Güncel
Şehitlerimiz
Barikat
Kültür
Tarih
Kitaplar
Dizi Yazılar
Görüşler
Linkler
Ana Sayfa
 
Arşiv
Makale Dizini


 

 

33. Sayı - Eylül 2005

(Bu röportaj Gültepe halkıyla kondularına yapılan saldırıdan bir gün önce yapılmıştır.)
Hiç de öyle bildik bir mahalle girişine benzemeyen, bir görüntünün girişinden bakıyorsunuz sokağa. Az ötede çocukların yıkıntılarda nasıl birbirleriyle oynadıklarını görüyorsunuz.
Yıkılmış bir duvarın harabesinde oynuyor aslında çocuklar. Bir teyze yıkıntılar arasında molozlar eşyalara tamamen zarar vermesin diye geriye kalanları toplamaya çalışıyor. Beş kişilik aile hâlâ orada yaşıyor; ama şimdi evlerinin bir duvarı yok!

“Gecekondu direnişineTMMOB desteği”
Güzeltepe'de evleri yıkılan, gecekonducu kiracılara TMMOB destek verdi.
Kentsel dönüşüm çerçevesinde evleri yıkılan, otobüs duraklarını direniş mevzisi ve barınak yapan kiracıların direnişine TMMOB destek verdi. 08 Eylül 2005 Perşembe günü TMMOB temsilcisi ve evleri yıkılan ailelerin temsilcilerinin soruna çözüm aramak için İstanbul Büyükşehir Belediyesi'yle yaptıkları görüşmede yine netice alamadılar. Görüşmeden sonra konducular adına basın açıklaması yapan TMMOB temsilcisi Meftün Gürdallar söze "belediyenin ne kadar acımasız olduğunun farkında mısınız" diyerek başladı. Aynı zamanda İBB'nin yaptığı "kenti hiç bu kadar renkli gördünüz mü" reklam harcamalarının çok azını bu insanların sorunu için harcamış olsa ortada sorunun kalmayacağını belirtti. Tüm bu duyarsızlıklardan dolayı bu haklı davayı TMMOB olarak sonuna kadar destekleyeceklerini belirtip, ilerleyen günlerde de gecekonducuların direniş mevzisi olan Güzeltepe'deki durak konduları ziyaret edeceklerini belirterek basın açıklamasına son verdi.

Fotoğraf makinesini çıkardığım anda çocuklar yukarılardan inmeye başlıyor… ”Kim bunlar” diye düşünmüyorlar. Bizleri tanıyorlar artık. Büyükler iniyor sonra. Yanımızda mahalle halkının temsilcisi Cemil Atmaca ile ilerlerken makinayı gören anlatıyor. Dört bir yandan büyük hırsla kollarımdan çekerek yıkılan evlerinin fotoğraflarını çekmemi istiyorlar. Hiçbirini kırmamaya çalışarak yaşamak için hiç uygun olmayan evlerinin yıkılmış duvarlarını ve kucağında çocuklarıyla anaların fotoğraflarını çekiyorum.

Gültepe’de İlk Saldırı: Halk Evlerini Ateşe Verdi!

Gültepe’de yıkım saldırısı gecikmedi. 6 Eylül günü sabahı ropörtajda sözü edilen Yahya Kemal Mahallesi'ndeki 2 sokakta bulunan evlerden 60'ı hakkındaki yıkım kararı alan belediye ekipleri, polisle birlikte bölgeye geldi. Burada halkın direnişiyle karşılaşan ekipler, evlerden ancak 3'ünü yıkabildi. Bu sırada bazı konducular kendi evlerini ateşe verdiler. 8 evde çıkan yangınlar itfaiye tarafından söndürülürken, olayda yaralanan olmadı. Polis, bazı kişileri gözaltına aldı. Olayın ardından yıkım ertelendi.

