(Bu röportaj Gültepe halkıyla kondularına
yapılan saldırıdan bir gün önce yapılmıştır.)
Hiç de öyle bildik bir mahalle girişine benzemeyen,
bir görüntünün girişinden bakıyorsunuz sokağa.
Az ötede çocukların yıkıntılarda nasıl birbirleriyle
oynadıklarını görüyorsunuz.
Yıkılmış bir duvarın harabesinde oynuyor aslında
çocuklar. Bir teyze yıkıntılar arasında molozlar
eşyalara tamamen zarar vermesin diye geriye kalanları
toplamaya çalışıyor. Beş kişilik aile hâlâ orada
yaşıyor; ama şimdi evlerinin bir duvarı yok!
“Gecekondu
direnişineTMMOB desteği”
Güzeltepe'de evleri yıkılan, gecekonducu kiracılara
TMMOB destek verdi.
Kentsel dönüşüm çerçevesinde evleri yıkılan,
otobüs duraklarını direniş mevzisi ve barınak
yapan kiracıların direnişine TMMOB destek
verdi. 08 Eylül 2005 Perşembe günü TMMOB temsilcisi
ve evleri yıkılan ailelerin temsilcilerinin
soruna çözüm aramak için İstanbul Büyükşehir
Belediyesi'yle yaptıkları görüşmede yine netice
alamadılar. Görüşmeden sonra konducular adına
basın açıklaması yapan TMMOB temsilcisi Meftün
Gürdallar söze "belediyenin ne kadar
acımasız olduğunun farkında mısınız"
diyerek başladı. Aynı zamanda İBB'nin yaptığı
"kenti hiç bu kadar renkli gördünüz mü"
reklam harcamalarının çok azını bu insanların
sorunu için harcamış olsa ortada sorunun kalmayacağını
belirtti. Tüm bu duyarsızlıklardan dolayı
bu haklı davayı TMMOB olarak sonuna kadar
destekleyeceklerini belirtip, ilerleyen günlerde
de gecekonducuların direniş mevzisi olan Güzeltepe'deki
durak konduları ziyaret edeceklerini belirterek
basın açıklamasına son verdi. |
Fotoğraf makinesini çıkardığım anda çocuklar
yukarılardan inmeye başlıyor… ”Kim bunlar” diye
düşünmüyorlar. Bizleri tanıyorlar artık. Büyükler
iniyor sonra. Yanımızda mahalle halkının temsilcisi
Cemil Atmaca ile ilerlerken makinayı gören anlatıyor.
Dört bir yandan büyük hırsla kollarımdan çekerek
yıkılan evlerinin fotoğraflarını çekmemi istiyorlar.
Hiçbirini kırmamaya çalışarak yaşamak için hiç
uygun olmayan evlerinin yıkılmış duvarlarını ve
kucağında çocuklarıyla anaların fotoğraflarını
çekiyorum.
Gültepe’de İlk Saldırı: Halk Evlerini Ateşe Verdi!
Gültepe’de yıkım saldırısı
gecikmedi. 6 Eylül günü sabahı ropörtajda
sözü edilen Yahya Kemal Mahallesi'ndeki
2 sokakta bulunan evlerden 60'ı hakkındaki
yıkım kararı alan belediye ekipleri, polisle
birlikte bölgeye geldi. Burada halkın direnişiyle
karşılaşan ekipler, evlerden ancak 3'ünü
yıkabildi. Bu sırada bazı konducular kendi
evlerini ateşe verdiler. 8 evde çıkan yangınlar
itfaiye tarafından söndürülürken, olayda
yaralanan olmadı. Polis, bazı kişileri gözaltına
aldı. Olayın ardından yıkım ertelendi.
|
Neo-Naziler Evlerimize Çarpı İşaretleri Koyuyorlar...
“Gültepe’de olan nedir?” diye soruyorum. Tüm içtenliği
ve öfkesiyle anlatıyor bir mahalleli “Burada insanlara
belediye tarafından evlerinizi yıkacaksınız diye
bir baskı yapılıyor. Bizden habersiz gelip evlerimize
kırmızı boyalarla çarpılar koyuyorlar. Biliyorsunuz
bu çarpılar 1945’lerde naziler tarafından Yahudilere
yapılıyordu. Ve aynı gece o Yahudiler öldürülüyordu”
diyor bir mahalleli.
