Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

46. Sayı - Aralık 2006

Geçtiğimiz günlerde, 21 Mayıs 2006’da Nepal'de yedi partiden oluşan koalisyon hükümeti ile Nepal Komünist Partisi (Maoist) arasında bir barış anlaşması imzalandı ve 11 yıllık gerilla savaşı sona erdirildi. Barış anlaşmasını imzalayan Başbakan Girija Prasad Koirala ve NKP(M) önderi Prachanda Nepal halkının bundan böyle barışı, demokrasiyi ve gelişmeyi amaçlayacağını belirttiler. Buna göre, Maoistler artık parlamentoda ve hükümette yer alacaklar ve silahlar BM denetimine verilecek. Bu röportaj, The Hindu’dan Siddhart Varadarajan tarafından Nepal Komünist Partisi-Maoist’in önderi Prachanda ile anlaşmadan önce, Şubat ayında yapılmıştı. Ancak röportaj bütün bu gelişmelerin arka planını anlatması açısından önemli. Oldukça uzun olan söyleşiyi iki sayımızda vereceğiz.

Soru: Partiniz Nepal’de 10 yıldır bir halk savaşı sürdürüyor, hatta bugünlerde halk savaşının başlangıcının yıldönümü var. Bazıları bu savaşın -ve Nepal Kraliyet Ordusu’nun halk savaşına verdiği karşılığın- ülkeye şiddet ve dökülen kan bakımından çok pahalıya mal olduğunu iddia ediyor. Size göre bu on yıl içinde ulaşılmış olan en büyük başarı nedir?
Prachanda: İnsanlarımız, 250 yıldır feodal beylerin baskısı altında sömürülmekte. Halk savaşı kırsal bölgelerdeki feodal yapının kırılmasını sağladı. Ulaşılan en büyük kazanımın bu olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca genel olarak Nepal’de sosyo-ekonomik bağlamda ileriye doğru büyük bir sıçrama olacağını zannediyoruz, çünkü biz ülkeyi cumhuriyetçi demokratik bir yapıya doğru götüreceğiz. Ayrıca bu süreç sırasında politik bir durum da gelişti ve biz bunun da halk savaşının önemli bir kazanımı olduğunu düşünüyoruz.

Soru: Geçtiğimiz Agustos’ta, Rolpa’da yapılan parti kongrenizde çok önemli bir karar aldınız. Bu, çok partili bir demokrasiye katılım ve onun için çaba gösterme kararıydı. Madem ki 10 yıllık savaştan sonra çok partili demokrasiyi kabul edecektiniz, buna dolambaçlı, engebeli bir yoldan gitmek niye?
Prachanda: Sorunuza iki bölümde cevap vermek istiyorum. Her şeyden önce geliştirmeye çalıştığımız bütünlüklü bir ideolojik ve teorik bir sorun var, 20. yüzyıldaki devrim ve karşı-devrim tecrübesini yeni bir temelde analiz etmek istiyoruz. 3 yıl önce aldığımız bir kararda, demokrasiyi nasıl kuracağımızın 21. yüzyılın anahtar sorunu olduğunu söylemiştik. Bu, ilerleyebilmemiz için, 20. yüzyılın olumlu ve olumsuz derslerini sentezlemek zorunda olduğumuz anlamına geliyordu. Ve 3 yıl biz, önce politik yarışa katılmamız gerektiği kararını aldık. Politik yarış olmadan bu, mekanik ya da metafizik bir duruş olacaktı. Yani bu son aldığımız karar yeni bir şey değil. Ağustos’ta pratikte parlamenter politik partilerle ile birliği nasıl inşa edeceğimize dair önemli kararlar aldık. Biz çok partili demokrasinin halk savaşını başlatmamızla çelişkili olmadığını düşünüyoruz.

