Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

53. Sayı - Temmuz 2007

Geçtiğimiz ay Evrensel Kültür Merkezi'nce düzenlenen "Ortadoğu'daki Emperyalist Saldırılara Karşı Halkların Direnişi Konferansı"na katılmak için İstanbul’a gelen Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) Politbüro Üyesi ve Uluslararası İlişkiler Sorumlusu Ahmed Davud El Mrgy ile bir röportaj yaptık. Okurlarımızın ilgisini çekeceğini umarak yayınlıyoruz.

SB: Filistin’de son durumu buradan takip etmeye çalışıyoruz ama tahmin edebileceğiniz gibi bu pek kolay değil; çünkü her şey çok hızlı gelişiyor. İşin biraz başına dönersek, El-Fetih ve Hamas arasındaki çatışmanın kökeni nedir? El-Fetih ayrıcalıklarını bırakmak mı istemiyor ya da Hamas bir diktatörlük mü yaratmak istiyor? Filistin Halk Kurtuluş Cephesi olanları nasıl yorumluyor?
A. Davud El Mrgy: İlk başta söylemeliyim ki, biz HAMAS’ın çoğunluk almasını demokratik bir seçimde halkın teveccühü olarak kabul ediyoruz. Halk böyle layık gördü ve HAMAS’ı seçti. Her ne kadar HAMAS ile ideolojik olarak zıt kutuplarda olsak da Filistin’de tamamen demokratik bir seçim olduğunu söylemek zorundayız. Ve bu sağlıklı bir adımdır. İlerisini görmemiz gerekiyorsa ve demokratik bir toplum yaratmak istiyorsak bu ilk adım büyüktür, buna saygı duymak zorundayız. Dünya emperyalizmi bu kez HAMAS’ı kabul etmedi, tamam ama yarın sosyalist, demokrat bir yönetim konusunda da emperyalistler aynı tavrı sergilemeye devam edecekler. Bizim amacımız zaten
yıllardan beri budur; bir toplumun kendi önderlerini demokratik olarak seçme hakkı vardır ve bunu Filistin’de sağlamamız gerekiyor.

SB: Arap ülkelerinde pek görülmeyen bir şey...
A. Davud El Mrgy: Hiçbir yerde görülmüyor ki. Burada ilk başta partilerin içinde demokratikleşme süreci yaşanmıyor; diktatör rejimlerde nasıl demokrasi bulacaksın ki. Arap ülkelerinde ve dünyada, hiç abartmıyorum, iç işleyişini demokrasi mekanizması üzerine kuran ve uygulayan bir tek Halk Cephesi’ni görüyorum. Dünyada bir devrimin, bir örgütün, bir cephenin ilk kez bir genel başkanı aday olmayıp, yoldaşları yeni bir lider seçmeye yöneltti. O da George Habbaş’tır. Abartmıyorum, bölgede ve Arap ülkelerinde bazı komünist partilerde bazı adamlar 60 yıldan beri genel başkanlık yapıyor. Adam 90 yaşına gelmiş, bunamış… Artık gelenek olmuş, başkan oluyor, ölünceye kadar, artık tanrı. Bu hem partilere, hem sistemlere ihanet ve onların gelişmesini engelliyor. Filistin’deki yaşanan tecrübeler gerçekten de takdir edilmesi gereken bir tecrübedir.
Şu anda son olayları oturup düşünmemiz gerekiyor? Niye böyle olduk? Şu anda Filistin’deki iç çatışmaları, çoğu Arap rejimleri başka türlü gösteriyor; “işte demokrasi ortada, Filistinliler birbirlerine öldürüyor!” Yani kendi halklarını baskı altında tutmak için Filistin’i örnek gösteriyor. Biz demokrasi geleneğine karşı değiliz. Bir hata olarak görmüyoruz. Hata buradan kaynaklanmıyor. Hata, elindeki gücü, iktidarı öbürlerine vermemek, onun başarısını hazmedememekten kaynaklanıyor. O yüzden söylediğiniz doğrudur. El-Fetih, 40 yıldır Filistin halkını idare ediyor, bu 40 yıllık bürokratik gücün karşı tarafa verilmesini hazmedemediler ve kabul etmediler.

