Oligarşi, Cumhuriyet tarihi boyunca sürdürdüğü
Kürt halkını yok sayma, yok etme, kimliğinden
arındırma politikalarından zerre kadar vazgeçmediğini
Şemdinli'de bir kez daha gösterdi. Ve yine bir
kez daha anlaşıldı ki, halka saldırı için kurulmuş
olan kontrgerilla örgütleri tümüyle yerli yerinde
duruyor ve faaliyetine devam ediyor.
En son Şemdinli'de yaşanan saldırı bunun çok açık
kanıtıydı. 1990'lı yıllarda binlerce yurtseveri
katleden mekanizma, bazı safdillerin kurduğu hayallerin
tersine "tam kadro görevde" olduğunu
kanıtladı.
Ama sonunda yakayı ele verdiler! 9 Kasım 2005
tarihinde yapılan kitapçı bombalaması belki onlar
için "sıradan" bir görevdi. Böylece
hem bölgede iyi tanınan bir yurtsever imha edilecek,
hem de halkın sık sık uğradığı bir mekan tahrip
edilerek büyük bir korku yaratılacaktı.
Yalnız bu kez işler tersine döndü. Hiç öyle esrarengiz
komplo teorileri icat etmeye gerek yok! Şemdinli
halkı bu kez kahramanca bir atılımla ortaya çıktı
ve katillerin bütün hesaplarını alt üst etti!
Seferi Yılmaz isimli bir yurtseverin kitapçı dükkanına
atılan el bombalarının ardından anında inisiyatif
koyarak katillerin tepesine çöken halk, bu kez
bütün kanıtlara el koydu ve her zamanki gibi ortadan
kaldırılmalarına izin vermedi. O kadar ki, bu
kez devletin hiçbir kurumu olayı yalanlayamaz
hale geldi. Katiller ortadaydı, kanıtlar ortadaydı
ve halk sokaktaydı. Üstelik bu kez olan şey "Susurluk"
gibi de değildi. Susurluk, geçmişe dönük bir durumdu,
oysa Şemdinli tam bir suçüstü yakalanma haliydi.
Bombalı saldırıda Mehmet Zahit Korkmaz yaşamını
yitirirken, 6 kişi de yaralandı. İlk anda, bombalamayı
yapan Jandarma İstihbarat Teşkilatı'ndan PKK itirafçısı
Besil Ateş, olay yerinden kaçarken halk tarafından
gözaltına alındı. Onu bekleyen JİTEM'e ait araçta
ise polis ve asker yeleği, üç kalaşnikof tüfek,
10 şarjör, patlayıcı madde çıktı. Araçta bunların
dışında, bombalamanın asıl hedefinin ve çeşitli
istihbarat bilgilerinin yazılı olduğu ajanda,
Ali Kaya adına düzenlenmiş kimlik çıkarken, Jandarma
İstihbarat Şube Müdürlüğünde görev yapan uzman
başçavuş Ümit Sevinç ve kıdemli çavuş Halit Çağlar'a
ait biri 10 gün, diğeri 20 günlük olmak üzere
iki adet personel izin belgesi de bulundu.
Araçta bulunan belgelerden 'Motorlu Araç Sicil
Kartı'ndaki bilgiler, Renault 19 marka aracın
Jandarma'ya ait olduğunu ortaya koyuyordu. Jandarma
aracıyla ilgili, Hakkâri İl Jandarma Komutanı
Albay Erhan Kubat imzalı, 7 Kasım ve 9 Kasım 2005
tarihli iki görevlendirme yazısı da araçta halk
tarafından ele geçirilen belgeler arasında yer
alıyordu.
Ajandaya halk tarafından el konuldu. Ajandada
Umut Kitabevi'nin okla gösterilmesi bile saldırının
asıl amacı göstermeye yetiyordu. Hedef açıkça
Seferi Yılmaz'dı...
Üstelik kontrgerilla, halk sokağa çıktığında da
boş durmuyor, savcının olay yerinde inceleme yapmaya
geldiği sırada, delillerin yok edilmemesi için
orada toplanan halka Uzman Çavuş Tanju Çavuş tarafından
açılan ateş sonucu, Ali Yılmaz yaşamını yitirirken,
6 kişi de ağır yaralanıyordu.
Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt'a göre,
astsubay Ali Kaya, "iyi bir asker"di.
Zaten halkın polise teslim ettiği suçlular, hemen
serbest bırakılmıştı. Gözaltına alınan ve tutuklanan
ise sadece içlerinde en "harcanabilir"
durumda olan itirafçı Besil Ateşti. Ama sonuçta
işler öyle bir noktaya geldi ki, Büyükkanıt'ın
"iyi çocukları" da halkın baskısıyla
tutuklanmak zorunda kalındı.
Şemdinli, Yüksekova...
Kürt Halkı Ayakta!
