Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini
 

 

       Seni anlatabilmek seni...
İyi çocuklara...

       Seni düşündüğümde aklıma ilk gelen şiir bu. Hep bir anlatamama, eksik anlatma kaygısıyla birlikte.
       Daha dün gibi herşey. Sen kapıdan içeri gireceksin ve olanca coşkunla yapılan bir işi -büyük küçük farketmez- anlatacaksın. Çok yakından tanımayanların belki biraz abartılı bulacağı bir coşkuyla. Ya da yeni okuduğun bilimsel bir haberi paylaşacaksın. Plüton’un elinden gezegenliği alınmış biliyor musun diyeceksin? Dinlediğin ve çok sevdiğin bir müzik ezgisini bütün yoldaşlarınla biraz da zorla paylaşacaksın ve “ne kadar güzel değil mi?” diye soracaksın boynunu yana yatırarak. Gittiğin yerlerden mektuplar yazacaksın, oradaki durumu anlatacaksın, fidanlar dikeceksin gittiğin her yerde. Adı Tamer, Atilla, Doğan, Ercan olan fidanlar...
       Dünyanın oluşumunu büyük bir heyecanla tekstil işçisi yoldaşlarına anlatacaksın. Karşındakiler bir şey anlamasa da sendeki heyecan, onlara da geçecek.
       Bir eylemdesin yine kıvırcık saçların salına salına yürüyeceksin. Eğer iyi bir eylem olmuşsa değme keyfine.
       Yanlışımda elimi tutarak “ama canım yoldaşım öyle olmaz ki” deyip, uzun uzun yaptığım hatayı anlatacaksın.
       Devrim gününü düşleyeceksin yine. Haylindeki o günü anlatacaksın herkese. Nasıl nostalji olsun diye atlarla Taksim Meydanı’na gireceğimizi. Nasıl beyazlar giyeceğini ve dans edeceğini. Serpil’mizin resmini nereye asacağımızı.
Devrim sonrasında nasıl herşeyi yeniden kuracağımızın planlarını yapacaksın. Takıldığın bir konu oluğunda dönüp ustaların bu konuda neler söylediğine bakıp anlatacaksın. “Aslında kent sorununda şöyle birşey söylemiş Marks”
Karşılaştığımız bir sorunda uzun uzun düşüneceksin. Bulutlar çökecek güzel gözlerine. Sonra çözüm bulduğunda aydınlancak yüzün.
       Kitapların başında uyuyakalacaksın yine. Bir sürü notlar almış olacaksın paylaşmak için.
       Ağız dolusu güleceksin yine. Sana çok yakışan o gülümsemenle.
       Sonra şehit yoldaşları anlatacaksın genç yoldaşlara. Gözlerinden okunacak onlara duyduğun sevgi. Ve söz vereceksin en içten duygularla onlara layık olmak için.
       Saatlerce hatta günlerce hazırlanacaksın yapacağın bir konuşmaya. Her seferinde “aman bir eksiklik kalmasın” telaşın her halinden belli olacak.
       Her randevuna saatler öncesinden hazırlanmaya başlayacaksın, geç kalacağım diye korkacaksın ama asla geç kalmayacaksın.
       Seninle ilgili övücü birşey söylendiğinde utancından kızarıp kafanı eğeceksin yine.
       Aldığın her eleştiriyi uzun uzun düşünüp dersler çıkaracaksın ve bunu yoldaşlarla paylaşacaksın.
       Dünyanın neresinde bir devrimci katledilse için parçalanacak yine. Ve ona da söz vereceksin “hesabın sorulacak” diye.
       Hastalığından kaynaklı biraz dinlen dendiğinde küseceksin yine. Kavgalar edeceksin bana böyle davranmayın diye. Hastalığının atak dönemlerinde işler yoldaşlara kalıyor diye üzüleceksin.Hasta yatağında direşinteki işçileri soracaksın onca ağrının içinde.
       En ufak bir yakınma olmayacak yine. Büyük küçük tüm işler için önce kendini önereceksin.
       Sımsıkı sarılacaksın yoldaşlarına ve dostlarına yine.
       Dertlendin mi biraz “kırmızı gül demet demet” diye türkü tutturacaksın.
       Her defasında sanki ilk defa gidiyormuş gibi gideceksin her eyleme. Aynı coşkuyla, aynı heyecanla.
       Ve büyük bir coşkuyla “Mahir, Hüseyin, Ulaş. Kurtuluşa Kadar Savaş” sloganını atacaksın her eylemde.
       Hepsi ve çok daha fazlası aklımda, aklımızda. Ve verdiğimiz sözlerde....
       Daima bizimlesin, daima seninleyiz....

 
 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Şehit Muhtar Mah. Yoğurtçu Faik Sokak No: 12-14 Kat: 4
Beyoğlu/İSTANBUL