Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 

 

6 (67). Sayı /Haziran-Temmuz 2013

       Şimdilerde biraz hafifliyor değil mi? Hüzünlü oluyor tabii, parka öylece yayılmış geyik yapan lacivert adamlar hafiften can sıkıyor; oysa kaldırımlarda daha iyilerdi ama olsun, bu işler böyledir biraz. Hızlanır, yavaşlar, yeniden canlanır. Toplumsal hareket, bizim isteğimize uygun hareket etmeyebilir, genelde de etmez zaten.
        Ama olsun, olsun, olsun!
        Kendine dön bir bak dostum... İyice bak! Hiç bu kadar eğlendin mi hayatında? Bira şişelerini boşver, şunun askeri bunun askeriyiz diyenleri de geç bir kalem, kaç yaşındaysan işte dön o kadar yıla bir geri bak, hiç böyle keyifli bir yıl yaşadın mı şimdiye dek? "9 yaşındayım, hiç böyle bir eylem görmedim" diyordu veledin biri televizyonda; sen kaç yaşındasın dostum? Kaç yıldır böyle bir şey görmedin?
        Efendim n'ooldu yani? Hükümet mi düştü? Devrim mi oldu? Elinin körü oldu!
        Ateşler yandı ateşler! İstanbul'da, İstanbul'un orta yerinde ateşler yandı ve kalbimiz ısındı; tanımadığımız insanların ellerinden tuttuk, tanımadığımız insanlar gelip bize "yardıma ihtiyacınız var mı" dediler.
        Bekle bizi İstanbul dedik, bekledi ve sabrı tükenince kalkıp kendisi geldi işte! Beyazıt'ta şehit düşen, silkinip kalktı kabrinden ve bizimle birlikte barikatlara taş taşıdı. Armudun sapı da, üzümün çöpü de, Kadı kızının bütün kusurları da bizimle birlikteydi ve onlarla birlikte yüzbinlerce insandık. Direk bağcıyı dövmeyi kafaya takmıştık bi kez, üzümün tadı da zaten oradaydı.
        Kurtarılmış bölge miydi neydi, elinin körüydü! Kentin tam da göbeğindeydik düşünsene dostum, kentin göbeğindeydik ve kuyruklarını bacaklarının arasına kıstırıp sahneyi terk edenleri kendi gözlerimizle gördük; ahir ömrümüzün ödülüydü.
        Ağaçtan bu kadar maraza çıkar mı? Boşversene sen, Potemkin Zırhlısı'nda kurtlu yemekten maraza çıktıydı da işler ta nerelere varmıştı unuttun mu?
        Diyalektik denildiğinde modası geçmiş bir şeyden söz edilirmiş gibi dudak bükenleri bir hatırlasana şimdi. Tarih olayların uç uca eklenmesi değildir ve doğrusal ilerlemez, nicel birikim nitel sıçramaya dönüşür ve ortaya yeni bir durum çıkar diyen şu kulaklara küpe ilke, nasıl da muhteşem bir geri dönüşle kanıtladı kendisini? Hadi şimdi birbirimize numara yapmayalım; daha olaylardan birkaç gün önce, ne kadar devrimci olursak olalım, kendimizi ne kadar sıkı komünist sayarsak sayalım, hepimiz gizli gizli, iç dünyamızın fısıltılı evreninde "yahu bu millet nasıl adam olacak? Biz bu insanlarla mı devrim yapacağız" diye karabasanlar görmüyor muyduk?
        Şimdi stüdyoya beş kuruşsuz girip "ulan iki soru daha bilseydim, bi milyonum olurdu" diyerek cebindeki yüzbinleri yok sayan yarışmacı arsızlığının alemi var mı?
        Oldu da ne oldu?
        İyi oldu!
        Hatırlıyorum da şimdi; Gümüşsuyu'ndan Beşiktaş'a doğru yürürken, pencereden biri bağırıyordu: "Bir an önce Beşiktaş'a gidin çocuklar, orası çok kötüymüş!"
        Cevap: Yakası açılmadık bir küfür ve şu cümle: Kendin niye gitmiyon lan?
        Belki de bir özettir bu. Gidilecek yeri bileceksin; ama yetmez, öne düşüp bizzat kendin de gideceksin!
        Büyük olaylar vesiledir; herkesi kendi durumunu, görüşlerini tartışmaya ve gözden geçirmeye zorlar.
        Öğrenirsen öğrenirsin dostum; öğrenmemeye azimli olana ise zaten yapılacak bir şey yok!
        Fazla öğrenenler vardır bir de; dün ne biliyorsa unutur gider, "meğer her şey yalanmış"lara sarar... Oysa öğrenmek de önceden var olan bir öğrenilmişler zincirini gerektirir; ezberin bozulacaksa eğer yine de bu bir "ezber" gerektirir.
        Oldu da ne oldu?
        İyi oldu!
        İstikrardan söz ediyorlar şimdi değil mi? Kuzuların sessizliği! Hareket etme, zinciri fark etme!
        Çoğulculaştılar birden; "turizmimiz zarar görüyor" diyorlar; sanırsın ki bizim Taksim'de otelimiz var!
        Çenelerine vurdu iyice; "acımadı kiii acımadı kiiii" diye çığırıp duruyorlar camların ardından.
        Oldu da ne oldu?
        İyi oldu!
        Her şey doğru mu oldu? Yoo, nerde o günler!
        Allah benzetmeyi nasip etsin, Engels'in Komün zamanları için söyledikleri var, aktarması uzundur ama mahalle ağzıyla söylersek Komünü göklere çıkaranlara "Yahu etmeyin, kim diyebilir her şeyi doğru yaptığımızı" diye seslenir.
        Hayat böyledir; böbürlenirsen öğrenemezsin zaten.
        Asıl önemli olan şu dostum; geç başkalarını, senin için önemli olan şu: İnsan ne zaman güzeldir?
        Asıl önemli olan şu: İnsan yaşamaktan ne zaman zevk alır?
        Asıl önemli olan şu: İnsan bir kenti ne zaman sever?
        İsyan, ahlaktır. Evinden barkından vazgeçmenin ahlakıdır. Zarar göreceğini bile bile aynı meydana defalarca çıkmanın ahlakıdır.
        Bu kadarını bile öğrendiysek, ne mutlu bize!
        Gözlerinden öperim dostum. Kaskını indir, kafayı kolla!
        Kendine iyi bak. Umudunu diri tut.
        Gelecek, sen nasıl istiyorsan öyle gelecek!

 

 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
YönetimYeri: Şehit Muhtar Mah. Yoğurtçu Faik Sokak No: 12-14 Kat: 4
Beyoğlu/İSTANBUL