Parti yaşamı, kendiliğinden ve sıradan bir yaşam
değil, mücadele içinde ilkeli-kurallı bir yaşamdır.
Parti yaşamında tek tek bireyler özgür iradeleri
ile kaderlerini, tüm yaşamını, geleceğini partinin
tarihi, bugünü ve geleceği ile bütünleştirirler.
Partili mücadelede; liberal gevezelerin “özgürlük”
anlayışı değil, kendini tanıyan, siyasal mücadelede
özgürleşen bireyin, tam bir bilinç berraklığı
ile tüm yaşamını, işçi ve ezilen sınıflarla, onun
öncü örgütüyle bütünleştirmesi, bu örgütlü mücadelede
parti disiplinini gönüllü benimsemesi, mücadele
içinde kendi sınırlarını parçalayıp özgürleşmesi
söz konusudur. Bu özgürlük, bilinçli ele alınan
zorunlulukları içerir. Parti yaşamında temel bazı
ilkeler, kurallar vardır, bunlar bilinçli ele
alınan zorunluluklardır. Örgütlü birey bu kural
ve ilkelerle yaşamını örgütler.
Özetle ifade etmek gerekirse Parti yaşamının temel
ilkeleri, maddeler biçiminde ifade edersek; Demokratik
Merkeziyetçilik, disiplin, illegalite, politik
ve askeri mücadelenin birliği ve eleştiri-özeleştiridir.
Parti yaşamı, bu temel ilkeler üzerinde, bu temel
ilkelerin birliği içinde inşa edilir. Tek tek
örgütlü bireyler ve organlar bu ilkeler üzerinden
mücadeleyi ve yaşamı örgütler, yeni bu ilkeler
temelinde birbirine bağlanarak büyük bir insanlık
ailesini, mücadele aygıtını yaratır. Bu ilkeler
kuru, birbirinden kopuk, mekanik değil, canlı,
birbirini besleyen ve en önemlisi de sosyalist
anlayış ve değerlere göre biçimlenen ilkelerdir.
Bu bütünlük içinde, parti yaşamında eleştiri ve
özeleştirinin yeri nedir?
Parti yaşamında eleştiri ve özeleştiri ilkesi,
diğer temel ilkelerin yanı sıra, soyut, rutin,
cansız değil, somut, dinamik ve canlı bir mekanizmadır.
Parti yaşamında eleştiri ve özeleştiri, sadece
doğru ve yanlışların yan yana ele alındığı ya
da matematiksel ele alınıp ayrıştırıldığı bir
ilişki biçimi değil, partinin, parti organlarının,
tek tek bireylerin gelişmesi ve mücadelenin daha
ileri aşamalara sıçraması için, doğru, kurallı
ve sorumlu işletilmesi gerekli yaşamsal bir mekanizmadır.
Parti yaşamında eleştiri ve özeleştiri ilkesi
sağlıklı bir biçimde işlemiyorsa veya bozulmuş
ya da yozlaştırılmışsa orada parti işleyişi yok
demektir.
Eleştiri; doğru, açık, somut, sorumlu, yapılmalıdır.
Eleştiri, niyetlere göre, yorumlara dayanarak,
önyargılar içinde yapılırsa, parti yaşamında gerçek
amacına ulaşmaz. Tam tersine, başka verimsiz,
yıpratıcı tartışmaların, yeni önyargıların, kısır
çelişkilerin zeminini yaratır. Eleştiri aynı zamanda
özeleştiridir. Partinin yoldaşlara, yoldaşların
partiye, yoldaşların organlara, organların yoldaşlara,
yoldaşların yoldaşlara eleştirisi, aynı ilişki
içinde, eleştiri sahiplerinin sorumluluk payını
da içerir. Yani, örneğin partinin yoldaşlara yönelik
yaptığı eleştiriler, aynı zamanda bu eleştirilere
karşı partinin sorumluluklarını içerir. Terside
doğrudur; yoldaşların partiye, organlara, başka
yoldaşlara yönelik eleştirileri aynı biçimde bu
eleştirilere karşı, eleştiri sahibinin sorumluluğu
anlamına gelir.
