Devlet yolunu
seçti….
YA
SİZ?
|
***
Artık bir karar verme zamanı gelmedi mi?
Karar verme zamanı gelip de geçmedi mi sence?
Sen "demokrasi savaşçısı(!)"
"Güzel günlerin özlemcisi(!)", sen!
Duyuyor musun?
Artık her şey yeterince açık değil mi?
Şunca yıldır (bir düşün) "provakasyon" masallarıyla,
"dış güçlerin oyunu" hikayeleriyle kendini
oyaladın durdun.
Şunca yıldır "ülkenin bütünlüğü" dedin, "kardeş
gibi....(!)" dedin, dilim dilim harcadın zamanı.
De ki, öyleydi! De ki, o zaman sisliydi, bulanıktı gerçeğin
üstü.
Ya şimdi?
Bir halk... Koca bir Halk... İsyan eden, kırılan, katledilen...
Bıkmadın mı hala, usanmadın mı?
***
Yeterince net değil mi?
Bir savaş ilan edildi. Sana, bana, herkese! Öyle gizli
gizli değil, açıktan savaş ilan edildi.
Adı bile kondu üstelik; "Topyekün Savaş" denildi.
Dün başlamadı, ama yeni bir noktasında bugün ve çok
açık.
Ne bekliyorsun peki?
Daha nasıl, ne biçimde bir savaş kanıtı istiyorsun?
Nedir savaş?
Kentlerin yıkılması mı?
Git! Yıkılmış köyleri gör!
Çocukların öldürülmesi midir savaş?
Git! Baştan başa çocuk mezarları doldu Kürdistan!
Halkın düşmanları, net bir tercih yaptı: Savaş!
Ya sen?
Nerede duruyorsun?
***
Şöyle bir bak bakalım olan bitenlere..... Şu "demokrasi"
meselesine bir bak!
Adını koyalım, daha somut olsun: Uğur Mumcu olayına
bir bak.
Uğur Mumcu olayına ve sonrasına... cenaze törenine,
devletin tavrına...
Sonra dön, bir de bir TBMM milletvekili'nin cenazesine
birlikte
yukarı bakalım....
Çalınan cesedi düşünelim bir de... Ankara sokaklarındaki
vahşeti...
Gözünü açmıyor mu bütün bunlar?
***
Hala aynı teranedesin değil mi?
"Devlet yanlış yapıyor", söylüyorsun bunu!
Sonra da ekliyorsun:
"Ama DEP de yanlış yapıyor canım..."
"Çok aşırı şeyediyorlar..." İşte bunu söylüyorsun...
Nedir aşırı olan? "Ölümüzü verin" diyor insanlar,
"verin de gömelim..."
Bu mu aşırı olan?
Sahtekarlığı içine sindiremiyor onurlu insanlar. Batman'ın
orta yerinde bir cinayet işleyen devletin, Kızılay'ın
orta yerinde bir de ikiyüzlülük cinayeti işlemesine
izin vermiyorlar.
Katillerin düzenlediği bir cenaze töreni... Bundan daha
trajik ne olabilir? Tabuttaki şehit için bundan daha
aşağılayıcı ne olabilir?
Bunu içine sindiremiyor insanlar.
Aşırı olan ne peki?
Ne kadarı "aşırı doz"dur onurun?
***
Hiç vazgeçmiyorsun değil mi? Önyargılarından ve küçük
çıkarlarından hiç vazgeçemiyorsun.. Yüz yıldır aynı
iskemlede, aynı pencerenin önündesin, aynı açıdan aynı
şeyleri seyrediyorsun.
Bir an değiştirmiyorsun pencereni. Bir an olsun, bütün
olan bitene başka bir pencereden bakayım demiyorsun.
Daha Sincar, Batman çarşısında yere düştüğü anda, kafandaki
düşünce belliydi: "devlete bir zarar gelmesin!...."
Ne Sincar'ı düşündün, ne de onun acılı eşini, ailesini,
arkadaşlarını...
Ölüm seni hiç ilgilendirmedi.
Devletini düşündün sen hemen, ilk önce onu düşündün....
Ve siper ettin kendini devletine... "Olay titizlikle
araştırılsın..." Böyle dedi, sen ve senin gibilerin
korosu...
Ve eklediniz: "devlet itham altından kurtulmalıdır!"
Derdiniz katillerin bulunması değildi, hiç böyle bir
derdin olmadı.
Devlet aklansın, derdiniz buydu işte.
***
Ama bir şey nasıl bundan daha açık olabilir ki?
Devlet kendisinin fail olduğunu daha nası4l açığa vursun?
Bundan net olabilirler mi?
Öyle ki, bir cinayet yetmiyor. Cenaze evine saldırılıyor
geceyarısı. Milletvekilleri de içerde... Bombalar...
Kurşunlar...
O da yetmiyor. Koca bir partinin genel başkanını tutup
içeri atıyorlar.
