Geçen ay Latin Amerika ülkelerinin birinde geçmiş
yıllarda yaşanan devrimin yıldönümü kutlandı.
O ülkeye geçmeden önce, insanın kutladığı bir
devrimin olması bile, değişik bir duygu olsa gerektir.
Belki, o devrim yıkılmıştır ve şu anda esamesi
bile okunmamaktadır. Fakat, o devrimi gerçekleştiren
insanların verdikleri mücadeleler düşünüldüğünde,
derin bir saygı kaplar insanın içini. Tasarlanan
bir ideal ortaya konmuştur. Bu uğurda ödenen bedellerden
sonra hedefe ulaşılmıştır. En önemlisi de, insanlığın
isterse kurtuluşunu kendi elleriyle hayata geçirebileceği
gerçeği kanıtlanmıştır.
İşte, bunu başarmış, dünya devrim tarihindeki
yerini onurluca alan ülkelerden birisi de Nikaragua’dır.
Bu devrim Nikaragua halkına çok şeyler katarken,
dünya ezilen halklarına da umut ışığı olmuştur.
Yanıbaşındaki mücadeleleri de tetiklemiştir.
Diğer Latin Amerika ülkelerinin olduğu gibi, Nikaragua’nın
da tarihi sömürgeci istilalarıyla doludur. 15.
yüzyıldan itibaren, 300 yıl boyunca İspanyol sömürgeciliği
egemenliği hüküm sürer. Nikaragua, bu süreçte,
köle, kereste, kakao ve doğal boya ihraç eder.
Hacienda denilen çiftliklerde Kızılderili ve melez
işgücü zora dayalı çalıştırılır. Kölelerin çalıştırılması
19. yüzyılın sonuna kadar devam eder. Hemen akabinde,
19. yüzyıldan itibaren ise İngilizler ve Amerikalılar
Nikaragua topraklarına göz diker. ABD Nikaragua’ya
ilk kez 1847’de girer. İngiltere tarafından kovulsalar
da, ABD‘liler pes etmez. 1909 yılında da, ABD
işgali gerçekleşir. Nikaragua halkı işgalcilere
karşı savaşır. 1927 yılında Nikaragua ABD’nin
yardımıyla liberallere teslim olur. Bu uzlaşmaya
karşın yurtseverler, ABD’ye karşı direniş örgütler.
Nikaragua halkının komutanı Sandino, bu direnişe
önderlik eder. Sandino’nun önderliğindeki gerillalar,
ABD’ye darbeler indirir. Gerillaların “Ya Özgür
Vatan Ya Ölüm” şiarı, dillerden düşmeyen türküdür.
1920’lerde Meksika’da maden işçisi olarak çalışan
Sandino, bu ayaklanmada, silahını ABD kovulmadan
bırakmayacağını ve sonuna kadar savaşacağını dünyaya
ilan eder.
Sandino, maden işçileri, çiftlik ve orman sanayi
tesislerinde örgütlenme çalışmalarını sürdürür.
Denetimine aldığı toprakları, topraksız köylülere
dağıtır, işinden atılan ve parası ödenmeyen işçilerin
parasını ödetir, zenginlerden aldığı vergilerle
halka giyecek ve yiyecek dağıtır. Sandino’nun
izlediği bu çizgi, halkta büyük sempati toplar.
ABD, savaşı bu şekilde sürdüremeyeceğini anlayınca,
“ulusal” etiketi altında “Ulusal Muhafızları”
örgütler. 1932 yılında ülkede yapılan seçimleri
Sacasa kazanır ve ülkenin başına getirilir. ABD,
görünürde işini bitirmiştir. İşbirlikçi hükümet
ve “Ulusal Muhafızlar” bundan sonra, kukla görevi
göreceklerdir. Bunun üzerine Sandino, silah bırakır
ve Manua’daki başkanlık sarayına davet edilir.
Bu davet onun son günlerinin habercisidir. Çünkü,
Sandino, Ulusal Muhafızların başında bulunan Somoza
tarafından, 21 Şubat 1934’te katledilir. Sandino,
Nikaragua halkının gönlünde yer edinir; artık
onun anısı Nikaragua’daki kurtuluş kavgasının
öncülüğünü yapacaktır. Sandinist hareket bu sonuçla
büyük bir darbe yer. Ülke, Somoza diktatörünün
eline kalmıştır. Geçerken Somoza’ya değinirsek,
gençliğinde kumarbaz ve kalpazanlık yapmış, 1921’de
ise, dolandırıcılıktan yargılanmıştır.
