Kolombiya, dünyada en çok sendikacı
ve eylemcinin öldürüldüğü (2001’in ilk on bir
ayında 180 kişi) karanlık bir şöhretin sahibidir.
Bu katliamların hemen hemen çoğu Kolombiya Silahlı
Kuvvetleri’yle oldukça yakın işbirliği içindeki
çeteler tarafından gerçekleştirilmiştir. Son on
yıl içersinde çoğunluğu işçilerden, köylülerden,
insan hakları savunucularından, solcu politik
liderlerden, öğretmenlerden ve sağlık çalışanlarından
oluşan otuz binden fazla insan, ordu ve ordunun
çete güçleri arasındaki destekçileri tarafından
katledilmiştir. Vahşi devlet terörü, bankacıların,
toprak sahiplerinin ve sanayicilerin uyuşturucu
trafiğinin korunması karşılığında aşağı yukarı
hemfikir olan iki parti, Liberaller ve Muhafazakarlar
tarafından desteklenmiştir. Kolombiya Halkının
Devrimci Silahlı Güçleri (FARC-EP) ve Ulusal Kurtuluş
Ordusu (ELN)’nun ortaya çıkışından sorumlu olan
oligarşik diktatörlük rejimi, Batı medyasında
demokratik bir yönetim olarak tanıtılmıştır. Otuz
altı yıl önce, Kolombiya kırsalının içlerindeki
Marquetalia’da, bir grup yoksul köylü ülkenin
ücra bir köşesinde geçimlik topraklarını ekip
biçiyorlardı. Halkçı, ilerici sağ kanadın lideri
Eliecer Gaitan’ın öldürülmesinin ardından tüm
ülkeyi saran terör ve iç savaşın vahşetinden korunmaya
çalışıyorlardı. Ancak devlet bu bağımsız köylü
topluluklarını bir tehdit olarak görerek orduyu
köylülerin yerleşimlerini imha etmesi için görevlendirdi
ve köylüleri topraklarından sürdü. Bu yoksul çiftçiler
arasında Manuel Marulanda adında genç bir köylü
vardı. Marulanda, diğer on dört çiftçiyle birlikte
sonraki otuz altı yıl içersinde on altı bin ile
yirmi bin arasındaki silahlı savaşçısı ve milyonlarca
taraftarıyla üçüncü dünyadaki en büyük ve başarılı
gerilla ordusu Kolombiya Devrimci Silahlı Güçlerini
örgütlemeye başladı. Yetkililer ülkedeki belediyelerin
%50’sinden fazlasında FARC’ın önemli bir etkinliği
olduğunu iddia ediyorlar. Son üç yıl içersinde
Washington, “uyuşturucuyla mücadele” bahanesi
altında gerillayla savaşan rejimi desteklemek
için iki milyar doların üzerinde askeri yardımda
bulunurken, İngiltere ve ABD’deki önemli bankalar
Kolombiyalı seçkin sınıfların uyuşturucudan elde
ettikleri büyük miktarlardaki kara para kârlarını
aklamaktaydılar. Washington ve İngiltere’nin FARC
karşıtı savaş girişimlerini cesaretlendirmek için
medya FARC ve ELN’yi lanetleyen ve kanlı devlet
baskısını haklı gösteren propaganda yağmuruna
girişti. Bush ve Blair’in propaganda hattı medya
aracılığıyla aşağıdaki tezleri yaydı:
1. “Gerillalara” Kolombiya halkının büyük çoğunluğu
karşı çıkmaktadır; onlar yalnızca kârlı uyuşturucu
ticaretini koruyan ve demokrasiyi yıkan silahlı
teröristlerdir.
2. Kolombiya askeri kuşatma altında olan demokratik
bir yönetimdir ve FARC’ı yenilgiye uğratmak için
askeri yardım dahil ABD ve AB’nin dış desteğini
arama hakkına sahiptir.
3. Kolombiya’nın serbest pazar ekonomisi ve seçim
sistemi Kolombiyalı işçi ve köylüler için en iyi
olanıdır ve buna karşı duran FARC, demokrasinin
düşmanıdır.
Bu propaganda haberlerini tek tek ele almamıza
izin verin. Kolombiya dünyadaki en düşük seçmen
katılım oranına sahiptir: %40’dan daha az... Bunun
nedeni de halkın başka seçeneğinin olmamasıdır.
1980 ortalarında alternatif bir solcu seçim koalisyonu
olan Yurtsever Birlik (YB), başkanlık seçimleri
için başarıyla mücadele etti ve daha sonra tasfiye
edildi: İki başkan adayı ve beş binin üzerinde
eylemci katledilmişti; bunların hepsi “bir türlü
sonuçlanmayan” davalardı. Yurtsever Birliği destekleyen
çoğu sendikacı ve eylemciler ya ülkeyi terk ettiler,
ya yeraltına indiler ya da gerillalara katıldılar.