 

Neo-Naziler Evlerimize Çarpı İşaretleri Koyuyorlar...
“Gültepe’de olan nedir?” diye soruyorum. Tüm içtenliği ve öfkesiyle anlatıyor bir mahalleli “Burada insanlara belediye tarafından evlerinizi yıkacaksınız diye bir baskı yapılıyor. Bizden habersiz gelip evlerimize kırmızı boyalarla çarpılar koyuyorlar. Biliyorsunuz bu çarpılar 1945’lerde naziler tarafından Yahudilere yapılıyordu. Ve aynı gece o Yahudiler öldürülüyordu” diyor bir mahalleli.
Bir arkadaşımız birden bu işaretlemelerin maraş katliamında da yapıldığını söyleyince, arkadan bir mahalleli “Evet aynı olay şu an için burada uygulanmakta. Evlerimizi yıkmaya çalıştıkları yetmiyormuş gibi bize herhangi bir şekilde yer de gösterilmiyor. Her hangi bir hak talebinden de bahsedilmiyor. Bize sadece buraları yıkıp gideceksiniz deniliyor. Peki biz nereye gidelim.” diye cevap veriyor.
“Peki çarpı koyduktan sonra hiç geldiler mi yıkıma?”
Öfkeli bir konuşmayla “Buraya bu gün sabah gelip kırmızı boyalarla çarpıları koydular” diyor bir mahalleli.. “Eğer aldığımız duyumlar yanlış değilse, yarın da yıkım için gelecekler” diye de ekliyor. Sonra, “sabah buraya belediye başkanı geldiğinde bize karşı politikasını biraz değiştirirerek, dedi ki “bu evlerin yola doğru kayan taraflarını yıkın. Kömürlükleri yıkın. Bir yetkili göndereceğiz o bakacak. Eğer bizim dediklerimizi yaparsanız gerisi tamam diye konuştu” diyor şaşkınlığını gizleyemeyerek.
İşaretliler ne olacak peki? “Burada şu an için işaretli olan 15-20 ev bulunmakta” diyor temsilci. “Bu evlerin çoğunda dokuz - on tane insan yaşamakta. Bunları bildiği halde “ben buraları yıkacağım” diyor. Evet yıkacak ve geride kalanlara bakmadan çekip gidecek buradan belediye. Seçim zamanında insanlara verdiği sözü tutmayanlar, gelecek seçimleri unutmasınlar.” diyor.

Okmeydanı Halkı: “Haklı Olan Kazanacak!”

(Okmeydanı Halk Komitesi’ndan S.)
“Okmeydanı olarak biz yıkımlara karşı genel olarak hep burada yaptığımız komisyon toplantımızı 13 Eylül Salı günü Okmeydanı Dörtyol'da yapacağız. Bir imza kampanyası başlattık. Herkesi duyarlı olmaya çağırıyoruz. Aynı zamanda Şişli bölgesine de bağlı olan Okmeydanı'nda imza kampanyası başlattık. Çünkü zamanla sıra o bölgeye de gelecek.
Biz Beyoğlu Belediyesi’nin meclis toplantısına da katılmayı düşünüyoruz. Beyoğlu Belediye meclisinin de bu konuda dikkatini çekmeyi düşünüyoruz.
Bunların dışında siyasilerden talep görüyoruz. Sorunlarımıza yardımcı olacaklarını söylüyorlar. Biz de onlardan yararlanmayı düşünüyoruz. Bu konuda da siyasi partilerden meclis üyelerine sorunlarımızı iletmelerini istiyoruz. Ama asıl amacımız komisyonumuzu güçlendirmek; burada var olan tüm insanların tabii ki siyasal düşünceleri var ancak biz daha çok halktan insanların daha fazla komisyonlarımızda yer almasını istiyoruz.
Belediyeninse görsel olarak mitinge dönüşen basın açıklamamızdan sonra, yıkımları en azından şu an için durdurduğunu biliyoruz. Bu yıkılmayacak anlamına da gelmiyor. Büyük bir ihtimalle tapularımızın da verileceğine ben gerçekten inanıyorum. Ama bunu bir seçim malzemesi yapacaklardır.
Okmeydanı'nda komisyon çalışmaları her hafta düzenli toplantılar başta olmak üzere devam ediyor. Gerçekleştirdiğimiz o mitingden sonra ise biz insanları devamlı sokağa dökmek istemiyoruz. Bu konuyu etki-tepki meselesi üzerinden algılıyoruz. Karşımızda ki insanlar nasıl bir adım atarlarsa bizde onların attıkları adımları değerlendiriyoruz. Halk da komisyonu kanıksamış durumda. Bu açıdan komisyona daha fazla halktan insanlar katılmalı. Belki yıkımlar bir, iki, üç yıl ertelenebilir ya da parça parça yıkmayı planlayabilirler.
Onlar satrancın başındalar ve diğer ucunda da biz oturuyoruz. Zeki olan kazanacaktır. Eğer haklı olanın da kazanması gerekiyorsa "Halk" kazanacaktır.