Bir arkadaşımız birden bu işaretlemelerin maraş
katliamında da yapıldığını söyleyince, arkadan
bir mahalleli “Evet aynı olay şu an için burada
uygulanmakta. Evlerimizi yıkmaya çalıştıkları
yetmiyormuş gibi bize herhangi bir şekilde yer
de gösterilmiyor. Her hangi bir hak talebinden
de bahsedilmiyor. Bize sadece buraları yıkıp gideceksiniz
deniliyor. Peki biz nereye gidelim.” diye cevap
veriyor.
“Peki çarpı koyduktan sonra hiç geldiler mi yıkıma?”
Öfkeli bir konuşmayla “Buraya bu gün sabah gelip
kırmızı boyalarla çarpıları koydular” diyor bir
mahalleli.. “Eğer aldığımız duyumlar yanlış değilse,
yarın da yıkım için gelecekler” diye de ekliyor.
Sonra, “sabah buraya belediye başkanı geldiğinde
bize karşı politikasını biraz değiştirirerek,
dedi ki “bu evlerin yola doğru kayan taraflarını
yıkın. Kömürlükleri yıkın. Bir yetkili göndereceğiz
o bakacak. Eğer bizim dediklerimizi yaparsanız
gerisi tamam diye konuştu” diyor şaşkınlığını
gizleyemeyerek.
İşaretliler ne olacak peki? “Burada şu an için
işaretli olan 15-20 ev bulunmakta” diyor temsilci.
“Bu evlerin çoğunda dokuz - on tane insan yaşamakta.
Bunları bildiği halde “ben buraları yıkacağım”
diyor. Evet yıkacak ve geride kalanlara bakmadan
çekip gidecek buradan belediye. Seçim zamanında
insanlara verdiği sözü tutmayanlar, gelecek seçimleri
unutmasınlar.” diyor.
Okmeydanı
Halkı: “Haklı Olan Kazanacak!”
(Okmeydanı Halk Komitesi’ndan
S.)
“Okmeydanı olarak biz yıkımlara karşı genel
olarak hep burada yaptığımız komisyon toplantımızı
13 Eylül Salı günü Okmeydanı Dörtyol'da
yapacağız. Bir imza kampanyası başlattık.
Herkesi duyarlı olmaya çağırıyoruz. Aynı
zamanda Şişli bölgesine de bağlı olan Okmeydanı'nda
imza kampanyası başlattık. Çünkü zamanla
sıra o bölgeye de gelecek.
Biz Beyoğlu Belediyesi’nin meclis toplantısına
da katılmayı düşünüyoruz. Beyoğlu Belediye
meclisinin de bu konuda dikkatini çekmeyi
düşünüyoruz.
Bunların dışında siyasilerden talep görüyoruz.
Sorunlarımıza yardımcı olacaklarını söylüyorlar.
Biz de onlardan yararlanmayı düşünüyoruz.
Bu konuda da siyasi partilerden meclis üyelerine
sorunlarımızı iletmelerini istiyoruz. Ama
asıl amacımız komisyonumuzu güçlendirmek;
burada var olan tüm insanların tabii ki
siyasal düşünceleri var ancak biz daha çok
halktan insanların daha fazla komisyonlarımızda
yer almasını istiyoruz.
Belediyeninse görsel olarak mitinge dönüşen
basın açıklamamızdan sonra, yıkımları en
azından şu an için durdurduğunu biliyoruz.
Bu yıkılmayacak anlamına da gelmiyor. Büyük
bir ihtimalle tapularımızın da verileceğine
ben gerçekten inanıyorum. Ama bunu bir seçim
malzemesi yapacaklardır.
Okmeydanı'nda komisyon çalışmaları her hafta
düzenli toplantılar başta olmak üzere devam
ediyor. Gerçekleştirdiğimiz o mitingden
sonra ise biz insanları devamlı sokağa dökmek
istemiyoruz. Bu konuyu etki-tepki meselesi
üzerinden algılıyoruz. Karşımızda ki insanlar
nasıl bir adım atarlarsa bizde onların attıkları
adımları değerlendiriyoruz. Halk da komisyonu
kanıksamış durumda. Bu açıdan komisyona
daha fazla halktan insanlar katılmalı. Belki
yıkımlar bir, iki, üç yıl ertelenebilir
ya da parça parça yıkmayı planlayabilirler.
