Bu röportaj,
Küba’lı general Harry Villegas Tamayo (Pombo)
ile Kübalı gazeteci Elsa Blaquier Ascano tarafindan
yapılmıştır. Röportaj, ilk olarak Küba Merkezi
İşçi Örgütü’nün haftalık gazetesi Trabajadores’in
12 Haziran 1995 tarihli sayısında yayınlandı.
Çeviri, Militant dergisinden yapılmıştır.
Che’nin “Savaş Anıları”nda sık sık adı geçen
Pombo, devrimden sonra da sürekli olarak Che
ile birlikte olmuş, Kongo ve Bolivya süreçlerinde
de hep onunla birlikte savaşmıştır. Villegas,
bugün Küba Devrimci Ordusu’nda general olarak
devrime hizmet vermektedir. Che’nin ölümünün
40. yılında bu röportajı okurlarımızla paylaşıyoruz. |
Onu hâlâ aşırı zayıf, neredeyse hiç tüysüz yüzü,
teninin esmerliğiyle kontrast içinde olan güzel
hatlarıyla hatırlıyorum; bütün bunlar onu 25 yaşından
daha genç gösterirdi. O, Sierra Maestra’da, Santa
Clara’nın alınmasında ve Kongo’ya yapılan enternasyonalist
destek sırasında savaşmıştı. Ve hemen ardından,
bir an olsun dinlenmeksizin, kendisini 17 yaşında
bir askerken yanına alan ve ölümün bile ayıramayacağı
bağlarla bağlı olduğu Che ile beraber, yeniden
önemli bir görev almştı. 1965 Mayısının o günlerinde,
Jose Maria Martinez Tamayo (Papi) ve Carlos Coello
(Tuma) ile beraber daha sonra Bolivya gerilla
hareketini yaratmak için lojistik ve örgütsel
altyapıyı hazırlamıştı.
Bu kişiyle, Pombo’yla görüşmek gerçekten büyük
bir çaba gerektirdi.
Harry Villegas Tamayo, bugun bir tuğgeneral… Bir
enternasyonalist ve bir askeri önder olarak, Devlet
Konseyi’nin kendisine sunduğu Küba Cumhuriyeti
Kahramanlığı altın yıldızını göğsünde taşıma hakkını
kendisine veren ününe yeni sayfalar ekliyor. Harry,
Küba halkının Che’nin günlüğü aracılığıyla tanıdığı
“Pombo” olmaya devam ediyor.
Kahraman gerillanın (bu kavramla her zaman Che
kastediliyor) ölümünden sonra CIA’in kuşatmasından
kurtulmayı başarmış olan küçük gruba kumanda ederek
dunyayı şaşkına çeviren Pombo, mütevazılığı nedeniyle
sadece unutulmaz önderi ve öğretmeni hakkında
konuşuyor ve bunun dışındaki röportajlardan kaçınıyor.
Ancak bugün kuşatmadan kaçamadı. Kendisine Yara’daki
çocukluğunu hatırlattık. Doğu dağlarının girişinde,
Kübalı bir marangoz olan babası Andres’in kendisine
insanlığı ve adaleti öğrettiği ve büyük bir ticari
yeteneğe sahip olan ev kadını annesi Engracia’dan
da ticari bir zeka kazandığı yer olan Yara…
Pombo, Sierra Maestra’da 10 Mayıs 1940’da doğmuştu
ve bölgenin geleneklerinden etkilenmişti. Doğduğu
yerin yakınlarında Hatuey’in yakıldığı söylenen
hint hurması ağacı ve Cespedes’in kölelerini azat
edip Küba’nın bağımsızlığı için ilk çağrıyı yayınladığı
yer(1) vardı. O da civardaki bütün genç delikanlılar
gibiydi, iyi bir beyzbol oyuncusu ve yakındaki
nehirde iyi bir yüzücü... “Ben onuncu ve en küçük
çocuktum; annemin Yara ve Palma’da sahip olduğu
iki dükkan ve bir fırından gelen para sayesinde
okuma şansına sahiptim. Babamın ise hiçbir şeyi
yoktu, çok cömert bir insandı ve her şeyini dağıtırdı.
