ERPI Meksika’da kapsamlı toplumsal
değişim ve gerçek bir demokrasi için mücadele
eden devrimci bir örgüttür. Meksika halkının toplumsal
değişim mücadelesinin ve ilerlemesinin korunabilmesi
ve kendilerini savunmaları için duyduğu ihtiyaç,
varlığımızın temelidir. Açlık tehlikesinden, artan
yoksulluktan kurtulmak için, emeği, köylü üretimini
ve kooperatifleri, ortak üretim biçimlerini korumak
gereklidir. Bankaların doymak bilmezliğinden,
iflaslardan kurtulmak, ülke ekonomisini bağımlılıktan
kurtarmak ve çok uluslu talana karşı ülkemizi
savunmak, asalak hükümetlerin hırsızlık ve yolsuzluklarını
engellemek gereklidir. Toplumsal savunma, karar
alma ve kalkınma mekanizmalarından dışlanan yerli
halkların, yoksul köylülerin, yoksulluk sınırının
altında yaşayan milyonlarca Meksikalı, kadın,
genç, eşcinsel ve lezbiyenlerin, sokak çocukları,
emekliler, engelliler, çocuklar ve yaşlıların
bugünlerine ve geleceklerine sahip çıkabilmeleri
için gereklidir. Eğer daha iyi bir dünya kurmayı
beceremezsek, gelecek kuşakların sadece bir kısmının
tamamıyla yaşama imkanı bulacağı çürüme koşullarını
miras bırakacağımızdan, geleceğimizi, kültürümüzü
ve kimliğimizi savunmak zorundayız. Politik savunma,
elde ettiğimiz hakları korumayı, işkence görmeme
ve tutsak düşmeme haklarını; bağımsız kitle örgütlerindeki
politik kurumları ve belediyeler gibi özerk örgütleri
korumayı gerektirir. Düşünceleri hiçbir zaman
dikkate alınmayan halkın seçimler yoluyla ifade
ettiği isteklerine saygı gösterilmesi ve böylece
halkın oluşturduğu gücün korunabilmesi için politik
savunma gereklidir. Silahlı savunma, katliamlardan
ve cinayetlerden korunmak ve devlet baskısına
karşı halkın kazanımlarını savunmak için gereklidir.
Halkın halk tarafından savunulmasının tüm bu biçimleri
öz-savunma pratikleridir. Toplumsal değişim mücadelesinin
bir çok biçimini koruyup geliştiren öz-savunma,
mevcut koşulların ötesinde dönüştürücü bir potansiyele
sahiptir.
Bütün bunlar sadece pratik kendini savunma anlamına
gelmemektedir. Öz-savunmanın yokluğu, halkın özgürlüklerini
daha fazla yitirmesi, haklarının elinden alınması,
yaşam koşullarının kötüleşmesi anlamına gelir.
Ayrıca bu, geri kalmışlığın ve yoksul halkın sömürülmesinin,
ezilmesinin bir kader olarak kabul edilmesi anlamına
gelir.
ERPI’nin Kökleri
EPRI uzun bir süreç içinde olgunlaşan ve son olarak
8 Ocak 1998’de cisimleşmiş bir dönemin ürünüdür
ve EPR’den ayrılarak şekillenmiştir. Aslında durumun
netleşmesine kadar kamuoyunu bu konuda bilgilendirmeye
niyetli değildik. Sonunda Guerrero belediyesinin
bulunduğu Ayutla’daki El Charco katliamı üzerine
oluşumumuz kamuoyuna açıklandı. Komutan Jose’nin
ölümünden sonra ordu bir sırt çantası içersinde
ayrılığın nedenlerini ortaya koyan bir dizi doküman
ve mektup buldu ve bunlardan bazıları basında
yayınlandı.
1970 ve 80’lerin halk mücadelelerinde ve bu yıllardaki
silahlı örgütlenmelerin bazılarında yer almış
yoldaşlar ve son dönemde mücadeleye katılmış yoldaşlar
birlikte ERPI’yi oluşturdular.
