Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

35. Sayı - Kasım 2005

Parti ve Kültür:
Emekçi Kitlelere Gitmekten,
Kitleyi Mücadelenin Öznesi
Yapmaya Doğru...

Devrim başta proletarya olmak üzere emekçi kitlelerin eseridir. Devrimin öznesi, devrimci sosyalist partinin, cephenin önderliğinde birleşmiş proletarya, tüm emekçiler ve ezilenlerdir.
Emekçilere devrimci bilinç dışarıdan, onların devrimci sosyalist öncüleri tarafından götürülebilir. Devrimci sosyalistlerin öncülük misyonu tam da bu noktadan başlar. Devrimci öncüdür ve kurtuluş bilincini sadece o taşıyabilir; çünkü emekçiler kendiliğinden, günlük yaşam deneyimleriyle ancak ezildikleri bilincini ve ekonomik haklar için mücadele bilincine ulaşabilir. Ki çoğu durumda bu bilinç bile oldukça sakatlanmış olarak gelişir. Emekçilerin gerçek bir hak arama bilincine ulaşmaları ve devrimcileşmeleri devrimcilerin düzenli, sistematik çalışmalar yoluyla onlara ulaşmalarına ve çeşitli devrimci faaliyetler yoluyla bilinç taşımalarına ve giderek bu faaliyetlerin özneleri olmalarına bağlıdır.
Bunlar ilkesel doğrulardır ve bundan dolayıdır ki, devrimden söz ediyorsak, her şeyden önce emekçi kitlelerin devrim için örgütlenmesinden söz ediyoruz demektir. Örgütlenmek ya da devrimin örgütlenmesi geniş emekçi kesimlerin devrimci hedeflere, devrimci programa kazanılması ve mücadelenin pratik yürütücüleri, özneleri haline gelmeleri anlamına geliyor. Demek ki, proletarya ve emekçi kitlelerin örgütlenmesi tüm çalışmalarımızın merkezi sorunudur. Bu çalışma herhangi bir çalışma veya herhangi bir sorun değildir.
Bu hedefler, bu yalın gerçekler, yani başta proletarya olmak üzere emekçi kitlelere gitmek, onlara devrimci düşüncelerimizi taşımak, onları kurumlarımız, birimlerimiz içinde örgütlemek ve mücadeleye sevk etmek, devrimci savaşımın öznesi haline getirmek, tüm devrimci çalışmalarda ve devrimci literatürde sıkça sözü edilen hedeflerdir. Sıkça sözü edilen ve fakat giderek sıradanlaşan, taşıdıkları anlamın ağırlığı zaman içinde yitip giden, zayıflayan hedefler... Aslında bu meseleden bu denli sıkça söz edilmesinin aynı zamanda nedenidir bu durum, yani sıradanlaşma ve anlam yitimi.
Çünkü “emekçi kitlelere gitmek”, “kitleleri mücadeleye sevk etmek” vb. hedefler bir başlarına çok somut anlamlar taşımazlar. Bütün bu hedeflerin günlük çalışmanın, herhangi bir olay, gelişme ve sürece ilişkin geliştirilen pratik çalışmaların içine yedirilmesi, pratik çalışmalara ilişkin planlamalarda merkezi unsurlardan biri olarak ele alınması gerekir. Yani emekçilere dönük hedeflerimizde başarı sağlamamız, çeşitli faaliyetlerimizin doğal bir uzantısı olarak ortaya çıkmaz. Sadece bildiri dağıtmakla emekçilerle ulaşmış sayılmayız ya da onları kurumlarımıza taşımakla onlarla devrimci bir kitle ilişkisi kurmuş olmayız. Bunlar ve benzeri faaliyetler elbette önemlidir. Hatta olmazsa olmazdır. Bu tür faaliyetler, açık ve kapalı kurumlaşmalar olmadan kesinlikle emekçilerle bağ kuramayız. Ancak bunlar sadece başlangıç adımları niteliğindedirler. Emekçileri mücadelenin öznesi haline getirmeyi hedefleyen bir çalışma ise bütünlüklü bir çalışma olmak zorundadır. Merkezine bu hedefi koymalıdır, atılan her adımı bu hedefe göre tasarlamalıdır. Daha doğrusu, tüm devrimci sosyalist politik çalışmalar bu perspektife, hedefe sahip olmalı, kitlelerin devrimci mücadeleye kazanılmasını ana ekseni olarak belirlemelidir. Proletaryayı ve diğer emekçi kesimleri kazanmayı hedeflemeyen, planlaması yapılırken bunu merkeze koymayan bir politik çalışmanın, belki başkaca faydaları olabilir, ancak eksik bir çalışmadır. Çünkü kitlelerle bağı kurulamayan, ilişkilenemeyen bir devrimci politik eylemin kazanımlarının oldukça sınırlı olacağı kesindir.
Bütünlüklü bir devrimci sosyalist kitle çalışmasının üç ana unsuru bulunuyor; birincisi, tüm çalışmalarda emekçi kitlelere gitmeyi esas almak, çalışmalarımızı onlara dönük olarak kurmak... ikincisi, ilişkilerimizi ve örgütlülüğümüzü genel geçer devrimci söylemler üzerinden değil, emekçilerin gerçekliğini gözeterek ve öne çıkmış somut toplumsal çelişki ve kırılma noktalarına dönük devrimci faaliyetlerimiz üzerinden kurmak... Üçüncüsü, emekçileri devrimci faaliyetin pasif öğrencileri, alıcıları olmaktan çıkaran, onları faaliyetin öznesi haline getiren ve bu süreç içinde geliştiren bir tarz geliştirmek... Bu üç unsur her bir devrimci sosyalist kitle faaliyetinin birbiriyle sıkı sıkıya ilişkili, iç içe geçmiş üç yüzünü oluşturur.