Sierra Maestra’da mücadele başladığında ben Manzanillo’da
ticaret öğrenimi görüyordum. Bu hareket bende
derin bir etki yarattı ve hemen yeraltı hareketine
katıldım. Muhafız Garnizonunda bir kaç kez hapis
yattıktan sonra, annemin çok zayıf olduğum için
altından kalkamayacağımı söylemesine karşın isyancılara
katılmaya karar verdim.
Che ile ilk buluşma…
Pombo ilk olarak Cauto vadisinde, av tüfekleriyle
silahlanmış bir gruba katıldı. Daha sonra Chino
Figueredo’nun birlikleriyle ilişki kurdu; Che
geldiğinde onlarla beraberdi. Bugün bir simge
haline gelmiş olan bu gerilla savaşçısının üzerinde
yarattığı büyük etkiyi şu anda bile hatırlıyor.
“Bize burada ne yaptığımızı ve kimin tarafından
gönderildiğimizi sordu. Küba’nın özgürlüğü için
savaşmak amacıyla geldiğimizi ve bunu kendi kararımızla
yaptığımızı söyledik. O da bize aşağıdaki düzlüklere
inip birkaç askeri silahsızlandırmamızı söyledi,
böylece hepimiz birer silahla geri dönecektik.”
İş zordu ama yine de eli boş dönmediler. Che,
ele geçirdikleri silahlardan çok gösterdikleri
kararlılıktan ötürü gerilla birliğinde kalmalarına
izin verdi. “Ben, kurye olarak başladım, daha
sonra onunla beraber Minas del Frio’daki eğitime
katıldım. Orada kendimi Batista’nın uçaklarının
sürekli bombardımanına alıştırmak zorundaydım,
bu, isyancı birlikler için ateşle sınanmak anlamına
geliyordu.
Liderinin yüksek disiplin standardıyla da burada
tanışmıştı. “Yemek çok kötü değildi ama azdı.
Lorente isimli bir yoldaş bunu protesto için açlık
grevi başlattı; ben de işin başını çekenler arasındaydım.
Che geldiğinde bizi isyana teşvikle suçladı ve
sorumlu olan herkimse onu vurmakla tehdit etti.
Ben üç gün yemek yememekle cezalandırıldım, diğerlerine
de hava saldırılarına rağmen bütün gün hazırolda
durma cezası verildi.
“Neyse ki Fidel gelip onunla konuştu ve böylece
cezamız hafifletildi. Che bir gerilla grubunun
hayatta kalabilmesi için disiplinin çok ilkesel
bir faktör olduğunu biliyordu. Dahası bunu ilk
önce kendi kendine uyguladığı katı disiplin ile
başladı. Bizimle sanki çocuklarıymışız gibi uğraştı,
bizi eğitmeye ve bize bir şeyler öğretmeye çalışarak
ve gerektiğinde bizi eleştirip cezalandırarak...”
Hükümetin saldırısını geri püskürtmek Pombo’nun,
daha sonra Kahraman Gerilla’nın korumasından sorumlu
olacak olan Leonardo Tamayo, Pablo Ribalta ve
Hermes Pena ile beraber ilk önemli savaş göreviydi.
“El Jique çatışmasına, daha sonra da Batista’nın
ordusunun La Plata’daki kumanda karargahına ulaşmasını
engellemek için uygulanan kuşatmaya katılmak için
seçilmiştik.”
“Çoğumuz henüz çocuktuk: San Luis (Eliseo Reyes-”Rolando”),
Joel Iglesias, Tamayo, Hermes Pena, Carlos Coello...
Che’nin karargah müfrezesi, matematik, İspanyolca
tarih, taktik, gerilla savaşı üzerine çalıştığımız,
roman ve tarih kitapları okuduğumuz bir okuldu.
Ben en başarılılardan biri değildim, bunun için
Che bana sürekli ‘sen Yara Üniversitesi mezunu
bir entelektüelsin’ derdi. Gençlerin arasında
kalmayı ve bizleri kendimizi geliştirmeye zorlamayı
severdi.”
Villa Clara’ya yapılan tarihi yürüyüş sırasında
düzlüklerde yapılan Cuatro Companeros ve La Federal
muharebeleri Pombo’nun hafızasına kazınmış. Aynı
şekilde Che’nin aralarında 26 Temmuz Hareketi’nin
o bölgede çalışmasına karşı çıkan ikinci cephenin
de bulunduğu Escabray’daki devrimci güçleri birleştirme
çabalarını da unutmuyor.