EPR’den ayrılmamızın sebepleri neydi? Nedenler
politikti. Başlangıçtaki farklılıklar aslında
yönteme ilişkindi. Bunlar, daha sonra doğal olarak
farklı kavram ve görüşleri içeren taktik ve stratejilere
dönüştüler. Halkla kurmak istediğimiz ilişki,
oluşturmak istediğimiz halk egemenliği kavramı
ve toplumun biçimi, örgütümüzün iç ilişkileri,
devrimci ahlak ve izlenecek strateji başlıca sorunları
oluşturuyordu. EPR yapısındaki daralma, malum
merkezileşme, bürokratizm ve insani olmayan yöntemler
ilgi alanımıza giriyordu. Sonuç olarak farklı
yollardan yürümenin gerekliliğine karar verdik.
Kendi öz deneyimlerimizden, genel devrimci hareket
içinde yaşadıklarımızdan ve diğer süreçlerin deneyimlerinden
yola çıkarak bugünkü kesin ve acil temel ilkelerimize
başka bir ahlaki talebi ekledik: Devrim insancıllaştırılmalı.
İlkelerimiz Nedir?
Temel ilkelerimiz, halka bağlılık, halk egemenliği,
demokrasi, esneklik ve hümanizmdir.
Yeni bir örgüt olarak ortaya çıkarken ilkemizin
halka bağlılık olduğunu ve bu bağlılığın grup
ve partilere bağlılıktan daha önemli olduğunu
kabul ettik.
Biz halk egemenliğine ve demokrasiye inanıyoruz;
çünkü bunlar örgütümüzün temel politik amaçlarıdır
ve insan ilişkilerimizde de bu ilkeler temeldir.
Esnekliğe inanıyoruz; çünkü esneklik, çalışma
tarzımızı ve ilişki biçimlerimizi karakterize
etmektedir. Bu, bize üzerinde uzlaşılamaz ilke
ve zeminlerin dışında değiştirilebilir ve değiştirilmesi
gereken şeylerin de olduğunu anlamamıza yardımcı
oldu.
Biz, devrimin halkın tarihsel çıkarlarını temsil
eden seçilmiş bir öncü gruba gereksindiğini söyleyen
öncülük anlayışını bir bütün olarak terk ettik.
Yukardan aşağıya işleyen merkeziyetçi modelleri
terk ettik ve daha demokratik, tabanın katılımcı
olduğu örgütsel biçimleri benimsedik. Demokrasi
ile zorunlu güvenlik kurallarını birleştirmeye
çalıştık.
Ayrıca, devlet iktidarını almak ve halkın lehine
kullanmak için mücadele eden bir örgütlenme modelinden
de vazgeçtik. Biz, halk iktidarı inşasını her
zaman ve her yerde, hiçbir sınır koymaksızın yukarıdan
aşağıya geliştiren bir örgütüz. Örgütlenme biçimimiz,
devrimin zaferini beklemeksizin, mücadele içersinde
değişimin başlatılmasına uygundur.
Herkesin aynı şekilde düşündüğü ve davrandığı
bir modeli terk ettik. Düşünce farklılıklarını
kabul ettik. Birlikteyken farklıyız. Her bireyin
diğerlerinden farklı karakteristik özelliklere
sahip olabileceğini kabul ettik. Kısacası, kolektif
yapı içinde bireyselliğe değer verdik.
Devrimci hareket içersindeki cinayet ve yalanların
devrim ya da parti adına istismar edilmesini ve
amaçların araçları haklı kıldığı düşüncesini reddediyoruz.
Bize göre insanların yararına olan, insancıl ve
dürüst amaçların gözetildiği yöntemlerin oluşturulması
gereklidir.
Bürokratizm ve sekterliği reddederek, bunların
yerine esnekliği, dinamizmi ve tabanın-halkın
ihtiyaçlarını ve önerilerini koyuyoruz. Her tür
dogmatizmi, örgüte “ideolojik netlik” atfeden
modelleri ve diğer insanların uyduğu soyut gerçeklikleri
terk ediyoruz.
