Hangi biçim altında ve hangi araçlarla yürütülüyor
olursa olsun tüm devrimci çalışmanın amacı başta
proletarya olmak üzere tüm emekçilerin, en ileri
kesimlerinden başlayarak örgütlenmesi ve devrimci
çalışma için seferber edilmesidir. Silahlı eylem
de, barışçıl eylem de, özgür yada açık örgütlenme
de, yayın faaliyeti de, her gün yaptığımız sohbetler
de; hepsi ama hepsinin odak noktasında aslında
emekçi kitlelerin devrimci çalışmaya çekilmesi,
örgütlenmesi vardır. Emekçi kitlelerin giderek
artan tarzda desteğini almayı ve örgütlemeyi tüm
çalışmalarının odak noktası olarak ele almayan
bir devrimci örgütün ne savaş yürütmesi, ne kadrolaşması,
ne gizliliği sağlaması, ne de başkaca herhangi
bir faaliyeti başarabilmesi mümkün değildir. Emekçi
kitlelerin örgütlenmesinde başarı kaydedemeyen
bir devrimci çalışmanın zamanla tüm dinamiklerini
tüketmesi ve giderek devrimci amaçlarından sapması
kaçınılmazdır.
P-C’mizin yeniden inşası sürecinde bu konuda sağlam
bir bilinç, örgütsel tutum, alışkanlık ve tarz
yaratmayı en temel sorunlarımızdan biri olarak
ele almaktayız. Tüm çalışmalarımızın ortak paydasını
ve temel hedefini emekçi kitlelerin sürecimizin
hedeflerine uygun bir tarzda örgütlenmesi oluşturacaktır.
Sürecin kadrolarının, örgütlülüklerinin ve olanaklarının
yürüteceğimiz kitle çalışmaları içinde çıkacağı
açıktır. Bunun anlamı, tüm çalışmaların başarısının
kitlelerin örgütlenmesi çalışmasına bağlı olduğudur.
Bu nedenledir ki, sürecin diğer tüm çalışmaları
kitlelerin örgütlenmesi çalışmasına sıkı sıkıya
bağlıdır.
Hiç kuşkusuz, yeniden inşa süreci aşamasında geniş
kitlelerin örgütlenmesi konusunda hayalci değiliz.
Esasen her dönemin görevleri yürütülecek çalışmaların
çapını ve yönelimlerini de belirler. Bu bağlamda,
yeniden inşa sürecimizdeki kadro ve kitleleri
örgütleme çalışmasının iç içe gelişeceği ve yukarıda
ortaya koyduğumuz asgari örgütlülüğü yaratmaya
dönük olacağı açıktır.
Yeniden inşa sürecimiz oldukça sınırlı olanaklar
üzerinden yürümektedir. Politik pratik sürecimiz
sınırlıdır. Maddi olanaklarımız sınırlıdır. Kitle
ilişkilerimiz sınırlıdır. Ve biz tüm bu sınırlılıkları
aşarak emekçi kitlelerin en ileri kesimlerine
ulaşmayı, onları örgütlemeyi, içlerinden kadrolar
çıkarmayı hedefliyoruz. Bunu başarabiliriz, başaracağız.
Tüm devrimci hareketler hem de pek çok kez bu
yoldan yürümek zorunda kalmışlardır. Doğru politika,
inisiyatif ve irade birleştiğinde başarmamak için
hiçbir neden bulunmuyor.
(...) Bu noktada, ideolojik, politik hattımızın
doğruluğu ve netliği kadar, yoldaşlarımızın tutarlılığı,
militanlığı, kararlılığı, örgütlediğimiz istisnasız
her faaliyetin geliştirici bir rol oynaması ve
bu faaliyetleri örgütlerken gösterdiğimiz özen,
planlı-programlı çalışmamız, iç ilişkilerimizdeki
bağlılık, güçlü ve sıcak yoldaşlık atmosferi,
vb. olgular da ilişki kurduğumuz kitlelerin bizlerle
geliştirecekleri ilişkilerde belirleyici rol oynayacaktır.