Emekçi Kitlelere Gitmek...
Emekçi kitlelere gitmek, devrimci düşüncelerimizi ve örgütlülüğümüzü emekçilerle buluşturmak her devrimci faaliyetin öncelikli sorunudur. Ancak emekçilerle buluşan bir devrimci faaliyet öncü faaliyet niteliği kazanabilir. Bu ise istisnasız her faaliyetin odağına emekçilere gitmenin, onlarla buluşmanın, onları özne yapmanın konulmasıyla mümkündür.
Bu bağlamda, öncelikle, her çalışmamız, her faaliyetimiz emekçi kitlelere ulaşmayı, onlarla bağ kurmayı sağlayan, en azından kolaylaştıran nitelikte olmalıdır. İstisnasız tüm politik faaliyetlerimiz hedefleri, ele aldığı sorunları, biçimi, tarzı vb. tüm özellikleriyle emekçilerle devrim arasındaki mesafeyi azaltacak tarzda olmalıdır. Bu bir sokak gösterisi, bir afiş ya da bir gerilla eylemi olabilir. Eylemin niteliği, etki gücü, biçimi ne olursa olsun emekçileri mücadeleye kazanmayı, yakınlaştırmayı esas almak zorundadır. Yaptığımız afişin içeriği, görselliği, afişleri asarken çevrede bulunan insanlarla kurduğumuz ilişki, afiş asılacak yerleri seçimimiz vb. her şeyi kitlelere ulaşmak, onlara daha güçlü biçimde seslenmek üzerine kurmak zorundayız. Yani onlara gitmek, onlara ulaşmak üzerine... Benzer bir biçimde bir bildiri dağıtımı çalışmasını salt eldeki bildirileri dağıtmak üzerine kurarsanız, bildirileri elinize alıp dağıtım bölgesine gider ve insanlara uzatıp verirsiniz. Ancak böylece emekçilere şöyle bir dokunup geçmiş olursunuz. Bildiri dağıtılmış, iş yapılmış olur, fakat hedefe dokunup geçilmiştir sadece... Öte yandan, kitlelere ulaşmayı, emekçilerle aracın (bildirinin) verdiği bütün imkanları kullanarak ilişkilenmeyi hedefliyorsanız, tek tek ev ve işyerlerine gider, bir merhaba der, derdinizi anlatırsınız, nazikçe yaklaşırsınız, sokaktaki insanla küçük de olsa bir ilişki kurarsınız. Bildiri uzatan bir makine olmaktan çıkar, bildirinin sahibi olduğunuzu, onun arkasında durduğunuzu, makine değil, ilişki kurmaya hazır bir insan olduğunuzu gösterirsiniz. Bunu gösterdiğiniz anda aslında kitle çalışması başlamış demektir. Bu gerilla eylemi için de geçerlidir. Bu noktada, belki en ilgisiz görünebilecek eylemler kamulaştırmalardır. Fakat onlar da bile kitlelere güçlü mesajlar verildiği az görülmemiştir. Öyküleri kamuoyunca bilinen onlarca örnek var. Kamulaştırma yapılan alandaki emekçilere yaklaşımınız, tarzınız, ustalığınız vb. pek çok unsur, eyleminizi sıradan olmaktan çıkarır, onu benzer olaylardan ayırır, dinleyen ya da öğrenen insanlarda düşmanca duygular değil, hayranlık yaratır. Devrimcilerin savaşı yürütüş biçimi konusunda, devrimci savaş etiği konusunda yapılacak onlarca konuşmadan çok daha fazla eğitici ve kazanıcı rol oynar.
Demek ki, kitlelere gitmek, onlarla bağ kurmak, öncelikle, tüm çalışmalarımızı bu amaç üzerine kurmak demektir. Özellikle de politik pratik faaliyetlerimizi; çünkü onlar üzerinden yürüyerek emekçilerle ilişki kuracağız. Kurmalıyız. Ancak, kitlelere gidiş ve ilişkilenme sadece devrimci pratik faaliyet süreçleri ile sınırlı değildir. Motor rolü bu tür pratik faaliyetler oynasa da, işin bir de her adımda giderek büyütülmesi gereken süreklileştirilmiş bir boyutu da vardır. Bu ise çalışma yapılan alanı tanıyarak, detaylı biçimde inceleyerek tespit edilmiş, başta en ileri kesimler olmak üzere geniş emekçi kesimlerle düzenli biçimde ilişki kurmak, onlarla birebir ve çeşitli örgütlülükler yaratarak kitlesel temas içinde bulunmaktır.