İdeolojimiz Nedir?
Birileri ERPI’nin Marksist, Maoist, Leninist,
Troçkist, Lüksemburgcu, Gueveracı, Gramscici ve
hatta Althusserci olduğunu iddia edebilir ya da
başkaları bizi eklektik bulabilir; ancak biz ülkemizin
tarihsel deneyimlerinden ve temel gerçekliklerinden
yola çıkmaya özel bir önem veriyoruz. Eğer bu
gerçekliğe uygun olduğunu düşünürsek tüm bu düşünürlerin
kavram ve düşüncelerini ele alabiliriz; fakat
bu, bir düşünürün fikirlerini kabul ettiğimizde
söz konusu kişinin tüm söylediklerini benimsediğimiz
anlamına gelmez. Bu yüzden düşüncelerimiz, dünyadaki
ve ülkemizdeki birçok devrimciden etkilenmiştir.
Kendimizi Villacı, Zapatist ve Juarist olarak
adlandırmamızın nedeni budur.
Dünyada ve ülkemizde bizden daha önce değişim
mücadelesi vermiş düşünürlerin ideolojik zenginliğinden
vazgeçmeyeceğiz. Tek doğru düşünce çizgisine sahip
olduğumuz fikrini ve dogmatizmini terk ediyoruz.
İç Yöntemlerimiz
Halk kitleleri arasındaki çalışmamıza değer verdiğimiz
için demokratik yollarla alınmış tüm kararlara
saygı duyuyoruz. Tabanımız ve savaşçılarımız,
eylemlerinde bizim de savunduğumuz ve destek olduğumuz
görece bir özerkliği hayata geçirirler. Gerçekten
de, dayatmadan çok yönlendirmeye dayanan görüşlerimiz
uyarınca, karar alma süreçlerimizde tabanın fikirleri
de dikkate alınarak benimsenir. Ülke içinde çalışma
yaptığımız alanlarda halk iktidarını ilerletmeye
çalışan tabanla ilişkimizin bu biçimde tasarlanması
stratejimizin önemli bir noktasını oluşturur.
Bu EZLN’nin “tabanı dinleyerek önderlik etme”
ilkesini izlediğimiz anlamına gelmektedir.
Örgütün yapısı kadro çalışmaları doğrultusunda
demokratikleştirilmiştir (her zaman sınırlar getirilmesini
gerektiren güvenlik ve savaş koşulları gözönüne
alınarak). Kararlarımız merkezi bir bağlamda değil
katılımcı demokrasi atmosferinde alınıyor. Bütün
fikir ve öneriler mantıklı olduğu sürece ayrı
görüşte olma hakkına saygı duyarız; hiçbir elit
kendi düşüncelerini dayatamaz. Kadrolara insancıl
olmayan ve kör disipline dayalı görevler dayatılamaz.
Görevler, nitelik, eğilim ve karakterler göz önünde
bulundurularak verilir. Kadroların farklı koşul
ve ritimlerde geliştiklerinin farkındayız. Özerk
katılım ve gelişim için temel olan yaratıcı inisiyatif
ve sorumlulukları destekliyoruz.
Diğer örgütlerle ilişkilerimiz
Devrimci yöntemin biçimleri konusunda dayatmacı
ya da yönlendirici bir öncülük anlayışına sahip
değiliz. Değişim hareketinin içinde tüm ilerici
gruplara yer olduğunu düşünüyoruz. Tek doğru görüş
olduğuna inanmıyoruz. Tersine eşit ölçülerde akla
yatkın birçok görüş vardır. Bununla beraber farklı
örgüt ve çabaların ayırt edici çeşitliliğine saygı
duyuyoruz. Kendi gücümüzü arttırmak için diğerlerinin
çalışmalarını ne baltalamak ne de yıkmak niyetindeyiz.