“Las Villas Harekatı’nın bir yıldırım operasyonu
olduğu söylenebilir; bu harekattan Che bir stratejist
olarak mezun oldu ve askeri bir lider olarak yeteneklerini
pekiştirdi”. Pombo şöyle devam ediyor: “Saldırıdan
önce sayısal üstünlüğe dayanan savaş yasalarının
tersini düşünüyordu. 600 civarındaki gücümüzle
yapılacak ani bir baskının Santa Clara’yı koruyan
3000 askeri psikolojik olarak zayıflatacağını
varsaydı. Che çok gözüpekti ama hayatını öylesine
feda edecek gibi değil. Bu savaşta ne kadar gözüpek
olduğunu kanıtladı. Şehre ilk giren oydu, yanında
sadece Aleida (March), Parra ve ben vardık. Biz
ilerlerken insanlar ortaya çıkmaya başladılar
ve “işte yanında birkaç kadınla Che geliyor” dediler,
çünkü saçlarımız uzundu…”
“Havana beni korkutmuştu… La Cabana’ya vardığımızda
Havana’ya İsa heykelinin tepesinden baktım ve
Che gelip de benim, yani kendisine eskortluk yapacak
kişinin niyetinin boş boş dolaşmak mı olduğunu
sorana kadar da aşağı inmeye cesaret edememiştim.
Görevimin ne olduğunu da böylece öğrenmiştim;
birlikte arabaya bindik ve oradan ayrıldık”
Eskort birliğinin bir üyesi olarak Pombo, Che
ve ailesiyle uzun yıllar, kendi ailesini kurana
kadar beraber yaşadı. Kendisine bir çok kuruluşun
yonetim sorumluluğu verildi; daha sonra Silahlı
Devrimci Güçler’e geri döndü.
“O zamanlar bir çocuğum olmuştu, Harry Andres…
Bir çok askeri ve politik görev yaptım. Bir süredir
Che’yi görmüyordum, çünkü o seyahatteydi, ben
de Managua’daki tank birliğindeydim, bir gün beni
aramaya geldiler. Carlos Coello ile Cubanacán’daki
bir çiftlikte birkaç gün geçirdim, Tuma bana şakayla
‘çalışmadan bu kadar çok yemek iyi sonuçlar doğurmayacak’
dedi.”
Görev: Che’ye Hiçbir Şey Olmayacak!
“Fidel bize haber gönderdi ve Che’nin Lumumba’nın
(Patrice) ölümünden sonra devrimci hareketten
gelen yardım çağrısına cevap vermek için Afrika’da
olduğunu söyledi. Che, kendisine eşlik etmemiz
için bizi seçmişti. Fidel bizi Che’ye yardım etmek
ve ona bir zarar gelmemesini sağlamakla görevlendirdi.
Bu, bizi derinden etkileyen bir güven göstergesiydi.”
“Böylece kendimizi birçok ülkeden geçtikten sonra
Kahire’de bulduk. Oradan da Tanzanya’nın başkenti
Dar es Salaam’a geçtik ve Kongo’ya (Leopoldville),
-şimdiki adıyla Zaire- girmeye hazırlanan gruba
katıldık. Che, Papi ve Victor Dreke halihazırda
Kongo’daydı; kampa vardıktan yaklaşık üç gün sonra
ayrıldık. Tanzanya Elçisi Pablo Ribalta bize durum
hakkında bilgi verdi. Ülkeyi doğal koruma parkları
arasından geçtik ve Tanganika gölüne vardık. 35
bin kilometrekarelik tatlı suyuyla, rüzgarın muhteşem
dalgalar oluşturduğu çok etkileyici bir yerdi.”
“Gölü bir kanoyla geçtik. Karşı tarafta bir baraka
ve Kübalı bir doktor bulduk (Kumy), bana 75 pound
ağırlığında bir sırt ç0antası verdi. Diğer yoldaşlar
gibi eğitimli değildim, bunun için 1700 metreden
yüksek olan dağa sırtımda bu ağırlıkla tırmanmaya
başladığımda yardım istemek zorundaydım. O zaman
Tuma bana ‘çalışmadan bu kadar fazla yemenin kesinlikle
iyi sonuç doğurmayacağını sana söylemiştim’ dedi.
