Yeni
bir mücadele yılına, birbirini izleyen, besleyen,
eklenen süreçlere girdik. Çok yönlü ve keskin
bir süreç önümüzde durmaktadır. 2012 yılı genel
olarak;
1- Neo-liberal saldırıların
AKP elinde yoğunlaştığı,
2- Suriye somutunda
Ortadoğu'da yeni bir işgal ve savaş sürecinin
ağır sonuçlarının halklara dayatıldığı,
3-Kürt Ulusunun özgürlük
sorununun yakıcı, güncel ve bölgesel dinamiklerinin
tümden açığa çıktığı bir yıl olmuştu. Tüm bu sorunlar,
bu sorunların çeşitli biçimlerdeki alt başlıklarının
yeni yıl içinde son derece önemli bir yer tutacağı
açıktır. Tüm bunlara sol ve devrimci hareketin
içe ve dışa dönük irili ufaklı gündemlerini de
eklersek, bizi bekleyen mücadele sürecinin ağırlığını,
önemini ve nasıl bir seyir izleyeceğini az çok
anlamak, kavramak, bilince çıkarmak ve buna karşı
konumlanmak mümkündür.
Tarihin öznesi sınıf
mücadelesidir; tarih sınıf mücadelesine, bu mücadelede
irili ufaklı politik öznelere göre biçim almaktadır.
Bu açıdan, her zamankinden daha çok bugün, sınıf
mücadelesinde politik özne olmak, bu mücadele
yılını kazanmak, bunun için bir değil, birkaç
adım öne çıkmak zorunludur. Tam da bundan dolayı,
hem sol ve devrimci hareket için hem de özel olarak
ifade edersek, devrimci sosyalizm için bu mücadele
yılı, 2013 yılı kritiktir. Ya kazanacağız ya kazanacağız;
bizim önümüzde başka bir seçenek yoktur.
Devrimci sosyalizm
yeni mücadele yılına iki önemli adımla girdi.
Birincisi, uzun süredir
gündemimizde olan parti programımız, yani HALK
DEVRİMİ PROGRAMIMIZ kazanılmıştır. Hiç şüphesiz
bu ideolojik-politik belge devrim yürüyüşümüzde
büyük bir kazanımdır. HALK DEVRİMİ PROGRAMI ile
parti çizgimiz, ideolojik birliğimiz hem yeniden
üretildi, hem de uzun yıllar üzerinde çalıştığımız,
sonuçlanması ve kazanımında oldukça geç kaldığımız
bir adımı tamamlamış olduk. Genel olarak emperyalizm,
özel olarak 4. bunalım döneminin ilişki ve çelişkilerinden
hareket eden, ülke koşullarının dinamikleriyle
bütünleşen Halk devrimi programı devrimin tüm
sorunlarına devrimci yanıtı ifade etmektedir.
Dünya ve Türkiye devriminin
ana sorunlarına yanıt içeren programımız, bu konuda,
Marksizm-Leninizm'in, ülke devrimci hareketinin
ve devrimci sosyalizmin kendi birikimine dayanır.
Bu politik birikim bir program formatında somut
biçim almıştır; iddialıyız, bu anlamda da Türkiye'de
ki en ileri devrim programıdır. Programlar, dost
ve düşman karşısında göklere çekilen savaş bayrağıdır.
Halk Devrimi programımız, devrim yürüyüşümüzde
yolumuzu aydınlatacaktır. Her satırını, her cümlesini,
her paragrafını dost ve düşman karşısında savunacağımız
parti programımızı en geniş kesimlere taşımalı,
çeşitli çalışmalarla bilince çıkarılmalı, sol
ve devrimci hareket ile ayrışma ve birleşme eğilimlerini
bunun üzerinden yapmalıyız. Unutmayalım, program
bilinci parti bilincinin en önemli parçasıdır.
İkincisi ise, eğer
biz yeni bir mücadele yılını kazanmak istiyorsak,
yeniden ve yeniden mücadele ve örgütlenme çalışmamızı
planlamak, bu yönde tüm devrimci sosyalistlerde
bir bilinç yaratmak, somut, sade, açık hedefler
doğrultusunda, somut ve net adımlar atmak zorundayız.
Bugün tüm devrimci sosyalistlerin önünde böylesi
bir çalışma ve örgütlenme planı vardır. Devrimci
çalışmalarının derli toplu olması, bu temelde,
tüm devrimci sosyalistlerin somut bir plan doğrultusunda
çalışması, 2013 yılının kazanılmasında yaşamsaldır.
2013 yılını kazanmak zorundayız, kazanacağız.
Biliyoruz, bu süreç "kazanalım" demekle
kazanılmaz; bu yönde irade ve emek zorunludur.
Tüm devrimci sosyalistler bunun bilincinde olmalı
ve bu yönde tereddütsüz bir irade ve emek seferberliği
örgütlemelidir. Bunun bilincinde olmayan, bu yönde
kendini donatmayan, kendini aşmayan örgütlü birey
Devrimci Sosyalist olma kimliğini hak etmemiş
demektir.
Tüm alan ve birimlerin
bu doğrultuda kendini en verimli biçimde örgütlemesi
görevdir. Kaybedecek tek günümüz yok. Düzen içi
çeşitli tutum ve davranışlarla, süreci kazanma
değil, çeşitli bahanelerle uzatma ve yayma sadece
bize değil, büyük bir dava olan devrim ve sosyalizme
en büyük kötülüktür. Süreci geriye çeken, mızmızlanan,
hedefi bulanıklaştıran, yürüyüşümüzü titrekleştiren
tutum ve davranışlara izin vermeyeceğiz. Hiçbir
devrimci sosyalist bunlara tenezzül etmeden önümüze
koymuş olduğumuz bu görevlere sahip çıkacaktır.
Örgütlü yaşam her şeydir; kendiliğinden, devrime
ve partiye hizmet etmeyen yaşam hiçbir şeydir.
Sürecin bizden beklediği, yeni bir ruhla ileri
atılmaktır; kendimizi, örgütlü yapımızı, kitle
ve kadro gücümüzü, partiye ve devrime olan umudu
büyütmektir.
Tüm alanlarda, tüm
güçleri tek irade ve tek politika etrafında birleştirip
örgütlü güce dönüştürmek, örgütsel alanda tüzük
devrimciliğini, politik alanda devrimci bir hareketi
inşa etmek hedefimizdir, bugünün taktik yönelimidir.