Evlerimizi Yıkmayacağız, Yıktırmayacağız...
“Peki siz evlerinizi kendiniz mi yıkacaksınız?” diye sorduğumuzda, yılların yükünü çekmiş torun sahibi bir kadın “Hayır biz evlerimizi kendimiz yıkmak istemiyoruz. Buradaki hiçbir insan kendi evini, kendi yıkmak istemiyor.” Ve devam ediyor “Benim altı-yedi tane çocuğum var. Evi yıkacak olursam nereye gideceğim. Nasıl yaşayacağım. Yıkımın kesinleşmesinden beri ev arıyoruz. Bir milyar lira depozito, üç yüz elli milyon lirada kira istiyorlar. Biz bunları nasıl ödeyeceğiz. Biz günlük geçimimizi kağıt toplayarak sağlıyoruz. Burada neredeyse her ailede bir hasta var. Bunlar hiç mi duyulmak istenmiyor? Bu insanlar nasıl yaşayacaklar?” yanıtıyla aslında bize günlük hayatlarını ve yaşamlarını özetliyor Gültepe’li romanların....
Kadının yaptığı konuşmaya ekleme yapan bir mahalleli ise “Buranın yakınlarında daha önce bir yıkım yapmışlardı. Orası belki bir nevi anlaşılabilirdi. Çünkü evlerin olduğu yerlerden bir yol geçmekteydi ve evler o yol planının üzerine kuruluydu.” diyor ve eklemeye devam ediyor “Ama burada farklı bir şeyler var. Sadece işaretli olanları yıkacağını söylüyor. Ama bu mantıklı değil. Zaten dar olan sokaklardan dozeri geçirsen bile, mahallenin arasında, üç evin ortasındaki bir evi yıkacaksın, geriye kalan yanlardaki iki tane eve dokunmayacaksın. Yıkınca ne yapmayı düşünüyorsun peki o arayı. Bu tamamen biz Romanları bölmeye yönelik bir girişim. Bu mahalleye en baştaki evden itibaren yıkarak gelmediğin sürece iş makinalarını sokamazsınız. Şimdi siz oradan geldiniz ve yolu gördünüz. Sizce girer mi?” diye aslında yanıtı gayet net olan bir soru yöneltiyor bize.
“Peki burada tapusu olanlar var mı?” diye sorduğumuzda “burada tapulu 22 tane ev var şu an” diyor bir ses. “Buraları yer göstererek yıkacağını söylüyor. Ama bu evler şöyle; bir evin tapu tahsisi var, diğerinin yok. Olmayanı yıkacak yanındakini bırakacak. En komik tarafı ne bir tebliğat göndermek ne de bir şey. Sadece gelip yıkacağız” diye de ekliyor.
“Diğer bir deyişle size bir yer göstermeden sokakta mı kalmanızı istiyorlar?” dediğimiz de, “hem bunu söylüyor, hem buraları peşkeş çekmek için gerekli ortamı sağlıyor. Burayı parçalayıp satacaklar.” diyor bir mahalleli daha....

Bayramtepe: Şimdilik Durgun Ama Tehlike Sürüyor...

