1971 yılın Mart ayının ilk günleri... Devrimci
mücadelenin doruğa ulaştığı ama 12 Mart Cuntası’nın
da gün saydığı zamanlar. Bir yanda darbe hazırlıkları
var, diğer yanda devimci örgütler ilk eylemlerini
yapıyorlar. Aynı günlerde THKO savaşçıları 4 Amerikalı
askeri tutsak almışlardır. Polis, Amerikalıları
bulmak ve Deniz Gezmiş’le yoldaşlarını yakalamak
için Ankara’yı karış karış aramakta ama bir sonuç
alamamaktadır.
Tam da bugünlerde oligarşinin ODTÜ sancısı tutmuştur.
Aslında işbirlikçi yetiştirmek için kurulmuş olan
Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) daha kurulduğu
andan itibaren onların istediği gibi bir okul
olmamış, devrimcilerin etkinliğine girmiştir.
Dönemin birçok devrimci kadrosunun bu okuldan
çıkması rastlantı değildir. Ayrıca Amerikan elçisi
“Vietnam Kasabı” Commer’in arabasının yakıldığı
yer de ODTÜ’dür.
Yani oligarşinin ODTÜ saplantısı çok da yersiz
değildir. Emperyalizm ve oligarşi, devrimci güçlerin
bu okuldaki tartışmasız etkinliğini kırmak için
ağır bir darbe indirmeye uzun süredir hazırlanmaktadır.
Tam da bu günlerde Ankara polisi 4 Amerikalının
ODTÜ’de tutulduğunu bahane ederek okul yurtları
hakkında arama kararı çıkarır. Ankara İl Jandarma
Alayı, Nevşehir Komando Taburu ve Ankara toplum
polisi 5 Mart günü ODTÜ’yü kuşatır...
Saat 04.30’da 2. yurda gelen ODTÜ Rektörü Erdal
İnönü ve İl Jandarma Alay Komutanı Albay Mehmet
Öztoprak’la öğrenci temsilcileri arasında görüşmeler
yapılır. Öğrenciler, arananların yurtlarda olmadıklarını
ve polisi üniversiteye sokmayacaklarını bildirirler.
Albay ise bilinen “devlet pazarlık yapmaz” sözlerini
tekrarlar ve saat 05.45’te çatışma başlar. Daha
baştan 2. yurttaki yaralıların sayısı yirmiyi
geçmiştir. Saat 06.30 civarında bir öğrenci temsilcisi,
ellerini havaya kaldırarak yurttan çıkıp ateş
açılmasına karşın görüşmeye gider. Yapılan görüşmede
arama konusunda anlaşmaya varılır ve 2. yurttaki
yaralı öğrenciler hastaneye nakledilir ama 6.
yurt çatısında ağır yaralı olarak kalan Şener
Erdal’ın alınması için helikopter yollanması istemi,
“helikopterin ele geçirilip, Deniz Gezmişlerin
kaçırılacağı” gerekçesiyle reddedilir. Erdal bir
süre sonra kan kaybından ölecektir. Ayrıca olaylar
sırasında bir askerle bir aşçı da ölmüştür.
Saat 13.30 civarında aramaya polisleri de sokmak
için asker yurtlara 20 dakika daha ateş açar ve
tüm yurtlar derhal boşaltılmazsa havan ateşi açılacağı
megafonla bildirilir. Yurtları terk eden öğrenciler
statta ve spor salonlarında toplanmışlardır ve
aralarında seçilenler şehirdeki toplum polisi
karargahına nakledilirler. 2 gün süren dayak faslından
sonra mahkemeye çıkarılan öğrencilerden 50 kadarı
tutuklanır.
Sonuçta söylentilerin aksine, üniversitede hiçbir
askeri malzeme bulunmadığı gibi, kaçırılan Amerikalıların
da orada olmadığı ortaya çıkmıştır. Zaten birkaç
gün sonra THKO, Amerikalı askerleri kendiliğinden
serbest bırakır.
O dönemin öğrencilerinden biri olan Mehmet Eroğlu
olayları şöyle anlatıyor: “(...) Sabaha karşı
dört ya da beşti, kalkıp giyindik ve ‘gelenleri’
görmeye çalıştık. Karanlık, onlarca arabanın farlarıyla
delik deşikti. (...) Askerler, araçlarından inmiş,
sürünerek yurtları kuşatıyorlardı. Ateş açmalarına
kadar seyrettik askerleri. (...) Aynı anda koridoru
yandan gören camdan içeriye makinalı tüfek mermileri
uçuştu. Artık, saklanacak güvenli bir yer kalmamıştı.
Merdiven ünitesi betondu. Belki üç yüz kişi orada
saklanmaya çalışıyordu. Biz yer kalmadığı için
dışarıda, iki taraftan da ikişer duvarla korunan
sahanlıkta kaldık. Herhangi bir yönden gelen kurşunun
önünde, yaklaşık 40-45 cm. tuğla duvar vardı ama
bu kalınlık makinalı tüfek kurşunlarına vız geliyordu.
(...) Yarım saat sonra güçlü bir megafonla dışarıya
çıkmazsak havan topuyla ateş edileceğini ihtar
eden bir anons duyuldu. (...) birileri gözlerini
karartıp pencereye çarşaf asmaya gitti ve büyük
beyaz mendili aşağıya sarkıttılar. Tabii üçü de
çeşitli yerlerinden yaralandılar.”
Sonuçta, sabah olduğunda, “hayata dönüş” operasyonları
konusunda tarihsel bir geleneği olan oligarşi,
Amerikalıları bulamamış ama ODTÜ’yü harabeye çevirmeyi
başarmıştır!
Ama bu saldırı bile ODTÜ’yü ve öğrenci gençlik
hareketini yıldıramamış sonraki yıllarda da üniversiteler
anti-emperyalist hareketin güçlü odaklarından
biri olmayı sürdürmüştür.
|