Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

55. Sayı - Ekim 2007

Amerikan emperyalizmi bir kez daha Ortadoğu’yu vurma hazırlığında...
Artık bütün dünya alıştı. Her gün birileri İran’la ilgili ya bir nükleer rapor yayınlıyor ya da ABD ordusunun “çok gizli saldırı planları” basına sızıyor, sızdırılıyor. Daha sonra da İran’ın meydan okumaları dünya medyasında yer alıyor. Bir tahterevalli gibi… Şu ya da bu yoldan mesele sıcak tutuluyor, bölgenin istikrarsızlık hali kronikleştiriliyor.
Elbette işler, Afganistan ya da Irak’ta olduğu gibi büyük bir hızla ilerlemiyor; İran’la ilgili sorun daha karmaşık ve ameliyattan önce bütün “ilaçla tedavi” yollarını kullanmak, sonunda bir saldırı gerçekten yapılacaksa ona meşruiyet kazandırmak gerekiyor.
Daha 2003’te “Yakın Zamanda Savaş Alanı İran” başlıklı bir ABD senaryosu açığa çıkmıştı. 2006’nın yaz aylarında ve 2007’de Doğu Akdeniz’de ve İran Körfezi’nde yapılan manevra ve tatbikatlar da yine kışkırtma amaçlıydı. Temmuz 2006’da İsrail’in başlattığı hezimetle sonuçlanan Lübnan operasyonu, dolaylı olarak yine İran’ı kışkırtan bir olaydı.
Bu arada Lübnan’da gerçekleşen ve her seferinde “Suriye karşıtı” politikacıların acımasızca harcandığı bombalı suikastlar ve İsrail’in son olarak Suriye topraklarını bombalaması aynı zincirin halkalarıdır. İran’ın Hizbullah’a verdiği silahlar ve Kuzey Kore’nin kurduğu iddia edilen tesisler İsrail saldırısının sözde sebepleriydi; ama gerçekte İran kapısının Lübnan ve Suriye üzerinden açılmak istendiği anlaşılıyor.

Emperyalistlerin Zemin Hazırlama Taktikleri
ABD emperyalizmi artık niyetlerini gizlemiyor ve bu doğrultuda atmosfer yaratma, zemin hazırlama taktiklerini sürdürüyor.
Bir yandan nükleer tesisler iddiasıyla ilgili sıkıştırmalar, rest çekmeler, boyun eğdirme girişimleri sürüyor; diğer yandan ise kasıtlı olarak basına sızdırılan “saldırı planları” ile ortam sıcak tutuluyor. Yaklaşık ayda bir, ABD ve dünya kanallarında bir televizyon mutlaka “ele geçirilmiş” bir askeri saldır planı yayınlıyor. Öyle ki, özellikle Bush’a yakın kanallar, saldırının tarihini bile veriyorlar: Sekiz on ay içinde…
Bu arada ilk elde bombalanacak iki bin hedef olduğu, daha sonra da diğer iki bin hedefe sıra geleceği, ilk elden petrol ve boru hatlarının vurulacağı, şu şu askeri güçlerin etkisiz hale getirileceği artık açık açık yazılıyor. Hatta bazı kanallar, “doğal gaz kaynaklarının vurulmasıyla zorda kalacak olan İran halkı, hükümete karşı gelecek” diye yorumlar da yapıyor.
Öte yandan örneğin ABD Savunma Bakanı Robert Gates, sık sık şu ünlü “tüm seçeneklerin masada olduğu” tehdidini yineliyor, Rice ise ekonomik ve diplomatik baskı yolundan gittiklerini ama her an durumun değişeceğini söylüyor, vs… Bu arada bu kızıştırma ve hazırlığın etkileri artırmak istercesine ABD ordusunun en büyük uçak gemileri körfeze doğru gönderiliyor. “Amerikan Girişim Enstitüsü” adlı yeni-sağ düşünce kuruluşunda konuşan eski CIA Başkanı James Woolsey ise İran’ın havadan vurulmasını” gerektiğini söyleyip rotalar bile çiziyor. İran yönetiminin “ABD düşmanı fanatiklerden” oluştuğunu söyleyen Woolsey İran’ın nükleer silah elde etmesinin başka yöntemlerle önlenememesi durumunda, bu ülkenin bombalanmasının “daha iyi bir alternatif” olacağını söylemekten çekinmiyor. İşler artık öyle bir noktaya varmış durumda ki, ABD, İran’ın resmi milis gücü olan Devrim Muhafızları’nı “terör örgütleri listesi”ne alıyor, yani ülkenin bütününü saldırı hedefi haline getiriyor.

Fransa’nın Koroya Katılması ve Cepheyi Genişletme
Bütün bunlar olurken, geçen Irak işgali sırasında mızmızlık eden emperyalist odaklardan Fransa’da yeni işbaşına gelen Sarkozy yönetiminin ABD politikalarına daha fazla katılacağı şimdide anlaşılıyor. Fransa’da “Küçük Bush” olarak adlandırılan Sarkozy’nin Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, İran’ın krizi konusunda “dünyanın en kötü şeye, savaş olasılığına hazırlıklı olması gerektiğini” söylüyor: “En kötü şeye hazırlanmak gerek, en kötü şey de savaş. Kurmaylara özgü planlar gözden geçirilerek hazırlıklar yapılıyor ve bu, yarın için değil.”
Böylece giderek Amerikancı bir çizgiye kayan Fransa, artık Irak’ta da etkili olmak istiyor. Ve böylece İsrail’i de çok memnun ediyor. İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Regev, “Dünyanın eli kolu bağlı kalmayacağını gösteren sert açıklamaları, Tahran’a açık bir mesaj iletilmesi bakımından olumludur” diye Sarkozy hükümetini alkışlıyor.

