Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

34. Sayı - Ekim 2005

Bu ülkede garip bir ukalalık türü vardır. Ne zaman kötü, olumsuz bir şeyden söz edilse, mutlaka biri şöyle bir laf etmeden duramaz: “Bütün bunlar eğitim eksikliğinden kaynaklanıyor!” Biri yere çöp atsa, biri hırsızlık yapsa... yanıt değişmez. Hatta polis göstericileri yerlerde sürükleyip kolunu bacağını kırsa yine sebep aynıdır: “Eğitim eksikliği!”
Burada polis de eylemci de eğitimsizdir ve eğitilmesi gereken kişilerdir. Oysa yıllardır bizim eylemlerimize saldıran polisler eğitmlidirler. Polise eyleme saldırması için emir yağdıran faşist komiserler de eğitimlidirler. Bu ülkenin 200 milyar dolarını çalanlara gözlerini kapayanlar ve tüm adeletsizliğin sebebi olan devlet aygıtının yöneticileri de, asalak oligarşinin üyeleri de en azından üniversite eğitimi almışlardır.
Nereden bakılırsa bakılsın iki yüzlülük, sahtekârlık! Hepimizle, bütün emekçilerle pervasızca alay ediyorlar!
Devlet İstatistik Enstitüsü’nün (DİE) geçenlerde açıkladığı rakamlara göre Türkiye’nin en zengin %20’lik kesiminin aylık ortalama eğitim harcaması 68,1 ytl iken en yoksul %20’lik kesimin aylık eğitim harcamasının 50 kuruştur. Yani en üstteki kaymak tabaka en alttaki yoksullardan tam 136 kat fazla harcama yapıyor eğitime! Düşünün ki aynı gün, aynı saatte, aynı ülkede iki çocuk doğuyor, büyüyüp okul çağına geldiğinde biri, diğerinden 136 kat yukarıda duruyor; bu bir yarışsa eğer 136 metre önden başlıyor koşmaya!
İstatistik kurumları ya da sendikalar her zaman rakamlar yayınlarlar gerçi ama hiçbiri bu kadar çarpıcı değildir. Örneğin temel gıda maddelerine ya da eğlenceye ayrılan paralar da birbirinden uçurumlarla ayrılır evet, ama iki çocuğun hayata başlamasıyla ilgili hiçbir rakam ikilisi bu denli korkunç değildir.
Bu, aslında genel kamusal haklarımızın, özel olarak da eğitim hakkımızın hangi andan itibaren şekillenmeye başladığının bir pratiğidir. Bu yüzden, okullardaki rezaletler artık şaşırtmıyor kimseyi. Örneğin İstanbul’un Gazi mahallesindeki bir ilkokulda “katkı payı”nı ödeyenlerle ödemeyenleri birbirinden ayırıp ödeyenleri “iyi” sınıflara, ödemeyeni “kötü” sınıflara koymak, bu sistem içinde normal bir manzara oluyor. Bütün bunlar İstanbul’la da sınırlı değil üstelik. Bir yanda en lüks özel okulların şanslı örencileri varken diğer yanda, Kürdistan’da öğretmen olmadığı için 5, sınıf öğrencilerinin daha alt sınıflara ders vermesi kimi şaşırtıyor?
Saflar netleşmiş, hiyerarşi oluşmuş! Asalak zenginler kendi çocuklarının alt tabaka çocuklarıyla bir araya gelmesini bile istemiyor artık!
Bu gün Eğitim-Sen’in açıklamalarıyla, devlet aygıtının kurumlarının yaptığı araştırmalarıyla ortaya konulan gerçek şudur: Türkiye ve Kürdistan’da en büyük uçurum eğitimdedir!... Bu çocuklarımızı sevmediğimizden değil, onların bize bu yaşamı layık görmesinden kaynaklanan sınıfsal bir sorundur. Eğitim hakkımız daha ilköğretim sıralarında bizden alınmaktadır, sınıf ayrımcılığı yapılmaktadır. İlköğretim sıralarında öğrencilere öğretilen şarkılarda, öğrencilere anne, baba gibi tanıtılan öğretmenler ve yöneticiler de bu suça ortak olmaktadırlar. Daha dün “katkı parası” veremediği için okulun çatısını aktarmayı kabul eden babanın çatıdan düşmesi ve ölmesi, eğitimdeki faşist yönetici kadroların ve bunlara duyarsız kalan, sus pus olan öğretmenlerin cinayetidir.
Ve sonra utanmadan, kendi asalaklıklarını gizlemek için “haydi kızlar okula” kampanyaları başlatıyorlar. Emirler yağdırıp parasız kitap ve defter dağıtıyorlar. Türkiye ve Kürdistan’da yaşayan öğrencilere çok çok cüzi miktarlarda olan bursları büyük reklamlar yaptıkları programlarda kendi elleriyle veriyorlar. Onları medya ordusu eşliğinde bir günlüğüne, hatta bir kaç saatliğine saraylarına alıyorlar. Kendi krallıklarının tırnak parçası kadar olan kısmıyla maddi yardımlar yaparak sorun çözücü, iyi niyetli papazlar oluyorlar. Oysa bu programlar için yaptıkları reklamlar bile yoksullarımıza verdikleri yardımlardan daha fazladır. Burada dertleri ne kızlarımızı okutmak, ne de okuma hırsıyla dolu yoksul çocuklarımıza yardım etmektir. Amaç kendi servetlerine zarar veremeyecek kadar olan küçük harcamalarla kendi imparatorluklarını korumaktır. Sadece büyüyen öfkemizi başka alanlara kaydırmak istiyorlar. Yaşadığımız sorunları sebeplerinden uzaklaştırarak o yıkılmazmış gibi görünen imparatorluklarını korumak istiyorlar.

