Tarihten veya geçmişte yaşananlardan bahsederken
çoğu zaman yaşanmış ve unutulmaya yüz tutmuş şeyler
olarak bahsedilir. Veya güzel bir anı, laf arasında
gelip geçen tatlı yaşanmışlıklardır anlatılan…
Belki bu kaba sığacak olaylar da vardır tarihte.
Fakat, bazı tarihi olaylar vardır ki, insan üç
beş sohbetle üzerinden atlayamaz. Bu sayıda anlatacağımız
konu da sadece anlatmak işlevi ile kendini sınırlamıyor.
Tarihten bugüne süzülüp gelen bir ışık demeti
biçiminde üzerimize yansıyor. Her rengi ayrı güzellik
saçıyor bugüne. DEV-GENÇ’ten, devrimci gençliğin
biricik örgütlülüğünden bahsediyoruz. O döneme
damgasını vuran, Türkiye emekçi halkının kalbinde
taht kuran DEV-GENÇ, hâlâ belirli zamanlarda kendinden
özlemle, iç çekerek bahsettiren yapılanmadır.
DEV-GENÇ’in kökeni 1965 yıllarına dayanır. DEV-GENÇ,
Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF)’nin içinden
çıkmış bir örgütlenmedir. FKF, 1965 yılında TİP
pasifizminin önderliğinde kurulmuştur.
1968 yılında ikinci kongresi yapan FKF’ye gençlerin
ilgisi artmaktadır. Bu arada FKF’nin başkanlığını
kısa bir süre yapan Doğu Perinçek’in TİP yönetimi
ile arası açılır, ve FKF içinde varolma kavgası
devam eder. Diğer taraftan ise, ODTÜ’de devrimci
gençler, Elmalı’da toprak işgali yapan köylülerin
yanına koşup, onlar destek sunuyorlardı.
Devrimci gençliğin anti-emperyalist mücadelesinden
rahatsız olan TİP yönetimi, tabanın baskısı ve
gençlerin ısrarlı eylemliliklerine boyun eğiyordu.
6. Filo eylemi, Amerikan Haberler Merkezi’ne ve
diğer Amerikan binalarına karşı yapılan saldırılar
TİP yönetimini de zorluyordu. TİP’in aynı pasif
tutumu faşist saldırılar konusunda da geçerliydi.
TİP’in bu tavrına karşı devrimci öğrenciler faşistlere
karşı mücadelelerini sürdürdüler.
Toplumsal dinamikler gittikçe emekçiden yana bükülürken,
işçi, köylü, gençlik hareketleri de tüm canlılığıyla
sürece damgasını vuruyordu. Aynı dönemde TİP,
bu süreci karşılayacak güç ve yapılanmadan yoksundu.
Bu evrede yapılan FKF üçüncü kongresinde TİP oportünizmi
gençliğin desteğini kaybederken, Türk Solu gençlik
içinde sempati topluyordu.
1969 yılında FKF Genel Başkanlığına Yusuf Küpeli,
MYK üyeliklerine de TİP’e karşı olan öğrenciler
geldi.
Bu arada devrimci gençliğin eylemlilikleri gün
geçtikçe artıyordu. Bu eylemlilikler sistem üzerinde
ciddi rahatsızlıklar yaratırken, devrimci gençlerin
de kendine olan özgüvenleri ve eylemlilikleri
artıyordu. Vietnam kasabı Kommer’in arabası yakılıyor,
Akhisar ve Ödemiş’te tütün mitingine katılınıyor,
toprak işgali yapan Atalan ve Göllüce köylüleriyle
ilişkiye geçiliyordu.
FKF’nin değişik yerlerde bulunan örgütlülüklerindeki
TİP’liler yönetimden kovuluyordu. Devrimci Gençlik
TİP’e karşı ideolojik mücadeleyi yürütürken diğer
taraftan da işçi grevleri, toprak işgallerine
de desteklerini sürdürüyorlardı. 1969 yılının
Nisan ayında Singer Grevi gibi çeşitli işçi grevleri
devrimci gençlik tarafından desteklenirken, Söke
ve Diyarbakır’da yapılan mitinglerde FKF temsilcileri
konuşmalar yaparak bu eylemlere katıldılar.
Aynı süreçte polisin üniversitelerde cirit atmasına
karşı devrimci gençlik işgal eylemleri başlatmıştı.
İşgal hareketi bir süre sonra anti-emperyalist
bir nitelik kazandı. Üniversite özerkliğinin çiğnenmesi
nedeniyle sınavlara girilmeyeceği ve sınavların
güz dönemine ertelenmesini istedi. Buna yönelik
olarak gecekondu ve emekçi semtlerinde bildiriler
dağıtıldı.