İsrail ve İran’a Suriye’den Ulaşmak…
İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırısı ve Lübnan’daki faili meçhul cinayetler de tam bu döneme rastgeliyor. Suriye saldırısı bu karmaşa içinde özelikle önemliydi. İsrail uzun yıllardır ilk kez açıkça Suriye topraklarını hedef almıştı ve aslında hazırlıklar MOSSAD Şefi Meir Dagan’ın “Suriye Kuzey Kore’den nükleer malzeme alıyor” iddialarını ortaya attıktan sonra başlamıştı. İsrail uçaklarının operasyonunda büyük çaplı bombalar ve füzeler de kullanılırken sonuçta ortada Kuzey Kore tesisi filan olmadığı da kabul ediliyordu.
Asıl sorun da zaten bu değildi. Asıl sorun, İran üzerinde kurulmaya başlanan baskının Suriye ayağının örülmesi sorunuydu. Krizin Suriye ve Lübnan üzerinden patlatılması ve sonra İran’a doğru kaydırılması savaş planlarının içinde önemli bir yer tutuyor. Bu arada Türkiye’nin bu saldırıdaki rolünün ev sahipliğinden ibaret olmadığı, aynı zamanda İsrail’e istihbarat sağladığı da yavaş yavaş su yüzüne çıkıyor. İsrailli Jerusalem Post ile Yediot Ahranot gazeteleri, “Türkiye, İsrail’e Suriye konusunda istihbarat sağladı”, “Türk istihbaratı, Suriye’ye saldırı konusunda İsrail’e yardım etti” başlığıyla haberler veriyor, “İsrail uçaklarına uçuş izninin Türk ordusu tarafından verildiği, ancak konudan Ankara hükümetinin haberdar olmadığı” söyleniyor. Bütün bunlar şaşırtıcı değil; çünkü Türk ordusunun İsrail’le ilişkilerini hükümetlerden bağımsız yürüttüğü eskiden beri biliniyor. Hatta 90’lardaki bazı ortak tatbikatlar bile böyle yürütülmüştü. Mızrağın ucu iyice İran’a doğru döndüğünde Türkiye ordusunun başka görevlere de hazırlıklı olduğu anlaşılıyor.

Gazze’de Siyonist Kuşatma ve Kitleleri Bezdirme Politikası
Geçtiğimiz aylarda nihayet amaçlarına ulaşan ve Mahmud Abbas aracılığıyla Filistin’i iki parçaya bölen emperyalizm, şimdi de Gazze ve Batı Şeria olarak iki başlı hale gelen bu Filistin’in iki tarafına da ayrı ayrı yükleniyor. “Ortadoğu Dörtlüsü” olarak anılan BM, AB, ABD, Rusya çetesi, açıkça Abbas’ı destekleyerek Gazze’deki seçimle gelmiş hükümeti ve bu arada Filistin halkının direniş azmini çökertmeye çalışıyorlar.
Bilindiği gibi geçen ay İsrail, Gazze Şeridi’ni “düşman varlık” olarak ilan etmiş, elektrik ve gaz temininin azaltılması başta olmak üzere, ekonomik yaptırımlar ve kuşatma uygulamasını sıkılaştırmıştı. Böylece Hamas’ın hükümet olduğu günden beri kapalı tutulan sınır geçişlerindeki uygulama da iyice ağırlaştırıldı. Ve tabii karara ABD desteği gecikmeden geldi. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, İsrail’in Gazze’yi “düşman toprağı” ilan eden açıklamasını resmen desteklerken Gazze Şeridi’nin Washington için de “düşman toprağı” olduğunu söyledi. Bütün bunlar ABD-İsrail ikilisinin Gazze-Beyrut-Suriye-İran zincirini birlikte düşündüğünü, genel bir istikrarsızlık ortamı geliştirerek yeni saldırı planları hazırladıklarını gösteriyor.

Kirli İttifaka Karşı Halkların Dayanışmasını Yükseltmek…
Aslında, yukarıda sözünü ettiğimiz Gazze-Lübnan-Suriye-İran zinciri, bir anlamda bölgenin devrimci güçlerine de yol gösteren bir nitelik taşıyor. Bu halkalara Irak ve Türkiye cephesi de eklendiğinde ortaya çıkan olgu, bölgenin halklarının kader birliğinden başkası değildir. Gerçekten de ABD-İsrail-Türkiye arasındaki kirli ittifak, şu anda Ortadoğu bölgesi için gerçek bir baş belasıdır ve zulüm kaynağıdır. Bölge halklarının acılarının sona ermesi ise bu ittifakın karşısına Türk, Kürt, Arap, Acem halklarının, bütün emekçi ve yoksuların başka bir ittifakla çıkmalarıdır. İran’a saldırıya hazırlanan emperyalist çeteyi yenilgiye uğratmak ve gerçekten özgür bir Ortadoğu’yu yaratmak, ancak böyle bir yoldan gidildiğinde mümkün olacaktır. Ve aslında bu da, provokasyon ve saldırı zincirine karşı bir direniş zincirinin örülmesinden başka bir şey değildir.



 

 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
0212 632 23 19