Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

55. Sayı - Ekim 2007

“Bir an önce akıllan.
Talih terazisinin dili
bazen durur ortada, bazen durmaz
Ya çıkacak ya ineceksin;
ya kazanacak ezeceksin,
ya da kaybedecek, kul olacaksın.
Acı çekecek ya da galebe çalacak,
Ya örs olacaksın ya da çekiç”

Goethe

“Şahsımı, suçlanan bir komünist olarak savunuyorum. Komünist, devrimci onurumu savunuyorum. Görüşlerimi, komünist anlayışımı savunuyorum. Hayatımın anlamını ve içeriğini savunuyorum.” Bu sözler 15 yaşından itibaren hayatını komünizm davasına adamış bir insana ait; Bulgaristan Komünist Partisi önderi Georgi Dimitrov.
Herkes bilir ki, Marksist literatürün tarih betimlemesi ezen-ezilen sınıf çatışmalarının açıklanmasıdır. Ve yine Marksist teoriye göre bu açılım, nihai hedef olan komünizme kadar sürecektir… Ezenler tarih boyunca ezme görevlerini eksiksiz yerine getirme çabası içinde olmuşlardır. Ezilenleri daha çok ezmek için her türlü organizasyonu hayata geçirmişlerdir. Gerek ekonomik anlamda, gerekse de politik, askeri anlamda her türlü materyali kullanmışlardır. Tüm bunların yanında doğası gereği kitlelerin kafalarını bulandırmak, yalan bir şeyi doğru göstermek de bu politikaların bir parçası olmuştur. Bu anlamda egemenlerin elindeki bütün baskı aygıtı bu amaca hizmet eder. Medyasından tutalım da polisine kadar hepsi günün her saatinde kitleleri sindirme, korkutma, gözdağı verme işlevini görür.
Fakat, egemenlerin bu topyekün saldırısı (tarihte de çok iyi görüldüğü gibi) her zaman hayatta karşılığını bulmamıştır. Tarih, bu tezimizi doğrulayan, ayaklanmalar, direnişlerle doludur. Bu direnişlerden bazıları devrimi doğurmuş, bazıları ise devrim kadar anlamlı, ses getirici etki yapmıştır. Yazının girişinde alıntısını yaptığımız konuşmaya vesile olan olayı da ikinci kategoriye rahatlıkla sokabiliriz.
1933 yılında Alman faşizmi tarafından düzenlenen komplo başarılı olmamış, komployla yargılanmak istenen Bulgar işçi sınıfının önderi Georgi Dimitrov’un duruşu tarihteki en güzel teşhir ve propaganda kampanyalarından biri haline gelmiştir.
Tarihte Leipzig Duruşması olarak ünlenen Dimitrov’un yargılanması, her açıdan örnek teşkil etmektedir. Özellikle provokasyonlarıyla ünlü olan ülkemizde bu örnek önemlidir. Leipzig duruşmasını daha yakından incelemeye çalışırsak ne demek istediğimiz iyice anlaşılacaktır.
1933 yılının Almanyası… Hitler iktidarda. En son Reichstag seçimlerinde komünist parti 6 milyon oy almasına rağmen Hitler’in iktidara gelişi engellenememiş. Bunun diğer anlamı, komünist partinin faşizmin baş hedeflerinden biri haline gelmesidir. Bunun zeminlerini arayan Alman faşizmi, yöntemi bulmakta gecikmez. Basını da arkasına alan faşist yönetim komünizme karşı propagandaya başlar. Komünistlere karşı toplumun kafa karışıklığına “ihtiyaç” vardır. Faşistler, sonunda yukarıda sözünü ettiğimiz yöntemlerden birine başvururlar. Alman parlamentosu yakılacaktır. Tarihler 23 Şubat 1933’ü gösterdiğinde “görev” yerine getirilir. Berlin şehrinde bulunan Alman parlamentosu Reichstag ateşe verilmiştir. Olayın hemen ardından Hitler açıklamasının bir bölümünde şöyle der; “Bu Tanrının bir işaretidir. Şimdi komünistleri ezeceğiz!”
Reichstag binasında bir kişi yakalanmıştır. Bu kişi Hollandalı Van der Lubbe’dir. Üstelik bu kişi komünisttir(!) ve parti “üye” kartı vardır. Polis hemen işe girişir; önce Alman Komünist Parti Grup Başkanı Ernst Togler’i tutuklar. 9 Mart tarihinde ise, Georgi Dimitrov ile birlikte 2 Bulgar komünist tutuklanır. Suçlama bellidir; Reichstag’ın kundaklanması… Aynı gün, soruşturma komisyonu kurulur ve Dimitrov ile arkadaşları sorguya alınır. Dimitrov, bu süre içerisinde, polis tarafından hazırlanan tutanakları imzalamaz. Fakat, fikirlerini Bulgarca yazarak kamuoyuna açıklar. “Emniyet soruşturma makamına…” başlayan yazısının bir yerinde yangın ile ilgili fikirlerini yazarken aynı zamanda da bir komünistin bu konuda hangi tavrı alması gerektiğini de açıklar; “Reichstag yangın haberini, 28 Mart sabahı Münih-Berlin treninde, tüm diğer yolcular gibi gazetelerden öğrendim. ‘Kundakçının’ adını ve resmini ilk kez Alman gazetelerinde gördüm. Kendisiyle daha önce ne görüşmüşlüğüm ne de konuşmuşluğum vardır. Bir komünist olarak, Bulgaristan Komünist Partisi ve Komünist Enternasyonal üyesi olarak, ilkesel açıdan bireysel teröre, bu tür anlamsız kundaklamaya karşıyım. Çünkü, bu tür eylemler komünist yığın çalışmasının yöntem ve ilkeleriyle, ekonomik ve politik kitle mücadelesiyle bağdaşmamaktadır ve bu tür eylemler proletaryanın kurtuluş hareketine, komünizm davasına yalnızca zarar verir.” (Sf. 17, Faşizmin Yargılanması, Georgi Dimitrov, Evrensel Basım Yayın, )