SB: Oraya gelmeden önce, şunu sorayım: HAMAS’ın seçilmiş olması netice itibariyle meşrudur diyorsunuz. Peki seçilme sebebi nedir? Direniş yanlısı olması mı, halkın içerisindeki çalışma yöntemleri mi?
A. Davud El Mrgy: HAMAS’ın kazanmasının üç sebebi vardır. Özellikle Filistin yönetimi ve onun başındaki El-Fetih önderliği, toplumsal olaylarda ve toplumsal davranışlarda büyük olumsuzluklar yaratmıştı. Özellikle yolsuzluk, rüşvet, alabildiğince artmıştı. İkincisi de halkın büyük bir çoğunluğu, 13 yıllık icraatı ve yaptığı anlaşmalardan sonra bir tutum aldı. Örneğin Oslo anlaşması bunların başında gelir… Filistin çıkarlarını değil daha çok İsrail’in çıkarlarını gözetti bu anlaşma. En önemli sebeplerden bir tanesi de Filistin yönetiminin İsrail’e karşı yapılan silahlı mücadeleyi engellemek istemesinden kaynaklanıyor. Sokaktaki insan HAMAS’ı nasıl değerlendirdi? Yolsuzluğa bulaşmamış, temiz. İkincisi, silahlı mücadeleyi yürütmektedir; üçüncüsü Allah korkuları vardır, Müslüman adamlardır… Bu dediğim HAMAS’ın iktidarından öncesidir. Bir buçuk senedir HAMAS iktidardır. Şu anda durum bunun tam tersidir. Şu anda sokaktaki adamlar HAMAS’a da küfrediyorlar.

SB: Biz biraz şunu anlamak istiyoruz. HAMAS’ın Filistin halkı içerisinde tutunmasında Arap ülkelerinden gelen paranın da etkisi var, tamam ama bunun örgütlenme biçimiyle de bir ilgisi var mı? Cephe’nin yapamadığı, onların yaptığı ne var? Ne yapıyorlar, nasıl örgütleniyorlar?
A. Davud El Mrgy: HAMAS gökten zembille inmiş bir parti değil. HAMAS on yıllardır süren bir çizginin devamı, o da Filistin’de olan, Arap ülkelerinde olan Müslüman Kardeşler’in bir uzantısıdır. Ayrıca, HAMAS, İsrail’e karşı silahlı mücadeleye başlamadan önce çok zayıftı. Halk içerisine yayılmamıştı.

SB: İsrail’in desteklediği söyleniyor hatta, ilk başta.
A. Davud El Mrgy: HAMAS bize karşı Batı Şeria’da ve Gazze’de eylem yapıyordu, İsrail askerleri onlara bir şey demiyordu. Birinci intifadanın ikinci yılında HAMAS durumu iyi değerlendirip kendi adıyla, HAMAS olarak ortaya çıkmıştı. Camiler çok iyi kullandığı açık alanlardır. Camileri çok iyi kullandı. Ayrıca, HAMAS o zaman gerici Körfez rejimlerine elini uzattı ve o eller hiç boş dönmedi… Milyonlarca dolarla döndü. Oysa Sovyetler Birliği çöktükten sonra bugüne kadar bizim bütün kaynaklarımız kesilmiştir ve halen dünyanın hiçbir yerinden destek alamıyoruz. Biliyorsunuz, bir silahlı eylem yapmanın on binlerce dolar maliyeti var. Şu anda ne silah alabilecek gücümüz var, ne de şehit olan birinin ailesine, çocuklarına bakabilecek yeterli gücümüz var. Şu anda Cephe, en çok tutuklusu olan örgüttür. İsrail’de tam bin yüz tutuklumuz vardır. Şu anda bütün örgütlerin genel sekreterleri ve başkanları Filistin’dedir. Yani ne zaman Cephe tehlikeli olmaya başladı, o zaman Abu Ali Mustafa bombayla öldürüldü, daha sonra Ahmed Saadat da tutuklandı... Yani, HAMAS’a sunulan olanakların yüzde biri bize sunulsaydı şu anda bulunduğumuz yerin çok çok ilerisinde olurduk. Şu anda HAMAS’ın 10 bin tane silahlı adamı vardır ve bunların hepsi maaş alıyor. Bizim de binlerce kadromuz var, silahlı mücadeleye, tugaylarımıza katılmak istiyorlar; özellikle Abu Ali Mustafa Tugaylarına, ama onları barındıracak, silahlandıracak paramız olmadığı için alamıyoruz. Şu anda binyüz tutuklumuz var. Hepsi de evli barklı adamlar. Düşün, dışarıdaki ailelere her ay 100 dolar vereceksin. Hesaplayın yani. Şu anda Filistin kurtuluş örgütlerinden abartmıyorum, bir tek Cephe’nin maddi kaynakları yok. HAMAS bütün İslam ülkelerinden; El Fetih, Avrupa ve Amerika’dan; Filistin Halk Cephesi Genel Komutanlığı Suriye’den; Demokratik Cephe Filistin yönetiminden, İslami Cihad örgütü İran’dan... O yüzden Cepheyi genişletebilmek için şu anda içinde bulunduğumuz maddi kaosu aşmaya, maddi olanaklar ve kaynaklara ihtiyacımız var. Biz Ortadoğu’da hiçbir dikta rejiminden destek beklemiyoruz. Bizim en büyük desteğimiz bölgedeki halklar ve yapılanmalardır.

