Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

45. Sayı - Kasım 2006

Hangi biçim altında ve hangi araçlarla yürütülüyor olursa olsun tüm devrimci çalışmanın amacı başta proletarya olmak üzere tüm emekçilerin, en ileri kesimlerinden başlayarak örgütlenmesi ve devrimci çalışma için seferber edilmesidir. Silahlı eylem de, barışçıl eylem de, özgür yada açık örgütlenme de, yayın faaliyeti de, her gün yaptığımız sohbetler de; hepsi ama hepsinin odak noktasında aslında emekçi kitlelerin devrimci çalışmaya çekilmesi, örgütlenmesi vardır. Emekçi kitlelerin giderek artan tarzda desteğini almayı ve örgütlemeyi tüm çalışmalarının odak noktası olarak ele almayan bir devrimci örgütün ne savaş yürütmesi, ne kadrolaşması, ne gizliliği sağlaması, ne de başkaca herhangi bir faaliyeti başarabilmesi mümkün değildir. Emekçi kitlelerin örgütlenmesinde başarı kaydedemeyen bir devrimci çalışmanın zamanla tüm dinamiklerini tüketmesi ve giderek devrimci amaçlarından sapması kaçınılmazdır.
P-C’mizin yeniden inşası sürecinde bu konuda sağlam bir bilinç, örgütsel tutum, alışkanlık ve tarz yaratmayı en temel sorunlarımızdan biri olarak ele almaktayız. Tüm çalışmalarımızın ortak paydasını ve temel hedefini emekçi kitlelerin sürecimizin hedeflerine uygun bir tarzda örgütlenmesi oluşturacaktır. Sürecin kadrolarının, örgütlülüklerinin ve olanaklarının yürüteceğimiz kitle çalışmaları içinde çıkacağı açıktır. Bunun anlamı, tüm çalışmaların başarısının kitlelerin örgütlenmesi çalışmasına bağlı olduğudur. Bu nedenledir ki, sürecin diğer tüm çalışmaları kitlelerin örgütlenmesi çalışmasına sıkı sıkıya bağlıdır.
Hiç kuşkusuz, yeniden inşa süreci aşamasında geniş kitlelerin örgütlenmesi konusunda hayalci değiliz. Esasen her dönemin görevleri yürütülecek çalışmaların çapını ve yönelimlerini de belirler. Bu bağlamda, yeniden inşa sürecimizdeki kadro ve kitleleri örgütleme çalışmasının iç içe gelişeceği ve yukarıda ortaya koyduğumuz asgari örgütlülüğü yaratmaya dönük olacağı açıktır.
Yeniden inşa sürecimiz oldukça sınırlı olanaklar üzerinden yürümektedir. Politik pratik sürecimiz sınırlıdır. Maddi olanaklarımız sınırlıdır. Kitle ilişkilerimiz sınırlıdır. Ve biz tüm bu sınırlılıkları aşarak emekçi kitlelerin en ileri kesimlerine ulaşmayı, onları örgütlemeyi, içlerinden kadrolar çıkarmayı hedefliyoruz. Bunu başarabiliriz, başaracağız. Tüm devrimci hareketler hem de pek çok kez bu yoldan yürümek zorunda kalmışlardır. Doğru politika, inisiyatif ve irade birleştiğinde başarmamak için hiçbir neden bulunmuyor.
(...) Bu noktada, ideolojik, politik hattımızın doğruluğu ve netliği kadar, yoldaşlarımızın tutarlılığı, militanlığı, kararlılığı, örgütlediğimiz istisnasız her faaliyetin geliştirici bir rol oynaması ve bu faaliyetleri örgütlerken gösterdiğimiz özen, planlı-programlı çalışmamız, iç ilişkilerimizdeki bağlılık, güçlü ve sıcak yoldaşlık atmosferi, vb. olgular da ilişki kurduğumuz kitlelerin bizlerle geliştirecekleri ilişkilerde belirleyici rol oynayacaktır. Bütün bu noktalar üzerinde yoğunlaşmak ve sağlam bir pratik yaratmak hayati önem taşımaktadır. Yeniden inşa sürecimizin kitle çalışmasında özel olarak üzerinde durulması gereken başlıca noktalarından birini bu oluşturmaktadır.
