Son haftalarda Türkiye ve dünyada gündem çok
hızlı yaşanıyor. Son bir aydır sokaklar canlanırken,
sistem cephesinde işbirlikçiliğin en iğrenç örneklerini
birlikte gözlemliyoruz. ABD emperyalizmi Büyük
Ortadoğu Projesi-BOP temelinde Ortadoğu’yu çıkarları
doğrultusunda yeniden biçimlendirmek için saldırılarını
olağanüstü ölçüde yoğunlaştırmış durumda. İsrail
bu sürecin en vahşi ve saldırgan işbirlikçi-kukla
devleti olarak öne çıkıyor. İsrail’in en son Lübnan’daki
direniş dinamiklerini ortadan kaldırmak için giriştiği
saldırı başarıya ulaşamayınca, bir yandan tepkileri
dindirmek bir yandan da İsrail’in yarım kalan
işlerini tamamlamak için BM Barış Gücü devreye
sokulmaktadır.
Lübnan’a gidecek olan “Barış Gücü”nün taşları
şekillenirken tartışmalar da hızlı bir şekilde
devam etmektedir. Avrupa’da İtalya ve Fransa bu
göreve talip olurken, başta Türkiye olmak üzere
diğer ülkeler de onlardan geri kalmıyor. Barış
Gücü’nün Lübnan’a barışı sağlamak için gittiği
söylense de, emperyalist efendiler her ağızlarını
açtığında açık ya da örtük biçimde Hizbullah’ın
silahsızlandırılmasından dem vuruyor.
Tam da bu noktada, Lübnan’a barış götürme iddiasında
olan BM’nin Barış Gücü’nün gerçekten bu misyona
sahip olup olmadığına, geçmişteki deniyimlerin
de ışığında bakmak gerekiyor.
Barış Gücü’nün Ortaya Çıkışı
Barış Gücü’nü öncelikle kendini nasıl tanımladığına
bakalım. Dünyanın herhangi bir bölgesinde çatışma
ertesinde varılan ateşkes antlaşmasının uygulanmasını
sağlamak ve denetlemek amacıyla oluşturulan BM
barış güçleri, ilerleyen yıllarda değişen koşullara
paralel olarak çok çeşitli görevler üstlenmişlerdir.
Ayrıca bugün tipik bir barış gücü, pek çok ülkeden
gelen asker ve polisin yanı sıra, seçim denetleme
uzmanları, mayın temizleme uzmanları, insan hakları
gözlemcileri, iletişim uzmanları gibi farklı kategorilerden
oluşmaktadır. Barış Gücü, Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi tarafından oluşturulur. Barış
Gücü’nün görevleri, gücü, süresi bu konsey tarafından
belirlenir. Operasyonun bütçesini ise Genel Kurul
oylar.
Resmi olarak Birleşmiş Milletler’in kendi söylemiyle
genel işleyişi böyledir. Yani, çıplak gözle bakıldığında
masum, tek derdi “barış” gibi gözüken bir yapı
ortaya çıkmaktadır.
Oysa madalyonun öbür yüzü hiç de böyle değildir.
Öncelikle Barış Gücü denilen yapı, kuruluşundan
bu yana belli amaca hizmet etmektedir. Barış Gücü,
II. Emperyalist paylaşım savaşından sonra 51 ülkenin
katılımı ile kurulan ve sosyalist blok ile kapitalist
blok arasında dünya çapında bir uzlaşma zemini
işlevini yüklenmesi umulan Birleşmiş Milletler
şemsiyesi altında çalışmaktadır. Ancak BM’nin
bir uzlaşma zemini olma işlevi daha ilk andan
itibaren oldukça zayıf olmuş, daha çok başta ABD
olmak üzere emperyalist güçlerin saldırganlıklarını
örtülemek için kullandıkları bir araç işlevi görmüştür.