28 Mart tarihinde sorgusu tamamlanan Georgi Dimitrov, Moabit Cezaevine yollanır. Parasına el konulur, gazete verilmez, avukat tutturulmaz, ziyaret izni verilmez, gözlükleri alınır ve elleri kelepçeli tutulur. Bu durum 6 ay sürecektir. Dimitrov cezaevindeyken, dışarda sosyalistler, demokratlar sürece müdahale etmeye, Hitler faşizminin komplosunu teşhir etmeye, yalanı ortaya çıkarmaya çalışır. Paris’te uluslararası bir araştırma komisyonu toplanır. Yine İngiltere’deki devrimci-demokrat-aydınlar bir araya gelerek, Reichstag yangının gerçek sorumlularını açıklayan “Kahverengi Kitap” adlı bir broşür yayınlarlar.
21 Eylül’de Hitler faşizminin uyduruk yargılamaları başlar. Aralarında Dimitrov’un da bulunduğu tutuklular Leipzig’e getirilir. 23 Eylül’de Dimitrov kürsüye çıkar ve faşizmi mahkum eden yargılamasına başlar. Alman faşizmin uyduruk mahkemesinin yanı sıra faşist yöneticiler tarafından da sorgulanan Dimitrov: “Ayrıca, Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi ve Komünist Enternasyonal Yürütme Komitesi üyesi olarak, yönetici ve sorumlu bir komünist olduğumda doğrudur. Bulgar partim ve Komünist Enternasyonalin bütün belge, karar ve eylemlerinin her türlü sorumluluğunu üstlenmeye hazırım. Fakat, tam da bu nedenden dolayı ben maceracı bir terörist, bir darbeci ve kundakçı değilim!” (a.g.e sayfa 63)
Dimitrov’un faşizmi yargılamasından bir alıntı daha yaparsak; “Reichstag’ın kundaklanması ile -ne dolaylı ne de dolaysız olarak- kesinlikle hiçbir ilişkim yoktur. Kundakçı Van Der Lubbe’yi ilk defa bu salonda görüyorum. 28 Şubat sabahı Münih-Berlin treninde yangın haberini okurken, bunu yapanların da alçak provokatörler ya da kaçık ve politik olarak çıldırmış kişiler olduğunu, her durumda da Alman proletaryası ve komünizme karşı caniler olduklarını düşündüm.” (a.g.e Sayfa 64)
Dimitrov’un ifadeleri bu şekilde uzayıp gidiyor… Gerek olayın tezgahlanışı gerekse de sonrasındaki yargılama, tamamen komünizme karşı, insanlardaki komünist düşünceyi ezmeye yönelik olduğu gerçektir.
Üç ay süren duruşmalardan sonra, uyduruk mahkeme heyeti de artık kendi yalanlarına dayanamayarak, Dimitrov ve arkadaşlarını “serbest” bırakır.
Dava sürecinde Alman milliyetçilerinden Erntst Oberfrohen’in anıları yayınlanır. Bu anılarda yangının Naziler tarafından çıkarıldığı açık bir şekilde anlatılır. Oberfrohen, Reichstag binasına girip çıkmak için -Hitler’in sağ kolu Göring’in evine açılan- yer altı geçidinin kullanıldığını yazar. Bulgaristan Devrimi’nin önderi Georgi Dimitrov, yoksul bir ailenin çocuğudur. Ortaokul öğrenimini sürdürürken eğitimini yarıda bırakmak ve matbaada çalışmak zorunda kalır. Ülkedeki grevlerde yerini alır, sosyalist kimliği gelişmeye başlar. I. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda, cephedeki askerleri örgütlediği için tutuklanır, üç yıl cezaevinde kalır. Cezaevi yaşamından sonra, dışarıda devrimci mücadelesini bütün hızıyla sürdürür. Bulgaristan Komünist Partisi yönetimine seçilen Dimitrov, 1920 yılında milletvekili seçilir. 1923 yılında Bulgaristan’da hükümete karşı yapılan gerici darbeden sonra, BKP ayaklanma hazırlıklarına girişir. Ayaklanma başarısız olur. Dimitrov için idam kararı çıkarılır ve Dimitrov ülkeyi terk eder. Yugoslavya, Viyana ve Berlin’de yaşayan Dimitrov, yukarıda anlattığımız Leipzig Duruşmaları ile faşizmi yargılan komünist olarak dünya gündemine oturur.
2 Temmuz 1949 yılında Moskova’da hayata gözlerini yuman Georgi Dimitrov’u bu vesileyle saygıyla selamlıyor ve onun faşizme karşı kararlı duruşunu yeniden anımsıyoruz...


 

 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
0212 632 23 19