Che beni şef yaptı ve kendisinin kaldığı çadıra
aldı. Korumalarından Chino ve Fransızca konuşan,
Che’ye Swahili dilini öğreten Ernesto isimli Kongolu
bir gerilla da orada kalıyordu. Tahmin edebileceği
gibi derslere katılmak zorundaydım. Kongo, herkes
için büyük bir deneyimdi. Çoğu orada, savaş alanında
olmayan Afrikalı komutanların ruh hallerini anlamak
doğrusu oldukça zordu. Che, Belcikalı ve Güney
Afrikalı paralı askerlere karşı savaşı başlatmaya
karar verene kadar Afrikalı bir lider bekliyorduk.
İlkel toplumun aile ilişkilerinin yanında, küçük
taşınabilir radyolarla dolaşan, kocaman kol saatleri
takan daha modern imgelerle değişik sosyal seviyelerde
yaşayan oradaki insanları anlayabilmek karmaşık
bir meseleydi.”
Kongo’da Mucadele
“Orada, önemli muharebeler yaptık, Vinajera, Pio,
Ballester, Warner Moro ve 14 Ruandalıyı kaybettiğimiz
Force Bandera muharebesi gibi… Mwenga ve Kovimvira’daki
mevkileri ele geçirdik, göl yollarında bir çok
pusu attık ve nehir limanına sürpriz bir saldırı
gerçekleştirdik. Gerçekten de etkili bir savaş
verdik ama Kongo’luların cephesindeki liderlik
sorunu istikrarsızlığa sebep oldu.”
“Sürecin belli bir noktasında Che, savaşmakta
olan diğer grupları aramak için ülkenin diğer
ucuna gitmeyi düşündü, ama bu binlerce insanın
kilometrelerce yol almasını gerektirecekti. Bu
düşünülürken, Afrika devlet başkanlarının Addis
Ababa’daki toplantısı yapılıyordu. Bu toplantıda
Kongo’daki devrimci harekete verilen desteğin
karakterinin değiştirilmesini, sadece Portekiz
sömürgelerindeki kurtulus hareketlerine silahlı
destek verilmesini kararlaştırdılar. Bu, Che’nin
mücadele anlayışına da uyuyordu. Oradaki katılımı,Güney
Amerika’ya özellikle Arjantin’e gitmeden önce
bir durak gibiydi. Ancak Che, Küba’nın prestijinin
lekelenmemesi icin, ayrılmamız yolundaki isteğin
yazıya dökülmesinden önce gitmek istemiyordu.
Bize eşlik eden 3 binden fazla Afrikalı savaşçıyı
arkada bırakmak da ayrıca acı vericiydi.”
“İnsani olarak bu durum Che için çok zordu, mücadeleyi
terketmenin de ona çok zor geldiğini biliyorum.
Che, Afrikalı savaşçılarla konuştu ve bizimle
Küba’ya gelecek 20 tane savaşçı seçmelerini istedi.
20’den fazla olamazdı; çünkü botlar sadece bizi,
orada bulan yüze yakın Kübalıyı taşıyabilirdi.”
Bu deneyim sırasında Harry, Pombo lakabını aldı.
Bu komutanının kendisine taktığı isimdi ve yerel
dilde yeşil nektar anlamına gelen Pombo Pojo’dan
geliyordu. Daha sonra unutulmaz gerilla Che, Papi,
Tuma ve Pombo’yla konuşup kendisiyle dunyanın
başka bir köşesine gelmek isteyip istemediklerini
sorduğunda hissettiği mutluluğu gözleri ele veriyor...
“Hemen evet dedik. Dar es Salaam’a vardığımızda,
diğer Kübalılardan ayrıldık ve ikişerli gruplar
halinde Prag’a gittik. Orada yeni görev için hazırlıklar
yaparak uzun süre kaldık, ta ki Fidel onu Küba’ya
dönmeye ikna edene kadar.”
Afrika’dan Guney Amerika’ya
“Papi hali hazırda La Paz’daydı ve Bolivya Komünist
Partisi liderliğiyle ilişki kuruyordu. Tuma ve
ben de ayrıca oraya gittik. Bütün örgütsel hazırlıklarda
Papi’yi korumakla görevliydik. Sonra birkaç gün
Küba’da kaldık.”
“Temmuz 1966’da bir çok ülkeyi geçip Bolivya’ya
varmak üzere yola çıktık. Bir çiftlik aradık ve
satın aldık, Mario Monje (2) ile partiyi (Bolivya
Komünist Partisi) savaşa katmak üzerine tartışmalar
yaptık. 3 Kasım’da Che gelene kadar böyle devam
etti.”