Kendiliğindenciliğe, böyle bir örgüt modeline,
çevreciliğe, düzen içi yaşama, iradesizliğe, bizi
düzene bağlayan ve devrimci kişiliğimizi törpüleyen
her şeye savaş açmak zorundayız. Bunun yolu her
adımı örgütlü yaşamaktan, sürecin bizden beklediklerine
yanıt olmaktan geçmektedir. Biliyoruz, bu süreç,
düz bir hatta ilerlemeyecek, zorlu ve sancılı
olacaktır. Ama böyle de olsa, yeni sıçramalara
da gebedir. 2013 yılını kazanmak, sıçrama için
ilerlemek, her adımı örgütlü güce dönüştürmek,
somut hedeflere sade ve net adımlarla yürümek
görevimizdir.
Bunu başarmak zorundayız,
başaracağız!
Bu iki önemli adım
hiç şüphesiz her şeyi, her sorunu çözmüyor; sadece
ve sadece önümüzü aydınlatıyor, ileri atacağımız
adımlara yön veriyor. Bu adımlar, büyük bir irade
ve emekle somutlaşırsa anlam kazanacaktır. Hiçbir
şey, örgütsüz, iradesiz, emeksiz, kendiliğinden
kazanılamaz. Bunu bilerek sürece yüklenmeliyiz.
Örgütsel İnşada
Komiteler
Her şeyin başı, asıl
ana halka örgüttür. Hiçbir somut adım örgütsüz
ele alınamaz. Bugün yeni 15-16 Haziranlar, yeni
gençlik hareketi, yeni bir halk hareketi baştan,
en başta örgütlü adımların ürünü olmalıdır. Bu
anlamda, sorunun daha iyi anlaşılması için metafor
yaparak ifade edersek, örgütsüz, somut bir irade
ortaya koyup bunun arkasında durmadan, ortaya
konulan hedefler için sabırla çalışmadan, sürekli
ve sistemli bir biçimde emek vermeden, bırakalım
bir devrim hareketini inşa etmeyi, bir dernek
çalışması bile yapmak mümkün değildir.
Devrimci bir hareket
inşa etmenin yolu, her alanda, ideolojik, politik
ve örgütsel alanda görevlerin başarılması, büyük
bir irade ve emekle, her adımı örgütlü ele almakla
mümkündür. Sadece içe dönerek, kendimize dönerek
devrimci hareket inşa edilemez; sadece kendimize
yönelik değil, işçi sınıfı ve tüm halka yönelik,
halkın sorunlarına somut çözüm yollarını somut
politikalarla belirlemek zorunludur. Tüm bunlar
için ilk halka örgüttür, bir dizi adımların nihai
amacı da örgüttür. Bu anlamda örgüt her şeydir.
Her şey örgüt ile
başlar örgüt ile biter; ara süreç ve ilişkilerde
başka unsurlar, başka renkler işin içinde olur,
ama devrimci yaşamda tüm bunlar döner dolaşır
yeniden örgütte anlam kazanır. Eğer mücadele ve
bireysel ya da örgütsel yaşam örgütlü değilse,
burada irade, plan, program, hedef için mücadele
yoktur ya da anlamını yitirir. Bu durumda hedef
ya da amaç hiçleşir, baştan konan hedef ya da
amaçlar netliğini kaybeder ve başarı bir hayal
olur. Lenin'in "bana bir örgüt verin Rusya'yı
alt üst edeyim" biçimindeki sözleri de özünde
bunu ifade eder.
Kendimize dönerek,
yaşanan süreçlere bakarsak, aynı zamanda politik
bir ders olarak şunu ifade edebiliriz: İleriye
yönelik her adım ve süreç örgütle başlamıştır,
yine tersinden geriye her düşüşün asıl kaynağı
da örgüttür. Tarihimiz bunun somut örnekleriyle
doludur; tüm anlamlı ve bizi biz yapan her şeyde
örgüt gerçeği vardır. Yine bize ait olan her gerilemede
elbette süreçlerin yoğun etkisi olsa da, örgüt
gerçeği en başa konmak zorundadır. Biz, son yıllarda
geriledik ve bunu "iç çözülme" olarak
tanımladık. Peki, bunu nasıl yaşadık? Politik
alanda bir eşiği atlayamayarak, örgütsüzleşerek,
kendiliğinden örgüt konumuna düşerek, mücadele
düzeyini aşağı çekerek yaşadık. Bunu nasıl aşacağız?
Bu süreci ancak örgüt ve mücadele ile aşacağız.
Mücadelesiz örgüt, örgütsüz mücadele olmaz. Örgüt
mücadele için vardır; mücadele örgütü geliştirir.
Eğer ikisi arasında bir açı farkı olursa, birinden
biri devre dışı kalırsa bir diğeri olmaz ya da
işlevinden uzak olur. İç devrim kavramı da bundan
dolayı, son derece anlamlıdır ve bu kavramın ana
halkası örgüttür.
Burada sözü uzatmadan
altını kalın biçimde çizmek istediğimiz gerçek
şudur: örgüt!
Örgüt kavramının iki
anlamı vardır. Lenin'in sözleriyle ifade edersek,
örgütün "dar" ve "geniş" anlamı
vardır. Dar anlamda, yani birinci anlamda örgüt
komitedir; geniş, yani ikincisi anlamda ise örgüt
komitelerin organik toplamıdır. O halde örgütün
özü, komitedir; her komite kelimenin dar anlamında
örgüttür. Bir komite ne kadar işlevli ve işleyişi
sağlam olursa o örgüt o kadar sürece hizmet eder,
örgüt olma hakkını kazanır. Bunu hiç ama hiç unutmamalıyız.
Kendi somut sürecimize
dönersek, bu süreçte komitelerimizi yeniden biçimlendirmek
ve işlevli kılmak her şeyin başında gelir. Süreci
kazanmanın yolu buradan geçer. Hangi alanda olursak
olalım, bazı koşullar ve ilişki biçimini bir yana
bırakırsak, asıl olan birim ve komite tarzı örgütlenmedir.
Komite bir örgüttür, komitelerin organik toplamı
ise kelimenin en geniş anlamında partidir. Bu
anlamda, kendi yazınımızda uzun süredir ve sık
sık bu yönde net ifadeler yer almış, bu yöne vurgu
yapılmıştır. Bu doğrudur ve gereklidir. Şimdi
bu noktada görev, tüm komitelerimizi tüzük devrimciliği
ekseninde işlevli kılmaktır. Başarının yolu, yeni
bir silkiniş ve süreci yakalama buradan geçer;
bu aynı zamanda dönemsel hedeflerimizden biridir.
Komitelerin İşleyişi
Ve Görevleri
Kendiliğinden örgüt
anlayışını kırmanın yollarından biri de, komitelerin
iradi inşa edilmesi ve sağlam bir işleyişe kavuşmasıdır.
