Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

45. Sayı - Kasım 2006

Düşünce Özgürlüğü Düşüncesine Postal Engeli!..
Düşünce Özgürlüğü için İnsan Hakları Derneği tarafından gerçekleştirilmek istenilen yürüyüşe polis engeli.
TMY yasalarıyla birlikte düşünceye saldıran devletin politikalarına karşı insan hakları savunucuları 7 Ekim 2006 Cumartesi günü saat 13:00'de Taksim Tramvay Durağı’nda toplandılar.
301. maddenin ve düşünceye engel koyan bütün maddelerin kaldırılması talebiyle Tramvay Durağı’ndan Galatasaray Postanesi’ne kadar yürümek isteyen insan hakları savunucuları polis tarafından engellendiler.
Yürümek için ısrarcı davranan İHD üyeleri, bir çatışmanın yaşanmayacağı, bu yürüyüşün anayasal bir hak olduğunu söylemeleri, hatta yürüyüşe izin verilmiyorsa hepsinin gözaltına alınmasını istedikleri halde, önlerine konulan polis barikat açılmadı, gözaltına alınmadılar.
Polisin önünde basın açıklamalarını yapan insan hakları savunucuları, 301. maddenin ve düşünce özgürlüğünü engelleyen tüm maddelerin iptal edilmesini, bütün insanların bu çağ dışı yasaya hayır demesi gerektiğine değindiler.

Antakya Eğitim-Sen; Eğitime Bütçe İstiyoruz!..
23 Eylül 2006 Cumartesi günü saat 12:00 itibariyle, Antakya Ulus Meydanı’nda Eğitim-Sen üye ve yöneticileri tarafından bir basın açıklaması düzenlendi. Açıklamanın ardından masa kurularak ajitasyon eşliğinde "Bütçeden Eğitime Yeterli Kaynak, Okuluma Ödenek İstiyorum" kampanyası için imza istendi.
Basın açıklamasında; "Eğitim insanın insanca yetiştirilmesi sürecidir. Bireyin fiziksel veya içsel etkinlikler sonucu güç oluşturabilmesi ya da davranış geliştirebilmesi için planlı, programlı eğitimden geçmesi gerekir, günümüzde ‘eğitim hakkı’nı temel bir insan hakkı olarak tanımlamak mümkündür.
Günümüz çağdaş dünyasında eğitim ve sağlık hakkı; yaşama ve barınma hakkı gibi en temel haklardandır.
Bu nedenle vatandaşlarına hizmet sunmak üzere, vergi toplayan devlet eğitim hakkının kullandırılması için birinci elden sorumludur. Devlet yetkilileri rantiyeciye, hortumcuya, savaşa kaynak ayıracağına eğitime kaynak ayırmalıdır.
AKP hükümeti, devlet okulları için kaynak ayırmayarak, devlet okullarında eğitim ve öğretimi kalitesizleştirmek istemekte ve özel okullara gerekçe hazırlamaktadır. Devlet okullarına kaynak ayrılmazken özel okullarda okuyan her öğrenci için 1000 ytl ödemenin yolları aranmaktadır.
Biz eğitimsen olarak ‘okuluma ödenek istiyorum’ kampanyasını başlatırken tek başımıza başaramayacağımızın bilincindeydik. Ancak inatçı ve kararlı bir biçimde, halkımızla, demokratik çevrelerle birlikte mutlaka başaracağımızın bilinmesini istiyoruz." dendi.
"Savaşa Değil, Eğitime Bütçe" sloganın sık sık atıldığı açıklamaya Eğitim-Sen dışında Antakya Sosyalist Barikat, BDSP, HÖC, Alınteri, Partizan ve ESP destek verdi.