Giderek yaygınlaşan eylemler, DTCF’de yapılan
bir forumla sokaklara taştı… Bağımsızlık andı
ile sokaklara dökülen binlerce genç, bir Amerikan
arabasını tahrip ederek Amerikan İkmal Karargahı
Tuslog’u bastı. Böylece devrimci gençlik, devrim
hedeflerini içeren bir bildiriyi kamuoyuyla burada
paylaştı. Devrimci gençliğin eylemlilikleri İzmir
ve Erzurum’a taştı. Buralarda polis ve faşistlere
karşı mücadeleler verildi.
Daha önce belirttiğimiz gibi, kendini üniversite
mücadelesi ile sınırlamayan devrimci gençlik,
işçilere ve köylülere destek olarak onlara bilinç
götürme görevini de üstlenmişti. Bunlardan, Malatya
köylüleri, Yozgat Kayadibi köylüleri, Kütahya
Değirmenözü köylüleriyle çok sayıda dayanışma
girişiminde bulundular.
Tarih 1969 yılının Ekim ayını gösterdiğinde FKF,
dördüncü kurultayını yapıyordu. Devrimci gençlik
kabuğuna sığmadığını artık herkese göstermişti.
Bundan sonra daha farklı isimle alanlara çıkacaklardı.
Bu kurultaydan sonra FKF, Devrimci Gençlik Federasyonu
(TDGF) veya DEV-GENÇ adını aldı.
1969 yılında devrimci gençlik mücadelesi artarken,
işçi sınıfı da aynı paralelliklerde eylemler yapıyordu.
Aynı Temmuz ayında İzmit Pireli Lastik Fabrikası’nda,
Kartal Çelik Montaj Sanayii’nin Java ve Skoda
Fabrikaları’nda işçiler grevdeydi. Ağustos ayında
Demirdöküm fabrikasında, fabrikayı işgal eden
işçiler polisle çatışmışlardı. Aynı ayda, yüzde
kırk dokuz Amerikan hisseli Ereğli Demir Çelik
Fabrikası’nda 4600 işçi, grev yapıyor, Ekim ayında
ise DEV-GENÇ’liler gecekondu halkının yanında
yer alarak, yıkıma gelen polislerle çatışıyorlardı.
DEV-GENÇ’liler işçi sınıfının bütün bu eylemlerinde
yer alarak destek veriyorlardı.
DEV-GENÇ’liler, yukarıda saydığımız eylemlerle
yetinmeyip, her zaman işçi sınıfının içinde olmuşlardır.
5 Ekim 1969’da Malatya’da anti-emperyalist miting
yaparak, Silivri’ye bağlı Değirmenköyü halkının
toprak işgaline, Çelik Halat, Hisar Çelik, Ege
Sanayi, EAS işçilerinin direnişlerine, Burdur’da
pancar üreticilerinin Şeker fabrikasına yürümelerine,
28 Aralık Pazar günü binlerce memurun eylemine
katılarak, destek ve örgütleyici olmuşlardır.
69 yılının Aralık ayında, GAMAK Elektrik Motorları
Fabrikası’nda 500 işçi, arkadaşlarının işten atılmasını
protesto etmek için fabrikanın önünde toplanmışlardı.
İşçiler polise taş, sopa ve demir çubuklarla direnmişler
ve çatışmalarda Şerif Aygül, polisin açtığı ateş
sonucu katledilmişti. Bunun üzerine, yapılan bu
saldırı ve katliamı protesto etmek amacıyla İstanbul’da
bütün fakültelerde, forumlar yapılmış, genel boykota
gidilmiştir.
15-16 Haziran işçi direnişi olmak üzere, Giresun,
Ordu, Fatsa ve Bulancak’ta fındık, Salihli’de
üzüm ve pamuk üreticilerinin mitingleri olmak
üzere birçok eylemde DEV-GENÇ’liler yeralmışlardır.
Yukarıda saydığımız eylemleri alt alta dizip,
sayfaları artırabiliriz. Elbette eylemlerin çokluğu
önemlidir. Fakat buradan çıkarılması gereken daha
önemli notlar vardır. Mesele o dönemin devrimcisinin
ruhu, beynidir. Yöntemler tartışılır, eleştirilir.
O farklıdır. Mesela bir işçi direnişi hakkında,
üniversite kampusunda forum düzenleyip, sonra
da 3-4 bin kişi ile sokaklara dökülmek ayrı bir
şeydir. Bir yandan üniversitede faşistlerle çatışılırken,
diğer taraftan işçilerin grevlerine, köylülerin
toprak işgaline güç vermek o dönemin insanın eseridir.
Görünen o ki, üniversitedeki devrimci gençlik,
hiçbir dönem emekçilerin yaşamından kopuk olmamıştır.
Yazının başında da söylediğimiz gibi, dün olduğu
gibi bugün de, DEV-GENÇ’in adı içimizde bir umut
ışığı olmaya devam etmektedir.
|