İkinci olarak; yeniden inşa sürecimizde az sayıda yoldaş dışında ilişki ve olanaklarımızın büyük bir bölümü doğrudan emekçi kitlelerin örgütlenmesi çalışmasına sevk edilmektedir/edilecektir.
Emekçi kitlelerin devrimci çalışmaya kazınılması çalışması mevcut ilişki olanaklarımızın hızla ve yeni kanallar yoluyla büyütülmesini gerektiriyor. Bu noktada emekçi kitlelerle ilişki kanallarını başlıca üç ana başlık altında toplamak mümkündür. Birincisi, Hareketimizin yarattığı legal-açık kurumlaşmalardır. İkincisi, emekçilerin çeşitli amaçlar doğrultusunda bir araya geldiği, çeşitli etkinlikler organize ettikleri her türden sosyal, mesleki, yöresel, eğitsel, sendikal ve benzeri örgütlülüklerdir. Üçüncüsü, her bir yoldaşımızın doğal olarak içinde bulunduğu aile, akrabalık, işyeri, okul vb. kurum ve ilişkiler içinde kurduğu sosyal ve mesleki ilişkilerdir. Her üç ilişki kanalı da devrimci kitle ilişkilerinin geliştirilmesinde siyasal-toplumsal konjonktürdeki gelişmelere bağlı olarak önemli roller oynamaktadır. Emekçi kitlelerin gizli ve açık devrimci birimler içinde örgütlenmesi çalışmasında bu kanalların rolü ve işlevi örgütlenme çalışmalarında kilit bir öneme sahiptir.
Emekçi kitlelerin örgütlenmesine ve kadrolar çıkarılmasına dönük çalışmalarımızın bir yüzünü açıktır ki, özgür örgütlenme faaliyetleri oluşturmaktadır. Hareketimiz legal ya da yarı-legal ilişkiler içinden insanlar örgütleyip bunlarla gizli örgüt yaratma anlayıyışını, yani daha baştan sakat olan gizli örgüt yaratma yaklaşımına hiçbir biçimde ve düzeyde düşmeme kararlılığını taşıyor. Özgür örgütlülüğün temelleri gizli olarak yürütülen örgütlenme faaliyetleri içinde yaratılacaktır.
Bu bağlamda, emekçi kitlelere dönük özgür alan çalışmaları ile görevli yoldaşlarımız ve birimlerimiz emekçi kitlelere dönük özgür örgütlenme çalışmalarını Hareketimizin ve/veya başkaca devrimci hareketlerin legal-açık örgütsel kurumları üzerinden yürütmeyeceklerdir. Bu kurumların örgütsel kimlikleri doğal olarak düşman tarafından bilinmektedir ve yoğun biçimde denetim altında tutulmaktadırlar. Özgür faaliyet yürüten yoldaşların bu kurumlar üzerinden örgütsel veya başkaca bir faaliyet yürütmeleri düşünülemez. Bu nedenledir ki, özgür alan örgütlenmelerimizin özgür örgütlenme faaliyetleri esas olarak yukarıda belirtilen üç kanaldan son ikisi üzerinden yürüyecektir.
Emekçilere dönük özgür örgütlenme çalışmaları ana kanallarından birini emekçilerin çeşitli amaçlar için bir araya geldikleri, etkinlikler geliştirdikleri kurumlar ve çeşitli geçici ve kalıcı organizasyonlar oluşturmaktadır. Bunların hemen hemen tümüne yakın bir bölümü legal-açık organizasyonlardır. Sendikalar, yöre dernekleri, alevi dernekleri, semt dernekleri, kooperatifler, spor klüpleri, halk oyunları, müzik, fotoğrafçılık kursları, halk eğitimin açtığı bilgisayar, yabancı dil kursları, çıraklık ve meslek edindirme kursları, tiyatro toplulukları, vb.. ilk elde sayılabilecek bu tür kurumlardır. Bu kurumlarda yüzlerce, binlerce emekçi çeşitli etkinlikler yürütüyor, toplu halde bulunuyorlar. Bu tür legal kurumlarda gizli örgütlenme çalışması çoğu kez anlaşılmıyor. Özgür alanda çalışan bir devrimcinin uzak durması gereken legal kurumlar belirli bir devrimci yapıyla özdeşleşmiş ve bundan ötürü düşmanın kesin biçimde denetim altında tuttuğu, oraya yoğun biçimde gelip gidenleri o devrimci yapının insanı olarak tanımlayarak kontrol altına aldığı legal kurumlardır. Doğaldır ki, özgür çalışan bir devrimcinin bu tür kurumlara uğraması, çalışma