Eğer bir komitenin hedefi net değil, görev alanı
belirsizse, eğer bir komite düzenli toplanmıyor,
sağlıklı ve sürecin ihtiyaçları temelinde tartışıp
karara ulaşmıyorsa, eğer komite üyeleri iç ilişkilerinde
yoldaşlığı örgütleyemiyorsa, eğer komite işleyiş
ve ilişkisinde belirsizlik hakim ve kişisel çatışma
alanına dönüşmüşse, orada kelimenin doğru anlamıyla
ne komite vardır ne de komite işleyişi. Tüzük
devrimciliği, her şeyden önce komitenin tüzük
ve genelgelere göre sağlam bir işleyişe kavuşmasında
somut biçim alır. O halde komitelerin işlevi ve
işleyişi yaşamsaldır.
Bu anlamda;
1) Hiç şüphesiz hangi
alanda olursa olsun, parti ve cephe örgütü içinde
yer alan, bir zincir gibi birbirine bağlanan komiteler,
her şeyden önce düşmana, mevcut sistemin özünü
oluşturan oligarşik/faşist devlete, bunun tüm
güçlerine karşı illegaldır. İllegaliteyi sadece
düşmana karşı sanmak büyük bir yanılgıdır; illegalite
sol ve devrimci güçleri de kapsar. Hatta ve önemle
altını çiziyoruz, iç illegalite gereği parti içi
güçlere karşı da uygulanır. Hangi alanda olursa
olsun her komite bu ana ilkeye göre konumlanmak
zorundadır.
Burada şu ya da bu
biçimde görülen bir yanlış eğilimi bir kez daha
ifade etmek ve bu yanlış eğilime karşı donanımlı
olmak zorunludur. Bu yanlış eğilim, illegaliteyi
özgür alan ile sınırlı gören, örneğin açık ya
da demokratik alanda illegaliteyi bir yana atan
ya da önemsemeyen eğilimdir. Çok kez, yasallık
ile meşruluğu birbirine karıştıran, her şeyi yasallıkla
sınırlayan, düzen içi solu ifade eden bu eğilim
Leninist örgüt anlayışından sapmayı ifade eder.
Lenin'in ifadesiyle en yasal alanda bile illegal
örgüt zorunludur. Bu anlamda, açık ya da demokratik
alan düşman saldırı ve sızmalarına en açık alandır
ve bu temel ilke bu alanda çok daha sıkı uygulanmak
zorundadır.
2) Komiteler düzenli
toplanacak, toplantı düzeni sağlanacak, gündemli
tartışma yapılacak, komite kendi alanına yönelik
kararları oy çokluğu ile alacaktır.
Düzenli toplanmayan,
her bir toplantıyı bir düzen içinde değil de rastgele,
kendiliğinden yapan, hiç bir kural ve prensibe
bağlı kalmadan toplanan, gündemi belli olmayan,
her kafadan bir sesin çıktığı bir toplantı devrimci
bir parti komitesinin toplantısı olamaz. Toplantının
bizzat kendisi bir örgütlenmedir; burada bir irade
ve yöntem vardır. Toplantıların bir amacı vardır;
o halde her şey bu amaca göre ele alınmak, kendini
örgütlemek zorunludur.
Bununla birlikte,
komite iradesi ancak oy çoğunluğu ile oluşur.
Tartışılır, tartışma nihayetinde bir karara, bir
politikaya dönüşür. Demokratik merkeziyetçilik,
burada devrededir, kararlar oy birliği ya da oy
çoğunluğuna göre alınır ve sıkı bir merkeziyetçilikle
uygulanır.
3) Tartışan ama karar
almayan komite olmaz. Tartışma parti içi demokrasinin,
katılımcılığın, karar süreçlerinin daha güçlü
olmasının bir gereğidir. Hiç şüphesiz bu yapılmalıdır,
ama tüm bunlar bir irade ve politikanın somutlanmasına
hizmet etmeli, karara dönüşmelidir. Bu anlamda
her somut sorun, kendi çözümüyle, yani karar ile
sonuçlanacaktır.
Eğer bir toplantıyı
iki aşamada ele alırsak, biri tartışma diğeri
karar aşamasıdır. Bu iki aşama bir birinden kopuk,
ayrı ayrı değil, aynı sürecin iç içe geçmiş iki
halkasıdır. Tartışmada, her devrimci sosyalist,
gündeme, sorun ya da sorunlara ilişkin görüş ve
önerilerini en açık, net biçimde ifade edebilir,
etmelidir de. Burası, bu örgütsel platform demokrasinin
en saf, en arı biçimde yaşam bulduğu yerdir; amaca
hizmet eden, parti yaşamını zedelemeyen, yoldaşça
ilişkiye zenginlik katan her şey önemlidir, değerlidir.
Parti içi demokrasi için bu tartışma ve katılım
yaşamsaldır. Bu meşru örgütsel platformda eleştiri,
öneri, katılımcılık birer haktır. Bu hakkı her
devrimci sosyalist kullanmalıdır. Sağlam ve disiplinli
bir parti de ancak bu hakkın kullanılmasıyla mümkündür.
Ancak sadece tartışan bir komite olamaz; bu, yani
sadece tartışan bir yerde olmak, örgütü "tartışma
kürsüsüne" dönüştürmektir. Böyle bir "kürsüyü",
böyle bir "lüksü" ret ediyoruz. Her
tartışma bir karar ya da somut politika ile sonuçlanmalıdır.
Böylesi bir anlayış ve pratik devrimci iradeyi
açığa çıkarır ve ön açıcı olur.
4) Komite işleyişinde
tartışma ve karar süreçleri iki biçimde olabilir.
Birincisi, komite kendi alanına yönelik tartışma
yapar ve karar alabilir. Her devrimci komitenin
bu yetkisi vardır. Burada, komite kendi alanına
ilişkin her şeyi tartışabilir, karara dönüştürebilir.
Hiç şüphesiz tüm bunlar, parti içi demokrasinin
ilkelerinden biri olan "açıklık-alenilik"
ilkesiyle partiye sunulmak ve hesabını devrimci
tarzda vermek koşuluyla bu yetki kullanılacaktır.
İkincisi ise, kendi alanını aşan, doğrudan partiyi
ilgilendiren tartışma ve önerileri olabilir. Her
devrimci komitenin böylesi görevi olmalı; bu görev,
iç işleyiş mekanizmalarıyla yerine getirilmelidir.
5) Her komite sınırları
belirlenen alan içinde görevli ve partili çalışmayı
temsil etmelidir.
Bu sınırlar kendiliğinden,
rastgele oluşmaz, parti tarafından belirlenir.
Eğer baştan tanımlanan sınır, görev yoksa pekala
bir kargaşada olabilir. Devrimci çalışmada bu
hal, bu kargaşa olumlu değil, olumsuzluk üretir.
