Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

34. Sayı - Ekim 2005

Afrika kıtasının insanlık tarihinde farklı bir yeri vardır. Herhangi bir Afrika ülkesinin bahsi geçse, insanların kalbi biraz farklı atar. Çünkü, buradan dünyaya yayılan görüntü uzun bir süredir, açlık ve yoksulluk olmuştur. Bir deri bir kemik kalmış insanların fotoğraf kareleri yürek burkar. Koskoca bir kıta yıllardır açlık ve ölümlerle boğuşmaktadır. Ve bu gerçeklik çoğu zaman sadece safça ve yararsız, hatta zararlı bir hümanizme yol açar.
Emperyalizm kıtayı deyim yerindeyse dünyanın en kötü gecekondu mahallesine dönüştürmüştür. Bu yüzdendir ki, her yıl toplanan herhangi bir emperyalist zirveden mutlaka bu kıtaya dair “çözüm” çıkar. Ama bu çözümler hiçbir zaman gerçek değildir. Olamaz da, çünkü, emperyalizmin kendisi başlı başına çözümsüzlük üreticisi, insanlığın baş belasıdır. Afrika’ya da tarihin her döneminde sömürü ve kâr alanı olarak bakmıştır.
Bu gözle bakılan ülkelerden birisi de Cezayir’dir. Kuzeyinde Akdeniz, kuzeydoğusunda Tunus, doğusunda Libya, güneyinde Nijer ve Mali, güneybatısında Moritanya, batıda ise Fas ile çevrili olan Cezayir, 2.381.741 kilometrekarelik yüzölçümü ile Sudan’dan sonra ikinci büyük Afrika ülkesidir. Cezayir’in tarihine baktığımızda, en eski halk olarak Berberileri görürüz. Cezayir’e ilk gelen Fenikeliler, Cezayir kıyılarında liman ve iskeleler kurmuşlardır. M. Ö. 814-813 yıllarında Kartacalılar Cezayir’de söz sahibi olmuşlar ve Cezayir’i önemli kıyı kentlerinden biri haline getirmişlerdir. Ülke bundan sonra Romalıların işgaline uğramış ve uzun yıllar bu işgal sürmüştür. Cezayir’de Hıristiyanlık bu süre içinde gelişmiştir. 710-720 yılında ise Cezayir daha farklı bir kültüre boyun eğmiştir. İslamiyet bu tarihten itibaren ülkeyi işgal ederek, Cezayir’i Müslümanlaştırmaya başlamıştır.
Cezayir, 300 yıl Osmanlı tarafından işgal edilmiş ve sömürge olarak yönetilmiştir. 1830’da ise Fransa Cezayir’i işgal ederek sömürge haline getirmiştir.
Cezayir halkının hiçbir zaman kabul etmeyeceği Fransız işgali, yüzyıldan fazla sürmüştür. İşgalin ilk politikalarından biri Arapça konuşmayı ve eğitimi, seyahat etmeyi yasaklamak olmuştur. Ekonomik olarak Fransa’ya bağlanan Cezayir, buğday ihracatını durdurmuş, Fransa’dan tahıl ithal etmeye başlamıştır. Bu süreçte Fransa’ya karşı örgütlenmeler şiddetle, sürgünlerle bastırılırken, bazıları da yetersiz önderlikler yüzünden sönüp gitmiştir. 1931 yılında Şeyh Abdülhamit Ben Badis önderliğinde “Ulema Birliği” kurulmuştur. Ulema Birliği’nin Cezayir’de Fransız sömürgeciliğine karşı tek sloganı “Dinim İslam, Dilim Arapça, Vatanım Cezayir”dir. Ulema Birliği, Cezayir’de emperyalizme karşı direnişte hareketlilik yaratmıştır ve Fransa’dan da bu direnişe ses gelmiştir. Fransa’da Cezayir’li işçiler tarafından kurulan Etoile Nord Africaine (Kuzey Afrika Yıldızı), Messali Hac önderliğinde gelişmiştir.
