Küçükçekmece Belediye Direnişinden Notlar
|
Küçükçekmece belediye olarak Bakırköyden ayrıldığı
günden itibaren hiç bir ekonomik aylık hakkını gününde
almadığı için her ay direniş (!)le vezne kuyruğu, vizite
eylemleri, yürüyüşler artık olağan bir hale geldi. Bu
arada demokratik ve sosyal haklar da çiğneniyordu. Ama
ekonomik haklar ön planda olduğu için diğer haklar geri
plana itildi. Bu keşmekeşlik içinde 92 sözleşmesi Nisan
ayı içinde imzalandı. Ama sözleşme sadece imzalanmış
oldu. Belirtilen maddelerin hiçbiri yerine getirilmedi
ve yine eylemler her ay kesintisiz olarak sürdü. Geriye
dönük birikmiş alacaklardan 92'nin son gününde hala
hiçbir ödeme yapılmadı. İşçilerin artan enflasyon karşısında
eski ücretlerinin yetersiz olması, hemen hemen hepsini
bir borç batağına sürükledi. Bu nedenle evlerine icra
gelen işçilere sıkça rastlamak günlük olaylar haline
geldi. 27 Aralık 92'de artık yürüyüşlerin, vizite eylemlerinin,
Başbakanlığa, İçişleri Bakanlığına, Maliye Bakanlığı'na
protesto telgrafları, dilekçeler yazmanın, vezne kuyruklarının,
işi yavaşlatmanın bir sonuca yol açmayacağınının bilincine
varan işçiler Belediye-İş sendikasını daha erken bir
eyleme zorladı. Artık kaytaracak, gelişen tepkiyi yatıştıracak
söz bulamayan sendikacılar Belediye Başkanlığında oturma
eylemine evet demeye mecbur kaldı. 29 Aralık 1992 günü
bunu onayladı. Önceden geniş bir çalışma yapılmamasına,
programsız olmasına ve örgütsüz gelişmesine rağmen,
Belediye Başkanlığının yemekhanesinde 800 işçi oturmaya
başladı. Gecenin ilerleyen saatlerinde "68 kuşağının
yiğit militanı(!)", Deniz Gezmiş Vakfı'nın yönetim
kurulunda da bulunan, mafyanın çok sevgili zıpırı, başkan
Ertuğrul Tığlay'ın polisi arayıp başkanlığın işgal edildiğini
ihbar etmesiyle, zaten etrafı tel örgülerle bir cezaevine
benzetilmiş olan K. Çekmece Belediye Başkanlığı binası
çevik kuvvet tarafından sarıldı. Kahraman Türk Polisi
(!) bulunmaz bir fırsat ele geçirmişti... 30 Aralık
günü sabahın erken saatlerinde yemekhanede oturan işçilere
saldırı düzenlendi ve sanki ortada çok büyük bir direniş
varmış gibi suni bir gerilim yaratarak işçilerin hepsi
bölgenin değişik karakollarına götürüldüler. Sabah 07.00'den
itibaren başlayan kimlik tesbitlerinde K. Çekmece Emniyet
Amiri'nin "tek seçici" olduğu bir süreç yaşandı.
Ve önceden ismi ihbar edilenlerle birlikte Amir'in tipini
beğenmedikleri de savcılığa götürülmek üzere alıkondular,
diğer işçiler ise serbest bırakıldı.
Savcılığa sevkedilen 38 kişi bir gece daha karakolda
misafir (!) edildikten sonra serbest bırakıldılar. Bu
serbest bırakılmayla birlikte, sayın "halkçı(!)"
Belediye Başkanı Ertuğrul Tığlay, bayram hediyesi olarak
sözkonusu 38 kişinin işten atıldığını, temizlik işlerini
de taşerona verdiğini açıklıyordu.
38 kişinin işten atılmasıyla birlikte, ilk günlerin
şaşkınlığı geçince, baştan beri K. Çekmece işçisinin
tavrından rahatsız olan sendika yöneticileri, belki
bu işten atılma işçilerin keskin çıkışlarını önler mantığıyla
olaya sessiz kalmaya çalıştı. Bu durumu farkeden işçiler
ise, sendikanın insiyatifi dışında, plansız, programsız,
örgütsüz bir şekilde açlık grevine başlama yolunu seçtiler.
İlk başta 38 kişiyle başlayan açlık grevi rahatsız arkadaşların
bıraktırılmasıyla 33'e düştü.
İşçilerin umulmadık direnişi nedeniyle şaşıran sendikacılar
hemen eylemi sahiplenme yolunu seçtiler. Direnişi fiilen
sürükleyen insanların sağlıklı bir siyasal bilince ve
özgüvene sahip olmamaları, çok yanlış bir şekilde yeniden
eski oyunların oynanmasına zemin oluşturdu. Başarıya
doğru giden direniş birden sönükleşirken, işçiler içine
yılgınlık tohumları saçılmaya başlandı. İçinde çok değişik
entrikaların ve renkli(!) gelişmelerin yaşandığı 33
günlük direniş bir gece gelen tek bir haberle bitirildi.
"Flash TV" den yayınlanan anlaşmaya göre,
tüm haklarımızı en kısa zamanda alacaktık, işten atılanlar
kayıtsız şartsız geri alınacak, hiçkimse hakkında idari
soruşturma açılmayacak ve yevmiyelerde kesinti yapılmayacaktı.
1. Madde'nin dışında diğerlerine sadık kalındı. Ama
hiç bir ödeme yapılmadı. Ekonomik haklar için, birikmiş
haklar için başlatılan eylem sanki hiçbir şey olmamış
gibi sona erdi ve en başa dönüldü.
İşçilerin kazanımları olmadı değil... Yürüyüşler sırasında
polisin saldırısını ve 7 yaşında çocukların kolunu kırmaya
varan vahşetini gördüler ve tabii öte yandan birlikte
olmanın, birlikte direnmenin güzelliğini gördüler. Sendikacı
diye seçtiklerin acizliklerini de bir kez daha farketme
fırsatını buldular.
Böylece, bir işçi sınıfı kıpırdanışı daha sona erdi.
Kuşkusuz K. Çekmece işçisi bir şeyler öğrenmiştir ve
bu öğrendikleri yeni eylemlerde ona kılavuzluk edecektir.
Tığlay'a ve Sendika Ağalarına Hayır!
Yaşasın Birliğimiz, Dayanışmamız ve Mücadelemiz!
KÜÇÜKÇEKMECE'DEN BİR BARİKAT OKURU
|