Adana’da Sendikal İnisiyatif Platformu; YÖK Kaldırılsın
Adana’da Sendikal İnisiyatif Platformu; basın açıklaması yaparak, eğitim sistemini eleştirerek, YÖK’ün kaldırılmasını talep etti. Yapılan basın açıklamasnda; “Sermayenin; 12 Eylül yasaları ve Dünya Ticaret Örgütü'ne üyelikle birlikte imzalanan GATS anlaşmalarıyla birlikte, eğitimin hak olmaktan çıkarılarak alınıp satılan bir metaya dönüştürme girişimleri, yüksek öğretimde YÖK'le cisimleşmiştir. YÖK, öğrenci gençlik üzerinde sallanan bir kılıç olmuş, her türlü demokratik girişim ve hak arama eylemi polisin de desteği alınarak yok edilmeye çalışılmıştır.
İşçi emekçi çocuklarına okul kapıları kapatılırken, paran kadar oku anlayışı hakim kılınmaya çalışılmıştır. Bunun bir sonucu olarak; 2006-2007 öğretim yılında da birçok üniversitede farklı metotlar ve araçlar kullanılarak öğrenciler üzerindeki sömürü arttırılarak sürmekte, üniversite bütçeleri öğrencilerden elde edilecek karlar üzerinden hesaplanmaktadır. Bu da öğrencilerin haklı tepkilerine yol açmaktadır.
Biz Sendikal İnisiyatif Platformu olarak; öğrencilerin eğitimin ticarileşmesinin bir ürünü olan yemekhane zamlarına karşı başlatmış oldukları meşru direnişleri karşısında uygulanan bu şiddeti kınıyor ve taleplerini talebimiz kabul ediyoruz.
(...)
Sendikal İnisiyatif Platformu olarak; gençliğin sorunlarını biz kamu emekçilerinden bağımsız çözülemeyeceğine olan inancımızla birlikte;
*Eğitimin ticarileştirilmesinin durdurulması ve bu amaca dönük yapılan tüm uygulamaların geri çekilmesi,
*Üniversite sermaye işbirliğine son verilmesi,
*YÖK'ün kaldırılması,
*Demokratik, parasız, bilimsel anadilde, nitelikli ve kamusal eğitimin sağlanması, taleplerini haykırmak ve kazanabilmek için; birleşik, militan bir 6 Kasım'da alanlarda olmamız gerektiğine inanıyor ve tüm kamu emekçilerini bu zorlu süreçte öğrenci gençlikle omuz omuza mücadeleye çağırıyoruz.
‘Eğitimin ticarileştirilmesine son’, ‘Yaşasın parasız, bilimsel, demokratik, anadilde eğitim’, ‘12 Eylül ürünü YÖK kaldırılsın” dendi.

Attınız, Ama Çadırımızla Kapınızdayız!...
Yaz döneminde açılan soruşturmalarla 12 öğrencinin atıldığı, 40'ın üzerinde öğrencinin ise iki yıla kadar varan uzaklaştırma cezası aldığı İstanbul Üniversitesi'nde mücadele, "Cezalarla Eğitim Hakkımız Engellenemez" sloganıyla sürüyor.
Mücadele, Öğrenci Kolektiflerinin ilk atılmanın duyurulmasından bir hafta sonra başlattığı çadır kurma eylemiyle başladı ve bu eylem sonrasında ortaklaştırıldı. Her gün üniversite önünde yapılan çadır kurma eylemlerine, polis ve zabıta saldırarak, öğrencilerin cezaların geri çekilmesi için gerçekleştirdikleri eylemi engellemeye çalıştılar.
Okulların açılmasıyla birlikte ortaklaşan mücadele, okuldan atılan tüm öğrencilerin katılımıyla ve öğrencilere verilen desteklerle yapılmaya başlandı.
İstanbul Üniversitesi'nin açılış gününde okuldan atılan 7 öğrenci kendisini üniversite girişine zincirledi. Yaklaşık 15 dakika süren eylemin sonunda, polisin saldırısı sonucu eylemi gerçekleştirenlerin tümü gözaltına alındı.
Öğrencilerin haklı mücadelesine destek veren Eğitim-Sen üyeleri ve öğretim görevlileri de, Mesut Parlak'ın saldırısından nasibini aldı. İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesinde öğretim görevlisi iki kişiye eyleme katıldıkları, açıklama yapana megafon tuttukları, amiri aleyhinde slogan atılırken engel olmadıkları gerekçesi ile üç yıl kıdem durdurma cezası verildi.
Mücadelelerinde haklı olan İstanbul Üniversitesi öğrencileri, 5 Ekim 2006 Perşembe gününe kadar çadır kurma eylemlerini sürdürdüler. Mücadelenin son bulmadığına, bu okulda siyasetin son bulmayacağına değinen öğrenciler mücadelelerini farklı araçlarla her gün üniversitenin önünde sürdüreceklerini belirttiler.