Bütün bu noktalar üzerinde yoğunlaşmak ve sağlam
bir pratik yaratmak hayati önem taşımaktadır.
Yeniden inşa sürecimizin kitle çalışmasında özel
olarak üzerinde durulması gereken başlıca noktalarından
birini bu oluşturmaktadır.
İkinci olarak; yeniden inşa sürecimizde az sayıda
yoldaş dışında ilişki ve olanaklarımızın büyük
bir bölümü doğrudan emekçi kitlelerin örgütlenmesi
çalışmasına sevk edilmektedir/edilecektir.
Emekçi kitlelerin devrimci çalışmaya kazınılması
çalışması mevcut ilişki olanaklarımızın hızla
ve yeni kanallar yoluyla büyütülmesini gerektiriyor.
Bu noktada emekçi kitlelerle ilişki kanallarını
başlıca üç ana başlık altında toplamak mümkündür.
Birincisi, Hareketimizin yarattığı legal-açık
kurumlaşmalardır. İkincisi, emekçilerin çeşitli
amaçlar doğrultusunda bir araya geldiği, çeşitli
etkinlikler organize ettikleri her türden sosyal,
mesleki, yöresel, eğitsel, sendikal ve benzeri
örgütlülüklerdir. Üçüncüsü, her bir yoldaşımızın
doğal olarak içinde bulunduğu aile, akrabalık,
işyeri, okul vb. kurum ve ilişkiler içinde kurduğu
sosyal ve mesleki ilişkilerdir. Her üç ilişki
kanalı da devrimci kitle ilişkilerinin geliştirilmesinde
siyasal-toplumsal konjonktürdeki gelişmelere bağlı
olarak önemli roller oynamaktadır. Emekçi kitlelerin
gizli ve açık devrimci birimler içinde örgütlenmesi
çalışmasında bu kanalların rolü ve işlevi örgütlenme
çalışmalarında kilit bir öneme sahiptir.
Emekçi kitlelerin örgütlenmesine ve kadrolar çıkarılmasına
dönük çalışmalarımızın bir yüzünü açıktır ki,
özgür örgütlenme faaliyetleri oluşturmaktadır.
Hareketimiz legal ya da yarı-legal ilişkiler içinden
insanlar örgütleyip bunlarla gizli örgüt yaratma
anlayıyışını, yani daha baştan sakat olan gizli
örgüt yaratma yaklaşımına hiçbir biçimde ve düzeyde
düşmeme kararlılığını taşıyor. Özgür örgütlülüğün
temelleri gizli olarak yürütülen örgütlenme faaliyetleri
içinde yaratılacaktır.
Bu bağlamda, emekçi kitlelere dönük özgür alan
çalışmaları ile görevli yoldaşlarımız ve birimlerimiz
emekçi kitlelere dönük özgür örgütlenme çalışmalarını
Hareketimizin ve/veya başkaca devrimci hareketlerin
legal-açık örgütsel kurumları üzerinden yürütmeyeceklerdir.
Bu kurumların örgütsel kimlikleri doğal olarak
düşman tarafından bilinmektedir ve yoğun biçimde
denetim altında tutulmaktadırlar. Özgür faaliyet
yürüten yoldaşların bu kurumlar üzerinden örgütsel
veya başkaca bir faaliyet yürütmeleri düşünülemez.
Bu nedenledir ki, özgür alan örgütlenmelerimizin
özgür örgütlenme faaliyetleri esas olarak yukarıda
belirtilen üç kanaldan son ikisi üzerinden yürüyecektir.