Bu arada halk artık her gün sokaktaydı. Şemdinli,
Hakkari, Yüksekova, Diyarbakır, büyük gösterilerle
çalkalanıyor, protesto dalgası batı metropollerine
kadar uzanıyordu.
16 Kasım 2005 günü, Hakkari Yüksekova'da, Şemdinli'deki
bombalı saldırıyı protesto gösterisi yapıldı.
Binlerce insanın biraya geldiği eylemde okunan
basın açıklamasında, bombalı saldırıyı gerçekleştirenler
protesto edilirken, olayın aydınlatılması istendi.
Basın açıklamasından sonra, yürümek isteyen kitleye
izin verilmedi. Panzerler kitlenin üzerine sürülürken,
polis ve jandarma ateş açtı. Eyleme polis ve asker
müdahale etti. Bu müdahale sonucu Engin Kurt,
Gıyasettin Geylani ve İslami Barçin hayatını kaybederken,
21 kişi de yaralandı.
Böylece Şemdinli'de iki kişi, Yüksekova'da 3 kişi
ölürken, devlet Kürt halkını katletmeye devam
etti. 20 Kasım 2005 günü, Mersin'de, Çilek Mahallesi'nde
bir araya gelen kitle, Şemdinli ve Yüksekova'daki
ölümleri protesto ederken, polis panzerlerle müdahale
etti ve yine bilinen bir Mersin kıyımı yaşandı.
Müdahale sonrasında çıkan çatışmada polis tarafından
açılan ateş sonucu Murat Demir yaşamını yitirirken,
Enver Ekinci yaralanarak Toros Devlet Hastanesine
kaldırıldı. Aynı günlerde İstanbul'dan İzmir'e
dek her yerde protestolar birbirini izliyordu.
Durum son derece açık... Oligarşinin kontrgerilla
teşkilatı, bu kez fena halde faka basmış durumdadır.
Ama bundan daha önemli olan şey, bu kez dosyanın
kapatılmasının her zamanki kadar kolay olmayacağıdır.
Nitekim işin başlangıcında yapılan JİTEM elemanlarını
olayla ilgisizmiş gibi gösterme girişimleri tutmamış,
mızrak çuvala sığmamıştır. Bu kez, bütün görkemiyle
Kürt halkı ayaktadır ve işin peşindedir. Gerçekten
hayranlık verici bir atılım yaparak sürece bütünüyle
el koyan Şemdinli halkı ise şehitler verme pahasına
ortaya tam bir halk inisiyatifi örneği koymuştur.
Ne alçaktan uçan savaş uçakları, ne de baskılar,
yalanlar bu inisiyatifi kıramayacaktır.
Şemdinli'den Yükselen Ses
Kontrgerilla Dağıtılacak, Halk Kazanacak...
Şovenizme ve Linç Girişimlerine Karşı Halkların
Kardeşlik İnisiyatifi’nin ve başka devrimci ve
demokrat katılımcıların da aralarında bulunduğu
bir heyet olarak Şemdinli’ye doğru yola çıktığımızda,
daha ilk durak olan Van’dan itibaren, “nereye
gelmiş olduğunuzu” anlıyorsunuz... Yıllardır “et-tırnak”
edebiyatı yapıp Kürt coğrafyasının Türkiye’nin
herhangi bir yerinden farklı olmadığını iddia
edenlerin demagojileri daha ilk anda tuzla buz
oluyor. Burası başka bir yer, başka bir ülke...
Her tarafta “Ne Mutlu Türküm Diyene” yazıları,
yerli yersiz asılmış bayraklar, helikopterler,
askeri araçlar ve arkanızda siyah bereli tuhaf
takipçiler...
Ancak Hakkari’ye geldiğinizde, hele Şemdinli’ye
girdiğinizde bir başka şeyle de karşılaşıyorsunuz.
İnsanların yüzlerinde kendilerine müthiş bir güven
var. Hor görülen, yok sayılan, katledilen bir
halk celladını güpegündüz yakalamış ve bu kez
roller değişmiş birden: bir yanda kaçan, sağa
sola “kıvırarak” işin içinden sıyrılmaya çalışan
devlet var, diğer yanda ise işin peşini bırakmayan
Kürt halkı...
Yanlış Hesap
Şemdinli’den Döner!
Şemdinli, ulusal hareketin tarihinde çok önemli
yere sahip. 15 Ağustos atılımının gerçekleştiği
2 yerden biri. Bölgenin yurtsever duyguları ise
zaman içersinde hiç azalmamış, tersine iyice artmış.
