Afrika kıtasının insanlık tarihinde farklı bir
yeri vardır. Herhangi bir Afrika ülkesinin bahsi
geçse, insanların kalbi biraz farklı atar. Çünkü,
buradan dünyaya yayılan görüntü uzun bir süredir,
açlık ve yoksulluk olmuştur. Bir deri bir kemik
kalmış insanların fotoğraf kareleri yürek burkar.
Koskoca bir kıta yıllardır açlık ve ölümlerle
boğuşmaktadır. Ve bu gerçeklik çoğu zaman sadece
safça ve yararsız, hatta zararlı bir hümanizme
yol açar.
Emperyalizm kıtayı deyim yerindeyse dünyanın en
kötü gecekondu mahallesine dönüştürmüştür. Bu
yüzdendir ki, her yıl toplanan herhangi bir emperyalist
zirveden mutlaka bu kıtaya dair “çözüm” çıkar.
Ama bu çözümler hiçbir zaman gerçek değildir.
Olamaz da, çünkü, emperyalizmin kendisi başlı
başına çözümsüzlük üreticisi, insanlığın baş belasıdır.
Afrika’ya da tarihin her döneminde sömürü ve kâr
alanı olarak bakmıştır.
Bu gözle bakılan ülkelerden birisi de Cezayir’dir.
Kuzeyinde Akdeniz, kuzeydoğusunda Tunus, doğusunda
Libya, güneyinde Nijer ve Mali, güneybatısında
Moritanya, batıda ise Fas ile çevrili olan Cezayir,
2.381.741 kilometrekarelik yüzölçümü ile Sudan’dan
sonra ikinci büyük Afrika ülkesidir. Cezayir’in
tarihine baktığımızda, en eski halk olarak Berberileri
görürüz. Cezayir’e ilk gelen Fenikeliler, Cezayir
kıyılarında liman ve iskeleler kurmuşlardır. M.
Ö. 814-813 yıllarında Kartacalılar Cezayir’de
söz sahibi olmuşlar ve Cezayir’i önemli kıyı kentlerinden
biri haline getirmişlerdir. Ülke bundan sonra
Romalıların işgaline uğramış ve uzun yıllar bu
işgal sürmüştür. Cezayir’de Hıristiyanlık bu süre
içinde gelişmiştir. 710-720 yılında ise Cezayir
daha farklı bir kültüre boyun eğmiştir. İslamiyet
bu tarihten itibaren ülkeyi işgal ederek, Cezayir’i
Müslümanlaştırmaya başlamıştır.
Cezayir, 300 yıl Osmanlı tarafından işgal edilmiş
ve sömürge olarak yönetilmiştir. 1830’da ise Fransa
Cezayir’i işgal ederek sömürge haline getirmiştir.
Cezayir halkının hiçbir zaman kabul etmeyeceği
Fransız işgali, yüzyıldan fazla sürmüştür. İşgalin
ilk politikalarından biri Arapça konuşmayı ve
eğitimi, seyahat etmeyi yasaklamak olmuştur. Ekonomik
olarak Fransa’ya bağlanan Cezayir, buğday ihracatını
durdurmuş, Fransa’dan tahıl ithal etmeye başlamıştır.
Bu süreçte Fransa’ya karşı örgütlenmeler şiddetle,
sürgünlerle bastırılırken, bazıları da yetersiz
önderlikler yüzünden sönüp gitmiştir. 1931 yılında
Şeyh Abdülhamit Ben Badis önderliğinde “Ulema
Birliği” kurulmuştur. Ulema Birliği’nin Cezayir’de
Fransız sömürgeciliğine karşı tek sloganı “Dinim
İslam, Dilim Arapça, Vatanım Cezayir”dir. Ulema
Birliği, Cezayir’de emperyalizme karşı direnişte
hareketlilik yaratmıştır ve Fransa’dan da bu direnişe
ses gelmiştir. Fransa’da Cezayir’li işçiler tarafından
kurulan Etoile Nord Africaine (Kuzey Afrika Yıldızı),
Messali Hac önderliğinde gelişmiştir.
Bu dönemde ülkede Fransız Komünist Partisi’nin
desteği ile Cezayir Komünist Partisi kurulmuştur.