Pombo’nun komutanının kendisine duyduğu güven
Bolivya Günlüğü’nün her sayfasında görülebilir;
Pombo bir kez daha komutan olarak atanmıştı ve
kurmay kadro içinde yer alıyordu. Pombo’nun, keşif
gruplarını yönetmesi ve nerede kamplar kurulabileceğini
değerlendirmesi görevleri için seçildiğini gösteren
sayısız referans var. 26 Haziran 1967’de Che şöyle
yazıyor: “Benim için kara bir gün… İki kişinin
yaralandığı haberini aldık; Pombo bacağından ve
Tuma midesinden… Pombo’nun yarası hafif… Tuma
ameliyat sırasında öldü. Onun ölümüyle yıllarca
ayrılmaz bağlarla bağlandığım çok yakın bir yoldaşımı
ve dostumu kaybettim. Sadakati sarsılmaz biriydi
ve onun yokluğunu sanki çocuğumun yokluğu gibi
hissediyorum…”
Harry, birçok savaşta ve macerada beraber olduğu
yoldaşına yardım etmeye calışırken yaralandığı
günü hatırlıyor. 8 Ekim’de olanları da aynı şekilde
acıyla hatırlıyor: “Tepenin zirvesine yaklaşmıştık.
Che ordunun orada olduğunu ve mevziler kurduğunu
biliyordu. Tamayo’ya (Urbano) ve bana koyağın
aşağı tarafında mevzilenmemizi emretti. Görevimiz
o yönden bir saldırı gelecek olursa pozisyonumuzu
korumaktı, böylece diğerleri, özellikle de yaralı
olanlar, yeniden toparlanıp önceden belirlenmiş
bir noktaya geri çekilebileceklerdi. “
“Ateş başlamadan biraz önce Che iki Bolivyalıyı,
Nato ve Aniceto’yu bizden nöbeti devralmaları
için gönderdi. Sonra kurşunlar üstümüzden uçuşmaya
basladı, saldırıyı püskürtmeye başladık ve Bolivyalıları
bulunduğumuz noktayı terk edip etmeyeceğimizi
öğrenmeleri için gönderdik. Geri dönerlerken Aniceto
ölümcül bir yara aldı. Nato bize Che’nin zaten
geri çekilmiş olduğunu söyledi. Geri çekilmeye
çalıştık ama düsman ateşi buna izin vermiyordu.
Saat 01.30 sularında atışlar daha uzaktan gelmeye
basladı. Anlaşılıyordu ki Che’nin ve onunla beraber
olan yaralıların kaçmasını engellemek için bir
çember oluşturmak istiyorlardı.”
“Geri çekilmeyi başarabildiğimizde, onun kumanda
karargahının olduğu noktaya gittik ve en değerli
şeyleri almış olduğunu gördük. Bu, onun yaşadığını
ve daha önce belirlenmiş olan noktaya doğru geri
cekilmekte olduğunu gösteriyordu.”
“Tırmanmaya başladık… Neredeyse buluşma noktasına
varıyorduk ki, düdükler çalındı ve hareket etmememiz,
etrafımızın kuşatıldığı anons edildi. Dariel Alarcon
(Benigno), Guido Peredo (Inti) ve David Adriazola
(Dario) kendimizi yere attık ve bir kez daha koyağa
doğru indik. Ögleden sonra 06.00 sularında askerler
yeniden geldiler ve bize el bombaları atacaklarını
söyleyerek tehdit ettiler ama atmadılar. Daha
sonra yeniden toparlandık. Bütün gece boyunca
ordu bizi taciz etti. 9 Ekim şafağında La Higuera’daki
okul binasına çok yakın bir noktada gizleniyorduk.
Askerleri gördük, helikopter dikkatimizi çekti
ama Che’yi orada sıkıştırdıkları hiç aklımıza
gelmedi. Sabah esir düştüğüne dair ilk haberleri
duyduk ama söylentiler çok karışıktı, yaralandığı
söyleniyordu, daha sonra ise yaralanmadığını,
yaralananın onun komitanlarından biri olduğu söylendi.
En sonunda kişisel esyaları ve elbiseleriyle ilgili
bilgiler verdiler ve haberin doğru olduğunu anladık.”