Bu dönemde ülkede Fransız Komünist Partisi’nin desteği ile Cezayir Komünist Partisi kurulmuştur. Ancak Komünist Partinin de fazla bir etkinliği olmamıştır. (Küçük bir not düşersek, Fransız Komünist Partisi de, Cezayir’in bağımsızlığına karşı bir politikayı benimsemiştir. Cezayir’de Komünist Partisi’nin destek görmemesinde bunun payı vardır.)
1936 yılında Fransa’da kurulan anti-faşist Halk Cephesi, Cezayir’e örgütlenme hakkı tanımıştır. 1937 yılında ise Kuzey Afrika Yıldızı, yine Messali Hac önderliğinde kurulan Cezayir Halk Partisi’ne dönüşmüştür. Diğer taraftan ise, Ferhad Abbas önderliğinde kurulan Cezayir Halk Birliği de bu dönemde oluşturulan örgütlenmelerden biridir.
Bu arada Nazilerin dünyada estirdiği faşizm rüzgarı, Cezayir topraklarına kadar ulaşır. Cezayirliler tutuklanarak toplama kamplarına konulup, katledilir. 1942 yılında Nazi işgali son bulduktan sonra, 1943’te Ferhad Abbas önderliğinde bir grup Cezayir’de Fransız işgalinin sona ermesi, demokratik bir anayasa hazırlanması ve siyasi tutukluların serbest bırakılmasını içeren talepleri açıklar. Buna karşın 8 Mayıs 1945’te yaşananlar tam bir katliamdır. Setif kentinde, savaşın bitişini kutlayan halk, Cezayir bayrağı açtığında, Fransızlar kitleye saldırır; Cezayir halkı da karşılık verir ve yüz kadar Fransız ölür. Buna karşın Fransızların katliamı korkunçtur. Setif Katliamında 45 bin Cezayirli öldürülmüştür.
1945’den sonra ekonomik yağma daha da artmıştır. Cezayir’in demir cevheri ve kömür yatakları, Fransızlar tarafından kullanılırken, 1948 yılında Marshall yardımı anlaşması ile ABD de Cezayir’de petrol işletmeye başlamıştır.
Bu süreçte Messali Hac önderliğindeki Demokratik Özgürlüklerin Zaferi Hareketi (MTLD) köylüler içinde örgütlenmektedir. İşgale karşı silahlı mücadele başlar; ancak, kısa süre sonra MTLD içinde ayrışma yaşanır ve Özel Örgüt (OS) kurulur. 1954’te silahlı mücadele artık daha başka bir şekle bürünür. OS, Birlik ve Eylem Devrimci Komiteyi (CRUA) kurarak, Cezayir’de altı bölgede ayaklanma için hazırlıklar yapar. 1 Kasım 1954’te halk silahlı ayaklanmaya çağırılır. 1954 Haziran ayında kurulan Cezayir İşçi Sendikaları Genel Federasyonu, Fransa’nın Vietnam’a karşı sürdürdüğü emperyalist politikalara karşı eylemler örgütler. Liman, işçileri Vietnam’a silah sevk eden gemilere yükleme yapmayı reddeder.
Tam da bu dönemde 1 Kasım 1954’te Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) ve silahlı kolu olarak Ulusal Kurtuluş Ordusu (ALN) kurulur. FLN esas olarak küçük ve orta burjuvazinin ulusalcı bağımsızlıkçı örgütlenmesi olarak doğmuştur. Sosyalist ülkelerin Cezayir ulusal kurtuluş mücadelesine desteği ve o dönem sosyalizmin ezilen halk arasındaki büyük popülaritesi FLN’de de yankısını bulmuştur. FLN programında bulanık bir sosyalizm vurgusu da vardır. Fakat FLN’nin çizgisini belirleyen devrimci bir küçük burjuva ulusalcılığıdır.