yürütmesi asla kabul edilemez. Öte yandan, belli bir devrimci yapıya angaje olmamış, sıradan emekçi insanların veya ilerici, demokrat kesimlerin, devrimci, demokratik ajitasyona açık, duyarlı insanların etkinlik yürüttüğü çoğu politik bir nitelik taşımayan yukarıda belirttiğimiz türden pek çok legal kurum bulunmaktadır. Bu legal kanallar aracılığıyla yüzlerce, binlerce emekçiyle iç içe olmak, onların nabzını tutmak, sorunlarını ve çözüm yollarını belirlemek, legal ve özgür devrimci müdahalenin araçlarını yaratmak ve en ileri unsurlarla kontaklar kurup örgütlemek için sayısız sistematik ilişki kurmak ve çalışma yürütmek olanaklıdır. Bu kitle ilişkisi kanalları aynı zamanda özgür faaliyet yürüten kadroların kurdukları kitle ilişkileri yumağı içinde eriyerek kamufle olmalarını da sağlayarak en sağlam güvenlik zeminleri oluşacaktır. Özgür alan birimlerimiz bulundukları alanlarda bu tür kurumları tespit ederek, bunlar içinde yer almanın ve örgütsel kimliklerini deşifre etmeden örgütsel çalışma yürütmenin yollarını bulmalıdırlar.
Özgür alan örgütlenme çalışmalarında emekçilerle ilişki kurma kanallarımızdan ikincisini aile-akraba ilişkileri, okul, işyeri ve mahalle ilişkileri oluşturmaktadır. İçinde bulunduğumuz bu ilişki biçimleri, yaşam ve çalışma-iş alanları dolaysız ve sürekli ilişki olanakları sunmaktadır. Aile-akraba, işyeri ve mahalle üçgeni özgür alan örgütlenme çalışmalarında oldukça belirleyici bir role sahiptir. Yoldaşlarımızın çalıştıkları işyerlerindeki işçileri, mahallelerindeki işçi, işsiz, ev kadını, küçük esnaf ilişkilerini, okullarındaki öğrencileri ve yakın akraba ilişkilerini vb. sürekli biçimde periyodik olarak gözden geçirerek, analiz ederek değişik düzeyde pek çok yeni örgütsel ilişki kanalı yaratmaları temel örgütsel hedeflerimizden biridir.
Bütün bu kitlesel ilişki kanalları içinde yürütülen örgütsel çalışmanın her aşamasında gizliliğin hayati önemine uygun bir tarzın geliştirilmesi zorunludur. İster çeşitli kurumlarda, isterse yakın çevremizden ilişkiye geçmeyi düşündüğümüz herhangi bir insana siyasi kimliğimizi açmadan, yayın vb. vermeden önce o insanı tanımak, güvenirliliğini, dürüstlüğünü sınamak başlangıç noktası olmalıdır. Bu insanlarla ilişki kurduğumuzda bu ilişki yürüyebilir, ya da bu insan geri çekilebilir. Önemli olan bu insan geri çekildiğinde bizlerin siyasi kimliğini, politik duruşunu deşifre etmeyecek nitelikte olmasıdır. Bu noktada asgari bir güvene sahip olmalıyız. Bu ilişkilerin başlangıçta mutlaka örgütsel kimlik açıklanarak yürütülmesi gerekmez. Sadece devrimci ya da duyarlı demokrat olduğumuzu bilmesi de başlangıç açısından yeterli olabilir. Roman, inceleme kitapları okumak, yoğun sohbetler yapmak, birlikte zaman geçirmek ve onun sosyal ortamına girmek, çeşitli etkinliklere gitmek, vb. başlangıç adımlarını oluşturabilir. Bu adımların olgunlaşmasına bağlı olarak yayınlarımızın verilmesi, tartışılması, geleceğe ilişkin niyetlerinin, devrimci örgütlü çalışma noktasında düşüncelerinin öğrenilmesi vb. temelinde siyasi kimlik açıklanarak ilişki geliştirilebilir. Elbette ki, devrimci düşüncelere daha açık ve daha sıkı ve politik temeli güçlü ilişkiler geliştirebildiğimiz insanlarla doğrudan yayınlarımızı vererek de politik ilişki geliştirebiliriz. Kısacası gizlilik güvenliğin temelidir ve başlıca duyarlılık noktalarımızdan biridir. Bu konuda asla taviz verilmemelidir. siyasi kimliğimiz sadece bizim bilmesini istediğimiz insanlar tarafından bilinmelidir, bir kişi dahi fazlası değil.