FARC kırsal alana dayanıyor olsa da savaşçılarının
yaklaşık üçte biri şehirlerden geliyordu ve bunların
çoğunluğu sendikacıydı. Kolombiyalıların çoğunluğu
Pastrana rejiminin sosyo-ekonomik özelleştirme
politikalarına, gerici çalışma yasalarına, eğitim
ve sağlık yatırımlarındaki kısıtlamalara, ücret
indirimi ve keyfi işten çıkarmalara (emek gücünün
%20’si işsizdir ve %30’u kaçak işçidir) karşıdır.
Kolombiya’daki Thatcher’cı politik uygulamalara
muhalefet bir dizi genel grev, kitle gösterisi
ve ekonomiyi felç eden önemli karayollarının tıkanmasıyla
kendini göstermiştir.
Diğer yandan binlerce sendikacı FARC tarafından
silahsızlandırılmış bir alanda alternatif meslek
oluşturma programlarını, eğitim, sağlık ve refah
için kamu yatırımlarının artırılmasını sağlayan
sosyal bütçeyi tartışmak üzere örgütlenmiş açık
forumlara katıldılar. Sendika liderlerinin büyük
bir çoğunluğunun toplumsal ve ekonomik talepleri
Başkan Pastrana’nın “serbest pazar” programıyla
değil FARC’ın programıyla uyuşuyordu.
FARC’ın bu programına dayanarak köylü ve işçi
birlikleriyle yakın bağlar kurmasına karşın, Pastrana
hükümeti ve ölüm mangalarının gerici toprak sahiplerini
ve bankacıları sistemli bir şekilde desteklemeleri
de onların yoğun askeri ilişkilerinin nedenidir.
Ölüm mangalarının cinayetlerinin neredeyse tümü
toprak sahiplerine değil köylülere, patronlara
değil sendikacılara, hükümet yetkililerine değil
insan hakları savunucularına, ABD askeri yetkililerine
değil direniş taraftarlarına yöneliktir. Kolombiya’daki
cinayet rejimine politik bir maske sağlayan seçim
masalı, en doğru şekilde”ölüm mangaları demokrasisi”
olarak tanımlanabilir.
Pastrana rejiminin toplumsal tabanının çoğunluğunu
oluşturan büyük işadamları, toprak sahipleri uyuşturucu
tacirleri, yüksek ve orta sınıflar nüfusun %15’inden
daha azına denk düşerken, FARC toplumsal desteğini
kırlardan şehirlere kadar tüm ülke çapında yaygınlaştırdı.
Basında kamuoyunun seçimler hakkındaki fikirleriymiş
gibi çıkan haberler tümüyle yalandır. Devletin
yoğun desteğine sahip çete terörü koşulları altında
hiçbir grup ya da birey gerçek politik eğilimlerini
açıklamak istemez. Çete güçleri tarafından büyük
taşra şehirlerinde, kasabalarında ve köylerinde
sendikacılara ve halk eylemcilerine karşı uygulanan
yaygın terör dalgası (ayda ortalama 250 insanın
öldürülmesi) halkın talepleriyle FARC’ın talepleri
arasında önemli düşünsel paralellikler olduğunu
gösteriyor. Ordu ve onun çeteci işbirlikçilerine
göre, FARC tarafından önerilen toplumsal-ekonomik
reformlarla sendikaların benzer talepleri arasındaki
uyum, sendikacıların “şüpheli gerilla sempatizanları”
olarak kaçırılıp öldürülmesi için yeterlidir.
Sendikacıların en büyük baskı, kaçırma, işkence
ve cinayetlere maruz kaldığı alanlar askerlerin
egemen olduğu ve ölüm mangalarının serbestçe dolaştığı
yerlerdir. FARC’ın güçlü olduğu belediye ve bölgelerde
sendikacılar mücadelelerini rahatlıkla sürdürme
şansına sahiptirler. FARC yönetimindeki silahsızlandırılmış
bölgede öldürülen tek bir sendikacı yoktur. Oysa
diğer bölgelerde çok sayıda insan yargısız infazlara
uğratılmıştır. Ordunun hakimiyetindeki bölgelerde,
sendikacılar, askeri karargahların birkaç kilometre
ötesindeki ana caddelerden gündüz gözüyle kaçırılmakta
ve öldürülmektedir. Bugüne kadar katillerin hiçbiri
hakkında ne dava açılmış ne de tutuklanmıştır.
FARC’ın etkisi altındaki bölgelerde, gerillalar
sürekli olarak sendikacıların ve diğer halk eylemcilerinin
öldürülmelerinden sorumlu ölüm mangalarının peşindedirler
ve onları hemen yargı önüne çıkarmaktadırlar.
