"Evin iç kapısını zorluyorlardı ki, babam
kapıyı açtı. 'Tamam, ben sizinle geliyorum, çocuklarımı
ellemeyin, ne yapacaksanız bana yapın' dedi. Babamın
kollarından tutarak aralarına aldılar. Bize de,
'Anneniz var mı?' diye sordular, 'Yok' dedik.
Karşımızdaki komşumuz Gülizar bizi evlerine götürdü.
O sırada saldırganlardan bir kısmı arkadan bize
saldırdılar. Pencereden baktık; evimizin önünde
babamın alnı kan içindeydi. İki saldırganın arasında
dışarıya çıkardılar. Babam, 'Yavrularımı, çocuklarımı
gösterin' diye bağırıyordu. Dayanamadık ve balkona
çıktık, babam bize bakıyor ve ağlıyordu. O sırada
babamızın kolundan çekerek ileriye doğru götürdüler.
Biz Gülizar'ın evinde hep ağlıyorduk. Akşam karanlığı
çöktüğünde babamızı aramaya çıktık. Evimizin 30
metre uzağında bulunan sokakta cesediyle karşılaştık.
Göğsünden vurmuşlardı…"
Bu, Maraş Katliamı süresince yüzlerce kez tekrarlanmış
yüzlerce öyküden yalnızca biri… Çocuklar, baba
ve kan içinde kalmış hayatlar…
Toplam 111 ölü, yüzlerce yaralı…
TC tarihinin en kirli sayfasıdır Maraş... Koca
bir kent kana bulanmış, devletin organize ettiği
faşist çeteler iki gün boyunca kana doymamıştı...
Provokasyonun ayrıntıları artık biliniyor. Daha
sonra soyadını Şendiller yaparak BBP milletvekili
olan Ökkeş Kenger'in faşist bir filmin oynadığı
Çiçek Sineması'na bomba atılmasını organize etmesi,
daha sonra "komünistler camileri bombalıyor"
diye başlatılan saldırı ve 21 Aralık'ta iki devrimci
öğretmenin öldürülmesi ve faşistlerin cenazeye
saldırı hazırlıkları… Aynı gün bütün kentte camiler
dolup taşmakta, vaazlar verilmekte, köylerden
Maraş'a traktörlerle gruplar taşınmaktadır. Cenazeye
saldırı gerçekleşir ve sonra ara sokaklara yayılan
çatışmalarda üç faşist ölür. ..
Böylece 23 Aralık günü sabahına gelinmiştir. Artık
bütün hazırlıklar tamamlanmış ve Maraş'ın her
yanında alevi mahallelerine saldırı başlatılmıştır.
Satırlar, baltalar, silahlar... Azgın bir kalabalık
çoluk çocuk, genç yaşlı demeden insanları katletmekte,
evler yakılıp yıkılmakta, dükkanlar yağmalanmaktadır.
Bir gün önce "durum kontrol altında"
diyen askeri yetkililer ise olayları seyretmektedirler.
Çeşitli mahallelerde devrimci güçler direnmektedir
ama saldırı, tahmin edilenden büyük ve organizedir.
Faşistlerin hedefi en zayıf yerler, evler, kadınlar,
çocuklardır... Irza geçmeden yaşlı kadınların
gözlerini oymaya dek vahşetin bütün biçimleri
iki gün boyunca uygulandı. Öyle ki, hastaneler
bile faşistlerin denetimindedir ve çoğu yaralı
hastane kapısında öldürülmüştür. 24 Aralık akşamında
ise tablo korkunçtur. Günler sonra bile dere yataklarında,
inşaatlarda gözleri oyulmuş, organları parçalanmış
cesetler bulunmaktadır.
Böylece bir "muhteşem operasyon" daha
tamamlanmış, oligarşi ve organize ettiği katil
sürüleri kanlı yüzlerini bir kez daha ortaya koymuştur.
Bu, ne ilk ne de sondur… Daha önce Mustafa Suphi'lerin
katlinden General Muğlalı’nın 33 Kürt köylüsünü
kurşuna dizmesine ve 6-7 Eylül 1955’te azınlıklara
uygulanan vahşete, 1977 katliamına kadar bir dizi
sabıka kaydı TC’nin defterinde mevcuttur. Maraş
sonrasında ise Kürt kıyımlarından 19 Aralık’a
uzanan kanlı bir çizgi varlığını sürdürmüştür...
Bu, kanlı bir tarihtir... Kanlı, ama halkın devrimci
gücüyle değiştirilebilecek bir tarih...
|