Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

38. Sayı - Şubat 2006

Parti ve Kültür:
Parti Yaşamında
Eleştiri ve Özeleştiri...

Parti yaşamı, kendiliğinden ve sıradan bir yaşam değil, mücadele içinde ilkeli-kurallı bir yaşamdır. Parti yaşamında tek tek bireyler özgür iradeleri ile kaderlerini, tüm yaşamını, geleceğini partinin tarihi, bugünü ve geleceği ile bütünleştirirler. Partili mücadelede; liberal gevezelerin “özgürlük” anlayışı değil, kendini tanıyan, siyasal mücadelede özgürleşen bireyin, tam bir bilinç berraklığı ile tüm yaşamını, işçi ve ezilen sınıflarla, onun öncü örgütüyle bütünleştirmesi, bu örgütlü mücadelede parti disiplinini gönüllü benimsemesi, mücadele içinde kendi sınırlarını parçalayıp özgürleşmesi söz konusudur. Bu özgürlük, bilinçli ele alınan zorunlulukları içerir. Parti yaşamında temel bazı ilkeler, kurallar vardır, bunlar bilinçli ele alınan zorunluluklardır. Örgütlü birey bu kural ve ilkelerle yaşamını örgütler.
Özetle ifade etmek gerekirse Parti yaşamının temel ilkeleri, maddeler biçiminde ifade edersek; Demokratik Merkeziyetçilik, disiplin, illegalite, politik ve askeri mücadelenin birliği ve eleştiri-özeleştiridir. Parti yaşamı, bu temel ilkeler üzerinde, bu temel ilkelerin birliği içinde inşa edilir. Tek tek örgütlü bireyler ve organlar bu ilkeler üzerinden mücadeleyi ve yaşamı örgütler, yeni bu ilkeler temelinde birbirine bağlanarak büyük bir insanlık ailesini, mücadele aygıtını yaratır. Bu ilkeler kuru, birbirinden kopuk, mekanik değil, canlı, birbirini besleyen ve en önemlisi de sosyalist anlayış ve değerlere göre biçimlenen ilkelerdir.
Bu bütünlük içinde, parti yaşamında eleştiri ve özeleştirinin yeri nedir?
Parti yaşamında eleştiri ve özeleştiri ilkesi, diğer temel ilkelerin yanı sıra, soyut, rutin, cansız değil, somut, dinamik ve canlı bir mekanizmadır. Parti yaşamında eleştiri ve özeleştiri, sadece doğru ve yanlışların yan yana ele alındığı ya da matematiksel ele alınıp ayrıştırıldığı bir ilişki biçimi değil, partinin, parti organlarının, tek tek bireylerin gelişmesi ve mücadelenin daha ileri aşamalara sıçraması için, doğru, kurallı ve sorumlu işletilmesi gerekli yaşamsal bir mekanizmadır. Parti yaşamında eleştiri ve özeleştiri ilkesi sağlıklı bir biçimde işlemiyorsa veya bozulmuş ya da yozlaştırılmışsa orada parti işleyişi yok demektir.
Eleştiri; doğru, açık, somut, sorumlu, yapılmalıdır. Eleştiri, niyetlere göre, yorumlara dayanarak, önyargılar içinde yapılırsa, parti yaşamında gerçek amacına ulaşmaz. Tam tersine, başka verimsiz, yıpratıcı tartışmaların, yeni önyargıların, kısır çelişkilerin zeminini yaratır. Eleştiri aynı zamanda özeleştiridir. Partinin yoldaşlara, yoldaşların partiye, yoldaşların organlara, organların yoldaşlara, yoldaşların yoldaşlara eleştirisi, aynı ilişki içinde, eleştiri sahiplerinin sorumluluk payını da içerir. Yani, örneğin partinin yoldaşlara yönelik yaptığı eleştiriler, aynı zamanda bu eleştirilere karşı partinin sorumluluklarını içerir. Terside doğrudur; yoldaşların partiye, organlara, başka yoldaşlara yönelik eleştirileri aynı biçimde bu eleştirilere karşı, eleştiri sahibinin sorumluluğu anlamına gelir.
