Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

44. Sayı - Eylül 2006

Eylül düzen açısından toparlanma ve başlangıç ayı. Adli tatil bitti, okullar açılıyor, tüm halk yeniden yerleşik konuma geçiyor, meclis açılıyor... Haziran ortalarına değin, toplumsal yaşamın yeni bir rutin dönemi daha başlıyor.
2006’dan 2007’e uzanacak bu dönemin başında, karşı karşıya olduğumuz tablo her açıdan büyük ve keskin çelişkilerle, çatışmalarla ve görevlerle yüz yüze olduğumuzu gösteriyor.
Ortadoğu’da çatışmalı süreç Lübnan’da dinmiş gibi görünüyor olsa da, Afganistan’da, Irak ve Filistin’de şiddetleniyor, İran bağlamında ise mayalanıyor. Afganistan’da işgal güçleri giderek büyüyen darbeler alıyorlar. TC, işgal güçlerinin bir parçası, şu anda sınırlı görevler üstlenmiş olmasına karşın, onu çatışmaların merkezine çekecek senaryolar giderek daha fazla gündemleşiyor. TC, bundan fazlaca kaçamaz. Afganistan’da direnişin büyümesi ve TC’nin çatışmaların bir parçası haline gelmesi önümüzdeki sürecin kaçınılmaz olgularından biri olacaktır. Irak’taki süreç 2007’de Kerkük’ün statüsünün belirlenmesine dönük çalışmalar nedeniyle daha da kızışacaktır. Güney Kürdistan’ın bir parçası olan Kerkük’ün, Kürdistan’a bağlanması TC’nin geliştireceği yeni hamlelerle karşılanacaktır. TC, ABD’yi karşısına almamak için bu hamlelerini oldukça sinik biçimlerde geliştirecektir, ama tablonun bugünkü gibi kalmayacağı, çelişki ve çatışma unsurlarının büyüyeceği açıktır. Siyonist İsrail’i korumak için Lübnan’a asker gönderme kararıyla birlikte Ortadoğu’daki bütün çatışmaların içinde emperyalizmin yanında doğrudan saf tutulmuş durumdadır. Lübnan’daki BM güçlerinin konumu muğlaktır ve her an Lübnan direniş güçleriyle çatışmaya açık bir pozisyonda bulunmaktadırlar. İran’a karşı ABD emperyalizminin hazırladığı komplo ve saldırı planları da giderek daha fazla gündemleşecektir. Afganistan, İran, Irak, Suriye, Lübnan; TC’nin tüm sınır komşuları yangın yerine dönmüştür, dönmek üzeredir ve TC bu yangının parçası olmaya doğru hızla sürüklenmektedir. Bu da kaçması çok güçtür. ABD Dışişleri Bakanı Rice geçtiğimiz aylarda yaptığı ziyarete A. Gül’ü açık biçimde tehdit etmiş; uluslararası tekellerin TC’ye karşı tutumunun değişebileceğini söylemiştir. Kırılgan TC ekonomisi bir emperyalist tekellerin bir fiske darbesi ile çökebilecek konumdadır. Oligarşi bunun farkındadır ve ABD emperyalizmine tamamen teslim olmuş durumdadır. Bunun anlamı, TC’nin Ortadoğu’daki yangından kaçamayacağıdır. Bu önümüzdeki sürecin önemli bir çelişki ve çatışma alanıdır.
Emperyalizm ve oligarşinin iradesi ile halkın talepleri bu alanda tümüyle ve keskin biçimde karşı karşıyadır.