-Eleştiri ve özeleştiri; kendimizi, toplumu ve
toplumsal ilişkileri, insanı, daha somut olarak
da partili mücadeleyi tanımada bir kanaldır. Bu
ilişki içinde samimiyet, dürüstlük, kendimize
ve partiye karşı açıklık olmazsa olmazdır. Çünkü
bu süreç, arınma ve bütünleşme eylemidir. Yaşamın
dar koridorlarından, kendimizin fark etmediği
eksiklik ve hatalardan kurtulmamız, kendimizle
yüzleşerek kendimizi aşmamız ancak eleştiri ve
özeleştiri ile mümkündür. Sosyalist kültür, tüm
sınıflı toplumların demokratik kültürünü, proletaryanın
elinde yeniden üretir ve en ileri demokrasiyi
içerir. Parti yaşamında eleştiri ve özeleştiri
bu sosyalist kültürle ele alınır, bu temelde anlam
kazanır. Yani, demokrasi kültürünün olmadığı yerde
sağlıklı eleştiri ve özeleştiri olmadığı gibi,
toplumsal ilişkilerden kaynaklanan eksik, hata
ve zaaflardan arınma, devrimci ve sosyalist olan
değerlerle bütünleşmede mümkün değildir. Bu ilişki
içinde özel mülkiyet üzerinde biçim alan bakış
açısı ve kültürel özelliklerden arınırız, bu yanlarımızı
yıkarız. Yıkılan bakış açısı ve kültürel özellikler,
ancak sosyalist toplum ve ilişkilerle, bu temelde
değerler bütünüyle doldurulursa bütünsel insana,
bu temelde de bütünsel bir parti yaşamına ulaşırız.
Eleştiri ve özeleştiri bu süreçte önemli bir rol
oynar. Bu nedenle son derece doğru, kurallı ve
sorumlu ele alınıp, yaşamımızın bir parçası haline
dönüştürmek zorundayız.
Ne eleştiri ne de özeleştiri parti yaşamında;
rasgele, ulu orta, muhatapları dışında yapılabilir.
Tam tersine eleştiriler muhataplarına ve resmi
parti ilişkileri içinde yapılır. Parti organları
sadece siyasal eğitim, stratejik ve taktik politikalarımızın
ele alınıp tartışıldığı, bu politikaların somut
olarak cisimleştiği alanlar değildir. Aynı zamanda,
parti işleyişinin somutlanmasında önemli bir yer
tutan eleştiri ve özeleştirinin de düzenli ele
alındığı platformlardır. Eleştiri adı altında
dedikoduculuk, yıpratıcı ve sorumsuz söz ve davranış
biçimleri birer parti suçudur. Bunların eleştiri
ve özeleştiri ile uzaktan yakından ilişkisi yoktur.
Demek ki; eleştiri ve özeleştirinin amacı ve yöntemi
var, bunun dışına çıkmak, ilerletici, geliştirici
değil, yıpratıcı ve bozucudur. Amaç; partiyi ve
bireyleri devrim ve sosyalizm için geliştirmek,
parti birliğini sağlamlaştırmaktır. Yöntem ise;
açık, somut, sorumlu, samimi biçimde, örgütlü
ve resmi ilişkiler içinde ele almaktır.
Peki bu özet yaklaşım parti yaşamımızda ne kadar
somutlanmıştır? Bu konuda eksikliklerimiz yok
mudur?
Yeniden inşa sürecimizde birçok ilke ve olgu gibi,
sık sık tekrarlanan başka kavramlar gibi, bu ilkede
baş aşağı durumdan ayakları üzerine dikilmektedir.