Eğitim Hakkımız Engellenemez!
Üniversite öğrencileri, soruşturmalara, uzaklaştırmalara, atılmalara, özelleştirmelere, asker göndermeye, paralı eğiteme, emperyalist işgale karşı mücadelelerini yükselerek sürdürüyorlar.
Ülkede öğrenciler üzerinde yapılan baskılara karşı seslerini yükseltmek için 13 Ekim 2006 Perşembe günü Beyazıt meydanı otobüs duraklarında toplanan öğrenciler, kitle örgütleri, partiler ve sendikalar İstanbul Üniversitesi Merkez Kampus önünde basın açıklaması yaptılar.
Otobüs duraklarında başlayan eylemde "Söz, Eylem, Örgütlenme Hakkımız Engellenemez/Üniversite Öğrencileri", "Soruşturmalar, Cezalar Geri Çekilsin, Eğitim Hakkımız Engellenemez/Üniversite Öğrencileri" pankartları açıldı ve "Paralı Eğiteme Karşı Baş(ını) Kaldır", "Soruşturmalara Karşı Baş(ını) Kaldır", "Geleceksizliğe Karşı Baş(ını) Kaldır" gibi dövizler taşındı.
Duraklardan merkez kampuse kadar gerçekleştirilen yürüyüşte "Eğitim Hakkımız Engellenemez", "Tüccar Rektör Üniversiteden Defol", "Soruşturmalar Geri Çekilsin" gibi sloganlar atıldı.
Sakarya Öğrenci Derneği'nin de eylem alanına gelerek, pankartını açtığı eyleme, bir çok aydın ve kurum temsilcisi de destek verdi. Halk Kültür Merkezleri'nin de destek verdiği eylemde, öğrenciler adına bir basın açıklaması yapıldı.
Açıklamada; "Hangi günün sabahına uyanacağımıza karar vermek istediğimiz için susmuyoruz. Gözyaşları ile sulanmış bir Filistin'in, çocukları bile hedef olan bir Diyarbakır'ın, umutları bombalarla dağıtılmış Afgan Halkı'nın, elli yıldır neyin bedelini anlamayan Beyrut'un, mafyaya peşkeş çekilmiş sokakların ve ya çocuklarıyla tek vücut daha güzel bir dünya için ağlayan tutsak analarının olduğu bir dünyaya artık uyanmak istemiyoruz. İşte bu yüzden susmuyoruz. Kimseyi kimseye şikayet etmiyoruz, sızlanmıyoruz, kimseden demokrasi veya hukukta dilenmiyoruz, biz sadece buradan herkese susmayacağımızı ilan ediyoruz" denildi.
Metin Kahraman ve İlkay Akkaya'nın ezgileriyle katıldığı açıklama sonrasında, aydınlardan bir kısmı Merkez Kampüs'e girdiler. Yine öğrencilerin alınmadığı merkez kampuse bazı aydınlarda giremedi.
Aydınların merkez kampusten çıktıktan sonra yaptıkları açıklamanın ardından, öğrencilerin çektiği halaylarla birlikte eyleme son verildi.