Soru: Bu partiniz için zor oldu mu? Çok partili demokrasinin gerekliliğine yönetimi ve kadroları ikna etmek ne kadar zordu?
Prachanda: İlk olarak merkez komitede demokrasi üzerine bir gündem hazırlandı, daha sonra parti kurmayları ve parti ağı içinde tam bir yıl süren bir tartışma oldu. Bundan sonra, MK kongresi oy birliğiyle, net olarak kararlaştırılmış bir anayasal taslak paralelinde politik yarışa katılmamız gerektiği kararını aldı. Bu rekabet olmazsa ilerleyecek durumda olamayız. Bu oybirliğiyle alınmış bir karardı.

Soru: Bu karar, Nepal Kraliyet Ordusu’nun gücü ve uluslararası toplumun muhalefeti nedeniyle monarşiyi yıkmak için yeni bir mücadele biçimi gerektiğinden ötürü mü alındı? Yani bu, silahlı mücadele ile iktidarı ele geçirmenin imkânsızlığını kabul ettiğiniz anlamına mı geliyor?
Prachanda: Burada yine sadece bir tek soru yok. Bugünün dünyasında, politik ve askeri dengelerin bir özgünlüğü var. Bu görülmeli. Görülmesi gereken ikinci şey ise 20. yüzyılın deneyimleri. Üçüncü olarak da, bu ülkeye özgü sınıf ilişkileri, politik denge ve güç dengeleri var. Biz bu üçünü birlikte ele alarak karar verdik. Biz çok partili demokrasi tanımını belirli bir anlamda kullanıyoruz, özel bir anayasal taslak paralelinde. Burjuva parlamenter demokrasiden bahsetmiyoruz. Bu çok partili demokrasi anti-emperyalist ve anti-feodal olacaktır. Diğer bir deyişle sadece anti-emperyalist, anti-feodal bir anayasa taslağı paralelinde çok partili demokrasi mümkündür. İşte bunun için silahlı mücadele de ayrıca gerekli ve tabii monarşiye karşı olan diğer politik partilerle eylem birliği de bir ihtiyaçtır. Uğruna savaştığımız sosyo-ekonomik değişim feodalizme ve emperyalizme karşıdır ve biz bu savaş doğrultusunda çok partili demokrasiden bahsediyoruz.

Demokratik Cumhuriyet İçin Yol Haritası
Soru: Yani Kral yarın, geçen yıl attığı adımların yanlış olduğunu açıklasa ve mevcut anayasa zemininde özgür ve adil seçimlere izin verirse Maoistler bu seçimlere katılmayacak mı?
Prachanda: Evet böyle de diyebiliriz. Eğer kral “geçen yıl yaptıklarım yanlıştı, haydi şimdi masaya oturalım” derse ve daha sonra da bir kurucu meclis için özgür ve adil seçimlerden bahsederse, o zaman biz de hazır olacağız. Bizim asgari temel noktamız bir kurucu meclisin seçimi ve bunun da uluslararası gözlem altında, yani Birleşmiş Milletler’in ya da herkesin onaylayacağı başka bir uluslararası arabulucunun gözetiminde yapılması. Bu şartlar altında seçimlere katılırız ve halkın kararı her ne olursa kabul ederiz. Bu bizim asgari şartımız, son noktamızdır. Ama eğer kral gelin bir geçici hükümet kuralım ve seçimleri yapalım derse, biz buna yanaşmayız.

Soru: Peki buna katılacak partilere muhalefet edecek misiniz? Eğer bu partiler geçiş aşaması temelinde ilerlemeyi kabul ederlerse, onlarla olan ittifakınıza ya da anlaşmanıza ne olacak?
Prachanda: Eğer kral onlardan bir hükümet kurmalarını isterse ve onlar da bizim son 10 yıldır yaptığımız taleplere bakmaksızın parlamento seçimlerine giderlerse, bizim bu partilerle aynı yolda yürümemiz zor olacak. Çünkü bunu daha önce de gördünüz. Kral ve partiler 7 - 8 yıl boyunca beraberlerdi. Durum böyleydi ama yine de mücadele vardı, çünkü uzun süredir var olan talebimiz bir kurucu meclis oluşturulması talebidir. Bu sadece bugün ortaya atılan bir talep değildir.