1945 yılında kurulan Birleşmiş Milletler’de 5
ülkenin (Çin, ABD, İngiltere, Fransa ve SSCB -
şimdi Rusya-) veto hakkı bulunmaktadır. Üye sayısı
192 olan Birleşmiş Milletler, barışı korumak adına
ulusal kurtuluş savaşları başta olmak üzere emperyalistlerin
çıkarlarına ters düşecek her türlü durumda saldırgan
roller üstlenebilmiştir. Özellikle reel sosyalizmin
1990 başlarındaki çöküşüyle birlikte BM’nin bu
niteliği belirgin biçimde ortaya çıkmıştır. BM
bünyesinde çalışan birçok emperyalist kurum ve
kuruluşlar bulunmaktadır. IMF, Dünya Bankası,
WTO gibi kurumlar emperyalizmin ekonomik baskı
aygıtını oluştururken, Barış Gücü de bu sistemin
askeri ayaklarından birisidir. Böyle kurumlarla
kendini gizleyen emperyalizm, son yıllarda dünya
halkları tarafından daha iyi tanınmaktadır. Emperyalist
sömürüyü, katliamı, zulmü gizlemeye artık bu kurumların
da gücü yetmemektedir.
Konumuza dönersek, BM Barış Gücü çok istisnai
durumlar dışında emperyalist sömürgeciliğin, işgal
ve denetim altına alma amacının araçlarından biri
olmuştur. Dünya barışını korumak yalanı ile her
defasında insanların karşısına çıkan Barış Gücü,
ilk ‘görev’ini Kore’de gerçekleştirmiştir.
ABD, İngiltere, Fransa ve Türkiye askerlerinin
de yer aldığı Birleşmiş Milletler Barış Gücü,
Kore’yi işgal etmiş ve ülkeyi ikiye bölmüştür.
Kore ne barışa kavuşmuş, ne özgür olmuştur.
1967 ve 1974 yılında Birleşmiş Milletler Barış
Gücü, İsrail’i korumak için Ortadoğu’dadır. Özellikle
Mısır-İsrail, Suriye-İsrail savaşlarında İsrail’i
korumak için görev üstlenmişlerdir.
Barış Gücü askerleri Kongo’da barışı korumaktan
öte, oradaki yerli kızlara tecavüzlerle anılmaktadır.
Kongo’da yapılan araştırmaya göre aralarında küçük
yaşta çocukların da bulunduğu 59 Kongolu kadının
fuhuş ve tecavüz sonucu Uruguay ve Fas ordularının
mensupları tarafından hamile bırakıldığı belirtilmiştir.
Ayrıca çaresiz ve aç olan 14 yaşındaki bir kız
çocuğunun 1 ya da 2 dolar veya 2 yumurta karşılığında
bir barış gücü askeri tarafından cinsel tacize
uğradığı, mağdur kızın askeri daha sonra teşhis
ettiği belirtilirken, aynı kızın 3 dolar ve bir
paket süt karşılığında bir başka asker tarafından
bir kez daha tacize uğradığı belirtilmiştir.
BM barış güçlerinin ismi daha önce de Kamboçya,
Somali, Bosna ve Etyopya’da cinsel taciz ve istismar
olaylarına karışmıştı.
Barış Gücü, Angola’da iç savaşı izlemekle yetinerek,
500 binden fazla kişinin ölmesine, 100 binden
fazla insanın sakat kalmasına seyirci kaldı. Ayrıca
bunların masrafı da milyarlarca doları buldu.