11 bin metre yüksekten baktığınızda Mezopotamya’nın
olağanüstü güzellikteki doğası zaten sizi içine
almaya başlıyor. Van’da ise tablo hemen anlaşılıyor:
Askeri yeşilin her tonu alana indiğiniz andan
itibaren kendisini gösteriyor, bir de istihbaratçıların
kokusu. Heyet olarak Demokratik Özgür Kadın Hareketi
temsilcisi ve Özgür Yurttaş Derneği üyeleri tarafından
karşılanıyoruz. Tekrar tekrar Kürt Halkının misafirperverliği
çarpıyor yüzünüze. İçten bir “hoş geldiniz” var
bu topraklarda. “İyi ki geldiniz” diyen kardeşlerimiz,
“bu olayın üzeri örtülmesin, Türkiye Halkları
bu sorunu yalnızca Kürtlerin sorunu olarak görmesin”
diyor bize. Sonrasında yaptığımız her görüşmede
bu cümleleri sık sık duyuyoruz. “Sürekli zorluk
içerisindeyiz” diyor bir esnaf, tehditler, küfürler,
gözaltılar, tutuklamalar... “Can güvenliğimiz
yok. 15 Şubat’ta Öcalan’a dönük yapılan komployu
ve uygulanan tecridi protesto etmek için kepenk
kapatma eylemleri yapıldı. İşte o zamandan beri
medyatik tabir ile “birileri düğmeye bastı.”
“Erdoğan’ın Diyarbakır’a gitmesi de buralara gelmesi
de bir aldatmacadır” diyor bir başkası. “Seçilmiş
belediye başkanlarını tehdit eden, demokratik
eylemlere pervasızca saldıran, orta yerde insanları
öldüren, cenaze törenlerinde jetlerini uçuran,
siz böyle devam ederseniz daha alçaktan uçarlar
diyen biri nasıl başbakanımız olabilir ki.”
“Biliyorduk ki tüm bu bombalamaların ardında devlet
vardır, ama bize kimse inanmıyordu. Şimdi ise
halk bombacıları ve jitemcileri suçüstü yakaladı,
hepimiz bundan sonra ne olacağını merak ediyoruz,
olayın peşini bırakma gibi bir niyetimiz yok,
40 milyon Kürdün üzerine ne kadar bomba atarsanız
atın hepimizi öldüremezsiniz ki.” Böyle söylüyor
halk...
Şemdinli’ye vardığımızda Hakkari valisinin Tokat’a
atandığını öğrendik. Bu gelişmeyi nasıl değerlendirdiğini
sorduğumuz kişiler “biri gider biri gelir, valiye
resmen ödüllendirme yapıldı kendisi de zaten böyle
olduğunu söyledi zaten” diyorlar.
Şemdinli’ye vardığımızda bizi DTP ve İHD üyeleri
karşılıyor. İlçe binasında yaptığımız sohbette
İHD üyesi “insanlar bütün bu olayların izlerini
taşıyor” diye söz aldı: “Özel harekatçılar arttırıldı,
uzun namlulu silahların olması yeni süreçlerin
habercisi, ortalık biraz durulsun size yapacağımızı
biliriz mesajları gelmeye başladı.” DTP’liler
ise 9 Kasım’daki Umut Kitabevine yapılan saldırıyı
anlattıktan sonra, “halkın iradesi gerçekleri
ortaya çıkardı” diyorlar ve devam ediyorlar: “Savaş
döneminde 3-4 bin faili belli cinayetlerin olduğu
zaman bile durum bu netlikle açığa çıkmamıştı.
Halkta büyük bir dayanışma var. Partili olmayanlar
dahil. Esnaf 7-8 gün kepenk kapattı, okullar boykot
edildi, bir hafta boyunca ilçe tamamen halk inisiyatifinin
eline geçti. Yüksekova ve Hakkari’de tepki eylemleri
yapıldı. Halk haklarını koruyarak mücadele ediyor.
Bölgedeki 21 bombanın 4’ü Şemdinli’de patlıyor.
İnsanlar gerginlik içinde bekliyordu ve devlet
geldi halka tosladı.”
“Yalnız halk devleti biliyor” diyorlar: “Devlet
intikamcıdır, unutmaz. Belki 2-3 ay bir şey yapmaz
ama sonra neler olacağını az çok tahmin edebiliyoruz.”
Ve ekliyor DTP’li “Bu insanların siyasallaştığını
devlet bilmiyordu, daha doğrusu katliam ve baskıyla
sindirilmeye çalışılan bir halkın kendisini yakalayamayacağını
düşünüyordu. Bu yüzden diyoruz yanlış hesap Bağdat’tan
değil Şemdinli’den döner.”
Herkes olayların failinin devlet olduğunu biliyor
burada. Yaptıkları işin ne kadar önemli olduğunu
da. Özellikle Türkiye’den gelen heyetler onlara
büyük bir moral ve güç kaynağı oluyor. Yalnız
olmadıklarını, kendilerini dinleyen, değer veren
insanların, örgütlerin olduğunu bilmek, mücadelelerine
destek olduklarını bilmek olumlu bir etki yaratıyor
üzerlerinde.