Aziz Nesin'in bir eşek hikayesi var. Kurdun saldırısına
uğrayan eşeğin hikayesi... Daha kurdu uzaktan gördüğünde
, "hayır-der, eşek-bu kurt değil!...."
Kurt peşinden yetişip bacağına saldırdığında da "yok
canım-der bu kurda hiç benzemiyor ku!..."
Uzar gider böyle...
Artık kurdun dişleri arasında kanrevan içindeyken, hala
sayıklamaktadır eşek: "bu kurt değil ki aslında..."
Daha nasıl bir netlik bekliyorsun?
Kurda kurt demek için ne bekliyorsun?
***
Ne yaptın o gün?
İsrail'i aratmayan TV görüntüleri bile rahatsız etmedi
seni! İsrail polisinin vahşeti karşısında ayağa kalkan
vicdanın kös kös oturdu yerinde.
Esi terane: "ama kürtler de..."
Şunu hiç düşünmedin: sen de olsaydın orada, ben de...
Herkes olsaydı, onbinler, yüzbinler, milyonlar olsaydı...
Kimin gücü kime yeterdi o zaman?
Evine kapandın ama...
"Ben de buradayım" demedin, diyemedin.
"Ben de cenazeyi istiyorum" diyemedin. Ortalık
yerde bıraktın sokaktaki insanları.
Böldün... ve bu bölmeyi, onlar "bölücü"(!)
oldukları için yaptın...
Komik değil miydi bu?
***
Hatırlıyor musun şu yemin törenini?
Ne inciler yumurtlamıştınız o zamanlar, sen ve senin
gibiler...
"Kardeşim, madem ki meclise girmişler, her oyunun
bir kuralı var" türünden sözler o zamanlar pek
revaçtaydı.
Mantığa davet ettiniz herkesi..... Zor'un mantığına...
Biz, ikinci kez zorla kürsüye çıkarılan o onurlu kadının
hüznünü izledik.
Sen, övgü düzdün, zor'un mantığına
"Demokrasi" dedin, "milli irade"
dedin.
Geçtik bizim çöplüğe olan kökten itirazımızı.
Varsayalım ki öyledir. Varsayalım ki, "temsili
demokrasi"dir bu oyun gerçekten.
Peki, bölgesel midir bu "milli irade" denilen
şey?
İzmir milletvekili milletin temsilcisidir de, Mardin
milletvekili neyin nesidir?
Gökten mi indi meclise bu insanlar?
Şu kadar bin insan, umut belleyip seçmişse bir insanı,
ve bir parti üyesiyse bu insan ve kendi özgür iradesiyle
seçmişse bu partiyi...
Nedir bu?
"Milli irade" dediğimiz şey, bundan başka
nasıl bir anlam taşır?
Geçelim, bizim parlementer çöplüğe olan itirazımızı...
Nedir bu?
"Aşırı gitmek"... Öyle mi?
Ama ya halk istiyorsa, şu kadar bin seçmen istiyorsa
"aşırı" gitmesini?
***
Artık yetmedi mi?
Musa Anter... 70 yaşında...
Ferhat Tepe.... 18 yaşında....
Daha ne olmasını bekliyorsun?
"Gazeteci değil bunlar"dedin... Nedir gazeteci,
nasıl olur?
MGK toplantısında kafa sallamak mı gazetecilik, ordu
helikopteriyle karakol teftişi yapmak mı?
MİT haberleriyle sayfa doldurmak mıdır gazetecilik?
"Gazeteci objektif olmalıdır!"
En çok bu sözü seversin.
Nasıl "objektif " olur insan?
Katillerle masumları aynı kefeye koymak mıdır "objektif"
olmak?
Gerçeği izin verilen sınırlar içine sıkıştırmak mıdır?
Geçtik şu kirli savaşı... bir savaş uçağı düşse bir
evin üstüne (ki düştü!), pilot "şehit"se ve
"ceset"ten ibaretse evin bebeleri.... Neyin
objektifliğidir bu?
Neyin tarafsızlığıdır?
"İnsan tarafsız olabilir mi?" sorusunu geçtik,
say ki olabilir. Peki yaptığın nedir senin?
"Tarafsız"mısın gerçekten?
Bir kez, yalnızca bir tek kez, gerçeği aradın mı?
Resmi açıklamaların örtüsünü şöyle bir kaldırıp, "şuralarda
n'oluyor?" diye sordun mu?
Neyi bekledin sormak için?
Neyi bekliyorsun?
***
Sana ne söylenebilir ki?
Seninle ne yapılabilir ki?
Bırak savaşı, barışı isteseydin gerçekten, yetmezmiydi.
Gerçekten isteseydin...
....Sana ne söylenebilir ki?
Seninle ne yapılabilir?
Toprak değişti, gök değişti, soluduğun hava değişti.
Sen oradasın....
Yüz yıllık iskemlende, aynı pencerenin önünde...
Dinazorlardan sözederdin hep, anımsar mısın?
Dinazorlar...
Gerçekten, kim bu dinazorlar?...
…
|