-Eleştiri ve özeleştiri; kendimizi, toplumu ve toplumsal ilişkileri, insanı, daha somut olarak da partili mücadeleyi tanımada bir kanaldır. Bu ilişki içinde samimiyet, dürüstlük, kendimize ve partiye karşı açıklık olmazsa olmazdır. Çünkü bu süreç, arınma ve bütünleşme eylemidir. Yaşamın dar koridorlarından, kendimizin fark etmediği eksiklik ve hatalardan kurtulmamız, kendimizle yüzleşerek kendimizi aşmamız ancak eleştiri ve özeleştiri ile mümkündür. Sosyalist kültür, tüm sınıflı toplumların demokratik kültürünü, proletaryanın elinde yeniden üretir ve en ileri demokrasiyi içerir. Parti yaşamında eleştiri ve özeleştiri bu sosyalist kültürle ele alınır, bu temelde anlam kazanır. Yani, demokrasi kültürünün olmadığı yerde sağlıklı eleştiri ve özeleştiri olmadığı gibi, toplumsal ilişkilerden kaynaklanan eksik, hata ve zaaflardan arınma, devrimci ve sosyalist olan değerlerle bütünleşmede mümkün değildir. Bu ilişki içinde özel mülkiyet üzerinde biçim alan bakış açısı ve kültürel özelliklerden arınırız, bu yanlarımızı yıkarız. Yıkılan bakış açısı ve kültürel özellikler, ancak sosyalist toplum ve ilişkilerle, bu temelde değerler bütünüyle doldurulursa bütünsel insana, bu temelde de bütünsel bir parti yaşamına ulaşırız. Eleştiri ve özeleştiri bu süreçte önemli bir rol oynar. Bu nedenle son derece doğru, kurallı ve sorumlu ele alınıp, yaşamımızın bir parçası haline dönüştürmek zorundayız.
Ne eleştiri ne de özeleştiri parti yaşamında; rasgele, ulu orta, muhatapları dışında yapılabilir. Tam tersine eleştiriler muhataplarına ve resmi parti ilişkileri içinde yapılır. Parti organları sadece siyasal eğitim, stratejik ve taktik politikalarımızın ele alınıp tartışıldığı, bu politikaların somut olarak cisimleştiği alanlar değildir. Aynı zamanda, parti işleyişinin somutlanmasında önemli bir yer tutan eleştiri ve özeleştirinin de düzenli ele alındığı platformlardır. Eleştiri adı altında dedikoduculuk, yıpratıcı ve sorumsuz söz ve davranış biçimleri birer parti suçudur. Bunların eleştiri ve özeleştiri ile uzaktan yakından ilişkisi yoktur.
Demek ki; eleştiri ve özeleştirinin amacı ve yöntemi var, bunun dışına çıkmak, ilerletici, geliştirici değil, yıpratıcı ve bozucudur. Amaç; partiyi ve bireyleri devrim ve sosyalizm için geliştirmek, parti birliğini sağlamlaştırmaktır. Yöntem ise; açık, somut, sorumlu, samimi biçimde, örgütlü ve resmi ilişkiler içinde ele almaktır.
Peki bu özet yaklaşım parti yaşamımızda ne kadar somutlanmıştır? Bu konuda eksikliklerimiz yok mudur?