1994 yılında Barış Gücü askerleri, Orta Afrika
ülkesi olan Raunda’da Hutular tarafından, Tutsi
nüfusuna karşı işlenen katliamda bir şey yapmamış,
100 gün içinde 1 milyon kişi öldürülmesinde kılını
bile kıpırdatmamıştır. Önce Almanya, sonra Belçika
işgalinden sonra 1962 yılında bağımsızlığını ilan
eden Ruanda’da üç kabile vardır; Hutular, Tutsiler
ve Pigmeler. 1994 yılında yaşanan olay, Hutuların
Tutsileri katletmesiyle başlıyor. O yıllarda ülkede
bulunan Birleşmiş Milletler askeri gücünün komutanı,
Kofi Annan’a durum bildiriliyor. Amerikan emperyalizminin
de baskısıyla, Birleşmiş Milletler askeri gücüne
“size saldırılmadıkça hareket etmeyin” emri veriliyor.
Daha sonra 10 tane Birleşmiş Milletler askeri
öldürülüyor ve Birleşmiş Milletler ülkeden çekilmeye
karar veriyor. Hutuların Tutsilere yönelik yaptığı
katliam 100 günde 1 milyon kişiye varıyor. Birleşmiş
Milletler’in “barış” misyonu bir kez daha boşa
çıkmış oluyor.
Birleş Milletler, 1995 yılında Bosna Hersek’te
Srebrenitsa’da Sırplar tarafından yapılan katliama
müdahale etmemiş yüzlerce insan can vermiştir.
Tarih: 11- 17 Temmuz 1995, Yer: Doğu Bosna’da
Sırbistan sınırına yakın Srebrenitsa kenti. Bölge
BM askerlerinden Hollanda askerinin kontrolü altındadır.
50 bin Boşnak bu birliğe sığınmıştır. Sırpların
esir aldığı 30 Hollandalıya karşı 50 bin Bosnalı
Sırplara teslim edilmiştir. Sonuç ise tecavüz,
katliamdır… Kaçamayan 7 bin kişi birkaç gün içinde
katledilmiştir. Binlerce çocuk, kadın, erkeğin
oluşturduğu toplu mezarlar.
Birleşmiş Milletler Barış Gücü, Sudan’da 21 yıldır
süren iç savaşı izlemiş, buraya müdahale etmeyerek
2 milyon kişinin ölmesine seyirci kalmıştır.
Yukarıda sayamadığımız birçok ülkede görev alan
Barış Gücü’nün derdi hiçbir zaman barış olmamıştır.
Aksine, emperyalist sömürünün rahat hayata geçirilmesi
için, emperyalizmin önündeki engelleri düzleyen
bir araç olduğudur.Birleşmiş Milletlerin yetkililerinin
söylediklerine göre, 2005’te 124 barış gücü askerinin
çatışma, kaza ve salgın hastalıklardan ölmüştür.
2006’da ise ölen Barış Gücü askerinin en az 32
olduğu belirtilmektedir.
Barış Gücü’ne bağlı olarak, şu anda dünyada 72
bin asker ve 15 bin sivilin görev yaptığı belirtilmektedir.
Diğer taraftan Barış Gücü birliklerine asker gönderen
ülke sayısı 108’dir. Önemli bir ayrıntı olarak
ise Barış Gücü askerlerinin 1978 yılından bu yana
Lübnan’da görev yaptığı belirtilmektedir.
Barış Emperyalizmle Gelmeyecek
Emperyalist hegemonyanın olduğu dünyada kan hiçbir
zaman durmamıştır, durmayacaktır. Çünkü, emperyalizmin
derdi kanı durdurmak değildir. Tam tersi dökülen
kanlar, ortalığa yayılan cesetler üzerinden kârına
kâr katmaktır. Hal böyle olunca, başta Barış Gücü
olmak üzere emperyalist kurumların bütün söylemleri
koskocaman bir yalan duvarından ibarettir. Bu
kurumların işleyişi sürdüğü sürece dünya halkları
tehlike altındadır. Bu tehlikenin yok edilmesinin
tek yolu da, emperyalizmin işgal altında tuttuğu
bölgelerden defedilmesi, emperyalist-kapitalist
sistemin dünya proletaryası ve ezilen halkların
enternasyonal mücadelesiyle yok edilmesidir.
