Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

44. Sayı - Eylül 2006

Son haftalarda Türkiye ve dünyada gündem çok hızlı yaşanıyor. Son bir aydır sokaklar canlanırken, sistem cephesinde işbirlikçiliğin en iğrenç örneklerini birlikte gözlemliyoruz. ABD emperyalizmi Büyük Ortadoğu Projesi-BOP temelinde Ortadoğu’yu çıkarları doğrultusunda yeniden biçimlendirmek için saldırılarını olağanüstü ölçüde yoğunlaştırmış durumda. İsrail bu sürecin en vahşi ve saldırgan işbirlikçi-kukla devleti olarak öne çıkıyor. İsrail’in en son Lübnan’daki direniş dinamiklerini ortadan kaldırmak için giriştiği saldırı başarıya ulaşamayınca, bir yandan tepkileri dindirmek bir yandan da İsrail’in yarım kalan işlerini tamamlamak için BM Barış Gücü devreye sokulmaktadır.
Lübnan’a gidecek olan “Barış Gücü”nün taşları şekillenirken tartışmalar da hızlı bir şekilde devam etmektedir. Avrupa’da İtalya ve Fransa bu göreve talip olurken, başta Türkiye olmak üzere diğer ülkeler de onlardan geri kalmıyor. Barış Gücü’nün Lübnan’a barışı sağlamak için gittiği söylense de, emperyalist efendiler her ağızlarını açtığında açık ya da örtük biçimde Hizbullah’ın silahsızlandırılmasından dem vuruyor.
Tam da bu noktada, Lübnan’a barış götürme iddiasında olan BM’nin Barış Gücü’nün gerçekten bu misyona sahip olup olmadığına, geçmişteki deniyimlerin de ışığında bakmak gerekiyor.