Amaçlarımız nedir?
Örgütümüz her şeyden önce halk egemenliğini uygulamaya
izin veren halk iktidarını inşa etmeyi ve halkın
kendi kendini yönettiği demokratik iktidarı kurmayı
amaçlıyor. Başka bir deyişle, toplumun devrimci
dönüşümü için mücadele ediyoruz. Amacımız tüm
karar alma aşamaları ve alanlarında halkın bilinçli
ve özgür katılımına izin verecek kurum, mekanizma,
uygulama ve değerlerin geliştirilerek iktidarın
toplumsallaştırılmasıdır. Tüm bu değişimlerle
ülkenin toplumsal ve ekonomik sistemini demokratikleştirmeyi
amaçlıyoruz.
İnsanlık dışı neoliberal sisteme bir son vermeyi
ve halkın kendi kendini yönetmesini, sosyal gereksinimlerin
tamamını karşılamayı garanti eden bir ekonomiyi
ulusal temelde yeniden inşa etmeyi amaçlıyoruz.
Kısacası ekonomi halka hizmet etmelidir, başkalarına
değil.
Yeni toplumun ekonomik ve politik modeli hiç kimsenin
özel egemenliğinde olamaz; tam tersine bu model,
kendi sistemli gelişmesine, halkın bağımsız kararlarına
ve değişim için mücadele veren güçlerin öneri
paketlerine dayanmalıdır. Kurmak istediğimiz toplum
insancıl, demokratik, özgür, eşitlikçi ve bağımsız
olmalı; sömürü ve çürümenin olmadığı, insanların
ekonomik refahını gözeten bir sistem olmalıdır.
İnsan haklarına tamamen saygılı, yaşam ve çevreye
öncelik veren, kalkınmanın çevre imhası anlamına
gelmediği bir toplum olmalıdır.
Ne halkın çıkarları adına hareket eden bir örgüt
ne ayrıcalıklı bir grup ne de kendimiz için iktidarı
almayı istiyoruz. Tek bir toplumsal sınıf için
iktidarı almaya da çalışmıyoruz. Halkın iktidarı
için savaşıyoruz. İzlenecek yolun takipçisi olduğu
kadar yönetim biçimi ve modeline karar verecek
olan da halkın kendisidir. Zapatistaların “Her
şey herkes için, hiçbir şey bizim için değil”
özdeyişi bu görüşleri açıkça dile getirir. Yeni
demokrasinin temeli olan halk iktidarını sadece
zaferden sonra gerçekleşecek bir şey olarak değil
adım adım kendini oluşturacak, güçlendirecek ve
genişletecek bir süreç olarak ortaya koyuyoruz.
Demokratik halk oluşumlarının yarattığı deneyim
belli ölçülerde demokratik halk devletinin kuruluşu
için bir başlangıç olacaktır.
Meksika’da Değişimi Kim Sağlayacak?
Hükümet tarafından gerçekleştirilen reformlar
yeterli değildir; çünkü bu reformlar sadece güçlü
grupların çıkarları doğrultusundaki kısmi değişimleri
yerine getirmektedir. Alttan başlayan bir değişim
eski yapıyı parçalayıp yerine yeniyi inşa edecektir.
Bu tür bir değişim çok yönlü çabaları gerektirir.
Sivil toplum ve sivil toplum örgütleri gereklidir,
ama yeterli değildir; yasal politik partilerin
çabaları gereklidir, ama yeterli değildir; silahlı
devrimci örgütlerin çabaları gereklidir, ama yeterli
değildir. Bu yığınsal girişim tüm bu biçimlerin
birleştirilmesine gereksinim duymaktadır.
Değişim sürecine hepimiz katılabiliriz; hepimiz
farklı mücadele yollarına sahibiz. Bazıları adaletsizlik
ve suçla işbirliği yapmayı reddederek gerçeklerin
yayılmasına yardım edecek; başkaları dayanışma
ve seferberlik çağrısı yapacak, taleplerde bulunacak,
haklarımız için mücadele etmeyi sürdürecek; politik
örgütlenmelere katılacak ve mitinglerde bulunacaktır.