Yeniden inşa sürecimizde birçok ilke ve olgu gibi, sık sık tekrarlanan başka kavramlar gibi, bu ilkede baş aşağı durumdan ayakları üzerine dikilmektedir. Elbette, az çok kitap okuyan bilir ve dilinden düşürmez eleştiri ve özeleştiriyi. Ama yaşam farklıdır, yaşamda söz ile pratik arasında hep bir mesafe vardır. Eleştiri ve özeleştiri, sağlıklı bir parti yaşamında somut biçim alır ve mücadeleye hizmet eder. Bu arada, bu iki kelimelik ilkeden, herkes farklı şeyler anlar ve uygular. Özellikle partimizin kendine yönelik eleştiri ve değerlendirmelerde yer alan, örgütsel kriz süreçlerinde ve yarı örgütlü, merkezileşememiş, çevre özelliklerinin şu veya bu ölçüde parti saflarında görüldüğü süreçlerde, bu ilke bozulmuş, herkes bundan farklı sonuçlar çıkarmıştır. Siz bu iki kelimelik, “eleştiri-özeleştiri” ilkesinden veya parti yaşamında bu sistemden “Marksist klasiklerde bunlar var ve herkes bundan hemfikir deseniz” belki doğru laf etmiş olursunuz; ama yaşamda bu tam böyle olmaz. Eleştiri; “kırılır, açık ifade bu insanı geliştirmez, yanlış anlar, bu eleştiriler ilişkimi bozar vb..” düşüncelerle yapılırsa, ya da “eleştiri yapıcı olmalı” (ki, bu söz yukarıda ifade ettiğimiz sorumluluğu içerdiği ölçüde doğrudur.) diyerek yanlışla uzlaşılırsa amacına hizmet etmez. Yarı örgütlü süreçlerde, sağlıklı eleştiri-özeleştiri yerini, birbirini idare etmeye, günü kurtarmaya veya birbirini anlayan ama partinin başka alan ve ilişkilerini anlamayan garip bir ruh haline, parti tutumu ve tarzının kendi dar ilişkileri ile sınırlı görme tutumlarına vb. bırakmıştır. Bu ilişkiler içinde, başka ilke ve olguların yarı sıra eleştiri ve özeleştiri de adeta bozulmuştur. Yeniden inşa sürecimizde, eleştiri ve özeleştiride mücadele içinde adım adım ayakları üzerine yeniden dikilmektedir.
Ama hala bu ilke, parti yaşamında tam ve devrimci çözüme ulaşmamıştır. Birçok şeyde olduğu gibi, parti yaşamında bu ilkede yeniden öğreniliyor, partili mücadelede yeniden yaşam buluyor. Yolun başındayız ve alınacak çok yol var...
Ne biçim yanlış anlayış ve pratikler vardır? Özetle ele almakta yarar vardır:
Bir kısım insan partiyi, herkesi eleştirmekte ama eleştiri sahibi kendine toz kondurmamaktadır. Bu tür durumlarda eleştiri adı altında yapılan çoğu kez dedikodu ve tutarsız, yıpratıcı, hatta çoğu kez bazı yoldaşlara dayanarak kendine yer açma pratikleridir. Halbuki eleştiride, eleştirici kendi duruşunu ve payını da koyabilmeli, bu anlamda sorumlu bir davranış geliştirebilmedir. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, parti yaşamında eleştiri aynı zamanda özeleştiridir. Parti yaşamını tutarsız davranış ve tarzınla hem felç edeceksin, hem de kendine toz kondurmayacak ve herkesi olumsuz değerlendirecek ve bir gayri memnuniyetsizlik yayacaksın, dahası bazı zamanda sınırlarını aşarak partiye ‘şunu yap, bunu yap’ diye akıl vereceksin; bunun eleştiri ile uzaktan yakından ilişkisi yoktur. Bu tip başkalarını ya da parti suçlayarak kendi hatalarını örtme pratikleri partimizin karşısına sınırlı ölçüde de olsa zaman zaman çıkmaktadır. Ancak bu tip sakat anlayış ve pratiklerin partimiz içindeki zeminleri giderek daralmaktadır, parti bu tür tutumlardan arınmaktadır. Partili mücadele ilerledikçe bu tip pratikler giderek azalmaktadır. Mücadelenin ayrıştırıcı niteliği bu ilişkiler içinde de görülmekte, hiç bir olumlu amacı olmayan, sadece kendini sanal olarak gündemleştiren bu “eleştiri” sahipleri hak ettikleri yanıtı almaktadırlar.
Bir başka anlayış: “kadrolara fazla yükleniliyor, eski süreçlerin bu olumsuzluklarda payı yok mu, soldan bu konuda farklı olmalıyız, kadrolara fazla yüklenmek bir anlayış...” türündendir. Bu değerlendirme önemlidir ve bu konuda bizi geliştirecek bazı değerlendirmelerin önünü açmaktadır. Özetle ele almakta yarar vardır.