Kurumlar oluşturarak, yayınlar çıkararak, devrimci eylemler yaparak, emekçilere ulaşma yolunda sadece başlangıç adımları atmış oluruz. Ancak gerçek ilişki birebir onlara ilişkilenerek, kişisel veya kitlesel temaslar kurarak mümkündür. Öncülük misyonunun somut olarak en tam biçimiyle gerçekleştiği durum budur; doğrudan temas ve örgütlenme... Yayın çıkarıyorsun diye emekçi gidip almaz, sen ona gitmelisin. Yayının (bildiri, dergi vb.) satışını ya da tanıtımını emekçi ile ilişkilenmek için araç olarak kullanmalısın. Yayının kitle çalışmasında işe yaraması tam da bu noktada başlar. Bu silahlı propaganda eylemi için de geçerlidir. Doğru hedefleri en uygun biçimde darbelediğinde büyük bir sempati yaratırsın, tüm nüfusa açık ve net devrimci mesajlar verirsin, ancak emekçilere gidip, onunla doğrudan bire bir ilişki kurmaz, bu faaliyetin anlamını güçlü biçimde aktarmaz, onunla süreklileşmiş ilişkiler kurmazsan, silahlı propaganda eyleminin etkisinin kitleler nezdinde güçlü ve kalıcı bir devrimci etki yaratmasını bekleyemezsin. Giderek geniş emekçi kesimleri için en fazlasından dışlarında bir yerlerde olan “iyi çocuklar, iyi gençler” olursun... Devrimci sosyalizm, “iyi gençler” olmayı değil, emekçilerin giderek artan ölçüde “biz” diyerek sahiplendiği devrim hareketi olmayı hedefliyor. Kurumlar özgülünde de aynı şey geçerlidir; oturup bekleyerek emekçiler kazanılmaz. Tersine kurumların çalışmaları yoluyla kendimizi somut iş üzerinden tanıtarak, doğrudan emekçilere gidip kurumumuzu, çalışmalarımızı tanıtarak, onları etkinliklerimize davet ederek, hatta etkinliklerimizi sokağa taşırarak, yani onlara götürerek onları kurumlarımızın çalışmalarına katabiliriz. İş yerinde çalışıyor, ama tek bir işçi arkadaşına devrimci düşüncelerini açmıyorsan, devrimci faaliyetini sadece devrimci yoldaşlarınla olan ilişkinle sınırlıyorsan bir kitle çalışması yaptığından, öncülük bilincine sahip olduğundan söz edilemez. İşçi arkadaşlarına, akrabalarına, mahalledeki arkadaşlarına güvenlik kurallarını da gözeterek devrimci düşüncelerini açmalısın, onları bu düşüncelere kazanmaya çalışmalısın, yürütülen devrimci pratik çalışmaları, yayınları kullanmalısın, açık alanda çalışıyorsan onları kurumlara taşımalısın, onlarla birlikte işyerinde, evlerde, dışarıda, kurumlarımızda devrimci temelde irili ufaklı ilişkilenme yolları bulmalısın, buna dönük somut plan yapmalısın, özel bir çaba harcamalısın... Ancak bunları yaptığında, gerçekten bir devrimci çalışma yaptığından, devrimci çalışmanın ana hedefi olan emekçi kitleleri devrimci çalışmaya kazanmayı temel hedefin haline getirdiğinden söz edilebilir.

Çalışmaları Toplumsal Çelişki ve Kırılma Noktalarına Kurmak...
Devrimci kitle çizgisinden, kitlelere gitmekten ve onları kazanmaktan söz ederken, emekçilere gitmek, onları kurumlarımıza, birimlerimize kazanmaya dönük, onlarla birebir ilişki kurmaya dönük, onlara kitlesel veya bireysel düzlemde ajitasyon-propaganda yapmaya dönük çalışmalar yapmak esas olarak kitle çalışmamızın ilişkilenmeye, bağ kurmaya dönük boyutunu oluşturuyor. Bunların her biri emekçilere dönük kitle çalışmasının olmazsa olmaz boyutudur. Mutlaka yapılması gerekir. İlk adım bu çalışmalardır. Yani, mutlaka devrimci faaliyetler üzerinden kitleyle ilişki kur, bağlantılarını canlı tut, tüm çalışmalarını buna göre düzenle...
Fakat tam da bu noktada, bir başka boyut önem kazanır. Emekçi kitlelerle kurduğumuz bağın ana maddesini oluşturan devrimci pratiğin içeriği ilişkiyi sağlam, kalıcı hale getirmeye ve emekçileri devrimci çalışmaya sevk etmeye uygun nitelik taşımak zorundadır.
Bu noktada, emekçilere gidişte sıkça rastlanan ve izlenen yol çalışmaların genel geçer politik söylemler ve pratik üzerine kurulmasıdır. Kapitalizmin kötülüğü, sistemin emperyalizme uşaklığı, sömürü, zulüm vb.’nin genel olarak teşhiri, genel geçer politik pratiğin başlıca argümanlarıdır. Bu tür ajitasyon-propaganda ve bunlar üzerine kurulu politik pratik ve kitlelerle ilişkilenme, ancak çok sınırlı sonuçlar yaratabilir.
