KESK-BTS ANKARA ŞUBE BASIN-YAYIN
SEKRETERİ
Dünyanın
yeniden dizaynı ve egemen güç odaklarına göre
yapılandırmasının dünyanın bir çok ülkesinde olduğu
gibi 12 eylül ve 24 ocak kararlarıyla birlikte
ülkemizin de gündemine girmiştir. Ülkemiz bu konuda
yaptığı hamlelerle bölgenin eş başkanlığına layık
görülmüş ve halen bu projelerden birinin eş başkanlığını
yürüterek Arap Baharının kanlı çiçeklerini Suriye
halkının kanıyla sulamak ve rüştünü ispatlamak
için elinden geleni fazlasıyla yapmaktadır. Bir
yandan savaş tam tamlarını çalarken diğer yandan
da devletin bu politikalar doğrultusunda yapılanması
için meclis iradesi devre dışı bırakılarak bir
gecede çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler ile
bu süreç tamamlanmaya çalışılmaktadır.
Cumhuriyet
tarihinin en acımasız neoliberal politikalarını
uygulayan AKP iktidarı bütün kamu kurum ve kuruluşlarında
olduğu gibi ulaşım alanında aynı uygulamalara
imza atmakta, kendisinden önce başlayan süreçleri
hızla sonlandırmaya çalışmaktadır. Özellikle demiryollarında
emekçilerin örgütlülüğü bu politikaları engellemektedir.
AKP iktidarı bu engeli ise kendi yaratığı güdümlü
sendikaları eliyle aşmaya çalışmakta ve Demiryolcusuz
demiryolu olarak ifade ettiğimiz demiryolu kanunu
taslağını demoklesin kılıcı gibi çalışanların
başında tutmaktadır. Demiryolu çalışanlarını da
yanına almak için bu kanun içine bazı rüşvet niteliğindeki
maddeleri de koymayı ihmal etmemiştir.
Peki
Demiryolu Kanunu özü itibariyle nedir? Demiryolculara
ne getirip ne götürecektir? Bu kanun taslağına
kısaca göz attığımızda;
Demiryollarının
bütünlüklü yapısını parçalamaktadır. Demiryollarını
üç parçaya ayırmakta inşaat, alt yapı ve taşıma
işlerini farklı genel müdürlükler olarak ayırmaktadır.
Tekel niteliğindeki demiryolu taşımacılığını ortadan
kaldırmakta özel sektörün önünü açmakta ve özel
sektörü teşvik etmektedir.
Demiryolu
çalışanları ve onların örgütlülüğünü ortadan kaldırmaktadır.
Demiryollarında Dünya Bankası kaynakları ile yapılan
bütün "Yeniden Yapılanma" çalışmalarında,
çalışan sayısının azaltılması önerilmiş bu öneriler
doğrultusunda 70 bine yakın olan demiryolu çalışanı
sayısı 28 bine düşmüştür. Bu "az adamla çok
iş" politikası olarak hayat geçmiştir. Taşeron
personel uygulaması hayata geçirilmiş bu gün itibariyle
demiryollarında hizmet alımı ile çalışan güvencesiz
personel sayısı 5 bini geçmiştir. Buna demiryolu
inşaat ve bakımında çalışanlar dahil değildir.
Demiryolunda
kazaları artmış demiryolu ve demiryolcu güvenliği
ortadan kaldırılmıştır. Yeniden yapılanma çalışmaları
ile birlikte demiryolu tarihinin en büyük kazaları
art arda yaşanmış demiryolları güvenliği ile değil
kazalarıyla kamuoyu gündemindeki yerini sürekli
hale germiştir. Kazaların sıklığı demiryollarını
karayolları ile özdeşleştirmiş ve bu kazalar kanıksanır
hale gelmiştir. Diğer yandan uygulanan personel
politikasında demiryolcuların can güvenliği göz
ardı edilmiş, demiryolları tersanelerdeki kazalarla
yarışır hale gelmiştir. Özellikle manevra hizmetini
yürüten personel olarak ifade ettiğimiz makasçı,
manevracı ve gardıfren unvanlı personelin tren
teşkil memuru unvanı adı altında birleştirilmesi
sonucu her 45 günde bir yaşanan feçi kazlarla
bu personel tren altında kolunu bacağını ya da
hayatını kaybetmiştir. Diğer unvandaki personelle
birlikte demiryolları en fazla iş cinayetinin
işlendiği kurumlar arasına girmiştir.
Demiryollarının
tamamlayıcısı olan birçok işyeri ya kapatılmış,
ya özelleştirmiş ya da işlevini yitirmiştir. Demiryolu
limanları yıllık gelirlerine bile denk gelmeyen
rakamlarla özelleştirilmiştir. Mersin limanında
olduğu gibi 0 (sıfır) personel ile devredilmiştir.
Buradaki liman personelinin bir kısmı demiryollarına
dağıtılmış, bir kısmı da emekliğe sevk edilmiştir.
Devir sonrası limanda emekçilerin örgütlüğü yok
edilmiş ve yeni personel köle şartlarında çalışmaya
mahkûm edilmiştir. Demiryolu meslek lisesi kapatılmış,
eğitim merkezleri işlevsizleştirilmiş, yüzlerce
istasyon kapatılmış, bölgesel yolcu trenleri seferden
kaldırılmış, hastaneleri devredilmiş, atölyelerin
önemli bölümü kapatılmış, demiryolu taşınmazları
yüzyılın fırsatı olarak satışa çıkarılmıştır.
Özel sektör vagonları serseri mayınlar gibi demiryolu
güvenliğini tehlikeye atmıştır. Hiçbir hukuki
altyapısı olmadan kanun dışı yollarla özel tren
işletmeciliğine başlanmış bu trenlerden Erdemir
treni sefer konulduktan kısa bir süre sonra uçmuştur.
BTS'nin açmış olduğu dava ile Danıştay özel tren
işletmeciliğinin yasal olmadığını onaylayarak
bu uygulamayı iptal etmiştir. Ancak özel sahıslara
ait seyrüsefere uygun olmayan vagonlara göz yumularak
tren trafiği tehlikeye atılmıştır. Bugün neredeyse
şahıslara ait vagon sayısı TCDD vagon sayısına
ulaşmıştır.
Bütün
bunlara bakıldığında ve en son çıkan 655 Kanun
Hükmünde kararname ile 1995 yılından bu yana sürece
yayılarak demiryollarında yeniden yapılanmanın
hayata geçtiğini görmekteyiz. 655 sayılı kanun
hükmünde kararname 150 yıllık demiryollu birikimini
tasfiye etme ve piyasalaştırma için gerekli hukuki
zemini yaratmıştır. Demiryolu Kanunu Tasarısı'na
bir şey bırakmamıştır. Demiryolu kanunu sadece
kutlama pastası işlevine sahip olacaktır. Demiryolunun
nasıl paylaşılacağı konusundaki aralarındaki çıkar
çatışmasında uzlaşıldığı anda da bu pasta kesilerek
paylaşılacaktır.
Sonuç
olarak biz emekçiler açısından demiryolu kanunu
demiryolcuların demiryollarından atılması kanunudur.
Çalışanların bugün varolan 5 binin üzerindeki
taşeron çalışanı gibi örgütsüz olarak asgari ücrete
mahkum edilmesidir. İş kazası adı altına iş cinayetlerine
kurban edilmesidir.
|