Tam bizim tuzu kuru liberallerimize ve eski solcularımıza
göre bir manzaraydı. Arkada aç Afrikalı çocukların
görüntüsü -bu ilkel Afrikalılar da bağımsız olunca
hiçbir şeyi beceremiyorlar canım!-, önde yüce
Kraliçe’nin ve kanlı Blair’in dalkavuğu Bob Geldof;
konuklar ise birbirinden ünlü: Cellatların hep
ihtiyaç duyduğu türden bir papaz olarak BM Genel
Sekreteri Kofi Annan ve besili gövdesiyle dünyanın
en zengin ve tabii ki en “tok” adamı, Bill Gates...
“Afrika’daki durumda düzelme yok. Her gün 30 bin
insan açlıktan ölüyor. Bu yüzyılda böyle bir şey
kabul edilemez.”
31 Mayıs’ta basının karşısına çıkan ve Live 8
konserlerinin başlayacağını ilan eden Geldof böyle
diyordu. G8 toplantısının yapıldığı günlere rast
getirilen konser öncesinde sadakacılar yayınladıkları
bildiride “Bizi hayal kırıklığına uğratmayın,
hergün açlıktan ölen 50 bin kişinin yaşamasına
izin verin” diyorlar ve dünyanın efendilerinden
25 milyar dolarlık ek yardım talep ediyorlardı.
Oysa bu kadarını sağlamak için konuklardan yalnızca
birini, Bill Gates’i bacaklarından tutup ters
çevirip sallamaları bile yeterliydi...
“Yardım değil duyarlılık istediklerini” hep tekrarlasalar
da bütün dünyada 10 merkezde düzenlenen ve 1 milyonu
aşkın kişi yerinde izlediği, canlı yayınlarla
da 5.5 milyar insana ulaşan konserlerin amacı
ise aslında hep aynıydı: Sadaka! İngiltere Hyde
Park’ta toplanan 150 bin kişi, üç adım ötede,
Edinburgh’da dünyanın başına çoraplar ören kasaplar
toplantısına şöyle sesleniyordu sonuç olarak:
İnsanlar ölüyor, yardım edin! Sahneye çıkarak
“bu konserler bu gece bitene kadar 30 bin Afrikalı
daha ölmüş olacak. Bizdeki ilaçlara sahip olmadığı
için bu insanların ölmesini kabul etmeyeceğimizi
haykıralım’ diyen ünlü aktör Brad Pitt de “bizde
olan” ve “onlarda olmayan” ilaçların tümünün hangi
ilaç tekellerinin elinde olduğunu sorma zahmetine
katlanmıyordu. Yükünü tuttuktan sonra artık arada
bir “hayır işleri”ne de koşturan Pink Floyd ve
Madonna da aynı soruyu hiç sormuyordu.
“Yoksullar, sesini duyuramayanlar ve güçsüzler
adına size teşekkür ediyorum” diyordu Kofi Annan,
yüzyıllardır sesini duyurmak isteyen milyonlarca
insanın nasıl katliamlara uğratıldığından hiç
söz etmeden...
Toplam olarak yaptıkları şey, beyaz adamın vicdanına
seslenmekti. Kendilerini de zengin eden tekellere,
sponsor abilerine ve emperyalist devletlere karşı
hiç sesini yükseltmeyen bu derin-ırkçılar, uçurumun
bu tarafındaydılar yine. Sanki dünyanın bugünkü
korkunç yoksulluğu bir avuç asalağın eseri değilmiş
gibi. Sanki günümüzün büyük insanlık yıkımı, üç
adım ötede kadeh tokuşturanların büyük yükselişinin
sonucu değilmiş gibi.
İkiyüzlülük... Irkçılık... ve biraz da albüm satışları...
Ve tarihin büyük ironisi: Bir yanda G8 çetesinin
toplantısı, az ötede karnaval palyaçosu kılığında
turistik protestocular, biraz daha ötede hayırsever
rock sanatçılarının cümbüşü... Ve nihayet azıcık
daha ilerde, Londra metrosunda, dünya yoksullarının
yanlış ellerde patlayan öfkesi! Hepsi aynı anda,
hepsi aynı yerde...
İşte bu, tam da bu, 2005 yılının Temmuz ayının
dünya fotoğrafıdır. Bu fotoğraf eksiktir, ama
içindekilerin tümü de gerçektir. Çete üyeleri
gerçektir, protestocular ve sadakacılar da gerçektir.
Ama, çeteyi sevmeyen, ikincileri ve üçüncüleri
ise pek çok seven tatlı su solcularının hoşuna
gitse de gitmese de bombalar da gerçektir! Her
gün açlıktan öldükleri için Bob Geldof’u üzüntülere
boğan 30 bin yoksul insanın zehirli nefesi, sıkışan
her nesne gibi sonunda patlamakta ve emperyalist
metropolleri kana bulamaktadır.
Peki dünya bu fotoğrafa mecbur ve mahkum mudur?
Kuşkusuz değil; fotoğrafın eksik parçasını tamamlarsak
eğer, bunun neden böyle olduğunu da anlarız. Çünkü
o eksik parçada, emekçilerin ve dünyanın yoksul
halklarının gitgide yükseltmekte oldukları mücadele
ve bu mücadele içersinde çelikleşmekte olan devrimci
güçler vardır. Ne sadaka toplayıcıları, ne de
kör bombacılar, küresel yoksulluğu bir parçacık
bile olsa önlemeye yetenekli değillerdir. Ancak
saraylar yıkıldığı zaman, ancak o zaman kulübelerde
oturanlar açlık ve yoksulluktan kurtulacaklardır.
Tam da Bill Gates’in konser sırasında söylediği
gibi: “gelecekte bir gün tüm insanlar sağlıklı
bir yaşam sürecek.”
Ne büyük kehanet!
Ve biz bu kehanetin gerçekleşeceğinden hiç kuşku
duymuyoruz...
Onun gibi bütün kan emici sülükleri derimizin
üzerinden koparıp attığımız zaman! Yani o büyük
ve görkemli bayram gününde!
|