Başka birileri üretken projeler ve kendi kendini
yönetim gibi sorunların çözümlerini önerip inşa
ederken; başka birileri de halk oylamalarını örgütleyip
katılarak kendi seçmenlerini destekleyecektir.
Birileri gerektiğinde halkı savunmak için silahlanmayı
seçerken birileri de çocuklarımızı ve gençleri
eğitmeyi, şarkı söylemeyi ya da şiir yazmayı seçecektir.
Bir başkaları da mali açıdan katkıda bulunacak
ya da cezaevlerinden direnişe katılacaktır. Kısacası,
herkes kendi yetenekleri ve imkanları doğrultusunda
değişim için mücadeleye katılabilir.
Değişim Nasıl Gerçekleştirilecek?
Her türlü mücadele biçimini etkili bir şekilde
geliştirmeye hazır olmalıyız. Parlamento ve seçim
mücadeleleri için legal politik partiler gereklidir.
Politik ve toplumsal mücadelenin geliştirilebilmesi
için boykot, genel grev, barışçıl direniş ve sivil
itaatsizlik, geniş ve güçlü bir toplumsal politik
hareket, çoğalan kurumlarla sivil toplumun güçlendirilmesi
ve bu kurumların aktif katılımı en önemli gereksinimlerdir.
Ayrıca harekete geçirici bir önderlik, halk kimliği
ve kitlelerin kendi güçlerinin farkında olduğu
bir bilinç gereklidir. Silahlı mücadeleyi ve halk
ordusunu geliştirmek, halkın belli bir anda ayaklanabilmesi
için silahlanmak gereklidir. Yol gösterici bir
ideolojinin yaratılması ve yaygınlaştırılabilmesi
için egemen devlet ideolojisini parçalayabilecek
demokrat entelektüellere, halkçı ve demokratik
medyaya ihtiyaç vardır.
Düşmanı fiziksel olarak imha etmekten bahsetmiyoruz.
Bunun yerine egemen blok ve kültürün yerini alacak
yeni bir tarihsel blok ve yeni bir kültürü oluşturmaktan
söz ediyoruz. Demokrasi ve mutlu bir yaşam için
Meksika halkının mücadelesi küresel mücadele ile
birleştirilmelidir.
Dört temel bileşen stratejimizi özetleyebilir:
Halkın kendi mücadelesini ve örgütlerini yönetebilmesi
ve böylece kendi politik, ekonomik, toplumsal
ve kültürel kararlarına sahip çıkabilecekleri
halk iktidarının oluşturulması; halkın bağımsızlık
girişimlerini koruyabilmek için öz savunma mücadelesi;
mücadelenin ana perspektiflerini ve kaçınılmaz
halk ayaklanmalarını bir araya getiren silahlı
mücadele; küresel ölçekte demokratik bir toplumsal
değişim için birlik içinde bir mücadelenin geliştirilmesi.
Böyle bir strateji, halk iktidarının kurulmasını,
mücadele sürecinin içinden başlayarak tüm aşamalara
yayılmasına olanak sağlar. Bu yolla halk kendi
kaderinin efendisi olacaktır.
Bugün, her ulusal mücadele küresel değişimin geniş
eylemlilik ağı içindeki bir mücadeledir. Bu strateji
halkların kaynaklarını en üst seviyede seferber
etmelerine imkan verir. İnsanlar başkaları için
değil, kendi çıkarları için savaşacaklardır. Ayrıca
halkın kaynaklarının mücadele adına başkaları
tarafından kullanılması söz konusu olamaz. Halk
bu kaynakların kullanımına tümüyle egemen olacaktır.
Ve nihayet bu mücadele, halkın sadece emirlere
uyacağı bir mücadele değildir; halktan başka hiç
kimse emir verme yetkisine sahip değildir.
|