Siyasal gerçekleri az-çok anlayan, devrime sempati duyan her unsur devrimci örgütlenme içinde çalışmaya motive edilmelidir. Bunlara güvenilirlikleri ölçüsünde yayınlarımız, bildirilerimiz mutlaka ulaştırılmalıdır. Belirli bir isteklilik -az ya da çok- taşıyan unsurlar, mutlaka örgütlü çalışma içine alınmalıdır. Bunlar salt ideolojik eğitimle sınırlı kılmayan örgütsel, pratik eğitimi de kapsayan çok yönlü biçimde eğitilmeli, disiplinli ve dinamik politik ve örgütsel faaliyetlere adım adım sokulmalıdır. Yeni ilişkilerin devrimci değişiminde bir diğer önemli faktör ise bu ilişkilerle yoğun biçimde ilgilenmek, onlarla sık sık bir araya gelmek, ortak etkinlikler geliştirmektir. Egemen sınıflar emekçi insanları düzene pek çok bağla bağlamıştır ve her alanda köleleştirme programını yetkin biçimde uygulamaktadır. İlişki kurulan insanları saflarımıza çekmenin yolu kölelik bağlarını gündelik yaşantı içinde geliştireceğimiz alternatif ilişki, alışkanlıklar ve pratiklerle parçalamaktan geçiyor. Bunu ise ilişki kurduğumuz unsurlarla sık sık onların bulundukları alanlarda, çalıştıkları yerlerde bir araya gelerek, onları bir yandan tanıyıp, bir yandan da devrimci davranış normları içine çekerek, küçük çaplı pratikler geliştirerek vb. biçimlerde sağlayabiliriz. İşyerinde, okulda ve dışarıda sık sık bir araya gelmek, sinemaya, tiyatroya gitmek, gazetelerdeki ve bulunulan alandaki gündelik sorunlara ilişkin sohbetler, tartışmalar yapmak, onların kişisel sorunları ile ilgilenmek, çözümler üretmek, vb. ilişkiler, yeni ilişkilerin saflarımıza kısa sürede kazanılmasını, bağların sıklaşmasını sağlayacaktır. Haftada bir-iki defa ve bir iki saatlik randevularla, ilişkilerin sağlamlaşabileceğini, kişilerin tanınabileceğini ve devrimcileşebileceğini sanmak ise ancak hayalcilik olabilir. İlişki kurduğumuz arkadaşların sosyal ve politik yaşamını derinliğine ve güçlü biçimde paylaşmalıyız. Bir ilişkinin devrimci bir ilişkiye dönüşmesi emek harcamayı ve paylaşmayı gerektirir.
Yeniden inşa sürecinin yeni özgür alan kurumları ve kadroları bu çalışmaların içinde yaratılacaktır. Bu ilişkilerin bir bölümü kadrolaşarak P-C’nin özgür alan çekirdeğinin bir parçasına dönüşürken, kurulan ilişkilerin bir bölümü ise pek çok değişik biçime bürünecektir. Örgütsel çalışmalara doğrudan katamadığımız emekçileri ise devrimci sosyalizmin ekseninde sendikal çalışmalara, öğrenci derneği veya mahalli dernek ve kooperatif çalışmalarına katma, birlikte bu tür faaliyetleri örgütlemek için çeşitli gruplar oluşturma gibi çeşitli faaliyetler örgütlenmelidir. Kaldı ki sendikalar, mahalli dernekler ve öğrenci dernekleri, sınıf mücadelesine duyarlı emekçilerin, çeşitli halk kesimlerinin toplaştıkları noktalar olarak tüm yoldaşlarımızın üzerinde durmaları, faaliyetlerine katılmaları gereken noktalardır.