Bir devrimci faaliyetin güçlü ve başarılı sonuçlar yaratabilmesi, emperyalizm ve oligarşi ile başta proletarya olmak üzere emekçi halk kesimleri arasındaki çelişkilerin somut güncel görünümlerini ele almasına ve bunlar üzerinden devrimci çözümü göstermesine bağlıdır. Genel geçer bir emperyalizm ve oligarşi karşıtı çalışma değil, emek-sermaye çelişkisinin ve ondan türeyen baş çelişkilerin, her somut anda öne çıkmış görünümlerini ele alan bir devrimci pratik gerekir. Devrimci kitle mücadelesi ancak bu somut çelişki ve kırılma noktaları üzerine kurulabilir. Bu çelişki ve kırılma noktaları kimi zaman ilişki kurduğumuz emekçi topluluğunun sistemle girdiği özgül bir çatışmadır; bir fabrikadaki grev, gecekonducular bağlamında yıkımlar, tarımın imhası vb... Kimi zaman tüm emekçi kesimleri kesen bir çelişki-kırılma noktasıdır; işsizlik, yolsuzluk, yoksulluk, toplumsal çürümenin tüm görünümleri, emperyalizme ve kurumlarına bağımlılık ve bunun emekçilere yansıyan her bir görünümü, emperyalist işgal, demokratik hak ve özgürlükler, sömürgecilik vb... Emekçilere gidiş ancak böylesi somut bir sorun, olay ve gelişme üzerinden söz konusu oluyorsa ve siz ona giderken onu bu sürece katmayı hesap ederek gidiyorsanız sonuç alabilirsiniz. Devrimci politik pratiğimiz ve daha da ötesinde süreklileşmiş her bir ilişkimiz eğer emekçilerin bu sorunları üzerinden gelişiyorsa, emekçilerin duygularının, düşüncelerinin somut ifadesi olur. Emekçi bu eylemlerde, bizimle kurduğu ilişkide kendi taleplerini, isteklerini, duygularını bulur. Sorunlarının çözümlerini bulur. Ancak emekçilerin günlük olarak yaşadığı sorunlara dayanan, bunlara dönük çözümleri ortaya koyan bir devrimci çalışma ve ilişkilenme biçimi daha derinlikli ilişkilerin önünü açar, emekçinin sistemle sorunlar arasında bağ kurmasına uygun bir zemin sağlar.

Emekçilerin Seyirci-Alıcı Değil, Özne-Yapıcı Olmasını Hedeflemek...
Bir kitle çalışmasına devrimci nitelik kazandıran iki ana unsur; emekçilerle buluşma iradesi ve ilişki kurmak ve onlarla ilişkiyi sistemle olan çelişkilerinin her bir somut görünümünü işleyen devrimci pratik üzerinden geliştirmektir. Bunlar zorunludur, ancak bu kadarı yetmez. Emekçi kitleler bu iki adımda da esas olarak kendilerine dönük bir tutumun, müdahalenin alıcısı durumundadırlar. İlişkiyi başlatan, zeminlerini yaratanlar, yani asıl özne her iki durumda da devrimci sosyalistlerdir. Çalışma bu iki unsurla sınırlı kaldığında, bir devrimci kitle çalışmasından değil, esas olarak kitlelere dönük bir devrimci çalışmadan söz edilebilir. İkisi farklı şeylerdir. Kitlelere dönük devrimci çalışma, kitlelerle ilişki kurmayı, etkilemeyi, onlara belirli mesajlar ulaştırmayı, belirli bir doğrultuda hareket ettirmeyi vb. hedefler... Yani devrimcilerden kitlelere dönük tek yönlü bir akış söz konusudur. Devrimci kitle çalışması ise bu tek yönlü akışla başlar, ancak bunu aşarak, emekçileri mücadelenin, örgütlenmenin bir parçası haline getirmeyi hedefler. Tek yönlü akış, çift yönlü akışa dönüşür; devrimci öncü örgütten ve kadrolardan başlayan ilişki ve pratik, emekçinin katılımını hedefler, onu kazanır ve onun da katıldığı, devrimci pratikle, örgüt ve kadroyla devrimci ilişki içinde kaynaştığı, öğrendiği-öğrettiği, birleştiği bir ilişki ortaya çıkar.
Devrimci kitle çalışması emekçinin seyirci-alıcı konumundan, özne-yapıcı konumuna sıçrayabildiği çalışmadır. Ve aslolan budur; geniş emekçi kesimlerin kendi kaderlerine sahip çıkmalarını, devrimci amaçlar doğrultusunda birleşmelerini ve harekete geçmelerini, yani yaşamın devrimci özneleri olmalarını sağlamaktır. Emekçilerin yerine düşünmek ve yapmak değil, onlara yol göstermek, devrimci örgütü sunmak, onlarla ilişkilenmemizin ilk anından itibaren onlarla birlikte çözümü düşünmek ve birlikte yapmak, onların giderek daha çoğunu bu faaliyetler içinde öncüleştirmek, bu süreci komünizm hedefine ulaşıncaya değin sürekli genişleyen ve derinleşen tarzda gerçekleştirmek; öncü-kitle ilişkisinin, devrimci kitle çalışmasının diyalektiği budur...
Hiç kuşkusuz, devrimci kitle çalışmasının bu boyutu oldukça zorlu, büyük emek ve sabır isteyen çalışmalarla gerçekleşebilir. Devrimci kitle çalışmasının diğer iki boyutu, yani kitlelerle bağ kurmak ve devrimci pratiği emekçilerin sistemle somut çelişkileri üzerinden kurmak esas olarak devrimci sosyalist partinin-cephenin ve onun kadro ve taraftarlarının işidir. Yani en ileri teorik-politik bilinçle donanmış, ileri bir örgütlülük düzeyine sahip, amaç ve eylem birliği olan insanların işidir. Bu iki boyuta ilişkin çalışmalarda ortaya çıkan sorunlar genellikle devrimci sosyalistlerin kendi iç mekanizmalarıyla, müdahaleleriyle çözülebilecek niteliktedir. Halbuki ilişki kurulan ve devrimci pratikle yüz yüze gelen emekçinin durumu, kendisiyle devrimci ilişki kurma çabasını kavrayışı, devrimci pratiği algılayışı ve ona yüklediği anlam her ilişki, her emekçi bağlamında farklıdır. Emekçiye devrimci mesajları anlayabileceği tarzda ulaştırmak, günlük yaşamın diline çevirmek, devrimci dostluğun ve yoldaşlığın sıcaklığını hissettirmek, onu eyleme katmak, mücadeleye katılımını sürekli kılmak, vb; bütün bunlar her emekçi ya da emekçi topluluğunun özenli biçimde incelenmesini, buna uygun yol ve araçlar kullanılmasını gerektirir. Her halükarda, emekçilerin devrimci eyleme, çalışmalara, kurumlara katılımını kolaylaştırıcı yol ve araçlar ve ilişki biçimleri yaratmak gerekiyor.
