Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

38. Sayı - Şubat 2006

Coğrafyamız, başta Amerikan emperyalizmi olmak üzere emperyalizmin işgali altında, bağımlı bir yeni-sömürgedir. Ekonomisinden politikasına, kültürüne ve sosyal hayatına dek Amerikan emperyalizminin egemenliği altında olan bu coğrafya, bir avuç işbirlikçi tarafından bütün yeraltı ve yer üstü zenginlikleriyle emperyalizme satılmıştır.
Bugün bu topraklar üzerinde, ne ekileceğine ne biçileceğine, kimin ne kadar maaş alacağına, sosyal güvenlik kurumlarının nasıl ve kime bağlı olarak çalışacağına emperyalist kurumlar karar veriyor.
Bugün bu topraklar üzerinde, sağlık kurumlarının nasıl olacağına, eğitime ne kadar bütçe ayrılacağına, hangi sanayi dallarının geliştirilip hangilerinin kurutulacağına emperyalistler karar veriyor.
Bugün bu topraklar üzerinde, “Kamu Reformu” adı altında kimin memur, kimin sözleşmeli personel olacağına, hangi kamu kurumlarının özelleştirilip kaç kişinin işten atılacağına emperyalistler karar veriyor. IMF ve Dünya Bankası temsilcileri geldiğinde Ankara hazırola geçiyor! CIA ve FBI başkanları geldiğinde hepsinin ayakları birbirine dolanıyor. En alt düzeyden bir Amerikan heyeti bile uşakça bir eğilme ile karşılanıyor.
Çünkü Türkiye’yi onlar yönetiyor: Çünkü kararları onlar veriyor. Bir avuç işbirlikçi tekelci patronla birlikte yıllardır bu coğrafyanın kanını iliğini sömürüyorlar.

Emperyalizm Dünyanın Baş Belasıdır!
Başta ABD emperyalizmi olmak üzere bir avuç emperyalist devlet tüm dünyayı soyuyor, yaşadığımız hayatı çürütüyor, yoksulluk, açlık, işsizlik, kölelik ve işgallerle dünyamızı cehenneme çeviriyorlar. Bu sömürü ve zulüm sisteminin başında ABD emperyalizmi bulunuyor. Onunla birlikte Avrupa Birliği (AB), saldırı aracı NATO, soygun kurumları IMF vb. bu sömürü düzeninin başlıca haydutlarıdır.
Emperyalistler ve oluşturdukları kurumlar bizim gibi ülkeleri bir yandan Irak’ta, Filistin’de, Afganistan’da, Kürt coğrafyasında olduğu gibi barbarca askeri saldırılar yoluyla işgal ediyorlar. Bir yandan da işbirlikçileri yoluyla ülkelerin ekonomilerini, ordularını, tüm devlet kurumlarını, siyasetini, medyasını vb. ele geçirerek gizli işgaller gerçekleştiriyorlar. Bugün emperyalistler Küba gibi birkaç ülke dışında tüm dünyayı açık ya da gizli biçimde işgal etmiş durumdalar.
Türkiye gizli işgalin en bariz örneğidir.
Türkiye, ordusundan ekonomik işleyişine, dış siyasetinden tarımına, eğitiminden sanatına kadar başta ABD olmak üzere emperyalizminin işgali altındadır. Yıllardır Amerika ve bir avuç para babası holdingçi, büyük tefeci-tüccar takımı, bu düzeni savunan partiler ve devlet kurumlarından oluşan işbirlikçi güçler ülkemizin yüz milyarlarca dolarını dış borç ödemesi, faiz ödemesi, IMF paketleri diyerek hortumluyorlar. Her türden ahlaki düşkünlüğü ve bencilliği taşıyan Amerikan kültürünü bizlere dayatıyorlar. Tanklarıyla toplarıyla evlerimize girmiyorlar ancak ekmeğimizin fiyatından tarlalarımızda ne ekileceğine, asgari ücretin ne kadar olacağına, üniversitelerin hangi araştırmaları yapacağına, dış politikamızın nasıl olacağına, basının ne yazacağına, televizyonların beynimizi nelerle dolduracağına, ordunun görevlerine kadar yaşamımızı belirleyen tüm temel kararları alanlar emperyalistler ve işbirlikçileridir. Bunun adı işgaldir.