Soru: Ağustos toplantınızdaki kararınız diğer partilerle 12 maddelik anlaşmanın yolunu açmak konusunda ne kadar etkili oldu?
Prachanda: Kraliyet Sarayı Katliamı’ndan sonra biz parlamenter partilere bir çağrı yaptık. Genel bir hemfikirlik vardı ve ayrıca bazı mitingler de yapılmıştı, çünkü 2001’deki kraliyet katliamı demokrasiye karşıydı. 1990 hareketinde de biz Kongre(1) ve UML (Birleşik Marksist Leninistler)(2) ile beraberdik. Anladık ki Nepal’in ihtiyacı feodalizm aleyhine bir değişim idi ve parlamento partileri buna hazır değillerdi. 3 yıl boyunca parlamento içinde mücadele ettik. 3 yıl boyunca biz ordaydık. 40 maddelik şartlarımız ortaya konulmuş ancak bu konuda herhangi bir müzakere bile olmamıştı. Yani silahlı mücadelemizin tohumları bir anlamda parlamento içinde ekildi. Bu, biz ve örneğin Hindistan’da halk savaşı yürüttüklerini söyleyenler arasındaki büyük bir fark. Onlar parlamento içinde başlamadılar. Biz parlamentodaydık, bunun dolayı parlamento partileriyle uzun süre iyi ilişkilerimiz oldu.
1990 hareketi sınırlı bazı kazanımlar yarattı. Saraydan daha fazlasını alabilirdik ama tavizler pahasınız yapılan bir uzlaşma sonucunda daha az aldık. Biz bu anlaşmanın kötü olduğunu ve sarayın tekrar gücü ele geçirmesi tehlikesinin, Mahendra’nın(3) zamanındaki gibi, mevcut olduğunu söyledik. Biz bunu parlamento kürsüsünden söyledik ama diğer partiler, Malik komisyonunun suç olarak nitelendirdiği Panchayat(4) sisteminin unsurlarına bile karşı koyacak kadar cesarete sahip değillerdi. Ve yavaş yavaş bu unsurların partilere, hükümete girmesine olanak sağlayan bir durum oluştu.
Saray Katliamı’ndan(5) sonra, 1990’da öngördüklerimizin gerçekleşmeye başladığını, en gerici unsurların bir komployla ortaya çıktığını söyledik. Ve diğer partilere 1990’da olduğu gibi birleşme çağrısı yaptık. Bu partiler hükümette olduklarından çağrımızı kavramaları imkânsızdı. Ama yavaş yavaş kralın planları ortaya çıktı; Parlamentoyu dağıttı, hükümeti görevden aldı ve iktidarı doğrudan eline aldı. Bu gelişmelerle birlikte partiler bütün bu zaman içinde kullanılmış olduklarını anladılar; bu tam da bizim de kongremizde çok partili demokrasi meselesi hakkında somut adımlar attığımız zamandır. Bizim açıklamamız tüm parlamento partilerinin, otokrasiye ve monarşiye karşı savaşmak için, hareketimizle ve sivil toplumla el ele vermesinin zamanının geldiğinin altını çiziyordu.
Kongrede daha fazla esneklik göstermemiz gerektiğini, bunun bizim üzerimize düşen bir görev olduğunu karara bağladık. Sonra da somut adımlar attık ve partilere şunu söyledik “Siz liderlik edin, biz sizi destekleyeceğiz.” Bu sözde kral, aslında geleneksel bir kral değildir ve Nepal halkı onu kral olarak kabul etmemektedir; o ve çevresinin satılmış kuklalar olduğu halk tarafından gayet iyi biliniyor ve kitlelerin onu kralın öldürülmesinden sorumlu, kardeş katili bir hizip olarak görüyor. Üstelik bu sözde kral, politik düşünebilme yetisine sahip bir insan bile değildir. Biz de bu durumda partilere dedik ki, “haydi, size yardım etmek istiyoruz”. Kongreden önce Kongre ve Birleşik Marksist Leninistlerle görüştük, onları Rolpa’ya getirmeye çalıştık. Ancak bu mümkün olmadı.