(Bayramtepe Mahallesi Halk Komitesi’ndan B.)
Bayramtepe'ye Küçükçekmece Belediye'sinden baştan 48 tane yıkım tebligatları geldi. Bu tebligatlarda ailelere 15 gün süreler verildi. Bu süreden sonra evlerinizi boşaltın, biz buraları yıkacağız diye. Biz tabi sürenin dolduğu son iş günü 8 Temmuz Cuma günü mahalleli olarak ortalama 200 kişilik katılımla bir basın açıklaması yaptık.
Burada belediye başkanı aşağılar ya da kovar gibi bir davranışta bulundu. Karşısında basın açıklaması yapan kitle tutarlı davranışlar sergileyince, yumuşamaya başladı. Basın açıklaması yapanlara ise "sizi kışkırtıyorlar, evleriniz yıkılmayacak" şeklinde ibareler kullandı belediye başkanı. Komisyona ise "ben sizi ararım" şeklinde baştan savma bir davranışta bulundu. O gün bir sıkıştırmayla belediye başkanından bir randevu aldık ve görüştük.
Tüm bunlarla beraber 10 Temmuz Pazar akşamı geceden barikatlar kuruldu. Oraya geldiklerinde ya da gelmediklerinde birileri bunu onlara ulaştırsın diye simgesel de olsa devrimci çevrelerle birlikte barikatlar hazırlandı.
Barikatı kurduktan sonra sabaha kadar bekledik. Hazırlıklarımızı yaptık. 11 Temmuz Pazartesi günü öğleye doğru polisler bir-iki gelmeye başladılar.
Öncelikle "kaldırın barikatları" diyerek durumu gözlemlemeye çalıştılar. Daha sonra çevik kuvveti çağırdılar. Çevik kuvvetin amiri barikatların kurulduğu yere geldi ve heyeti, komisyonu muhatap alarak bir görüşme yaptı. Emniyet müdürü belediye başkanıyla da diyalog kurup randevu aldı.
Burada çevik kuvvetin gelmesiyle barikatlar kaldırılmadı. Sonra bize gelip barikatları kaldırın uyarısı yaptılar. Heyet de "siz mahalleden çevik kuvvet olarak çekilin, bizde eş zamanlı olarak barikatları kaldıracağız" dedi. Çevik kuvvetin geriye çekilmesiyle eş zamanlı olarak barikatlar kaldırılmaya başlandı.
Alınan randevu içinse belediye başkanı "her evden birer kişi getirin biz konuşuruz" şeklinde bir talepte bulundu ve 48 haneden birer kişi gitti. Yani içerden çözmek, satın almak politikaları anlamında bir uygulama yaptılar. Oraya giden ailelere belediye başkanı "iş isteyen var mı?", "yardım isteyen var mı?" gibi bir sorularla çıkmış karşılarına. Orada iş isteyenler ve yardım isteyenler çıkmış. Bu kandırılmaya hazır bir tablo çizdi tabii. Biz orada komisyon sözcülerinin konuşmama kararlarını eleştirdik. Heyetin başlarken ve biterken konuşması gerektiğini söyledik. Tabii ki herkes konuşabilir ama heyet sözcüleri konuşmaları derleyen ve toplayan olmalıdır diye eleştirdik.
Şu an içinse mahallede bir yıl yıkılmayacak denildiği için bir rehavet var. Neredeyse hiç bir şey yapılmıyor. Bu komisyon ya da komite çalışmaları için de geçerli. Çalışmalar durmuş bir vaziyette. Zaten yaz sezonunun ve belediyeyle yapılan son görüşmeden sonra ancak tekrar bir yıkıma gelirlerse atmosfer ısınabilir, hareketlenme olabilir. Yani genel olarak Bayramtepe'de bir hareketlilik yok. Tam tersine olumsuz anlamda bir sessizlik var.