Onlar satrancın başındalar ve diğer ucunda
da biz oturuyoruz. Zeki olan kazanacaktır.
Eğer haklı olanın da kazanması gerekiyorsa
"Halk" kazanacaktır.
|
Evlerimizi Yıkmayacağız, Yıktırmayacağız...
“Peki siz evlerinizi kendiniz mi yıkacaksınız?”
diye sorduğumuzda, yılların yükünü çekmiş torun
sahibi bir kadın “Hayır biz evlerimizi kendimiz
yıkmak istemiyoruz. Buradaki hiçbir insan kendi
evini, kendi yıkmak istemiyor.” Ve devam ediyor
“Benim altı-yedi tane çocuğum var. Evi yıkacak
olursam nereye gideceğim. Nasıl yaşayacağım. Yıkımın
kesinleşmesinden beri ev arıyoruz. Bir milyar
lira depozito, üç yüz elli milyon lirada kira
istiyorlar. Biz bunları nasıl ödeyeceğiz. Biz
günlük geçimimizi kağıt toplayarak sağlıyoruz.
Burada neredeyse her ailede bir hasta var. Bunlar
hiç mi duyulmak istenmiyor? Bu insanlar nasıl
yaşayacaklar?” yanıtıyla aslında bize günlük hayatlarını
ve yaşamlarını özetliyor Gültepe’li romanların....
Kadının yaptığı konuşmaya ekleme yapan bir mahalleli
ise “Buranın yakınlarında daha önce bir yıkım
yapmışlardı. Orası belki bir nevi anlaşılabilirdi.
Çünkü evlerin olduğu yerlerden bir yol geçmekteydi
ve evler o yol planının üzerine kuruluydu.” diyor
ve eklemeye devam ediyor “Ama burada farklı bir
şeyler var. Sadece işaretli olanları yıkacağını
söylüyor. Ama bu mantıklı değil. Zaten dar olan
sokaklardan dozeri geçirsen bile, mahallenin arasında,
üç evin ortasındaki bir evi yıkacaksın, geriye
kalan yanlardaki iki tane eve dokunmayacaksın.
Yıkınca ne yapmayı düşünüyorsun peki o arayı.
Bu tamamen biz Romanları bölmeye yönelik bir girişim.
Bu mahalleye en baştaki evden itibaren yıkarak
gelmediğin sürece iş makinalarını sokamazsınız.
Şimdi siz oradan geldiniz ve yolu gördünüz. Sizce
girer mi?” diye aslında yanıtı gayet net olan
bir soru yöneltiyor bize.
“Peki burada tapusu olanlar var mı?” diye sorduğumuzda
“burada tapulu 22 tane ev var şu an” diyor bir
ses. “Buraları yer göstererek yıkacağını söylüyor.
Ama bu evler şöyle; bir evin tapu tahsisi var,
diğerinin yok. Olmayanı yıkacak yanındakini bırakacak.
En komik tarafı ne bir tebliğat göndermek ne de
bir şey. Sadece gelip yıkacağız” diye de ekliyor.
“Diğer bir deyişle size bir yer göstermeden sokakta
mı kalmanızı istiyorlar?” dediğimiz de, “hem bunu
söylüyor, hem buraları peşkeş çekmek için gerekli
ortamı sağlıyor. Burayı parçalayıp satacaklar.”
diyor bir mahalleli daha....
Bayramtepe: Şimdilik
Durgun Ama Tehlike Sürüyor...
(Bayramtepe Mahallesi Halk
Komitesi’ndan B.)
Bayramtepe'ye Küçükçekmece Belediye'sinden
baştan 48 tane yıkım tebligatları geldi.
Bu tebligatlarda ailelere 15 gün süreler
verildi. Bu süreden sonra evlerinizi boşaltın,
biz buraları yıkacağız diye. Biz tabi sürenin
dolduğu son iş günü 8 Temmuz Cuma günü mahalleli
olarak ortalama 200 kişilik katılımla bir
basın açıklaması yaptık.