Kürt ulusal hareketi gerilla savaşını yeniden büyütmesine karşın ulusal mücadele, Öcalan’ın yakalanmasından önceki süreçle kıyaslanamayacak ölçüde geride konumdadır. Buna rağmen, TC’yi ciddi biçimde zorlamaya başlamıştır. Ulusal hareketin geriye düşüşü gerillayla ilgili bir mesele değildir. Tersine, gerillanın Öcalan’ın müdahalelerinden kurtulması, bizzat savaşan unsurların kendi inisiyatiflerinin öne çıkması, daha yetkin bir gerilla tarzını ortaya çıkarmıştır. Gerilla kayıpları daha da azalmış, vuruş tarzı daha etkili hale gelmiştir. Oligarşinin Kürt hareketi karşısındaki tutumu klasik inkar ve imha boyutunu aşmaktan çok uzaktır. Özellikle oligarşinin çekirdek yönetici gücü olan Genelkurmay’da hem Kürt ulusal hareketinindeki büyümeye, hem de kızışan Ortadoğu tablosuna karşısında, NATO ve ABD patentli bir özel savaşçılar ekibi egemen hale gelmiştir. Savaşın tırmanması ve sivil faşist güçler eliyle Kürt-Türk çatışması zeminlerinin çoğaltılması önümüzdeki sürecin belirleyici gelişmelerinden biri olacaktır. Güney Kürdistan’daki gelişmeler, özellikle Kerkük’ün statüsü konusundaki çatışmalı süreçlerde bu tabloda katalizör rolü oynayacaktır. TC, Kürt sorununda çıkışsız durumdadır, demokratik seçenekleri üretecek konumdan uzaktır. Bu tablo içinde şiddetle bastırmanın etkili olamayacağını bilmekle birlikte başka seçenek de üretememektedir. Bu çıkışsız sarmalın toplumsal atmosferi özellikle şovenizmle ciddi biçimde kirleteceği açıktır. Bunun yaratacağı çelişki ve çatışmalar önümüzdeki süreci belirleyecek bir diğer önemli çelişki alanı olacaktır.
Anadolu kentlerinde ve üniversitlerde devrimci, demokrat güçlere, Kürt yurtseverlerine karşı artan faşist saldırılar önümüzdeki sürecin önemli çatışma alanlarından biri olacaktır. Bu saldırılar linç vb. kavramlarla bir tür anlık toplumsal histeriler olarak nitelendirilmesine karşın, gerçeklikte planlı ve örgütlü faşist çalışmaların ürünü olarak ortaya çıkmaktadırlar. Bu saldırılar karşısında bugün yaygın bir tutum haline gelen mağdur pozisyonu terk edilerek, direnişle ve direnişçi duruşla gereken yanıtlar verilmelidir. Haklı ama güçsüz ve mağdur duruşuyla varılacak, kazanılacak hiçbir şey yoktur. Faşist saldırılar ve direniş önümüzdeki sürecin önemli bir mücadele alanı ve dinamiği olarak önümüzde durmaktadır.
Başta işçi sınıfı ve yoksul köylülük olmak üzere emekçi sınıf ve tabakaların yaşadığı ekonomik, sosyal ve kültürel yıkım derin çelişkiler, çatışma alanları yaratıyor. İşsizlik, güvencesiz çalışma, yaşam alanları olan semtlerde uyuşturcu, çeteleşme, fuhuş, alkolizm vb. unsurlarla büyüyen çürüme ve yozlaşma giderek büyüyen çaresizlik-öfke-çıkış arayışı sarmalı üretiyor. Yoksul, küçük ve orta köylülük yoksulluk ve iflaslar sarmalı içinde un ufak oluyor. Fındık üreticilerinin, tütün üreticilerinin büyük gösterileri ve kimi patlamalar önümüzdeki süreçte köylülüğün refleksleri açıdan oldukça önemli ve uyarıcı bir nitelik taşımaktadır. Giderek daha da kırılganlaşan ve kriz öğeleri artan ekonomideki herhangi bir geriye düşüşün emekçi sınıf ve tabakalardaki derin çelişki ve öfke dalgalarını olağanüstü büyüteceği açıktır. Görünen apaçık şudur: Büyük patlamalar kendine yol ve öncü arıyor.
Önümüzdeki sürecin bir diğer önemli çelişki ve çatışma alanı oligarşi içinde önümüzdeki bir yılda olağanüstü bir yoğunluk kazanacak olan iç çatışmalardır. 2007, önce cumhurbaşkanlığı seçimi, ardından genel seçim yılıdır. AKP ve arkasındaki sermaye grupları ile Oligarşi içinde egemen olan ve mevcut statükoyu AKP’siz devam ettirmek isteyen sermaye grupları ve genelkurmay arasındaki çelişki ve çatışmaların cumhurbaşkanlığı ve genel seçim üzerinden büyük bir hız kazanacağı, tarafların her araç ve yoldan çatışacağı açıktır. Bu durumun kaçınılmaz sonucu daha büyük çatışma öğeleri için kapının aralanmasıdır.
Yukarıdaki öğelerin bir ya da birkaçının şiddetlenmesi önümüzdeki süreçte büyük çatışma ve kriz süreçlerini beraberinde kaçınılmaz olarak getirecektir.