Taktik değil, demokrasiye bağlılık
Soru: Bu günlerde “Maoistler, omuzlara oturacaklar, sonra da kafalara vuracaklar” lafını sık duyar olduk. Bu sizin diğer partilerle olan ittifakınızın, stratejik olmaktan ziyade taktiksel olduğu, “baş”, yani monarşi yıkıldıktan sonra da bu sefer “omuzlara” saldırabileceğiniz anlamına mı geliyor?
Prachanda: Böyle değil. Çok partili demokrasi kararımız, stratejik ve teorik olarak geliştirilmiş bir duruş, ki komünist bir devlette demokrasi zorunludur. Bu, işin bir yanı. İkinci olarak, şu anki durum itibariyle kararımız taktiksel değil, ciddi bir politikadır. Partilere sadece otokratik monarşiye değil, monarşinin kendisine son vermemiz gerektiğini söylüyoruz. Bu Birenda’nın(6) zamanındaki geleneksel monarşi bile değil, dolayısıyla bunu yok etmeliyiz. Akabinde, geçici hükümet, kurucu meclis ve demokratik cumhuriyet aşamalarından sonra oluşacak olan çok partili demokrasi içinde, sizlerle barışçıl bir şekilde rekabete girmeye hazırız. Tabii ki, bir ordumuz olduğundan ötürü, insanların bizim hakkımızda hala şüpheleri var ve bize kurucu meclisten sonra silahlarımızı bırakıp bırakmayacağımızı soruyorlar. Bu bir sorun. Biz ordumuzu yeniden düzenlemeye, ayrıca yeni bir Nepal Ordusu kurmaya hazır olduğumuzu söyledik, yani bu taktiksel bir sorun değil.

Soru: 12 maddelik anlaşma politik partilerin orta yolda buluşmasını öneriyor. Onlar kurucu meclis toplanmasını kabul etti, siz de cumhuriyet ısrarınızdan vazgeçtiniz.
Prachanda: Demokratik cumhuriyet talebimizden vazgeçmiş değiliz. Ama bu asgari politik şiara ulaşabilmek için, özgür ve adil kurucu meclis seçimlerine girmeye hazırız dedik. Törensel bir monarşiyi kabul ettiğimize dair yanlış anlaşılmalar olmamalı. Bazıları 12 maddelik anlaşmadan bu sonucu çıkarmaya çalıştılar ama o zaman bile biz diğer partilere şiarımızın demokratik cumhuriyet olduğunu açıkladık. Daha önceleri, demokratik halk cumhuriyeti diyorduk, şu anda önerdiğimiz şey, bizim bu hedeften de (Halk Cumhuriyeti) vazgeçtiğimiz anlamına gelmez. Bugün demokratik halk cumhuriyeti yerine sadece demokratik cumhuriyet deyişimiz yalnızca günümüzün güç dengesi doğrultusunda durumu bir bütün olarak görmek ve kitlelerin kan dökülmemesi yolundaki beklentilerini dikkate almaktır. Diğer taraftan biz sağduyulu bir şekilde inanıyoruz ki o amaca barışçıl yollardan ulaşmalıyız.

Soru: Yani halk demokrasisi için mücadele barışçıl mı olacak?
Prachanda: Halk demokrasisi için barışçıl yolları kullanacağız. Bugün, bir demokratik cumhuriyetten bahsediyoruz ve diğer partilerle birlikte bunu gerçekleştirmenin yolunun kurucu meclisten geçtiği kanısındayız. O zaman herhangi bir parti törensel bir monarşiyi savunmakta özgür olacak, bazıları da anayasal bir demokrasiyi isteyebilecek, 7 partiyle böyle bir şey mümkün.
Soru: Ama sonuç ne olurla olsun, kabul etmeye hazırsınız.
Prachanda: Sonuç ne olursa olsun kabul etmeye hazırız. Bunu açık ve net olarak söylüyoruz.