“Demokratik bir serhildandı bu” diye devam ediliyor,
“barış taleplerinin yükseldiği bir süreç oldu.
Türkiye proletaryası ile birleşilmeden halkların
kardeşliği olamaz.”
Baskının yoğunluğunu anlatıyorlar sonra: “Telefonlardan
ölüm tehditleri geliyor, yolda yürürken küfürler
ediliyor, suç duyurusuna gidildiğinde savcı gerekçesiz
olarak dilekçeyi kabul etmiyor. Sömürgecilik bu
topraklarda bu günlerde çok kötü sırıtıyor. Bizden
ne istiyorsunuz diye soruyoruz barış diyorlar,
demokrasi ve özgürlük diye arkası geliyor.”
Yaralılardan birinin evine konuk oluyoruz. “Davam
benim davam yine aynı sonuçların olacağını bilsem
yine orada olurdum’ diyor. Türkçe bilmeyen annesinin
sözleri bize tercüme ediliyor: “Biz onlarla barışığız
ama onlar bize küs!”
Basının, Devletin Söylediklerinin
Hepsi Yalandı, Ortaya Çıktı
Şehit düşen insanların aileleriyle konuşmak ise
en zoru... Şehitlerin bizim mirasımız olduğunu
ve mirasımıza sahip çıkacağımızı belirterek başlıyoruz
söze. Annesinin kucağında gülen bir bebek matem
havasını dağıtıyor biraz. Şehidin yakınları konuşuyor
sonra: “Huzur istiyoruz. Neden hep ağlıyoruz bunu
gidip anlatın İstanbul’a. İşte devlet ortada yemek
yerken insan öldürülür mü? Kardeşim öldürüldüğünde
diğer kardeşim askerdeydi. Ben kimseyi bundan
sonra askere yollamam gitsin dağa çıksın hakkını
yaşamını korumak için.”
Kürt kadınları mücadele boyunca çelikleşen bir
mağrurlukla duruyorlar karşımızda. Tek tek vuruyor
sözleri: “Bu dava bizim davamız, şehidim Kürt
halkının şehidi, bu işin peşini bırakmayacağım.
Türkiye’deki kardeş ezilenlere söyleyin bizi buradan
haykırıyoruz, bu olay aydınlatılsın.”
Yüksekova’daki eylemler sırasında halka ateş açılması
sonucu 19 yaşındaki oğlu şehit düşen bir anne
ise, “bizi köylerden sürdüler” diyor, “çocuklarımız
daha iyi okusun diye buralara geldik, açlık çektik,
sefalet çektik. Ne oldu, oğlumu aldılar elimden,
davacı olacağım. Önce bomba attılar sonra biz
buna karşı çıktık diye üzerimize ateş açtılar.
Biz barış istiyoruz.”
Her konuştuğumuz insan aynı şeyi söylüyor, Öcalan’ın
siyasi önder olarak kabulü ve olayların aydınlatılması.
Yüksekova Belediye Başkan Yardımcısı söze “her
şey ortada zaten” diyerek başlıyor: “Şu an durum
sakin ama kaygı verici. İnsanlar yavaş yavaş gözaltına
alınmaya başladı. Ev baskınları başladı. Saat
5’ten sonra dışarı çıkamıyoruz. Şu an OHAL’i aratacak
uygulamalar var. Eylemler sırasında askerlerin
oturduğu evlerden ateş açıldı üzerimize. Ama biz
gidip onların evlerini basmadık, herhangi bir
zarar vermedik. Sol, sosyalist, devrimci gruplara
büyük görev düşüyor, Türk halkının bilinçlenmesi
gerekiyor.”
Hakkari’de herkes tetikte, ortaklaşılan cümle
“burası savaş ortamı.” Şemdinli’deki bombalamayı
protesto etmek için toplanan halkın üzerine burada
da ateş açılıyor. Hakkari’deki yaralıların da
istekleri de aynı: “Bu iş çözülsün!” Görüştüğümüz
belediye başkanları ise devlet erkanı ile yapılan
görüşmelerde sürekli tehdit edildiklerini, halkın
seçilmiş temsilcileri oldukları halde yine de
çeşitli gerekçelerle haklarının tanınmadığını
belirtiyorlar.
Dönerken fark ediyorum; Van’daki havaalanı, Ferit
Melen adını taşıyor... Hani şu 12 Mart Askeri
Faşist Cuntasının birbiri ardına değişen başbakanlarından
biri... Yakışmış doğrusu! Kışlasına orgenaral
Muğlalı’nın adını veren devlet, bu isimle de bir
anımsatma yapıyor...
Ama biz dönüş yolculuğunda bütün bunları değil,
Kürt halkının bizlere gösterdiği olağanüstü misafirperverliği,
bizi ağırlamak için o güzel çabaları anımsıyoruz.