***
Devrimci sosyalist partimiz güncel konjonktürün ilk elde sayılabilecek ve önümüzdeki kısa dönemin başlıca unsurları olacak bu öğeleri, tarihsel akış içinde birbirine eklenen olaylar dizisi olarak kavramıyor. M. Çayan yoldaşın Marksizme en büyük katkılarından biri olan emperyalist-kapitalist sistemi tarihsel dönemleme sistematiği içinde kavrama anlayışına, bunalım dönemleri kavrayışına bağlı olarak ele alıyoruz bütün bu gelişmeleri ve bu gelişmeler karşısındaki görevlerimizi... Bu bağlamda, bütün bu güncel gelişmeler, 1990 sonrası başlayan yeni tarihsel sürecin temel dinamiklerinin güncel görünümleridir. Bu güncel gelişmeleri, 1990 sonrasını biçimlendiren temel gelişmelerden, dinamiklerden bağımsız olarak ele alma, bu gelişmeler karşısında yürütülecek devrimci mücadelenin de sığlaşmasını, dönemsel bir perspektiften yoksunluğu, günlük politikaya saplanıp kalmayı beraberinde getirir.
Devrimci sosyalizm, bütün pratiğini bu tarih ve süreç kavrayışına bağlı olarak biçimlendirmektedir. Devrimci sosyalizm, 1990 sonrası yeni tarihsel süreçte yeniden büyük bir devrimci dalga yaratabilmenin, ancak hem yeni tarihsel sürece yanıt olabilecek, hem de devrimci hareketin geride bırakılan dönemlerinden birikip gelen sorunlarına yanıt olacak ve ideolojik, politik, örgütsel vb. her alanı kapsayan büyük bir devrimci yenilenme ve atılım süreci geliştirmekle mümkün olduğunu tespit etmiştir.
Devrimci sosyalizm, pratik olarak 2002 ortalarından itibaren tüm çalışmalarını, pratiğini, sürecini, devrimci yenilenme eksenine çekmiş, kendini bu temelde yeniden inşa etme yoluna girmiştir.
Bu, genel geçer çalışmalara eklenmiş bir devrimci yenilenme, yeniden inşa söylemi değildir. Planlı, somut hedefleri ve zamanlaması olan süreçtir. Devrimci yenileme ve yeniden inşa bir temenni değil, somut çalışmalarla yürüyen ve yaşanan, gerçekleşen bir süreç olarak ele alınmıştır.
Bu bağlamda, bugün sadece Eylül’le başlayan yeni bir mücadele dönemini-yılını karşılamıyoruz. Bunun yanı sıra, 4 yıllık yeniden inşa sürecimizin kazanımlarını, eksiklik ve zaaflı yanlarını da demokratik katılımcılığın ileri bir örneğini sergileyerek kapsamlı biçimde değerlendiriyoruz. Kolektif iradeyi üretme, Hareketin tüm sorunlarına ilişkin düşünme, çözüm üretme noktasında önemli adımlar atılmıştır. Bu değerlendirmelerin ışığında, güncel pratiğe, yeniden inşa sürecimizi daha ileriye nasıl taşıyabiliriz sorusu ekseninde de bakıyoruz. Bu bağlamda; kazanımlarımız, yarattığımız ileri değerler, hatalarımız ve zaaflarımız, onarmamız gereken yanlar artık daha berrak.
Devrimci yenilenmenin, devrimci sosyalist hareketimiz açısından bugünkü somut ifadesi proletarya partisinin ve öncü devrimci müdahalesinin yani devrimci atılımın yeniden inşasıdır. Yeniden inşanın stratejik görevlerini üç ana başlık altında toplayabiliriz; birincisi, ideolojik-teorik alanda ML’in yeniden daha ileri bir tarzda üretiminin ilk somut ifadesi olacak Manifesto ve program çalışmasıdır. Günümüzde devrimci sosyalist bilincin somut ve bütünlüklü ifadesi olacak bu çalışmalar yeniden inşanın temel görevlerinden biridir. İkincisi, devrimci savaşçı proletarya partisinin politik, örgütsel, kültürel, kadrosal düzeyde devrimci yenilenme perspektifine uygun olarak yeniden inşasıdır. Üçüncüsü, bu çalışmaların bir ürünü olarak ortaya çıkacak, toplumsal yaşama bütünlüklü tarzda devrimci merkezi müdahale olarak gelişecek devrimci atılımdır.