Ateşkesin Mantığı
Soru:
3 aylık ateşkesiniz ve bunu 1 ay uzatmanız, Maoistlerin Madi’deki otobüs patlaması gibi belli başlı olaylarla zedelenen imajını düzeltmek adına çok işe yaradı. Bu ateşkesin arkasındaki mantık neydi? Ayrıca yakın gelecekte yeni bir ateşkes ilanının önündeki engeller nelerdir?
Prachanda: Ateşkes çağrımızı yaptığımızda diğer partilerle olan 12 maddelik anlaşma yoktu; ayrıca üstümüzde partilerden ya da sivil toplumdan gelen herhangi bir politik ya da ahlaki baskı da yoktu. Ama biz genel politik durum paralelinde hareket ettik, çünkü bizim tarafımızda da, politikamızı ve planımızı hayata geçirmede tabandan gelen bazı hatalar gelişiyordu. Daha aşağı kademelerde Madi bombalaması(7) gibi bazı yanlışlar oluyordu ve böylece orta sınıfla olan ilişkimiz kötüye gidiyordu. Önceleri bu ilişkide iyiye gidiş söz konusuydu ama sistemsel bir düşüş tehlikesi hissettik. Üst kademelerden bir şeyler söylüyorduk yine de bunlar pratiğe geçirilmiyordu. Neticede orta sınıfın yanımızda olmasını istedik ve geniş kitlelere politik mesajımızı yeni bir yolla gösterdik. Ayrıca uluslararası topluma Kral Gyanendra’nın bir hükümdar olmadığını, bunların herkesten daha fazla şiddet ve kan dökme yanlısı otokratik, faşist unsurlar olduğunu anlatmak istedik. Bunu kanıtlamak, kitleler karşısındaki imajımızı iyileştirmek istedik. Sonunda bütün bu sebeplerden ötürü ateşkes kararını aldık.
Ateşkesin zamanlamasıyla ilgili de iki etken vardı. BM Genel Kurul toplantısı yapılacak ve sözde kral oraya gidecekti. Orada barış ve demokrasiden yana olduğunu söyleyecekti. Kral gibi kirli bir unsur orada kafaları karıştıracaktı. Bu ihtimal ortadan kaldırılmalıydı. Yani böyle bir sorun vardı. Biz de ateşkesin ona (krala) politik olarak vurabileceğimiz bir yol olduğunu düşündük.
Ancak ateşkesten sonra politik partilerle diyaloglar başlayabildi, daha sonrasında da 12 maddelik anlaşma için uygun bir zemin yaratıldı. Ayrıca uluslararası topluma, ideolojik olarak yansıtılmaya çalışıldığımızdan farklı olduğumuz mesajını göndermek istedik. Mesela şu anda AB ve diğerleriyle görüşmelerimiz oluyor, ancak hepsinin içinde en bağnaz ve inatçı olanı ABD emperyalizmidir. ABD’nin egemen sınıfları dogmatikler. Neler olduğunu anlamıyorlar. Biz dünyaya yeni bir yolla bakmaya, dünyayı yeni bir yolla değiştirmeye çalışıyoruz ve bu mesajı göndermek istedik. Bu açıdan ateşkes boyunca gayet başarılıydık.
Başlangıçtan itibaren kralın ateşkesi hemen bırakmamızı istediğini biliyorduk. Büyük bir baskı altındaydı ve BM’ye gidişini iptal etmek zorunda kaldı. Politik olarak öylesine izole olmuştu ki bizi ateşkesi bozmaya kışkırtmaya çalışacak kadar çaresizdi. Fedakarlıkta bulunmamız ve ateşkesin en üç ay boyunca yürürlükte kalmasını sağlamamız gerektiğini biliyorduk, çünkü festivaller vardı ve kitlelerle olan psikolojik ve manevi ilişkilerimizi geliştirmek istiyorduk. Ateşkesi bir ay daha uzattığımızda bu sözde kralın politik bir çözüm istemediği, barış istemediği açıkça ortaya çıktı. O kana susamış birisi, bir faşist ve otokrat. Ve sonunda ateşkesi bitirdiğimizde, açıkça ifade ettik ki, politik bir çözüm için ileriye bakan bir ortam gelişirse ve bütün politik güçler barış ve demokrasi için hazır olursa, o zaman böyle bir ortamda her zaman yeni bir ateşkes ilan edebilir ve pazarlığa oturabiliriz. Ancak şu anda böyle bir durum yok.