Elbette, az çok kitap okuyan bilir ve dilinden
düşürmez eleştiri ve özeleştiriyi. Ama yaşam farklıdır,
yaşamda söz ile pratik arasında hep bir mesafe
vardır. Eleştiri ve özeleştiri, sağlıklı bir parti
yaşamında somut biçim alır ve mücadeleye hizmet
eder. Bu arada, bu iki kelimelik ilkeden, herkes
farklı şeyler anlar ve uygular. Özellikle partimizin
kendine yönelik eleştiri ve değerlendirmelerde
yer alan, örgütsel kriz süreçlerinde ve yarı örgütlü,
merkezileşememiş, çevre özelliklerinin şu veya
bu ölçüde parti saflarında görüldüğü süreçlerde,
bu ilke bozulmuş, herkes bundan farklı sonuçlar
çıkarmıştır. Siz bu iki kelimelik, “eleştiri-özeleştiri”
ilkesinden veya parti yaşamında bu sistemden “Marksist
klasiklerde bunlar var ve herkes bundan hemfikir
deseniz” belki doğru laf etmiş olursunuz; ama
yaşamda bu tam böyle olmaz. Eleştiri; “kırılır,
açık ifade bu insanı geliştirmez, yanlış anlar,
bu eleştiriler ilişkimi bozar vb..” düşüncelerle
yapılırsa, ya da “eleştiri yapıcı olmalı” (ki,
bu söz yukarıda ifade ettiğimiz sorumluluğu içerdiği
ölçüde doğrudur.) diyerek yanlışla uzlaşılırsa
amacına hizmet etmez. Yarı örgütlü süreçlerde,
sağlıklı eleştiri-özeleştiri yerini, birbirini
idare etmeye, günü kurtarmaya veya birbirini anlayan
ama partinin başka alan ve ilişkilerini anlamayan
garip bir ruh haline, parti tutumu ve tarzının
kendi dar ilişkileri ile sınırlı görme tutumlarına
vb. bırakmıştır. Bu ilişkiler içinde, başka ilke
ve olguların yarı sıra eleştiri ve özeleştiri
de adeta bozulmuştur. Yeniden inşa sürecimizde,
eleştiri ve özeleştiride mücadele içinde adım
adım ayakları üzerine yeniden dikilmektedir.
Ama hala bu ilke, parti yaşamında tam ve devrimci
çözüme ulaşmamıştır. Birçok şeyde olduğu gibi,
parti yaşamında bu ilkede yeniden öğreniliyor,
partili mücadelede yeniden yaşam buluyor. Yolun
başındayız ve alınacak çok yol var...
Ne biçim yanlış anlayış ve pratikler vardır? Özetle
ele almakta yarar vardır:
Bir kısım insan partiyi, herkesi eleştirmekte
ama eleştiri sahibi kendine toz kondurmamaktadır.
Bu tür durumlarda eleştiri adı altında yapılan
çoğu kez dedikodu ve tutarsız, yıpratıcı, hatta
çoğu kez bazı yoldaşlara dayanarak kendine yer
açma pratikleridir. Halbuki eleştiride, eleştirici
kendi duruşunu ve payını da koyabilmeli, bu anlamda
sorumlu bir davranış geliştirebilmedir. Yukarıda
da ifade ettiğimiz gibi, parti yaşamında eleştiri
aynı zamanda özeleştiridir. Parti yaşamını tutarsız
davranış ve tarzınla hem felç edeceksin, hem de
kendine toz kondurmayacak ve herkesi olumsuz değerlendirecek
ve bir gayri memnuniyetsizlik yayacaksın, dahası
bazı zamanda sınırlarını aşarak partiye ‘şunu
yap, bunu yap’ diye akıl vereceksin; bunun eleştiri
ile uzaktan yakından ilişkisi yoktur. Bu tip başkalarını
ya da parti suçlayarak kendi hatalarını örtme
pratikleri partimizin karşısına sınırlı ölçüde
de olsa zaman zaman çıkmaktadır. Ancak bu tip
sakat anlayış ve pratiklerin partimiz içindeki
zeminleri giderek daralmaktadır, parti bu tür
tutumlardan arınmaktadır. Partili mücadele ilerledikçe
bu tip pratikler giderek azalmaktadır. Mücadelenin
ayrıştırıcı niteliği bu ilişkiler içinde de görülmekte,
hiç bir olumlu amacı olmayan, sadece kendini sanal
olarak gündemleştiren bu “eleştiri” sahipleri
hak ettikleri yanıtı almaktadırlar.
Bir başka anlayış: “kadrolara fazla yükleniliyor,
eski süreçlerin bu olumsuzluklarda payı yok mu,
soldan bu konuda farklı olmalıyız, kadrolara fazla
yüklenmek bir anlayış...” türündendir. Bu değerlendirme
önemlidir ve bu konuda bizi geliştirecek bazı
değerlendirmelerin önünü açmaktadır. Özetle ele
almakta yarar vardır.
Birinci olarak parti saflarında bazı bireylerde,
kimi zaman geleneksel sola karşı tepki gelişirken,
sorunun özü bir yana bırakılıyor, biçimden hareketle
özü bozan yaklaşımlar oluyor. Geleneksel solun
açmazlarını görüyor, ona tepki duyuyor ama bu
tepki kendi özgün bakış açısına ulaşamıyor. Hatta
bu tepkiler zaman zaman başka bir uca, tam tersi
noktaya düşmede söz konusu olabiliyor. Burada
net olmayan anlayış ve tepkiden söz edilebilir.