İlişki kurulan emekçileri bu tür örgütsel faaliyetlere katmanın yanı sıra, bu tür olanakların olmadığı, ya da bu unsurları böylesi çalışmalara katmanın mümkün olmadığı koşullarda, bu unsurlarla bağlar küçümsenmemeli, onları yetenekleri ve olanakları ölçüsünde mücadeleye katmak ya da mücadeleyi somut biçimde destekler hale getirmeliyiz. Duruma göre mali destek, çeşitli malzemelerin bırakılması saklanma ya da ev veya işyerlerinde yoldaşlarımızın barınma olanaklarının elde edilmesi, onlar aracılığı ile başka ilişkilere sıçrama vb. pek çok biçimde bu ilişkiler devrimci mücadeleye katılabilir, yararlı hale getirilebilir.
Legal-açık çalışmalarımız her üç ilişki kanalında da yürütülebilir, daha doğrusu yürütülmek zorundadır. Bu bağlamda, legal-açık kurumlaşmalarımız, legal örgütlenmede başlıca dayanaklarımız ve örgütlenme odaklarımızdır. Politik-kültürel odaklar, legal medya kurumlarımız ve sendikal birimlerimiz vb. kurumlaşmalarımız üzerinden geniş emekçi kesimlerine dönük politik ve diğer çalışmalar yürütmek, onlarla doğrudan temaslar geliştirmek ve devrimci çalışmaya en açık kesimleri kurumlarımız içinde örgütlemek legal-açık örgütlenme faaliyetlerimizin ana unsurunu oluşturacaktır. Bu kurumlarımız, birimlerimiz bir yandan legal-açık çalışan ilişkilerimizi derli-toplu ve somut örgütlülükler ve çalışmalar içinde toplayarak işlevli hale getiriyor. Bir yandan da, tüm emekçi kesimlere devrimci sosyalizmin politikalarını, pratiğini, örgütlülüğünü taşımamızı olanaklı kılıyor. Emekçilerin de Hareketimizle dolaysız biçimde ilişki kurmaları için zemin oluşturuyorlar.
Tüm legal-açık kurumlarımız esas olarak kendi başına bir mücadele odağı olmakla birlikte, esas olarak daha geniş emekçi mücadeleleri ve örgütlülükleri için birer üs olarak ele alınmalıdır. Bunun anlamı açıktır; kurumlarımız bulundukları alanlarda devrimci açık-legal politikanın ve pratiğin üretici merkezleri olmalıdır. Fakat onların pratiği esas olarak hem mekansal, hem de kitle olarak salt kurumla ve kurumlarımız, birimlerimizle ilişki kuran insanlarla sınırlı olmamalıdır. Kurum ve birim içi çalışmaların sürekli ve sistematik olarak yürütülmesinin vazgeçilmez hayati bir nitelik taşıdığı tartışmasızdır. Fakat sokağa, evlere, işyerlerine, okullara dönük olarak doğrudan bu mekanlarda yürütülecek faaliyetlerin hayati olduğu da aynı ölçüde tartışmasızdır. Kurum ve birimlerde örgütlenen, üslenen devrimci sosyalist enerjinin ve kadroların sistematik ve programlı biçimde sokağa, evlere, işyerlerine, okullara akması ve büyüyerek, yetkinleşerek tekrar kurumlara dönmesi organize olarak, daha gelişkin faaliyetlere dönüşerek tekrar sokağa dönmesi; legal kitle çalışmasının kurumlarımız, birimlerimiz bağlamında somut döngüsü bu olmalıdır. Zamanının büyük bölümünü kurum-birim içi çalışmalarda harcayan bir kadronun ve içine kapanmış bir kurumun-birimin kitlelerin nabzını yakalaması, onlarla buluşması ve büyüyen bir çalışma ve örgütlenme yaratması olası değildir. Emekçi kitlelere bilinç ve örgütlülük devrimci sosyalist hareket tarafından götürülecektir. Onlar devrimci sosyalist harekete değil, devrimci sosyalist hareket emekçilere gidecektir. Bu noktada, kendi mekanlarımıza ve ortamlarımıza kapanma değil, emekçi mekanlarına, ortamlarına ulaşma, bu ortamları devrimcileştirme, en azından demokratik ve devrimci düşüncelere açık hale getirme ve onları kendi mekanlarımıza ve ortamlarımıza taşıma ve tekrar sokağa yönelme temel hareket tarzımız olmalıdır.
Yeni ilişki kanalları nasıl bulunacaktır?