Emekçilere dönük özgür örgütlenme çalışmaları
ana kanallarından birini emekçilerin çeşitli amaçlar
için bir araya geldikleri, etkinlikler geliştirdikleri
kurumlar ve çeşitli geçici ve kalıcı organizasyonlar
oluşturmaktadır. Bunların hemen hemen tümüne yakın
bir bölümü legal-açık organizasyonlardır. Sendikalar,
yöre dernekleri, alevi dernekleri, semt dernekleri,
kooperatifler, spor klüpleri, halk oyunları, müzik,
fotoğrafçılık kursları, halk eğitimin açtığı bilgisayar,
yabancı dil kursları, çıraklık ve meslek edindirme
kursları, tiyatro toplulukları, vb.. ilk elde
sayılabilecek bu tür kurumlardır. Bu kurumlarda
yüzlerce, binlerce emekçi çeşitli etkinlikler
yürütüyor, toplu halde bulunuyorlar. Bu tür legal
kurumlarda gizli örgütlenme çalışması çoğu kez
anlaşılmıyor. Özgür alanda çalışan bir devrimcinin
uzak durması gereken legal kurumlar belirli bir
devrimci yapıyla özdeşleşmiş ve bundan ötürü düşmanın
kesin biçimde denetim altında tuttuğu, oraya yoğun
biçimde gelip gidenleri o devrimci yapının insanı
olarak tanımlayarak kontrol altına aldığı legal
kurumlardır. Doğaldır ki, özgür çalışan bir devrimcinin
bu tür kurumlara uğraması, çalışma yürütmesi asla
kabul edilemez. Öte yandan, belli bir devrimci
yapıya angaje olmamış, sıradan emekçi insanların
veya ilerici, demokrat kesimlerin, devrimci, demokratik
ajitasyona açık, duyarlı insanların etkinlik yürüttüğü
çoğu politik bir nitelik taşımayan yukarıda belirttiğimiz
türden pek çok legal kurum bulunmaktadır. Bu legal
kanallar aracılığıyla yüzlerce, binlerce emekçiyle
iç içe olmak, onların nabzını tutmak, sorunlarını
ve çözüm yollarını belirlemek, legal ve özgür
devrimci müdahalenin araçlarını yaratmak ve en
ileri unsurlarla kontaklar kurup örgütlemek için
sayısız sistematik ilişki kurmak ve çalışma yürütmek
olanaklıdır. Bu kitle ilişkisi kanalları aynı
zamanda özgür faaliyet yürüten kadroların kurdukları
kitle ilişkileri yumağı içinde eriyerek kamufle
olmalarını da sağlayarak en sağlam güvenlik zeminleri
oluşacaktır. Özgür alan birimlerimiz bulundukları
alanlarda bu tür kurumları tespit ederek, bunlar
içinde yer almanın ve örgütsel kimliklerini deşifre
etmeden örgütsel çalışma yürütmenin yollarını
bulmalıdırlar.
Özgür alan örgütlenme çalışmalarında emekçilerle
ilişki kurma kanallarımızdan ikincisini aile-akraba
ilişkileri, okul, işyeri ve mahalle ilişkileri
oluşturmaktadır. İçinde bulunduğumuz bu ilişki
biçimleri, yaşam ve çalışma-iş alanları dolaysız
ve sürekli ilişki olanakları sunmaktadır. Aile-akraba,
işyeri ve mahalle üçgeni özgür alan örgütlenme
çalışmalarında oldukça belirleyici bir role sahiptir.
Yoldaşlarımızın çalıştıkları işyerlerindeki işçileri,
mahallelerindeki işçi, işsiz, ev kadını, küçük
esnaf ilişkilerini, okullarındaki öğrencileri
ve yakın akraba ilişkilerini vb. sürekli biçimde
periyodik olarak gözden geçirerek, analiz ederek
değişik düzeyde pek çok yeni örgütsel ilişki kanalı
yaratmaları temel örgütsel hedeflerimizden biridir.