Geleneksel solda, bu sistemin, yani eleştiri ve
özeleştirinin sakatlandığı açıktır. Eleştiri geleneksel
solda, açık aramak, yoldaşları rakip olarak görmek
ve rakibine karşı üstünlük kurmak, bir gün gerek
olur diyerek çentik atmak, güç ve ihtirasın aracına
dönüşmek vb. unsurları içeriyor. Ve bu temelde
de özeleştiri ise, günü kurtarmak, eleştirileri
geçiştirmek, ezik bir ruh halinin tezahürü olarak
özeleştiri yerine kendini hiçleştirmek vb olarak
karşımıza çıkıyor. Biz; eleştiri ve özeleştiriye
değil, geleneksel solda bunun bozulmasına karşıyız.
Geleneksel sol bunu başka amaç ve biçimde yapar,
biz başka amaç ve biçimde yaparız. Biz, ‘geleneksel
sol gibi olmasın’ diyerek açık eleştiri ve özeleştiriden
kaçınmayız. Eleştiri ve özeleştiriyi kendimizi
ve partiyi geliştirmek için açık, somut, net,
gerekçeler bulmadan, sadece ve sadece gerçeğe
bağlı kalarak, her hata ve zaafın sınıfsal ve
kültürel kaynaklarını bularak yaparız. Anlayışımız
budur ve bunu parti yaşamında hiç bir hesap içinde
olmadan ele alırız.
Kim ne derse desin, partimizin genel ve stratejik
temel yaklaşımları, bununla ilişkili olarak üzerinde
yürüdüğümüz süreç ve temel-taktik politikalar
ortaya konmuştur. Hedeflerimiz net ve açıktır,
nereden geldik, neler yapıyoruz, neler yaparak
nereye gideceğiz bunlar ana hatları ile ortadadır.
Her adımda bunları geliştirme yönünde adım attığımız,
bu yönde düşünsel ve pratik emek seferberliği
içinde olduğumuz, hatta bazı sorunları döne döne
tartıştığımız açıktır. Bu politikaların yaşamla
buluşması, sınıf mücadelesinde somut olgulara
dönüşmesi sorumluluğu tüm organları ve kadroları
ile partiye aittir. Her organ, partili ve cepheli,
tüzükte ifadesini bulan yetki, görev ve sorumluluklara
sahiptir. Yetkiler belki de en çok parti yaşamı
ve mücadelesinde hata ve zaaflara karşı kullanılır.
Ortada bir hata veya zaaf varsa (ki, bir çok alan
ve ilişkide bunlar var, hepte var olacaktır. Hata
ve zaafların kaynağı toplumsal ve kültürel ilişkiler
olup, bunlar parti yaşamında şu veya bu oranda
kendini üretmektedir. Parti bunlara karşı mücadele
ederek gelişir), hiç kimse buna göz yumamaz. Bu
nedenle eleştiri ve özeleştiri, bu mücadelede
temel silahtır, ama tek silah değildir. Kadrolar
hep eleştiriye maruz kalır. Bunda şaşılacak birşey
yoktur. Önemli olan eleştiriler doğru mu yanlış
mı? Eğer eleştiriler doğru ise, gerekçe bulmak,
yumuşatmak, küçük burjuva gururla savunma mekanizmaları
oluşturmak vb. bizim işimiz değildir. Tam tersine
bunları kavramak, bunların kaynağını bulup yüzleşmek
ve aşmak görevimizdir. Eleştiriler yanlış ise
bu ayrıdır ve buna karşı mücadele edilmelidir.
Bu anlamda “kadrolara çok yükleniliyor, bu bir
anlayıştır” demek, hiç birşey dememektir, sorumluluktan
kaçmadır, özgüven zayıflığıdır. Kaldı ki bizde,
öyle fazla eleştiri ve yüklenmede yoktur. Eğer
bu konuda bir tespit yapmak gerekirse, eleştiri
ve özeleştiri silahının yeterli derecede kullanılmadığını
ifade etmek mümkündür. Şöyle etrafa bakıp tüm
başarılı devrim deneylerine göz gezdirirsek, bizde
olanın çapı ve etki gücünün ne kadar zayıf olduğunu
da görürüz. Aslında daha güçlü eleştiriler olmalıdır.