Daha Ustayız, Kavgada da Taş Atmada da...
“Peki yıkım sebebi olarak neyi gösteriyorlar?” diyoruz.
Temsilci, “Buraya spor kompleksi yapmayı düşünüyorlar. Herhangi bir yıkım sebepleri yok. Tek sebepleri de bizim geçinmek için kağıtçılık yapmamız, plastik toplamamızdır. “Sizin burada oturmak için ikametleriniz yok” diyorlar. Biz de ikametlerimizi topladık. Buraya 1946’da yerleştiğimize dair bilgiler veren ikametler bunlar. Adnan Menderes zamanında alınmış ikamet belgeleri ve analarımıza, babalarımıza ait tapu tahsis belgelerimiz de var bizim. Ama bize gönderilen yıkım belgesi sadece zabıtalara ait bir iç yazışma. Yazışmada buranın spor sahası olacağından bahsediliyor ama zaten buradan İSKİ’nin hatları geçiyor diye bize dava açıldı. Buraları hiçbir amaçla kullanamayacağımız mahkeme kararıyla kesinleşti. Belediye ise İSKİ’nin arazisine bizim küçücük evlerimiz davalık olduğunu bildiği halde buraya spor sahası yapacağım diyor. İSKİ de spor sahasını dava ediyor. Biz bunu anlamakta zorlanıyoruz. Devletin iki kurumu birbirinden habersiz.” diye şaşkınlıkla konuştuktan sonra yarın geleceklerini tahmin ettiği kolluk kuvvetlerine seslenerek “Ama şunu bilsinler yarın sabah geldiklerinde evlerimiz yıkamayacaklar. Burada ki akrabalarımızın, bu mahallede yaşayan insanlarımızın kağıt, plastik topladıkları ve roman mahallesinde oturdukları için evsiz kalmalarına izin vermeyeceğiz. Gelsinler ve yıkım yapmaya çalışsınlar. Biz hayatın her alanında yıkımlara sürekli uğradık. Onlardan daha tücrübeliyiz. Kavgada da taş atmada da....” diyor temsilci.

Aydos: “Tepkiyi Örgütlü Güce Dönüştürmek İstiyoruz”
(Aydos Mahallesi Halk Komitesi’nden A.)
“Mahallemizde ister istemez bir hareketlilik var. Yıkımın gündemde olduğu bir süreç ve yeniden yıkımların olacağı konusunda bir bilgi var. Bu konuda herkesin çok bir hazırlığı yok, fakat bir tepkileri var. Bu süreçte Aydos'ta olabilecek herşeye bir tepki ve tepkiyi ortaya koyan bir kitle var. Yani mahallenin kendisi tepkili. Şu an Aydos'ta önemli olan da budur. Zaten Aydos direnişinin diğer mahallelerden farkı da budur. Mahallelinin tepkili olması. Birebir her direnişte; mahallede yaşanılan üç direnişte polisin saldırılarına rağmen binin üzerinde, iki bin, en son direnişte de bunun daha fazlası bir rakamla, mahalle halkı saldırılara karşı durdu.
Polis copuna, panzerine, gazına karşı mahallelinin kadınıyla, çocuğuyla karşı koyması vardır Aydos'ta. Bundan sonra da aynı tepki doğacaktır ama kendiliğinden bir tepki olacaktır bu tepki. Biz bu tepkiyi örgütlü bir güce çevirmeye çalışıyoruz. Tabii örgütlenme konusunda ilerlemeler var ama çok da örgütlü bir toplumdan da bahsedemeyiz şu anda Aydost'ta. Mahallemizde genel olarak yıkıma karşı çalışmalar bu şekilde ilerlemektedir...”

Farklı Bir Açıklama Ve Küçük Kızlar...
Daha sonra haber kanallarının da Gültepe’ye gelmesiyle birlikte, mahalle halkı hep beraber eylem yapıyorlar. Eylemde olanca öfkeleriyle “Yıkıma Hayır” sloganını atarken de Romanlara özgü neşelerini ortaya koyuyorlar. “Abi bak biz nerde yaşıyoruz. Annemi de beni de çeksene” diyor çocuğun biri; ön duvarı olmayan bir ev bu.
Ellerinde yaşamak için topladıkları kağıtlarla bize poz veren o küçücük yüzlerin gülümseyişlerini çektikten sonra, sıcaklıkları için teşekkür ediyoruz, temsilciye ve Gültepe’nin roman halkına....

Sarıyer: “Gerekirse Bizler de Barikatlarımızı Kurarız...”