Barış Gücü’nün Ortaya Çıkışı
Barış Gücü’nü öncelikle kendini nasıl tanımladığına bakalım. Dünyanın herhangi bir bölgesinde çatışma ertesinde varılan ateşkes antlaşmasının uygulanmasını sağlamak ve denetlemek amacıyla oluşturulan BM barış güçleri, ilerleyen yıllarda değişen koşullara paralel olarak çok çeşitli görevler üstlenmişlerdir. Ayrıca bugün tipik bir barış gücü, pek çok ülkeden gelen asker ve polisin yanı sıra, seçim denetleme uzmanları, mayın temizleme uzmanları, insan hakları gözlemcileri, iletişim uzmanları gibi farklı kategorilerden oluşmaktadır. Barış Gücü, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından oluşturulur. Barış Gücü’nün görevleri, gücü, süresi bu konsey tarafından belirlenir. Operasyonun bütçesini ise Genel Kurul oylar.
Resmi olarak Birleşmiş Milletler’in kendi söylemiyle genel işleyişi böyledir. Yani, çıplak gözle bakıldığında masum, tek derdi “barış” gibi gözüken bir yapı ortaya çıkmaktadır.
Oysa madalyonun öbür yüzü hiç de böyle değildir. Öncelikle Barış Gücü denilen yapı, kuruluşundan bu yana belli amaca hizmet etmektedir. Barış Gücü, II. Emperyalist paylaşım savaşından sonra 51 ülkenin katılımı ile kurulan ve sosyalist blok ile kapitalist blok arasında dünya çapında bir uzlaşma zemini işlevini yüklenmesi umulan Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında çalışmaktadır. Ancak BM’nin bir uzlaşma zemini olma işlevi daha ilk andan itibaren oldukça zayıf olmuş, daha çok başta ABD olmak üzere emperyalist güçlerin saldırganlıklarını örtülemek için kullandıkları bir araç işlevi görmüştür. 1945 yılında kurulan Birleşmiş Milletler’de 5 ülkenin (Çin, ABD, İngiltere, Fransa ve SSCB - şimdi Rusya-) veto hakkı bulunmaktadır. Üye sayısı 192 olan Birleşmiş Milletler, barışı korumak adına ulusal kurtuluş savaşları başta olmak üzere emperyalistlerin çıkarlarına ters düşecek her türlü durumda saldırgan roller üstlenebilmiştir. Özellikle reel sosyalizmin 1990 başlarındaki çöküşüyle birlikte BM’nin bu niteliği belirgin biçimde ortaya çıkmıştır. BM bünyesinde çalışan birçok emperyalist kurum ve kuruluşlar bulunmaktadır. IMF, Dünya Bankası, WTO gibi kurumlar emperyalizmin ekonomik baskı aygıtını oluştururken, Barış Gücü de bu sistemin askeri ayaklarından birisidir. Böyle kurumlarla kendini gizleyen emperyalizm, son yıllarda dünya halkları tarafından daha iyi tanınmaktadır. Emperyalist sömürüyü, katliamı, zulmü gizlemeye artık bu kurumların da gücü yetmemektedir.
Konumuza dönersek, BM Barış Gücü çok istisnai durumlar dışında emperyalist sömürgeciliğin, işgal ve denetim altına alma amacının araçlarından biri olmuştur. Dünya barışını korumak yalanı ile her defasında insanların karşısına çıkan Barış Gücü, ilk ‘görev’ini Kore’de gerçekleştirmiştir.
ABD, İngiltere, Fransa ve Türkiye askerlerinin de yer aldığı Birleşmiş Milletler Barış Gücü, Kore’yi işgal etmiş ve ülkeyi ikiye bölmüştür. Kore ne barışa kavuşmuş, ne özgür olmuştur.
1967 ve 1974 yılında Birleşmiş Milletler Barış Gücü, İsrail’i korumak için Ortadoğu’dadır. Özellikle Mısır-İsrail, Suriye-İsrail savaşlarında İsrail’i korumak için görev üstlenmişlerdir.
Barış Gücü askerleri Kongo’da barışı korumaktan öte, oradaki yerli kızlara tecavüzlerle anılmaktadır. Kongo’da yapılan araştırmaya göre aralarında küçük yaşta çocukların da bulunduğu 59 Kongolu kadının fuhuş ve tecavüz sonucu Uruguay ve Fas ordularının mensupları tarafından hamile bırakıldığı belirtilmiştir. Ayrıca çaresiz ve aç olan 14 yaşındaki bir kız çocuğunun 1 ya da 2 dolar veya 2 yumurta karşılığında bir barış gücü askeri tarafından cinsel tacize uğradığı, mağdur kızın askeri daha sonra teşhis ettiği belirtilirken, aynı kızın 3 dolar ve bir paket süt karşılığında bir başka asker tarafından bir kez daha tacize uğradığı belirtilmiştir.
BM barış güçlerinin ismi daha önce de Kamboçya, Somali, Bosna ve Etyopya’da cinsel taciz ve istismar olaylarına karışmıştı.
Barış Gücü, Angola’da iç savaşı izlemekle yetinerek, 500 binden fazla kişinin ölmesine, 100 binden fazla insanın sakat kalmasına seyirci kaldı. Ayrıca bunların masrafı da milyarlarca doları buldu.
1994 yılında Barış Gücü askerleri, Orta Afrika ülkesi olan Raunda’da Hutular tarafından, Tutsi nüfusuna karşı işlenen katliamda bir şey yapmamış, 100 gün içinde 1 milyon kişi öldürülmesinde kılını bile kıpırdatmamıştır. Önce Almanya, sonra Belçika işgalinden sonra 1962 yılında bağımsızlığını ilan eden Ruanda’da üç kabile vardır; Hutular, Tutsiler ve Pigmeler. 1994 yılında yaşanan olay, Hutuların Tutsileri katletmesiyle başlıyor. O yıllarda ülkede bulunan Birleşmiş Milletler askeri gücünün komutanı, Kofi Annan’a durum bildiriliyor. Amerikan emperyalizminin de baskısıyla, Birleşmiş Milletler askeri gücüne “size saldırılmadıkça hareket etmeyin” emri veriliyor. Daha sonra 10 tane Birleşmiş Milletler askeri öldürülüyor ve Birleşmiş Milletler ülkeden çekilmeye karar veriyor. Hutuların Tutsilere yönelik yaptığı katliam 100 günde 1 milyon kişiye varıyor. Birleşmiş Milletler’in “barış” misyonu bir kez daha boşa çıkmış oluyor.
Birleş Milletler, 1995 yılında Bosna Hersek’te Srebrenitsa’da Sırplar tarafından yapılan katliama müdahale etmemiş yüzlerce insan can vermiştir. Tarih: 11- 17 Temmuz 1995, Yer: Doğu Bosna’da Sırbistan sınırına yakın Srebrenitsa kenti. Bölge BM askerlerinden Hollanda askerinin kontrolü altındadır. 50 bin Boşnak bu birliğe sığınmıştır. Sırpların esir aldığı 30 Hollandalıya karşı 50 bin Bosnalı Sırplara teslim edilmiştir. Sonuç ise tecavüz, katliamdır… Kaçamayan 7 bin kişi birkaç gün içinde katledilmiştir. Binlerce çocuk, kadın, erkeğin oluşturduğu toplu mezarlar.
Birleşmiş Milletler Barış Gücü, Sudan’da 21 yıldır süren iç savaşı izlemiş, buraya müdahale etmeyerek 2 milyon kişinin ölmesine seyirci kalmıştır.
Yukarıda sayamadığımız birçok ülkede görev alan Barış Gücü’nün derdi hiçbir zaman barış olmamıştır. Aksine, emperyalist sömürünün rahat hayata geçirilmesi için, emperyalizmin önündeki engelleri düzleyen bir araç olduğudur.Birleşmiş Milletlerin yetkililerinin söylediklerine göre, 2005’te 124 barış gücü askerinin çatışma, kaza ve salgın hastalıklardan ölmüştür. 2006’da ise ölen Barış Gücü askerinin en az 32 olduğu belirtilmektedir.
Barış Gücü’ne bağlı olarak, şu anda dünyada 72 bin asker ve 15 bin sivilin görev yaptığı belirtilmektedir. Diğer taraftan Barış Gücü birliklerine asker gönderen ülke sayısı 108’dir. Önemli bir ayrıntı olarak ise Barış Gücü askerlerinin 1978 yılından bu yana Lübnan’da görev yaptığı belirtilmektedir.