Bütün bu kitlesel ilişki kanalları içinde yürütülen
örgütsel çalışmanın her aşamasında gizliliğin
hayati önemine uygun bir tarzın geliştirilmesi
zorunludur. İster çeşitli kurumlarda, isterse
yakın çevremizden ilişkiye geçmeyi düşündüğümüz
herhangi bir insana siyasi kimliğimizi açmadan,
yayın vb. vermeden önce o insanı tanımak, güvenirliliğini,
dürüstlüğünü sınamak başlangıç noktası olmalıdır.
Bu insanlarla ilişki kurduğumuzda bu ilişki yürüyebilir,
ya da bu insan geri çekilebilir. Önemli olan bu
insan geri çekildiğinde bizlerin siyasi kimliğini,
politik duruşunu deşifre etmeyecek nitelikte olmasıdır.
Bu noktada asgari bir güvene sahip olmalıyız.
Bu ilişkilerin başlangıçta mutlaka örgütsel kimlik
açıklanarak yürütülmesi gerekmez. Sadece devrimci
ya da duyarlı demokrat olduğumuzu bilmesi de başlangıç
açısından yeterli olabilir. Roman, inceleme kitapları
okumak, yoğun sohbetler yapmak, birlikte zaman
geçirmek ve onun sosyal ortamına girmek, çeşitli
etkinliklere gitmek, vb. başlangıç adımlarını
oluşturabilir. Bu adımların olgunlaşmasına bağlı
olarak yayınlarımızın verilmesi, tartışılması,
geleceğe ilişkin niyetlerinin, devrimci örgütlü
çalışma noktasında düşüncelerinin öğrenilmesi
vb. temelinde siyasi kimlik açıklanarak ilişki
geliştirilebilir. Elbette ki, devrimci düşüncelere
daha açık ve daha sıkı ve politik temeli güçlü
ilişkiler geliştirebildiğimiz insanlarla doğrudan
yayınlarımızı vererek de politik ilişki geliştirebiliriz.
Kısacası gizlilik güvenliğin temelidir ve başlıca
duyarlılık noktalarımızdan biridir. Bu konuda
asla taviz verilmemelidir. siyasi kimliğimiz sadece
bizim bilmesini istediğimiz insanlar tarafından
bilinmelidir, bir kişi dahi fazlası değil.
Siyasal gerçekleri az-çok anlayan, devrime sempati
duyan her unsur devrimci örgütlenme içinde çalışmaya
motive edilmelidir. Bunlara güvenilirlikleri ölçüsünde
yayınlarımız, bildirilerimiz mutlaka ulaştırılmalıdır.
Belirli bir isteklilik -az ya da çok- taşıyan
unsurlar, mutlaka örgütlü çalışma içine alınmalıdır.
Bunlar salt ideolojik eğitimle sınırlı kılmayan
örgütsel, pratik eğitimi de kapsayan çok yönlü
biçimde eğitilmeli, disiplinli ve dinamik politik
ve örgütsel faaliyetlere adım adım sokulmalıdır.
Yeni ilişkilerin devrimci değişiminde bir diğer
önemli faktör ise bu ilişkilerle yoğun biçimde
ilgilenmek, onlarla sık sık bir araya gelmek,
ortak etkinlikler geliştirmektir. Egemen sınıflar
emekçi insanları düzene pek çok bağla bağlamıştır
ve her alanda köleleştirme programını yetkin biçimde
uygulamaktadır. İlişki kurulan insanları saflarımıza
çekmenin yolu kölelik bağlarını gündelik yaşantı
içinde geliştireceğimiz alternatif ilişki, alışkanlıklar
ve pratiklerle parçalamaktan geçiyor. Bunu ise
ilişki kurduğumuz unsurlarla sık sık onların bulundukları
alanlarda, çalıştıkları yerlerde bir araya gelerek,
onları bir yandan tanıyıp, bir yandan da devrimci
davranış normları içine çekerek, küçük çaplı pratikler
geliştirerek vb. biçimlerde sağlayabiliriz. İşyerinde,
okulda ve dışarıda sık sık bir araya gelmek, sinemaya,
tiyatroya gitmek, gazetelerdeki ve bulunulan alandaki
gündelik sorunlara ilişkin sohbetler, tartışmalar
yapmak, onların kişisel sorunları ile ilgilenmek,
çözümler üretmek, vb. ilişkiler, yeni ilişkilerin
saflarımıza kısa sürede kazanılmasını, bağların
sıklaşmasını sağlayacaktır. Haftada bir-iki defa
ve bir iki saatlik randevularla, ilişkilerin sağlamlaşabileceğini,
kişilerin tanınabileceğini ve devrimcileşebileceğini
sanmak ise ancak hayalcilik olabilir. İlişki kurduğumuz
arkadaşların sosyal ve politik yaşamını derinliğine
ve güçlü biçimde paylaşmalıyız. Bir ilişkinin
devrimci bir ilişkiye dönüşmesi emek harcamayı
ve paylaşmayı gerektirir.