(Sarıyer Halk Komitesi’ndan C.)
Şu an içi yıkım kararı kesin olan ve ailelerin ellerine gelen yıkım kararlarının geldiği iki mahalle var. Bu mahalleler "Poligon" ve "Dağevleri" mahalleleri. Şu an içi Poligon mahallesinde ortalama 70 gecekondunun yıkımı söz konusu. Dağevleri mahallesindeki yıkıma ilişkin olarak şu an için kaç evin yıkılacağı konusunda net bir bilgimiz yok.
Ama her iki mahallede de her yerde olduğu gibi yıkıma karşı komisyon çalışmaları var. Bu çalışmalar siyasi kurumların önderliğinde yapılıyor. Siyasetler yıkımlara karşı direnecek olanları yaratmaya ve direnişi gerçekleştirecekleri biraraya toplamaya çalışıyor.
Buralarda örgütlü güç olarak bazı siyasetlerin olduğu yerler. Toplantılarsa düzenli bir şekle sokulamadı. Genel olarak parça parça, fırsat buldukça ya da herhangi bir şey oldukça yapılmakta. Düzenli olarak bir toplanılma zamanı yok yani. Gelenler ya da gidenler de net değil henüz. Ama bir komite girişimi var her iki mahallede de. Bu komitede iki tane yapı var ama mahallelerde başka yapılar var mı, yok mu, henüz bilemiyoruz.
Direnişe hazırlanma noktasında devletin şu an için "evlerinizi boşaltın" gibi belgeleri göndermediği için çok bir hazırlık yok. Ama böyle bir şey olursa diğer mahallelerde olduğu gibi bizler de barikatlarımızı kurarız ve direniriz. Tabii ki önce yasal sınırlar çerçevesinde haklarımız için mücadele ederiz. Ama bunlar sonuç vermeyecek olursa yıkıma karşı sonuç yaratacak bir şekilde mücadeleye devam ederiz.


Yıkıntı evlerin yanından büyük bir öfkeyle geçerken, fotoğraf çektirmeye çalışan çocukları kırmamaya çalışarak direnenlere olan sonsuz desteğimizle, veda ediyoruz Gültepe’deki roman mahallesine...

Güzeltepe Direnişçileri Taleplerinde Israrlı: “Sonuna Kadar direneceğiz”

S.B: Bundan önceki gecekondu direnişlerinde evler yıkıldıktan sonra direnişe destek verenler ve yıkımdan asıl zarar görenler, aileler direnişi devam ettirmemişlerdi. Ama Güzeltepe’deki direnişi gerçekleştirenler daha farklı bir şey yaparak, durakları işgal ederek hala direniyor. Şu andaki talepleriniz neler?

Kiracı (Durakkonducu): Bizim amaçlarımız belli. Biz başından beri söylediğimiz kısa ve net taleplerimizdeyiz hala. Biz barınabileceğimiz ve kirasını ödeyebileceğimiz şartlarda sosyal konutlardan yer istiyoruz. Bizim bütün isteğimiz bu, başka hiçbir şey istemiyoruz. Gelsinler buraya ve desinler ki bize “kardeşim durağı işgal ettiniz, tamam size yer veriyoruz” biz buraya nasıl girdiysek, öyle bırakıp çıkıp gideceğiz. Eğer bizim taleplerimiz gerçekleştirmezler ve bizi buradan atmaya kalkarlarsa biz buradan kalkıp başka bir yere çadır kurarız. Zaten, sonuna kadar mücadele edeceğiz, sonuna kadar.
Benim de çocuğum var, buradaki herkesin çocuğu var ve hepsi mağdur. Hepsinin rahatsızlığı oluyor, hastalığı oluyor hastaneye götüremiyorlar. Bu ve buna benzer çok sıkıntılarımız var. Çok affedersiniz kadınların ihtiyaçları oluyor karşılayamıyorlar. Tuvalet ihtiyaçları var, banyo sorunları var anlayacağınız çok sorunlarımız var.