Burada belediye başkanı aşağılar ya da kovar
gibi bir davranışta bulundu. Karşısında
basın açıklaması yapan kitle tutarlı davranışlar
sergileyince, yumuşamaya başladı. Basın
açıklaması yapanlara ise "sizi kışkırtıyorlar,
evleriniz yıkılmayacak" şeklinde ibareler
kullandı belediye başkanı. Komisyona ise
"ben sizi ararım" şeklinde baştan
savma bir davranışta bulundu. O gün bir
sıkıştırmayla belediye başkanından bir randevu
aldık ve görüştük.
Tüm bunlarla beraber 10 Temmuz Pazar akşamı
geceden barikatlar kuruldu. Oraya geldiklerinde
ya da gelmediklerinde birileri bunu onlara
ulaştırsın diye simgesel de olsa devrimci
çevrelerle birlikte barikatlar hazırlandı.
Barikatı kurduktan sonra sabaha kadar bekledik.
Hazırlıklarımızı yaptık. 11 Temmuz Pazartesi
günü öğleye doğru polisler bir-iki gelmeye
başladılar.
Öncelikle "kaldırın barikatları"
diyerek durumu gözlemlemeye çalıştılar.
Daha sonra çevik kuvveti çağırdılar. Çevik
kuvvetin amiri barikatların kurulduğu yere
geldi ve heyeti, komisyonu muhatap alarak
bir görüşme yaptı. Emniyet müdürü belediye
başkanıyla da diyalog kurup randevu aldı.
Burada çevik kuvvetin gelmesiyle barikatlar
kaldırılmadı. Sonra bize gelip barikatları
kaldırın uyarısı yaptılar. Heyet de "siz
mahalleden çevik kuvvet olarak çekilin,
bizde eş zamanlı olarak barikatları kaldıracağız"
dedi. Çevik kuvvetin geriye çekilmesiyle
eş zamanlı olarak barikatlar kaldırılmaya
başlandı.
Alınan randevu içinse belediye başkanı "her
evden birer kişi getirin biz konuşuruz"
şeklinde bir talepte bulundu ve 48 haneden
birer kişi gitti. Yani içerden çözmek, satın
almak politikaları anlamında bir uygulama
yaptılar. Oraya giden ailelere belediye
başkanı "iş isteyen var mı?",
"yardım isteyen var mı?" gibi
bir sorularla çıkmış karşılarına. Orada
iş isteyenler ve yardım isteyenler çıkmış.
Bu kandırılmaya hazır bir tablo çizdi tabii.
Biz orada komisyon sözcülerinin konuşmama
kararlarını eleştirdik. Heyetin başlarken
ve biterken konuşması gerektiğini söyledik.
Tabii ki herkes konuşabilir ama heyet sözcüleri
konuşmaları derleyen ve toplayan olmalıdır
diye eleştirdik.
Şu an içinse mahallede bir yıl yıkılmayacak
denildiği için bir rehavet var. Neredeyse
hiç bir şey yapılmıyor. Bu komisyon ya da
komite çalışmaları için de geçerli. Çalışmalar
durmuş bir vaziyette. Zaten yaz sezonunun
ve belediyeyle yapılan son görüşmeden sonra
ancak tekrar bir yıkıma gelirlerse atmosfer
ısınabilir, hareketlenme olabilir. Yani
genel olarak Bayramtepe'de bir hareketlilik
yok. Tam tersine olumsuz anlamda bir sessizlik
var.
|
Daha Ustayız, Kavgada da Taş Atmada da...
“Peki yıkım sebebi olarak neyi gösteriyorlar?”
diyoruz.
Temsilci, “Buraya spor kompleksi yapmayı düşünüyorlar.
Herhangi bir yıkım sebepleri yok. Tek sebepleri
de bizim geçinmek için kağıtçılık yapmamız, plastik
toplamamızdır. “Sizin burada oturmak için ikametleriniz
yok” diyorlar. Biz de ikametlerimizi topladık.