SB: Peki, Cephe şu andaki çatışma ortamını önlemek için ne yapıyor şimdi?
A. Davud El Mrgy: Biz ancak iki şekilde eylem yapabiliriz. Birincisi, sokak ve halkı devreye sokarak protestolar yapabiliriz. Protestolar ve açlık grevleri… Ama maalesef daha dün Filistin bayrağı dışında hiçbir örgüt bayrağı taşamayan bir kitle protesto için yürüdü ve o sivil kitleye iki taraftan da taciz ateşi açıldı, sonuçta insanlar öldü. O yüzden bugün yapılması gereken ve Cephe’nin de katılacağı büyük bir protesto eylemi çatışan iki tarafın kararıyla engellendi ve sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
İkincisi ise, taraflar arasında diyalogla uzlaşma ve ulusal bir cepheye ikna etme çabalarıdır. Bunu da sürdürüyoruz şu anda. Bu uzlaşma ve diyalog sonucu bir ulusal cepheyi, ulusal bir hükümeti kurmak. Bu ulusal hükümet herkesi kapsayacak. Meclis içindekileri ve meclis dışındakileri de... Ayrıca, iç çatışmaya zemin hazırlayacak konumları da ortadan kaldırmalıyız.
Biz üçüncü taraftayız. Hiç kimse ile değiliz, biz halkın yanındayız. Biz üçüncü taraftayız ve başka seçeneğimiz yok. Biz, bağımsız kişilerle, sol örgütlerle ve yurtsever şahsiyetlerle birlikte bir cephe oluşturmaya çalışıyoruz. Geçen çatışmalarda bazen iki tarafın arasında silahlı yoldaşlarımız oluyordu. Ama bu kez adamlar çok farklı geldiler ve artık orada ortada olmaya gerek kalmadı. Yani ağır silahlarla geliyorlar. Ayrıca ben iyimser değilim bu konuda, çatışmaları oluşturan sebepler halen devam etmektedir. Onlar ortadan kaldırılmadan bu çatışma bitmez.

