Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

58. Sayı - Mart 2008

2008 Newrozu, Kürtler için çok zor koşullarda geliyor.
2008 Newrozu, Kürtleri yol ayrımına sürükleyen koşullarda geliyor.
Aylardır Güney’de dağı taşı bombalayan, televizyonlarda bilgisayar oyunu gibi önce hedefi, sonra füzeyi, sonra patlamayı gösterip teknolojik gösteriler yapan TSK, sonunda bölgeye karadan da girdi. Girdi ve çıkması pek uzun sürmedi! Öyle görünüyor ki, süreç pek de o kadar verimli geçmemişti…
Rivayetler muhtelif!
Psikolojik savaş bütün hızıyla devam ediyor. Hatta öyle hızla devam ediyor ki, basının hızdan başı dönüyor, beyni sulanıyor. Örneğin üç gün önce Oramar baskını komutanı Ape Hüseyin’in öldürüldüğü manşetlerden veriliyor; üç gün sonra ise aynı Hüseyin, Fırat Haber Ajansı’nda fotoğrafları ve röportajıyla boy gösteriyor ve doğrusu gayet de sağlıklı görünüyor! Üstelik ona sorarsanız, Ankara’daki “ABD istedi harekat durduruldu” tartışmaları tamamen gereksiz; çünkü o, harekatın durmasının ordunun Zap’ta aldığı ağır yenilgi yüzünden olduğunu söylüyor.
Olsun! Böyle ayrıntılar Mehmetçik basınının umurunda bile değil. Onlar, Genelkurmay’ın web sitesini, bilgisayarlarında sürekli açık tutuyorlar ve ne gelirse basıyorlar; bununla da yetinmeyip üstüne de kendileri ekliyorlar; diğer taraf ne demiş, ne dememiş hiç önemli değil. Bütün haberleri alt alta dizerseniz eğer, şu ana kadar PKK’de öldürülmedik yönetici yok! Çizilen tabloya bakılırsa gerillaların ise tümü ya öldü ya da teslim olmak için akın akın sınır boylarına geliyorlar!
Zap ile ilgili tek doğrudan haber kaynağı olan Washington Post muhabirlerinin izlenimlerine ise Türk basınında ancak “gerektiği kadar” veriliyor. Post’un kendi internet sayfasında üç ayrı bölümde verilen röportajlar, Türk medyasında ortalıkta bile görünmüyor. Teknik olarak son derece ilginç bir psikolojik savaş haberciliği örneği de bu gazeteden alınan fotoğraflarda karşımıza çıkıyor. Örneğin bunlardan birinde kolları sıvanmış bir gerilla elleriyle yüzünü kapatmış görünüyor. Fotoğrafın altyazısındaki “A PKK rebel washes in a mountain spring” cümlesi de “Bir PKK savaşçısı dağdaki pınarda yüzünü yıkıyor” anlamına geliyor. Ama siz Türk basınında fotoğrafı görür ve önündekinin bir pınar olduğunu, yan tarafta da sabunun durduğunu fark etmezseniz, yüzünü yıkadığını değil, perişan halde “ne olacak sonumuz” diye ağladığını düşünebilirsiniz…
İşte tablo böyle… Kükreyen Türk ordusu ve çil yavrusu gibi dağılan, başını iki elinin arasına alıp sonlarını düşünen “terörist”ler…

***
Şimdi, bu “hazin” tablo içersinde Newroz geliyor…
Çizilen manzaraya bakılırsa bu yıl Kürt halkının Newroz’da yerinden kımıldayacak hali yok gibi görünüyor! Kolu kanadı kırılmış, operasyonla mahvedilmiş Kürt ulusal hareketi ise zaten perişan halde!
Ama gerçek tablonun bu olmadığını herkes biliyor, herkesten iyi de devletin bizzat kendisi biliyor.
Bu yıl yine sarı-kırmızı-yeşillerle alanlar renklenecek, yine ve bu kez daha güçlü bir biçimde özgürlük isteği meydanları dolduracak.
Bütün bunlar olurken ABD generallerinin “müzakere” lafları ne anlama geliyor? Kastettikleri gerçekten PKK midir?
Hiç sanmıyoruz. Eğer öyleyse de kastettikleri şey, Fis Köyü’ndeki PKK’den başka bir PKK’dir. Newroz alanlarına insanları kilometrelerce yürüterek getiren PKK; o PKK’dir çünkü. Ve ABD, onun bir tehlike olduğunu gayet iyi biliyor. Kürtler boyunlarını eğip, dizlerinin üstüne çöküp, sekiz takla atmadıkları sürece herhangi bir uzlaşma ya da hakların kabulü olmayacaktır.
Artık kesinlikle anlaşılması gereken ve gitgide daha fazla anlaşılan gerçek şudur: Sorun PKK değil, PKK’nin genlerinde taşıdığı, sınıfsal özünde barındırdığı devrimci tehlikedir. Sokaklara çıkıp çatışmaya hazır binlerce insanın yurtseverlik duyguları ve kaybedecek hiçbir şeye sahip olamayışlarıdır. Bunlar yitirilirse eğer, herkes PKK ile görüşmek ve anlaşmak ister; daha doğrusu bu artık bir anlaşma da olmaz. Diz çökmüş olana verilen lütuflardır.
Sorun da budur zaten! Kürt halkı diz çökmüş değildir, yorgun değildir, aman dileyen bir konumda değildir.
Daha önce söyledik, bir kez daha bu Newroz öncesinde söylüyoruz: son operasyon bir yandan Kürt hareketinin direniş gücünü ve esnekliğini gösterdiği gibi; gerçek dostlarını ve düşmanlarını da göstermiştir. Yıllarca düzen içinde çözüm arayan, bunun için bin türlü “liberal” çevreyle, dincilerle ve daha kimlerle temas kuran Kürt hareketi, bir kez daha Ortadoğu ve Türkiye’nin yoksullarından, emekçilerinden başka dostu olmadığını görmüştür, görmektedir ve görecektir.
Ama buna karşın son yıllarda -daha önce de yazmıştık, bin kez daha yazacağız- dünyanın belki de en bencil ulusal hareketini yaratan, kendisinin de bir parçası olduğu Ortadoğu’yu neredeyse unutan Kürt ulusal hareketi, bugün yine Gazze kan ağlarken sessizdir; yine tek bir kelime söylememektedir.
Oysa Newroz, yalnızca bir mücadele günü, bir direniş efsanesi değildir. O, aynı zamanda bir enternasyonalizm günü, en azından Ortadoğu halklarının birlik ve dayanışmasını simgeleyen bir gündür.
Devrimci sosyalistler bu Newroz’da da yine aynı halkların devrimci dayanışma duygusuyla alanlarda olacaklar ve Kürt halkının özgürlük taleplerini onlarla birlikte haykıracaklar. Ayrıca devrimci sosyalistler bulundukları her yerde Newroz ateşlerini yakacaklar ve bu büyük enternasyonalist coşkuyu yaşayacaklardır.
Bu yıl her ateşte biraz George Habbaş, biraz Raul Reyes ve biraz da İvan Rios olacak…
Devrimci sosyalistler, bu büyük kahramanları da Ortadoğu halklarının direniş gününde anımsayacaklardır.
Gelecek günler ise Talabani’nin artık modası geçti dediği “Che Guevara” zamanlarının yeniden ve gürül gürül akacağı zamanlar olacaktır.
Yaşasın Halkların Devrimci Dayanışması!
Yaşasın Newroz!
Newroz Piroz Be!

.


 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
0212 632 23 19