Partilerle İttifakın Yapısı
Soru: Bir ilk adım olarak parlamento partileriyle, Koirala(8) ve Madhav Nepal(9) ile birlik içine girmeye ve Nepal kralıyla yüz yüze Nepal’in geleceğini tartışmaya razı mısınız?
Prachanda: 12 maddelik anlaşmanın hemen sonrasında, eğer partiler gidip kralla konuşmamız gerektiği hususunda fikir birliğine varırlarsa bizim de buna uyacağımızı açıkça söyledim. Kralla tek başımıza görüşmeye razı değiliz, ayrıca diğer partilerden tek başlarına görüşmeye gitmemelerini istiyoruz. Bundan hiçbir şey çıkmaz. Sadece beraber hareket ettiğimizde bir şeyler kazanabiliriz. İttifak güçlendirilmeli ve ilerletilmeli. Mesela, şu anda büyük belediye seçimleri oyunu var. Koltukların üçte ikisinden fazlası boş kalacak, yine de kral bir oyun sahnelemeye çalışıyor.
Soru: Yine de 7 günlük bir grev/boykot yerine, hep beraber seçimleri politik olarak boykot etme çağrısı yapmak siz ve diğer partiler için daha iyi bir taktik olmaz mıydı?
Prachanda: Evet, söylediğinize katılıyorum, öylesi daha iyi olurdu. 12 maddelik anlaşmaya varılmıştı, bir ya da iki hafta içerisinde, bizler 8 parti, 7 partili ittifak ve maoistler, kitleleri seçimleri boykot etmeye ve kitle gösterileri düzenlemeye çağıran bir ortak beyanat yayınlayacağımız kanısı hakimdi. Ancak bu yapılamadı.

Soru: Neden?
Prachanda: Çünkü diğer partilerin liderlikleri biraz tereddütlü. Muhtemelen maoistlerle ittifak yapıp ortaklaşa bir boykot çağrısı yaparlarsa üzerlerinde daha fazla baskı kurulacağından biraz korkuyorlar. Bunun bir etken olabileceğini düşünüyorum, gerçi onlarla yüz yüze görüşmeler yapmış değiliz.

Soru: Bazıları Maoistlerin askeri eylemlerinin partiler için politik alanı daralttığını düşünüyor. Mesela partilerin Katmandu’da büyük bir gösterinin planlarını yaparken Maoistler Thankot’da bir polis karakoluna saldırdı ve kral sokağa çıkma yasağı ilan etme şansını yakaladı, böylece gösterinin yapılamamasını da sağladı. Kendi politik alanınızı geliştirirken, diğer partilerin de kendilerini siz ve kral arasında sıkışmış hissetmemeleri için neler yapmanız gerektiğini düşündünüz mü?
Prachanda: Bir yol bulunması gerektiğine katılıyorum, bu ciddi ve karmaşık bir sorun. 12 maddelik anlaşma yapıldıktan sonra biz ve onlar arasında sürekli bir karşılıklı etkileşime ihtiyaç vardı, bir çok toplantı gerekiyordu. Sadece bunlar yapılırsa onların hareketi ve bizim hareketimiz arasında bir uyum yakalanabilirdi. Bu gerçekleşmedi. Buna rağmen partilere diğer çeşitli araçlarla biz eylem yapsak da yapmasak da kralın üstlerine gideceğini anlattık. Bu aynı kral, aynı takım -kral ayrıca büyük bir kaçakçıdır- ve bunlar bizim barışçıl bir şekilde gösteri yapmamızı garanti ettiler. Görüşmeler için Katmandu’ya gittiğimizde grubumuz da ordayken, büyük bir miting yapma kararı aldık. Sher Bahadur Deuba o zaman başbakandı, ancak Nepal Kraliyet Ordusu ve Gyanendra böyle bir yürüyüş yapamayacağımızda ısrar etti ve sokağa çıkma yasağı tehdidini savurdu. Bizi mitingi Chitwan’da yapmaya zorladılar. Bunun ışığında Girija(10) ve Madhav’a biz Thankot’da hiçbir şey yapmamış olsaydık da ordu ve Kral Gyanendra’nın büyük bir gösteriye izin vermeyeceğini söyledik.