Terörist Devletin Operasyonlarını Örgütlenerek Boşa Çıkaralım
Geçtiğimiz ayın önemli gündemlerinden biri oligarşinin ESP’ye yönelik yaptığı operasyondu. Türkiye çapında ESP çevresinin bütün kurumlarına yönelik yapılan operasyonda 45 kişi tutuklanarak cezaevine konuldu. Başta İstanbul İstanbul Valisi Muammer Güler olmak üzere, tekelci medya, daha ilk andan itibaren “MLKP”nin bitirilmesinden dem vurmaya başladı. Sadece MLKP’nin bitirilmesinden değil, operasyona hazırlık süreçleri ve operasyon anı da cilalanıp komuoyuna sunuldu. Televizyonlar, MLKP’nin yaptığı eylemleri sayarak, insanların kafalarında “terörist örgüt” imajı yaratmaya çalıştılar. Gerek Emniyet Müdürü’nün düzenlediği basın açıklaması, gerekse medyanın operasyon üzerine yazdıkları, bizlere hiç de yabancı değildi. Bu tür söylemler yıllardır bu operasyonların kabak tadı veren soslarından başka bir şey değildi. Topluma gözdağı verme, devletin “yüceliğini” gösterme mahiyetindeki bu cümleler tam bir kandırmacadaydı.
Aslında operasyonun gösterdiği tek gerçek vardı; terörist, devletin kendisiydi. Kurumların basılmasından, insanların gözaltına alınış biçimine kadar terör ortamı yaratmaktan başka bir anlama gelmiyordu. Bunların gösterdiği gibi, oligarşi sınıf düşmanlığından zerre kadar geri adım atmamıştır. Bu düzen devam ettiği sürece de atmayacaktır.
Evet, oligarşinin görevi kendi düşmanlarını sindirmek, güçlendirmemektir. Bunu yaparken de her yolu meşru görmektedir. Çıkarılan yasalar da bu amacına hizmet etmektedir. Toplumun gözünde meşruiyetini ancak böyle araçlarla sağlamaktadır.
Dediğimiz gibi sindirmeye, gözdağı vermeye yönelik bu operasyonlar, geçmişte olduğu gibi, bundan sonra da bir sonuca ulaşamayacaktır. Baskının, sömürünün olduğu her dönem, bu baskıya karşı sesler de olacaktır. Bu sesler ne operasyonlarla susturulabilir, ne de yok etmeyle. Devrimci hareketin tarihi nice katliamlarla doludur. Fakat bir o kadar da direniş boy vermiştir bu topraklarda. Her türlü zulme karşı devrimci damar asla kurutulamamıştır. Bundan sonra böyle olacaktır. Bugün ESP çevresine yapılan operasyonunun bizlere gösterdiği tek gerçek, mücadelenin çıtasını yükseltmektir. Daha fazla örgütlülük, daha fazla emekçi sınıfa gitmedir. İnsanlara devlet terörizmini anlatmaktır. Bunları yaparsak, ESP operasyonun boşa çıkarır, insanların yarınına umut olabiliriz.

DEVRİMCİ GÜÇLER BASKIYLA SİNDİRİLEMEZ
Devletin Atılım Gazetesi ve ESP çevresine karşı giriştiği saldırı bir çok yerde devrimci güçler tarafından protesto edildi ve Atılım’la dayanışma eylemleri gerçekleştirildi.
Kayseri, Ankara, Antakya, Adana, İskenderun, İzmir, Diyarbakır, Malatya, Eskişehir gibi birçok kentte ve İstanbul’da Tuzla, Kartal, Gülsuyu, Gazi ve aşağı yukarı bütün yerellerde yapılan eylemler hep aynı mesajı verdi: Devrimci Güçler Baskıyla Sindirilemez!
Atılım Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Çiçek ile Özgür Radyo Genel Yayın Koordinatörü Füsun Erdoğan'ın da tutuklandığı ilk saldırı dalgasından bir süre sonra, 21 Eylül’de başlayan baskınlar, hemen ertesi günü 22 Eylül’de İHD'de, aralarında Halk Kültür Merkezleri’nin olduğu birçok kurum, kuruluş ve aydın tarafından protesto edildi.

