Neoliberal
Haydutluğa Karşı Bir Ses: TELESUR
Latin Amerika'da bugünlerde hayranlık
verici bir olay gerçekleşiyor ve ilk kez bölge
halklarının gerçek sesi çokuluslu bir medya kanalında
bütünleşiyor. Latin Amerika ülkelerinin ortak
televizyon kanalı Telesur, yayın hayatına başladı.
Simon Bolivar'ın 222. doğum gününde yayına başlayan
kanal; Venezüella, Arjantin, Küba ve Uruguay tarafından
destekleniyor. Latin Amerika'nın bütünleşmesi
için kurulan Telesur, ilk yayınını Venezüella'nın
başkenti Caracas'tan gerçekleştirdi.
Kanalın başkanı olan Venezüella İletişim Bakanı
Andres Izarra, 23 Latin Amerika ülkesindeki izleyicilere
yaptığı konuşmada Telesur'un amacının 'bölgenin
50 yıldır maruz kaldığı kültür emperyalizmiyle
savaşmak' olduğunu belirtti. Venezüella Devlet
Başkanı Hugo Chavez ise telefon bağlantısı ile
yaptığı konuşmada Telesur'un ilk amacına ulaştığını
söyledi. Chavez, "(ABD Başkanı George) Bush
bile, Telesur'u izlemek için televizyona yapışacak"
dedi.
"Diktatörler, politikacılar, büyük sermaye
ve soyguncular adına konuşan danışman ve uzmanlar
tarafından gasp edilen sesimizi yeniden ele geçirmek
önümüzdeki büyük görevdir" diye konuşan kanalın
Genel Müdürü, Uruguaylı Arem Aharonian ise "Sömürgeciler
tarafından ele geçirilmemizin üstünden 513 yıl
geçtikten sonra ilk kez biz, Latin Amerikalılar,
kendi gözlerimizle bakacağız ve kendi çözümlerimizi
üreteceğiz. Telesur, Latin Amerika'daki hakim
medyaya karşı duran tek televizyon olacak"
dedi.
TELESUR'un yayın sloganı "Bizim kuzeyimiz
güneydir". Bu slogan aslında bir kelime oyunu.
İspanyolca'da kuzey yönü tanımlamak için kullanılan
sözcük aynı zamanda 'yönelim' ve 'hedef' anlamına
da geliyor. Slogan Güney Amerika'yı 'arka bahçesi'
olarak gören ABD'ye karşı önemli bir mesaj niteliğinde.
Bu arada Venezüella'yı "ABD karşıtı görüşler
yaymak için yeni bir El Cezire kurmakla"
suçlayan ABD Senatosu ise, hükümete Venezüella'ya
yönelik radyo ve televizyon yayınlarını artırması
ve Telesur'un yayınlarını bozmak üzere parazit
yapması için yetki verdi.
*
Küba'da Eğitim G.
Coe-J. L. McConnell
(İngilizce orijinalinden
sendika.org tarafından çevrilmiştir. Küçük bazı
kısaltmalar tarafımızdan yapılmıştır)
2001 yılında ABD’de bir eğitim örgütü (People
to People International) Küba’ya, ilkokul öncesi
eğitim konusunda araştırma yapmak üzere bir heyet
gönderdi. Heyette ABD’nin 14 eyaletinden gelen
19 uzman bulunuyordu. Heyet Havana, Cienfuegos
ve Varadero şehirlerinde incelemelerde bulundu.
Raporu yazanlardan Gwendolyn Coe, PhD, Wisconsin
Üniversitesi-Platteville’de okul öncesi eğitim
profesörü. Judith Lynne McConnel, EdD, Washburn
Üniversitesi, Kansas’da okul öncesi eğitim profesörü.
ve 2003 yılından beri İngiltere’de Oxford Üniversitesinin
“Okul Öncesi Eğitim-Yuvarlak Masa” toplantılarını
düzenliyor.
Küba’da Okul Öncesi Eğitim
Küba’nın en önemsediği konu eğitim. Okul müfredatları
bütün ülkede standart ve eğitim 6-11 yaş arası
herkes için zorunlu. 1992 yılına Küba, UNICEF’in
desteği ile, küçük çocuk ve ailelerini kapsayan,
yerel yerleşim bölgelerini hedefleyen bir program
başlattı. 1994 yılına kadar 6 aylık ve 5 yaş arası
çocuklara hizmet veren 1,160 çocuk bakım/eğitim
merkezi kuruldu. Eğitim programları ve bu merkezler
sayesinde 6-yaş altı çocuklardan %98’inden fazlası
eğitim hizmetlerinden yararlanabiliyor. Orta eğitimin
ilk üç yılında, öğrenciler çoğunlukla kırsal yatılı
okullara gidiyorlar. Burada hem sınıflarda ders
görüyor, hem de tarımda çalışıyorlar. Okul bitince
eğitime üniversiteye hazırlık veya teknik okullarda
devam ediyorlar. Eğitim sonunda 1 yıl askerlik
görevi var.
