bir furya başlatmak için gerekçe ürütmeye kalkışmamalıdır. Türk Solunda PKK'ya "normal" zamanlarda eleştiri yöneltme işini savsaklayıp, ya da "döneme uymadığı için es geçip", deyim yerindeyse "pundunu kollayan" bir eğilim her zaman varolmuştur ve bugün de bunun örnekleri görülebilmektedir. Anımsanacağı gibi ateşkes sorununda da böyle bir furya yaşanmış, silahlı mücadeleyi temel almak bir yana dursun, ömrünce gerilla diye bir problemi olmamış hareketler bile PKK'ya "gerillacılık" dersleri vermeye çalışmışlardır.
Kürdistan ve PKK gerçeğini kavrayamayan, Ulusal Meclis'ten kurtarılmış alanlar yaratmaya dek uzanan bir tarihsel programı görmezlikten gelerek sorunu basitleştiren yaklaşımlarla bir yere varmak mümkün değildir ve bugünde değildir.
8-Tam bu noktada özellikle AYDINLIK'ın başını çektiği bir tezgahı da görmek gerekiyor. Aydınlık işin başındanberi mal bulmuş tüccar gibi olayın üzerine atlamış, ve özellikle karşı tarafın platformu olmaya soyunmuştur. Onca katliamlar sırasında kendini ve okurların "Salman Rüşdi" ile oyalayan AYDINLIK birdenbire Dersim merakına düşmüştür. Bütün siyasi ömrünce TKP/ML'yi günahı kadar sevmemiş olan Aydınlık tayfasının Dersim röportajını bugünlere rastgetirmesi hiç de hayra alamet değildir.
Geçen yıllarda tam Perinçek'e yakışabilecek bir sırnaşıklıkla APO'ya yanaşan Aydınlık hempaları (ki bu sırnaşıklığa izin vermek ve pragmatik bir yaklaşımla tüm Türk solunun antipatisini kazanmış bu insanı onore etmek PKK için bir zaaftı) şimdi yine dün muhbirledikleri başka devrimci örgütlere yanaşmakta ve anti-PKK bir furya yaratmak istemektedirler.
Bütün devrimci güçler böyle bir eğilimi de dikkate almalıdırlar.
9- Sonuç olarak, bu ateş söndürülmelidir. Ama en önemlisi bu ateş yerinde ve sorunun tarafları arasındaki bir diyalogla söndürülmelidir. Bu sorun, üniversitelerde sık rastlanabilen gruplararası atışmalardan çok farklıdır. Doğrudan silahlı güçlerin bulunduğu bir alanda ve bu güçler devletin operasyonları altındayken Kürdistan'da kanlı bir çatışmanın sorumluluğu ağırdır.
Olay vesilesiyle erken bildiriler yayınlayan gruplar da bu sorumluluğu duymalıdırlar. Çatışmayı boyutlandıracak ya da enazından çözmeyecek her türden çıkıştan kaçınılmalıdır. Dersim, devletin oynamak istediği bir alan değil, devrimci güçlerin dayanışma odağı olan bir alan halinde korunmalıdır.

THKP-C/MLSPB

 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92