Coğrafyamız, başta Amerikan emperyalizmi olmak
üzere emperyalizmin işgali altında, bağımlı bir
yeni-sömürgedir. Ekonomisinden politikasına, kültürüne
ve sosyal hayatına dek Amerikan emperyalizminin
egemenliği altında olan bu coğrafya, bir avuç
işbirlikçi tarafından bütün yeraltı ve yer üstü
zenginlikleriyle emperyalizme satılmıştır.
Bugün bu topraklar üzerinde, ne ekileceğine ne
biçileceğine, kimin ne kadar maaş alacağına, sosyal
güvenlik kurumlarının nasıl ve kime bağlı olarak
çalışacağına emperyalist kurumlar karar veriyor.
Bugün bu topraklar üzerinde, sağlık kurumlarının
nasıl olacağına, eğitime ne kadar bütçe ayrılacağına,
hangi sanayi dallarının geliştirilip hangilerinin
kurutulacağına emperyalistler karar veriyor.
Bugün bu topraklar üzerinde, “Kamu Reformu” adı
altında kimin memur, kimin sözleşmeli personel
olacağına, hangi kamu kurumlarının özelleştirilip
kaç kişinin işten atılacağına emperyalistler karar
veriyor. IMF ve Dünya Bankası temsilcileri geldiğinde
Ankara hazırola geçiyor! CIA ve FBI başkanları
geldiğinde hepsinin ayakları birbirine dolanıyor.
En alt düzeyden bir Amerikan heyeti bile uşakça
bir eğilme ile karşılanıyor.
Çünkü Türkiye’yi onlar yönetiyor: Çünkü kararları
onlar veriyor. Bir avuç işbirlikçi tekelci patronla
birlikte yıllardır bu coğrafyanın kanını iliğini
sömürüyorlar.
Emperyalizm Dünyanın Baş Belasıdır!
Başta ABD emperyalizmi olmak üzere bir avuç emperyalist
devlet tüm dünyayı soyuyor, yaşadığımız hayatı
çürütüyor, yoksulluk, açlık, işsizlik, kölelik
ve işgallerle dünyamızı cehenneme çeviriyorlar.
Bu sömürü ve zulüm sisteminin başında ABD emperyalizmi
bulunuyor. Onunla birlikte Avrupa Birliği (AB),
saldırı aracı NATO, soygun kurumları IMF vb. bu
sömürü düzeninin başlıca haydutlarıdır.
Emperyalistler ve oluşturdukları kurumlar bizim
gibi ülkeleri bir yandan Irak’ta, Filistin’de,
Afganistan’da, Kürt coğrafyasında olduğu gibi
barbarca askeri saldırılar yoluyla işgal ediyorlar.
Bir yandan da işbirlikçileri yoluyla ülkelerin
ekonomilerini, ordularını, tüm devlet kurumlarını,
siyasetini, medyasını vb. ele geçirerek gizli
işgaller gerçekleştiriyorlar. Bugün emperyalistler
Küba gibi birkaç ülke dışında tüm dünyayı açık
ya da gizli biçimde işgal etmiş durumdalar.
Türkiye gizli işgalin en bariz örneğidir.
Türkiye, ordusundan ekonomik işleyişine, dış siyasetinden
tarımına, eğitiminden sanatına kadar başta ABD
olmak üzere emperyalizminin işgali altındadır.
Yıllardır Amerika ve bir avuç para babası holdingçi,
büyük tefeci-tüccar takımı, bu düzeni savunan
partiler ve devlet kurumlarından oluşan işbirlikçi
güçler ülkemizin yüz milyarlarca dolarını dış
borç ödemesi, faiz ödemesi, IMF paketleri diyerek
hortumluyorlar. Her türden ahlaki düşkünlüğü ve
bencilliği taşıyan Amerikan kültürünü bizlere
dayatıyorlar. Tanklarıyla toplarıyla evlerimize
girmiyorlar ancak ekmeğimizin fiyatından tarlalarımızda
ne ekileceğine, asgari ücretin ne kadar olacağına,
üniversitelerin hangi araştırmaları yapacağına,
dış politikamızın nasıl olacağına, basının ne
yazacağına, televizyonların beynimizi nelerle
dolduracağına, ordunun görevlerine kadar yaşamımızı
belirleyen tüm temel kararları alanlar emperyalistler
ve işbirlikçileridir. Bunun adı işgaldir.