Başı ve sonu belirlenen, görev sahası netleşen,
hedefleri, yöntemleri açıkça tanımlanan bir çalışmanın
başarı şansı vardır. Hiç şüphesiz, böylesi bir
komite, bulunduğu alanda partiyi temsil edecektir.
Bu temsil, bilgiye, devrimci çalışmaya, emeğe,
düşman karşısında devrimci direniş çizgisini sürdürmeye
bağlıdır. Bu anlamda, bu hak, bu özellikte bir
komiteye parti tarafından verildiği gibi, özünde
bir başka açıdan bu hak, o komite tarafından kazanılmalıdır.
6) Her komite gündemli
ve düzenli toplanırken, bu toplantılar iki ana
eksende örgütlenecektir. Birincisi, görev alanının
somut durumu, kitle ve kadro gücü, hangi araç
ve yöntemlerle kitlelere ulaşılacak, ortaya konan
görevler ve alınan sonuçlar nelerdir, sorun ve
çözüm yolları gibi tümden alanın sorun ve çalışmasını
kapsayacaktır. İkincisi ise, komite içi eleştiri
ve öz-eleştiridir. Komite üyeleri, ayda bir yapacağı
(ihtiyaç halinde daha sık yapabilir) eleştiri
ve öz-eleştiri toplantılarında kendini, yoldaşlarını
eleştirme hakkını kullanmalıdır. Bunun dışında,
sağda solda yapılan sözde eleştiri ise geçersizdir,
dedikodudur. Bu örgütsel platformda yapılan eleştiri
ve öz-eleştiriler meşrudur; bu meşru alanı terk
eden, içeriğinde doğruluk payı olsa da yöntem
olarak sorumsuzca yapılan bu sözde eleştiriler
ise suçtur, dedikodudur.
Sağlıklı bir işleyiş
için böylesi bir ayrıştırma, yani birincisi görev
alanın sorunları ve çözüm yollarını ele alma,
ikincisi sağlıklı bir işleyiş için eleştiri ve
öz-eleştiri mekanizmasının doğru ve verimli örgütlenmesi
yaşamsaldır. Bu sadece bir düzen getirmez, aynı
zamanda gelişmenin, değişmenin, ilerlemenin yolunu
açar. Bu bazı düzen içi kültürün, parti yaşamını
felç eden davranış biçimlerinin önünü baştan keser.
Dedikodu gibi toplumsal hastalık, maalesef devrimci
saflarda, örgütsel süreçlerde sık sık karşımıza
çıkmaktadır. Bu tip hastalıklara karşı sadece
bilinç de yetmez, örgütsel tedbirler şarttır,
örnek tutum ve davranışlar zorunludur. Böylesi
bir ilkeli işleyiş, bu yönde bir adımdır. Israrla
bunu örgütlemeliyiz.
7) Hiçbir birim ve
komitenin bir başka birim ve komiteden haberi
olmayacak, birimler arasında yatay ilişki kurmak,
keyfe bağlı olarak başka birimlere gitmek, "takılmak"
yasaktır. Her örgütlü devrimci sosyalist kendi
çalışma alanında olacak, eğer bir ihtiyaç doğarsa
sorumlusunun bilgisi dahilinde bu ihtiyaç çözülecektir.
Kendi çalışma alanı dışında özel dostluk kurmak,
ev ziyaretleri yapmak, sohbet ve dedikodu "ihtiyaçlarını"
burada gidermek, aile ilişkilerini iç içe geçirmek
anlamsızdır, yasaktır.
Komite tarzı örgütlenmek,
düşmana karşı gizliliği korumak, ilişkilerin iç
içe geçmesini önlemekten geçer. İktidar için dövüşenlerin
bu dertleri vardır; düzen içi solun ise böylesi
dertleri pek yoktur. Bu anlamda örgütsel ilişkilerde
yatay geçiş sorunludur, doğru değildir, iktidar
için dövüşenler için anlamsızdır. Bu sıkı bir
disiplin ilkesidir. Bu disiplin ilkesi, şu ya
da bu biçimde, günlük yaşam içinde, şu ya da bu
alışkanlıkla zedelenemez.
8) Her komite yürütmüş
olduğu faaliyetleri düzenli rapor edecektir. Bu
anlamda, komite düzenli rapor yazmak zorundadır.
Rapor yazmayan komite komite değildir; komite
işlevinden uzaktır.
Komite işleyişinde
temel kuralın biri budur. Devrimci partide rapor
ve talimat sistemi vardır. Her komite, her örgütlü
birey rapor yazmak, sorunları partiye iletmek,
çözüm yollarını meşru kanallarda aramak zorundadır.
Rapor bir "lüks", "kırtasiye"
işi; talimat ise "ensemizde boza pişirme"
işi değildir. Her ikisi bir sistemin iki yanıdır;
birbirini tamamlar, besler ve sağlıklı işlediği
ölçüde partiyi geliştirir. Eleştiri hak ise, örneğin
rapor yazmak görevdir. Parti kararları, politikası,
somut bir sorun için tutumu vb ise birer talimattır.
Her komite, her örgütlü birey tereddütsüz bunları
yerine getirmekle yükümlüdür. Bizim için disiplin
gönüllü disiplindir; parti talimatları için ölümü
göze alırız. Parti talimatlarını şu ya da bu nedenle
sulandırmak, doğru olmayan biçimde tartışmaya
açmak ise suçtur.
9) Her komitenin doğru
ve gerçek bilgiye sahip olma hakkı vardır; partiye
başvurarak bu hakkını kullanmalıdır. Bu parti
yaşamında çok kez "unutulan" bir ayrıntı
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu madde komite
ya da örgütlü birey ile parti arasındaki ilişkiye
denk düşer, ama işleyiş için önemli bir unsurdur.
Sol ve devrimci harekete sinen dedikodu kültürünü
aşmak ve demokratik merkeziyetçiliği kurumsallaştırmak
için yaşamsal bir özelliğe sahiptir. Bir devrimci
sosyalist sağdan soldan, çok kez gerçeği yansıtmayan
bilgiye değil, partinin verdiği bilgiye inanmalı
ve bunu her yerde, her platformda savunmalıdır.
Komite veya örgütlü bireyin partiden sözlü ya
da yazılı bilgi isteme hakkı vardır; bu hak ne
kadar sağlıklı kullanılırsa parti içi demokrasi
o kadar gelişir.
10) Her birim ve komite,
partinin merkezi kararlarını tereddütsüz uygulamakla
yükümlüdür. Hiçbir vesile ile bu kararlar esnetilip
sulandırılmayacak, sağa sola bükülmeyecektir.
Eğer komite ya da komite üyesinin parti kararlarına
yönelik bir eleştiri veya önerisi varsa, bu resmi
kanaldan partiye ulaştırılacaktır. Eleştiri haktır;
bu hak parti kararlarını uygulamanın önünde engel
değildir.