Buraya 1946’da yerleştiğimize dair bilgiler veren
ikametler bunlar. Adnan Menderes zamanında alınmış
ikamet belgeleri ve analarımıza, babalarımıza
ait tapu tahsis belgelerimiz de var bizim. Ama
bize gönderilen yıkım belgesi sadece zabıtalara
ait bir iç yazışma. Yazışmada buranın spor sahası
olacağından bahsediliyor ama zaten buradan İSKİ’nin
hatları geçiyor diye bize dava açıldı. Buraları
hiçbir amaçla kullanamayacağımız mahkeme kararıyla
kesinleşti. Belediye ise İSKİ’nin arazisine bizim
küçücük evlerimiz davalık olduğunu bildiği halde
buraya spor sahası yapacağım diyor. İSKİ de spor
sahasını dava ediyor. Biz bunu anlamakta zorlanıyoruz.
Devletin iki kurumu birbirinden habersiz.” diye
şaşkınlıkla konuştuktan sonra yarın geleceklerini
tahmin ettiği kolluk kuvvetlerine seslenerek “Ama
şunu bilsinler yarın sabah geldiklerinde evlerimiz
yıkamayacaklar. Burada ki akrabalarımızın, bu
mahallede yaşayan insanlarımızın kağıt, plastik
topladıkları ve roman mahallesinde oturdukları
için evsiz kalmalarına izin vermeyeceğiz. Gelsinler
ve yıkım yapmaya çalışsınlar. Biz hayatın her
alanında yıkımlara sürekli uğradık. Onlardan daha
tücrübeliyiz. Kavgada da taş atmada da....” diyor
temsilci.
Aydos: “Tepkiyi Örgütlü
Güce Dönüştürmek İstiyoruz”
(Aydos Mahallesi Halk Komitesi’nden A.)
“Mahallemizde ister istemez bir hareketlilik
var. Yıkımın gündemde olduğu bir süreç ve
yeniden yıkımların olacağı konusunda bir bilgi
var. Bu konuda herkesin çok bir hazırlığı
yok, fakat bir tepkileri var. Bu süreçte Aydos'ta
olabilecek herşeye bir tepki ve tepkiyi ortaya
koyan bir kitle var. Yani mahallenin kendisi
tepkili. Şu an Aydos'ta önemli olan da budur.
Zaten Aydos direnişinin diğer mahallelerden
farkı da budur. Mahallelinin tepkili olması.
Birebir her direnişte; mahallede yaşanılan
üç direnişte polisin saldırılarına rağmen
binin üzerinde, iki bin, en son direnişte
de bunun daha fazlası bir rakamla, mahalle
halkı saldırılara karşı durdu.
Polis copuna, panzerine, gazına karşı mahallelinin
kadınıyla, çocuğuyla karşı koyması vardır
Aydos'ta. Bundan sonra da aynı tepki doğacaktır
ama kendiliğinden bir tepki olacaktır bu tepki.
Biz bu tepkiyi örgütlü bir güce çevirmeye
çalışıyoruz. Tabii örgütlenme konusunda ilerlemeler
var ama çok da örgütlü bir toplumdan da bahsedemeyiz
şu anda Aydost'ta. Mahallemizde genel olarak
yıkıma karşı çalışmalar bu şekilde ilerlemektedir...” |
Farklı Bir Açıklama Ve Küçük Kızlar...
Daha sonra haber kanallarının da Gültepe’ye gelmesiyle
birlikte, mahalle halkı hep beraber eylem yapıyorlar.
Eylemde olanca öfkeleriyle “Yıkıma Hayır” sloganını
atarken de Romanlara özgü neşelerini ortaya koyuyorlar.
“Abi bak biz nerde yaşıyoruz. Annemi de beni de
çeksene” diyor çocuğun biri; ön duvarı olmayan
bir ev bu.
Ellerinde yaşamak için topladıkları kağıtlarla
bize poz veren o küçücük yüzlerin gülümseyişlerini
çektikten sonra, sıcaklıkları için teşekkür ediyoruz,
temsilciye ve Gültepe’nin roman halkına....
Sarıyer:
“Gerekirse Bizler de Barikatlarımızı Kurarız...”
(Sarıyer Halk Komitesi’ndan
C.)