Birleşmiş Milletler'de Türkiye'nin
Macerası
Dünyanın çeşitli yerlerinde
emperyalizmin askeri saldırılarında görev
almaya soyunan TC bugüne kadar 63 bin 686
Türk askerini 13 kez yurt dışına görev yapmaya
göndermiştir.
Kore ile başlayan macera, Somali, Bosna
Hersek, Adriyatik Denizi, Arnavutluk, Iran-Irak,
Kuveyt, Doğu Timor, Gürcistan ve Afganistan’da
devam etmiştir.
- Tugay seviyesindeki bir birlikle Kore
Savaşı’na katılan Türk askerleri, 1950 yılında
başladığı emperyalistlere hizmetini 1953’de
tamamlamıştır. Kore’de, toplam 52 bin Türk
askeri görev almıştır.
- Somali’de, 1993-1994 yıllarında Ümit Operasyonu
adı altında 1 mekanize bölük (300 asker)
görev almıştır. Daha sonra, 28 Şubat Postmodern
darbesinin baş aktörü Çevik Bir buradaki
BM Barış Gücü’nün komutanlığını yapmıştır.
Emperyalizme yaptığı bu hizmetler içinde
yükselmiştir.
- Bosna-Hersek’te, Birleşmiş Milletler Barış
Gücü (UNPROFOR) Harekatında görev kuvveti
olarak 1464 kişi, 18 uçak, Ağustos 1993’ten
Aralık 1995’e kadar görev yapmıştır. Daha
sonra NATO harekatı olarak 1995’ten Aralık
2004’e kadar bir tugay görev yapmıştır.
- Türk askerleri eski Yugoslavya hava sahasının
kontrolü için tesis edilen ‘’Deny Flight’’
harekatına ise İtalya’da konuşlandırdığı
bir F-16 filosuyla katıldı.
- Adriyatik Denizi’nde düzenlenen SHARPGUAR
harekatına (NATO harekatı) Temmuz 1992’den
Ekim 1996’ya kadar Türkiye’den 18 firkateyn,
muharip gemi, 2 denizaltı, 4 akaryakıt gemisi
ve yaklaşık 5 bin personel katıldı.
- Arnavutluk’ta yaşanan olaylar üzerine,
bu ülkeye yapılacak insani yardımların dağıtılması
amacıyla başlatılan ALBA Harekatı, Nisan
1997’den Ağustos 1997’ye kadar devam etmiştir.
Harekata, Türkiye’den, 779 kişiden oluşan
1 deniz piyade tabur kuvveti katılmıştır.
-İran-Irak Harekatında, dönemler halinde
10’ar asker personel, BM harekatına katılmıştır.
-Kuveyt’te Irak’ın saldırısından sonra,
BM Harekatı olarak, dönemler halinde 75
Türk askeri görev yapmıştır.
-Doğu Timor’da, Şubat 2000’den Mayıs 2004’e
kadar dönemler halinde 8 subay görev yapmıştır.
-Gürcistan’da, AGİT Harekatı olarak, Şubat
2000’den Aralık 2004’e kadar 10 subay görev
almıştır.
-Afganistan’da, Uluslararası Güvenlik ve
Yardım Harekatı olarak 2002’den 2005’e kadar
3 bin 350 asker görev yapmıştır.
-Son olarak AB tarafından Kongo Demokratik
Cumhuriyetinde 30 Temmuz 2006’da yapılan
seçimlerde, bölgedeki BM Çokuluslu Barış
Gücü’ne destek vermek amacıyla 15 askeri
personel görev aldı.
-Makedonya’daki silahlı militanları silahsızlandırmak
için NATO’nun Ağustos 2001’de başlattığı
Essential Harvest harekatı için oluşturulan
çokuluslu tugaya, Türkiye, bir bölük timi
ile Ağustos ve Ekim 2001 tarihleri arasında
katılmıştır.
|
|