Evet “Eğitim Şart”
Evet “eğitim şart” ama ikiyüzlü bir “eğitim şart” değil. Biz anne ve babalarımızın okulun açılmasına bir hafta kalınca cehennem azabı yaşadıkları bir eğitim istemiyoruz. Biz koyun değiliz. Ne anne ve babalar olarak çocuklarımıza çoban istiyoruz, ne de öğrenciler olarak sizin için iyi giyimli üst düzey yönetici olarak asalak çocuklarınıza koyun olmak istiyoruz. Ne uzaklarda tanımadığımız bir insandan farklı bir eğitim almak istiyoruz, ne de sizin ayrımcılık yaratan, sözde eğitim kurumu dediğiniz soyguncu yetiştiren kolejlerinize katlanmak istiyoruz. Şimdi katlanıyorsak eğer, güneşin doğuşunu bu ülkede izleme şansınızın olduğu günlerin tadını çıkarın. Yaptırdığınız o koskocaman plazaların camlarından biraz daha ağzınızın suyunu akıtarak bakın ve bizleri düşünmeden tatlı tatlı hayaller kurun, projeler yapın. Okullarımızı kapatın, kondularımıza kolluk kuvvetlerinizle, dizginsiz bir sınıf kiniyle saldırın.
Biz, medya tekellerinizde damgaladığınız “kandırılmış öğrenciler” ya da “provakatörler” değiliz. Bizler haklarını bilen devrimci-demokrat-yurtsever öğrencileriz. Bizler layık gördüğünüz eğitimin öğrencileri olarak, okuyabilmek için lüks mağazalarınızda çalışanlarız. Bizler fabrikalarınızda sendikasız, sigortasız çalışmak için koşanların çocuklarıyız. Evet, köhnemiş düzeninizi yıkmak istiyoruz ve yıkacağız. Bize layık gördüğünüz sisteminizi de, sizi de alaşağı edip parasız-bilimsel-demokratik-anadilde eğitim hakkımızı alacağız.
Ya sizin hayatın her alanındaki barbarlığınız ya da sosyalizm.
Biz köhnemiş olandan, eskiden yana değil yüzünü emekçi halklara dönmüş, emekçi çocuklarına dönmüş, emeğe dönmüş, öğrencilere dönmüş, hayatın her alanını yaratan işçilere dönmüş sosyalizmden yanayız. Ayaklarımızı yere basarak ilerliyoruz, işçi ve emekçi çocukları olarak emekten yana bir dünya kurmak için, eğitim hakkımızı almak için geliyoruz....

.


 

 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Devrimci Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Nurtepe Mah. Cemre Sk. No: 2 Kağıthane-İstanbul