Diyelim ki, işsizlik kampanyası yürütüyoruz, ya da özelleştirme ve konut sorununa-yıkımlara ilişkin sokak gösterisi yapıyoruz. Gösterimiz tüm emekçilerin katılımına açık olmalı, onları eylemimize çağırmalıyız, bunun için özel çalışmalar yapmalıyız... Çünkü bu sorunlar onların tümünün sorunu. En azından çalışma yaptığımız alanlardaki tüm ilişkilerimiz, çevre çeper ilişkilerimiz, bu bölgelerde çalışmalarımıza sürekli katılmasa da demokrat nitelik taşıyan gençleri, esnafı, işçileri, kadınları mutlaka eylemimize çağırmalıyız. Onları eylemin özneleri haline getirmeliyiz. Emekçilerin katılımı bir gösteri düzeyinde belki olmayabilir ama bir imza atabilir, bir etkinliğe katılım biçiminde olabilir. Bu süreçler nisbi durgunluk dönemlerinde basitten karmaşığa doğru, devrimci yükseliş dönemlerinde sıçramalı olur.

Güçlü Bir Devrimci Kitle Çalışması ve Yeniden İnşa Sürecimiz
Bu noktada şunu da unutmamak gerekiyor; gerçekten sonuç alıcı, verimli ve güçlü bir devrimci kitle çalışması ancak mücadele çizgimizin stratejik unsurlarının hayata geçmesi ile mümkündür. Gürül gürül akan bir devrimci kitle hareketi, hayatı tüm hücrelerine değin sarsan bir devrimci pratik geliştirilerek, emekçi kitlelerin kafalarındaki korku dağları yıkılarak, halkın taleplerini ve kazanma iradesini eylemiyle güven verici tarzda temsil eden bir öncü parti yaratılarak, yani buz kırılıp yol açılarak yaratılabilir. Emekçi kitlelerin güçlü bir katılımı ancak böyle sağlanabilir. Devrimci yükselişin ön koşulu da budur.
Bu çalışmanın henüz yapılamadığı durgunluk dönemlerinde hızlı ve sonuç alıcı bir devrimci kitle hareketi yaratma beklentisi gerçekçi değildir. Ancak bu hiçbir şey yapılamayacağı anlamına gelmez. Her sürecin sunduğu nesnel olanaklar ve devrimci sosyalist hareketin önüne koyduğu görevlere bağlı olarak öznel dinamikler, müdahale biçimleri vardır. Devrimci kitle çalışması bu olanaklara ve dinamiklere göre biçim alır, somut hedefler belirler.
Günümüzde devrimci çalışmanın nesnel zeminleri oldukça olgun durumdadır. Emekçiler ile emperyalizme bağımlı çarpık kapitalist sistem arasındaki çelişkiler oldukça derinleşmiş durumdadır. Tüm emekçilerin ortak paydası haline gelmiş olan, tümünü kesen oldukça derin sorunlar bulunmaktadır; işsizlik, özelleştirme, yıkımlar, güvencesiz çalışma, yoksulluk, yolsuzluk, emperyalizme bağımlılık, sömürgecilik, toplumsal çürüme, vb. bunların başlıcalarıdır. Emekçiler bu sorunlara ilişkin her türden ajitasyona, politik pratiğe oldukça duyarlı durumdadır. Ancak bu duyarlılığın geniş kesimler bağlamında pratik tutuma dönüşmesi, emekçi kitlelerin bu sorunlara dönük pratiklere geniş biçimde katılması, öznesi olması öncü partinin ve eylemin olmasına bağlıdır. Ve bugün bu söz konusu değildir. Devrimci sosyalist hareketimiz bu düzeyde bir partiye dönüşmeyi ve öncü eylemi yaratmayı hedefliyor.
Böylesi bir parti olmak ve böylesi bir pratiği geliştirmek birden bire, aniden olacak bir şey değildir. Bu, ancak, bugünden bütün enerjimizle, bütün irademizle her alanda güç biriktirerek, irili, ufaklı nitelik sıçramaları yaratarak, geleceğin büyük mücadeleleri için zeminler yaratarak mümkündür. Devrimci sosyalist hareketimiz bu süreci yeniden inşa süreci olarak tanımlıyor.
İşte bu ve benzeri süreçlerde devrimci sosyalist örgütün ve kadroların yaratıcılığı, planlı çalışması, her bir çalışmayı büyük bir özenle ele alması özel önem taşır. Yeniden inşa sürecimizde kitle çalışmamızı da yeniden inşa ediyoruz. İnsandan insana bir ilişki olarak devrimci kitle çalışması bağlamında bugün yaratıcılığın, planlamanın ve özenli çalışmanın çok daha özel ve belirgin bir rolü bulunuyor.