Birinci olarak parti saflarında bazı bireylerde, kimi zaman geleneksel sola karşı tepki gelişirken, sorunun özü bir yana bırakılıyor, biçimden hareketle özü bozan yaklaşımlar oluyor. Geleneksel solun açmazlarını görüyor, ona tepki duyuyor ama bu tepki kendi özgün bakış açısına ulaşamıyor. Hatta bu tepkiler zaman zaman başka bir uca, tam tersi noktaya düşmede söz konusu olabiliyor. Burada net olmayan anlayış ve tepkiden söz edilebilir. Geleneksel solda, bu sistemin, yani eleştiri ve özeleştirinin sakatlandığı açıktır. Eleştiri geleneksel solda, açık aramak, yoldaşları rakip olarak görmek ve rakibine karşı üstünlük kurmak, bir gün gerek olur diyerek çentik atmak, güç ve ihtirasın aracına dönüşmek vb. unsurları içeriyor. Ve bu temelde de özeleştiri ise, günü kurtarmak, eleştirileri geçiştirmek, ezik bir ruh halinin tezahürü olarak özeleştiri yerine kendini hiçleştirmek vb olarak karşımıza çıkıyor. Biz; eleştiri ve özeleştiriye değil, geleneksel solda bunun bozulmasına karşıyız. Geleneksel sol bunu başka amaç ve biçimde yapar, biz başka amaç ve biçimde yaparız. Biz, ‘geleneksel sol gibi olmasın’ diyerek açık eleştiri ve özeleştiriden kaçınmayız. Eleştiri ve özeleştiriyi kendimizi ve partiyi geliştirmek için açık, somut, net, gerekçeler bulmadan, sadece ve sadece gerçeğe bağlı kalarak, her hata ve zaafın sınıfsal ve kültürel kaynaklarını bularak yaparız. Anlayışımız budur ve bunu parti yaşamında hiç bir hesap içinde olmadan ele alırız.
Kim ne derse desin, partimizin genel ve stratejik temel yaklaşımları, bununla ilişkili olarak üzerinde yürüdüğümüz süreç ve temel-taktik politikalar ortaya konmuştur. Hedeflerimiz net ve açıktır, nereden geldik, neler yapıyoruz, neler yaparak nereye gideceğiz bunlar ana hatları ile ortadadır. Her adımda bunları geliştirme yönünde adım attığımız, bu yönde düşünsel ve pratik emek seferberliği içinde olduğumuz, hatta bazı sorunları döne döne tartıştığımız açıktır. Bu politikaların yaşamla buluşması, sınıf mücadelesinde somut olgulara dönüşmesi sorumluluğu tüm organları ve kadroları ile partiye aittir. Her organ, partili ve cepheli, tüzükte ifadesini bulan yetki, görev ve sorumluluklara sahiptir. Yetkiler belki de en çok parti yaşamı ve mücadelesinde hata ve zaaflara karşı kullanılır. Ortada bir hata veya zaaf varsa (ki, bir çok alan ve ilişkide bunlar var, hepte var olacaktır. Hata ve zaafların kaynağı toplumsal ve kültürel ilişkiler olup, bunlar parti yaşamında şu veya bu oranda kendini üretmektedir. Parti bunlara karşı mücadele ederek gelişir), hiç kimse buna göz yumamaz. Bu nedenle eleştiri ve özeleştiri, bu mücadelede temel silahtır, ama tek silah değildir. Kadrolar hep eleştiriye maruz kalır. Bunda şaşılacak birşey yoktur. Önemli olan eleştiriler doğru mu yanlış mı? Eğer eleştiriler doğru ise, gerekçe bulmak, yumuşatmak, küçük burjuva gururla savunma mekanizmaları oluşturmak vb. bizim işimiz değildir. Tam tersine bunları kavramak, bunların kaynağını bulup yüzleşmek ve aşmak görevimizdir. Eleştiriler yanlış ise bu ayrıdır ve buna karşı mücadele edilmelidir. Bu anlamda “kadrolara çok yükleniliyor, bu bir anlayıştır” demek, hiç birşey dememektir, sorumluluktan kaçmadır, özgüven zayıflığıdır. Kaldı ki bizde, öyle fazla eleştiri ve yüklenmede yoktur. Eğer bu konuda bir tespit yapmak gerekirse, eleştiri ve özeleştiri silahının yeterli derecede kullanılmadığını ifade etmek mümkündür. Şöyle etrafa bakıp tüm başarılı devrim deneylerine göz gezdirirsek, bizde olanın çapı ve etki gücünün ne kadar zayıf olduğunu da görürüz. Aslında daha güçlü eleştiriler olmalıdır. Bizi geliştirecek olanda budur.