Ancak Komünist Partinin de fazla bir etkinliği
olmamıştır. (Küçük bir not düşersek, Fransız Komünist
Partisi de, Cezayir’in bağımsızlığına karşı bir
politikayı benimsemiştir. Cezayir’de Komünist
Partisi’nin destek görmemesinde bunun payı vardır.)
1936 yılında Fransa’da kurulan anti-faşist Halk
Cephesi, Cezayir’e örgütlenme hakkı tanımıştır.
1937 yılında ise Kuzey Afrika Yıldızı, yine Messali
Hac önderliğinde kurulan Cezayir Halk Partisi’ne
dönüşmüştür. Diğer taraftan ise, Ferhad Abbas
önderliğinde kurulan Cezayir Halk Birliği de bu
dönemde oluşturulan örgütlenmelerden biridir.
Bu arada Nazilerin dünyada estirdiği faşizm rüzgarı,
Cezayir topraklarına kadar ulaşır. Cezayirliler
tutuklanarak toplama kamplarına konulup, katledilir.
1942 yılında Nazi işgali son bulduktan sonra,
1943’te Ferhad Abbas önderliğinde bir grup Cezayir’de
Fransız işgalinin sona ermesi, demokratik bir
anayasa hazırlanması ve siyasi tutukluların serbest
bırakılmasını içeren talepleri açıklar. Buna karşın
8 Mayıs 1945’te yaşananlar tam bir katliamdır.
Setif kentinde, savaşın bitişini kutlayan halk,
Cezayir bayrağı açtığında, Fransızlar kitleye
saldırır; Cezayir halkı da karşılık verir ve yüz
kadar Fransız ölür. Buna karşın Fransızların katliamı
korkunçtur. Setif Katliamında 45 bin Cezayirli
öldürülmüştür.
1945’den sonra ekonomik yağma daha da artmıştır.
Cezayir’in demir cevheri ve kömür yatakları, Fransızlar
tarafından kullanılırken, 1948 yılında Marshall
yardımı anlaşması ile ABD de Cezayir’de petrol
işletmeye başlamıştır.
Bu süreçte Messali Hac önderliğindeki Demokratik
Özgürlüklerin Zaferi Hareketi (MTLD) köylüler
içinde örgütlenmektedir. İşgale karşı silahlı
mücadele başlar; ancak, kısa süre sonra MTLD içinde
ayrışma yaşanır ve Özel Örgüt (OS) kurulur. 1954’te
silahlı mücadele artık daha başka bir şekle bürünür.
OS, Birlik ve Eylem Devrimci Komiteyi (CRUA) kurarak,
Cezayir’de altı bölgede ayaklanma için hazırlıklar
yapar. 1 Kasım 1954’te halk silahlı ayaklanmaya
çağırılır. 1954 Haziran ayında kurulan Cezayir
İşçi Sendikaları Genel Federasyonu, Fransa’nın
Vietnam’a karşı sürdürdüğü emperyalist politikalara
karşı eylemler örgütler. Liman, işçileri Vietnam’a
silah sevk eden gemilere yükleme yapmayı reddeder.
Tam da bu dönemde 1 Kasım 1954’te Ulusal Kurtuluş
Cephesi (FLN) ve silahlı kolu olarak Ulusal Kurtuluş
Ordusu (ALN) kurulur. FLN esas olarak küçük ve
orta burjuvazinin ulusalcı bağımsızlıkçı örgütlenmesi
olarak doğmuştur. Sosyalist ülkelerin Cezayir
ulusal kurtuluş mücadelesine desteği ve o dönem
sosyalizmin ezilen halk arasındaki büyük popülaritesi
FLN’de de yankısını bulmuştur. FLN programında
bulanık bir sosyalizm vurgusu da vardır. Fakat
FLN’nin çizgisini belirleyen devrimci bir küçük
burjuva ulusalcılığıdır.
FLN, Cezayir’de gün geçtikçe büyür. ALN içinde
1954’te 3 bin gerilla varken 1956’da 40 bin, 1957’de
50 bin, 1958’de 100 bine kadar yükselir. Fransa
da Cezayir’deki asker sayısını artırır. Savaş
esas olarak kır eksenlidir. Fransızlar kırlardaki
gerilla savaşını durdurmak için büyük bir vahşet
uygular. Binlerce köy yakılır yıkılır. 1955 yılının
son aylarına doğru, Fransızlar kamplar (ABD’lilerin
Vietnam’da kurduğu Stratejik Köylerin benzeri)
kurmaya başlar. Köyleri yakılanlar buralara yerleştirilir.