Yüreğimizin bir yarısı orada kalıyor ve Kürt halkı
ile beraber atıyor. Şimdi artık Kürt halkıyla
dayanışmanın zamanı. Şemdinli ve Yüksekova halkının
yaptığını kavramak ve onu sahiplenmek günümüzün
en önemli görevlerinden biri. Ortadoğu’nun devrimci
ellerde yeniden kuruluşunun yolu, bugünün görevlerinden
geçiyor...
Halk Kültür Merkezleri Haykırdı:
Şemdinli Halkı Yalnız Değildir...
Halk Kültür Merkezleri Şemdinli,
Hakkari ve Yüksekova halkına yapılan kongerilla
eylemlerini kınamak ve Kürt halkının yalnız olmadığını
haykırmak için Taksim Galatasaray Postanesi önündeydi.
Şemdinli, Hakkari ve Yüksekova'da yaşanan kontgerilla
eylemlerini lanetleyen Halk Kültür Merkezleri,
devleti suçüstü yakalayan ve günlerdir protesto
gösterilerini sürdüren Kürt halkıyla dayanışmasını
ortaya koydu.
19 Kasım 2005 Cumartesi günü saat 12:30'da İstanbul
Galatasaray Postanesi önünde toplanan HKM emekçileri,
"Şemdinli Halkı Yalnız Değildir, Kontgerillayı
Halk Dağıtacak/Halk Kültür Merkezleri" pankartını
açtılar.
Açıklamada sık sık "Susma Haykır Halklar
Kardeştir", "Yaşasın Halkların Kardeşliği",
"Kahrolsun MGK, MİT, CIA, Kontgerilla",
"Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber
Ya Hiç Birimiz" sloganları atıldı.
Basın metninde Kürt halkının, özellikle Şemdinli
yurtseverlerinin kahramanca tutumu selamlanırken
kontgerillayı halkın dağıtacağı vurgulandı, Halk
Kültür Merkezleri ve Devrimci Sosyalist Hareketin
Kürt halkının yanında olduğu ifade edildi.
Daha sonra HKM emekçileri eylemi sloganlarla sonlandırdı.
Şemdinli Raporu Açıklandı...
Devletin saldırılarını araştırmak
üzere Şemdinli-Yüksekova’ya giden heyet,
2 Aralık 2005 günü TMMOB salonunda raporunu
bir basın brifingi ile açıkladı. Saldırıların
sorumlusunun devlet olduğu konusunda hiçbir
kuşkuya yer olmadığını özellikle vurgulayan
heyet üyeleri, Şemdinli halkının inisiyatifinin
öne- mine dikkat çektiler.
|
Taksim'de Halk Hesap Sordu
Şemdinli Çetesi, Devletin Kendisidir...
Şemdinli, Yüksekova, Hakkari'de kontgerilla saldırılarına
karşı Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi İstanbul’da
da protestolar artarak devam etti.
Saldırıları protesto etmek için bir araya gelen
devrimci gruplar ve kitle örgütleri, 18 Kasım
2005 akşamı saat 19:30'da İstanbul'da Taksim’de
toplandı. HKM’nin bileşeni olduğu Şovenizme ve
Linç Girişimlerine Karşı Halkların Kardeşlik İnisiyatifi
ve HÖC, DTP, HKP, Partizan, BDSP, İHD, ÖMP, DHP,
Kaldıraç, Amargi, Ezilenlerin Kurtuluşu, PDD’den
oluşan grup gezi parkının önünden Taksim Tramvay
Durağı'na kadar ellerinde mumlar ve meşalelerle
sloganlar atarak yürüdü.
Eylemde sık sık "Kürdistan Faşizme Mezar
Olacak", "Kahrolsun MGK, MİT, CIA, Kontrgerilla",
"Katil Devlet Hesap Verecek", "Şehit
Namırın", "Şemdinli Çetesi Devletin
Tepesi" sloganları atıldı.
Eylemde "Kontrgerilla-JİTEM Dağıtılsın, Katliamlar
Durdurulsun" pankartı taşındı. Açıklamada
devletin kontgerilla saldırılarına yönelik bir
girişimde bulunmadığı ve bulunmayacağı vurgulanarak
ve kontrgerillayı halkın yargılayacağına dikkat
çekildi.
Kontrgerillaya Karşı Antalya'da
Basın Açıklaması
Halk Hesap Soruyor, Soracak...
Kasım 2005 Perşembe günü saat 16 00'da Antalya
Kışlahan Meydanı’nda, Şemdinli'de yaşanan kanlı
provokasyon girişimi, yapılan basın açıklamasıyla
lanetlendi.
Basın açıklamasına kitle örgütleri ve siyasi grup
katıldı. Basın metninde ülkemizde ve Kürt coğrafyasında
yaşanan bu tarz olayların ne ilk ne de son olduğu,
devletin bizzat organize ettiği bu tarz olayların
Maraş, Çorum, Sivas ve cezaevlerinde sayısız kez
tertiplendiği ve hepsinde imhayı amaçladığı belirtildi.