Yeniden inşa sürecinin yeni özgür alan kurumları
ve kadroları bu çalışmaların içinde yaratılacaktır.
Bu ilişkilerin bir bölümü kadrolaşarak P-C’nin
özgür alan çekirdeğinin bir parçasına dönüşürken,
kurulan ilişkilerin bir bölümü ise pek çok değişik
biçime bürünecektir. Örgütsel çalışmalara doğrudan
katamadığımız emekçileri ise devrimci sosyalizmin
ekseninde sendikal çalışmalara, öğrenci derneği
veya mahalli dernek ve kooperatif çalışmalarına
katma, birlikte bu tür faaliyetleri örgütlemek
için çeşitli gruplar oluşturma gibi çeşitli faaliyetler
örgütlenmelidir. Kaldı ki sendikalar, mahalli
dernekler ve öğrenci dernekleri, sınıf mücadelesine
duyarlı emekçilerin, çeşitli halk kesimlerinin
toplaştıkları noktalar olarak tüm yoldaşlarımızın
üzerinde durmaları, faaliyetlerine katılmaları
gereken noktalardır.
İlişki kurulan emekçileri bu tür örgütsel faaliyetlere
katmanın yanı sıra, bu tür olanakların olmadığı,
ya da bu unsurları böylesi çalışmalara katmanın
mümkün olmadığı koşullarda, bu unsurlarla bağlar
küçümsenmemeli, onları yetenekleri ve olanakları
ölçüsünde mücadeleye katmak ya da mücadeleyi somut
biçimde destekler hale getirmeliyiz. Duruma göre
mali destek, çeşitli malzemelerin bırakılması
saklanma ya da ev veya işyerlerinde yoldaşlarımızın
barınma olanaklarının elde edilmesi, onlar aracılığı
ile başka ilişkilere sıçrama vb. pek çok biçimde
bu ilişkiler devrimci mücadeleye katılabilir,
yararlı hale getirilebilir.
Legal-açık çalışmalarımız her üç ilişki kanalında
da yürütülebilir, daha doğrusu yürütülmek zorundadır.
Bu bağlamda, legal-açık kurumlaşmalarımız, legal
örgütlenmede başlıca dayanaklarımız ve örgütlenme
odaklarımızdır. Politik-kültürel odaklar, legal
medya kurumlarımız ve sendikal birimlerimiz vb.
kurumlaşmalarımız üzerinden geniş emekçi kesimlerine
dönük politik ve diğer çalışmalar yürütmek, onlarla
doğrudan temaslar geliştirmek ve devrimci çalışmaya
en açık kesimleri kurumlarımız içinde örgütlemek
legal-açık örgütlenme faaliyetlerimizin ana unsurunu
oluşturacaktır. Bu kurumlarımız, birimlerimiz
bir yandan legal-açık çalışan ilişkilerimizi derli-toplu
ve somut örgütlülükler ve çalışmalar içinde toplayarak
işlevli hale getiriyor. Bir yandan da, tüm emekçi
kesimlere devrimci sosyalizmin politikalarını,
pratiğini, örgütlülüğünü taşımamızı olanaklı kılıyor.