Leninist bir parti
için bu olmazsa olmazdır. Bu kural, yukarıda ifade
ettiğimiz bazı kurallarla birlikte düşündüğümüzde,
demokratik merkeziyetçiliğin ve parti içi demokrasinin
en önemli unsurudur. Her komite ve birimin parti
politikasını, kimi tutum ve davranışını eleştirme,
herhangi bir konuda öneride bulunma hakkı vardır;
ama her komite ve birimin, her örgütlü bireyin
parti kararlarını net, açık, samimi uygulamak,
parti karar ve politikalarına uyma yükümlülüğü
vardır. Tek politika-tek irade ancak bununla yaşam
bulur. Ancak bu kural içselleşir ve yaşam biçimine
dönüşürse devrimci parti topluma, halka güven
verir, partiyi, parti politikalarını halkla bütünleştirir.
11) Her komite parti
yayınlarını düzenli takip etme, iç eğitim çalışması
yapma, iç tartışmalarla parti çizgisini, stratejik,
dönemsel ve güncel politikalarını bilince çıkarmakla
görevlidir.
Kendini yenilemeyen
geriler, giderek süreçten kopar. Sol ve devrimci
harekete bakalım, dönüp kendi saflarımıza bakalım,
dün "devrimci" olan bugün sıradan birer
insan olmaktan bile uzak insanlara bakalım; göreceğiz
ki, belki her bir somut durumda bir dizi neden
olsa da, ortak yan, kendini geliştirmemedir. Parti,
canlı bir organizmadır; komite ve örgütlü birey
canlı, değişen, gelişen varlıktır. Değişme, gelişme
ve yenilenmenin motoru ideolojiktir. İdeolojik
olarak gelişmeyen, yenilenmeyen geriler, unvanı,
statüsü ne olursa olsun geriye düşer. Sadece ideolojik
değil, her alanda gelişmeli, yenilenmeliyiz. Yenilenme
dillerde basit bir sözcük değil, yaşam biçimidir.
O halde, bu yenilenme eyleminin bir parçası olarak,
parti yayınlarını takip etmek, bunları örgütlü
tartışmak zorunludur, bu parti yaşamımızın bir
parçasıdır.
Komitelerin Yönelim
Ve Faaliyet Tarzı
1) Tüm komiteler,
bulunduğu alanda kendi politik kimliği ile faaliyetlerini
yürütecektir. Tüm komite ve birimler her platformda,
sıradan insanlar karşısında, sol ve devrimci hareketle
ilişkide, politik bir etkinlikte vb. kendi politik
kimliği ile yerini alacak, devrim ve sosyalizm
davasını bu kimlikle savunacaktır.
Hiç şüphesiz ağır
illegalite koşullarında her adımda politik kimlik
öne çıkmayabilir ya da bazı çalışmalarda bilinçli
biçimde politik kimlik gizlenebilir. Örgütsel
ilişkiler her yerde her koşulda gizlidir; ama
devrimci çalışma açıktır, meşrudur. Biz işçi sınıfı
ve halk için devrimci politika üretiriz ve bu
politikaları tümden meşru yollardan (bu meşru
yollar her zaman yasal olmaz) halka ulaştırırız.
Bu politikaların cisimleştiği bir politik kimliğimiz
vardır; her alan kendi kimliği ile bu politikaları
halka ulaştırmak zorundadır. Bugün sol ve devrimci
hareketin, politik etkisi, toplumun düşünsel dünyasında
kapsadığı alan dardır; bundan dolayı, her alanda
kendi politik kimliğimiz ile temsil edilirken,
bu alanı büyütmek, politik kimliğimizi bu düşünsel
ve politik etkiyle bütünleştirmek için özen göstermeliyiz.
2) Devrimci çalışma
ve faaliyetler, kesinlikle sokağa dönük, militan
bir hat üzerinde örgütlenecektir.
Düzen içi sol, her
şeyi yasallıkla sınırlar ve uzlaşıcı bir hatta
ilerler. İktidar hedefinden uzak, küçük reformlar
için mücadeleyi her şey yapan düzen içi sol, sadece
politik hedefleri daraltmaz, bununla birlikte
kendini yasallığa dayandırır, yasal örgütlenmeyi
her şey yapar. Bu temelde yürütülen faaliyetler
düzenin sınırlarını aşmaz. Düzen içi sol, artık
öyle bir hal almıştır ki, devrimci her adım ve
refleksten uzaktır, devrimci ve yasal olmayan
eylemi, tıpkı düzen savunucuları gibi, meşru görmeme
alışkanlığına sahiptir. Biz bunu tümden, kökten
reddediyoruz ve bunun karşısına devrimci bir yolu,
hattı koyuyoruz. Biz, dost ve düşman karşısında
net, militan bir hatta devrimci faaliyeti örgütleriz;
her faaliyetimiz, her adımımız halka dönüktür.
Bu faaliyetlerde sık sık ifade ettiğimiz gibi,
yasal imkanları sonuna kadar değerlendiririz,
ama her şeyi yasallık içinde ele almayız. Militan,
direnişçi, uzlaşmaz bir çizgide, yasal, yasadışı
her faaliyet bizim için meşrudur. Burada soru
şudur: biz, düzen içi soldan tümden soyut bir
yerde mi duruyoruz? Hayır. Özellikle gerileme
süreçlerinde, eğer politik ve örgütsel olarak
zayıflamışsak, şu ya da bu biçimde düzen içi solun
etkisine de açık konum olur. Bunlara karşıda güçlü
panzehir oluşturmak görevimizdir. Düşman küçümsenemez,
ama düşmanın gücü de her şeyin önünde olamaz.
Bu açıdan, altını çiziyoruz, militan ve sokağa
dönük, direnişçi bir hatta devrimci faaliyetlerimizi
örgütlemek son derece önemlidir.
3) Devrimci çalışma
ve faaliyetlerde yeni ilişki ve insanlara ulaşmak
amaçlarımızdan biridir.
İçe dönük, halka yansımayan,
halkta etki uyandırmayan devrimci faaliyet, eylem
anlamsızdır. Tek başına bir devrimci faaliyet
ya da eylem insan örgütlemeyebilir, ama her devrimci
faaliyet ve eylem aynı zamanda örgütlenmeye zemin
sunar, önünü açar. Sol ve devrimci hareket içe
çok kapanmıştır. Bu içe kapanma eğilimi, gerileme
ve durgunluk süreçlerinin etkisiyle bizde çok
daha yoğundur. İçe kapanan, politik süreçlerden
kopar, örgütsel güç kaybeder, kendi içinde didişir,
küçük sorunlar büyük sorunlara dönüşür. Her içe
kapanış, özünde devrim hedefinden uzaklaşmadır;
devrimci örgüt ve devrimci bireyin ufkunu daraltmasıdır.