Devrimci kitle çalışmamız belki çok büyük kitleleri harekete geçirmeyi hedeflemiyor. Eldeki güçler ve eylem düzeyimiz böylesi bir kitle hareketi yaratmak için uygun değil. Kitle çalışmamız, devrimci kitle çalışmasının yukarıda ortaya konan her üç boyutunda da sağlam bir ilk birikim yaratmayı hedefliyor. Yani kitlelere gitmeyi her çalışmamızın merkezine almayı, politik pratiğimizi emekçilerin güncel sorunları üzerinden kurmayı ve emekçilerin mümkün olan en geniş kesimiyle bu sorunlar temelinde pratikler örmeyi öğrenmek, bu üç tutumu tüm pratiğimizin doğal, kendiliğinden işleyen, ayrılmaz unsurları haline getirmek, bu yoldan devrimci bir atılım için sıçrama noktası olabilecek asgari devrimci kitle ilişkileri, pratikleri, kurumları, deneyimleri, maddi olanakları yaratmak; yeniden inşa sürecinin bu alandaki somut hedefleri bunlar...

Somut Pratiğimiz; Gelişen, Sorunlu ve Umut Verici...
Mevcut devrimci kitle çalışması pratiğimizi olumlu ya da olumsuz gibi tek yönlü kavramlarla tanımlamak ne mümkündür, ne de doğrudur. Mevcut pratiğimiz yeniden inşa sürecimizin mantığına uygun tarzda düzenlenmiştir. Yani ilk birikimleri, asgari zeminleri yaratmak hedeflidir. Bu hedef zaten kendi içinde başlangıç noktasını da tarif etmektedir. Evet, yeniden inşa sürecimiz açısından başlangıç noktamız ilk birikimlerin ve asgari zeminlerin bulunmadığı, her şeyin hemen hemen sıfır noktasından yaratılmak zorunda olduğu tabloydu. Gelinen aşamada bunu ne yerinmek, ne de kat ettiğimiz yola bakarak övünmek için ifade ediyoruz. Durum tespiti de yapmıyoruz. Bunu ifade etmemizin nedeni esasen böylesi bir noktada başlamamızın, daha ilk andan itibaren sürecin kaçınılmaz olarak sorunlu, sancılı biçimde gelişmeye açık olduğunu belirtmek içindir. Başlangıç noktasındaki oldukça zayıf konumumuza, bir de 2000’lerin, geride bırakılan yıllara nazaran oldukça fazla olan ayrıksı, özgün yanlarını ve olumsuz koşullarını da eklenmek gerekiyor.
2000’ler sadece 1980 öncesinden değil, 1980’lerden, hatta 1990’lardan da farklı bir politik iklime sahip... Geniş emekçi kesimlerin politik refleksleri, tercihleri, örgütlülük düzeyi, ve kısmen karşı karşıya kaldığı yakıcı sorunlar belirli farklılıklar arz ediyor. 2000’lere hem Türkiye, hem de Kürt coğrafyasında devrimci hareketin yenildiği, devrimci kitle mücadelelerinin geri çekildiği, burjuva politik partiler arenasının yeni aktörlerle (AKP, Genç Parti, genel başkanların değişimi, vb..) ciddi bir değişime uğradığı, dünyadaki çatışmaların ve paylaşım mücadelelerinin 11 Eylül’le birlikte yeniden biçimlendiği, emekçilere dönük özelleştirme, yıkım, güvencesiz çalışma vb. saldırıların öne çıktığı, işsizlik ve yoksullaşmanın, toplumsal çürümenin çok can alıcı sorunlar haline geldiği, vb.. unsurların öne çıktığı yıllar olarak biçimleniyor. Dolayısıyla bu nesnellikte yürütülecek devrimci kitle çalışmasının 1990’ların deneyimlerinden oldukça farklı yanları olacağı, olması gerektiği de açık...
Bu bağlamda geçmiş deneyimlerden yararlanarak, ancak sürecin özgün özelliklerini hesaba katarak ve sürecin başındaki konumumuzu da dikkate alarak yeniden inşa sürecimizi, özelde ise devrimci kitle çalışmamızı biçimlendirmemiz gerekiyordu/gerekiyor.
Bu nesnel ve öznel koşullarda sürecin şaşmaz bir saat gibi işlemesini, hatasız, sorunsuz, sancısız ilerlemesini beklemek mümkün değildir.
Hatalarla, sorunlarla, sancılarla ilerleyeceğiz, bunları her adımda daha fazla etkisiz hale getirerek hedeflerimize ulaşacağız.
Ve süreç tam da böyle işliyor. Yukarıda tarif ettiğimiz tarzda bir devrimci kitle hareketinin asgari zeminlerini örmek için meşru, militan ve sokağa dönük bir devrimci politik pratik, devrimci kitle çalışması yürütüyoruz, bunun kurumlarını, birimlerini oluşturuyoruz.
