Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 
Sosyalist Barikat Bütün YAY-SAT Bayileri ve Kitapçılarda

 

Gerçek suçlu egemen sınıflar ve 12 Eylül cuntacıları olmasına karşın, devrimcilerin tutsaklığı devam ediyor. Genelde bütün devrimci tutsaklar olduğu gibi, bugün yoğun olarak da Kürt devrimcileri-yurtseverleri tehdit ve baskı unsuru olarak rehin tutuluyor. Bu durum Kürt Halkının mücadelesine karşı girişilen saldırının bir parçasıdır.
Hatırlanacağı gibi, ANAP hükümeti geçtiğimiz Nisan ayında çıkardığı Terör Yasası ile başta devrimciler demokratlar olmak üzere halk kitlelerine karşı yeni bir saldırı paketini devletin önüne koydu. Bu yasa 12 Eylül'ün ve onun devamı olarak kendisinin baskı, terör, işkence, yoketme gibi uygulamalarını resmileştirdi.
ANAP hükümeti bunu yaparken, kamuoyunda kabul ettirmek, gerçek amacını gizlemek için vitrine "şartlı salıverme" uygulamasını yerleştirmeyi ihmal etmedi. "Şartlı salıverme" gibi bir yola başvurmasının en temelde beşli amacı vardı.
Bunlardan birincisi, terör yasasının, gerçek yüzünü gizlemekti. İkincisi, Kürt devrimci hareketini silahlı mücadeleden vazgeçmeye zormaktı. Üçüncüsü, tutsakların özgürlüğe yönelik toplumda var olan özgürlük talebini kendi istediği koşullarda ortadan kaldırmaktı. Böylesi bir uygulamanın uluslararası boyutta belli avantajlar sunacağını da düşünüyorlardı.
Ne var ki, plan istenildiği gibi yürümedi. Terör yasasının niteliği ve topluma dayatılanın ne olduğu çabuk anlaşıldı ve bu yasa etrafında kamuoyu oluşmaya başladı. Kürt devrimci hareketi yapılan öneriyi reddetti. Bu durum karşısında bir süre bocalayan ANAP yönetimi, çözümü bir kısım devrimci tutsağı da kapsama dahil ederek faşistleri serbest bırakmakta gördü. Bu durum kendileri açısından çözüm olarak görülse de aslında ortada olan tam bir çıkmaz ve çözümsüzlüktü.
Dördüncüsü, içerdeki faşistlerin serbest bırakılmasını sağlamaktı.
Beşincisi, Meclis’te bekleyen ve herbiri 12 Eylül hukukunun vahşetini simgeleyen idam dosyalarına çözüm bulmaktı. Çünkü devlet için gerek iç gerekse uluslararası planda ciddi bir sorundu.
Gerek bir kısım devrimci tutsağın da serbest bırakılması gerek idamların infazının durdurulması kamuoyunun beklentilerine yanıt vermedi. Keza terör Yasasının cilalanması da sağlanamadı. Aksine faşistlerin serbest bırakılıp devrimci tutsakların bırakılmayışı kamuoyundaki duyarlılığın artamsına yaradı. Başta devrimci demokratik güç ve kuruluşlar olmak üzere iç ve dış kamuoyunda yoğun tepkiler oluştu. Bu durumu hesaba katmak zorundaydılar. Bunun için daha düne kadar kelle isteyen mahkemeler, bu kez Anayasa Mahkemesine iptal davaları açtılar. Ve sonuçta bilindiği gibi Anayasa Mahkemesi 146/1 maddeden yargılanan devrimci tutsaklar içinde diğer indirim hükümlerinin uygulanması kararına vardı. Ne var ki Anayasa Mahkemesi, 125. maddeden yargılanan Kürt devrimcileri kapsam dışı tuttu. (Bu aslında devletin Kürtlere, Kürt devrimcilerine yönelik politikaları ile uyum içinde bir tavırdı. Bu toplumdaki şövenist duyguları da hesap ederek Kürt devrimcilerin tecrit edilmek istenmesinden başka birşey değildi.)
Anayasa Mahkemesinin 125. maddeyi iptal yönünde incelememesinin ve dolayısıyla iptal etmemesinin gerekçesi, askeri mahkemelerin iptal başvurularının 125. madde ile ilgili olmamasıydı. 125. madde yönünden incelemeyi SHP’nin başvurusu üzerine yapacağını açıklayan, çeşitli teknik gerekçeler ileri süren ve kamuoyunda 125. maddeye ilişkin iptal istemi karşılaşacağı yönünde bir beklentiye yolaçan Anayasa Mahkemesi, bugünkü tavrı gözönüne alındığında ne kdar samimi olduğunu göstermektedir. Anayasa Mahkemesi konuyu unutmuş, unutturmaya çalışmaktadır. Tıpkı oligarşinin diğer kurumları gibi. Gerçekten de, suçlu olan faşizm olduğu ve devrimci tutsakların koşulsuz serbest bırakılması görüşünde oldumuz bir tarafa bırakılırsa, Kürt devrimcilere rehine gözüyle bakılmayıp serbest bırakılmak istenseydi, nasıl ki, 146/1 ve diğer maddelere ilişkin başvurulara öncelik tanıyıp sonuçlandırıldı, 125. madde iptal istemine de öncelik tanınıp sonuçlandırılırdı. Kaldı ki Eylül ayı sonuna kadar sonuçlandırılacağını açıklayan da Anayasa Mahkemesi’dir. Oysa bugün hiç sözü bile edilmemektedir. Bu durum Anayasa Mahkemesinin ne denli bağımsız ve adil davrandığını göstermesi bakımından iyi bir örnektir.
Öte yandan, SHP’de 125. maddeyle ilgili yaptığı iptal isteminde samimi değildir. Zaten istemeye istemeye başvuruda bulunmuştu. Çünkü SHP’nin Kürtlere, Kürt devrimcilere bakışı resmi devlet politikasından farklı değil. Buna karşın kamuoyunun, SHP tabanının baskıları ile demokrasi ve insan hakları savunucusu rolüne soyunmuş olmasının bir sonucu olarak 125. maddeye ilişkin iptal isteminde bulunmuştu. Ama bugünkü tutumuyla SHP’nin gerçek niyeti ve samimiyetsizliği daha iyi görülmektedir.
Kuşkusuz Kürt devrimcilerin serbest bırakılması mücadelesine Türkiyeli sosyalistler, devrimciler, demokratlar ve yurtseverler sahiplenmiştir, ama bu mücadelede yeterli olamamışlar, konuyu sürekli gündemde tutamamışlardır.
Asıl suç, bağımsızlık, halkların özgürlüğü için mücadele eden devrimcilere zindanlara doldurmaktır. Ve suçlu olan cezaevlerindeki devrimciler değil, faşizmdir. Cezaevindeki devrimci tutsaklar KOŞULSUZ OLARAK SERBEST BIRAKILMALIDIR.

 


 

 

 

 

 

sbarikat@hotmail.com
barikat@barikat-lar.de
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
Telefon/Faks: (0212) 632 23 19
Adana Büro: Ali Münüf Cad. Büyük Adana İş Hanı Kat: 4/29 Adana
Tel-Fax: 0322 352 17 92