Kolombiya işçi sınıfının çoğunluğu açısından kimin
“terörist” olduğu, kimin kendi sınıf çıkarlarını
savunduğu yeterince açıktır. İşçiler hangi adalet
sisteminin zenginleri korumak için yoksulların
katillerini akladığını ve kimin örgütlenme ve
daha iyi yaşama haklarını savunduğunu kendi deneyimleriyle
öğreniyorlar. Bugün oligarşi ve ordu tarafından
sürdürülen “ölüm mangası demokrasisi” ile FARC
tarafından silahsızlandırılmış bölgede örgütlenen
açık, çoğulcu demokratik forumlar arasındaki farkın
bilincindeler. Deneyimler işçi sınıfının rejime
güvensizliğini ve FARC’a sempati duymasını sağlamıştır.
Hükümetin serbest pazar politikaları ekonomiyi
mahvetmiştir. Yabancı malların ithalatı, temel
ürünlere düşük fiyatlar biçilmesi ve kimyasal
ilaçlar aracılığıyla köylülerin geçim yollarının
yok edilmesi* Kolombiya ekonomisinin son yetmiş
yıl içersinde yaşadığı en kötü ekonomik çöküntüye
yol açmıştır. Rejim, dış borçların batağında yüzmekte
ve baskı yoluyla yönetilmektedir. Ekonomik programı
ABD, AB bankaları ve IMF tarafından tasarlanmaktadır.
Askeri politikalar ise Pentagon tarafından yönlendirilmekte
ve yerli generaller ile paralı Amerikalı helikopter
pilotlarınca uygulanmaktadır.
FARC ise tam tersine Kolombiya topraklarının bağrında
yeşermiştir: FARC gönüllüleri, ailelerinin ve
yakınlarının serbest piyasanın “ölüm mangası demokrasisi”
altında çektiği ıstıraplardan, rezilliklerden,
yoksulluklardan ve zorbalıklardan nefret eden
işçi sınıfı ve köylülerin çocuklarından oluşur.
Başka hiçbir gerilla hareketi otuz altı yıl boyunca
karşı-devrim programları tarafından desteklenen
sayısız ABD yıkımına karşın ayakta kalmayı başaramamış
ve kentlerde, kasabalarda ve köylerde yaklaşık
yirmi bin savaşçıya varan muazzam örgütlü bir
taraftar ağına ulaşamamıştır.
Kolombiya ayakta durabilmektedir; çünkü ABD ordusu
tarafından sömürgeleştirilmiştir. FARC işçi ve
köylülerle sağlam sınıf ve aile bağlarına dayanarak
gelişmektedir. Rejim zengin uyuşturucu kartellerini
desteklemektedir; gerillalar ise bu tacirleri
vergilendirmekte ve köylüler için ABD ve Kolombiya
rejiminin tartışmaktan kaçındığı alternatif serbest
ilaç tarımının planlarını hazırlamaktadır.
Uyuşturucuyla savaş hakkındaki tüm söylemlerin
arkaplanındaki (uyuşturucu tacirleri ile resmi
dağıtımcılar) Kolombiya devletinin asıl amacı
sermaye ve büyük iş çevrelerinin acımasız sınıf
yasalarını çalışan halka dayatmak ve ekonomik
krizlerin bedelini onlara yüklemektir. Cadde ve
alanları dolduran milyonlarca işsiz, devlet terörüyle
topraklarından sürülerek büyük kentlerin çevresindeki
baraka ve karton kulübelere doluşturulan köylü
kitleleri, başkentte grev ve yürüyüş yapan yüz
binlerce sendikalı işçi ve Başkanlık Sarayı’na
altmış kilometre uzaklıkta bile orduyla çarpışan
FARC birlikleri, ölüm mangalarının rejimin devamı
için neden temel bir dayanak olduğu açıklamaktadır.
Hükümet ve onun yerli ve yabancı egemenleri dışında
hiç kimse serbest piyasanın Kolombiya’nın çıkarına
olduğuna inanmamaktadır. Sendika muhalefetini
harekete geçiren, devlet şiddetini kışkırtan ve
FARC’ın kitlesel dayanaklarını genişleten şey
şüphesiz Thatchercı serbest pazar politikalarının
başarısızlığı olmuştur. Devletin asıl büyük endişesi
FARC ve sendikaların ordu ve onun çeteci birlikleri
tarafından gerçekleştirilen kanlı barikatları
aşarak rejimin devrilmesi için birleşik bir önderlik
yaratmaları ve yeni demokratik, bağımsız bir sosyalist
rejim oluşturmalarıdır. Rejim bunu engellemek
için ABD ve AB hükümetlerine askeri-ekonomik yardım
çağrısında bulunuyor ve desteklerini alıyor. FARC
ve sendikaların ise emperyalist saldırganlığı
karşılamak için İngiltere’deki sendikaların uluslararası
desteğine ihtiyacı var. Ölüm mangalarının zaferi,
Latin Amerika ve diğer bölgelerdeki halk mücadelelerini
zayıflatacaktır. Kolombiya ile enternasyonal dayanışma
ve birlik kararlılığıyla kazanılacak bir zafer
mücadele için dünya çapında yeni ufuklar açacaktır.
11 Aralık 2001
Kolombiya Barış Derneği, Londra
Kaynak: Anncol Haber Ajansı
|