S.B: Erkek olmanın yaşadığımız toplumda bazı rahatlıkları vardır. Mesela tuvalet için kahveye gidebilirler... Siz bu konulara kadın olarak baktığınızda ne dersiniz?
Bayan (Durakkonducu): Arkadaşın da sizin de söylediğiniz gibi. Lavaboya gidemiyoruz ama erkekler kahveye gidiyorlar. Peki biz nereye gideceğiz. Konu komşuya ne kadar gidebiliriz ki bir ya da iki gün, üçüncü gün surat yapıyorlar. Bizim banyo yapmamız lazım, kendi ihtiyaçlarımız da var. Çocuklarımızın hepsi gerçekten hasta oldu. Hepsinde ishal hastalığı var. Hastaneye götüremediğimiz için artık leblebi yedirmekten, patates haşlayıp yedirmekten bize de fenalık geldi. Yarın ya da öbür günde okula gidecekler ne yapacağız biz o zaman? Karın ağrılarıyla mı götüreceğiz her gün çocukları okullarına? Şimdi belediyenin bize gelip tek yaptığı şey “yazıyor ve çiziyor”. Artık yazıp çizmekle olmuyor. Ne olacak diye soruyoruz “haber veririz” diyorlar.
S.B: Belediye başka herhangi bir şey yapıyor mu peki?
Kiracı (Durakkonducu): Belediye sadece buraya gelip durakkondulardakilerin yani kiracıların, mağdurların isimlerini alıp gidiyor. Başka hiçbir faaliyetleri yok. Hiç bizim taleplerimizin gerçekleştirme konusundan bahsetmiyorlar. Oysa burada yaşlısı da, çocuğu da, genci de var. Burada sabahleyin bir yağmur yağdı. Çoluk çocuk tir tir titriyoruz biz burada. Geceleri de yatamıyoruz artık. Hırsızlar dolaşıyorlar, sarhoşlar dolaşıyorlar diye biz erkekler devamlı üçte, dörtte diken üstünde yatıyoruz.
S.B: Peki Güzeltepe durakkonducuları, tüm bu olumsuzluklara rağmen “biz kendi isteklerimizi alıncaya kadar burada ki kararlı ve tutarlı direnişimizi sürdüreceğiz” diyor musunuz hala?
Kiracı (Durakkonducu): Biz bunu her zaman söyledik ve hâlâ söylüyoruz.
Bayan (Durakkonducu): Biz hepimiz aynı şeyi söylüyoruz. İsteklerimiz aynı ve değişmedi. Hepimiz de buradayız. Kar da yağsa biz burada olacağız. Gidecek yerimiz olmadığı için buradayız biz. İstediklerine veriyorlar yerleri, bize niye vermesinler.
Kiracı (Durakkonducu): Burası durak ve tam arkamızda belediyenin sosyal konutları var. Kendi yandaşlarının hepsi orada, doktorlar, polisler daha hepsi orada. Onlara veriyorlar ve bedelsiz oturuyorlar. Onlar insan sınıfına koyuluyor da bizleri niye insan sınıfına koymuyorlar? Biz insan değil miyiz? Eğer insan yerine koymuyorlarsa haberleri olsun, onlar bizi insan yerine koyuncaya kadar barınma hakkımız için mücadele edeceğiz. Ki onlar buraya gelecekler. Şimdi bizi bıktırmaya çalışıyorlar ama biz bıkmayacağız ve yılmayacağız. Biz üç aydan beri mücadele ediyoruz. Bütün arkadaşlarımız ve ben çoluğumuzla çocuğumuzla mücadele ettik. Çocuklarımız gaz bombaları yüzünden hasta oldu. Benim evim çocuklarım içerdeyken yıkılmaya çalışıldı. Bunlar insanlık dışı hareketler. Sen çocuklar içerideyken gel ve evi yık. İnsanlara gaz at. Buda yetmiyormuş gibi panzerden kafanı çıkart ve küfret. Ne bekliyorlardı? Onlar bizim evimizi yıkacaklar, çocuklarımıza gaz atacaklar, taş atacaklar bize, bizde onlara gül mü atacaktık?



 


 

 

 

 

 

sbarikat07@gmail.com
Devrimci Sosyalist Barikat / Aylık Sosyalist Dergi
Yönetim Yeri: Nurtepe Mah. Cemre Sk. No: 2 Kağıthane-İstanbul