“Bu büyük bir darbeydi, berbat bir şeydi… Sonra
savaşmaya devam kararı aldık, savaş bizim için
bitmemişti ve birlikte savaşacaktık, hiç kimse
geride bırakılmayacaktı. Gerilla birliğinin politik
lideri olan İnti (Peredo) aynı görevde kaldı,
ben de grubun komutanlığını üstlendim.”
Sonra sıra, korunmaları için Che’nin değerli hayatını
sunduğu, hastaları, yaralıları aramaya geldi;
onları bulmanın imkansızlığı; kuşatmaları ardı
ardına yararak ilerleyişleri… Bu, Şili sınırına
ulaşmalarını gerçekten üzerine roman yazılabilecek
bir kahramanlığa dönüştürdü. Devrimci hareketin
ve Salvador Allende’nin, daha sonra da onları
adaya (Küba) geri götüren bir senatörün yardımlarıyla
bu işten sağ çıkılar.
Sona kadar Angola’da
Pombo, Küba’ya vardıktan sonra Doğu Ordusu’nun
komutanı olarak silahlı kuvvetler saflarına geri
döndü ve arazinin tarıma elverişli hale getirilmesi
için yapılan Mambi harekatına katıldı; ama Bolivya’daki
mücadeleyi yenilemek isteyen devrimcilere yardımcı
olma umudunu hiçbir zaman yitirmedi. Ne var ki,
İnti’nin Cochabamba’da öldürülmesi planlarını
bozdu. Topçu kolordusunda politik lider olarak
görevlendirildi; Maximo Gomez Devrimci Silahlı
Kuvvetler Akademisi’nin öğrencisi oldu; Guantamo’daki
sıınr tugayı birinci komutanı olarak... Sonra
Angola devrimci kurtuluş hareketinden yardım isteği
geldi.
Angola’ya birçok kez gidip geldi. Tam olarak kaç
kez olduğunu söylemek olanaksız. Uzun hizmet anıları,
keşif görevlerini, Cuando Cubango’daki eşkiyalara
karşı yapılan operasyonları, Cangamba ve Cuanavale
muharebelerini kapsar. Hayatını bu şekilde geçirdiği
1981-1990 döneminde sürekli olarak Afrika’nın
güneyindeki bu ülkede kaldı, Kübalı enternasyonalist
birliklerin tamamen geri çekilmesine kadar...
Ailesine ve çocuklarına ayırabildiği kısa zaman
hakkında nostaljik bir dille konuşuyor; Harry
Andres, şu anda 32 yaşında, Gabil Ernesto 21,
Pombo Alejondro 13 ve Yara Celia sekiz yaşinda
sevimli bir çocuk
Yakın zaman önce 55. doğumgününü kutladı ve General
Harry Vilegas Tamayo, ki şu anda Batı Ordusu’nun
politik lideridir, erişilmesi zor bir kişisel
tarih yarattı. Yine de o, kendisini bir kahraman
olarak görmediğini söylüyor: “Bir devrimci için
sıradan olan şeyleri yaptığıma inanıyorum. Her
zaman, Che ve Fidel’in ergenliğimden beri bana
öğrettiği sadakat ve kendini insanlığa adamışlığa
uygun olarak davranmak için çabalıyorum.”
Yaşlı olmadığını söylüyor. Onun için savaş bitmedi
ve devrimin büyük başarılarılarını korumaya devam
edecek. “Devrimin yapılanlara değmez olduğunu
söyleyenlere tek bir şey diyebilirim: Bütün dünyada
bize nasıl saygı duyulduğunu görebilselerdi, başka
bir ülkeye Che ile ilgili konuşmaya gittiğimde
hissettiklerimi hissedebilselerdi, dunyanın, bütün
Küba halkına ait olan bu şerefli zaferi onayladığını
görürlerdi.”
Harry Villegas Tamayo (Pombo)
ELSA BLAQUIER ASCANO
HAVANA, KÜBA
(1)
Hatuey… Bir Taino yerli şefidir. İspanyollara
karşı bir isyana liderlik etmiş olan Hatuey,
1511’de yakalanıp idam edildi. Carlos Manuel
de Cespedes (1819-1874) ise Küba’nın 1868’de
verdiği ilk bağımsızlık savaşının başlıca
liderlerindendi.
(2) Mario Monje Bolivya Komünist
Partisi’nin genel sekreteriydi.
|
.
|