Taksim’de Protesto
23 Eylül 2006 günü ise gözaltı saldırısı Taksim tramvay durağında yapılan bir eylemle protesto edildi. Sloganlar eşliğinde başlayan eylem ESP'den bir temsilcinin okuduğu basın açıklaması ile devam etti. Yapılan açıklamada faşist devletin baskı, gözaltı ve tutuklama terörünün devrimcileri yıldıramayacağı vurgulandı. Ayrıca eyleme katılmak için gelen bir ESP’linin de polis tarafından göz altına alınması kınandı. HKM emekçilerinin de destek verdiği eyleme birçok devrimci-demokrat kurum katıldı. Eylemde sık sık "Baskılar Bizi Yıldıramaz", "Yaşasın Devrimci Dayanışma", "Sosyalist Basın Susturulamaz" sloganları haykırıldı.

Antakya ve Adana’da Protestolar
Atılım’a yapılan saldırı Antakya ve Adana’da birçok eylemle protesto edildi. 23 Eylül 2006 günü 12.30’da Antakya Ulus Meydanı'nda bir araya gelen Antakya Sosyalist Barikat, HÖC, Alınteri, BDSP, Partizan, ESP ve gözaltında bulunanların yakınları basın açıklaması düzenlediler. Açıklamadan önce 5 dakika oturma eylemi yaparak göz altıları protesto eden kitle, alkışlarla ve sloganlarla eylemini başlattı. Açıklamada sık sık, "Devrimci Basın Susturulamaz", "Sosyalist Basın Susturulamaz", "Yaşasın Devrimci Dayanışma", "Gözaltılar Serbest Bırakılsın" ve Birlik-Mücadele-Zafer" sloganları atıldı.
Aynı gün saat 12.30'da İHD Adana Şubesi önünde biraraya gelen kurumlar adına yapılan açıklamada ise son dönemde estirilen terörle birlikte çıkarılan TMY'nin aslında Toplumla Mücadele Yasası olduğu, devletin yaklaşık 100 devrimciyi gözaltına aldığı, en basit savunma hakkının bile hiçe sayıldığı belirtildi. Saldırılara karşı tüm güçlerin ortak ve birleşik bir mücadele yürütmesi gerektiği vurgulandı. Adana EKD adına yapılan konuşmada Şakirpaşa EKD'nin basıldığı ve temsilcisinin de gözaltına alındığı belirtilerek EKD temsilcisinin derhal serbest bırakılması istendi. Eyleme İHD, KSK, EMEP, DTP, ÖDP, SDP, Halkevleri, Alınteri, DHP, Partizan, BDSP, İşçi Mücadelesi, THAYD-DER, ÇHKM, DGD'li Öğrenciler de destek verdi.

25 Eylül’de Mahkemede
25 Eylül 2006 günü tutuklananlara destek vermek, saldırılara sessiz kalmamak için ESP’liler ve devrimci gruplar Beşiktaş Ağır Ceza Mahkemesi’nin önünde toplandılar. Basın açıklamasına bir çok devrimci demokrat kurum da katılarak destek verdi. Burada ilk açıklama Atılım Gazetesi adına yapıldı. Atılım gazetesinin açıklamasın ardından sırasıyla Güneş Ajans, Özgür Radyo, Dayanışma Gazetesi, TGDP, BEKSAV, Disk-Limter-İş, SGDF, Tekstil-Sen, Sinan Gerçek'in annesi Yıldız Gerçek tarafından yaşanılan saldırılara ilişkin olarak açıklamalar yapıldı. Yapılan bu açıklamaların ardından eyleme destek veren HKM, SDP, Partizan, SODAP, HÖC, EHP, TÖP, Devrimci Hareket, Alınteri, BDSP, Alınteri, Haber-Sen, Odak adına da yapılan konuşmalarda açıklamaya destek mesajları verildi ve saldırılar kınandı. Basın açıklamasının ardından Vardiya Müzik Topluluğu kısa bir müzik dinletisi verildi ve halaylar çekildi. Eylemin sonunda Disk-Limter-İş Eğitim Uzmanı Kamber Saygılı ile bir kişi gözaltına alındı