Açıklamada kimsenin kirli çıkarları için halkları
düşman etmesine izin verilmeyeceği vurgulandı.
Bizler de basın açıklamasına DEVRİMCİ SOSYALİST
GENÇLİK aktivistleri ve SOSYALİST BARİKAT okurları
olarak destek verdik. Basın açıklamasına katılım
yaklaşık 100 kişi civarındaydı.
Kontrgerilla ve JİTEM Dağıtılacak
Devlet Hesap Verecek...
Şemdinli, Yüksekova ve Hakkari'de kontgerillanın
Kürt halkına yönelik bombalamalarına ilişkin protesto
gösterilerinden bir başkası da 18 Kasım eylemini
gerçekleştiren bileşim tarafından 19 Kasım 2005’te
İstanbul Taksim’de yapıldı. Taksim Tramvay Durağı'nda
toplanmaya başlayan kitlenin Odakule’ye yürümesine
izin vermedi. Bunun üzerine yapılan açıklamada,
polisin keyfi tutumu ve bir gün önce yapılan gösteriye
yönelik polis saldırısı ve gözaltılar kınandı.
Açıklamada sık sık "Kontgerilla Halka Hesap
Verecek", "Kahrolsun MİT, CIA, Kontgerilla",
"Yaşasın Halkların Kardeşliği" sloganları
atıldı.
Şemdinli Çetesi, Devletin Zirvesi...
Şemdinli, Hakkari ve Yüksekova'da
yaşanan devlet terörü Esenler'de yapılan gösterilerle
protesto edildi.
İstanbul/Esenler Turgut Reis Mahallesi Tepe Meydan'da
17 Kasım 2005 Perşembe günü saat 20:00'de bir
araya gelen halk, "Failler Belli Derhal Yargılansın",
"Alooo Mehmet Ağar Orada mı?", "Yaşasın
Halkların Kardeşliği", "Biji Bıratiya
Gelan", "Şehit Namırın" dövizlerini
ve mumları taşıdılar.
Eylemin bileşenleri olan Halk Kültür Merkezleri,
DEHAP, SODAP, ODAK, ESP, SDP, Pir Sultan Abdal
emekçileri açıklamada sık sık "Kahrolsun
Devlet Terörizmi", "Şemdinli Çetesi
Devletin Zirvesi", "Şehit Namırın",
"Adaleti Mumla Arıyoruz", "Katil
Devlet Hesap Verecek" sloganlarını attılar.
Açıklama 20 Kasım Pazar günü Esenler Dörtyol'da
saat 20:00'de yapılacak olan eylemin çağrısıyla
sonlandırıldı.
Esenler Şemdinli Eylemleri...
Şemdinli'de katilleri suçüstü yakalayan
Kürt halkına destek eylemleri İstanbul'da Kasım
ayı boyunca devam etti.
20 Kasım 2005 Pazar günü saat 20:00'de İstanbul/Esenler
Dörtyol'da toplanmaya başlayan halk, "Yaşasın
Halkların Kardeşliği", "İyi Çocuklar
Suçüstü Yakalandı" dövizlerini taşıdı. HKM'lerin
de bileşeni olduğu eylemde sık sık "Şemdinli
Çetesi Devletin Zirvesi", "Yaşasın Halkların
Kardeşliği" sloganları atıldı.
5 Aralık'ta Karabayır'da...
5 Aralık 2005 Pazartesi günü saat 20:00'de
Esenler Karabayır Gün Kıraathanesi önünde toplanan
eylemciler "Şemdinli Halkı Yalnız Değildir/Esenler
Demokrasi Platformu" imzalı pankart açarak
ve dövizler taşıyarak Karabayır İlköğretim Okuluna
kadar yürüdüler. Eylem Esenler Halk Kültür Merkezi,
ESP, HÖC, DEHAP, ODAK, DHP örgütledi.
Yürüyüşte sık sık "Şemdinli Halkı Yalnız
Değildir", "Kahrolsun MİT, JİTEM, Kontrgerilla",
"Yaşasın Halkların Kardeşliği" sloganları
atıldı.
Nurtepe'de Meşaleli Yürüyüş...
Şemdinli, Yüsekova, Hakkari halkına
destek olmak için İstanbul Nurtepe'de meşaleli
yürüyüş yapıldı.
30 Kasım 2005 günü Nurtepe Cemevi önünde toplanan
eylemciler, "Şemdinli'nin Failleri Yargılansın,
Kontrgerilla JİTEM Dağıtılsın" pankartını
taşıdılar. Kağıthane Halk Kültür Merkezi, ESP,
SDP, TÖP gibi devrimci kurumların katıldığı yürüyüş,
Nurtepe Arkadaş Kafe önüne kadar sürdü. Yürüyüş
boyunca sık sık "Kahrolsun MİT, JİTEM, Kontgerilla",
"Şemdinli Halkı Yalnız Değildir", "Yaşasın
Devrimci Dayanışma" sloganları atıldı.