İşbirlikçiler Yalan Söylüyor!
Bütün bunlar olup biterken yerli işbirlikçiler
ve onların yardakçıları ise hiç durmadan yalan
söylüyorlar, emperyalistler olmaksızın yapamayacağımızı,
bütün bu ilişkilerin “normal” olduğunu iddia ediyorlar.
Alçakça yalanlarla halkı kandırma görevini üstlenenler
IMF ile ilişkilerin “normal” borç ilişkileri olduğunu,
ABD ile ilişkilerin de “müttefikler arası dostluk”
olduğunu iddia ediyorlar.
Yalan, bin kere yalan! Bu coğrafyanın emekçilerinin
emperyalistlere tek bir kuruş borcu olmadığı gibi
tam tersine yıllardır emeğimizi, madenlerimizi,
tarım ürünlerimizi, sağlığımızı, çocuklarımızın
geleceğini çalanlardan alacağımız var ve mutlaka
alacağız!
Bu coğrafyanın emekçilerinin Ortadoğu ve dünyanın
diğer köşelerindeki işçilerden emekçilerden başka
dostu ve müttefiki yoktur! Köpekçe kuyruk sallayarak
Amerikan emperyalistlerinin her dediğine evet
diyenler de dostumuz değil, tam tersine düşmanımızdır!
İkide birde “ulusal onur”dan, “milliyetçilik”ten
söz edenler, bu toprakları karış karış satanlardır,
“ben ülkemi pazarlamakla mükellefim” diyen halk
düşmanlarıdır.
Bu durumu savunmak için uydurdukları yalanlar
ise utanmazca ve rezilcedir.
80 yıldır memleket bölünüyor diye feryat edenler,
memleketin zaten bölünmüş olduğunu, bir tarafta
emperyalistlerle kucak kucağa halkın alınterini
çalanların, diğer tarafta da milyonlarca yoksul
insanın durduğunu bilmiyorlar mı?
Üç tane Avrupalı parlamenter gelip bir dava izlediğinde
“bağımsızlık elden gidiyor” diye bas bas bağıran,
adliyeleri basıp sağa sola yumurta fırlatan soytarılar,
CIA ve FBI başkanları Ankara’ya gelip herkesi
hazırola geçirdiğinde neden ağızlarını açmıyorlar?
Yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan Kürtler meşru
haklarını istediklerinde hemen “dış ve iç düşmanlar”
edebiyatına sarılanlar, bu toprakların 10 yaşında
çocuklarını “vatan haini” ilan edenler, gerçek
düşmanlar olan emperyalistlerin yıllardır soframıza,
yatak odalarımıza kadar ellerini uzattıklarını
bilmiyorlar mı?
“Cumhuriyetimizi ve laikliği korumak” edebiyatı
yapıp duranlar bu toprakların bir sömürge toprağı
olduğunu ve sabah kahvaltısında yediklerinin bile
Amerikan malı olduğunu bilmiyorlar mı?
Kadınların tek bir saç teli görünmesin diye yıllardır
türban gevezeliği edenler, İncirlik kasabasının
nasıl bir ahlaksızlık yuvası haline geldiğini
görmezler mi? Hadi onu görmüyorlar, Ebu Gureyb
Cezaevi’nde tecavüz edilen kadınlarımızı da mı
görmüyorlar?
1968’lerde Amerikan 6. Filo gemileri ilk kez İstanbul’a
geldiğinde Karaköy Genelevi’nin duvarlarını boyatanlar
kimlerdi?