Sandino’nun oluşturduğu kooperatifler dağıtılır
ve ülke, yolsuzluk, yoksulluk ve katliamlarla
yönetilir. Amerika’nın desteği ile Somoza, 1936’da
devlet başkanı seçilir. Ülke kaynaklarını yağmalaması
sayesinde, Nikaragua’nın en büyük kahve üreticisi
ve toprak sahibi olur. 42 yıl iktidarda kalan
Somoza, ülkeyi yağma cennetine çevirir.
Tarihin işleyişi burada değişmez. Baskının, zulmün
olduğu her yerde, ezilenlerin sesi olan örgütlenmeler
de boy verir ve direnişi örgütler. Uzun yıllar
süren Somoza iktidarına karşı bu doğrulanmıştır.
Nikaragua Sosyalist Partisi, direnişi örgütlemek
için yeraltına çekilir. 1950’li yıllar Nikaragua’da
silahlı mücadelelerin tekrar doğduğu yıllardır.
Bu arada Ulusal Muhafızlar boş durmaz. Sürekli
bu direnişleri yok etmeye yönelik saldırılar düzenler.
1956 yılına gelindiğinde, Somoza Garcia, halk
ozanı olan Perez tarafından vurularak öldürülür.
Bu diktatörün ölümünden sonra, oğlu Luis Somoza,
devlet başkanlığına getirilir. Ulusal Muhafızların
başına küçük oğul II. Anastasio getirilir.
Ülke tarihinin dönüm noktasıdır. Faşist diktatörlüğe
karşı, mücadele eden 19 silahlı hareket, Sandinist
Ulusal Kurtuluş Cephesi (FSLN) adı altında birleşir.
FSLN’nin amacı emperyalizmi ülkeden kovmak ve
faşist yapıyı dağıtmaktır. 1963 yılında ilk gerilla
birlikleri oluşturulur ve eylemlilikler başlar.
Kentlerde de Öğrenci Cephesi ve Halk Şehir Komiteleri
örgütlenir. 1967 yılında ülkede yapılan seçimlere
FSLN destek vermez. Bu arada gerilla dönem dönem
sistem karşısında ağır darbeler almasına rağmen,
dönemin cephe önderlerinden Thomas Borge, seçimi
şöyle değerlendirir “1967 seçimleri sisteme yasal
bir görünüm vermek üzere tezgahlanmış bir maskaralıktı.
Böyle bir oyunda yer almak istemedik”. Gerilla,
Nikaragua halkına kurtuluş yolunu gösterir. Sandinist
Cephe, legal çalışmaya ağırlık verildiği tespitiyle,
hem kırlardaki hem de şehirlerdeki örgütlenmelerde
yoğunlaşır. Bunun sonucunda kiliselerin de desteği
alınır. Hatta ortaokullarda dahi örgütlenme çalışmaları
yürütülür. Sendikalarla da ilişki kurulur. 1974
yılında gerilla mücadelesi gelişir ve “noel partisi”
baskınıyla 14 tutuklu serbest bıraktırılır. Bu
eylem, FSLN’ye güç katarken, Somoza katliamlarının
da artmasına neden olur. 1975 yılında Somoza ülkede
sıkıyönetim ilan eder.
Bu arada FSLN kendi içinde bölünür. Kentlerin
geri planda kaldığını, işçi sınıfı partisi kurulması
gerektiğini savunan grup FSLN’den ayrılır. Diğer
tarafta ise gerilla savaşını ön plana çıkaran,
kurtarılmış bölgeler oluşturulmasını isteyen,
şehir ve kırda gerilla mücadelesinin güçlenmesini,
bu birliklerin arasında bir bağ oluşmasını isteyen
grup savaşımına devam eder. Daha sonra 3. Yol
(Tercariates) adında bir grup daha ortaya çıkar.
Bu grup da kitlelerin devrimci savaşa hazır olduğunu,
önderliğin doğru yapılırsa harekete geçeceğini
söyler. Ülkedeki siyasi kriz derinleştikçe burjuvazi
de bu duruma çözüm yolları arar. Ülkedeki muhalefet
hareketi FSLN’nin de etkisini kırmak için Demokratik
Kurtuluş Birliği (UDEL) adı altında bir oluşuma
girer. Somoza iktidarı, burjuva da olsa hiçbir
muhalefete göz yummaz. UDEL’in kuruluşuna öncülük
edenlerden Chamorro’nun öldürülmesi bunun kanıtıdır.