Eylemciler açıklamada Şemdinli halkının yanında
olduklarına dikkat çektiler.
Şemdinli Saldırısı Adana'da Protesto
Edildi...
2 Kasım 2005 tarihinde İnönü Parkı’nda
Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde yaşanan bombalama
olayıyla ilgili bir basın açıklaması yapıldı.
125 kişinin katıldığı basın açıklamasında Şemdinli'de
ve daha önce başka bölgelerde yaşanmış olan saldırıların
sorumlularının ortaya çıkması için, tüm sorumluların
halk önünde hesap vermeleri için bütün duyarlı
kamuoyu, tüm basın, demokratlar, devrimciler,
sosyalist ve aydınlar, bu olayların aydınlatılması
için birlikte mücadele etmeye davet edildi. Coşkunun
yüksek olduğu basın açıklamasında “Yaşasın Halkların
Kardeşliği, Şemdinli Halkı Yalnız Değildir, Halkımız
Saflara Hesap Sormaya, Katil Devlet Halka Hesap
Verecek, MİT, JİTEM, Kontrgerilla Dağıtılsın”
sloganları atıldı. Sosyalist Barikat Adana Temsilciliği’nin
de katıldığı basın açıklamasında İHD, KESK, DTP,
DEHAP, SDP, EMEP, ÖDP, Halkevleri, ESP, BDSP,
Göç-Der, Özgür Yurttaş Meclisi Girişimi, AKSM,
GKM, Özgür Halk, TUHAY-DER, Demokratik Özgür Kadın
Hareketi, Genç Bakış, Partizan YDİ Çağrı, İşçi
Mücadelesi yer aldı.
Gülsuyu/Gülensu Emekçilerinden
Şemdinli İçin Eylem...
Gülsuyu/Gülensu
Şemdinli halkına bir selam da İstanbul Gülsuyu’ndan
geldi. 19 Kasım 2005 Cumartesi günü saat 19:00'da
Gülsuyu/Gülensu Mahallesi’nde, Maltepe Halk Kültür
Merkezi, Partizan, Proleter Devrimci Duruş, Devrimci
Demokrasi ve BDSP'den oluşan "Gülsuyu Devrimci
Güç Birliği" ESP ve PSAKM Derneği’nin katıldığı
bir yürüyüş gerçekleştirildi. Yağan şiddetli yağmura
ve soğuk havaya rağmen, katılım ve ilgi fazlaydı.
Flamalı ve bayraklı yapılan yürüyüşte "JİTEM,
MİT, Kontrgerilla Dağıtılsın, Kürt Halkına Özgürlük"
pankartı taşındı.
Trafo bölgesinden başlayan ve "Kahrolsun
MİT, CIA, Kontrgerilla", "Yaşasın Halkların
Kardeşliği", "Şemdinli Halkı Yalnız
Değildir", "Yaşasın Devrimci Dayanışma",
"Katil Devlet Hesap Verecek", "Baskılar
Bizi Yıldıramaz" sloganlarının atıldığı yürüyüş,
Gülsuyu Parkı’nda yapılan kısa bir konuşmanın
ardından sona erdi.
Maltepe Merkez
Devletin yaptığı katliama ve saldırılara bir başka
protesto da 20 Kasım 2005 Pazar günü saat 13:00'de
Maltepe Merkez'de yapıldı. Aralarında Maltepe
Halk Kültür Merkezi, çeşitli siyasi parti ve demokratik
kitle örgütlerinin bulunduğu, yaklaşık 200 kişinin
katıldığı bir eylemle devlet terörü lanetlendi.
Eylemde "Çeteler Şemdinli'de Sorumlular Yargılansın"
pankartı açıldı. Sık sık "Kahrolsun MİT,
CIA, Kontrgerilla", "Yaşasın Halkların
Kardeşliği", "Çeteler Halka Hesap Verecek",
"Susurluk Çetesi Şemdinli'de" sloganlarının
atıldığı eyleme, Maltepe Halk İnisiyatifi adına
okunan basın metninin ardından son verildi.
Susmayalım Halkların Kardeşliğini
Savunalım...
Halkların Kardeşlik İnisiyatifi Çağlayan Meydanı'nda
yaptığı basın açıklaması ve bildiri dağıtımıyla
halkların kardeşliği şiarını yükseltti.
HKM'lerin de bileşeni olduğu "Şovenizme ve
Linç Girişimlerine Karşı Halkların Kardeşlik İnisiyatifi"
katılımcıları, 12 Ekim 2005 Cumartesi günü saat
13:30'da İstanbul Çağlayan Meydanı'ın da basın
açıklaması ve bildiri dağıtımı yaptılar.
