Havalar gitgide ısınıyor...
Hem gerçekten havalar ısınıyor hem de politik
ortam geleneksel yaz rehavetini aşan daha mücadeleci
bir atmosfer gösteriyor. Dünyanın her tarafı sıcak.
Türkiye’de ise bir yandan büyük özelleştirme operasyonları,
diğer yandan “Kentsel Dönüşüm Projesi” adı altında
halka yöneltilen saldırı ortamı sürekli diken
üstünde tutuyor. Bir yanda Seydişehir-Erdemir
isyan halinde, diğer yanda insanlar binbir emekle
tuğla tuğla ördükleri evlerini savunuyorlar.
Gündem bu kadar sıcak olunca açıkçası sayfalarımız
da yetmiyor.
Tayyip Erdoğan’ın BOP kapsamında Ortadoğu’da yürüttüğü
uşaklık ve taşeronluk işlerinden, Genelkurmay’ın
92’leri hatırlatan “topyekun savaş” çağrılarına
dek, hepsi gündemin diğer parçaları.
Bu işlere pek çok zaman ve enerji harcayanlar,
dönüp eğitimdeki sefalete bakmıyorlar bile. En
çok bir hafta “bu çocuklar neden sıfır çekiyor”
diye tartışılıyor, sonra yine aynı biçimde devam...
Milyonlarca genç insan, müthiş yaratıcılıklarına
rağmen sokakta, işsiz güçsüz ve yoksul...
Ve Özal’ın beşinci sınıf taklitçileri “özelleştirmelerden
taviz verilmeyecek” diye kendilerini yırtıyorlar.
Maliye Bakanı özelleştirilen kurumların istifa
eden genel müdürlerini haşlıyor: “ne karışıyorsun
sen, al maaşını işine bak!” Genel müdürlere bunu
söylemek daha kolay elbette; ama düğüm onlarla
değil işçilerle çözülecek ve onlar maaş alıp kafa
sallamakla yetinecek gibi görünmüyorlar.
Öte yanda ise aynı günlerde, aynı ülkede üç şey
birden oluyor: G8 toplantısı, Live-8 konserleri
ve metroda patlayan bombalar... Üçü de kendi anlamlarına
sahip ve birbirine bağlı. Ve bir dördüncüsü var
tabii: Brezilyalı elektrikçi Menezes’in “Ortadoğuluya
benzeyen herkesi vurma” emri almış İngiliz polisi
tarafından katledilmesi...
Gündem yazımızda da söylediğimiz gibi dünya, “istikrar”
kelimesinin anlamını gitgide unutmaya başlıyor.
Ve kuşkusuz bütün bu gelişmelerden bir devrim
fırtınası yaratmak ise artık bir devrimci iradeye
bağlıdır.
Yeni sayımızda buluşmak kararlılığıyla...
|