Bizi geliştirecek olanda budur.
Ama eleştiri biraz acıtır, küçük burjuva yanlarımıza
vurur ve bundan savunma refleksi geliştirir, kafalarımızdaki
statüleri bozar, dengelerimizi ve alışkanlıklarımızı
alt üst eder. İşte sınırlı eleştiri pratikleri
bizde bunu yaratıyor, bu temelde pratikler ortaya
çıkıyor. Bu, bazı zaman “kadrolara fazla yükleniliyor”
sözlerinde anlam buluyor, bazı zaman kimse duymadan
bir köşede iç geçirmek veya ağlamakta anlam bulmaktadır.
Kadrolar mı partiyi, parti mi kadroları çok eleştirdi?
Eline kalem alan, sözü olan, hatta sözü olmayan
bile bu partiyi eleştirdi. Bu eski süreçlerde
çoğu kez de yöntemsiz ve amaçsız yapıldı, bir
dizi dedikodu ve spekülasyonun konusu oldu. Her
kadro, üye, sempatizan partiyi eleştirebilir,
eleştirmelidir de. Partimiz bu konuda olumlu bir
anlayış ve gelenek yaratmıştır, her vesile ile
bu adata teşvik edilmektedir. Ama artık örgütlü
ve mücadele içinde, atılan her adımın değerlendirmelerine
dayanan, somut ve partili mücadelenin gelişmesine
hizmet eden eleştiriler var ve bu daha da artacaktır.
Eleştiriler mücadeleye hizmet edecek ve ön açacaktır.
Eleştiri ve özeleştirilerin çapı ve etki gücü
giderek büyüyecektir.
Dikkat edilirse zaten parti, tam da bunu yapıyor.
Her süreci değerlendiriyor, organlara ve yoldaşlara
da bu temelde somut eleştiriler yapıyor. Bir yıl
aşkın zaman öncesi, NATO sürecinde yapılan, bugün
yapılan eleştiriler budur. NATO sürecinde parti,
özellikle bir parti organını eleştirince “eleştirilerin
ağır olduğu, bunun kamuoyuna açık biçimde yayınlanmasının
yanlış olduğu vb” ifade edilmişti. Bu süreç değerlendirilirken,
görevlerini yapamayan yoldaşlar açık ve gerekçesiz
bir özeleştiri yapmaları gerekirken, çok az sayıda
yoldaş, kısa ve öz özeleştiri yapmış, bazı yoldaşlar
ise adeta ortaya çıkan tabloyu “bu kadar olur,
başkası da birşey yapamazdı” diyerek olağan bir
durum gibi ifade etmişlerdi. Parti bu yanlışların
üstüne gitti ve bunun ne kadarda isabetli olduğu
sonraki süreçte ortaya çıktı. Parti bu eleştirileri
yaparken pratiklerin kaynağına işaret etti, anlayışa
vurdu, hiç bir kaygı taşımadan, samimi ve açık
bunları yaptı. Bu öyle çok fazlada değildi, ama
sınırlıda olsa sarstı, ön açtı...
Bazı yoldaşlar, partinin her vesile ile yaptığı
bir dizi uyarıları, kendi pratiklerinden gözleyerek
dönüp partiyi uyararak çok doğru bir iş yapıyorlar.
Parti bunları zaten uyarı yapan yoldaşlar dahil
tüm partiye ve yoldaşlara yapıyor. Partimiz yoldaşlarımızın
yaptığı bu uyarılarına çok değer veriyor. Bu uyarılara,
eleştirilere çok ihtiyacımız var. Sorumluluk sahibi
her yoldaş partiyi uyarmalı, alanını bu temelde
düzenlemelidir. Şimdi bu uyarı doğru mu yanlış
mı? Doğru. Partinin “ben zaten her vesile ile
bunu yapıyorum” diyerek bu uyarılara kulağını
kapama lüksü olabilir mi? Olamaz. Peki bu uyarılarının
zemini aslında uzun yıllar örgütsüzlükten ve sürecin
yarattığı bazı anlayışlardan beslenerek bir tehlike
olarak kapımızda durmuyor mu? Duruyor. Parti tüm
bunları biliyor ve bugün, sınıf mücadelesinin
bu evresinde mücadele ediyor. Eski süreçlerin
tüm olumsuzluklarını da, bugün mücadele içinde
aştığı ölçüde bir iş yapmış oluyor. Her eleştiriden
sonra veya her çözümsüzlük yaşadığımızda “eski
süreç” diyerek gerekçe de bulamayız. Bugün, alınan
mesafeler üzerinden, “eski süreç” demek, hem bu
sürece haksızlık olur, hem de özünde bu bizim
güçsüzlüğümüz ve zayıf yanımız olarak ortaya çıkar.