Yukarıda sıraladığımız güncel sürecin belli başlı noktalarının her biri aynı zamanda devrimci müdahalenin birer alanıdır. Ancak bu güncel görevlere yaklaşımımız kesin biçimde yukarıda sıraladığımız yeniden inşanın stratejik görevleriyle bağlantılıdır. Güncel görevlere yönelik pratiğimiz ancak yeniden inşanın stratejik görevlerine hizmet ettiği ölçüde orta ve uzun vadede kazanım haline gelebilir. Bunun yerine, güncel görevlere adeta yeniden inşanın stratejik görevlerini yerine getirmiş, manifesto-program çalışmasını tamamlamış, öncü bilinci bütünüyle berraklaştırmış, devrimci savaşçı partiyi asgari ölçülerde bütünlüklü olarak yaratmış gibi yönelirsek bunun sonucunun hezimet olacağı açıktır. Ve partimizin, daha da ötesinde tüm devrimci hareketin bu tür hezimetlere artık tahammülü yoktur. Yeniden inşa sürecimize, onun stratejik görevlerinin yerine getirilmesine, zarar verecek, onu geriletebilecek hiçbir çalışma biçimine izin vermemiz söz konusu olamaz.
Bu bakış açısının ışığında baktığımızda, gelişme seyrimiz açık biçimde göstermektedir ki, devrimci sosyalist hareket yeniden inşa sürecimizin geride bıraktığımız dört yılı içinde, yaşadığı doğal tasfiye durumunu kesin biçimde aşarak, kendini devrimci bir politik hareket olarak yeniden kurmuş, devrimci yenilenme yolunda önemli mevziler yaratmıştır. Devrimci sosyalizm artık her alan ve her cephede irili-ufaklı da olsa birikimlere ve birbiriyle organik olarak entegre olmuş bir yapıya sahip hale gelmiştir.
Ancak dört yıl sonunda ulaşılmak istenen hedeflere de ulaşılmış değildir. Bu tablonun güçlü, sağlam bir analizi, eleştiri-özeleştiri tutumunu gerektirdiği açıktır. Devrimci sosyalist hareket bundan kaçmamıştır. Ve yukarıda belirtildiği gibi bu göreve demokratik katılımcılık temelinde yürüttüğü çalışmalarla karşılık oluşturmaktadır.
Durduğumuz noktada; önemli yollar katedilmiş, pek çok eşik aşılmış, sağlam ve geriye dönüşsüz mevziler yaratılmıştır. Ancak henüz hedeflere ulaşılmamıştır. Tüm devrimci sosyalist hareketin bu tablo karşısında iradesi de açıktır. Durmak yok, tersine yarattığımız her mevziyi, her zemini sağlamlaştıracağız ve bunu yaptığımız ölçüde daha hızlı yürüyeceğiz. Yeniden sürecini tamamlamak kolektif devrimci duruşumuzun olmazsa olmaz koşullarından biridir. Her adımda daha sağlamlaşmanın ve daha hızlı yürümenin, daha çok yol almanın zeminlerini yaratan bir hareketiz. Bu zeminleri, potansiyelleri kullanmak konusunda, kendimizi doğru örgütlemek, çalışmalarımızı daha etkin ve sonuç alıcı kılmak noktasında, ideolojik çalışmalarımızı devrimci yenilenme perspektifimizin gereklerine uygun hale getirmek noktasında, kadrolaşma süreçlerimizi daha etkin biçimde işletmek noktasında, daha da ötesi bütün çalışmalarımızda sağlam bir düzeltme faaliyeti ile sağlaştırmak noktasında hız kazanmamız, hedeflerimize doğru, daha tempolu bir yürüyüş geliştirmemiz mümkündür ve zorunludur. Sağlamlaşmalıyız; Hareketimizin birikimlerini amaca uygun güçlü ve üretken mevzilere dönüştürmeliyiz. Bu çalışmalar temelinde yaratacağımız yeni imkanlar üzerinden nitelik ve nicelik olarak büyümeliyiz. Önümüzdeki görev budur.