Monarkın Yapısı
Soru: Kraliyet Ordusundan bahsettiniz ve ben bu konudaki değerlendirmenizi almak isterim: Kral mı orduyu yönetiyor, yoksa ordu mu kralı?
Prachanda: İlginç bir soru. Aslında şu anda bu, tam da parti içinde ve dışında tartıştığımız konu. Şimdiye kadar %50’lik bir denge var gibi gözüküyordu, bazen ordu kralı bazen de kral orduyu yönetiyordu. Ama şu anda ordunun direksiyona geçtiği bir duruma oturduğu gözüküyor, Kral Gyanendra’nın gücü azalıyor ve ordu ne emrederse onu yapıyor gibi. Gelişmekte olan durum bu gibi gözüküyor ama bunu kanıtlarla söyleyemeyiz. Ancak genel duruma bakıldığında Gyanendra ordunun açtığı yolda ilerliyor gibi gözükmekte. Bir şey kesin ki, kendisi kraliyet katliamından sonra kral oldu, ayrıca ordu olmaksızın bu katliamın gerçekleşemeyeceği de kesin. Ordunun çekirdek kadrosu olay sırasında Narayanhiti Sarayı’ndaydı ve bu katliamı planlayanlar onlardır. Sonra da, aynı gün kendisi kral yapıldı, aynen Rana zamanında olduğu gibi, o zaman da Tribhuvan Hindistan’a kaçtığında, küçük bir çocuk olan Gyanendra tahta oturtulmuştu. Neticede kralın ordu tarafından hazırlanan senaryonun dışına çıkması pek de mümkün değil. Bu küçük feodal aristokrat klik, kraliyet katliamını tasarladı ve bu klik şu anda egemen. Kral oluş biçimi de Gyanendra’yı onların yolunu takip etmeye mecbur kılıyor.

Soru: Saray katliamından hemen sonra ben de olayın haberini yapmak için Katmandu’ya gittim. Birçok muhabir gibi ben de başlangıçta Dipendra(11) hikayesine kuşkuyla bakıyordum, ama daha sonra ölenlerin en yakın akrabalarından bazılarıyla buluşmayı başardım. Bunlardan bazıları katliamdan sağ kurtulan ve gerçekten de monarşik grupla belirli özel bir ilişki içinde olan kimseler olarak tanımlanamayacak kişilerdi, Ketaki Chester ve onun gibiler. Ve hepsi Dipendra’nın olayın faili olduğunu söylediler.
Prachanda: Bu mümkün değil. Tabi ki bu klik kendi çevresi içinde bir hikaye uydurmayı başardı, sizin dediğiniz gibi tarafsız olabilecek insanlar içinde de. Kendi sınıfları için de bunu yarattılar ama gerçek bu değil. Olay gerçekleşir gerçekleşmez, nasıl da farklı hikayelerin ortaya konduğunu biliyorsunuz. Önce kendiliğinden patlayan silahlar, ardından başka bir hikaye. Hatta Maoistlerin ani bir eylem yaptığını öne sürme çabası bile oldu. En sonunda da Dipendra’nın üstüne attılar. Böyle olunca şu soru akla geliyor; Madem ki Dipendra’nın yaptığı açık seçik ortadaydı, neden bu en başından beri böyle anlatılmadı? Benim düşüncem tam olarak böyle değil. Veliaht prens Paras olay sırasında oradaydı ve artık Paras’ın geçmişini herkes biliyor. İkinci olarak Gyenandra’nın 1990 hareketindeki rolüne bakalım, o zaman önemli bir rolü vardı. Katmandu’da 2000 kişiyi öldürüp hareketi zorla kontrol altına almak istiyordu, o saldırgan bir unsurdu. Paras’ın ne çeşit bir kukla olduğu da ayrıca biliniyor. Olaydan bir aydan daha biraz daha fazla bir süre önce olay planlanmıştı ve bu süre içinde Gyanendra kendisini komplonun dışarıda tuttu. Sonuçta ben bir an için bile failin Dipendra olduğuna inanmadım. Ve hiçbir şekilde, Nepal halkı bu hikayeye inanmaya yanaşmıyor.