Şu an içi yıkım kararı kesin olan ve ailelerin
ellerine gelen yıkım kararlarının geldiği
iki mahalle var. Bu mahalleler "Poligon"
ve "Dağevleri" mahalleleri. Şu
an içi Poligon mahallesinde ortalama 70
gecekondunun yıkımı söz konusu. Dağevleri
mahallesindeki yıkıma ilişkin olarak şu
an için kaç evin yıkılacağı konusunda net
bir bilgimiz yok.
Ama her iki mahallede de her yerde olduğu
gibi yıkıma karşı komisyon çalışmaları var.
Bu çalışmalar siyasi kurumların önderliğinde
yapılıyor. Siyasetler yıkımlara karşı direnecek
olanları yaratmaya ve direnişi gerçekleştirecekleri
biraraya toplamaya çalışıyor.
Buralarda örgütlü güç olarak bazı siyasetlerin
olduğu yerler. Toplantılarsa düzenli bir
şekle sokulamadı. Genel olarak parça parça,
fırsat buldukça ya da herhangi bir şey oldukça
yapılmakta. Düzenli olarak bir toplanılma
zamanı yok yani. Gelenler ya da gidenler
de net değil henüz. Ama bir komite girişimi
var her iki mahallede de. Bu komitede iki
tane yapı var ama mahallelerde başka yapılar
var mı, yok mu, henüz bilemiyoruz.
Direnişe hazırlanma noktasında devletin
şu an için "evlerinizi boşaltın"
gibi belgeleri göndermediği için çok bir
hazırlık yok. Ama böyle bir şey olursa diğer
mahallelerde olduğu gibi bizler de barikatlarımızı
kurarız ve direniriz. Tabii ki önce yasal
sınırlar çerçevesinde haklarımız için mücadele
ederiz. Ama bunlar sonuç vermeyecek olursa
yıkıma karşı sonuç yaratacak bir şekilde
mücadeleye devam ederiz.
|
Yıkıntı evlerin yanından büyük bir öfkeyle geçerken,
fotoğraf çektirmeye çalışan çocukları kırmamaya
çalışarak direnenlere olan sonsuz desteğimizle,
veda ediyoruz Gültepe’deki roman mahallesine...
Güzeltepe Direnişçileri Taleplerinde
Israrlı: “Sonuna Kadar direneceğiz”
S.B: Bundan önceki gecekondu direnişlerinde
evler yıkıldıktan sonra direnişe destek verenler
ve yıkımdan asıl zarar görenler, aileler direnişi
devam ettirmemişlerdi. Ama Güzeltepe’deki direnişi
gerçekleştirenler daha farklı bir şey yaparak,
durakları işgal ederek hala direniyor. Şu andaki
talepleriniz neler?
Kiracı (Durakkonducu): Bizim amaçlarımız
belli. Biz başından beri söylediğimiz kısa ve
net taleplerimizdeyiz hala. Biz barınabileceğimiz
ve kirasını ödeyebileceğimiz şartlarda sosyal
konutlardan yer istiyoruz. Bizim bütün isteğimiz
bu, başka hiçbir şey istemiyoruz. Gelsinler buraya
ve desinler ki bize “kardeşim durağı işgal ettiniz,
tamam size yer veriyoruz” biz buraya nasıl girdiysek,
öyle bırakıp çıkıp gideceğiz. Eğer bizim taleplerimiz
gerçekleştirmezler ve bizi buradan atmaya kalkarlarsa
biz buradan kalkıp başka bir yere çadır kurarız.
Zaten, sonuna kadar mücadele edeceğiz, sonuna
kadar.
Benim de çocuğum var, buradaki herkesin çocuğu
var ve hepsi mağdur. Hepsinin rahatsızlığı oluyor,
hastalığı oluyor hastaneye götüremiyorlar. Bu
ve buna benzer çok sıkıntılarımız var. Çok affedersiniz
kadınların ihtiyaçları oluyor karşılayamıyorlar.
Tuvalet ihtiyaçları var, banyo sorunları var anlayacağınız
çok sorunlarımız var.
