“Kentsel Dönüşüm Projesi” ilgili Dayanışmaevleri
ile yaptığımız röportajı sunuyoruz. Dayanışmaevleri’ne
gösterdikleri duyarlık için teşekkür ediyoruz.
SB: “Kentsel Dönüşüm Projesi” adı altında
başlatılan yıkım saldırısı, şimdilik küçük sayılabilecek
adımlarla ilerliyor. Önümüzdeki süreci bu bakımdan
nasıl değerlendiriyorsunuz ve genel olarak yıkımlara
karşı mücadeleye nasıl bakıyorsunuz? Bu mücadele
nasıl bir yoldan, hangi taleplerle, vb. ilerletilebilir?
Dayanışmaevleri: “Kentsel Dönüşüm Projesi”nin
son 25 yıldır uygulanan yeni liberal politikaların
bir ayağı olduğunu düşünüyoruz. Yeni liberal politikalarla
kamuya ait işletmelerin özelleştirilmesi, ulusal
ve uluslararası kapitale nasıl rant olanağı sağlıyorsa
bu proje ile de kent toprakları sermaye birikimine
hizmet edecek tarzda yeniden kullanıma açılmaya
çalışılacak. Özelleştirmeler nasıl spontane gelişmeler
değilse dünya çapında uygulanan yeni liberal politikaların
kapsamlı bir uzantısı ise, “Kentsel Dönüşüm Projesi”
de öyle. Yani yıllar önce yaşanan tekil gecekondu
girişimlerinden farklı bir boyutu var, kapsamlı
bir uygulamanın uzantısı... Son yıllarda özellikle
değer kazanan bölgelerde emekçi ve yoksulların
barındığı gecekonduların yıkılarak, buraların
zenginlerin yerleşimine açılması ya da ticaret
merkezi yapılması hedeflenmektedir.
Yıkımlar şimdilik zamana yayılarak adım adım uygulanacak
gibi görünüyor. Bu durumun belediyelerin bir taktiği
olduğunu düşünüyoruz. Parça parça yapılacak yıkımlarla
kitlenin nabzını tutmaya, mücadelenin alacağı
seyri gözlemleye, zayıf noktalardan yüklenmeye
çalışacaklar. Bir anda İstanbul’da 85 bin konutu
yıkamazlar. Açığa çıkabilecek kendiliğinden mücadeleyi
bile kontrol etmekte zorlanırlar.
Tabi yıkımların böyle parça parça zamana yayılarak
yapılması arada yıkımların belli bölgelerde durduğu
söylentisinin yayılması, halkın mücadeleye olan
konsantrasyonunu dağıtıyor.
Yıkımlara karşı mücadele, konunun yeni liberal
politikalarla bağlantısı kavranmadan sağlıklı
yürüyemez.
Bunun dışında sadece ev sahiplerini ve mülk edinme
mantığının uzantısı olan “tapumuzu istiyoruz !”
sloganıyla da yeterince kapsayıcı olamaz. Kiracıları
da kapsayan ve konut sorununu farklı yönlerini
de vurgulayan “sağlıklı barınma hakkı” öne çıkarılmalıdır.
Biz yıkım kapsamında bulunan bölgelerde öncelikle
halk inisiyatiflerinin geliştirilmesi gerektiğini
düşünüyoruz. Çünkü, bu öyle bir konu ki, halk
bu sorunu yeterince ve doğru noktalardan sahiplenmezse
mücadele istenen sonucu vermeyecektir.
Yerellerde geliştirilen halk inisiyatiflerinin,
merkezi düzeyde de biraraya gelerek politikalar
üretmesi gerekiyor. Bu seviye zaten yakalandı.
SB: Yıkımlara karşı mücadele, pek homojen
olmayan bir kitle üzerinden yürüyor ve coğrafi
olarak da metropol bir kentin değişik noktalarına
yayılmış durumda. Bütün bunların yarattığı güçlükler
nasıl aşılabilir ve nasıl ortaklıklar yakalanabilir?
Aynı şekilde sorunun bütün emekçilere taşınması
için neler yapılabilir?
Dayanışmaevleri: Kitlenin homojen olmamasından
kasıt kiracı-ev sahibi ikilemi ise bunu, daha
önce de söylediğimiz gibi, “sağlıklı barınma hakkı”
talebini önce çıkararak aşabiliriz. Ama belli
bölgelerde kitlenin sağcıların etkisinde olduğu
kastediliyorsa, buralarda yıkımların kapsamı ve
amacı yeterince açıklanarak yürütülecek tutarlı
bir çalışma bu kitleyi de etkileyecektir. Keza
Okmeydanı’nda yaşanan böylesi bir durumdur.
Kentin değişik noktalarına yayılan yıkımlara karşı
bir yandan yerellerde halk inisiyatifleri geliştirilmeye
çalışılırken, bir yandan bu inisiyatiflerin temsilcileriyle
oluşturulacak merkezi kurumsallaşmalar kurulmalı.
Kanunun tüm emekçilerin gündemine taşınması, ancak
kanunun yeni-liberal politikalarla bağlantısı
deşifre edilebildiği oranda olacaktır. Zaten yıkımı
planlanan bölgeler emekçinin yaşadığı bölgelerdir
ve neredeyse her emekçi semt için yıkım gündemi
vardır.
SB: Yıkım bölgelerinde doğal olarak çeşitli
devrimci hareketlerin şu ya da bu oranda güçleri
var. Bu güçlerin sıcak mücadele içinde birlikte
davranması nasıl sağlanabilir?
Dayanışmaevleri: Öncelikle yıkım bölgelerinde
çalışması bulunan devrimci hareketler, ara ara
kulisler yaparak ortaklaştırdıkları taleplerle
konuya müdahale edebilirler. Burada bizce öncellikle
halk inisiyatiflerinin geliştirilmesi gerektiği
hiç unutulmamalıdır.
Bizlerin arasında karar alıp kitleye dayattığımız
talepler karşılık bulmayabilir. Önemli olan bu
taleplerin halk tarafından sahiplenilir hale getirilmesidir.
Konu ile ilgili merkezi örgütlülükler için farklı
yerellerde gücü bulunan devrimci hareketler görüşmeler
yapıp ortaklaşabildiği oranda sürece müdahale
edebilirler.
|