Halkların Kardeşlik İnisiyatifi: Yaşasın Devrimci Dayanışma!
Öte yandan, Halkların Kardeşlik İnisiyatifi de saldırıyı kınamak için 26 Eylül 2006 Salı günü saat 20.00'de Taksim Tramvay Durağı’nda bir araya geldi.
"İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği İçin Mücadele Eden Ezilenlerin Sosyalist Platformuna Yönelik Saldırılara Son Verilsin" pankartının açıldığı eylemde sık sık "Yaşasın Devrimci Dayanışma" sloganı atıldı.
Halkların Kardeşlik İnisiyatifi adına yapılan basın açıklamasında, inisiyatif olarak bu saldırıyı ESP nezdinde tüm halklara yapılmış bir saldırı olarak gördüklerini, ESP ile dayanışma içinde olmayı sürdüreceklerine yer verildi. Açıklamaya sloganlarla son verildi.
Halkların Kardeşlik İnisiyatifi bileşenleri, ayrıca 7 Ekim 2006 Cumartesi günü de Taksim Gezi Parkı'nda bir araya gelerek bir basın açıklaması yaptılar. Kaldıraç Dergisi ve Demokratik Toplum Partisi İstanbul İl yönetiminin de katılarak destek verdiği basın açıklamasında "Linçlere, Şovenizme, Kürt Halkı'na Yönelik Operasyonlara Artık Yeter/Halkların Kardeşlik İnisiyatifi" pankartı ve bir çok döviz taşındı. Oturma eylemi olarak başlayan basın açıklamasında, ırkçı saldırılara, yükseltilmeye çalışılan şovenizme, TMY saldırılarına, Kürt halkına, devrimcilere-demokratlara yönelik linç girişimlerine, Kürt halkına uygulanan inkar ve imha politikalarına, sınır içi-sınır dışı operasyonlara artık yeter denildi.

Tutuklananlar Serbest Bırakılsın: TMY’ye Hayır!
7 Ekim 2006 Cumartesi günü bir başka eylem de saat 17:00'de Taksim Tramvay Durağı’ndaydı.
Aralarında HKM’nin de bulunduğu çok sayıda devrimci kurum tarafından yapılan basın açıklamasında iki pankart açıldı.
Toplumla mücadele yasasının tüm uygulamalarına karşı hep birlikte bir karşı duruşun belirtildiği basın metninde, ESP başta olmak üzere diğer devrimci kurumlarının her zaman yanında olmaya devam edileceği belirtildi. Basın açıklamasının ardından flamalar ve pankartlar kapatılarak Taksim ESP'nin önüne doğru sloganlarla bir yürüyüş gerçekleştirildi. "Yaşasın Devrimci Dayanışma" sloganlarıyla yapılan yürüyüş, ESP önünde yapılan kısa konuşmaların ardından sonlandırıldı.
Türkiye’de, Kürt illerinde ve yurtdışında yapılan ESP ile dayanışma eylemleri oligarşinin saldırılarına karşı toplu bir duruş açısından geleceğe yönelik önemli dersler ve gelenekler yarattı. Devrimci dayanışmanın mümkün ve gerekli olduğu, bir kez daha bu olayla kanıtlanmış oldu.