S.B: Erkek olmanın yaşadığımız toplumda
bazı rahatlıkları vardır. Mesela tuvalet için
kahveye gidebilirler... Siz bu konulara kadın
olarak baktığınızda ne dersiniz?
Bayan (Durakkonducu): Arkadaşın da sizin
de söylediğiniz gibi. Lavaboya gidemiyoruz ama
erkekler kahveye gidiyorlar. Peki biz nereye gideceğiz.
Konu komşuya ne kadar gidebiliriz ki bir ya da
iki gün, üçüncü gün surat yapıyorlar. Bizim banyo
yapmamız lazım, kendi ihtiyaçlarımız da var. Çocuklarımızın
hepsi gerçekten hasta oldu. Hepsinde ishal hastalığı
var. Hastaneye götüremediğimiz için artık leblebi
yedirmekten, patates haşlayıp yedirmekten bize
de fenalık geldi. Yarın ya da öbür günde okula
gidecekler ne yapacağız biz o zaman? Karın ağrılarıyla
mı götüreceğiz her gün çocukları okullarına? Şimdi
belediyenin bize gelip tek yaptığı şey “yazıyor
ve çiziyor”. Artık yazıp çizmekle olmuyor. Ne
olacak diye soruyoruz “haber veririz” diyorlar.
S.B: Belediye başka herhangi bir şey yapıyor
mu peki?
Kiracı (Durakkonducu): Belediye sadece
buraya gelip durakkondulardakilerin yani kiracıların,
mağdurların isimlerini alıp gidiyor. Başka hiçbir
faaliyetleri yok. Hiç bizim taleplerimizin gerçekleştirme
konusundan bahsetmiyorlar. Oysa burada yaşlısı
da, çocuğu da, genci de var. Burada sabahleyin
bir yağmur yağdı. Çoluk çocuk tir tir titriyoruz
biz burada. Geceleri de yatamıyoruz artık. Hırsızlar
dolaşıyorlar, sarhoşlar dolaşıyorlar diye biz
erkekler devamlı üçte, dörtte diken üstünde yatıyoruz.
S.B: Peki Güzeltepe durakkonducuları, tüm
bu olumsuzluklara rağmen “biz kendi isteklerimizi
alıncaya kadar burada ki kararlı ve tutarlı direnişimizi
sürdüreceğiz” diyor musunuz hala?
Kiracı (Durakkonducu): Biz bunu her zaman
söyledik ve hâlâ söylüyoruz.
Bayan (Durakkonducu): Biz hepimiz aynı
şeyi söylüyoruz. İsteklerimiz aynı ve değişmedi.
Hepimiz de buradayız. Kar da yağsa biz burada
olacağız. Gidecek yerimiz olmadığı için buradayız
biz. İstediklerine veriyorlar yerleri, bize niye
vermesinler.
Kiracı (Durakkonducu): Burası durak ve
tam arkamızda belediyenin sosyal konutları var.
Kendi yandaşlarının hepsi orada, doktorlar, polisler
daha hepsi orada. Onlara veriyorlar ve bedelsiz
oturuyorlar. Onlar insan sınıfına koyuluyor da
bizleri niye insan sınıfına koymuyorlar? Biz insan
değil miyiz? Eğer insan yerine koymuyorlarsa haberleri
olsun, onlar bizi insan yerine koyuncaya kadar
barınma hakkımız için mücadele edeceğiz. Ki onlar
buraya gelecekler. Şimdi bizi bıktırmaya çalışıyorlar
ama biz bıkmayacağız ve yılmayacağız. Biz üç aydan
beri mücadele ediyoruz. Bütün arkadaşlarımız ve
ben çoluğumuzla çocuğumuzla mücadele ettik. Çocuklarımız
gaz bombaları yüzünden hasta oldu. Benim evim
çocuklarım içerdeyken yıkılmaya çalışıldı. Bunlar
insanlık dışı hareketler. Sen çocuklar içerideyken
gel ve evi yık. İnsanlara gaz at. Buda yetmiyormuş
gibi panzerden kafanı çıkart ve küfret. Ne bekliyorlardı?
Onlar bizim evimizi yıkacaklar, çocuklarımıza
gaz atacaklar, taş atacaklar bize, bizde onlara
gül mü atacaktık?
|