Barış Emperyalizmle Gelmeyecek
Emperyalist hegemonyanın olduğu dünyada kan hiçbir zaman durmamıştır, durmayacaktır. Çünkü, emperyalizmin derdi kanı durdurmak değildir. Tam tersi dökülen kanlar, ortalığa yayılan cesetler üzerinden kârına kâr katmaktır. Hal böyle olunca, başta Barış Gücü olmak üzere emperyalist kurumların bütün söylemleri koskocaman bir yalan duvarından ibarettir. Bu kurumların işleyişi sürdüğü sürece dünya halkları tehlike altındadır. Bu tehlikenin yok edilmesinin tek yolu da, emperyalizmin işgal altında tuttuğu bölgelerden defedilmesi, emperyalist-kapitalist sistemin dünya proletaryası ve ezilen halkların enternasyonal mücadelesiyle yok edilmesidir.

Birleşmiş Milletler'de Türkiye'nin Macerası

Dünyanın çeşitli yerlerinde emperyalizmin askeri saldırılarında görev almaya soyunan TC bugüne kadar 63 bin 686 Türk askerini 13 kez yurt dışına görev yapmaya göndermiştir.
Kore ile başlayan macera, Somali, Bosna Hersek, Adriyatik Denizi, Arnavutluk, Iran-Irak, Kuveyt, Doğu Timor, Gürcistan ve Afganistan’da devam etmiştir.
- Tugay seviyesindeki bir birlikle Kore Savaşı’na katılan Türk askerleri, 1950 yılında başladığı emperyalistlere hizmetini 1953’de tamamlamıştır. Kore’de, toplam 52 bin Türk askeri görev almıştır.
- Somali’de, 1993-1994 yıllarında Ümit Operasyonu adı altında 1 mekanize bölük (300 asker) görev almıştır. Daha sonra, 28 Şubat Postmodern darbesinin baş aktörü Çevik Bir buradaki BM Barış Gücü’nün komutanlığını yapmıştır. Emperyalizme yaptığı bu hizmetler içinde yükselmiştir.
- Bosna-Hersek’te, Birleşmiş Milletler Barış Gücü (UNPROFOR) Harekatında görev kuvveti olarak 1464 kişi, 18 uçak, Ağustos 1993’ten Aralık 1995’e kadar görev yapmıştır. Daha sonra NATO harekatı olarak 1995’ten Aralık 2004’e kadar bir tugay görev yapmıştır.
- Türk askerleri eski Yugoslavya hava sahasının kontrolü için tesis edilen ‘’Deny Flight’’ harekatına ise İtalya’da konuşlandırdığı bir F-16 filosuyla katıldı.
- Adriyatik Denizi’nde düzenlenen SHARPGUAR harekatına (NATO harekatı) Temmuz 1992’den Ekim 1996’ya kadar Türkiye’den 18 firkateyn, muharip gemi, 2 denizaltı, 4 akaryakıt gemisi ve yaklaşık 5 bin personel katıldı.
- Arnavutluk’ta yaşanan olaylar üzerine, bu ülkeye yapılacak insani yardımların dağıtılması amacıyla başlatılan ALBA Harekatı, Nisan 1997’den Ağustos 1997’ye kadar devam etmiştir. Harekata, Türkiye’den, 779 kişiden oluşan 1 deniz piyade tabur kuvveti katılmıştır.
-İran-Irak Harekatında, dönemler halinde 10’ar asker personel, BM harekatına katılmıştır.
-Kuveyt’te Irak’ın saldırısından sonra, BM Harekatı olarak, dönemler halinde 75 Türk askeri görev yapmıştır.
-Doğu Timor’da, Şubat 2000’den Mayıs 2004’e kadar dönemler halinde 8 subay görev yapmıştır.
-Gürcistan’da, AGİT Harekatı olarak, Şubat 2000’den Aralık 2004’e kadar 10 subay görev almıştır.
-Afganistan’da, Uluslararası Güvenlik ve Yardım Harekatı olarak 2002’den 2005’e kadar 3 bin 350 asker görev yapmıştır.
-Son olarak AB tarafından Kongo Demokratik Cumhuriyetinde 30 Temmuz 2006’da yapılan seçimlerde, bölgedeki BM Çokuluslu Barış Gücü’ne destek vermek amacıyla 15 askeri personel görev aldı.
-Makedonya’daki silahlı militanları silahsızlandırmak için NATO’nun Ağustos 2001’de başlattığı Essential Harvest harekatı için oluşturulan çokuluslu tugaya, Türkiye, bir bölük timi ile Ağustos ve Ekim 2001 tarihleri arasında katılmıştır.

 

 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
0212 632 23 19