***
Daha somut başlıklar halinde açacak olursak:
Devrimci sosyalist hareketimiz, ideolojik-teorik alanda yeniden inşa sürecimizin başlangıcında tutturduğumuz düzey ve temponun nispeten zayıfladığını görmektedir. Bu öze ve başlangıçta ortaya koyduğumuz devrimci yenilenme iradesine ilişkin bir zayıflama değildir. Esasen bu çalışmaların pratik örgütlenmesine ilişkin zayıflıklarla ilgilidir. Önümüzdeki dönem bunu aştığımız bir süreç olarak biçimlenecektir. İdeolojik-teorik-politik çalışmamız kesin biçimde manifesto-program eksenine oturacaktır. Manifesto-program ideolojik çalışmanın ilk ve temel halkasıdır. Bunu ikinci halka olarak ifadesini yayınlarımızda bulacak güncel ve genel teorik-politik çalışmalar izlemelidir.. Üçüncü halka ise kadrolara, parti kitlesine ve daha geniş çevre çeper ilişkilerine ve tüm emekçilere dönük çok katmanlı ve çok yönlü sistematik ideolojik eğitim çalışmalarıyla biçimlenmelidir. Bu çalışmalar birbirinin önünü kesen değil, birbirini tamamlayan, organik bütünlük oluşturan çalışmalardır. Devrimci saflarda ideolojik düzeyin düşüklüğü her dönem en sık dillendirilen sorunlardan biridir. Devrimci sosyalizm bu sorunun saflarını sarmasına izin vermemeye kararlıdır. Ve bu genel bilgilendirmeler düzeyini aşan, manifesto ve program çalışmasıyla birleşen eğitim ve üretim süreçleriyle geliştirilmelidir.
Yukarıda belirtildiği üzere, politik çalışmalarımız stratejik çizgimize uygun bir tarz ve içerikte gelişmiyor. Yeniden inşa sürecimiz açısından bu bilinçli bir tercihtir. Stratejik çizginin uygulanabilmesi esas olarak yeniden inşa sürecinin başarıyla tamamlanmasına bağlıdır. Hiç kuşkusuz, stratejik çizgimizi uygulamadan ülke gündemine güçlü biçimde müdahale etme, emekçilerin öfkesinin devrimci sözcüsü-öncüsü olma gibi hayali beklentilerin içinde değiliz, olmadık, olmayacağız. Yeniden inşa sürecimizin politik pratiği bu bakış açısına uygun özel bir yol izliyor. Bu yol, stratejik çizgimizin ana unsurlarını içermiyor ve dolayısıyla sınırlı bir etki gücüne sahiptir. Ancak bu yol-taktik, yeniden inşa sürecimizin mantığına uygundur ve stratejik mücadele çizgisine giden yolda ara bir çalışma tarzını ifade etmektedir. Bu noktada, aceleci beklentiler yersizdir, umutsuzluğa kapı aralar ve bu anlamda tehlikelidir. Bugünkü mücadele taktiklerini doğru-düzgün biçimde uygulayamayanların daha ileri mücadele biçimlerini uygulamaları mümkün değildir. Yapılması gereken mevcut mücadele taktiklerini yetkin biçimde uygulama yeteneğini kazanmaktır. Devrimci sosyalizm militan bir sokak hareketi olma yolunda sağlam adımlar atmıştır. Bunu iki yönden geliştirmek zorunludur. Birincisi, pratiğimizi daha militan hale getirmek zorunludur. Bu bağlamda çalışma alanlarında alan hakimiyeti kazanmaya dönük çalışmalar yürütmek, kampanya tarzı çalışmayı, daha esnek, daha hızlı ve değişen toplumsal gündemlere uyum sağlayacak tarzda örgütlemek, faşist teröre militan direnişçi karşılıklar vermek, bütün bunları açık ve kapalı alanın ortak çalışmaları biçiminde daha güçlü biçimde gerçekleştirmek pratiğimizi sağlamlaştırmak ve hızlandırmak için ilk elde yapılması gerekenleri oluşturuyor. İkincisi, politik pratiğimizi emekçilere yaklaştırmak, onları örgütleyecek biçimlere kavuşturmak gerekiyor. Devrimci güçlere sempati duyan duyarlı demokrat gençliği, kadınları devrimci pratiğimizin içine katacak, doğrudan temas edebilecek hale getirecek eylem biçimleri geliştirmeli, yerellerdeki eylem pratiğimize bu yönlü bir derinlik kazandırmalıyız.
Parti ve cephemizin yapısının büyütülmesi ve sağlamlaştırılması yolunda daha güçlü adımlar önümüzdeki dönemin başlıca görevleri arasındadır. Hem açık, hem kapalı alanda nicelik, örgütsel yetenekler ve kurumlaşmalar bağlamında büyümek ve daha yetkin hale gelmek olmazsa olmazdır.