Çalışmalarımızı kitlelerle buluşmaya odaklama noktasında önemli bir mesafe aldık. Tüm politik pratik faaliyetimiz, tüm örgütlenme çalışmalarımız daha geniş emekçi kesimlerle ilişkilenme, bağ kurma, onlar nezdinde görünür olma ekseninde planlanıyor. Salt politik refleks gösterme düzeyinde kalan, emekçilerle buluşma dinamiği, zemini zayıf olan pratikler genel pratiğimiz içinde giderek daha küçük bir yer tutuyor. Kurumculuğu, kurum eksenli çalışma yapma tutumunu daha kökleşmeden kampanya süreçlerimizle aştık. Sokağa dönüklük pratiğimizin belirleyici unsurlarından biri haline geldi. Militan duruş ve meşruluk noktalarında önemli bir sıkıntımız bulunmuyor. Öte yandan, politik pratiğimizin emekçiler ile oligarşi arasındaki keskinleşmiş çelişki ve kırılma noktaları üzerine inşa ediliyor. Temel pratik çalışmalarımız-süreçlerimiz tümüyle emekçilerin yakıcı gündemleri üzerine oturuyor. Özellikle kampanya tarzı çalışmalarımızda (geride bıraktığımız İşsizlik ve Yoksullukla Mücadele Kampanyası ve halen sürdürdüğümüz Yıkımlara ve Özelleştirme ve Yıkımlara Karşı Mücadele Kampanyamız) bu iki unsuru da belirgin biçimde görmek mümkün. Bu çalışmalarımızda kitlelerle bağ kurma, ilişki zemini olma özelliği hemen hemen hiç bulunmayan, birkaç bin bildiri ve afişle bir basın açıklaması temelindeki protestoculuk tutumu önemli ölçüde aşılmıştır. Yüzbinlerce bildirinin ev ev, işyeri işyeri dağıtımı, kalabalık gruplar halinde toplu dağıtımlar, onlarca meşaleli eylem ve basın açıklamalı gösteriler, on binlerce afiş, imza kampanyaları, vb... ile başta kurumlaştığımız bölgeler olmak üzere geniş bir alanda görünür hale gelmek, çok sayıda temas gerçekleştirmek, bu noktada önemli adımlardır. Öte yandan, bütün bu çalışmalarımız giderek daha fazla genel geçer pratikten ajitasyon zemininden, genel geçer söylemi eksen alan pratik politik çalışmadan, emekçilerin sistemle olan yakıcı çelişkileri zeminine oturuyor. Yayınlarımız güncel gelişmeleri, sorunları, kampanya konularını yoğun biçimde işleyerek çalışmalarımızı ve yoldaşlarımızı düşünsel olarak destekliyor.
Bütün bu noktalarda ciddi eksikliklerimiz de bulunuyor. Henüz pratik iş yapabilme kapasitemizin tümünü kullanamıyoruz. Henüz yeterince yaratıcı yollar ve araçlar üretemiyoruz. Bunda maddi sorunların önemli bir rolü var. Ancak planlı çalışma tarzının birimlerde, kurumlarda yeterince oturmamasının, zamanı ve olanakları doğru kullanmamanın da küçümsenemeyecek bir rolü bulunuyor. Bu noktalarda, planlı ve ısrarlı düzeltme pratiklerine ihtiyacımız var.

Ana Sorun; Emekçileri Pratiğe Katmamak/ Katamamak...
Yukarıda devrimci kitle çalışmasının üçüncü ana unsurunun emekçilerin devrimci çalışmaların seyircisi ya da sadece alıcısı olmamaları, öznesi, yapıcısı haline gelmesi olduğunu ifade ettik. Bunun devrimci kitle çalışmasının en zorlu, en sıkıntılı boyutu olduğunu da vurguladık. Somut çalışmalarımızda en ciddi sorunların bu noktada ortaya çıktığını kesin biçimde koymak ve sorunu biraz daha açmak gerekiyor.
Devrimci sosyalist partinin kitle çalışmasının ana düsturlarından biri kendini kitlenin yerine koymamaktır. Parti ve cephe öncüdür, emekçi kitlelerle aynı şey değildir, her açıdan, her alanda geniş emekçi kitlelerinden daha ileri bir noktayı temsil eder. Bilinçte, hedeflerde, örgütlülükte, insan bileşiminde daha ileri bir düzeyi temsil eder. Proletaryanın ve nüfusun en ileri kesimlerini bağrında toplar. Parti bunu her şeye kadir bir güç olmak için yapmaz. Zaten istese de yapamaz. Başta da ifade ettiğimiz gibi, devrim proletarya önderliğindeki geniş emekçi kitlelerin eseridir. Biz emekçilerin yerine düşünmek, onların yerine mücadele etmek, onlarsız bir devrim yapmak, onlarsız bir kurtuluş istemiyoruz, zaten böyle bir şey mümkün de değildir. Parti ve cephe, emekçi kitlelerin yerine değil, onlarla birlikte mücadeleyi hedefler. Öncülük tam da bu noktada ortaya çıkar. Öncülük toplumsal koşulları ve devrimci kurtuluşu en ileri düzeyde formüle etmektir, en ileri örgütlülük düzeyini yaratmak, çelikten bir irade ve çalışma tarzı yaratmak, öncü yol gösterici pratikler geliştirmektir. Ancak en çok da emekçi kitleleri bu fikirlere kazanmak, örgütlülükler içinde birleştirmek ve pratik çalışmaların yapıcısı, öznesi haline getirebilmektir.
Ve çalışmalarımızda buna yeterince özen göstermiyoruz, yeterince odaklanmıyoruz. Çalışma yaptığımız alanlarda giderek büyüyen bir kitle ilişkilerine sahibiz. Bir bölümü politik olarak etki alanımız içinde, bir bölümü en azından dostça bir ilişki içinde... Daha ötesinde, yürüttüğümüz pek çok çalışma geniş emekçi kesimlerinin doğrudan yakıcı biçimde yaşadığı, büyük bir öfke biriktirdiği sorunlar üzerinden yükseliyor. Ancak biz hala bütün faaliyetlerimizi sadece kendi ilişki ağımız üzerinden planlıyor, sadece bunların bilinç ve örgütlülük düzeyine ve katılımına uygun pratikler geliştiriyoruz.