Dışa açılan, emperyalizm ve oligarşiye karşı mücadele
eden, halka açılan, yönünü halka dönen devrimci
parti, elbette sorunlar yaşar ama bu sorunlar
gerçek sorunlardır, ilerlemenin, gelişmenim sorunlarıdır.
Bu içe kapanmayı kırmanın iki ana yolu vardır.
Biri, emperyalizme ve oligarşiye karşı mücadeleyi
her şeyin başına koymak ve bu yönde devrimci faaliyetleri
hızlandırmaktır. İkincisi ise, halka açılmaktır.
Bu iki yanı birbirinden koparmak, karşı karşıya
getirmek mümkün değildir; tam tersine her iki
yan birbirini besler. Biri olmadan diğeri olmaz;
mücadele etmeden halka açılamazsın, halka açılmadan
mücadele edemezsin. Dışa, halka açılmak, yeni
insan, yeni ilişki bulmak, bunları partiye kazanmaktır.
Lenin'in "Örgütlenin!" talimatı hepimiz
için geçerlidir. Bu talimat, sadece daha ileri
bir politik ve örgütsel düzeyi inşa etmek için
değil, aynı zamanda adım adım dışa açılmak, halkla
ilişkileri geliştirmek içindir. Yeni bir devrimci
hareket inşa etmek için bu zorunludur.
4) Komiteler, devrimci
çalışma ve faaliyetlerde parti güçlerini ve çevre
ilişkilerini seferber edecektir.
Devrimci partinin
asıl omurgası örgütlü güçlerdir, "devrimciler
örgütü" dür. Ama devrimci bir parti için
bunun kadar önemli olan bir diğer şey ise, "devrimciler
örgütü" ile şu ya da bu biçimde ilişkili,
doğrudan ya da dolaylı bağ içinde olan "kitle
örgütü"dür. Devrimci parti, bu anlamda "devrimciler
örgütü" ve "kitle örgütü"nün toplamıdır.
Devrimci çalışma ve
faaliyette "devrimciler örgütü" yani
örgütlü güçler motor rolü oynar. Her alanda, söz,
davranış, eylem, bir pratiğin örgütlenmesi, emek,
her şeyde örgütlü devrimci sosyalistler öncü,
örnek olmak zorundadır. En önde onlar olacak,
en çok emek onlar verecek, insanları onlar birleştirecek,
insanların her şeyi ile onlar ilgilenecektir.
Bu anlamda, parti güçlerini devrimci çalışma ve
faaliyette seferber etmek son derece önemlidir.
Devrimci sosyalist olmak bunu gerektirir. Örgütlüysen
örgütlü hareket edeceksin; örgütlü görünüp örgütsüz
yaşamayacaksın, devrimciliği "geçerken uğradım"
mantığı ile değil yaşam biçimi görerek, bunu içselleştirerek
yapacaksın. Örgütlüysen partiye sahip çıkacaksın,
partiyi kendi dışında bir yerde aramayacaksın,
bol bol sözde eleştiri yapan ama kendine toz kondurmayan
olmayacaksın. Örgütlüysen öncü olacaksın, devrimci
çalışma ve faaliyetin tam merkezinde olacaksın,
"örgütlü örgütsüzlük" konumuna düşmeyeceksin,
eğer bu konuma düşmüşsen hızla bundan kurtulacaksın,
kendini devrime adayacaksın. Komitenin, burada,
devrimci çalışma ve faaliyette başarısı, tüm örgütlü
insanları seferber etmekten geçmektedir.
Ama öte yandan tek
başına örgütlü güçlerle sınırlı devrimci çalışma
ve faaliyet kısırlaşır, her şeyi başaramaz. Başta
devrimci sosyalist hareketin çevre ilişkileri
olmak üzere, sıradan işçiyi, kadını, genci, insanı
biz bu çalışma ve faaliyet içine katabiliyorsak
işte asıl başarı burada yatar. Devrimci politika,
eylem, çalışma ve faaliyet halk içindir; bu çalışma
ve faaliyetlerde adım adım halka açılmalı, onlarla
ilişki kurmalı, çalışma ve faaliyetimizin bir
parçasına dönüştürmeliyiz. Komitelerimiz, çevre
ilişkilerimizi, hatta sıradan kişileri (komşumuzu,
sınıf arkadaşımızı, akrabamızı vb), demokrat çevreleri
de bu süreçlerin parçası yapmaya büyük özen göstermelidir.
Bu başarılırsa, mücadele içinde yeni ilişkilere
ulaşmak ve onları partiye kazanmak mümkün olur.
Parti güçleri ancak böyle büyür, çoğalır; nitel
ve nicel gelişmenin yolu açılır.
5) Komiteler yönünü
halka dönecek, bugünden devrimci halk hareketinin
inşası için somut adımlar atacaktır.
İşçi sınıfına, öğrenci
gençliğe, esnafa, aydına, emekçi kadına, halk
ve tüm ezilenlere ulaşmak çeşitli biçimlerde olur.
Bunun için tek bir formül yoktur. Tüm bu kesimlere
ulaşmanın birden fazla yolu, kanalı vardır. Devrimci
bir hareket inşa etmek için bunları en doğru biçimde
örgütlemek zorunludur. Halkın sorunlarına, yaşamına
dokunmayan, halka uzaktan ve yukardan bakan yol,
yöntem, kanal halkı örgütleyemez. İşte yukarıda,
Lenin'in tanımıyla ifade ettiğimiz "kitle
örgütü" kavramı burada önem kazanır; halka
ulaşmanın yolu, halkla doğru bir ilişki kuran
"kitle" yani "halk örgütlülükleri"
inşa etmektir.
İçe dönen, mevcut
kitle örgütlülüklerini dağıtan bir devrimci parti
geriler. Solun ve devrimci sosyalizmin bu açıdan
yaşadıkları öğreticidir. Bugün, her alanda geniş
kitleleri kucaklayan örgütlülükler bir hayaldir;
ama yönünü halka dönmeyen, halkı örgütlemek için,
bu koşullarda somut, sade, sürecin ihtiyaçlarına
uygun adım atmayan bir hareket de üzerindeki ölü
toprağını atamaz, buzu kırıp yolu açamaz. Hangi
alanda olursak olalım, yönümüzü halka dönmeliyiz,
tek bir ilişkinin bile arkasından koşmalıyız,
güçlerimizi uygun biçimde merkezileştirmeli, güçleri
dağıtmadan, anlamsız ve işlevsiz sözde açılımlardan
uzak olarak halkı örgütlemeliyiz. İnsan örgütlemeyen,
halka dönüp bugünden küçük adımlar atmayan bir
komite doğru ve devrimci bir işleve sahip olamaz,
devrimci bir rol oynayamaz.