Ama eleştiri biraz acıtır, küçük burjuva yanlarımıza vurur ve bundan savunma refleksi geliştirir, kafalarımızdaki statüleri bozar, dengelerimizi ve alışkanlıklarımızı alt üst eder. İşte sınırlı eleştiri pratikleri bizde bunu yaratıyor, bu temelde pratikler ortaya çıkıyor. Bu, bazı zaman “kadrolara fazla yükleniliyor” sözlerinde anlam buluyor, bazı zaman kimse duymadan bir köşede iç geçirmek veya ağlamakta anlam bulmaktadır. Kadrolar mı partiyi, parti mi kadroları çok eleştirdi? Eline kalem alan, sözü olan, hatta sözü olmayan bile bu partiyi eleştirdi. Bu eski süreçlerde çoğu kez de yöntemsiz ve amaçsız yapıldı, bir dizi dedikodu ve spekülasyonun konusu oldu. Her kadro, üye, sempatizan partiyi eleştirebilir, eleştirmelidir de. Partimiz bu konuda olumlu bir anlayış ve gelenek yaratmıştır, her vesile ile bu adata teşvik edilmektedir. Ama artık örgütlü ve mücadele içinde, atılan her adımın değerlendirmelerine dayanan, somut ve partili mücadelenin gelişmesine hizmet eden eleştiriler var ve bu daha da artacaktır. Eleştiriler mücadeleye hizmet edecek ve ön açacaktır. Eleştiri ve özeleştirilerin çapı ve etki gücü giderek büyüyecektir.
Dikkat edilirse zaten parti, tam da bunu yapıyor. Her süreci değerlendiriyor, organlara ve yoldaşlara da bu temelde somut eleştiriler yapıyor. Bir yıl aşkın zaman öncesi, NATO sürecinde yapılan, bugün yapılan eleştiriler budur. NATO sürecinde parti, özellikle bir parti organını eleştirince “eleştirilerin ağır olduğu, bunun kamuoyuna açık biçimde yayınlanmasının yanlış olduğu vb” ifade edilmişti. Bu süreç değerlendirilirken, görevlerini yapamayan yoldaşlar açık ve gerekçesiz bir özeleştiri yapmaları gerekirken, çok az sayıda yoldaş, kısa ve öz özeleştiri yapmış, bazı yoldaşlar ise adeta ortaya çıkan tabloyu “bu kadar olur, başkası da birşey yapamazdı” diyerek olağan bir durum gibi ifade etmişlerdi. Parti bu yanlışların üstüne gitti ve bunun ne kadarda isabetli olduğu sonraki süreçte ortaya çıktı. Parti bu eleştirileri yaparken pratiklerin kaynağına işaret etti, anlayışa vurdu, hiç bir kaygı taşımadan, samimi ve açık bunları yaptı. Bu öyle çok fazlada değildi, ama sınırlıda olsa sarstı, ön açtı...
Bazı yoldaşlar, partinin her vesile ile yaptığı bir dizi uyarıları, kendi pratiklerinden gözleyerek dönüp partiyi uyararak çok doğru bir iş yapıyorlar. Parti bunları zaten uyarı yapan yoldaşlar dahil tüm partiye ve yoldaşlara yapıyor. Partimiz yoldaşlarımızın yaptığı bu uyarılarına çok değer veriyor. Bu uyarılara, eleştirilere çok ihtiyacımız var. Sorumluluk sahibi her yoldaş partiyi uyarmalı, alanını bu temelde düzenlemelidir. Şimdi bu uyarı doğru mu yanlış mı? Doğru. Partinin “ben zaten her vesile ile bunu yapıyorum” diyerek bu uyarılara kulağını kapama lüksü olabilir mi? Olamaz. Peki bu uyarılarının zemini aslında uzun yıllar örgütsüzlükten ve sürecin yarattığı bazı anlayışlardan beslenerek bir tehlike olarak kapımızda durmuyor mu? Duruyor. Parti tüm bunları biliyor ve bugün, sınıf mücadelesinin bu evresinde mücadele ediyor. Eski süreçlerin tüm olumsuzluklarını da, bugün mücadele içinde aştığı ölçüde bir iş yapmış oluyor. Her eleştiriden sonra veya her çözümsüzlük yaşadığımızda “eski süreç” diyerek gerekçe de bulamayız. Bugün, alınan mesafeler üzerinden, “eski süreç” demek, hem bu sürece haksızlık olur, hem de özünde bu bizim güçsüzlüğümüz ve zayıf yanımız olarak ortaya çıkar. Biz önümüze ciddi bir süreç koyduk ve bunu ne pahasına olursa olsun, hiç bir zayıf yanımıza gerekçe bulmadan, bu gerekçelere sığınmadan başarmak zorundayız.