SB: Mekke Anlaşması niye yetmedi? Yani yapısal bir bozukluk mu var anlaşmada?
A. Davud El Mrgy: Mekke anlaşmasının en olumsuz tarafı çatışan iki taraf arasında yetkilerin bölüştürülmesinden ibaret olmasıdır. İkincisi, anlaşmanın yapıldığız yer zaten sorun. Anlaşma Suudi Arabistan’ın denetimi altında yapılıyor ki, bir Suudi yönetiminin bölge halkları için olumlu bir şey yaptığına hiçbir zaman rastlanılmamıştır. Suudiler hep emperyalizm için arabuluculuk yapmıştır. Birisi ona dayatır, o da gelir söyler, o kadar. Suudi yönetimi, ABD’den gelen yeşil ışıkla geçici bir çözüm bulma çabasında. Bunun için Suudi Arabistan iki tarafa bu belgeyi zorla imzalattırdı. Biz Mekke anlaşmasından hemen önce anlaşmaya karşıydık, kurulacak olan hükümetin içinde yer almayacağımızı söyledik. Gelip bize katılın dediler, biz bu programın siyasi yapısı ve siyasi çatısında olmayacağımızı söyledik. Bu hükümetin çatısı aslında Oslo Anlaşması’dır. Biz bu ittifakları, anlaşmaları kesinlikle kabul etmiyoruz. Ortadaki yapmacık, suni bir ittifaktır. Kaldı ki, kendi aralarındaki anlaşmalara bile sadık olmadılar. Yani en çok anlaştıkları konuda bile… Biz, yolsuzluklara bulaşmış insanları yargılayıp hesap soracak bir hükümet istiyorduk. İkincisi, biz Filistin halkının çıkarlarını kendisine ulusal program yapan bir hükümet istiyorduk. Üçüncüsü, silahlı mücadeleyi yüceltecek bir hükümet istiyorduk. Olmadı, o yüzden Cephe katılmayı kabul etmedi.
Ayrıca şu anda Filistin’de yönetimin güvenlik güçleri var, HAMAS’ın da güvenlik güçleri var. Biz, bütün bu güvenlik birimlerinin bir çatıdan emir alması gerektiğini savunuyorduk. Bunun illa hükümet olması şart değil, bir ulusal ittifak da olabilirdi; ama tek bir çatı… Bu önerdiğimiz düzende herkesin kafasına göre karar almaya yetkisi yoktu. Bakın bugün neler oluyor, kan akıyor. Biz bu anlaşmaya ve hükümete katılsaydık, bu akan kanda HAMAS ve El-Fetih ile ortak olurduk.

SB: Peki sizce, Amerika ne yapmak istiyor? El-Fetih’in bu yolla yeniden iktidar olması imkansız. O zaman ABD, bu krizin böylece boğazlaşma ve kanla devam etmesini mi istiyor?
A. Davud El Mrgy: ABD, Büyük Ortadoğu Projesini büyük temeller üzerinden kuruyor. O temellerden bir tanesi de bölgede kardeş kavgasının alevlendirilmesi, bunu bugün Irak’ta yaşıyoruz, Filistin’de belirgin olarak yaşamaktayız. Bu da yeni bir yöntem değil ki. Emperyalistlerin yıllardır kullandıkları bir yöntemdir. Böl, parçala, yönet… Emperyalistlere verilecek en büyük hediye iç çatışmadır, iç savaştır.
Kuşkusuz Amerika da gelecekte yenilgi yaşayacaktır. Bizim inancımız aslında yavaş yavaş pratiğe dönüşmeye başladı. Büyük Ortadoğu Projesi de yenildi aslında. O kadar uzak da değil, yakın, yaşayacağız biz bunu. Ama maalesef şu anda bu fitne ve iç çatışma bu yenilgiyi biraz erteledi. Özellikle Irak’ta, Lübnan’da ve Filistin’de. Yoksa biz bu zaferi yaşayacağız. Irak’ta direnişçilerle görüşüyoruz, söylediklerine göre şu anda Irak’ın yarıdan fazlasında Amerikan denetimi yok. ABD artık oradan çıkmak istiyor. Ama Amerika yenilgiyi örtbas etmek için iç savaşı her tarafa yayıyor. Yani sonuçta Ortadoğu projesinin temeli bölünmüş olanları bölmektir, küçük olanı daha küçültmektir.

SB: Peki bu arada Filistin’de çatışmalar sürerken İsrail ne yapıyor?
A. Davud El Mrgy: İsrail aslında bizden çok daha büyük bir krizin içinde. Eğer Lübnan ve Filistin’de bizim iç çatışmalarımız olmasaydı, İsrail kendi iç çatışmasını yaşayacaktı. Çünkü İsrail, Lübnan’da yenildi ve hala bu yenilginin etkisini atlatamadılar. Aslında bizim onları keyifle izlememiz gerekiyordu ama maalesef şimdi bunu onlar yapıyor.