Emekçilerin de Hareketimizle dolaysız biçimde
ilişki kurmaları için zemin oluşturuyorlar.
Tüm legal-açık kurumlarımız esas olarak kendi
başına bir mücadele odağı olmakla birlikte, esas
olarak daha geniş emekçi mücadeleleri ve örgütlülükleri
için birer üs olarak ele alınmalıdır. Bunun anlamı
açıktır; kurumlarımız bulundukları alanlarda devrimci
açık-legal politikanın ve pratiğin üretici merkezleri
olmalıdır. Fakat onların pratiği esas olarak hem
mekansal, hem de kitle olarak salt kurumla ve
kurumlarımız, birimlerimizle ilişki kuran insanlarla
sınırlı olmamalıdır. Kurum ve birim içi çalışmaların
sürekli ve sistematik olarak yürütülmesinin vazgeçilmez
hayati bir nitelik taşıdığı tartışmasızdır. Fakat
sokağa, evlere, işyerlerine, okullara dönük olarak
doğrudan bu mekanlarda yürütülecek faaliyetlerin
hayati olduğu da aynı ölçüde tartışmasızdır. Kurum
ve birimlerde örgütlenen, üslenen devrimci sosyalist
enerjinin ve kadroların sistematik ve programlı
biçimde sokağa, evlere, işyerlerine, okullara
akması ve büyüyerek, yetkinleşerek tekrar kurumlara
dönmesi organize olarak, daha gelişkin faaliyetlere
dönüşerek tekrar sokağa dönmesi; legal kitle çalışmasının
kurumlarımız, birimlerimiz bağlamında somut döngüsü
bu olmalıdır. Zamanının büyük bölümünü kurum-birim
içi çalışmalarda harcayan bir kadronun ve içine
kapanmış bir kurumun-birimin kitlelerin nabzını
yakalaması, onlarla buluşması ve büyüyen bir çalışma
ve örgütlenme yaratması olası değildir. Emekçi
kitlelere bilinç ve örgütlülük devrimci sosyalist
hareket tarafından götürülecektir. Onlar devrimci
sosyalist harekete değil, devrimci sosyalist hareket
emekçilere gidecektir. Bu noktada, kendi mekanlarımıza
ve ortamlarımıza kapanma değil, emekçi mekanlarına,
ortamlarına ulaşma, bu ortamları devrimcileştirme,
en azından demokratik ve devrimci düşüncelere
açık hale getirme ve onları kendi mekanlarımıza
ve ortamlarımıza taşıma ve tekrar sokağa yönelme
temel hareket tarzımız olmalıdır.
Yeni ilişki kanalları nasıl bulunacaktır?
Bu sorunun yanıtı aslında çok açıktır. Emekçilerin
bulunduğu her yer ilişki kanalları dır. Sorunumuz
ilişki kurmada uygun araç ve söylemleri geliştirmede.
Hiç kuşkusuz henüz politik-askeri müdahalenin
gündemde olmadığı koşullarda daha dar bir alanda,
devrimci düşünceler için en uygun zeminlerin olduğu
ilişkileri tercih edeceğiz. Ancak bu tür ilişkilerde
hiç de küçümsenemeyecek ölçüdedir. Bu bağlamda,
çalışma yapılan alanlarda emekçilerin her türlü
hak arama mücadelesine (grev, boykot, gösteri,
vb) aktif katılmak ve destek vermek, özel bir
önem taşıyor. Ülkenin her yanında çeşitli direnişler
sürekli boy vermektedir. Bunlara katılarak emekçilerle
bu mücadeleler içindeki ilk tanışma süreçlerini
giderek derinleştirerek pek çok alanda yeni ilişkiler
bulabiliriz. Sadece dışımızda gelişen mücadelelere
aktif biçimde katılmakla yetinilemez. Legal kurumlarımız
aracığıyla emekçilerin somut sorunlarından hareket
eden mücadeleler örgütleyerek küçümsenemeyecek
bir emekçi kitlesine ulaşmamız olanaklıdır. Bu
eylem ve çalışmalarla bulunduğumuz alanlarda dayanışma
ilişkileri örgütleyerek pek çok emekçi ile tanışabilir,
devrimci ilişkilerin ve örgütsel çalışmanın zeminini
hazırlayabiliriz. Bunların yanı sıra, sendika
binaları, emekçi dernekleri ve kahvehaneleri sık
sık ziyaret edilmeli, buradaki unsurlar gözlenerek
güvenilir samimi unsurlarla bağlar güçlendirilmelidir.