Halk Kültür Merkezleri Türkiye Sosyal Forumu’ndaydı
Neoliberal küreselleşmeye, savaşa, özelleştirmelere, yoksulluğa, iklim değişikliğine, çevrenin yok edilmesine, demokratik haklara saldırılara, cinsiyetçiliğe ve ırkçılığa karşı 14 Haziran 2005'te bir basın açıklamasıyla halklara duyurulan Türkiye Sosyal Forumu 30 Eylül-1 Ekim tarihleri arasında İstanbul'da yapıldı.
21. Yüzyılda Sosyalizm, Kürt sorunu, haklar ve özgürlükler mücadelesi, toprak insan ilişkileri ve yabancılara toprak satışı, hukuk ve adalet, emperyalist saldırganlık ve Ortadoğu'da direniş, kadın özgürlük mücadelesi, özgür yazılım, gençlik hareketi, sendikal hareketlenmeler, alternatif mücadele yöntemleri, tekellerin birliği AB-devrimci alternatif, gecekondular gibi bir çok konunun tartışıldığı, 70'den fazla kuruluşun ortak düzenlediği 48 toplantı yapıldı.
İki gün süren Türkiye Sosyal Forumu'nda Halk Kültür Merkezi temsilcileri iki ayrı sunum gerçekleştirdiler. İlk gün Darphane-i Amire'de yapılan toplantılarda 17:30-19:30 saatleri arasında Küçük Salon'da gerçekleştirilen Hukuk ve Adalet başlıklı sunuma katılan Halk Kültür Merkezleri sözcüsü Ümit Efe, Sevim Belli, ESP temsilcisi Ersin Sedefoğlu, HÖC temsilcisi Halil İbrahim Şahin, Disk-Limter-İş Eğitim Uzmanı Kamber Saygılı katıldılar. Ağırlıklı olarak terörle mücadele yasası ve Türkiye'de yaşanılan sorunlar üzerine yapılan konuşmalarda, Halk Kültür Merkezleri temsilcisi "Direnme Hakkı" üzerine bir sunum yaptı.
Direnme hakkının filozofların düşüncesiyle birlikte tarihsel bir şekillenmeye sahip olduğuna değinen HKM sözcüsü, Halk Kültür Merkezleri'nin bu toplantıda başkaldıranlar ve direnenler olarak konuştuğuna, HKM olarak bütün direniş biçimlerini savunduklarına, silahlı mücadelenin buna dahil ve önsel olduğuna, Türkiye Sosyal Forumu'nun yayınlayacağı deklarasyonda bütün mücadele biçimleriyle birlikte, halkların silahlı direniş haklarına da yer verilmesi gerektiğine değindi.
TSF'nin ikinci gününde yapılan bir çok sunumun yanında, Halk Kültür Merkezleri temsilcisi Alev Çevik, Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu sözcüsü Necati Abay, Mihri Belli 90 sözcüsü Sungur Savran, HÖC temsilcisi Eyüp Baş, SDP temsilcisi Kadir Akın, ÖMP temsilcisi Emir Şimşek, EHP temsilcisi Özgür Sevgi Göral, Kaldıraç temsilcisi Hakan Dilmeç tarafından "Ortadoğu'da Emperyalist Saldırganlık ve Direniş" başlıklı sunum yapıldı. Siyonist İsrail'in yasakları yüzünden Gazze'den çıkamayan Meryem Abu Dagga ve devletin operasyonları sonucunda gözaltına alındığı içinde ESP temsilcisi Figen Yüksekdağ oturuma katılamadılar.
HKM temsilcisi konuşmasında; emperyalizmin Ortadoğu politikasına, Siyonist İsrail'in durumuna, Filistin, Lübnan, Irak ve Kürdistan'da yaşanılan direnişe, Ortadoğu Devrimci Çemberi sloganın güncelliğine değindi.
Türkiye Sosyal Forumu gerçekleştirilen bu son oturumla birlikte sonlandırıldı.

 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
0212 632 23 19