SB: Filistinliler bu durumda fırsatı mı kaçırmış oluyorlar?
A. Davud El Mrgy: Evet, fırsat bir sefer gelir ve biz bunu geri teptik. Ayrıca İsrail de sorun değil; İsrail aslında hiçbir şey değil. İsrail’in yenilmesinden bin kat daha önemli olan, emperyalizmin ve Amerika’nın Ortadoğu’da yenilmesi. Amerika yenilirse İsrailliler tası tarağı toplayıp onunla birlikte giderler. Çünkü bunun için getirildiler, çünkü bunun için onlara devlet kurduruldu. İsrail emperyalizmin ileri karakoludur. İsrail, son dönemlerde bu görevi tam olarak yapamıyor. Lübnan’da tamamen başarısız oldu İsrail. Şu anda, abartmayayım ama İsrail’in tabutuna ilk çivi çakılmıştır. Bu, emperyalizmin yenilgisidir, yalnızca İsrail’i değil, Türkiye’deki sistemin, gerici Arap rejimlerinin yenilgisi demektir.

SB: Filistin solu ne durumda şimdi?
A. Davud El Mrgy: Filistin’de şöyledir, solun bütün türleri vardır. Salon solcuları da var, salon demokratları da var, bir de silahlı direniş solcuları var. Özellikle salon solcularının çoğu Abu Mazen’e, El-Fetih’e hizmet etmektedir. Maalesef Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi, ve Komünist Partisi, yani Halk Partisi, ikisi hükümette bakanlık aldılar.

SB: Mekke Anlaşması’na katıldılar mı?
A. Davud El Mrgy: Tabii, Demokratik Cephe katıldı.

SB: Havatme de mi yani?
A. Davud El Mrgy: Evet. Şu anda FHKC, bazı bağımsız solcular, eski teorisyenler, dernekler, kurumlar, Filistin solunun öznesini temsil ediyor. Ama şu anda başka çaremiz yok, Demokratik Cephe ve Halk Partisi ile sürekli ilişki halindeyiz, ortak eylem yapmak zorundayız, başka kimse yok çünkü.

SB: Peki 48 Filistini denilen bölgede, yani 1948’den beri işgal altında olan yerlerde durum nasıl? Orada da iç çatışma var mı?
A. Davud El Mrgy: Orada da hemen hemen aynı. Ama solun durumu orada daha iyi. Özellikle, İsrail Komünist Partisi’nin durumu çok iyi, üyelerinin çoğu Araptır, onların durumu iyidir ve Arap Filistin içerisinde destekleniyor. Ayrıca 48’de ilerici bir Arap partisi daha var. Türkçesi, Vatan Evlatları, diye söylenebilir, çok eski bir örgüttür ve şu anda üyelerinin büyük bir bölümü tutuklu İsrail hapishanelerinde. FHKC de oradan çıkmıştır zaten.
Bir de Azmi Bişara’nın Ulusal Arap Birliği vardır, o da ilericidir. Bu partilerin hepsi Araplardan Filistinlilerden oluşturulmaktadır, hiçbir Yahudi orada olamaz. Komünist Partisi hariç. Komünist parti içinde hem İsrailli, hem Filistinliler var. Ama büyük bir kısmı Filistinlilerden oluşmaktadır. Sonuçta şu anda 48 Filistini’nde 1 milyon 300 bin Filistinli vardır, yani toplam İsrail nüfusunun yüzde yirmisine denk düşüyor.

SB: Son olarak Cephe hala “Tutsaklar Belgesi”nin arkasında mı?
A. Davud El Mrgy: Evet, ama onun adı artık “Tutsaklar Belgesi” değil, “Ulusal İttifak” olarak ismini değiştirdik.

SB: Diğerleri imzasını çekti mi?
A. Davud El Mrgy: Öbürleri çekmedi ama El Fetih ve HAMAS artık Mekke Anlaşması’nı bir zemin, bir çatı olarak kabul ediyorlar. Biz ise hala söylüyoruz, özellikle “Ulusal İttifak” anlaşması, yani eski “Tutsaklar Belgesi” toparlayıcı olabilecek tek belgedir.

SB: Söyleşi için teşekkür ederiz.
A. Davud El Mrgy: Ben de teşekkür ederim.

 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
0212 632 23 19