İşsizliğe karşı, yıkımlara karşı, özelleştirmeye karşı, Kürt ulusu üzerindeki baskılara karşı gösteriler yapıyoruz, faaliyet yürüttüğümüz bölgeler yıkım bölgeleri, gençliğin büyük bir bölümü işsiz, emekçilerin tümü bu konularda büyük bir öfke ile dolu, bölgelerde önemli bir Kürt nüfusu bulunuyor, ancak, biz gösteriyi sadece bizim belirli bir disipline tabi ilişkilerimizi hesaba katarak planlıyor ve gerçekleştiriyoruz. Bölgede bulunan işsizlere, konduculara, kötü barınma koşullarına sahip olanlara, yoksullara, Kürt emekçilerine katılım çağrısı yapmıyoruz. Onlara eylemlerimiz yoluyla sadece seslenmeyi tercih ediyoruz, onların eyleme katılması yönünde her hangi bir çaba harcamıyoruz. Yıkımlar yapılıyor, direnişler geliştiriyoruz. Tüm çevre çeper ilişkilerimizi, tüm olanaklarımızı seferber ederek, ulaşabildiğimiz tüm emekçileri bu direnişlere katmak, en azından destek vermek için hareket geçirmiyoruz, bu yönde planlı, sistematik çaba harcamıyoruz. Tüm çabalar, tüm çalışmalar, tüm direnişler, tüm destek faaliyetleri yalnızca belirli bir disipline tabi yoldaşlarımız üzerinden yürüyor. Elbette ki, biz çağrı yaptığımızda emekçiler akın akın bu çalışmalara katılmayacaktır. Ancak yukarıda ifade ettiğimiz gibi böyle bir beklentimizde yok... Fakat pekala biliyoruz ki, irili ufaklı çabalarla küçümsenemeyecek sayıda örgütsüz emekçiyi bu çalışmalarımızın bileşeni haline getirebiliriz. Güzeltepe direnişi sürecinde bunu somut olarak gördük. Bölgedeki esnaftan, emekçilerden kendiliğinden pek çok destek gördük. Bunu kapsamlı biçimde örgütleyebilseydik, çok daha geniş kesimlerin desteğini sadece o bölgede değil, bütün bölgelerde alabilirdik. Yiyecek, giyecek yardımları, destek ziyaretleri, dayanışma eylemleri tüm bölgelerde çok daha kapsamlı biçimde organize edilebilirdi.
Bu sorunlar sadece açık alan çalışmaları için geçerli değildir. Kapalı alan çalışmaları da içinde geçerlidir. Kapalı alan çalışmasında da kimse kafasını kuma gömemez. İmkanlar bu alanda sınırlıdır; çalışmanın doğası gereği emekçilerin çalışmalarımıza katılımı için çok fazla zemin bulunmayabilir. Ancak bu hiç yoktur anlamına gelmez. Az ama vardır ve bunu yapmak mümkündür. Az olan az yapar, ancak yapmalıdır. Kitle çalışmasını buna uygun tarzda organize etmelidir.
Başlangıçta katılımlar olmayabilir ya da çok küçük ölçüde olabilir. Bunun önemi yok... Önemli olan bir politik pratik faaliyet veya faaliyet süreci örgütlerken, en geniş emekçi kesimleri bu faaliyetlere katmayı, onları değişik düzeylerde örgütlenen bu faaliyetlerin öznesi haline gelmelerini hedeflemektir. Planları, hazırlıkları buna uygun olarak yapmak, bu noktaya özel olarak odaklanmaktır. Gerisi zamanla yavaş yavaş gelecektir. Emekçilerin şu ya da bu düzeydeki katılımlarıyla mutlaka olacaktır. Bir devrimci sosyalist partinin asıl güçlenme ve büyüme kaynağı böylesi mücadeleye katılımla gelişen, özneleşen ilişkilerdir.
Stalin “Bolşeviklerin gücü, komünistlerin gücü, Partimizi milyonlarca partisiz aktifle çevrelemeyi bilmesinde yatar” derken, emekçilerin devrimci kitle çalışmasına katılımını ve bunlar temelinde Partinin etrafında birleşmesini kast etmektedir.

***
Devrim için Partinin ve cephenin önderliğinde devrimci bir halk hareketi yaratmak istiyoruz. Devrimci kitle çalışmamızın hedefi budur. Yeniden inşayla bunun zeminlerini döşüyoruz, devrimci atılımla onu bütün görkemiyle ete kemiğe büründüreceğiz.
Bunun için çalışmalarımızın her aşamasında, her dönemecinde kazanımlarımızı, eksiklik ve zaaflarımızı tespit etmek ve daha ileri bir çalışmanın yolunu açmak gerekiyor.
Devrimci kitle çalışmamız bir yandan gelişiyor, bir yandan önemli sorunlar yaşıyor. Sorunlar önemlidir, ancak kemikleşmemiştir, aşılabilir niteliktedir. Gelişmeler ise umut vericidir, attığımız hemen hemen her adım şu ya da bu ölçüde bir ilerleme yaratıyor. Daha sağlam ve daha büyük bir hızla büyüyen bir devrimci kitle çalışması için sorunlu yanlarımızı aşmaya dönük adımlarımızı büyütmemiz gerekiyor... Her bir yoldaşımız, her bir birimimiz, her bir kurumumuz kitle çalışmasını bu bakış açısıyla yeniden ele almalıdır.
Başaracak irade berraklığına ve keskinliğine, yapacak güce sahibiz...


 

 

 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Devrimci Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Nurtepe Mah. Cemre Sk. No: 2 Kağıthane-İstanbul