6. Filo geldiğinde isyan edip Amerikan askerlerini
denize dökenlere kim saldırdı peki? Gencecik devrimcilerin
kanını bu topraklara döken işbirlikçi hainler
kimlerdi?
Bu ülkenin en namuslu insanlarına, Deniz Gezmiş,
Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’a idam sehpalarını
kim layık gördü? Onlar idam sehpasında “Kahrolsun
Amerikan Emperyalizmi” diye haykırırken kimlerin
bacakları titriyordu?
Kızıldere’de katledilen Mahir Çayan ve yoldaşlarının
tutsak ettiği o İngiliz askerleri kimlerdi? İngilizler
Ünye Radar üssünde ne iş yapıyorlardı, görevleri
ajanlık ve casusluk değil miydi?
25 Haziran 1981 günü Ahmet Saner ve Kadir Tandoğan’ın
idam sehpasına çıkarıldığı sabah hangi üst düzey
ABD heyeti havaalanına ayak basmıştı? Peki onların
cezalandırdıkları Amerikan subayı kimdi, Türkiye’de
hangi Amerikan kurumuna bağlı olarak hangi görevi
yapıyordu? Ahmet ve Kadir’i apar topar idam eden
generaller CIA’ya hangi borcu ödediler?
Amerika’nın Ortadoğu’daki bekçi köpeği İsrail’le
yıllardır her türlü gizli-açık işbirliğini yapanlar,
öldürülen binlerce Filistinli çocuğun kanına bulaşmış
o kirli Siyonist elleri sıkanlar ve yurdunu savunmak
için çarpışan kahraman Filistinli savaşçıları
“terörist” ilan edenler kimin emirlerini uyguluyorlar?
Peki, 12 Eylül 1980 sabahı “bizim çocuklar işi
becerdi” diye göbek atan CIA yetkililerinin sözünü
ettiği “iyi çocuklar” kimlerdi? 12 Eylül darbesinden
birkaç hafta önce ABD’den dönen Turgut Özal “yakında
grevler bitecek” derken kime güveniyordu?
Daha öncelerine gittiğimizde, 1950’lerde sıradan
bir su mühendisi olan Demirel nasıl bir anda Adalet
Partisi Genel Başkanı oldu ve sonra da 50 yıldır
başımıza bela oldu? 1980’de Turgut Özal ABD’den
icazet alıp meydanlara çıkmadı mı? Onun ABD’den
getirdiği “prensleri” hangi üniversitelerde kimin
burslarıyla okumuşlardı? Bugün Türkiye’nin ekonomi
yönetiminde Amerikan üniversitelerinden geçmemiş
bir tane yüksek düzey bürokrat var mı? Türkiye’nin
son yirmi yılında NATO eğitiminden geçmemiş bir
tane Genelkurmay Başkanı var mı? Başlangıçta ordu
mensuplarının yardımlaşması gibi bir gerekçeyle
kurulan OYAK nasıl oldu da son yirmi yılda emperyalist
şirketlerle işbirliği yapan en büyük holdinglerden
biri oldu?
Faili meçhullerle, katliamlarla Kürt illerini
kana boyayan devlet çetelerini organize eden,
onları eğiten, besleyen güç kimdir? 1950’lerden
itibaren dünyanın bütün köşelerinde “ölüm mangaları”nı,
cinayet şebekelerini kuran, Türkiye’de de Ülkü
Ocakları adı altında bir katliam örgütünü finanse
edenler Amerikalılar değil miydi? 1977 1 Mayıs
katliamından bir gün önce Taksim Meydanı’na bakan
Sheraton Oteli odalarını kiralayan ve ertesi gün
çekip giden Amerikalılar kimlerdi? Çorum Direnişi
ve Maraş katliamından önce bölgede cirit atan
Amerikalılar kimlerdi? Son zamanlarda yeniden
meşhur olan Ağca katilinin çevirdiği dolaplar
dahil bütün pis oyunların arkasında hangi güç
vardır?