Legal devrimci kitle mücadelesi kurumlarımız olan
PKO’ların yürüteceği rutin faaliyetler, sokak
eylemleri, tek tek evlere, işyerlerine, okullara
dönük sistematik, programlı çalışmaları çok sayıda
yeni ilişki kanalı sağlayacaktır. Önemli olan
ilk halkayı yakalayabilmek, emekçileri kendi kurum
ve ortamlarımıza taşımaktır. Bundan sonrası tümüyle
yoldaşlarımızın bu ilişkileri örgütlü ilişkilere
dönüştürmek noktasında gösterecekleri performansa
bağlıdır. Bu noktada, kurulan ilişkileri, sözde
tanıma, deneme adı altında giderek ahbap-çavuş
ilişkisine dönüştürme ve bu unsurlardaki devrimci
dinamizmi köreltme tavrını şiddetle mahkum ederek,
uzak durmalıyız. Bulunan yeni ilişkilerin örgütsel
ilişkilere dönüştürülmesinde de cesur ve atak
davranmalıyız. İlişkiler kurumlarımıza taşınmalı,
irili-ufaklı çeşitli görevler, etkinlikler etrafında
çalışmalara katılmalıdır. Legal çalışmada tanıma,
denemenin yolu budur.
Emekçilerin çeşitli amaçlar doğrultusunda bir
araya geldikleri sosyal, mesleki, eğitsel, sendikal
kurumlar ve çeşitli ilişki biçimleri de legal-açık
kitle örgütlenmesi çalışmalarımız başlıca alanlarını
oluşturmaktadır. Özellikle sendikalarda Hareketimizin
legal birimlerini oluşturmak, bu alanda yürütülecek
tüm çalışmaların organizasyonunu gerçekleştirecek
kadro zeminini yaratmak yeniden inşa sürecimizin
başlıca örgütsel hedefleri arasında olacaktır.
Bunun yanı sıra, tüm diğer kurumlar içinde çalışmalarımızı
yaymak, özellikle yerel kurumlar içinde politik-kültürel
odaklar üzerinden örgütlenme zeminleri yaratmaya
dönük çalışmalar örgütlemek, mesleki ve eğitsel
kurumlar içinde bulunan legal alanda çalışan yoldaşlarımız
aracılığıyla bu kurumlarda legal çalışma grupları
oluşturmak vb. çalışmalar, emekçilere dönük çok
yönlü ilişki ve asgari örgütlenme zeminleri yaratmamızı
sağlayacaktır.
Aile-akraba ilişkileri, işyeri, mahalle, okul
ilişkileri, yani doğal sosyal ortam içinde geliştirilen
ilişkiler legal alanda da önemli bir örgütsel
çalışma zeminini, kitle ilişkileri kanalını oluşturmaktadır.
Bu tür ilişkilerimizi politik-kültürel odaklardan,
yayın faaliyetine, sendikal çalışmaya değin pek
çok legal devrimci ve demokratik çalışma biçimi
içinde saflarımıza kazanabilir, ilişkilerimizi
büyütebiliriz.
Legal örgütlenme çalışmaları, özgür alan çalışmalarına
nazaran oldukça büyük kitle örgütlenmesi ve kadrolaşma
potansiyellerine sahip bulunuyor. Dinamik ve programlı
bir çalışmayla bu asgari örgütsel hedeflerimize
sağlam biçimde ve hızla ulaşmamız olanaklıdır.