2 milyon insana kadar çıkar burada yaşayan Cezayirlilerin
sayısı. Ancak bu vahşet Cezayirlilerin mücadelesini
durduramaz. Tam tersine gerilla savaşı her geçen
gün büyür, şehirlerde de büyük ivme kazanır.
Bu süreçte, Sovyet revizyonizmin etkisi altında
olan Cezayir Komünist Partisinin durumu ise bir
ibret vesikasıdır. Onlar sömürge ve yeni-sömürge
gerçeğinden kopuk bir tarzda Lenin’in emperyalist
ülkeler için yaptığı milli kriz tarifinin Cezayir’de
gerçekleşmesini beklediler. Ülkede gerilla savaşını
yükseltenleri maceracı ve nesnel koşullar olgunlaşmadığı
halde silahla sarılanlar olarak görüyorlardı...
Nesnel koşulların olgunlaşmasını bekliyorlardı.
Onlar beklerken devrimci ulusalcı küçük burjuva
FLN elde silah kurtuluş mücadelesine girişmiş
ve giderek tüm Cezayir halkını etrafında toplamıştır.
Bu tabloyu daha sonra Cezayir Komünist Partisi
genel sekreteri de itiraf eder, ancak iş işten
geçmiştir...
FLN, 1958 yılının Eylül ayında Mısır’ın başkenti
Kahire’de “Geçici Cezayir Hükümeti”ni ilan etmiştir.
Bu ilan dünyanın ezilen halklarına moral olmuştur.
Fransız halkı da Cezayir’i destekleyenler ve desteklemeyenler
diye ikiye bölünmüştür.
1958’de Fransa’da cumhurbaşkanı seçilen General
De Guelle bu savaşı devam ettirmenin, Fransa’yı
tarihinin en büyük hezimetine doğru sürüklediğini
görmüş ve işler daha da kötüye gitmeden Cezayir’den
çekilme kararı almıştır. Tarihe Evian Anlaşmaları
olarak geçen görüşmelerde 19 Mart 1962’de Fransa
ve FLN ateşkes ilan etmiş. Bununla Fransız egemenliği
sona ermiştir. Kurtuluş mücadelesinde sekiz yıl
içinde bir buçuk milyon Cezayirli yaşamını yitirmiştir.
Bedel bu denli ağırdır, ama kazanan nüfusu on
milyonu biraz aşan Cezayir halkı olmuştur. (Ve
tabii bir not olarak eklemek gerekli: Cezayir
konusunda Fransa’yı desteklemiş çok az sayıdaki
devletten biri TC’dir.)
FLN önderliğinde hazırlanan bir programla, toprak
reformu, bankaların, madenlerin ve ulaşımın millileştirilmesi,
okur-yazar oranının artırılması üzerinde durulması
kararları alınmıştır. 25 Eylül 1962’de Cezayir
Demokratik Halk Cumhuriyeti ilan edilmiş, 1963’de
yeni anayasa kabul edilmiştir. Ben Bella devlet
başkanıdır artık.
Cezayir tüm 60’lı ve 70’li yıllar boyunca Afrika’daki
bütün ulusal kurtuluş mücadelelerinin ilham kaynağı
ve merkezi üssü oldu. Tüm kurtuluş mücadeleleri
Cezayir’den siyasi, askeri ve maddi destek gördü...
Che, Kongo kurtuluş mücadelesine katılmaya giderken
Afrika’daki ana destek üssü yine Cezayirdir.
FLN’nin marksist formasyona sahip olmaması, Cezayir
tarihinde önemli dönüm noktalarından biridir.
Sosyalizme yönelememiş bir rota, emperyalizme
her zaman açık kapı bırakmış ve bu onun zayıf
taraf olmuştur. Ama sonuç ne olursa olsun Cezayir
halkının gösterdiği büyük kurtuluş iradesi, bütün
diğer halkların önünde muazzam bir örnek olarak
durmaktadır.
|