Ayrıca, en önemli zayıflık olarak eleştiri ve özeleştirilerde yüzeysellik yada toplumsal, kişilik, anlayış düzeyinde kaynaklara inmeme olarak karşımıza çıkıyor. Eleştirilerde görünen pratikler oldukça önemlidir ama bunun kaynağını bulup çıkarmak, bunlarla yüzleşmek çok daha önemlidir. Aynı biçimde özeleştirilerde bu anlayışla ele alınmalıdır. Bundan uzak eleştiri ve özeleştiri, eleştiriye konu olan yanlışların tekrar, hatta daha sonra çok daha yıkıcı olarak karşımıza çıkarıyor. Samimi ve dürüst eleştiri ve özeleştiri ön açıcıdır ve bir başlangıçtır. Ama bu herşey değildir, mutlaka bunun sonuçlarını yaşamda somutlamak, gözlemek gereklidir. Tarih iyi niyetle yapılan eleştiri ve özeleştirilerin, eğer yaşamda denenip sınanmamışsa tekrar dönüp nasıl vurduğu ile doludur. Sınıf mücadelesinde iyi niyet önemlidir, kötü niyetli, herşeyden kuşkulu bir ruh hali devrimcilikte iyi değildir. Ama herşey bununla sınırlı olamaz, bu iyi niyet yaşam tarafından onaylanması gereklidir ve partili mücadeleyi ancak bu ilerletir, yanlışlar en aza indirgenmiş olur. Devrimci, örneğin düşman karşısında tavizsiz ve direnişçidir. Eğer bu alanda bir zaaf ve hata varsa, bunun mutlaka sınıfsal, kişilik ve anlayış düzeyinde nedenleri vardır. Bunlar açığa çıkarılmadan, bu gerçeklerle yüzleşmeden hiç bir ilerleme olamaz. Çok çarpıcı bir örnek, eğer bu yaklaşım yeteri derecede bilince çıkarılıp, mücadele içinde bize yön verseydi, parti tarihimizde önemli bir darbe olan 6 Haziran o biçimiyle sonuçlanmazdı. Çünkü, ihanetin kökeni eski yıllara dayanır... Başka bir çok örnek verilebilir, içinde yürüdüğümüz süreçte de eleştiriler ve özeleştiriler çoğu kez yüzeysel ele alınmaktadır. Bu zayıflıklar giderildiği ölçüde parti sürecin önünü açacaktır.
Her eleştirinin nesnel süreçle bağının olduğunu da bilmek lazım. Yani, sen ilerlemek için ne kadar sıkı eleştiri yaparsan yap, o nesnel sürece takılır. Bugün sıkı ve eski ile kıyaslanamayacak kadar yoğun çalışıyor ama ağır ilerliyorsak, bu nesnel zeminin payı da var. Parti bunu biliyor. Ama eksik, hata ve zaaflara karşı mücadelede eleştiri ve özeleştiri silahının da önemini biliyor.
Parti bu silahı daha sık ve yoğun kullanacaktır. Bunu tüm yoldaşlar bilmeli. Aslında bu konuda yolun başındayız ve daha çok bu silahı kullanarak ilerleyeceğiz...
Kendine karşı samimi olan bir parti, öncelikle eleştiri ve özeleştiri karşısındaki samimiyetiyle ölçülür. O halde samimiyet ve öz güvenle parti yaşamında bu sistemi gerçek anlamda ele almak bizim için yaşamsaldır. Kendimize güvenle kendimizi aşacağız.
Başka da yolumuz yoktur...

 

 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
0212 632 23 19