Yoğunlaşma, ısrar ve koparıp alma; legal ve özgür
örgütsel çalışmalarımızda başlıca şiarlarımız
olmalıdır. İlişki kurduğumuz gelişmeye açık her
emekçinin sistemden koparılması ve devrimci sosyalizm
saflarına kazanılması olmazsa olmaz görevimizdir.
Emekçilerin kazanılması basit bir çabayla mümkün
değil, yukarıda bu bağlamda vurgulanması gereken
pek çok nokta ele alındı. Bunlara ilişkin yoğunlaşma
ve ısrar kesinlikle zorunludur. Kimsenin biz onlarla
kontak kurduğumuz için kendiliğinden devrimci
saflara katılacağını bekleyemeyiz. Kimi zaman,
sözde insanların “özgür irade”leriyle, “kendi
kararlarıyla” devrimci çalışmaya katılmalarını
sağlamak söylemiyle, ısrarcı ve koparıcı bir örgütleme
çalışması yapılmıyor. İlişki kurulan emekçilerle
genel geçer bir ilişki tarzı geliştirilebiliyor.
Bu yaklaşım tümüyle yanlıştır. Elbette, hiçbir
devrimcinin aklına ilişkiye geçtiği insanları
devrimci çalışmaya katılmaları için fiziki ve
moral baskı uygulamak gelmez. Ancak hiç kimseyi
de sistemin çürümüş yaşam tarzının ve propaganda
araçlarının insafına terk etmemeliyiz. Oligarşi
insanları sisteme bağlamak için bin bir araçla
günün 24 saati çaba harcarken, biz insanlar kendi
yollarını kendileri bulsun kendiliğindenciliği
içinde olabilir miyiz? Asla. Bu devrimci görevlerin
ve öncü tavrın kesinlikle unutulması; devrimci
bilincin ve örgütlülüğün ancak dışarıdan emekçilere
götürebileceği gerçeğinin unutulması anlamına
gelir. İnsanların devrim saflarına kazanılması
büyük bir mücadeleyi gerektiriyor. İlişkilerde
yoğunlaşmalıyız, onların sistemden kopması için
ısrarlı olmalıyız ve onları koparıp almalıyız.
Çürümüşlükten, insani yıkımdan, barbarca ilişkilerden
kurtuluşun başkaca hiçbir yolu yoktur. Bunun için
onları sürekli biçimde kendilerini ve sistemi
sorgulamaya ve sistematik biçimde devrimci düşünceleri
öğrenmeye sevk etmeli, örgütlü çalışma için ısrarlı
bir bilinçlendirme ve sosyal pratik örgütlemeliyiz.
Çürümüş kapitalist sistem içinde insanları kendi
kaderleri ile baş başa bıraktığımızda ya da ısrarlı
bir örgütlenme çalışması yürüttüğümüzde insanlar
esas olarak sistemin düşünme ve davranış kalıplarının
esiri olurlar. Asla özgürleşmezler. Onlardaki
özgürleşme korkusunu yenmeleri için ısrarlı bir
çaba harcadığımızda ve zinciri bir kez bir noktasında
kırdığımızda, onları yoğun ve ısrarlı çaba ile
sistemden koparıp aldığımızda ise işte asıl o
zaman kendi kaderlerini kendi ellerine almış olurlar,
özgürleşirler. Tüm ilişkilerimize yoğunlaşarak,
ısrarla ve koparıp almayı hedefleyerek yöneleceğiz
Gerek legal-açık, gerekse özgür örgütlenme çalışmalarında
olsun yukarıda ortaya koyduğumuz perspektifi esas
alarak hedefleri açık, planlı, istikrarlı ve emekçileri
çok yönlü biçimde kucaklayan çalışmalar örgütlediğimizde
sürecin örgütsel hedeflerine ulaşacağımız kesindir.
|