Açıklamada "Trabzon, Bozöyük, Şemdinli Susmayalım
Halkların Kardeşliğini Savunalım/Halkların Kardeşlik
İnisiyatifi" pankartı açıldı. Basın açıklamasında
“Hakkari/Şemdinli de yaşananların imha politikalarının
tırmandırılmasının bir göstergesi olduğu, işsizliğin
ve yoksulluğun üstünün Kürt düşmanlığı ile örtülmeye
çalışıldığı” vurgulandı.
Açıklamada sık sık "Kahrolsun MİT CIA Kont-Gerilla",
"Susma Haykır Halklar Kardeştir", "Yaşasın
Halkların Kardeşliği" sloganları atıldı.
Eyleme basın açıklamasından sonra yapılan bildiri
dağıtımıyla son verildi.
Halklarımıza,
Şemdinli bombaları devletin
elinde patladı!
Yurtsever Kürt halkına yönelik saldırı ve
katliam girişimlerinin sonuncusu Hakkari'nin
Şemdinli ilçesinde tam bir rezalete dönüştü.
Son haftalarda özellikle Hakkari çevresinde
patlatılan bombalar, dağıtılan kontra bildirileri,
kaçırılıp tehdit edilen insanlardan sonra
yurtsever bir esnafa yönelik kontrgerilla
saldırısı halkın müdahalesiyle karşılaştı
ve bu kez kontra timi bütün kanıtlarıyla
birlikte halk tarafından suçüstü yakalandı.
Dükkana atılan iki el bombasının ardından,
Şemdinli halkı bombacıları yakaladı ve ardından
olayın içinde itirafçı hainlerden jandarma
istihbaratına kadar herkesin bulunduğu açığa
çıktı. Halk tarafından yakalanarak polise
teslim edilen 3 kontra elemanının ikisi
derhal gözlerden uzaklaştırılırken JİT'in
yalnızca "normal istihbarat yaptığı",
bombacıyla ilgilerinin olmadığı iddia edilmeye
başlandı.
Ancak suçüstü yakalanan devlet güçleri saldırılarını
bu kadarla da bırakmadı. Olayın ardından
gerçekten hayranlık verici bir duyarlılıkla
sokaklara dökülerek katillerden hesap sorulmasını
isteyen Şemdinli halkı bir kez daha hedef
seçilmiş, yine JİT tarafından açılan ateşle
bir başka yurtsever daha katledilmiştir.
Olaylar bu kadarla da kalmamış, çeşitli
Kürt illeri ve ilçelerinde hesap sorulması
talebi ile gösteriler yapan halkın üzerine
her fırsatta ateş açılmış, yüzlerce insan
gözaltına alınmış, en son Yüksekova gösterilerinde
ise 3 yurtsever daha katledilmiştir.
Bir yandan "olayın sonuna kadar soruşturulacağı"
palavraları atan hükümet diğer yandan ise
yeni cinayetlerin altına imza atmaktadır.
Şemdinli olayı son derece açıktır ve aslında
önümüzde Kürt halkının hiç yabancısı olmadığı
bir tablo söz konusudur. Esasen ortada bir
"çete" filan da yoktur! Çete,
bizzat devletin kendisidir; Şemdinli olayının
tek özgün yanı ise bu kez halkın olaya zamanında
müdahale ederek kirli mekanizmayı açığa
çıkarmasıdır. Yıllardır binlerce insan aynı
türden kontra operasyonlarıyla katledilirken
seslerini çıkarmayanların şimdi kopardıkları
"susurluk" yaygarası ise işi basitleştirme,
devlet güçlerini olaydan kurtarma çabasından
ibarettir.
Ancak bu kez mızrak çuvala sımamaktadır
ve Kürt halkı bu olayın üstünün örtülmesine
izin vermemek için canını bile ortaya koyarak
sokaklara çıkmıştır.
Bizler Halk Kültür Merkezleri olarak Şemdinli
saldırısına karşı kahramanca sokaklara taşarak
katillerden hesap sorulmasını isteyen Kürt
halkının sonuna dek yanındayız.
Bizler Halk Kültür Merkezleri olarak, saldırının
gerçek faillerinin, yani devletin baskı
ve istihbarat örgütlerinin açığa çıkarılmasını
ve bu örgütlerin tamamen dağıtılmasını istiyoruz.
Bizler Halk Kültür Merkezleri olarak, Kürt
halkının kendi kaderini tayin etme hakkının
sonuna kadar yanında olduğumuzu bir kez
daha tekrarlıyoruz. Halkların kardeşliği
ancak böyle bir zemin üzerinde gerçeklaeşebilir.
KÜRT HALKINA YÖNELİK İMHA
İNKAR POLİTİKALARINA SON!
KAHROLSUN SÖMÜRGECİLİK
YAŞASIN DEVRİM VE SOSYALİZM!
HALK KÜLTÜR
MERKEZLERİ
|
|