6) Bu faaliyetlerde
yasal imkanlar değerlendirilecek, ama asla kendimizi
yasallıkla sınırlamayacağız.
Düzen içi sol, yukarıda
da ifade ettiğimiz gibi, her şeyi yasal sınırlar
içinde, düşmanı rahatsız etmeyen biçimde ele alır.
Biz bunu tümden reddediyoruz. Meşruluktan güç
alacağız, meşru olan her aracı kullanacağız. Meşru
olan bazen yasal olur ama bazen de yasadışı. Önemli
olan meşru olmak, halka zarar vermemek, doğru
ve devrimci bir rol oynamaktır. Devrimci sosyalizm
elbette yasal alanı, yasal imkanı, en doğrudan
açık alan üzerinden kullanır, örneğin basın açıklaması,
yasal gösteri ve etkinlik örgütler, ama en açık
alan örgütlenmesi bile kendini yasallıkla sınırlamaz.
Haklı, meşru, halkın sorunlarına işaret eden,
onları mücadeleye çağıran, onlara güven veren
her yol ve yöntem kullanılabilir. Komitelerimiz
tüm bunları ihtiyaca göre en verimli uygulamakla
yükümlüdür.
7) Başta merkezi politik
yayın organımız olmak üzere, politik faaliyetlerimizde
kullandığımız her araç, en geniş kesime ulaştırılacak,
sadece parti güçleriyle değil, parti çevresi ve
hatta sıradan insanlarla bu temelde politik bir
ilişki kurulacaktır. Bu sürekli, sistemli bir
görevdir.
Biz insanlarla asıl
olarak politik bir ilişki kurarız. Bu politik
ilişki başta politik yayınlarımız olmak üzere
çeşitli araçları içerir. Hem devrimci sosyalizmin
politikasını, çeşitli görüşlerini, her somut sürece
ilişkin tutumunu halka anlatmak, hem de ideolojik-politik
birliği güçlendirmek için başta yayın olmak üzere,
her araç ve etkinliği en geniş kesime ulaştırmak
görevimizdir. Bu görev küçümsenemez, her komite
bunu sistemli, sürekli biçimde yapmalıdır.
8) Komiteler parti
tarzını bilince çıkarmalı ve her adımda bunu somutlaştırmalıdır.
Bir devrimci partiyi
belirleyen ideolojik-politik çizgisidir; ama sadece
bu her şey değildir. Hatta sıradan insan için,
ideolojik-politik çizgi bir anlamda daha geride
kalır; sorun ve sorunlar karşısında gösterilen
tavır, davranış, kültürel özellikler, tarz çok
daha öne çıkabilir. Daha iyi anlaşılsın diye ifade
ediyoruz; bugün Mahir'i savunan, bu iddiaya sahip
bazı devrimci parti ve örgütler olsa da, özünde
tüm bunlar artık ayrı ayrı bir hat üzerinden yürümektedir.
Neden? 40 yılı aşkın süreçte, sadece ana, temel
ideolojik tezlerde neyi nasıl anladığımız kadar,
sorunlar karşısında gösterilen tutum, sol içi
ilişki biçimi, kültürel kodlar, politik tarz gibi
birçok özellik farklılaşmıştır.
İdeolojik-politik
alanda ne söylerse söylesin, bir devrimci partinin,
elbette bu zemin ile sıkı bağ içinde, kendine
özgü kültür ve tarzı olmalıdır. Devrimci sosyalizmin
kendi kültür ve tarzı vardır ve bu kültür ve tarzı
her gün, her adımda yeniden ve yeniden üretmek
mücadelesi içindedir.
Devrimci sosyalizm,
sosyalist kültürü parti yaşamının merkezine koyar,
tüm alt kültürleri, bunlara uygun davranış biçimlerini
reddeder. Devrimci sosyalizm, düşman karşısında
uzlaşmazdır, "en az" değil, "günü
kurtaran" biçimde değil, devrimci direnişi
çizgi olarak benimser, her alanda direnişi yaşam
biçimine dönüştürür. Dostlarımıza dostuz, düşmana
ise düşman; ikisi arasına kalın bir çizgi koyarız.
Sol ve devrimci ilişkilerde düşmanca tavrı, her
şeyi kendi merkezinde ele almayı reddederiz; kim,
neyi, nasıl savunursa savunsun, kapsamış olduğu
politik alan ne olursa olsun sol ve devrimci güçlerle
eşit ve özgür ilişki kurarız. Politik bağımsızlığımıza
önem veririz, bu bizim için ilkesel bir duruştur,
bundan vazgeçmeyiz. Parti değerlerini gözümüz
gibi koruruz, bir çiviye sahip çıkarız, koruruz,
geliştiririz; şehitlerimiz ve ideolojik-politik
çizgimiz değerlerimizin başında gelir, her yerde,
dost ve düşman karşısında tavizsiz savunuruz,
bunun için ölürüz. Dilimiz ve üslubumuz devrimcidir,
insanları ötekileştiren, aşağılayan, küçümseyen,
üstten bakan bir tarzımız ve üslubumuz olmaz.
Birleştirici ve güven veren bir yerde olmalıyız;
bundan dolayı, insanları ötekileştiren, insanların
özel sorun ve yaşamını didikleyen, insanlarla
sürekli didişen, her önüne gelen ile "kişilik
çatışması" yaşayan, düne "takılan"
ve bir türlü bugüne gelmeyen, dedikoduya zemin
sunan ve bunun parçası olan bir yerde olmayız.
Devrim ve sosyalizm davası partide somutlaşmıştır;
parti her şeydir. Önümüze çıkan her sorunu kendi,
bireysel çıkarımızla değil, partiyi merkeze alan,
partinin çıkarlarını her şey yapan biçimde çözeriz.
İnsanlara eşit davranır, devrimci adaletten taviz
vermeyiz. Çevreciliği, kastlaşmayı reddederiz.
Partiye bağlılığa önem veririz, emek cimriliğini
sevmeyiz, görevlerimizi yaparken "kişisel
iktidar oyununa" tenezzül etmeyiz. Çifte
standardı, kendine demokrat davranışları reddederiz.
Yalan, tembellik gibi toplumsal ve ideolojik hastalıkları
sevmeyiz. Devrimcilik adına kendini pazarlayan,
"emek, örgüt, mücadele" deyince yan
çizen, başkalarının arka bahçesi olmayı özgürleşme
sanan tipleri sevmeyiz; bilincimizi, örgütsel
ve siyasal birikimimizi, ruhumuzu, canımız dahil
her şeyimizi devrimci sosyalizme sunarız. Ağır
günlerin yükünü sabırla taşır, ilk dönemeçte,
ilk zor günlerde "özgürleşmeyi" reddederiz.