Küba Eğitimi Hak kında Birkaç Kısa Bilgi
Bütün çocuklar güne, “Komünizm öncüleri biz Che
gibi olacağız” sloganını söyleyerek başlıyorlar.
Che Guevara Küba’da çocuklara model olarak kabul
ediliyor.
Fiziki ve zeka özürlü çocuklar ve sanat ve atletizmde
başarılı çocuklar için özel okullar var.
İlkokul Öncesi Sanat Eğitimi
1959 yılında Fidel Castro yönetimi ele geçirdikten
sonra, sanat ve edebiyat hükümetin en çok ilgilendiği
alan oldu. Kültür Merkezleri bünyesinde sanat
okulları açıldı. Kültür Merkezleri üç nedenle
kuruldu: 1) Sanat galerileri, sinema salonları
ve kütüphaneleri yönetmek ve denetlemek; 2) Müzik,
dans, drama ve sanat eğitimi vermek; 3) Sanatı
kullanarak ahlaki, sosyal ve politik değerler
kazandırmak. Öğrencilere derslerden sonra haftada
en az altı saat sanat çalışması zorunlu.
Küba kültürünün özü, ruhu müzik. Ekibin rehberine
göre, “Her yerde müzik var. Yaşayabilmemiz için
müzik gerek.” 1700 yıllarında Küba’ya getirilen
Afrikalı köleler İspanyol gitarı ile Afrika davulunu
birleştirerek salsa müziğini yaratmışlar.
Grup, Cienfuegos’ta inceleme yaparken, 13 mahalleye
servis veren hükümet destekli bir Kültür Merkezinde
küçük çocukların tiyatro, bale ve palyaço gösterilerini
izledi. İlk önce 8 yaş grubu kız öğrenciler, küçük
bir teypte çalınan “Legend of Love” (Aşk Efsanesi)
şarkısı eşliğinde dans ettiler. Klasik bale giysileri,
bale ayakkabıları, saçlarında kırmızı çiçekler
ve ellerinde süslü çemberleriyle yaptıkları dans,
grubu büyüledi.
Resim sınıfı küçük bir odada idi. Burada çocuklar
ortada büyük bir masa etrafına dizili kontrplak
sandalyelere oturmuş renkli kalemlerle resim yapıyordu.
Duvardaki ilan tahtasına, çocukların Jose Marti
anısına çizdiği doğum günü kartları asılmıştı.
Çocukların kahramanı Jose Marti Küba’nın İspanya’ya
karşı verdiği kurtuluş savaşının önderi ve aynı
zamanda çok sevilen bir şair ve yazar. “Guantanamera”
onun en meşhur şiiri “Beyaz Gül”den bestelenmiş
ve çok sevilen bir şarkı. Kübalılar sanatları
ile övünüyorlar, sanatın kendilerini dünyaya tanıttığına
ve temsil ettiğine inanıyorlar.
Grubun damdaki terasta seyrettiği folklor gösterisi
“Santeria”, karakterleri belirli renk ve giysilerle
betimleyerek canlandırıyordu. Drama öğretmeninin
anlattığına göre “santeria” Batı Afrika’dan 18.
asırda Küba’ya köle olarak getirilen Yoruba halkının
dini ile Katolik dininin karışımı bir din. İzlenen
gösteriler şiir okuma, palyaçolarla bir komedi
ve çocukların ve seyircilerin de katıldığı “dans
ederken resim çizme” ile sona erdi.
Küba’da gezilen bütün okul, yerel ve diğer çocuk
bakım merkezlerinde dikkati çeken yer darlığı
ve görsel sanatlar için gereken boya, fırça, renkli
kağıt, makas, heykel hamuru gibi malzemelerin
yokluğu oldu. Ama Havana’da bir ilkokulda öğrencilerin
plastik şişe, bira kutusu gibi süprüntü malzemeler
kullanarak yaptıkları sanat çalışmaları sergileniyordu.