Bu sorunun yanıtı aslında çok açıktır. Emekçilerin bulunduğu her yer ilişki kanalları dır. Sorunumuz ilişki kurmada uygun araç ve söylemleri geliştirmede. Hiç kuşkusuz henüz politik-askeri müdahalenin gündemde olmadığı koşullarda daha dar bir alanda, devrimci düşünceler için en uygun zeminlerin olduğu ilişkileri tercih edeceğiz. Ancak bu tür ilişkilerde hiç de küçümsenemeyecek ölçüdedir. Bu bağlamda, çalışma yapılan alanlarda emekçilerin her türlü hak arama mücadelesine (grev, boykot, gösteri, vb) aktif katılmak ve destek vermek, özel bir önem taşıyor. Ülkenin her yanında çeşitli direnişler sürekli boy vermektedir. Bunlara katılarak emekçilerle bu mücadeleler içindeki ilk tanışma süreçlerini giderek derinleştirerek pek çok alanda yeni ilişkiler bulabiliriz. Sadece dışımızda gelişen mücadelelere aktif biçimde katılmakla yetinilemez. Legal kurumlarımız aracığıyla emekçilerin somut sorunlarından hareket eden mücadeleler örgütleyerek küçümsenemeyecek bir emekçi kitlesine ulaşmamız olanaklıdır. Bu eylem ve çalışmalarla bulunduğumuz alanlarda dayanışma ilişkileri örgütleyerek pek çok emekçi ile tanışabilir, devrimci ilişkilerin ve örgütsel çalışmanın zeminini hazırlayabiliriz. Bunların yanı sıra, sendika binaları, emekçi dernekleri ve kahvehaneleri sık sık ziyaret edilmeli, buradaki unsurlar gözlenerek güvenilir samimi unsurlarla bağlar güçlendirilmelidir. Legal devrimci kitle mücadelesi kurumlarımız olan PKO’ların yürüteceği rutin faaliyetler, sokak eylemleri, tek tek evlere, işyerlerine, okullara dönük sistematik, programlı çalışmaları çok sayıda yeni ilişki kanalı sağlayacaktır. Önemli olan ilk halkayı yakalayabilmek, emekçileri kendi kurum ve ortamlarımıza taşımaktır. Bundan sonrası tümüyle yoldaşlarımızın bu ilişkileri örgütlü ilişkilere dönüştürmek noktasında gösterecekleri performansa bağlıdır. Bu noktada, kurulan ilişkileri, sözde tanıma, deneme adı altında giderek ahbap-çavuş ilişkisine dönüştürme ve bu unsurlardaki devrimci dinamizmi köreltme tavrını şiddetle mahkum ederek, uzak durmalıyız. Bulunan yeni ilişkilerin örgütsel ilişkilere dönüştürülmesinde de cesur ve atak davranmalıyız. İlişkiler kurumlarımıza taşınmalı, irili-ufaklı çeşitli görevler, etkinlikler etrafında çalışmalara katılmalıdır. Legal çalışmada tanıma, denemenin yolu budur.
Emekçilerin çeşitli amaçlar doğrultusunda bir araya geldikleri sosyal, mesleki, eğitsel, sendikal kurumlar ve çeşitli ilişki biçimleri de legal-açık kitle örgütlenmesi çalışmalarımız başlıca alanlarını oluşturmaktadır. Özellikle sendikalarda Hareketimizin legal birimlerini oluşturmak, bu alanda yürütülecek tüm çalışmaların organizasyonunu gerçekleştirecek kadro zeminini yaratmak yeniden inşa sürecimizin başlıca örgütsel hedefleri arasında olacaktır. Bunun yanı sıra, tüm diğer kurumlar içinde çalışmalarımızı yaymak, özellikle yerel kurumlar içinde politik-kültürel odaklar üzerinden örgütlenme zeminleri yaratmaya dönük çalışmalar örgütlemek, mesleki ve eğitsel kurumlar içinde bulunan legal alanda çalışan yoldaşlarımız aracılığıyla bu kurumlarda legal çalışma grupları oluşturmak vb. çalışmalar, emekçilere dönük çok yönlü ilişki ve asgari örgütlenme zeminleri yaratmamızı sağlayacaktır.