Biz önümüze ciddi bir süreç koyduk ve bunu ne
pahasına olursa olsun, hiç bir zayıf yanımıza
gerekçe bulmadan, bu gerekçelere sığınmadan başarmak
zorundayız.
Ayrıca, en önemli zayıflık olarak eleştiri ve
özeleştirilerde yüzeysellik yada toplumsal, kişilik,
anlayış düzeyinde kaynaklara inmeme olarak karşımıza
çıkıyor. Eleştirilerde görünen pratikler oldukça
önemlidir ama bunun kaynağını bulup çıkarmak,
bunlarla yüzleşmek çok daha önemlidir. Aynı biçimde
özeleştirilerde bu anlayışla ele alınmalıdır.
Bundan uzak eleştiri ve özeleştiri, eleştiriye
konu olan yanlışların tekrar, hatta daha sonra
çok daha yıkıcı olarak karşımıza çıkarıyor. Samimi
ve dürüst eleştiri ve özeleştiri ön açıcıdır ve
bir başlangıçtır. Ama bu herşey değildir, mutlaka
bunun sonuçlarını yaşamda somutlamak, gözlemek
gereklidir. Tarih iyi niyetle yapılan eleştiri
ve özeleştirilerin, eğer yaşamda denenip sınanmamışsa
tekrar dönüp nasıl vurduğu ile doludur. Sınıf
mücadelesinde iyi niyet önemlidir, kötü niyetli,
herşeyden kuşkulu bir ruh hali devrimcilikte iyi
değildir. Ama herşey bununla sınırlı olamaz, bu
iyi niyet yaşam tarafından onaylanması gereklidir
ve partili mücadeleyi ancak bu ilerletir, yanlışlar
en aza indirgenmiş olur. Devrimci, örneğin düşman
karşısında tavizsiz ve direnişçidir. Eğer bu alanda
bir zaaf ve hata varsa, bunun mutlaka sınıfsal,
kişilik ve anlayış düzeyinde nedenleri vardır.
Bunlar açığa çıkarılmadan, bu gerçeklerle yüzleşmeden
hiç bir ilerleme olamaz. Çok çarpıcı bir örnek,
eğer bu yaklaşım yeteri derecede bilince çıkarılıp,
mücadele içinde bize yön verseydi, parti tarihimizde
önemli bir darbe olan 6 Haziran o biçimiyle sonuçlanmazdı.
Çünkü, ihanetin kökeni eski yıllara dayanır...
Başka bir çok örnek verilebilir, içinde yürüdüğümüz
süreçte de eleştiriler ve özeleştiriler çoğu kez
yüzeysel ele alınmaktadır. Bu zayıflıklar giderildiği
ölçüde parti sürecin önünü açacaktır.
Her eleştirinin nesnel süreçle bağının olduğunu
da bilmek lazım. Yani, sen ilerlemek için ne kadar
sıkı eleştiri yaparsan yap, o nesnel sürece takılır.
Bugün sıkı ve eski ile kıyaslanamayacak kadar
yoğun çalışıyor ama ağır ilerliyorsak, bu nesnel
zeminin payı da var. Parti bunu biliyor. Ama eksik,
hata ve zaaflara karşı mücadelede eleştiri ve
özeleştiri silahının da önemini biliyor.
Parti bu silahı daha sık ve yoğun kullanacaktır.
Bunu tüm yoldaşlar bilmeli. Aslında bu konuda
yolun başındayız ve daha çok bu silahı kullanarak
ilerleyeceğiz...
Kendine karşı samimi olan bir parti, öncelikle
eleştiri ve özeleştiri karşısındaki samimiyetiyle
ölçülür. O halde samimiyet ve öz güvenle parti
yaşamında bu sistemi gerçek anlamda ele almak
bizim için yaşamsaldır. Kendimize güvenle kendimizi
aşacağız.
Başka da yolumuz yoktur...
|