FLN, Cezayir’de gün geçtikçe büyür. ALN içinde 1954’te 3 bin gerilla varken 1956’da 40 bin, 1957’de 50 bin, 1958’de 100 bine kadar yükselir. Fransa da Cezayir’deki asker sayısını artırır. Savaş esas olarak kır eksenlidir. Fransızlar kırlardaki gerilla savaşını durdurmak için büyük bir vahşet uygular. Binlerce köy yakılır yıkılır. 1955 yılının son aylarına doğru, Fransızlar kamplar (ABD’lilerin Vietnam’da kurduğu Stratejik Köylerin benzeri) kurmaya başlar. Köyleri yakılanlar buralara yerleştirilir. 2 milyon insana kadar çıkar burada yaşayan Cezayirlilerin sayısı. Ancak bu vahşet Cezayirlilerin mücadelesini durduramaz. Tam tersine gerilla savaşı her geçen gün büyür, şehirlerde de büyük ivme kazanır.
Bu süreçte, Sovyet revizyonizmin etkisi altında olan Cezayir Komünist Partisinin durumu ise bir ibret vesikasıdır. Onlar sömürge ve yeni-sömürge gerçeğinden kopuk bir tarzda Lenin’in emperyalist ülkeler için yaptığı milli kriz tarifinin Cezayir’de gerçekleşmesini beklediler. Ülkede gerilla savaşını yükseltenleri maceracı ve nesnel koşullar olgunlaşmadığı halde silahla sarılanlar olarak görüyorlardı... Nesnel koşulların olgunlaşmasını bekliyorlardı. Onlar beklerken devrimci ulusalcı küçük burjuva FLN elde silah kurtuluş mücadelesine girişmiş ve giderek tüm Cezayir halkını etrafında toplamıştır. Bu tabloyu daha sonra Cezayir Komünist Partisi genel sekreteri de itiraf eder, ancak iş işten geçmiştir...
FLN, 1958 yılının Eylül ayında Mısır’ın başkenti Kahire’de “Geçici Cezayir Hükümeti”ni ilan etmiştir. Bu ilan dünyanın ezilen halklarına moral olmuştur. Fransız halkı da Cezayir’i destekleyenler ve desteklemeyenler diye ikiye bölünmüştür.
1958’de Fransa’da cumhurbaşkanı seçilen General De Guelle bu savaşı devam ettirmenin, Fransa’yı tarihinin en büyük hezimetine doğru sürüklediğini görmüş ve işler daha da kötüye gitmeden Cezayir’den çekilme kararı almıştır. Tarihe Evian Anlaşmaları olarak geçen görüşmelerde 19 Mart 1962’de Fransa ve FLN ateşkes ilan etmiş. Bununla Fransız egemenliği sona ermiştir. Kurtuluş mücadelesinde sekiz yıl içinde bir buçuk milyon Cezayirli yaşamını yitirmiştir. Bedel bu denli ağırdır, ama kazanan nüfusu on milyonu biraz aşan Cezayir halkı olmuştur. (Ve tabii bir not olarak eklemek gerekli: Cezayir konusunda Fransa’yı desteklemiş çok az sayıdaki devletten biri TC’dir.)
FLN önderliğinde hazırlanan bir programla, toprak reformu, bankaların, madenlerin ve ulaşımın millileştirilmesi, okur-yazar oranının artırılması üzerinde durulması kararları alınmıştır. 25 Eylül 1962’de Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti ilan edilmiş, 1963’de yeni anayasa kabul edilmiştir. Ben Bella devlet başkanıdır artık.
Cezayir tüm 60’lı ve 70’li yıllar boyunca Afrika’daki bütün ulusal kurtuluş mücadelelerinin ilham kaynağı ve merkezi üssü oldu. Tüm kurtuluş mücadeleleri Cezayir’den siyasi, askeri ve maddi destek gördü... Che, Kongo kurtuluş mücadelesine katılmaya giderken Afrika’daki ana destek üssü yine Cezayirdir.
FLN’nin marksist formasyona sahip olmaması, Cezayir tarihinde önemli dönüm noktalarından biridir. Sosyalizme yönelememiş bir rota, emperyalizme her zaman açık kapı bırakmış ve bu onun zayıf taraf olmuştur. Ama sonuç ne olursa olsun Cezayir halkının gösterdiği büyük kurtuluş iradesi, bütün diğer halkların önünde muazzam bir örnek olarak durmaktadır.

 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Devrimci Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Nurtepe Mah. Cemre Sk. No: 2 Kağıthane-İstanbul