Emperyalist İşgal Geleceğimizin Çalınması
Hayatımızın Çürütülmesidir
Yalan söylüyorlar!
Kanımızı emen emperyalistlerle işbirliği yaparak
keselerini dolduranlar, efendilerini haklı çıkarmak
için, efendilerine hizmet için utanmazca yalanlar
söylüyorlar!
Türkiye, emperyalizmin işgali altında bir yeni-sömürgedir.
Ve emperyalist işgal, varımızın yoğumuzun çalınması
demektir, yoksulluk ve sefalet, zulüm ve onursuzluk
demektir.
Emperyalist işgal, soframızdaki ekmeğin küçülmesidir!
Emperyalist işgal, onurumuzun zedelenmesidir!
Emperyalist işgal, Osmanlı’nın Duyunu Umumiye
döneminden daha beter bir şekilde bütün zenginliklerimizin
yağmalanması, alınterimizin çalınmasıdır.
Emperyalist işgal, uluslararası ilaç tekellerinin
çevirdiği bin bir türlü dalavere ile halkımızın
sağlığıyla oynanması, insan sağlığının bir ticari
mal haline getirilmesidir.
Emperyalist işgal, petrolde, enerjide, ilaçta,
madende ve her alanda kesin ve açık bir bağımlılıktır!
Emperyalist işgal, tarımın ve hayvancılığın çökertilmesi,
yediğimiz ekmekten içtiğimiz suya dek bütün alanların
emperyalist tekellere peşkeş çekilmesidir.
Emperyalist işgal, sağlığın, eğitimin ve bütün
diğer kamu hizmetlerin sermayeye satılması, geleceğimizin
yok edilmesidir.
Emperyalist işgal, Ortadoğu halklarına karşı oynanan
kirli oyunlara, alçakça saldırılara emekçi halklarımızın
ortak edilmesi, ellerimizin halkların kanına bulaştırılmasıdır.
Emperyalist işgal, emperyalizmin Ortadoğu’daki
jandarması olan İsrail ile kurulan gizli-açık
ittifaklar ve Filistinli çocukların katledilmesine
ortak olmaktır.
Emperyalist işgal, düzeysiz Hollywood filmleri,
televizyondaki dizilerdir, haber sunucularının
elindeki yalanlarla dolu ajans haberleridir.
Emperyalist işgal, çocuklarımızın özentilerini
esir alan marka giysiler, sağlıksız Amerikan yiyecek
ve içecekleridir.
Emperyalist işgal, çocuklarımızın geleceğinin
çalınması, bin bir çeşit uyuşturucunun ilkokulların
önüne dek yayılması ve gençliğin yozlaştırılmasıdır.
Örgütlenip Savaşmak Savaşıp Örgütlenmek...
Emperyalist işgal kader değildir!
Onları ve işbirlikçilerini bu topraklardan kovabiliriz!
Bugüne kadar bize ve dünya halklarına yoksulluk
ve zulümden başka bir şey getirmediler.
Emperyalistler olmadan yaşayamayacağımız doğru
değildir. Tam tersine onların olmadığı bir ülke
ve dünya çok daha mutlu ve çok daha refah içinde
olacaktır.
Onları bu topraklardan kovabilir, işbirlikçi oligarşiyi
yerle bir edebiliriz.
Güçlü orduları olabilir; ama ordular yenilebilir.
Vietnam’dan Küba’ya dek bu gerçek binlerce kez
kanıtlandı; bugün de Irak’ta saplandıkları bataklık
ortadadır.
Halkın gücü ve savaşma iradesi karşısında hiçbir
ordu, hiçbir kuvvet duramaz.
Yeter ki biz özgürlüğümüz için savaşma iradesini
gösterelim, bunun için örgütlenelim ve ileriye
atılalım.
Örgütlü Halk Yenilmez!
Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi
İnsanca Bir Yaşam İçin
Mücadele Saflarına!
|