Kısaca tarih içinde
ilmik ilmik örülen, her adımda daha ileri taşımakla
yükümlü olduğumuz kültürü ve tarzı, devrimci sosyalizmin
kültür ve tarzını, her bir komitemiz temsil etmeli,
dost ve düşman karşısında eğilmeden, bükülmeden
bunu savunmalıdır. Her devrim sempatizanına, her
Devrimci Sosyalizm sempatizanına bunu taşımalıyız,
onlara örnek olmalıyız, bu kültür ve tarzı emek
ve irade ile inşa etmeliyiz.
2013 Yılını Kazanacağız
Bilindiği üzere, devrimci
sosyalizm Leninist bir prensip olan "tek
irade-tek politika"ya göre örgütlenmekte,
her adımını da buna uygun atmaktadır. Çok kanatlı,
"hizip hakkı", "çatı partisi",
"cephe partisi" gibi tüm modelleri reddediyoruz.
Son yıllarda değişik biçimlerde, bazen açık, bazen
örtülü biçimde Leninist parti anlayışına yönelik
saldırılar olduğu bilinmektedir; tüm bunlara cepheden
savaş açıyoruz. Dünyanın hiç bir coğrafyasında,
hiç bir Marksist-Leninist partide "tek tip
insan", her süreç için geçerli "tek
bir politika" yoktur, özgünlük ve farklılıklar
yaşamın doğal sonucudur. Leninist partide özgünlükler,
farklılıklar parti içi demokrasi içinde özümlenir;
partiyi asıl belirleyen stratejik yönelim ve politikalarıdır,
dönemsel ve güncel taktik politikalar da bu temelde
ele alınır. Parti içinde bu anlamda her şey tartışılır;
tartışma biter, karar ve politikalar ortaya çıkar
ve bundan sonra tek politika, tek irade söz konusudur,
tüm parti ve cephe örgütleri bunun etrafında birleşir,
saf tutar, savaşır.
Yeni süreci kazanacağız;
kazanmanın yolu tek irade tek politikadan geçer.
Devrimci bir parti
saflarında dağınıklık ve örgütsüzlüğe tahammül
edemez; eğer bu şu ya da bu biçimde ortaya çıkarsa
bunu aşmak, önce "evinin önünü temizlemek"
zorundadır. Dağınıklık, "örgütlü örgütsüzlük"
halleri, "demokrasi" adına parti karar
ve iradesini bozma eğilimleri sürecimize zarar
vermektedir; bunlara müsaade edilmeyecek, devrimci
sosyalizm bu "lüksü" taşımayacaktır.
Şimdi ileri adımları hızlandırma zamanıdır.
Yeni süreci kazanacağız;
daha hızlı koşup daha ileri adım atacağız!
Sade, basit, ama net
bir yoldan yürüyeceğiz. Sürecimize güç katmayan
her şeyi reddediyoruz. Hayali projeler ile işimiz
yok, güçlerimizi bölen ve işlevsiz kılan, pratik
değeri olmayan sözde açılım yok. Her alanda ilerlemeyi
önümüze koyduk, hiç bir alanı bir başka alanla
kıyaslamıyor, kendi dinamiklerimizi geliştirme
görevimizi "amasız" yerine getirmeyi
önümüze koyduk. Kaybolan, bozulma eğilimleri gösteren
tüm değerlere sahip çıkıyoruz; artık "emek",
"örgüt", "mücadele" gibi bizi
biz yapan kavramlar öne çıkacak, "örgütlü
örgütsüz", "emek cimriliği", mücadele
için "mazeret" üretme pratik ve eğilimlerini
elimizin tersi ile bir kenara bırakacağız.
Her ilişkiye koşacağız.
Devrimci olan, emek verilen tek bir kişi, ilişki
ve değere sahip çıkacağız. İnsan örgütlemeyen,
örgütlü insanı ötekileştiren, kendine ve sürecimize
emek vermeyen, devrimin hamalı olmayı "lüks"
sayan devrimci sosyalist, kadro, komite olamaz.
Bir kişi bir kişidir, milyonlara gözümüzü dikecek,
milyonlar için politika üretecek, politikamızın
milyonlara ulaşması için mücadele edeceğiz, ama
bir, iki, üç gibi tekil insana ulaşmaktan da vazgeçmeyeceğiz.
İki, üç daha fazla insan mı ulaştık, çeşitli biçimlerde
yan yana getireceğiz, çalışma grupları oluşturacağız,
onların enerjisini açığa çıkarıp onları yeni ilişki
ve görevlere seferber edeceğiz. Örgütleneceğiz,
örgütleyeceğiz, yeni insan ve yeni örgütler için
yeni adımlar atacağız. Biri iki, ikiyi dört edeceğiz,
her şeyi devrimci sosyalizme kanalize edecek,
yeni güçleri kazanacağız.
Yeni süreci kazanacağız;
yolumuz nettir, emek, irade, örgüt ile bu süreci
kazanacağız.
Her alan ve komitemiz,
stratejik ve dönemsel politikaları temelinde,
sürecimize uygun bir düzeyde kendini örgütlemek,
yoğunlaşan politik gündemler içinde bir adım öne
çıkmak zorundadır. Durgunluk içinde, süreç ve
ihtiyaçlardan kopuk, titrek duruş, mücadele ve
somut adımların şu ya da bu nedenle ıskalanması
mümkün değildir. Hedefe yoğunlaşmayan, süreci
uzatan, durgunluk ve gerileme sürecinin tortularına
takılan her şey düzen içidir, sürecimize, tarihimize
karşı bir eylemdir. Bunlar kabul edilemez, edilmeyecektir.
Bir değil, birkaç adım öne çıkacağız; sabırla,
ilmik ilmik süreci öreceğiz.
Kazanacağız; örgüt
her şeydir, komiteler örgütün özeti, özüdür.
Yoğun gündemler dizisi
bizi beklemektedir. Bir yandan neo-liberal saldırılar,
anti demokratik uygulama ve kültürel baskılar,
bir yandan derinleşen Kürt Ulusunun özgürlüğü
sorunu, bir başka yanda yeni emperyalist işgal
ve saldırıların bölgemizde güncelleşmesi, diğer
yanda devrimci hareketin, devrimci sosyalizmin
doğal gündemleri. Bu süreçte, genel ve özel gündemler
ağırlaşmış ve iç içe geçmektedir. Yoğunlaşmış
gündemlerle yoğunlaşmış bir sürece adım atıyoruz;
tüm bunlara yönelik sözümüz ve eylemimiz olmalıdır,
olacaktır.
Yeni görevler ve yeni
adımlar bizi beklemektedir.
ŞUBAT-2013
|