Binlerce insanın, cenaze töreninde Somoza iktidarına
öfkesi bilenir. Ülkede Somoza’ya karşı bir genel
grev örgütlenir. Geniş katılımın olduğu eylemde
Somoza istifaya çağrılır.
Bu dönemde Nikaragua’da çeşitli birlikler, partiler
oluşur. Bunlar daha sonra Geniş Muhalefet Cephesi
(FAO) içinde yeralırlar. Burjuvazinin de içinde
olduğu bir grev örgütlenir. Somoza, bu greve ağır
bir şekilde saldırır. Tutuklanan kesimler arasında
burjuvalar da vardır. Bu baskıları göğüsleyemeyen
FAO’dan kopmalar olur.
Daha sonraki süreçte, FSLN’nin önderliğinde 20-22
halk örgütünün bir araya gelmesiyle, Birleşik
Halk Hareketi (MPU) oluşturulur. Somoza iktidarının
devrilmesi üzerine inşa edilen MPU’ya FSLN’nin
çabasıyla çeşitli katılımlar olurken, Ulusal Yurtsever
Cephe meydana getirilir. Bu arada FSLN’den ayrılan
gruplar tekrar geri dönerler. Ülkedeki şartlar
bu birliği dayatmıştır. Bu birlik Nikaragua devrimine
güç katar. Ulusal Muhafız Karargahı, roket ateşine
tutulur. Gerilla ulusal sarayı basar ve 500 kişiyi
rehin alır. Rehineler karşısında 5 milyon dolar
alınır, TV ve radyodan bir bildiri okunur ve Tomas
Borge ile 82 arkadaşı, cezaevlerinden serbest
bırakılır. 1979 yılında Birleşik komutanlık oluşturulur.
Aynı yılın Mart ayında FSLN, Somoza iktidarına
saldırılarını yoğunlaştırır. Yerleşim birimleri
ele geçirilir. Kurulan komiteler, kamu güvenliği,
sağlık malzeme sağlama, dağıtım gibi işlerde görevlendirilir.
Not olarak, bu komitelerin hazırlıklarına bir
yıl önce başlanılır. 29 Mayıs 1979’da ayaklanma
çağrısı yapan FSLN, ardından 4 Haziran’da ülkede
genel grev ilan eder. Ayaklanma ülkenin çeşitli
bölgelerinden genele yayılarak büyür. Sonunda
Nikaragua Ulusal Diriliş Hükümeti, 17 Haziran’da
Kosta Rika’nın Sen Jose kentinde ilan edilir.
12 Temmuz’da, geçici hükümet programını açıklar.
17 Temmuz’da faşist diktatör Anastasio Somoza
ülkeden, arkasına bakmadan kaçar. Nikaragua’nın
başkenti tarihi günlerinden birini yaşar. Tarih,
Sandino’nun katledilişini buradan yazar. Ama aynı
tarih, aynı kente Sandino’nun yoldaşlarının, onun
adına kurulan cephenin girişini de yazar. Sandino’dan
alınan bayrak, burçlara dikilmiştir. Nikaragua
tarihinde kara leke olarak iz bırakan Ulusal Muhafızlar
dağıtılarak, 7000 kadarı tutuklanır.
Nikaragua devrim tarihini iki sayfaya sığdırdık.
elbette yazdıklarımız sadece en temel köşe taşları...
Nikaragua devrimi geçen yüzyılın sosyalizm hedefli
en son devrimiydi. Bu nedenle kazanımlarıyla,
yenilgisiyle daha çok ele alınmayı, daha çok yazmayı
hak ediyor. Sonunda ABD ve onun örgütlediği kontraların
yoğun baskısı altında yapılan seçimlerde iktidar
kaybedilmiş de olsa devrimin ülkenin yoksul ailelerin
parasız sağlık ve eğitim hakkını sağladığını,
köylülere toprak verdiğini, Nikaragua halkına
insanca muamele ederek faşizmin gerçek yüzünü
gösterdiğini sayfalarca yazmak gerek. O kadar
uzun sayfalarda yer veremesek de, devrim sürecinde,
canını veren binlerce insanın ideaelleri, hâlâ
insanlığa tek umut, tek kurtuluş olarak karşımızda
duruyor. Tertemiz, berrak, insanlığa hizmet etmek
için sosyalizm bizi bekliyor. Tarihten öğrendiklerimizle,
bize miras kalanla yetinmeyerek, onu daha ileriye
taşıyarak, o güne hep birlikte, hep beraber..
|