İşbirlikçiler Yalan Söylüyor!
Bütün bunlar olup biterken yerli işbirlikçiler ve onların yardakçıları ise hiç durmadan yalan söylüyorlar, emperyalistler olmaksızın yapamayacağımızı, bütün bu ilişkilerin “normal” olduğunu iddia ediyorlar. Alçakça yalanlarla halkı kandırma görevini üstlenenler IMF ile ilişkilerin “normal” borç ilişkileri olduğunu, ABD ile ilişkilerin de “müttefikler arası dostluk” olduğunu iddia ediyorlar.
Yalan, bin kere yalan! Bu coğrafyanın emekçilerinin emperyalistlere tek bir kuruş borcu olmadığı gibi tam tersine yıllardır emeğimizi, madenlerimizi, tarım ürünlerimizi, sağlığımızı, çocuklarımızın geleceğini çalanlardan alacağımız var ve mutlaka alacağız!
Bu coğrafyanın emekçilerinin Ortadoğu ve dünyanın diğer köşelerindeki işçilerden emekçilerden başka dostu ve müttefiki yoktur! Köpekçe kuyruk sallayarak Amerikan emperyalistlerinin her dediğine evet diyenler de dostumuz değil, tam tersine düşmanımızdır!
İkide birde “ulusal onur”dan, “milliyetçilik”ten söz edenler, bu toprakları karış karış satanlardır, “ben ülkemi pazarlamakla mükellefim” diyen halk düşmanlarıdır.
Bu durumu savunmak için uydurdukları yalanlar ise utanmazca ve rezilcedir.
80 yıldır memleket bölünüyor diye feryat edenler, memleketin zaten bölünmüş olduğunu, bir tarafta emperyalistlerle kucak kucağa halkın alınterini çalanların, diğer tarafta da milyonlarca yoksul insanın durduğunu bilmiyorlar mı?
Üç tane Avrupalı parlamenter gelip bir dava izlediğinde “bağımsızlık elden gidiyor” diye bas bas bağıran, adliyeleri basıp sağa sola yumurta fırlatan soytarılar, CIA ve FBI başkanları Ankara’ya gelip herkesi hazırola geçirdiğinde neden ağızlarını açmıyorlar? Yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan Kürtler meşru haklarını istediklerinde hemen “dış ve iç düşmanlar” edebiyatına sarılanlar, bu toprakların 10 yaşında çocuklarını “vatan haini” ilan edenler, gerçek düşmanlar olan emperyalistlerin yıllardır soframıza, yatak odalarımıza kadar ellerini uzattıklarını bilmiyorlar mı?
“Cumhuriyetimizi ve laikliği korumak” edebiyatı yapıp duranlar bu toprakların bir sömürge toprağı olduğunu ve sabah kahvaltısında yediklerinin bile Amerikan malı olduğunu bilmiyorlar mı?
Kadınların tek bir saç teli görünmesin diye yıllardır türban gevezeliği edenler, İncirlik kasabasının nasıl bir ahlaksızlık yuvası haline geldiğini görmezler mi? Hadi onu görmüyorlar, Ebu Gureyb Cezaevi’nde tecavüz edilen kadınlarımızı da mı görmüyorlar?
1968’lerde Amerikan 6. Filo gemileri ilk kez İstanbul’a geldiğinde Karaköy Genelevi’nin duvarlarını boyatanlar kimlerdi?
6. Filo geldiğinde isyan edip Amerikan askerlerini denize dökenlere kim saldırdı peki? Gencecik devrimcilerin kanını bu topraklara döken işbirlikçi hainler kimlerdi?
Bu ülkenin en namuslu insanlarına, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’a idam sehpalarını kim layık gördü? Onlar idam sehpasında “Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi” diye haykırırken kimlerin bacakları titriyordu?
Kızıldere’de katledilen Mahir Çayan ve yoldaşlarının tutsak ettiği o İngiliz askerleri kimlerdi? İngilizler Ünye Radar üssünde ne iş yapıyorlardı, görevleri ajanlık ve casusluk değil miydi?
25 Haziran 1981 günü Ahmet Saner ve Kadir Tandoğan’ın idam sehpasına çıkarıldığı sabah hangi üst düzey ABD heyeti havaalanına ayak basmıştı? Peki onların cezalandırdıkları Amerikan subayı kimdi, Türkiye’de hangi Amerikan kurumuna bağlı olarak hangi görevi yapıyordu? Ahmet ve Kadir’i apar topar idam eden generaller CIA’ya hangi borcu ödediler?
Amerika’nın Ortadoğu’daki bekçi köpeği İsrail’le yıllardır her türlü gizli-açık işbirliğini yapanlar, öldürülen binlerce Filistinli çocuğun kanına bulaşmış o kirli Siyonist elleri sıkanlar ve yurdunu savunmak için çarpışan kahraman Filistinli savaşçıları “terörist” ilan edenler kimin emirlerini uyguluyorlar?
Peki, 12 Eylül 1980 sabahı “bizim çocuklar işi becerdi” diye göbek atan CIA yetkililerinin sözünü ettiği “iyi çocuklar” kimlerdi? 12 Eylül darbesinden birkaç hafta önce ABD’den dönen Turgut Özal “yakında grevler bitecek” derken kime güveniyordu?
Daha öncelerine gittiğimizde, 1950’lerde sıradan bir su mühendisi olan Demirel nasıl bir anda Adalet Partisi Genel Başkanı oldu ve sonra da 50 yıldır başımıza bela oldu? 1980’de Turgut Özal ABD’den icazet alıp meydanlara çıkmadı mı? Onun ABD’den getirdiği “prensleri” hangi üniversitelerde kimin burslarıyla okumuşlardı? Bugün Türkiye’nin ekonomi yönetiminde Amerikan üniversitelerinden geçmemiş bir tane yüksek düzey bürokrat var mı? Türkiye’nin son yirmi yılında NATO eğitiminden geçmemiş bir tane Genelkurmay Başkanı var mı? Başlangıçta ordu mensuplarının yardımlaşması gibi bir gerekçeyle kurulan OYAK nasıl oldu da son yirmi yılda emperyalist şirketlerle işbirliği yapan en büyük holdinglerden biri oldu?
Faili meçhullerle, katliamlarla Kürt illerini kana boyayan devlet çetelerini organize eden, onları eğiten, besleyen güç kimdir? 1950’lerden itibaren dünyanın bütün köşelerinde “ölüm mangaları”nı, cinayet şebekelerini kuran, Türkiye’de de Ülkü Ocakları adı altında bir katliam örgütünü finanse edenler Amerikalılar değil miydi? 1977 1 Mayıs katliamından bir gün önce Taksim Meydanı’na bakan Sheraton Oteli odalarını kiralayan ve ertesi gün çekip giden Amerikalılar kimlerdi? Çorum Direnişi ve Maraş katliamından önce bölgede cirit atan Amerikalılar kimlerdi? Son zamanlarda yeniden meşhur olan Ağca katilinin çevirdiği dolaplar dahil bütün pis oyunların arkasında hangi güç vardır?