Gelecek sayımızda, Halk Ordusu’nun geleceği, parti önderliği kişi putlaştırma, Hindistan devrimci hareketi üzerine Prachanda’nın görüşleri yer alacak.

DİPNOTLAR
(1) Nepal Kongre Partisi (Nepal Congress Party): Reformcu-merkezci bir parti. Bishweshwar Prasad Koirala’nın liderliğindedir ve Sosyalist Enternasyonal üyesidir.
(2) Birleşik Marksist-Leninistler (UML): Nepal'de açık siyasi faaliyet yürüten sosyalist bir parti. 1994 yılında yapılan seçimlerde en fazla oy alan parti olarak (205 üyelik parlamentonun 69 sandalyesini kazanarak) çıkmış ve bir azınlık hükümeti kurmuştur. Ancak 1995 yılında Anayasa Mahkemesi'nin seçimleri iptal eden bir kararıyla hükümetten düşürülmüşlerdir.
(3) Kral Mahendra, bugünkü kral Gyenandra'nın babası. 1955-1972 yılları arasında kral oldu. 1962'de bütün partileri yasaklayıp kesin monarşik bir düzen kurdu.
(4) Panchayat Sistemi: Monarşinin belirlediği 1962 Anayasasına göre icra (yürütme) gücü, kralda ve Bakanlar Kurulu'ndadır. Bakanlar Kurulu ve Başbakan ise Millî Panchayat (Meclis)'ten seçilir. Panchayat hem seçilmiş hem de tâyin edilmiş 125 üyeli bir meclistir. Esasen bu meclis, partilerin olmadığı kralın kuklası bir organ durumundadır.
(5) Saray Katliamı: 1990 yılının 3 Haziran günü 1972 yılında tahta geçmiş olan kral Birendra Bir Bikram ve ailesi sarayda ailece katledildi. Olay, resmi açıklamada kralın "sarhoş olan" oğlu Birendra'nın üzerine yıkılarak açıklandı.
(6) Birenda bin İkram: Şimdiki Kral Gyenandra’dan önce tahtta olan ve Saray Katliamında öldürülen Kral.
(7) Madi Bombalaması: Haziran 2005'te Madi bölgesinde bir otobüse yerleştirilen bombanın patlaması sonucunda 36 sivil yaşamını yitirmişti. Söz konusu bombalamanın Nepal Komünist Partisi (Maoist) tarafından yapıldığı sonradan resmi olarak da kabul edildi.
(8) Koirala (ya da Girija): Nepal Kongre Partisi (Nepal Congress Party) lideri.
(9) Madhav Nepal: Nepal Komünist Partisi Genel Sekreteri.
(10) Girija (ya da Koriola) Nepal Kongre Partisi (Nepal Congress Party) lideri.
(11) Dipendra: Saray Katlmiamı diye bilinen olayda babası Kral Birendra Bir Bikram ve ailesini öldürdüğü iddia edilen veliaht.

 

 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
0212 632 23 19