Devrimci sosyalizm kitle mücadelesinde önemli deneyimler yaratmıştır. Bu çalışmalarımız tekil, parça başı çalışmalar olmaktan çıkmış, pratiğimizin en temel unsurlarından biri haline gelmiştir. Kitle çalışması ve mücadelesi konusunda faaliyetlerimiz henüz yeterince verimli olmamakla birlikte, buna ilişkin bilinçte tüm geri yaklaşımlar aşılmıştır. Bugün hiç tartışmasız biçimde her devrimci sosyalist emekçi kitlelerin kazanılması ve mücadelenin öznesi haline getirilmesinin yaşamsal bir sorun olduğu konusunda nettir. Ancak bugün bu noktada yürüttüğümüz çalışmalara ilişkin beklentilerin yüksek tutulmaması gerektiği açıktır. Geniş emekçi yığınlarının yüzünü devrimci çalışmaya çevirecek yegana pratik PASS temelinde geliştirilebilir. Bugünkü pratiğimiz çıtaları bellidir: politik, kültürel ve örgütsel çalışmalar yoluyla kitle mücadelesinin temel özelliklerini öğrenmek, bu konuda deneyim, ilişki biriktirmek, derinlikli nüfuz yaratabildiğimiz (küçük ölçekli de olsa) alanlar yaratmak, proletarya içinde derinleşirken diğer kesimler içinde de diğer kesimler içinde asgari ilişki temelleri oluşturmak, bu noktada emekçi kitlelerin temas kurduğumuz öncü unsurlarını kazanmanın yol ve araçlarını öğrenmek, kök salma noktasında küçük küçük de olsa deneyimler kazanmak için yeni taktik açılımlar ve pratikler geliştirmek gerekiyor.
Liseli ve üniversiteli devrimci sosyalistlerin mücadelesini bağımsız, militan ve dinamik bir yapıya kavuşturmak önümüzdeki sürecimizin başlıca çalışmalarından bir olacaktır. Geniş öğrenci kesimlerinin yaşamından kopmuş bir gençlik çalışmasının başarı şansı olmadığı görülmüştür. Öncelikli sorunumuz kendisini geniş öğrenci kesimlerinin yaşamıyla iç içe geçmiş bir devrimci gençlik çalışma örmektir. Bununla bağlantılı olarak artan faşist teröre karşı militan tutum geliştirmek, ancak bunu, pratiğimizi ağırlıklı olarak faşistlerle çatışma üzerinden kurmadan yapmak gerekiyor.
Yeniden inşa önümüzdeki süreçte bu ve daha başka alanlardaki (kadrolaşma, örgütlenme çalışmalarının değişik boyutları vb.) çalışmalarımızın güncel süreçlerle bağlantılı olarak geliştirilmesiyle hedeflerine ulaşacaktır. Devrimci sosyalizm devrimci politik mücadele görevlerinden bağımsız bir yeniden inşa vb. asla kurgulamadı. Devrimci öncü sürece ve hedeflerimize uygun devrimci mücadele süreçleri içinde örgütlenecektir. Önümüzdeki mücadele döneminin yukarıda ortaya koyuduğumuz başlıca unsurları açık biçimde göstermektedir ki, kat be kat daha örgütlü, daha enerjik, daha militan çalışmalara ihtiyaç bulunuyor.
Ortadoğu halklarıyla, Latin Amerika’da yükselen sol dalgayla, dünya proletaryasının eylemleriyle enternasyonalist dayanışmayı daha etkili biçimler altında geliştirmek, oligarşinin emperyalizmin ve siyonizmin isteklerini yerine getiremesinin önünde militan duruşla karşı durmak, Kürt ulusuna dönük şovenist saldırganlığa karşı devrimci militan tutumla karşı koymak, emekçi semtlerinde yozlaşmaya ve çürümeye karşı militan ve kurumsallaşmış pratikler geliştirmek, proletaryanın öncü unsurlarıyla temasları geliştirmek ve mücadelelerine aktif katılım göstermek, köylülüğün direnişleriyle dayanışma içinde olmak, giderek içlerinde yer almak, faşist saldırılara karşı militan karşılıklar vermek... ve bütün bunları yeniden inşayı büyütmek ve hedefine ulaştırmak perspektifiyle yapmak; işte önümüzdeki sürecin politik pratik yol haritası en kaba biçimiyle budur.
Devrimci sosyalizm devrimci yenilenmeye ve onun günümüzdeki somut ifadesi olan yeniden inşa sürecine kilitlenmiştir. Hiçbir güç hedeflerimize ulaşmamızı engelleyemez. Bu hedefler devrimci sosyalist saflarda artık içselleşmiştir, bilinç ve irade bağlamında geriye dönüşsüz süreçlerdir. Önümüzdeki mücadele dönemini bu doğrultuda attığımız adımları sağlamlaştırarak ve büyüterek kazanacağız.




 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
0212 632 23 19