Aile-akraba ilişkileri, işyeri, mahalle, okul ilişkileri, yani doğal sosyal ortam içinde geliştirilen ilişkiler legal alanda da önemli bir örgütsel çalışma zeminini, kitle ilişkileri kanalını oluşturmaktadır. Bu tür ilişkilerimizi politik-kültürel odaklardan, yayın faaliyetine, sendikal çalışmaya değin pek çok legal devrimci ve demokratik çalışma biçimi içinde saflarımıza kazanabilir, ilişkilerimizi büyütebiliriz.
Legal örgütlenme çalışmaları, özgür alan çalışmalarına nazaran oldukça büyük kitle örgütlenmesi ve kadrolaşma potansiyellerine sahip bulunuyor. Dinamik ve programlı bir çalışmayla bu asgari örgütsel hedeflerimize sağlam biçimde ve hızla ulaşmamız olanaklıdır.
Yoğunlaşma, ısrar ve koparıp alma; legal ve özgür örgütsel çalışmalarımızda başlıca şiarlarımız olmalıdır. İlişki kurduğumuz gelişmeye açık her emekçinin sistemden koparılması ve devrimci sosyalizm saflarına kazanılması olmazsa olmaz görevimizdir. Emekçilerin kazanılması basit bir çabayla mümkün değil, yukarıda bu bağlamda vurgulanması gereken pek çok nokta ele alındı. Bunlara ilişkin yoğunlaşma ve ısrar kesinlikle zorunludur. Kimsenin biz onlarla kontak kurduğumuz için kendiliğinden devrimci saflara katılacağını bekleyemeyiz. Kimi zaman, sözde insanların “özgür irade”leriyle, “kendi kararlarıyla” devrimci çalışmaya katılmalarını sağlamak söylemiyle, ısrarcı ve koparıcı bir örgütleme çalışması yapılmıyor. İlişki kurulan emekçilerle genel geçer bir ilişki tarzı geliştirilebiliyor. Bu yaklaşım tümüyle yanlıştır. Elbette, hiçbir devrimcinin aklına ilişkiye geçtiği insanları devrimci çalışmaya katılmaları için fiziki ve moral baskı uygulamak gelmez. Ancak hiç kimseyi de sistemin çürümüş yaşam tarzının ve propaganda araçlarının insafına terk etmemeliyiz. Oligarşi insanları sisteme bağlamak için bin bir araçla günün 24 saati çaba harcarken, biz insanlar kendi yollarını kendileri bulsun kendiliğindenciliği içinde olabilir miyiz? Asla. Bu devrimci görevlerin ve öncü tavrın kesinlikle unutulması; devrimci bilincin ve örgütlülüğün ancak dışarıdan emekçilere götürebileceği gerçeğinin unutulması anlamına gelir. İnsanların devrim saflarına kazanılması büyük bir mücadeleyi gerektiriyor. İlişkilerde yoğunlaşmalıyız, onların sistemden kopması için ısrarlı olmalıyız ve onları koparıp almalıyız. Çürümüşlükten, insani yıkımdan, barbarca ilişkilerden kurtuluşun başkaca hiçbir yolu yoktur. Bunun için onları sürekli biçimde kendilerini ve sistemi sorgulamaya ve sistematik biçimde devrimci düşünceleri öğrenmeye sevk etmeli, örgütlü çalışma için ısrarlı bir bilinçlendirme ve sosyal pratik örgütlemeliyiz. Çürümüş kapitalist sistem içinde insanları kendi kaderleri ile baş başa bıraktığımızda ya da ısrarlı bir örgütlenme çalışması yürüttüğümüzde insanlar esas olarak sistemin düşünme ve davranış kalıplarının esiri olurlar. Asla özgürleşmezler. Onlardaki özgürleşme korkusunu yenmeleri için ısrarlı bir çaba harcadığımızda ve zinciri bir kez bir noktasında kırdığımızda, onları yoğun ve ısrarlı çaba ile sistemden koparıp aldığımızda ise işte asıl o zaman kendi kaderlerini kendi ellerine almış olurlar, özgürleşirler. Tüm ilişkilerimize yoğunlaşarak, ısrarla ve koparıp almayı hedefleyerek yöneleceğiz
Gerek legal-açık, gerekse özgür örgütlenme çalışmalarında olsun yukarıda ortaya koyduğumuz perspektifi esas alarak hedefleri açık, planlı, istikrarlı ve emekçileri çok yönlü biçimde kucaklayan çalışmalar örgütlediğimizde sürecin örgütsel hedeflerine ulaşacağımız kesindir.



 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
0212 632 23 19