Emperyalist İşgal Geleceğimizin Çalınması
Hayatımızın Çürütülmesidir
Yalan söylüyorlar!

Kanımızı emen emperyalistlerle işbirliği yaparak keselerini dolduranlar, efendilerini haklı çıkarmak için, efendilerine hizmet için utanmazca yalanlar söylüyorlar!
Türkiye, emperyalizmin işgali altında bir yeni-sömürgedir. Ve emperyalist işgal, varımızın yoğumuzun çalınması demektir, yoksulluk ve sefalet, zulüm ve onursuzluk demektir.
Emperyalist işgal, soframızdaki ekmeğin küçülmesidir!
Emperyalist işgal, onurumuzun zedelenmesidir!
Emperyalist işgal, Osmanlı’nın Duyunu Umumiye döneminden daha beter bir şekilde bütün zenginliklerimizin yağmalanması, alınterimizin çalınmasıdır.
Emperyalist işgal, uluslararası ilaç tekellerinin çevirdiği bin bir türlü dalavere ile halkımızın sağlığıyla oynanması, insan sağlığının bir ticari mal haline getirilmesidir.
Emperyalist işgal, petrolde, enerjide, ilaçta, madende ve her alanda kesin ve açık bir bağımlılıktır!
Emperyalist işgal, tarımın ve hayvancılığın çökertilmesi, yediğimiz ekmekten içtiğimiz suya dek bütün alanların emperyalist tekellere peşkeş çekilmesidir.
Emperyalist işgal, sağlığın, eğitimin ve bütün diğer kamu hizmetlerin sermayeye satılması, geleceğimizin yok edilmesidir.
Emperyalist işgal, Ortadoğu halklarına karşı oynanan kirli oyunlara, alçakça saldırılara emekçi halklarımızın ortak edilmesi, ellerimizin halkların kanına bulaştırılmasıdır.
Emperyalist işgal, emperyalizmin Ortadoğu’daki jandarması olan İsrail ile kurulan gizli-açık ittifaklar ve Filistinli çocukların katledilmesine ortak olmaktır.
Emperyalist işgal, düzeysiz Hollywood filmleri, televizyondaki dizilerdir, haber sunucularının elindeki yalanlarla dolu ajans haberleridir.
Emperyalist işgal, çocuklarımızın özentilerini esir alan marka giysiler, sağlıksız Amerikan yiyecek ve içecekleridir.
Emperyalist işgal, çocuklarımızın geleceğinin çalınması, bin bir çeşit uyuşturucunun ilkokulların önüne dek yayılması ve gençliğin yozlaştırılmasıdır.

Örgütlenip Savaşmak Savaşıp Örgütlenmek...
Emperyalist işgal kader değildir!
Onları ve işbirlikçilerini bu topraklardan kovabiliriz!
Bugüne kadar bize ve dünya halklarına yoksulluk ve zulümden başka bir şey getirmediler.
Emperyalistler olmadan yaşayamayacağımız doğru değildir. Tam tersine onların olmadığı bir ülke ve dünya çok daha mutlu ve çok daha refah içinde olacaktır.
Onları bu topraklardan kovabilir, işbirlikçi oligarşiyi yerle bir edebiliriz.
Güçlü orduları olabilir; ama ordular yenilebilir. Vietnam’dan Küba’ya dek bu gerçek binlerce kez kanıtlandı; bugün de Irak’ta saplandıkları bataklık ortadadır.
Halkın gücü ve savaşma iradesi karşısında hiçbir ordu, hiçbir kuvvet duramaz.
Yeter ki biz özgürlüğümüz için savaşma iradesini gösterelim, bunun için örgütlenelim ve ileriye atılalım.
Örgütlü Halk Yenilmez!
Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi
İnsanca Bir Yaşam İçin
Mücadele Saflarına!



 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Çakırağa Mah. Abdüllatif Paşa Sk. 4/5 Aksaray-İstanbul
0212 632 23 19