Küba’da Okur-Yazarlık Eğitimi
1961 Yılında Okur-yazarlık Kampanyası
Havana’da Cuidad de Libertad (Özgürlük Şehri)
bölgesinde Museo Nacional de la Campana de Alfabetizacıon
1961 yılı okuryazarlık kampanyasına adanmış bir
müze. Müze müdürü Luisa Campos kampanya’nın tarihini
şöyle anlatıyor: 1959 yılında Fulgencio Batista
hükümetinin düşmesinden sonra okumuş ve teknik
sınıf seçkinlerinin ülkeden toplu kaçışı başladı.
Buna karşılık Castro 1961 yılında okuryazar ergin
ve gençleri kullanarak, bütün adayı kapsayan okuma-yazma
seferberliği başlattı. Kampanyaya 250,000 vatandaş
-ev hanımları, emekçiler, bazıları 11 yaşında
olan çocuklar bile- katıldı. Normal okullar 8
ay süreyle kapatıldı ve “brigadistas” diye bilinen
bu ekipler, 10 günlük bir eğitimden sonra, rehber
kitapları “Alfabeticemos” (Alfabeyi Öğrenelim)
ile ülkenin her yanına dağıldı. Ayrıca ekiplere,
öğrenciler için bir kitapta (Venceremos- Kazanacağız)
verildi. Kampanyanın sloganı “Biliyorsan öğret;
bilmiyorsan öğren” idi.
Okuryazarlık kampanyası gönüllüleri gündüzleri
tarlalarda aileler ile beraber çalıştı, akşam
olunca onlara okuma yazma öğretti. Ve kırsal kesim
okuma yazmayı öğrendi.11 ay içinde kara cahillik
oranı %26.3’ten % 3.9’a indi. Devrimden 45 yıl
sonra Küba’da okuryazar oranı %97.
İlkokullar
İnceleme gezisi başlamadan önce ilkokulları gezmek
için Eğitim Bakanlığından izin alınmıştı. Ekip
için en unutulmaz okul Havana’da ki Escuela Primaria
oldu. Bu okulda 400 kadar 1-4 sınıf öğrencisi
okuyordu. Okul 1950 yıllarında inşa edilmiş İspanyol
mimarisinde evlerin bulunduğu mahallede idi. Sınıf
odalarının çogunlugu18 metrekare büyüklüğünde
idi ve duvarlarını kolektif’in önemini anlatan
posterler ve Fidel Castro ve Che Guevera’nın resimleri
süslüyordu. Duvar boyaları dökülüyor, yerler yılların
lekelerini taşıyordu. Sınıfların üçünün elektriği
kesikti, diğerlerinde ise floresan lambaların
aydınlatması yetersizdi.
Binanın dışında iki arabalık bir garajdan çevrilme
sınıfta Komünist Partisi tarafından desteklenen
Pioneer (Öncü) Programı öğrencileri ders görüyordu.
Her sırada iki öğrenci yan yana oturuyor, öğretmen
denetiminde okuma çalışması yapıyorlardı.Eğitim
metodu okuma-yazma seferberliğinde geliştirilen
metodun aynısıydı:
1) Çocuklar kitaptaki resimleri inceleyip tartışıyorlar.
Kitaplarda bütün yazılar politik amaçlı, çocuklara
devrimim getirdiği değerleri öğretmeye, kullandırmaya
ve sosyalist bir ülkenin yurtsever bireyleri olarak
yetiştirmeye yönelik.
2) Öğretmen metni yüksek sesle okuyor, çocuklar
hep beraber tekrar ediyorlar ve metin hakkında
öğretmenin sorduğu soruları cevaplandırıyorlar.
Sonra her çocuk metinin bir kısmını yüksek sesle
okuyor, okuması arkadaşları tarafından değerlendiriliyor
ve hataları düzeltiliyor.
3) Çocuklar metnin bazı kısımlarını defterlerine
kopya ediyorlar.
Küba’da bütün okullarda aynı müfredat eş zamanda
uygulanıyor. Çocukların gelişimi senede dört kere
değerlendiriliyor ve devre sonunda eğitim bakanlığı
tarafından hazırlanan sınavlarla ölçülüyor. Öğretmenlerin
maaşları öğrencilerinin başarısı ile orantılı.
Küba yüzleri gülen, ayakları dans eden, zihinleri
politik öğretilerle gelişen, kitap hediyesine
oyuncak hediyesi kadar sevinen çocukların ülkesi.
Onlar ailelerinin ve ülkelerinin geleceği. Onlar
sayesinde Küba gelişmeye devam edecek.
|